Zelenski’nin ‘Tanrı Bizimle’ Sözlerine Rusya’dan Yanıt: Tanrı’yı Orduya Alamazsın

“Tanrı bizim yanımızda” diyen Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye Rusya’dan yanıt: Efendimiz, Kiev’de yaşamıyor. Zelenski onu seferberlik kapsamında orduya alıp cepheye gönderemez. Zelenski’nin söylediklerini dikkate almaya gerek yok.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş 2 yıl 2 ayı geride kalırken, savaşın yakın zamanda sona ereceğini öngörmek zor görünüyor. Öyle ki ne Ukrayna ne de Rusya, barış anlaşması için uygun bir zemin oluşturmuş durumda değil.

Zira, Kiev yönetimi sınırlarını koruma konusunda kararlı adımlar atarken, Moskova yönetimi, hedeflerine ulaşana kadar savaşın devam edeceğini söylüyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin “Tanrı bizim yanımızda” sözlerine Rusya’dan yanıt gecikmedi.

Volodimir Zelenski, Paskalya yortusu için pazar günü Kiev’deki Ayasofya Katedrali’nden yayımladığı mesajda “Tanrı, Ukrayna’nın tarafında. Arma olarak bizim bayrağımızı kullanıyor. Böyle bir müttefikle yaşam, ölüme karşı zafer kazanacaktır” dedi.

“Biz işgalcilerin ve istilacıların önünde değil sadece dua ederken diz çökeriz” ifadelerini de kullanan Zelenski, Rusya’nın savaşta Hıristiyanlığın tüm temel ilkelerini çiğnediğini iddia etti.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Rus Ortodoks Kilisesi ise Zelenski’nin mesajına şu yanıtı verdi: Efendimiz, Kiev’de yaşamıyor. Zelenski onu seferberlik kapsamında orduya alıp cepheye gönderemez. Zelenski’nin söylediklerini dikkate almaya gerek yok.

Kilisenin halkla ilişkiler direktörü Vahtang Kipsidze, Zelenski’nin Tanrı’yla ilgili açıklamalarının “kafirce” olduğunu savundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da Ukrayna liderine çıkışarak, bu açıklamaları ancak “uyuşturucudan kafayı bulmuş birinin yapacağını” söyledi. Zaharova, Zelenski’nin açıklamalarının hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat 2022’de verdiği emirle başlayan savaşın ardından Ukrayna Ortodoks Kilisesi, Moskova Patrikhanesi’yle bağlarını kopardığını açıklamıştı.

Ukrayna istihbaratı, kilisedeki bazı din görevlilerinin Rus ajanı olarak çalıştığını ileri sürmüştü.

Ukrayna Parlamentosu’nda ekimde yapılan oylamada, Rusya’yla bağlantılı faaliyet gösteren din görevlilerinin vatan haini olarak yargılanmasının önünü açan bir yasa onaylanmıştı. Moskova’ya bağlı haber ajansı TASS’ın aktardığına göre bunun ardından en az 19 Ukraynalı piskopos yurttaşlıktan çıkarılmıştı.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Erdoğan’ın “Siyasette Yumuşama” Mesajına Tam Destek

Erdoğan’ın ‘siyasi yumuşama’ mesajını değerlendiren Davutoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Millete küsmek olmaz. Oturup değerlendireceğiz’ sözünü ciddiye almıştık. Son attığı adımları, özellikle son cuma namazı çıkışı ‘Siyasi yumuşama dönemi başlamıştır’ ifadesini tarihi bir açıklama olarak görüyor ve destekliyoruz” dedi ve ekledi:

“Ancak içinin doldurulması lazım. Sayın Erdoğan’ın siyasi hayatının önemli bir kısmında yanında en yakın çalışma arkadaşı olarak bulunmuş, bir kısmında da yapılan yanlışlar karşısında hiç çekinmeden konuşmuş bir siyasetçi olarak şu soruyu sormak isterim kendisine: Bu siyasi yumuşama bir taktik manevra mı, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek stratejik bir dönüşüm kararı mı?”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu partisini ‘Genişletilmiş İstişare Kampı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gazete Duvar’ın aktardığına göre, Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Millete küsmek olmaz. Oturup değerlendireceğiz’ sözünü ciddiye almıştık. Son attığı adımları, özellikle son cuma namazı çıkışı ‘Siyasi yumuşama dönemi başlamıştır’ ifadesini tarihi bir açıklama olarak görüyor ve destekliyoruz. Ancak içinin doldurulması lazım.

Sayın Erdoğan’ın siyasi hayatının önemli bir kısmında yanında en yakın çalışma arkadaşı olarak bulunmuş, bir kısmında da yapılan yanlışlar karşısında hiç çekinmeden konuşmuş bir siyasetçi olarak şu soruyu sormak isterim kendisine: Bu siyasi yumuşama bir taktik manevra mı, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek stratejik bir dönüşüm kararı mı?

Hepimiz biliyoruz, Sayın Erdoğan bir siyasi taktik dehasıdır. Ama stratejik hedefler konusunda bir uçtan diğer uca gidecek esnekliğe de sahiptir. AK Parti içindeki arkadaşlarıma seslenerek ifade ediyorum: Onların taktik olarak gücü koruma sorusuna verdiği cevaplar, Türkiye’nin stratejik hedeflerini bir uçtan bir uca savrulur hale dönüştürmüştür.

2002’de, ekonomik kriz sonrası yolsuzluklarla, hortumlamalarla, siyasi ahlak açısından yaşanan büyük zaaflarla, yasaklarla boğuşan bir Türkiye’den AK Parti kurulurken bunu alıp özgürlüklere, demokrasiye, insan haklarına dayalı yeni bir siyasal düzen, yoksullaşmayı durduracak sosyal adalet anlayışı, ve temiz siyaset anlayışıyla Türkiye’yi bir yere taşımayı hedeflemiştik. Sayın Erdoğan’ın ve iktidardakilerin taktik güçlerini koruma düşüncesi o stratejik hedefi yok etti.

İktidara ve Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: Siyasi yumuşama kararınız ve ifadeniz çok doğrudur, içini stratejik olarak doldurmak şartıyla. Ama amacınız, ‘İkinci parti konumuna düştüm. Bir müddet tartışmaları benim alanımdan çıkarıp muhalefetin içine taşımak için muhalefetin bir liderini öne çıkarıp diğerlerini göz ardı edeyim ve içeride böylece bir tartışma çıkartayım gibi bir taktik manevraysa Türkiye bir yerden diğer yere yine savrulur.

Çok doğru bir tavır, eleştirmek için söylemiyorum; Sayın Erdoğan CHP Genel Merkez’e gidecekse bizden bir küçük özür borcu var. Eğer 2016 darbesinden sonra Yenikapı ruhu korunmuş olsaydı Türkiye’de ‘tek millet’ çağrısını her alanda söylemek gibi bir ihtiyaç hissetmeden milleti tek bir ruhta birleştirmek mümkün olmaz mıydı? Üslubumuzu bunda sonra değiştireceğiz, siyasi yumuşamaysa biz de aynısını yapacağız ama samimiyet görmek istiyoruz.

Arkasından atılması gereken adımların şunlar olduğunu düşünüyorum: Siyasi yumuşamanın bütün kesimlere aynı ölçüde yansıması. Eğer siyasi yumuşamaysa Sayın Erdoğan’ın Gazze konusunda bir özür dileme ihtiyacı var. bayramlarda bile bizimle bayramlaşmaktan kaçan AK Parti, neyin yumuşamasını yapmış olur?

AK Partili kardeşlerime sesleniyorum: Dönün, Sayın Erdoğan’a sorun; daha geçen sene terörle işbirliğiyle suçladığınız CHP, Erdoğan görüşmesinden bir gün sonra DEM ile de görüşme yapıp Erdoğan da şimdi orayı ziyaret edecek -ki bunların hepsi doğru- bir sene önce, ‘Masanın altında HDP var’ deyip terörle işbirliği yapmakla suçladığınız CHP ile görüşüyorsunuz -ve doğru da- niye en yakın arkadaşlarınızla görüşmüyorsunuz? Anayasa tartışmalarına siyasi yumuşamanın yansıması lazım.

Siyasi yumuşama, dikte ettirilmiş anayasa değişikliği veya oyalama taktikleriyle olmaz. Numan Kurtulmuş, anayasa görüşmesinde grubumuzu ziyaret ettiğinde, ‘Usul için geldik, detaya girmeyeceğiz’ demiş. Siyasi yumuşama varsa anayasa tartışmalarına limit konmamalı. Türkiye gerçek anlamda sivil bir anayasaya kavuşmalı.

Altılı Masa’da bütün bu çabamızı sürdürdüğümüz için ve onun için bedeller ödediğimizi göre göre bize dönüp ‘Bizden şu kadar milletvekili aldınız’ diye hesaba çekenlere soruyorum şimdi: Eğer o masanın oluşturduğu yumuşama olmasaydı siz yüzde 37’ye çıkabilecek miydiniz? Oranlar değişir ama değişmeyecek olan tek şey ilkeleriyle davranan siyasetçilerin gün gelip halkın vicdanında hak ettiği yeri alacakları gerçeğidir.

“Yeni bir yönetime ihtiyacımız var”

Alanda bize büyük bir teveccüh vardı ama niye oya dönmedi? Bu önemli bir sorudur. İktidara yönelik öfkenin en büyük alternatife yönelmesi önemli bir sebeptir. Bunun bize uygulanan medya ambargolarıyla da ilgili sebepleri vardır. Yeni bir yönetime ihtiyacımız var. İstikametimiz doğrudur. Siz, Gelecek Partisi’nin milletvekillerini satılık mal, şahsiyetsiz insanlar mı zannettiniz?

İşte buradan bu fitneyi çıkaran tilkilere, çakallara söylüyorum: Gelecek Partisi’nin neferleri, milletvekilleri, il başkanları, kurucuları aslanlar gibi burada. Bu yeni üslup içerisinde en zayıf tarafımızın iletişim olduğunu biliyoruz. Biz bu milletin yürekten yüreğe iletişimine talibiz.

İlkesel olarak aldığımız kararı paylaşıyorum: Bütün partilere kapımız açıktır, bütün partilerle görüşürüz, milletten oy almış hiçbir partiyi dışlamayız. Bugün AK Parti ile CHP’nin böyle görüşüyor olması, bazı ipotekleri siyasetin üzerinden kaldırmıştır. Bizim AK Parti ile görüşmemiz halinde, -görüşme peşinde değiliz- hiçbir CHP’linin ‘AK Parti ile iş mi tutuyorsunuz’ deme hakkı yoktur.”

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan “Enflasyon” Açıklaması: Bayram Etkisi

Nisan ayı fiyat gelişmeleri raporunu yayımlayan Merkez Bankası, raporunda, “Son dönemde öne çıkan alt gruplara ek olarak, güçlü artış kaydeden ulaştırma hizmetleri aylık enflasyonunda bayram etkisi hissedilmiştir” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Raporun devamında, “Temel mal grubunda mevsimsel etkilerden arındırılmış aylık fiyat artışı yavaşlamıştır. Bu gelişmede, otomobil fiyatlarındaki ılımlı fiyat artışı kaynaklı olarak dayanıklı mal grubu etkili olmuştur. Gıda grubunda, aylık fiyat artışını işlenmemiş gıda alt grubu sürüklemeye devam etmiş, işlenmiş gıda enflasyonundaki ılımlı seyir korunmuştur” denildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Nisan Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu yayımlandı. Raporda şu ifadelere yer verildi:

“Nisan ayında tüketici fiyatları yüzde 3,18 oranında yükselmiş ve yıllık enflasyon 1,30 puan artarak yüzde 69,80 oldu. B ve C endekslerinin yıllık değişim oranları sırasıyla 0,83 ve 0,60 puan artarak yüzde 72,72 ve yüzde 75,81 olarak gerçekleşti. Bu dönemde doğal gazın aylık tüketici enflasyonuna mekanik etkisi -0,14 puan oldu.

Yıllık tüketici enflasyonuna katkılar incelendiğinde, bir önceki aya göre alkol-tütün-altın, temel mallar, enerji, hizmet gruplarının katkıları sırasıyla 0,47; 0,39; 0,38; 0,36 puan artarken gıda grubunun katkısı 0,30 puan azaldı.

Mevsimsellikten arındırılmış verilerle incelendiğinde, B ve C endekslerinin aylık artışları bir önceki aya kıyasla bir miktar zayıfladı. Fiyat artışları B endeksini oluşturan gruplardan işlenmiş gıdada ılımlı seyrini sürdürürken, temel mal ve hizmet gruplarında yavaşlama kaydedildi.

Hizmet fiyatları nisan ayında yüzde 4,16 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu 0,51 puan yükselişle yüzde 96,99 oldu. Aylık bazda fiyat artışları alt gruplar geneline yayılırken ulaştırma hizmetleri belirgin fiyat artışı ile öne çıkan alt grup oldu. Yıllık enflasyon haberleşme alt grubunda gerilerken diğer hizmetlerde görece yatay seyretmiş, ulaştırma başta olmak üzere diğer alt gruplarda ise yükseldi.

Ulaştırma hizmetleri fiyatlarında gözlenen yüksek aylık artışta Ramazan Bayramı kaynaklı olarak karayolu ile şehirlerarası yolcu taşımacılığı (yüzde 34,24) ve havayolu ile yolcu taşımacılığı (yüzde 17,69) belirleyici oldu. Başta et olmak üzere gıda fiyatlarının etkilediği lokanta-otel alt grubunda aylık enflasyon yüzde 4,69 ile önceki aya kıyasla güçlendi.

Kiralar aylık bazda yüzde 4,61 artış oranıyla yavaşlama eğilimini devam ettirmiş, bu alt grupta yıllık enflasyon 0,52 puan artışla yüzde 124,47’ye ulaştı. Bu dönemde, haberleşme hizmetlerinin aylık fiyat artışı yüzde 4,45 ile yüksek seyrini sürdürdü. Diğer hizmetler alt grubunda aylık fiyat artışları bir önceki aya kıyasla yavaşladı. Bu alt gruptaki fiyat artışında, sigorta ve eğlence-kültür kalemleri öne çıktı.

Temel mal grubu yıllık enflasyonu 0,68 puan artışla yüzde 57,14 oldu. Nisan ayında yıllık enflasyon dayanıklı mallarda gerilerken diğer alt gruplarda yükseldi. Dayanıklı mal (altın hariç) fiyatları yüzde 2,28 oranında artarken, alt grup yıllık enflasyonu 1,21 puan düşüşle yüzde 59,90 olarak gerçekleşti. Otomobil fiyatlarındaki ılımlı artış (yüzde 1,20) alt grup aylık enflasyonunu sınırlarken, mobilya (yüzde 6,37) ve beyaz eşya (yüzde 2,67) kalemlerinde fiyat artışları gücünü korudu.

Diğer temel mallar alt grubunda fiyatlar yüzde 3,01 oranında yükselmiş, yıllık enflasyon 2,94 puan artışla yüzde 58,19 seviyesine ulaştı. Alt grup aylık enflasyonunda ev ile ilgili temizlik malzemeleri, kişisel bakım ürünleri ile konutun bakım ve onarımı kalemleri belirleyici oldu. İndirim sezonundan çıkılması sonucu mevsimsel etkilerle giyim ve ayakkabı fiyatları nisan ayında yüzde 4,60 oranında yükselmiş, alt grup yıllık enflasyonu 1,15 puan artarak yüzde 50,27 olarak gerçekleşti.

Enerji fiyatları nisan ayında yatay seyretmiş, grup yıllık enflasyonu düşük bazın etkisiyle 5,51 puan artarak yüzde 42,83 oldu. Türk lirası cinsi petrol fiyatlarındaki gelişmelerle akaryakıt fiyatları yüzde 2,82 oranında arttı. Tüp gazda fiyat artışları yüzde 1,72 ile önceki aya kıyasla zayıflarken, doğal gaz fiyatları tüketimdeki düşüşe bağlı olarak mevsimsel geçiş etkisiyle yüzde 5,75 oranında geriledi.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları nisan ayında yüzde 2,78 oranında artmış, yıllık enflasyon 1,91 puan düşerek yüzde 68,50 seviyesine geriledi. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıdada 6,29 puan düşerek yüzde 77,85 oranında gerçekleşirken, işlenmiş gıdada 1,22 puan artışla yüzde 60,19 oldu. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle, sebze fiyatlarındaki düşüş kaynaklı olarak taze meyve sebze fiyatları bu ay yataya yakın seyretti.

Diğer işlenmemiş gıda grubunda kırmızı ve beyaz et fiyatlarındaki artış güçlü seyrini nisan ayında da korumuş, grupta izlenen yüksek aylık enflasyonda (yüzde 5,83) belirleyici oldu. Böylelikle, işlenmemiş gıda aylık enflasyonu yüzde 3,85 oranında gerçekleşti. İşlenmiş gıda grubu aylık enflasyonu ise yüzde 1,75 ile ılımlı görünümünü korurken, şekerleme ve çikolatalar ile konserve sebze ürünlerinde görece belirgin fiyat artışları kaydedildi.

Tütün ürünleri fiyatları üretici firma kaynaklı gelişmelere istinaden nisan ayında yüzde 10,53 oranında artmış, bu grupta yıllık enflasyon 17,19 puan artışla yüzde 80,47 oldu. Yurt içi üretici fiyatları nisan ayında yüzde 3,60 oranında artmış, yıllık enflasyon 4,19 puan yükselerek yüzde 55,66 oldu.

Ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, enerji, dayanıksız tüketim ve dayanıklı tüketim kalemlerinde aylık fiyat artış oranları sırasıyla yüzde 5,08, yüzde 4,77 ve yüzde 3,63 olarak gerçekleşti. Aylık fiyat gelişmeleri sektörler bazında incelendiğinde, fiyat artışlarının genele yayıldığı izlenirken, tütün ürünleri, metal cevherleri, elektrik-gaz, ham petrol ve doğal gaz, diğer metalik olmayan mineral ürünler, giyim eşyası ve gıda ürünleri öne çıkan alt gruplar oldu.”

Paylaşın

‘Üç Fidan’ın İdam Edilmelerinin 52. Yıl Dönümü

’68 Kuşağı’nın en önemli isimleri arasında yer alan ve Türkiye solunun sembolleri haline gelen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmelerinin 52. yılı. Gezmiş, Aslan ve İnan, idam edildikleri gün her yıl etkinliklerle anılıyor.

Haber Merkezi / O dönem 25 yaşında olan Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan ile 23 yaşındaki Hüseyin İnan, 6 Mayıs 1972 tarihinde sabaha karşı idam edildi.

1970 yılında Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan ile birlikte Ankara’da Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu (THKO) kurdu. Gezmiş ve Aslan, 12 Mart 1971’deki muhtıradan 4 gün sonra Sivas’ın Gemerek ilçesinde yakalanırken, bundan bir hafta sonra da İnan, Kayseri’de yakalandı.

Gezmiş, Aslan ve İnan; Ankara 1 No.’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından yargılandı. Yapılan yargılama sonucunda, eski haliyle Türkiye Cumhuriyeti “teşkilatı esasiye kanununun tamamını veya bir kısmını” ortadan kaldırma suçuna idam cezası öngören Türk Ceza Kanunu’nun 146’ncı maddesi uyarınca suçlu bulundular ve idam cezasına çarptırıldılar.

Daha sonra idam kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından da onaylandı. O günkü meclis tutanaklarında 450 üyeli Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) oylamaya 323 milletvekilinin katıldığı ve 273 ‘evet’e karşı 48 ‘hayır’ oyu ile idam cezasının onaylandığı belirtiliyor. CHP’den 30 ‘evet’, 47 ‘hayır’, 2 ‘çekimser oy çıkarken 52 CHP’li de oylamaya katılmadı.

Bu şartlarda tüm CHP’liler katılmış ve red oyu vermiş olsaydı da idamı durdurmak mümkün olmayacaktı ancak oylamanın CHP adına bu rakamlarla gerçekleşmiş olması bugün tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Süleyman Demirel, İsmet Sezgin, Alparslan Türkeş, Hüseyin Balan, Yusuf Ulusoy gibi isimler idama ‘Evet’ oyu verirken, Necmettin Erbakan, Osman Bölükbaşı ve Seyfi Günbeştan gibi isimler oylamaya katılmadı.

Deniz Gezmiş kimdir?

Deniz Gezmiş, Ankara’nın Ayaş ilçesinde 27 Şubat 1947’de doğdu. Öğretmen bir ailenin çocuğu olarak çeşitli kentlerde ilk ve orta öğrenimini gördü. Liseyi İstanbul’da bitirdi.

1966’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giren Gezmiş, lise yıllarında sol düşünceyle tanıştı ve 1965’te Türkiye İşçi Partisi’nin Üsküdar İlçesine üye oldu. 30 Ocak 1968’de Hukuk Fakültesi’nde Devrimci Hukukçular Örgütünü kuran Gezmiş, 12 Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi’nin işgal edilmesine önderlik etti.

İstanbul’a gelen 6. Filo’yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmiş, 30 Temmuz’da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 Eylül’de serbest bırakıldı. 1 Kasım 1968’de Samsun’dan İstanbul’a Mustafa Kemal Yürüyüşü’nü düzenledi.

1969 Haziran’ında Filistin’e giderek Eylül’e kadar Filistin gerilla kamplarında kalan Gezmiş, 20 Aralık 1969’da yakalandı ve Cihan Alptekin’le birlikte 18 Eylül 1970’e kadar tutuklu kaldı.

Daha sonra Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan’la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu (THKO) kurdu. 4 Mart 1971’de dört ABD’li erin kaçırılması eyleminde bulunan Gezmiş, erlerin serbest bırakılmasından sonra Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Gemerek nahiyesinde Yusuf Aslan’la birlikte yakalandı.

9 Ekim 1971’de idam cezasına çarptırılan Gezmiş, 6 Mayıs 1972’de idam edildi.

Hüseyin İnan kimdir?

Hüseyin İnan, 1949’da Kayseri’nin Sarız ilçesine bağlı Bozhöyük köyünde doğdu. İlk ve orta okulu Sarız’da, liseyi Kayseri’de okudu.

1966’da ODTÜ İdari Bilimler Bölümü’ne kayıt oldu. 1968’de TİP ve daha sonra Milli Demokratik Devrim (MDD) içindeki ayrılıklarda, giderek belirginleşen illegal ve dar örgütçülük fikri etrafında çekirdek bir grup oluşturup, kır gerillası yoluyla anti-emperyalist mücadele verme fikrini geliştirmeye çalıştı. Özellikle ODTÜ kökenli olan ve temelini İnan’ın attığı bu grup daha sonra, THKO’nun çekirdek kadrosunu oluşturacaktı.

14 Ekim 1969’da Filistin Kurtuluş Örgütü’nün El Fetih kamplarına gitti ve orada İsrail’e karşı savaştı. 1 Ocak 1971’de Türkiye İş Bankası Emek Şubesi soygunu, Amerikan askeri tesislerinin basılarak bir Amerikalının kaçırılması ve daha sonra dört Amerikalının kaçırılması eylemlerinde yer aldı. 24 Mart 1971’de Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde yakalanarak, 9 Kasım 1971’de Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’la birlikte idama mahkum edildi. 6 Mayıs 1972’de idam edildi.

Yusuf Aslan kimdir?

Yusuf, 1947’de Yozgat’ın bir köyünde doğdu. Ortaöğrenimini dindar ve anti-komünist eğilimlerle, gelenekçi önyargıların güçlü olduğu bir çevrede tamamladı.

1966’da ODTÜ’ye girdi. Bir yıla kalmadan ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nün üyesi oldu, Dev-Genç içinde çalışmaya başladı. Bu dönemden itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde patlak veren boykotların ve hemen ardından ODTÜ işgalinin önde gelen örgütçülerinden oldu. İlk yargılandığı eylem, CIA ajanı, Amerikan Büyükelçisi Commer’in arabasının yakılmasıydı.

1969’da arkadaşlarıyla birlikte Filistin’e gitti. Burada helikopter ve uçak pilotluğunu öğrendi. Traktörden helikoptere kadar her türlü aracı büyük bir ustalıkla kullanıyordu.

1970 yılında kurulan THKO’nun kurucusu ve önderlerinden olan Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş’le birlikte Nurhak’a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla’da yaralı olarak yakalandı. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan’la birlikte idam edildi.

Paylaşın

Pediatrik Crohn Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Pediatrik Crohn hastalığı, bağırsak duvarının veya gastrointestinal sistemin herhangi bir kısmının ciddi, kronik inflamasyonu ile karakterize, nadir görülen, inflamatuar bir bağırsak hastalığıdır. Gastrointestinal sistem, ağızdan anüse kadar uzanan tüplerle birbirine bağlanan bir grup organdır.

Haber Merkezi / Gastrointestinal sistemi oluşturan organlar yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüstür. Yemek borusu, boğazın arkasından mideye kadar uzanan kaslı bir tüptür. İnce bağırsak, mideden kalın bağırsağa kadar uzanan uzun, dar ve katlanmış bir tüptür.

Besinlerin sindiriminin ve emiliminin çoğunun vücutta gerçekleştiği alandır. İnce bağırsak hasar gördüğünde veya kaybolduğunda (örneğin ameliyat nedeniyle), etkilenen bireyler yiyeceklerden yeterli miktarda su, vitamin ve diğer besin maddelerini absorbe etme yeteneğini kaybedebilir.

Kolon olarak da bilinen kalın bağırsak, ince bağırsağı anüse bağlayan uzun, dar, katlanmış bir tüptür. Kalın bağırsak suyu ve mineralleri emer ve katı atıkların (dışkı) oluşumunun ve geçici olarak depolanmasının gerçekleştiği yerdir. Anüs, bağırsakların sonunda katı atıkların vücuttan çıktığı küçük bir açıklıktır. Kalın bağırsağın anüse bağlanan son bölümüne rektum denir. Pediatrik Crohn hastalığı gastrointestinal sistemin herhangi bir bölgesini etkileyebilir.

En sık etkilenen iki bölge ileum ve kalın bağırsaktır. İleum ince bağırsağın son bölümüdür ve kalın bağırsağa bağlanır. Yaygın semptomlar genellikle ishal (bazen kanlı), karın ağrısı, ateş ve kilo kaybını içerir. Çocuklarda zayıf doğrusal büyüme ve yeterli kilo alımının olmaması sıklıkla mevcut endişeler olabilir; bu durumlarda doğru tanı sıklıkla gecikir. Semptomlar gelip gidebilir (tekrarlayan ve düzelen).

Crohn hastalığı daha yaygın olarak yetişkinlerde teşhis edilir, ancak hastaların yaklaşık %25’ine çocuk ve ergenlik çağında (pediyatrik popülasyon) teşhis konur. Çocuklarda ve ergenlerde ince bağırsakla sınırlı hastalığa yakalanma olasılığı yetişkinlere göre daha azdır. Pediatrik Crohn hastalığının kesin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır ancak bunun genetik, immünolojik ve çevresel tetikleyiciler de dahil olmak üzere birçok farklı faktörün bir arada ortaya çıkması nedeniyle geliştiği düşünülmektedir.

Belirtiler ve semptomlar kişiden kişiye değişebilir. Belirtiler aniden ortaya çıkabileceği gibi zamanla yavaş yavaş da gelişebilir. Semptomlar travma, hastalık veya stres nedeniyle tetiklenebilir. Bazen semptomlar tanımlanabilir bir tetikleyici olay olmaksızın ortaya çıkar.

Pediatrik Crohn hastalığının yaygın semptomları kramp, karın ağrısı ve kronik sulu ishal ataklarıdır; İshalde zaman zaman kan da görülebilir. Bazen etkilenen bireyler acil olarak tuvalete gitme ve bağırsaklarını temizleme ihtiyacı duyabilirler. Etkilenen bazı kişiler kendilerini çok yorgun hissedebilir ve ateş, mide bulantısı veya iştah kaybı yaşayabilir.

İştahsızlık, bazı çocukların yaş ve cinsiyetlerine göre beklendiği gibi kilo alamamasına ve büyümemesine neden olabilir. Etkilenen bireyler, kalori alımının azalması nedeniyle yetersiz beslenme sergileyebilir ve bazıları bağırsaklarda besin maddelerinin emilmesinde zorluk yaşayabilir (malabsorbsiyon). Sonuç olarak büyümede akranlarının gerisinde kalabilirler. Bazı çocuklar ergenliğe ulaşmada gecikme yaşayabilir.

Etkilenen bazı çocuklarda gastrointestinal sistem içinde kanama gelişebilir. Bu kanama çıplak gözle görülmeyebilir. Bazen anemi gelişebilir. Anemi, dolaşımdaki kırmızı kan hücrelerinin düşük düzeyde olduğu bir durumdur. Kırmızı kan hücreleri vücuda oksijen dağıtır. Anemi, yorgunluk, soluk cilt rengi (solukluk), baş dönmesi ve diğer semptomlarla ilişkilidir.

Çocuk ve ergenlerin yaklaşık %30’unda anüs çevresindeki alanı etkileyen perianal hastalık gelişir. Bu durum çocukların tuvalete gitmesini acı verici hale getirebilir. Etkilenen bireylerde perianal bölgede çatlaklar veya yırtıklar, apseler veya fistül gelişebilir. Fistül, cildi anüsün iç kısmına bağlayan küçük, anormal bir geçittir. Fistül apselerle ilişkilendirilebilir. Bazı bireylerde anüsün dışında kabarık alanlar veya çıkıntılar olan deri etiketleri gelişir.

Etkilenen bazı çocuklarda gastrointestinal sistemin etkilenen bölgesinde daralma gelişir. Zamanla daralmanın etrafında skar dokusu oluşabilir ve bu da daralmaya neden olur. Bu, gıdanın kalın veya ince bağırsaktan geçişini engelleyebilir veya bloke edebilir ve tıkanmaya neden olabilir. Bağırsak tıkanıklığı kramp, kusma ve kabızlığa neden olabilir.

Etkilenen bazı bireylerde gastrointestinal sistem dışında belirti ve semptomlar gelişir. Bu belirti ve semptomlara ekstraintestinal semptomlar denilebilir. Çocukların veya ergenlerin yaklaşık %40’ında, ağzın içini kaplayan mukoza zarında ve diş etlerinde lezyonlar (mukogingivitis), ağızda kanser yaraları (aftöz ülserler) veya şişlik dahil olmak üzere, sonunda ağız üzerinde veya içinde lezyonlar gelişir.

Nadir durumlarda, pediatrik Crohn hastalığı olan çocuklarda ağız ve perianal bölgede lezyonlar gelişir, ancak bağırsak hastalığı sınırlı veya hafiftir.

Pediatrik Crohn hastalığı olan bazı çocuk ve ergenlerde, deride küçük, kabarık, kırmızımsı şişliklerin geliştiği eritema nodozum adı verilen inflamatuar bir cilt rahatsızlığı da dahil olmak üzere bazı ek semptomlar ortaya çıkabilir. Bu şişlikler genellikle ağrılıdır ve en sık kaval kemiğinde meydana gelir. Etkilenen bazı bireylerin gözlerinde yanma veya kaşıntıya neden olan iltihaplanma görülebilir. Etkilenen bazı bireylerde eklem ağrısı (artralji) veya eklem iltihabı (artrit) gelişir.

Pediatrik Crohn hastalığının kesin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Büyük olasılıkla, pediatrik Crohn hastalığı çok faktörlü bir hastalıktır; bu, bozukluğun gelişmesi için birden fazla faktörün bir arada ortaya çıkması gerektiği anlamına gelir. Bu faktörler genetik, immünolojik ve çevresel faktörleri içerebilir.

Pediatrik Crohn hastalığının kısmen vücudun bağışıklık sisteminin arızalanması nedeniyle gelişmesi muhtemeldir. Bağışıklık sistemi, vücudun yabancı veya istilacı organizmalara veya maddelere karşı doğal savunma sistemidir. Bağışıklık sistemi, vücudu sağlıklı tutmak için birlikte çalışan hücreler, dokular, organlar ve proteinlerden oluşan karmaşık bir ağdır. Pediatrik Crohn hastalığında bağışıklık sistemi bir uyarıya veya ‘tetikleyiciye’, çoğunlukla da bir enfeksiyona yanıt verir, ancak yanıt anormaldir.

Bağışıklık sistemi olması gerektiği gibi kapanmaz ve yanlışlıkla mide-bağırsak sistemini, özellikle de kalın ve ince bağırsakları hedef alır. Bu sürekli ve anormal bağışıklık sistemi aktivitesi, gastrointestinal sistem dokularında kronik inflamasyona ve tahrişe neden olarak pediatrik Crohn hastalığının belirti ve semptomlarına neden olur. Araştırmacılar, pediatrik Crohn hastalığında bağışıklık sisteminin neden arızalandığından veya gastrointestinal sistemin neden etkilendiğinden emin değiller.

Pediatrik Crohn hastalığı olan bazı kişilerde genetik faktörler rol oynar. Bir aile üyesinde Crohn hastalığı varsa, çocuğun akrabalarının bu bozukluğa yakalanma olasılığı genel popülasyondaki insanlara göre daha yüksektir. Pediatrik Crohn hastalığı, etkilenen bireylerin yaklaşık %15’inde ailede görülür. Birisinde bir bozukluk için genetik bir faktör varsa buna genetik yatkınlık denir. Genetik yatkınlık, bir kişinin belirli bir bozuklukla ilişkili bir gen veya genlere sahip olması, ancak çevresel veya immünolojik faktörler gibi başka faktörler de mevcut olmadığı sürece bu bozukluğu geliştirmemesidir.

NOD2, ATG16L1, IL23R ve IRGM genleri dahil olmak üzere pediatrik Crohn hastalığı olan çocuklarda ve ergenlerde birkaç farklı gende değişiklikler (varyantlar) daha sık bulunmuştur . Genler, vücudun birçok fonksiyonunda kritik rol oynayan proteinlerin oluşturulması için talimatlar sağlar. Bir gen değiştirildiğinde protein ürünü hatalı, verimsiz, eksik veya aşırı üretilebilir. Pediatrik Crohn hastalığıyla ilgili genlerin tümü bağışıklık sisteminin işleviyle ilgilidir.

Araştırmacılar, Crohn hastalığı ve başka bir inflamatuar bağırsak hastalığı türü olan ülseratif kolit ile ilişkilendirilebilecek 200’den fazla farklı genin bulunduğunu belirlediler. Bazen bir bozukluğa dahil olan spesifik gen veya genler, spesifik belirti veya semptomları etkiler. Buna genotip-fenotip korelasyonu denir. Araştırmacılar hâlâ pediatrik Crohn hastalığında herhangi bir spesifik genotip-fenotip korelasyonunun olup olmadığını belirlemeye çalışıyor. Spesifik korelasyonlar yapılabilirse bu, doktorların hastalığın seyrini tahmin etmesine ve en etkili tedavileri belirlemesine yardımcı olabilir.

Araştırmacılar, interlökin 10 sinyal yolağına dahil olan genlerin, genellikle doğumda veya doğumdan kısa bir süre sonra ortaya çıkan ciddi bir Crohn hastalığı formuna neden olabileceğini belirlediler. İnterlökin bir sitokin türüdür. Sitokinler, belirli bağışıklık sistemi hücrelerinden salgılanan ve diğer bağışıklık sistemi hücrelerinin işlevini uyaran veya inhibe eden özel proteinlerdir. İnterlökin 10 vücuttaki iltihabı bloke eden (anti-inflamatuar) bir sitokindir. Bu yoldaki genler değiştirildiğinde, gastrointestinal sistemde görülen düzensiz inflamasyona katkıda bulunabilir.

Çevresel faktörler bakteriyel veya viral enfeksiyonları içerebilir. Çevresel faktörler gastrointestinal sisteme doğrudan zarar verebilir veya bağışıklık sisteminin harekete geçmesini tetikleyebilir ve bu da yanlışlıkla gastrointestinal sisteme zarar verebilir. Crohn hastalığına yakalanma riskinin artmasıyla ilişkili olabilecek diğer risk faktörleri arasında sık antibiyotik kullanımı, daha Batılılaşmış bir diyet tüketimi ve sigara içme öyküsü yer alır.

Bağırsaklar ve mide, bağırsak mikrobiyotasına katkıda bulunan bakterileri içerir. Araştırmacılar bu bakterilerden bazılarının vücuda faydalı olduğuna ve bağışıklık sisteminin vücudu korumasına yardımcı olduğuna inanıyor. Bağırsak mikrobiyotası dengesiz olduğunda (çok az yararlı bakteri veya çok fazla yararlı bakteri), pediatrik Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalığı riskini artırabilir. Bağırsak mikrobiyotasındaki bu değişimlerin neden meydana geldiği ve bunların özellikle pediatrik Crohn hastalığının gelişimine nasıl katkıda bulundukları tam olarak anlaşılamamıştır.

Pediatrik Crohn hastalığının tanısı, karakteristik semptomların tanımlanmasına, ayrıntılı hasta ve aile öyküsüne, kapsamlı bir klinik değerlendirmeye ve çeşitli özel testlere dayanır. Kronik karın ağrısı, ishal, kilo kaybı ve anemisi olan çocuk veya ergenlerde pediatrik Crohn hastalığından şüphelenilebilir.

Tedavi, uzmanlardan oluşan bir ekibin koordineli çalışmasını gerektirebilir. Pediatrik Crohn hastalığının tedavisi, her bireyde görülen spesifik semptomlara yöneliktir. Çocuk doktorları, çocuklarda gastrointestinal bozuklukların teşhis ve tedavisinde uzmanlaşmış doktorlar (pediatrik gastroenterologlar), pediatrik cerrahlar, psikologlar, diyetisyenler, beslenme uzmanları ve diğer sağlık profesyonellerinin, etkilenen bir çocuğun tedavisini sistematik ve kapsamlı bir şekilde planlaması gerekebilir.

Tüm aile için psikososyal destek de önemlidir. Kaynaklar bölümünde listelenen kuruluşların birçoğu, Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları hakkında destek ve bilgi sağlamaktadır. Crohn hastalığının tedavisi yoktur, ancak uygun tedavi ve destekle hastalık etkili bir şekilde yönetilebilir ve uzun süre remisyona girebilir. Etkilenen çocuklar normal hayatlar sürdürebilirler.

Spesifik terapötik prosedürler ve müdahaleler, hastalığın şiddeti de dahil olmak üzere birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Çocuklar terapiye farklı tepkiler verecektir ve bir çocuk için en iyi terapi, başka bir çocuk için aynı olmayabilir. İlaç rejimlerinin ve/veya diğer tedavilerin kullanımına ilişkin kararlar, hekimler ve sağlık ekibinin diğer üyeleri tarafından, hastanın durumunun özelliklerine göre hasta (ve ebeveynleri) ile dikkatli bir şekilde istişarede bulunularak alınmalıdır; olası yan etkiler ve uzun vadeli etkiler de dahil olmak üzere potansiyel faydalar ve risklerin kapsamlı bir şekilde tartışılması; Hasta tercihi ve diğer uygun faktörler.

Pediatrik Crohn hastalığının tedavi seçenekleri ilaçları, beslenme ve diyet terapisini ve ameliyatı içerebilir. Bu tedaviler sıklıkla kombinasyon halinde kullanılır; diğer tedaviler işe yaramadığında ameliyat önerilir. Terapinin hedefleri semptomları hafifletmek ve inflamasyonu azaltmak, büyümeyi ve refahı iyileştirmek ve optimize etmek ve gelecekteki komplikasyonları önlemeye yardımcı olmak için bir remisyonu teşvik etmektir.

Hafif veya orta şiddette hastalığı olan bazı çocuklara 5-aminosalisilik asit (5-ASA) adı verilen bir ilaç verilecektir. Orta veya şiddetli hastalığı olan çocuklarda, doktorlar, aktif hastalığın tedavisinde ve remisyonun sağlanmasında etkili olan, kortikosteroid adı verilen daha güçlü antiinflamatuar ilaçları deneyebilir.

Bazı doktorlar bağırsakta bulunan ve Crohn hastalığının gelişimine katkıda bulunan bir faktör olabilecek bakterileri tedavi etmek için antibiyotik önerebilir. Antibiyotikler genellikle hafif veya orta şiddetteki hastalıkların yanı sıra perianal hastalık, fistül ve apselerle ilişkili enfeksiyonların tedavisinde de kullanılır.

İmmünomodülatörler adı verilen bağışıklık sisteminin tepkisini değiştiren ilaçlar, remisyonları indüklemek veya uzatmak için kullanılabilir. Crohn hastalığının tedavisinde en çok kullanılan immünomodülatör ilaçlar arasında 6-merkaptopurin ve azatiyoprinin yanı sıra metotreksat bulunur.

Biyolojik olarak bilinen ilaçlar, pediatrik Crohn hastalığını tedavi etmek için de kullanılabilir. Biyolojik maddeler genellikle canlı organizmaları içeren veya canlı organizmalardan üretilen karmaşık moleküllerdir. Pediatrik Crohn hastalığına yönelik biyolojik ilaçlar aşağıdakileri içerir:

2006 yılında FDA, diğer tedavilerin etkili olmadığı 6-17 yaş arası çocuklarda orta ila şiddetli aktif Crohn hastalığının tedavisi için infliksimabı (Remicade) onayladı. Infliximab belirti ve semptomları azaltabilir ve remisyonun sağlanmasına ve sürdürülmesine yardımcı olabilir.

2014 yılında FDA, diğer bazı tedavilerin etkili olmadığı 6 yaş ve üzeri çocuklarda orta ila şiddetli Crohn hastalığının tedavisi için adalimumab’ı (Humira) onayladı. Adalimumab, pediatrik Crohn hastalığının belirti ve semptomlarını azaltır ve remisyonun sağlanmasına ve sürdürülmesine yardımcı olur.

Vedolizumab (Entyvio), ustekinumab (Stelara) ve (Skyrizi) adı verilen diğer üç ilaç, yetişkin Crohn hastalığının tedavisi için FDA tarafından onaylandı. Bu ilaçlar bazen pediatrik Crohn hastalığının tedavisinde endikasyon dışı kullanılır.

Diyet ve Beslenme: Diyet değişiklikleri ve beslenme, pediatrik Crohn hastalığının tedavisinin önemli unsurlarıdır. Belirli bir diyetin en etkili olduğu kanıtlanmış olmasa da, sindirimi zor olduğundan ve bağırsağın daralmış bölümünde tıkanmaya yol açabileceğinden doktorların kaçınmayı önerebileceği yiyecekler vardır. Bu yiyecekler arasında patlamış mısır, pişmemiş sebzeler ve kuruyemişler bulunur. Ayrıca süt, bazı baharatlar veya baharatlı yiyecekler gibi bazı yiyecekler belirli bireylerde semptomları kötüleştirebilir.

Pediatrik Crohn hastalığını karakterize eden gastrointestinal sistem iltihabı, vücudun besin maddelerini emmesini zorlaştırabilir. Etkilenen çocuklar daha sonra kilo alamayabilir veya düzgün bir şekilde büyüyemeyebilir. Bazen özel enteral beslenme (EEN) önerilebilir. Bu, düzenli bir diyet yerine tüm kalorilerin özel bir formülden alınmasını içerir. Çoğu zaman bu, formülün nazogastrik bir tüp yoluyla doğrudan mideye verilmesini gerektirir.

Nazogastrik tüp, burun deliklerine yerleştirilen ve boğazdan mideye kadar uzanan ince bir tüptür. Çocukların özel enteral beslenmeye ihtiyaç duyacağı süre, spesifik semptomlara ve hastalığın ciddiyetine bağlı olarak değişir. Bu, beslenme durumunu iyileştirmeye yardımcı olsa da, EEN aynı zamanda aktif hastalığın gerilemesine de yol açabilir.

Cerrahi: İlaç tedavisi, diyet ve beslenme gibi daha önceki tıbbi tedavilerin başarısız olduğu çocuklarda cerrahi gerekli olabilir. Ameliyat genellikle hastalıklı dokunun çıkarılmasını içerir, ancak hastalık sıklıkla yakındaki dokuda tekrarlanır ve ameliyat edilen çocukların %50 kadarı hayatlarının bir noktasında ikinci bir ameliyata ihtiyaç duyar.

Bazı çocuklarda tedaviye dirençli ciddi hastalık, bağırsakların daha büyük bir bölümünün çıkarılmasını gerektirebilir. Bu kısa bağırsak sendromuna neden olabilir. Kısa bağırsak sendromu, ince ve/veya kalın bağırsağın bir kısmının fiziksel kaybı veya fonksiyon kaybı nedeniyle ortaya çıkan karmaşık bir hastalıktır. NORD’un kısa bağırsak sendromu hakkında ayrı bir raporu var.

Bağırsakların şiddetli daralması veya tıkanması, başka yollarla durdurulamayan kanama (inatçı kanama), bağırsak fistülü ve bağırsak duvarında bir delik oluştuğunda meydana gelen perforasyon için de ameliyat endike olabilir. Apseyi boşaltmak için cerrahi de kullanılabilir.

Paylaşın

Soyulan Cilt Sendromu Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi

Soyulan cilt sendromu (PSS), en dıştaki cilt katmanlarının normal kademeli görünmez dökülme sürecinin hızlandırıldığı ve/veya ağırlaştığı bir grup nadir kalıtsal cilt bozukluğudur. 

Haber Merkezi / PSS, epidermisin en dış katmanının (stratum korneum) alttaki katmanlardan ayrılmasına bağlı olarak ağrısız, sürekli, kendiliğinden cilt soyulması (eksfoliasyon) ile karakterizedir.

Diğer bulgular arasında ciltte kabarcıklanma ve/veya kızarıklık (eritem) ve kaşıntı (kaşıntı) yer alabilir. Semptomlar doğumdan itibaren mevcut olabilir veya erken çocukluk döneminde ortaya çıkabilir ve sıklıkla sürtünme, ısı veya diğer dış faktörlerle şiddetlenir. Deri tutulumunun derecesine bağlı olarak, PSS tüm vücudun derisini tutabilir (genelleştirilmiş form) veya ekstremitelerle, çoğunlukla eller ve ayaklarla sınırlı olabilir (lokalize form).

Genelleştirilmiş PSS, eritemle ilişkili, diğer organ sistemlerini tutan ve daha şiddetli olan inflamatuar bir tip ve daha hafif, inflamatuar olmayan bir tip olarak ayırt edilebilir. PSS, hücre-hücre yapışması için önemli işlevlere sahip proteinleri kodlayan birden fazla gendeki hastalığa neden olan varyantlardan kaynaklanabilir: hücre-hücre yapışma noktalarını oluşturan yapısal proteinler (desmozomlar, korneodezmozomlar) ve deri dökülmesini kontrol eden epidermal proteaz inhibitörleri.

Soyulan cilt sendromu, otozomal resesif geçişli konjenital iktiyoz ve cilt kırılganlığı bozuklukları grubuna aittir. PSS’nin çoğu formu doğumda veya bebeklik döneminde derinin en dış katmanının (azgın katman, diğer adıyla stratum korneum) dökülmesi veya soyulması ile kendini gösterir.

Cilt soyulması kendiliğinden oluşur, ağrısızdır ve giderek iyileşme göstererek yaşam boyu devam edebilir. Çoğu zaman, etkilenen kişiler ve/veya onların bakıcıları, şiddetli bir güneş yanığından sonra cildin soyulması gibi, deri tabakalarını manuel olarak çıkarabilirler.

Bu bozuklukla ilişkili diğer bulgular arasında kabarcıklanma ve ciltte kırılganlık, kaşıntı, boy kısalığı ve/veya normalden daha kolay bir şekilde koparılabilen yeni oluşan kıllar yer alabilir. Cilt soyulması genellikle cildin mekanik tahrişi, ısı, ter veya suya maruz kalma veya diğer dış faktörler nedeniyle daha da kötüleşir.

Lokalize tiplerde, bireylerin doğumda veya bebeklik döneminde el ve ayaklarında kabarcıklar ve erozyonlar gelişir; bu, başka bir kabarcıklı cilt bozukluğu olan epidermolizis bülloza simpleksini anımsatır. SAM sendromu veya Netherton sendromu gibi genelleştirilmiş inflamatuar tipler, derinin genel inflamasyonu (eritroderma) veya lokalize kalınlaşmış, kırmızı plaklar (eritrokeratoderma), yüksek IgE seviyeleri ile immün fonksiyon bozuklukları, alerjiler ve enfeksiyonlara yatkınlık, gelişme geriliği ile ilişkili olabilir.

Bazı hastalarda bu bozukluklar özellikle yenidoğan döneminde hayati tehlike oluşturabilir. PSS’nin değişken klinik belirtileri, genellikle hafif özellikleri ve yaşla birlikte kademeli olarak iyileşmesi nedeniyle, PSS’ye eksik tanı konabilir ve eksik rapor edilebilir.

Bugüne kadar birçok farklı gendeki genetik değişikliklerin PSS’ye neden olduğu rapor edilmiştir. Bu genler ya korneositlerin yapısal proteinlerini, en dıştaki deri tabakasının hücrelerini ( CDSN; DSG1; FLG2; DSC3; JUP ) ya da epidermal proteazların inhibitörlerini (SPINK5, CSTA; CAST; SERINB8 ) kodlar; bunlar, korneodesmozomlar ve korneositlerin dökülmesi.

Tanıyı koymak için iyi bir öykü ve fizik muayene genellikle yeterlidir, ancak zaman zaman etkilenen dokunun cerrahi olarak çıkarılması ve mikroskobik değerlendirilmesi (biyopsi) gibi özel testler gerekli olabilir. Büyük deri tabakalarının sürekli dökülmesi, soyulan deri sendromunu Netherton sendromundan ve konjenital iktiyoziform eritroderma gibi diğer otozomal resesif konjenital iktiyoz türlerinden ayırır.

“Kolodyum bebekleri” olarak adlandırılanların derisi birkaç hafta sonra soyulur ve semptomları tekrar tekrar geri dönen soyulma cilt sendromlu hastaların aksine bir daha geri dönmez.

Özellikle banyodan sonra cilt nemliyken cildi yumuşatıcı (yumuşatıcı) merhemler uygulayarak soyulma cilt sendromunu tedavi etmek bir miktar rahatlama sağlayabilir. Sade vazelin veya Vazelin tercih edilir. Kortikosteroidlerin veya sistemik retinoidlerin (A vitamini türevleri) hiçbiri endike veya etkili değildir ve hepsinin ciddi yan etkileri veya advers reaksiyonları olabilir.

Paylaşın

Pelizaeus Merzbacher Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Pelizaeus Merzbacher hastalığı (PMD), beynin ve omuriliğin beyaz maddesindeki anormalliklerle ilişkili, merkezi sinir sistemini etkileyen, X’e bağlı nadir bir genetik hastalıktır. Hastalığın, beynin beyaz maddesini (miyelin kılıfı) oluşturan bir veya daha fazla bileşenin (ağırlıklı olarak yağlar veya proteinler) anormal gelişiminden kaynaklandığı lökodistrofilerden biridir.

Haber Merkezi / Miyelin kılıfı sinirin koruyucu örtüsüdür ve sinirler bu kılıf olmadan normal şekilde çalışamaz. PMD’de, serebrumun derin kısımları (subkortikal), beyincik, beyin sapı ve omurilik dahil olmak üzere merkezi sinir sisteminin birçok alanı etkilenebilir.

Belirtiler arasında, hareketi koordine etme yeteneğinin bozulması (ataksi), bacaklarda yavaş, sert hareketlerle sonuçlanan istemsiz kas spazmları (spastisite), gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikmeler, motor yeteneklerin geç başlangıçlı kaybı ve entelektüel işlevin ilerleyici bozulması sayılabilir. PMD’nin nörolojik belirtileri genellikle yavaş ilerlemektedir.

PMD, PLP1 genindeki anormallikler (mutasyonlar veya varyantlar) ile ilişkilidir. Bozukluğun, klasik PMD’yi de içeren çeşitli biçimleri tanımlanmıştır; konnatal (“doğumda” anlamına gelir) PMD; geçiş PMD’si; ve PLP1 boş sendromu (PLP1 proteini yok). Komplike spastik paraparezi ve saf spastik paraparezi (SPG2 olarak adlandırılır) ve erken miyelinleyici yapıların (HEMS) hipomiyelinizasyonu da PLP1 geninin varyantlarından kaynaklanır.

PMD belirtileri kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterebilir. PMD’nin klasik formunun belirtileri genellikle erken bebeklik döneminde, tipik olarak 2 aylıktan önce başlar. Başlangıçta, etkilenen bebekler, özellikle anormal baş sallama ve hızlı, istemsiz, sarsıntılı göz hareketleri (nistagmus) olmak üzere baş ve gözlerin normal kontrolünü geliştiremeyebilirler.

Anormal derecede yavaş büyüme de erken bir işaret olabilir. Etkilenen bebekler ve çocuklar yaşlandıkça, kas titremeleri, zayıflık, yüz buruşturma, kas tonusu eksikliği (hipotoni), istemli hareketleri koordine etme yeteneğinde bozulma (ataksi) ve/veya gerektiren becerilerin kazanılmasında bozulma gibi ek belirtiler ortaya çıkabilir. oturma, ayakta durma ve yürüme gibi gelişimsel dönüm noktalarına ulaşmadaki gecikmeler de dahil olmak üzere kas ve zihinsel aktivitelerin koordinasyonu (psikomotor gerilik).

Etkilenen bireylerde ayrıca bacaklarda yavaş, sert hareketlere ve potansiyel olarak kol ve bacaklarda kısmi felce (spastik kuadriparezi) neden olan istemsiz kas spazmları (spastisite) gelişebilir; belirli eklemlerin anormal, kalıcı fiksasyonu (kontraktürler); gözlere giden sinirlerin ilerleyici dejenerasyonu (optik atrofi); ve/veya konuşma güçlüğü (dizartri). Etkilenen bazı çocuklar yaşlandıkça nistagmus kaybolabilir. Bazı çocuklarda tipik olarak zamanla gelişen şiddetli spastisiteye bağlı olarak iskelet deformiteleri de gelişebilir.

Konnatal PMD belirtileri doğumda mevcuttur veya yaşamın ilk birkaç haftasında gözlenir. Bozukluğun bu formu, zayıflık, spastisite, nefes alırken tiz ses (stridor), nistagmus ve nöbetlerle karakterizedir. Gastrostomi ile beslenmeyi gerektirecek şekilde yutma sırasında ciddi zorluk (yutma güçlüğü) de ortaya çıkabilir. Etkilenen bebekler ayrıca zihinsel işlevlerde bozulma ve konuşma ve yürüme gibi gelişimsel dönüm noktalarına ulaşamama da gösterebilir. PMD’nin bu formunun ilerlemesi klasik formdan daha hızlı ve şiddetlidir ve genellikle çocukluk döneminde ölümcüldür.

Geçici PMD, klasik ve konnatal formlar arasında orta düzeyde olan bir hastalık şeklidir. Belirtiler, bozukluğun klasik ve konnatal formlarına benzer. Ancak ilerleme hızı klasik forma göre daha hızlı, konnatal forma göre ise daha yavaştır.

PLP1 null sendromu, hafif spastik kuadriparezi, hafif ataksi, bebeklik döneminde nistagmus yokluğu ve hafif demiyelinizan periferik nöropati ile karakterizedir. Bu forma sahip hastalar genellikle yürümeyi öğrenirler ancak geç ergenlik veya erken yetişkinlik döneminden başlayarak daha hızlı bir şekilde kötüleşirler. PMD ile ilişkili PLP1 varyantlarının kadın taşıyıcıları,   hastalığın hafif ila orta dereceli belirtilerine sahip olabilir. Bazı durumlarda bu belirtiler yaşla birlikte düzelir.

PMD, çoğunlukla erkekleri etkileyen, X’e bağlı resesif bir genetik bozukluk olarak kalıtsaldır. X’e bağlı genetik bozukluklar, X kromozomu üzerindeki anormal bir genin neden olduğu durumlardır. İki X kromozomundan birinde hastalık geni bulunan dişiler bu hastalığın taşıyıcılarıdır.

Dişi taşıyıcılar genellikle semptom göstermezler çünkü iki X kromozomundan biri inaktiftir ve bu kromozom üzerindeki genler işlevsizdir. Genellikle anormal gene sahip olan X kromozomu etkisiz hale getirilir. Erkeklerde annelerinden miras alınan bir X kromozomu vardır ve eğer bir erkek, hastalık genini içeren bir X kromozomunu miras alırsa, hastalığa yakalanacaktır.

PMD hastası kadın taşıyıcıların her hamilelikte kendileri gibi taşıyıcı bir kız çocuğuna sahip olma şansı %25, taşıyıcı olmayan bir kız çocuğuna sahip olma şansı %25, hastalıktan etkilenen bir oğul sahibi olma şansı %25 ve hastalıktan etkilenen bir oğul sahibi olma şansı %25’tir. etkilenmemiş bir oğlunuz var.

Erkeklerin SPG2 veya PLP1 null sendromu gibi daha hafif bir fenotipe sahip olduğu ailelerden gelen kadınlara daha dikkatli tavsiyelerde bulunulmalıdır. Bu ailelerin bazılarında, bozukluk daha çok X’e bağlı baskın bir hastalık gibi davranır ve penetransı azalmıştır; bu hastalıkta kadınlar etkilenebilir ancak ailedeki etkilenen erkeklere göre daha az şiddetlidir.

Erkek PMD hastaları genellikle üremezler, ancak X’e bağlı bozuklukları olan ve üreyen erkekler, hastalık genini taşıyıcı olacak tüm kızlarına aktarır. Bir erkek, X’e bağlı bir geni oğullarına aktaramaz çünkü erkekler,   erkek yavrularına PLP1 geni bulunan X kromozomu yerine her zaman Y kromozomunu aktarır.

PMD ile ilişkili olduğu tespit edilen tek gen, X kromozomunda yer alır ve proteolipid protein geni veya  PLP1 olarak adlandırılır . PMD ile uyumlu bir sendroma sahip erkeklerin yaklaşık %5 ila 20’sinde PLP1 geninde bir varyant yoktur   . Bu hastaların bazılarında   , klinik olarak PMD’den ayırt edilemeyen Pelizaeus-Merzbacher benzeri hastalığa (PMLD) neden olan GJC2 geninin bir varyantı (otozomal resesif) vardır. Diğerleri, keşfedilen diğer lökodistrofi genlerinin giderek büyüyen listesinde varyantlara sahiptir.

Spastik parapleji 2 (SPG2), erken miyelinleyici yapıların hipomiyelinizasyonu (HEMS) ve PMD, PLP1 geni olan X kromozomu üzerindeki aynı genin (alelik bozukluklar) farklı varyantlarından kaynaklanır.

Kapsamlı bir klinik değerlendirmeye, ayrıntılı bir hasta geçmişine ve beyaz madde eksikliğini tespit etmek için manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi çeşitli özel testlere dayanarak PMD tanısından şüphelenilebilir. Beyincik ve beyin sapındaki miyelinasyon eksikliği gibi erken miyelinasyon kusurlarının tanınması, PMD’nin ciddi formlarının erken teşhisine yardımcı olabilir. Tanıyı doğrulamak için PLP1 genine yönelik moleküler genetik testler mevcuttur.

Etkilenen bir aile üyesinde PLP1 geninde hastalığa neden olan bir varyant tanımlanmışsa taşıyıcı testi mümkündür. Etkilenen bir aile üyesinde PLP1 gen varyantının tanımlanması durumunda doğum öncesi tanı ve implantasyon öncesi genetik tanı mümkündür.

PMD’li bireyler için standart bir tedavi yöntemi veya rejimi yoktur. Tedavi, nöbetleri önleyen ilaçlar veya hareket bozuklukları için kullanılan ilaçlar gibi mevcut spesifik semptomlara dayanır. Gerektiğinde aile üyelerine duygusal destek de dahil olmak üzere destekleyici bakım önerilir.

Paylaşın

Galatasaray, Adım Adım Şampiyonluğa Gidiyor

Süper Lig’in 35. haftasında Galatasaray ile Sivasspor, Ali Sami Yen’de karşı karşıya geldi. Hakem Arda Kardeşler’in yönettiği karşılaşmadan Galatasaray, 6-1 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Galatasaray’a galibiyeti getiren golleri 11 ve 60. dakikalarda Hakim Ziyech, 59 ve 85. dakikalarda Mauro Icardi, 38 ve 73. dakikalarda Dries Mertens kaydetti. Sivasspor’un tek golünü ise 54. dakikada Caner Osmanpaşa attı.

Ligde üst üste 16. galibiyetini alan Galatasaray puanını 96’ya çıkarıp liderliğini sürdürdü. 4 maç sonra kaybeden Sivasspor ise 48 puanda kaldı.

Goller

11. dakikada Kerem Demirbay’ın ara pasında topla buluşan Barış Alper’in ceza sahası içi sol kenardan ortaya çevirdiği topta Ziyech’in gelişine vuruşunda meşin yuvarlak ağlarla buluştu. 1-0

38. dakikada Barış Alper Yılmaz’ın sol taraftan çevirdiği pasta Icardi’nin hamle yapmadığı topu Mertens, yerden ağlara gönderdi. 2-0

54. dakikada Turgunboev’in sağ taraftan kullandığı kornerde Manaj, ön direkte topu arkaya doğru aşırttı. Caner Osmanpaşa, arka direkte meşin yuvarlağa dokunarak ağları havalandırdı. 2-1.

59. dakikada Mertens’in sağ kanattan açtığı ortada Icardi, penaltı noktasında topa dokunarak meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu. 3-1.

60. dakikada Torreira’nın pasında Appindangoye, meşin yuvarlağa müdahale etti. Dönen topu önünde bulan Ziyech’in ceza yayı önündeki şutunda meşin yuvarlak, ağları havalandırdı. 4-1.

73. dakikada Barış Alper’in pasında topla buluşan Icardi, kafayla pasını geriye çıkardı. Pozisyonu iyi takip eden Mertens’in sert vuruşunda meşin yuvarlak filelere gitti. 5-1

85. dakikada Kerem Aktürkoğlu’nun sağ taraftan kullandığı serbest vuruşta Icardi’nin penaltı noktasına yakın bir yerden vuruşunda meşin yuvarlak sağ kale direğinin dibinden ağlarla buluştu. 6-1

Stat: Ali Sami Yen

Hakemler: Arda Kardeşler, Esat Sancaktar, Serkan Olguncan

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan, Nelsson (Sanchez dk. 74), Abdülkerim Bardakcı, Köhn, Torreira (Vinicius dk. 82), Kerem Demirbay (Berkan Kutlu dk. 74), Ziyech (dk. 82), Mertens (Kerem Aktürkoğlu dk. 74), Barış Alper Yılmaz, Icardi

Sivasspor: Ali Şaşal Vural, Murat Paluli (Kerem Atakan Kesgin dk. 78), Poungouras (Caner Osmanpaşa dk. 46), Appindangoye Camara, Uğur Çiftçi, Charisis, İbrahim Akdağ (Caktas dk. 77), Bartuğ Elmaz (Turgunboev dk. 46), Koita, Manaj

Goller: Hakim Ziyech (dk. 11 ve 60), Dries Mertens (dk. 38 ve 73), Mauro Icardi (dk. 59 ve 85) (Galatasaray) Caner Osmanpaşa (dk. 54) (Sivasspor)

Paylaşın

Erdoğan’dan AK Parti’de ‘Değişim’ Mesajı

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de genel başkan Erdoğan, “Değişim beklentileri de var. Ama bir değişim yapacaksak, bu değişim bizim belirlediğimiz şartlarda ve takvimde olacak” dedi ve ekledi:

“Birilerinin yönlendirmesine göre hareket etmeyeceğiz. Bu tartışmalar yapılırken, tefrikaya düşmeyeceğiz. Aramıza fitne ve fesat sokmayacağız. Hepimiz bu davanın mensuplarıyız. Medya üzerinden konuşup, birbirinizi suçlar nitelikte davranmayın.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinde seçim sonuçlarına ilişkin yapılan istişare toplantılarında Cumhur İttifakı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye gazetesinde yer alan habere göre, kamuoyunda gündeme gelen değişim tartışmalarını değerlendirdi.

Erdoğan, “Bu dava ve partimizin geleceği, ben dâhil hepimizin geleceğinden daha önemlidir. Hiçbirimiz kendi geleceğimizi partinin geleceğinin önünde tutamayız. Milletin beklentileri neyse ona göre hareket edeceğiz” dedi.

“Şu anda, seçim sonuçlarına ilişkin birçok tartışma yapılıyor” diyen Erdoğan, şunları söyledi: “Değişim beklentileri de var. Ama bir değişim yapacaksak, bu değişim bizim belirlediğimiz şartlarda ve takvimde olacak. Birilerinin yönlendirmesine göre hareket etmeyeceğiz. Bu tartışmalar yapılırken, tefrikaya düşmeyeceğiz. Aramıza fitne ve fesat sokmayacağız. Hepimiz bu davanın mensuplarıyız. Medya üzerinden konuşup, birbirinizi suçlar nitelikte davranmayın.”

Erdoğan, şöyle devam etti: “Seçim sonuçları, bir anlamda, biriken problemlerin gün yüzüne çıkmasıdır. Bu problemleri çözmek için teşhisi doğru yapmalıyız. ‘Teşhis, tedavinin yarısıdır’ ilkesi ile hareket edeceğiz. Tespitlerimizi de buna göre yapacağız. Hassas ve titiz davranacağız.”

Erdoğan, “Cumhur İttifakı içinde sıkıntı var” söylentilerine değinerek, “Son günlerde sanki Cumhur İttifakı içinde bir problem varmış gibi algı oluşturuluyor. Cumhur İttifakı’nda hiçbir sorun yok. Sayın Bahçeli ile görüşmede de bunu bir kez daha teyit ettik” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Her 10 Polisten 3’ü İntiharı Düşünüyor

Yapılan yeni bir araştırmada, “hiç intihar etmeyi düşündünüz mü” sorusuna emniyet mensuplarının yüzde 64,8″i ‘hayır’ cevabını verirken, intihar etmeyi düşünenlerin oranı ise yüzde 35,2 oldu.

Araştırmaya göre, Emniyet Teşkilatı personelinin intiharların temel sebebi olarak ilk sırada yüzde 99 oran ile “mobbing (bezdiri, amir baskısı)”, ikinci sırada ise yüzde 98,5 ile “çalışma saatleri ve görev stresi” yer aldı.

Emniyet Teşkilatı Sendikası, Emniyet Teşkilatı’ndaki intiharlar ve yaşanan sorunlara yönelik anket çalışması yaptı. 15 bin 375 emniyet mensubunun katılımıyla yapılan anketin sonuçları ortaya çıktı.

15 bin 375 emniyet mensubunun katılımıyla yapılan ankete göre, “Emniyet teşkilatı personeli olmaktan memnun musunuz” sorusuna ankete katılan emniyet mensuplarının yüzde 23 ‘hiç memnun değilim’, yüzde 50,3 ‘memnun değilim’, yüzde 3,9 ‘memnunum’, yüzde 7,1 ise ‘çok memnunum’ cevabını verdi. Kararsız kalanların oranı ise yüzde 15,7 oldu.

“Hiç intihar etmeyi düşündünüz mü” sorusuna ise emniyet mensuplarının yüzde 64,8″i ‘hayır’ cevabını verirken, intihar etmeyi düşünenlerin oranı ise yüzde 35,2 oldu.

Araştırmaya göre, Emniyet Teşkilatı personelinin intiharların temel sebebi olarak ilk sırada yüzde 99 oran ile “mobbing (bezdiri, amir baskısı)”, ikinci sırada ise yüzde 98,5 ile “çalışma saatleri ve görev stresi” yer aldı.

Ankette emniyet personelinin yüzde 74’ünün intiharlardan doğrudan etkilendiği, yüzde 72’sinin ise ekonomik sorunlar çektiği belirtildi.

Emniyet Teşkilatı personelinin yüzde 76,8’i başka bir meslek seçme şansı olsa istifa edeceğini belirtirken, ‘Hayır istifa etmem’ diyenlerin oranı yüzde 13,8 oldu. Kararsızların oranı ise yüzde 9,5 olarak açıklandı.

“Teşkilatta mesleki bir sorun yaşadığınızda nereye müracaat edersiniz” sorusuna ise ankete katılanların yüzde 52.20’si “Sosyal medyada etkin kişiler yada sayfalarla paylaşırım”, yüzde 12’si “Nüfuzlu ve etkili kişilere”, yüzde 11,20’si “Tarikat veya cemaatlere”, yüzde 7,20’si “Siyasi partilere veya siyasilere”, yüzde 4,30’u “Amir veya yöneticilere”, yüzde 3,2’si “Adalet ve yargı makamlarına” müracaat edeceği cevabını verdi. “Hiçbir başvuru yapmam” diyenlerin oranı yüzde 9,5 oldu.

“Sorunların çözümü, Emniyet Teşkilatı’nın kronikleşen konularında adım atma noktasında mevcut İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan umutlu musunuz” sorusuna ise ankete katılanların yüzde 56,1’i ‘umutlu’ olduğunu, yüzde 43,9’u ise ‘umutsuz’ olduğunu belirtti.

Anketin sonuç kısmında ise sırasıyla şu tespitlere yer verildi:

1. Emniyet Teşkilatı personelinin büyük bölümü, ekonomik sebeplerle görev yapmaktadır.
2. Emniyet Teşkilatı personelinin kurumdan memnuniyet oranı çok düşüktür.
3. Uzun ve düzensiz mesai saatleri görev esnasında karşılaşılan en büyük sorundur.
4. Görev esnasında mobbing en büyük stres faktörü olarak yer almaktadır.
5. Emniyet Teşkilatı personeli intihar vakalarından çok yüksek oranda etkilenmektedir. Her 4 personelden 3’ünün tanıdığı bir personelin intihar haberini aldığı görülmüştür.

6. Her 10 personelden 3’ü intihar fikrini aklından geçirmiştir.
7. Her 10 personelden 7’si istifa etmeyi düşünmektedir.
8. Her 10 personelden 8’i başka bir alternatifleri olması durumunda istifa edeceğini belirtmiştir.
9. Her 10 personelden 8’i mesleklerini tanıdıklarına önermiyor.
10. Emniyet Teşkilatı personelinin büyük bölümü intiharlarının temel nedenini mobbing olarak görüyor.

11. Her 10 personelden 2’si psikolojik değerlendirmelerde gerçekçi cevaplar veriyor.
12. Emniyet Teşkilatı personelin büyük bölümü bir sorun yaşadığında sosyal medyaya başvuruyor.
13. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya 10 personelden 6’sı güveniyor.
14. Emniyet Teşkilatı personeli sorunlarının çözümü olarak sendika hakkını görüyor.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın