Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 34 Bin 183’e Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 200. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 32 artarak 34 bin 183’e yükseldi. 

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 59 artarak 77 bin 143’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail ordusunun Refah’a saldırı hazırlığında olduğu yönünde işaretler devam ederken uydu fotoğrafları ile Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus yakınlarında yeni bir çadır kompleksinin inşa edildiği bildirildi. Çadır alanı kurulumu, son haftalarda İsrail askeri operasyonlarının hedefi olan Han Yunus yakınlarında yapılıyor.

İsrail, yedinci ayına giren savaş sırasında yüz binlerce insanın sığındığı kente yönelik bir saldırı sırasında Refah’taki sivilleri tahliye etmeyi planladığını duyurdu. İsrail’den kampın koşulları ve kapsamına ilişkin henüz resmi bir açıklama gelmedi.

Savaş, Hamas ve diğer militanların çoğunluğu sivil olmak üzere yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdüğü ve yaklaşık 250 rehineyi kaçırdığı, 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen baskınla başlamıştı. İsrail, Hamas’ın hâlâ 100 civarında rehineyi ve 30’dan fazla kişinin cenazesini elinde tuttuğunu söylüyor.

Gazze’de 6 ayın bilançosu

İsrail, resmi verilerine göre 1200 kişinin öldüğü 260 kişinin de rehin alındığı 7 Ekim Hamas saldırısına misilleme olarak başlattığı hava ve kara operasyonlarında 6. ayına girdi.

Birleşmiş Milletler (BM) kıtlık uyarısını yineledi ve Gazze’ye yardım ulaştırılması ve dağıtılması önündeki engelleri eleştirdi. Kıtlık tehlikesi ABD’nin de dikkat çektiği bir konu.

İsrailli yetkililer Gazze’ye yardım erişimini arttırdıklarını ve gecikmelerden sorumlu olmadıklarını söylüyor. Gazze içindeki yardım dağıtımını BM insani yardım kuruluşları sorumluluğunda olduğunu da savunuyor. İsrail Hamas’ı yardımları çalmakla suçluyor. Hamas bu suçlamaları reddediyor.

Gazze’de son olarak Amerika merkezli sivil toplum kuruluşu World Central Kitchen gönüllüsü 7 kişi hayatını kaybetti. Kurucu Amerikalı ünlü şef Jose Andres, İsrail saldırısının World Central Kitchen yardım kuruluşuna ait konvoyu sistematik bir şekilde “araç araç kasıtlı olarak hedef aldığını” söyledi.

Gönüllü kuruluşun konvoyunda hayatını kaybedenler arasında Avustralya, İngiltere ve ABD vatandaşları da bulunuyordu.

İsrail ordusu, konvoydaki araçların ayrıntılarını içeren mesajı gözden kaçırdıklarını, konvoydaki kişilerden birinde silah olduğu gerekçesiyle yanlışlıkla vurduklarını savundu. Ancak insan hakları grupları ve yardım çalışanları bunun sık rastlanılan bir durum olduğunu iddia ediyor.

İsrail’in 7 Ekim terör saldırılarının ardından Hamas’ı yok etme çabasında, ordunun neyi hedef aldığı ve kaç sivilin ölümüne izin vereceğini belirleme konusunda kendisine geniş bir hareket alanı tanıdığını söylüyor.

Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail saldırılarında üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşan 33 binden fazla Filistinli öldürüldü. Bu sayı siviller ve Hamas mensupları arasında ayrım yapılmadığını ortaya koyuyor.

İsrail’in gerçekleştirdiği binlerce saldırının yanısıra kara operasyonlarındaki bombardımanlarda hedefin yanlış tespit edilip edilmediğini bilmek imkansız.

Neredeyse her gün, içinde Filistinli ailelerin bulunduğu binalar vuruluyor, kadınlar erkekler ve çocuklar öldürülüyor. Hedefle ilgili hiçbir açıklama yapılmıyor ya da saldırının orantısız olup olmadığı konusunda bağımsız bir hesap sorma mekanizması yok.

İsrailli insan hakları grubu B’Tselam sözcüsü, World Central Kitchen saldırısının sadece yabancılar öldürüldüğü için dünyanın dikkatini çektiğini söyledi.

Filistinli tanıklar aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu kişilerin beyaz bayrak taşırken İsrail’in hedef olduğunu anlatıyor. El Cezire haber kanalı tarafından Mart ayında yayınlanan görüntülerde Gazze sahilinde yürüyen ve ellerinde beyaz bayrak bulunan iki Filistinlinin öldüğü bir kişinin de yaralandığını saldırıyı İsrail ordusu kabul etmişti.

Aralık ayında Maghazi kampında en az 68 kişinin ölümüne neden olan saldırıda hedefin yakınlarındaki binaların da vurulduğunu ve muhtemelen sivillere de zarar verdiği İsrail Ordusu tarafından kabul edilmişti.

İsrail Ordusu ayrıca Gazze’de Hamas esaretinden kurtulan ve elinde beyaz bayrak sallayan üç İsrailli rehinenin de yanlışlıkla vurularak öldürüldüğünü kabul etti.

Sınır Tanımayan Doktorlar grubunun bombalandığı saldırının soruşturmasında yer alan eski İngiliz Ordusu mensubu Chris Cobb-Smith, İsrail ordusunun son derece pervasız davranışlardan oluşan tutarlı bir model izlediğini savundu.

Eski bir İngiliz istihbarat subayı olan Cristal Lincoln-Jones ise AP haber ajansına yaptığı açıklamada İsrail’in savaş kurallarına uymadığını şu sözlerle savundu: “Bunu bir NATO insansız hava aracı pilotunun yapmasına imkan yok. Bu eylem, yargılanma hatta hapis cezası ihtimali ile karşı karşıya kalmayı gerektirebilir.”

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 34 Bin 151’e Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 199. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 54 artarak 34 bin 151’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 151’e artarak 77 bin 84’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail askerleri sürpriz bir baskınla Han Yunus’un doğusuna tekrar girdi. Gazze Şeridi’nin güneyindeki kentin merkez hastanesinin bulunduğu ve Filistinli yetkililerin toplu mezar olduğunu ileri sürdüğü yerden çok sayıda ceset çıkarıldığı bildiriliyor.

Gazze Şeridi’nin daha güneyinde bulunan ve 2,3 milyonluk Gazze nüfusunun yarısının sığındığı Refah’a ve Gazze’nin çeşitli bölgelerine yeni hava saldırıları düzenlendiği bildiriliyor.

İsrail, yedi aydır devam eden savaşın en yoğun çatışmalarının yaşanmasının ardından bu ay kara birliklerini aniden Gazze Şeridi’nin güneyinden çekmişti. Bölgeden kaçan Filistinliler yıkıntıların arasındaki evlerine geri dönmeye başlamıştı.

Ayrıca İsrail ordusu, Hamas’ın 7 Ekim’deki İsrail saldırısındaki başarısızlığı nedeniyle askeri istihbarat şefi Aharon Haliva’nın istifa ettiğini duyurdu.

İsrail askeri istihbaratının başındaki Aharon Haliva, Hamas’ın çoğu sivil bin 200 kişinin ölümüne ve yaklaşık 250 kişinin esir alınmasına yol açan ve Gazze’de Hamas’a karşı altı ay süren savaşın fitilini ateşleyen 7 Ekim 2023’teki saldırının ardından istifa eden ilk üst düzey İsrailli isim oldu.

Tümgeneral Haliva istifa mektubunda, “Komutam altındaki istihbarat birimi misyonunu yerine getiremedi. Savaşın acısını sonsuza kadar taşıyacağım. Artık sorumluluğu kabul edip görevimi sonlandırmak istiyorum” ifadesini kullandı.

Haliva Ekim ayındaki saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada da saldırıyı engelleyemediği için suçu üstlendiğini söylemişti. İsrail ordusundan yapılan açıklamada genelkurmay başkanının Haliva’nın istifa talebini kabul ettiği ve kendisine hizmetlerinden dolayı teşekkür ettiği belirtildi.

İsrail ordusu tarafından geçen ay başında yapılan yazılı açıklamada, 7 Ekim saldırısıyla ilgili yeterli tedbirleri almadığı düşünülen askeri birimlerin kendi içlerinde soruşturmalar yürütüleceği kaydedilmişti. Soruşturmaların, Mart 2018’den 10 Ekim 2023’e kadar 5 yıllık zaman dilimindeki ordu içindeki operasyonel başarısızlıklara odaklanacağı aktarılmıştı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, saldırıların ardından kendisine önceden bu yönde bir bilgi iletilmediğini belirterek ordu ve istihbaratı saldırılardan sorumlu tutmuş, ancak gelen tepkilerin ardından sosyal medyada bu yönde yaptığı paylaşımı silmişti.

Saldırılarla ilgili şimdiye kadar sorumluluk kabul etmeye yanaşmayan Netanyahu, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili kapsamlı bir soruşturma açılması taleplerini, şu an savaşın içinde bulunulduğu gerekçesiyle geri çeviriyor, soruşturmanın savaşta nihai zafer kazanıldıktan sonra başlatılmasını savunuyor.

Paylaşın

Suriye Devlet Başkanı Esad: ABD’yle Görüşüyoruz

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, “Amerika şu anda topraklarımızın bir kısmını hukuka aykırı olarak işgal ediyor, terörizmi finanse ediyor ve topraklarımızı işgal eden İsrail’i destekliyor” dedi ve ekledi:

“Ama zaman zaman onlarla görüşüyoruz, her ne kadar bu toplantılar bizi bir yere götürmese de her şey değişecek.”

Abhazya Dışişleri Bakanı Ardzınba, Suriye Devlet Başkanı Esad’la Rusya Devlet Televizyonu için bir söyleşi gerçekleştirdi.

Rusya Devlet Televizyonu Kanal 1’de dün yayımlanan söyleşide Esad, “Amerika şu anda topraklarımızın bir kısmını hukuka aykırı olarak işgal ediyor, terörizmi finanse ediyor ve topraklarımızı işgal eden İsrail’i destekliyor. Ama zaman zaman onlarla görüşüyoruz, her ne kadar bu toplantılar bizi bir yere götürmese de her şey değişecek” ifadelerini kullandı.

Görüşmelerde kimlerin yer aldığı ya da neler konuşulduğuna dair daha fazla ayrıntı vermeyen Esad, “Batı’yla diyaloğu yeniden kurma olasılığı var mı”, sorusunu şöyle yanıtladı: Umut her zaman oradadır, denememiz gereken bir sonuç olmayacağını bilsek bile. Siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır. Onlarla ilgili kötü düşüncelerimize rağmen çalışmalı ve onlara haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi anlatmalıyız. Onlarla ancak eşitlik temelinde işbirliği yapacağız.

Uzun süre Batı’da yaşadığını belirten Esad, sözlerine şöyle devam etti: Onların bilimsel ve kültürel başarılarına saygı duyuyorum ve bu başarılar sayesinde güçlendiler. Ancak güç onları yozlaştırdı ve siyasi sınıfta yozlaşma ortaya çıktı. Kişisel kariyerleriyle daha fazla ilgilenmeye başladılar ve artık halklarını umursamadılar. Ve medyaları aileyi yok eden ve insanları çevrelerinden soyutlayan bir sanal gerçeklik yaratıyor. Bütün bunlar onları gelecekte başarılarına odaklanmaya itebilir.

ABD, 2011’de Suriye iç savaşının başlamasıyla Esad yönetimiyle bütün diplomatik bağlarını koparmış ve Suriye’ye yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. ABD’nin bu kararının ardından pek çok Batılı ülke ve bazı Arap ülkeleri de Suriye’yle ilişkilerini kesmişti.

Diğer yandan Suriye geçen yıl Arap dünyasıyla ilişkileri yeniden kurmaya yöneldi. 11 yıl aradan sonra Aralık 2023’te Suudi Arabistan’a büyükelçi atayan Suriye, ABD’nin müttefiki zengin Körfez ülkeleriyle Suriye’nin yeniden inşasını finanse edebilecekleri umuduyla daha iyi ilişkiler kurmaya çalıştı.

Ancak, ABD’nin başını çektiği Batı dünyasının yaptırımları bu ilişkilerin ilerlemesinin engeli olarak görülüyor. ABD, 2020’de Suriye hükümetiyle herhangi bir finansal ya da teknolojik işbirliği yapan kişi veya kuruluşların yaptırma tutulmasını içeren Sezar Yasası’nı çıkarmıştı. Yasaya göre, ilgili kişi ya da kuruluşun ABD’deki mal varlığı dondurulabiliyor ve ABD’den vize alması yasaklanıyor.

Esad’la söyleşiyi gerçekleştiren Ardzınba’nın Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendiği Abhazya Cumhuriyeti, Rusya, Nikaragua, Venezuela, Nauru ve Suriye tarafından bağımsız devlet olarak tanınıyor ancak Birleşmiş Milletler’de bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiyor. Abhazya, 1994’te Rusya’nın desteğiyle Gürcistan’dan bağımsızlığını ilan etmişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

ABD’nin Suriye’deki Askeri Üssüne Roketli Saldırı

ABD’li bir yetkili, Irak’tan Suriye’nin Rumeylan kentindeki koalisyon üssünde bulunan askerlere beşten fazla roket atıldığını ancak hiçbir ABD personelinin yaralanmadığını söyledi.

Yetkili olayı “başarısız bir roket saldırısı” olarak nitelendirdi. Yetkili, bunun ardından Irak ve Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyona ait bir uçağın fırlatma rampasına yönelik bir saldırı gerçekleştiğini söyledi.

Irak’ın Zummar kasabasından Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir ABD askeri üssüne en az beş roket fırlatıldı. Saldırı, Irak’taki İran destekli grupların ABD birliklerine yönelik saldırılarını durdurduğu Şubat başından bu yana gerçekleşen ilk saldırı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani iki gün önce Beyaz Saray’da Başkan Joe Biden ile biraraya gelmişti.

İran tarafından desteklenen Iraklı Şii paramiliter grubu Kataib Hizbullah’a bağlı bir Telegram grubunda yapılan paylaşımda, Irak’taki silahlı grupların, ülkedeki ABD öncülüğündeki askeri koalisyonu sona erdirmeye yönelik görüşmelerde çok az ilerleme kaydedilmesi üzerine yaklaşık üç aylık bir aradan sonra saldırılara yeniden başlama kararı aldığı belirtildi.

Kataib Hizbullah’a yakın bir başka popüler Telegram grubu Sabreen News, daha sonra İran destekli grup tarafından resmi bir açıklama yapılmadığını söyledi.

İsminin açıklanmaması kaydıyla Reuters’a konuşan ABD’li bir yetkili, Irak’tan Suriye’nin Rumeylan kentindeki koalisyon üssünde bulunan askerlere beşten fazla roket atıldığını ancak hiçbir ABD personelinin yaralanmadığını söyledi.

Yetkili olayı “başarısız bir roket saldırısı” olarak nitelendirdi ancak roketlerin üsse isabet edip etmediği ya da ulaşmadan imha edilip edilmediği hemen anlaşılamadı. Hedefin, üssün kendisi olup olmadığı da net değildi.

Yetkili, bunun ardından Irak ve Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyona ait bir uçağın fırlatma rampasına yönelik bir saldırı gerçekleştiğini söyledi.

Irak’taki iki güvenlik kaynağı ve üst düzey bir ordu yetkilisi, arkasında roketatar bulunan küçük bir kamyonun, Suriye sınırındaki Zummar kasabasında park halinde olduğunu söyledi.

Bir ordu yetkilisi, imha edilen kamyona daha detaylı inceleme için el konulduğunu ve ilk incelemelere göre kamyonun bir hava saldırısı sonucu imha edildiğini söyledi.

Yetkili, “Bu saldırıyla ilgili bilgileri paylaşmak üzere Irak’taki koalisyon güçleriyle iletişim halindeyiz” diye ekledi.

Güvenlik bilgilerini yaymaktan sorumlu resmi bir kurum olan Irak Güvenlik Medya Hücresi yaptığı açıklamada, Irak güçlerinin Suriye sınırı yakınlarında failleri hedef alan “geniş çaplı bir arama ve inceleme operasyonu” başlattığını ve onları adalete teslim etme sözü verdiğini söyledi.

Saldırılar, 20 Nisan’da erken saatlerde Irak’taki bir askeri üste meydana gelen büyük bir patlamada Irak güvenlik gücülerine mensup bir kişinin ölmesinin ardından geldi.

Kuvvet komutanı bunun bir saldırı olduğunu söylerken, ordu olayın soruşturulduğunu ve o sırada gökyüzünde herhangi bir savaş uçağının bulunmadığını açıkladı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

ABD’den İsrail, Ukrayna Ve Tayvan’a 95 Milyar Dolarlık Yardım

ABD Temsilciler Meclisi, Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a güvenlik yardımı sağlayan 95 milyar dolarlık bir yasa paketini kabul etti. Yasa paketinin ABD Senatosu’nda onaylanarak ABD Başkanı Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Haber Merkezi / Yardım paketi, ABD silahlarının, stoklarının ve tesislerinin ikmali için 23 milyar dolar da dahil olmak üzere Ukrayna 60,84 milyar dolar; 9,1 milyar doları insani ihtiyaçlar için olmak üzere İsrail için 26 milyar dolar ve Tayvan dahil Hint-Pasifik bölgesi için 8,12 milyar dolar ayrılmasını öngörüyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün Temsilciler Meclisi’nden geçen hayati önem taşıyan ABD yardım tasarısı, savaşın yayılmasını önleyecek, binlerce hayat kurtaracak ve her iki ulusun daha güçlü olmasına yardımcı olacak” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise yardım paketinin ABD Temsilciler Meclisi’nde onaylanmasının ardından teşekkür mesajı yayımladı.

Netanyahu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, tasarının ABD Kongresi’nde “ezici çoğunlukla” kabul edilmesinin, İsrail’in ABD’de her iki parti tarafından da desteklendiğini gösterdiğini ve “Batı medeniyetinin savunulması” anlamına geldiğini ifade etti.

Beyaz Saray yaptığı açıklamada, “Dünya Kongre’nin ne yaptığını izliyor” demişti. Beyaz Saray’ın açıklamasında, “Bu yasa tasarısını geçirmek, çok önemli bir anda Amerikan liderliğinin gücü hakkında güçlü bir mesaj gönderecektir. Yönetim, Kongre’nin her iki kanadını da bu ek finansman paketini hızla Başkan’ın masasına göndermeye çağırıyor” denilmişti.

Geçen yıldan bu yana Kongre’ye Ukrayna’ya yapılacak ek yardımı onaylaması yönünde çağrıda bulunan Biden da bir açıklamada bulundu. Biden, “Bu yardım, İsrail’in İran’ın eşi benzeri görülmemiş saldırılarıyla karşı karşıya olduğu ve Ukrayna’nın Rusya’nın devam eden bombardımanı altında olduğu bu çok acil bir zamanda geliyor” dedi.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 34 Bin 97’ye Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 198. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 48 artarak 34 bin 097’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 97 artarak 76 bin 980’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria’nın güneyindeki El-Halil kasabası yakınlarında bir kontrol noktasına bıçak ve silahla saldıran iki Filistinli’yi öldürdü. Filistin sağlık yetkilileri, öldürülen iki kişinin 18 ve 19 yaşlarında aynı aileden olduklarını söyledi. İsrail ordusu olayda hiçbir İsrail askerinin yaralanmadığını açıkladı.

Bu arada Filistin Kızılayı, İsrail’in Batı Şeria’daki Nur Şems mülteci kampına yönelik Perşembe günü geç saatlerindeki baskın sonrasında toplam 14 cesedin bulunduğunu söyledi. Ölenler arasında İslami Cihad örgütünden üç militan ve 15 yaşında bir erkek çocuk da yer alıyor.

İsrail ordusu ise kampta 10 militanın öldürüldüğünü ve sekiz şüphelinin tutuklandığını açıklamıştı. Baskında dokuz İsrail askerinin yaralandığı da gelen bilgiler arasında.

Filistin sağlık yetkililerine göre Gazze’deki savaşın başlangıcından bu yana Batı Şeria’da İsrail askerleri ve yerleşimciler tarafından en az 469 Filistinli öldürüldü.

Ayrıca İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetine karşı protesto gösterileri düzenlendi. Tel Aviv, Kudüs ve diğer kentlerdeki protestolara katılanlar erken seçim çağrısı yaptı.

Dünyanın dört bir yanında Filistin destekçileri yürüyüş düzenledi. Filistin destekçileri, İsrail’e savunma yardımını da içeren ABD dış yardım tasarısının onaylanmasına tepki olarak başkent Washington DC’deki Kongre Binası önünde protesto düzenledi.

ABD’nin Kaliforniya eyaletine bağlı San Francisco Körfezi’nde bulunan San Jose kentinde bir araya gelen bir grup İran ve Filistin yanlısı gösterici, İsrail’in İran ve Gazze’ye yönelik saldırılarını kınamak üzere bir araya geldi.

ABD’nin Illinois eyaletindeki Chicago kentinde Filistin’e destek gösterisi düzenlendi. Filistin bayrakları ve pankartlar taşıyan protestocular, İsrail aleyhine sloganlar attı.

İtalya’nın Milano kentinde Filistin’e destek gösterisi düzenlendi. Göstericiler, ellerinde bayrak ve pankartlarla Filistin’e destek mesajı verdi.

İspanya’nın başkenti Madrid’de Filistin’e destek yürüyüşü düzenlendi. Filistin bayrakları ve pankartlar taşıyan protestocular, İsrail aleyhine sloganlar attı.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: Çatışma Bölgelerinde Cinsel Şiddet Arttı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, tecavüzün, cinsel kölelik, fuhuşa zorlama, zorla hamile bırakma ve zorla evlendirmenin hala “savaş taktiği” olarak kullanıldığını ve mağdurların büyük oranda kadınlar ve kız çocukları olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM), 2023 yılında silahlı çatışma bölgelerinde yaşanan cinsel şiddetin arttığını açıkladı. Birleşmiş Milletler (BM), raporunda, Afganistan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Myanmar, Sudan, Mali ve Haiti gibi ülkelerdeki durum ele alındı.

DW Türkçe’nin aktardığı raporda, “Yeni çatışmaların ortaya çıkması ve mevcut çatışmalarda tansiyonun yükselmesi nedeniyle 2023 yılında sivil nüfus, daha fazla düzeyde çatışma bağlantılı cinsel şiddete maruz kaldı” denildi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, tecavüzün, cinsel kölelik, fuhuşa zorlama, zorla hamile bırakma ve zorla evlendirmenin hala “savaş taktiği” olarak kullanıldığını ve mağdurların büyük oranda kadınlar ve kız çocukları olduğunu dile getirdi.

BM raporunda Gazze savaşındaki cinsel şiddete de yer verildi. Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısından bu yana Batı Şeria’daki tutuklamalarda İsrail güvenlik güçlerinin Filistinli kadın ve erkekleri dövdüğü ve aşağıladığı aktarılan raporda, genital organların tekmelenmesi ve tecavüz tehditleri gibi cinsel saldırıların da yaşandığı; benzer saldırıların Gazze Şeridi’ndeki İsrail askerleri tarafından da gerçekleştirildiği belirtildi.

Hamas’ın 7 Ekim saldırısına ilişkin olarak da, BM Çatışmalarda Cinsel Şiddet Özel Temsilcisi Pramila Patten’in daha önce açıkladığı bulgular raporda teyit edildi. Patten, Mart ayında yaptığı açıklamada radikal İslamcı örgütün İsrail saldırısı esnasında bazı İsraillilerin tecavüze uğradığına ilişkin “net ve ikna edici bilginin” mevcut olduğuna işaret etmiş, Hamas’ın Gazze Şeridi’ne kaçırdığı rehinelerden de çok büyük ihtimalle tecavüze uğrayanların bulunduğunu kaydetmişti.

BM’nin rehinelere ilişkin son raporunda Hamas’ın elindeki rehinelere bu tür şiddet eylemlerinde bulunmaya devam ettiğinden yola çıkıldığı belirtildi.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 34 Bini Aştı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 196. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 42 artarak 34 bin 012’ye yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 63 artarak 76 bin 833’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından veto edildi. Tasarının ABD tarafından veto edebileceği öne sürülmüştü.

Öte yandan Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlanmıştı. İsrail ise, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söylemişti.

15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy aldı.

İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer alıyordu.

BM’ye üye olan 193 ülkenin çoğunluğu, Filistin Özerk Yönetimi’nin açıklamasına göre 137’si, Filistin’i devlet olarak resmen tanıyor. Almanya, Filistin’i devlet olarak tanımayan ülkeler arasında yer almasına rağmen Filistinlilerle diplomatik ilişkilerde bulunuyor.

Oylamanın ardından Filistin Özerk Yönetimi, ABD’nin tavrını kınadı. Filistin lideri Mahmud Abbas’ın ofisinden yapılan açıklamada, “Amerika’nın Filistin’e, onun halkına ve meşru haklarına karşı bu agresif tavrı, uluslararası hukuka karşı da açık bir şekilde saldırganlığını ortaya koyarken, halkımıza karşı sürdürülen ve bölgeyi daha da uçurumun kenarına sürükleyen soykırımvari savaşın devam ettirilmesi için cesaret veriyor” ifadeleri kullanıldı.

Filistin Özerk Yönetimi’nin BM Temsilcisi Riyad Mansur da ABD vetosunun, Filistin halkının “iradesini kıramayacağını ve kararlılığını durduramayacağını” dile getirerek, “Çabalarımızı durdurmayacağız. Filistin devleti kaçınılmaz ve gerçektir” dedi.

Riyad Mansur, Nisan ayı başında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e yazdığı mektupla, Filistin’in tam üyelik sürecinin yeniden başlatılması yönündeki isteğini dile getirmişti. 2012 yılından bu yana BM’de gözlemci statüsünde yer alan Filistin, yıllardan bu yana tam üye olmayı talep ediyor.

Rusya ve Çin

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, Gazze’de savaşın başlangıcından beri ABD’nin beşinci kez veto hakkını kullandığını belirerek, “Şu anda küresel toplumun çoğunluğunun Filistin’in BM’ye tam üye olma başvurusunu desteklediğini ancak ABD’nin Filistinliler hakkında gerçekte ne düşündüğünü bir kez daha gösterdi. ABD’nin bugün veto hakkını yeniden kullanması, tarihin kaçınılmaz akışını durdurmaya yönelik umutsuz bir girişimdir’’ dedi.

Filistin’in BM Temsilcisi Riyad Mansur, “Bugün hem bölgesel hem de tarihi bir gün için Güvenlik Konseyi’ne geldik. Konseyin çoğunluğu da bu tarihi günde bizimleydi. Bizi destekleyerek evet oyu verenlere teşekkür ediyorum. Filistin halkı adına sizleri selamlıyorum’’ dedi.

Çin BM Daimi Temsilcisi Fu Cong, Filistin halkının onlarca yıllık hayalinin, Filistin’in BM’ye tam üye olarak kabul edilmesinin her zamankinden daha acil olduğu bir dönemde suya düştüğünü, bağımsız bir devletin kurulmasının sorgulanamayacak devredilemez bir hak olduğunu kaydetti.

Cong, “Filistin BM’ye tam üye olarak kabul edilseydi, İsrail ile iki devletli çözüme ilişkin müzakerelere gerçekten yardımcı olacaktı Filistin ile İsrail bir gün barış içinde, yan yana yaşayacaklar o günün gerçekleşmesi için Çin gereken tüm desteği verecek’’ dedi.

ABD’nin BM Büyükelçi Yardımcısı Robert Wood, oylamadan sonra yaptığı açıklamada, ülkesinin “iki devletli bir çözümü ısrarla desteklemeye devam ettiğini” dile getirdi. Söz konusu iki devletli çözüm, İsrail ile birlikte var olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor.

Wood, ABD’nin oylamadaki tavrının Filistin devletine karşı olmak anlamına gelmediğini, sadece böyle bir devletin ancak “iki taraf arasında doğrudan müzakerelerle” kurulabileceği gerçeğinin kabulü olduğunu ifade etti.

Paylaşın

İsrail, İran’ın Nükleer Tesislerini Hedef Aldı

İsrail, İran’ın nükleer tesislerinin bulunduğu İsfahan kentini hedef alırken, nükleer tesislerin zarar görmediği aktarıldı. İran’ın uranyum zenginleştirme programının merkezi olan Natanz nükleer tesisi İsfahan’da bulunuyor.

Haber Merkezi / İsrail ayrıca, Suriye’nin güneyindeki hava savunma birimini hedef alan ve maddi hasara yol açan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Suriye’nin bu bölgesi, İsfahan’ın hemen batısında, yaklaşık 1,500 kilometre uzaklıkta ve İsrail’in doğusunda yer alıyor.

İran medya kuruluşları, ülkenin merkezinde yer alan İsfahan’a yönelik bir hava saldırısının, üç insansız hava aracının (İHA) düşürülmesi suretiyle önlendiğini duyurdu.

Devletin üst düzey bir temsilcisi de, ülkeye “dışarıdan bir saldırı” olmadığını ifade ederek, İHA’ların ülke içindeki kişiler tarafından yönlendirilmiş olabileceğini ve dikkatlerin “bir saldırıdan çok bir sızma hareketine odaklandığını” dile getirdi. Temsilci ayrıca, Tahran’ın söz konusu olayla ilgili doğrudan bir misillemede bulunmayı planlamadığını vurguladı.

İran ordusunda görev yapan üst düzey bir komutan da, gece saatlerinde herhangi bir zarara neden olmayan bir saldırıya maruz kalındığını, nükleer tesislerde de bir hasar olmadığını bildirdi.

Tasnim’de yer alan haberlerde, “İsrail medyasındaki söylenti ve iddialara karşın İsfahan’a veya İran’ın başka bir bölgesine ülke dışından saldırı olduğuna dair bilgi bulunmuyor” denildi.

İran devlet televizyonu, İsfahan’daki askeri hava üssü yakınlarında “üç patlama” duyulduğunu aktardı. İran Uzay Ajansı sözcüsü de çok sayıda insansız hava aracının (İHA) “başarıyla vurulduğunu” belirtti. Sözcü, füze saldırısı olduğunu dair şimdilik bir bilgi bulunmadığı aktardı.

İran ordusunda görevli bir general, İsfahan’da herhangi bir hasar bildirilmediğini söyledi. General, “İsfahan’da duyulan güçlü ses, hava savunmasının şüpheli cisimlere ateş açmasından kaynaklandı. Herhangi bir hasar meydana gelmedi” dedi.

İran medya kuruluşları, İsfahan’daki saldırının ‘küçük çaplı’ olduğu yönünde yayınlar yaparak ‘gerilimi düşürücü’ yönde yayınlar yapıyor.

İran Uzay Ajansı yetkilisi Hüseyin Dalirian, İsfahan’da askeri üslere herhangi bir füze saldırısı gerçekleşmediğini, ancak ‘birkaç insansız hava aracının vurulduğunu’ belirtti.

Hüseyin Dalirian, “Şu ana kadar İsfahan’a ya da ülkenin diğer bölgelerine sınır dışından herhangi bir hava saldırısı yok, sadece quadcopter (küçük insansız hava araçları) uçurma girişiminde bulunmuşlar ve bunlarda da düşürüldü. Amerikan medyasının haberleri doğru değil.” dedi.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın nükleer tesislerinde herhangi bir hasar meydana gelmediğini doğruladı. Birleşmiş Milletler’a bağlı kurumun Genel Müdürü Rafael Mariano Grossi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada nükleer tesislerin askeri çatışmalarda hedef olmaması gerektiğini vurguladı ve itidal çağrısında bulundu.

“İsrail, Suriye’deki hava savunma sistemini hedef aldı”

Bu arada, Suriye’nin devlet haber ajansı SANA’nın askeri bir açıklamadan aktardığına göre İsrail, güneyindeki hava savunma birimini hedef alan ve maddi hasara yol açan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Suriye’nin bu bölgesi, İsfahan’ın hemen batısında, yaklaşık 1,500 kilometre uzaklıkta ve İsrail’in doğusunda yer alıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu sabah İtalya’nın Capri kentinde düzenlenen G7 Dışişleri Bakanları toplantısının son oturumuna katılırken, Ortadoğu’daki son gelişmeler hakkında yorum yapmadı. Biden yönetimi dün, İran’a karşı insansız hava aracı üretimini ve balistik füze programını hedef alan yeni yaptırımlar açıklamıştı.

İran – İsrail gerilimi

İran ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında 1979’daki İslami Devrim’e kadar barışçıldı. Bunun yanında Filistin’in bölünmesine yönelik planlara karşı çıkmasına rağmen, 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ikinci İslami devleti, Mısır’dan sonra İran olmuştu.

O dönemde monarşiyle yönetilen ülkenin başında Pehlevi hanedanlığı vardı ve ülke, Orta Doğu’da ABD’nin en büyük müttefiklerinden biriydi. Bu nedenle İsrail Devleti’ni kuran ilk hükümet lideri David Ben-Gurion, yeni Yahudi devletinin Arap komşuları tarafından dışarı itilmemesini sağlamak amacıyla İran’ın dostluğunu kazanmaya çalıştı.

Ancak 1979’da Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin öncülüğündeki İslam Devrimi ile Şahlar tahttan indirildi; yeni yönetim, ABD ve müttefiki İsrail’in “emperyalizmini” reddeden, baskı altındaki toprakları savunma üzerine kurulu olduğunu söylediği bir kimlik inşa etmeye çalıştı.

Ayetullah Humeyni yönetiminde ülke, İsrail’le olan köprüleri yıktı ve İsrail vatandaşlarının pasaportlarını tanımamaya başladı. Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’ni ele geçirerek, kontrolünü bir Filistin devleti kurulması amacıyla İsrail hükümetine karşı mücadele veren Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devretti.

Nitekim Humeyni Filistin davasını kendi davası olarak göstermeye başladı ve büyük çaplı Filistin destekçisi yürüyüşler Tahran’da yaygınlaştı. Öte yandan bu dönemde İsrail’de İran’a yönelik düşmanlık 1990’lı yıllara kadar baş göstermedi çünkü Irak’taki Saddam Hüseyin’in varlığı, o dönemde daha büyük bir bölgesel tehdit olarak görülüyordu.

1980-1988 yılları arasında ABD’nin İran’ın komşusu Irak’a yönelik savaşta kullanılan silahları gizli bir şekilde İran’a yönlendirdiği ortaya çıktı ve bu skandalla bağdaştırılan “İran-Kontra” isimli yapılanmada İsrail hükümeti bir aracıydı. Zaman içinde İsrail ve İran arasındaki sözlü rekabet açık bir düşmanlığa dönüştü.

Guterres: Ortadoğu uçurumun eşiğinde

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres Ortadoğu’nun “tam ölçekli bölgesel çatışmanın” eşiğinde olduğu uyarısında bulundu.

BM Güvenlik Konseyi’nde Ürdün ve İran’ın dışişleri bakanlarının da katıldığı üst düzey toplantıda konuşan Guterres, “Ortadoğu bir uçurumun eşiğinde. Son günlerde sözde ve eylemde tehlikeli bir tırmanış yaşanıyor. Bir yanlış hesap, bir iletişimsizlik, bir hata, akla gelmeyecek bir şey, ilgili herkes için yıkıcı olacak tam ölçekli bir bölgesel çatışmaya yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Her iki saldırıyı da kınayarak İran’ın saldırısının gerilimi “ciddi şekilde tırmandırdığını” söyleyen Guterres, “Kanlı misilleme döngüsünü sona erdirmenin tam zamanı. Artık durmanın zamanı geldi” dedi.

Guterres sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası toplum, siviller üzerinde yıkıcı bir etki yaratarak tüm Ortadoğu’yu uçuruma sürükleyebilecek her türlü eylemi önlemek için birlikte çalışmalı. Açık konuşayım, riskler pek çok cephede artıyor.”

Tüm tarafları “azami itidal” göstermeye davet eden Guterres, İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırıları sonrası başlattığı Gazze operasyonunun bölgede mahsur kalan siviller için “insani bir cehennem manzarası” yarattığını kaydetti. Derhal insani ateşkes yapılması ve Hamas’a da bütün rehineleri serbest bırakması çağrısını yineleyen Guterres, yardım operasyonlarının sekteye uğradığını kaydetti.

Paylaşın

Filistin’in Birleşmiş Milletler Üyeliğine ABD’den Veto

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından veto edildi. Tasarının ABD tarafından veto edebileceği öne sürülmüştü.

Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlanmıştı. İsrail ise, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söylemişti.

Bianet’te yer alan habere göre; 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy aldı.

İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer alıyordu.

Filistin’in üyelik başvurusu

Filistin, 2011’de de BM’ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK’da gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM “daimi gözlemci statüsü”ne kavuştu.

Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan’da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan’da BMGK’ya mektup yazarak, Filistin’in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı. BMGK ise 8 Nisan’da Filistin’in talebini “Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi’ne” iletmişti.

BMGK’ya üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu. Bunun ardından Cezayir, Filistin’in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.

Paylaşın