Böbrek Hastalığı Cilt Kaşıntısına Neden Olabilir

Böbrekler vücudun dengesini korumada önemli bir rol oynar. Kanı temizler, fazla suyu atar ve kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin seviyelerini yönetmeye yardımcı olur.

Haber Merkezi / Böbrekler iyi çalışmayı bıraktığı zaman, zararlı atıklar ve mineraller kanda birikebilir. Bu durum, cilt de dahil olmak üzere vücudun birçok bölümünü olumsuz etkileyebilir.

Böbrek hastalığı olan kişilerde en sık görülen cilt sorunlarından biri pruritus olarak da bilinen kronik kaşıntıdır. Kronik kaşıntı, özellikle böbrek hastalığının ileri evrelerinde olan veya diyalize giren kişilerde görülür.

Peki, böbrek hastalığı nasıl cilt kaşıntısına neden olur?

Üremik toksinler: Böbrekler düzgün çalışmadığında, kanda üre ve diğer atık maddeler birikir. Bu toksinler cildi tahriş ederek kaşıntıya yol açabilir.

Fosfor düzeyleri: Böbrek hastalığı, kandaki fosfor seviyelerinin artmasına neden olabilir. Yüksek fosfor, ciltte kaşıntıya sebep olabilir.

Kuru cilt: Böbrek hastalarında cilt genellikle kurur ve bu da kaşıntıyı tetikler.

Enflamasyon: Kronik böbrek hastalığında vücutta sistemik enflamasyon artabilir, bu da ciltte hassasiyete ve kaşıntıya yol açabilir.

Diyalizle ilişkili faktörler: Diyaliz tedavisi alan hastalarda, diyaliz sırasında kullanılan maddeler veya yetersiz diyaliz, kaşıntıyı artırabilir.

İkincil hiperparatiroidizm: Böbrek hastalığı, paratiroid hormon seviyelerini artırabilir ve bu da kaşıntıya katkıda bulunabilir.

Peki ne yapılabilir?

Doktorla görüşme: Kaşıntının altında yatan nedenin belirlenmesi için bir nefrolog veya dermatologla görüşülmeli. Kan testleri, üre ve fosfor seviyelerini kontrol edebilir.

Cilt bakımı: Nemlendirici kremler (parfümsüz, alkolsüz) kullanarak cildi nemli tutmak faydalı olabilir.

Diyet: Fosfor içeren yiyeceklerden (örneğin, süt ürünleri, kuruyemiş) kaçınmak için diyetisyenle çalışılabilir.

İlaçlar: Antihistaminikler, topikal steroidler veya kaşıntıyı azaltan özel kremler doktor önerisiyle kullanılabilir.

Diyaliz ayarlamaları: Diyaliz alan hastalarda, tedavi planının optimize edilmesi kaşıntıyı azaltabilir.

Not: Kaşıntı, böbrek hastalığının yanı sıra alerji, karaciğer hastalığı veya diğer durumlarla da ilişkili olabilir. Bu nedenle, sürekli veya şiddetli kaşıntı durumunda bir doktora başvurulması önemlidir.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 51 Bin 65’e Yükseldi

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 51 bin 065’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 116 bin 505’e çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı.

Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

İsrail’in 18 Mart’ta ateşkesi bozmasının ardından yeniden yoğunlaşan saldırılarda şu ana kadar en az bin 726 kişi hayatını kaybetti. Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre, 7 Ekim 2023’ten bu yana toplam can kaybı 51 bin 065’e, yaralı sayısı ise 116 bin 505’e ulaştı.

İsrail, Hamas’la iki aylık ateşkesi bozmuş, Gazze’ye yönelik hava ve kara saldırılarını yeniden başlatmıştı.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), ateşkesin bozulduğu 18 Mart’tan bu yana Gazze Şeridi’nde yaklaşık 400 bin kişinin yerinden edildiğini bildirdi.

UNRWA, sosyal medya hesabı üzerinden yayımladığı bir paylaşımda, ateşkesin derhal yenilenmesi ve insani yardım ile ticari malzemelerin kesintisiz akışının sağlanması çağrısında bulundu.

İsrail’in saldırıları, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırıyla başlamıştı. Saldırıda çoğunluğu sivil olmak üzere yaklaşık bin 200 kişi ölmüş, 251 kişi de rehin alınmıştı.

Halihazırda Hamas’ın elinde olduğu bilinen 59 rehineden 24’ünün sağ olduğu değerlendiriliyor.

İsrail, Hamas’ı teslim olmaya zorlamak ve kalan rehinelerin geri dönüşünü kolaylaştırmak amacıyla Gazze’de şiddeti yoğunlaştırma sözü verdi. Daha fazla baskı uygulamak için tüm gıda, yakıt ve insani yardım tedariki de kesildi.

İsrail ayrıca, Hamas’tan silahsızlanmasını ve Gazze’yi terk etmesini talep etti. Hamas rehineleri ancak daha fazla Filistinli tutuklunun serbest bırakılması, kalıcı bir ateşkes ve İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi karşılığında serbest bırakacağını belirtiyor.

Ancak Hamas silah bırakma ya da bölgeyi terk etme önermelerini reddediyor.

Paylaşın

Bilim İnsanları Uzaylıları Bulmuş Olabilir

Bilim insanları, K2-18 b adlı gezegenin atmosferinde, Dünya’da esas olarak canlı organizmalar tarafından üretilen dimetil sülfür (DMS) ve dimetil disülfür (DMDS) kimyasalları tespit etti.

Haber Merkezi / Bilim insanları, bunun Güneş sisteminin dışında biyolojik aktiviteye dair “şimdiye kadarki en güçlü ipucu” olduğunu söylüyor.

Bilim insanları, eğer uzaylılar varsa, onlara ulaşmaya çalışmamanın büyük bir hata olabileceği uyarısında da bulunuyor. Fizikçi ve bilim yazarı Mark Buchanan, uzaylılarla temasın “Dünya’daki tüm yaşamın sonu”na yol açabileceğini söyledi.

Dünya’nın iki katından daha büyük ve 120 ışık yılı uzaklıktaki K2-18b gezegeni, Aslan takımyıldızında yıldızının yaşanabilir bölgesinde yer alıyor. 2015’te Kepler Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen bu gezegen, Dünya’nın yaklaşık 8,6 katı kütleye ve 2,6 katı yarıçapa sahip.

Mini Neptün veya süper Dünya olarak sınıflandırılır ve yıldızının yaşanabilir bölgesinde, 32,9 – 33 günlük bir yörüngeyle dolanır. Bu, gezegenin Dünya’nın Güneş’ten aldığına benzer miktarda yıldız ışığı aldığı ve sıvı suyun varlığına olanak sağlayabilecek koşullara sahip olabileceği anlamına gelir.

2023 yılında James Webb Uzay Teleskobu (JWST), gezegenin atmosferinde metan ve karbondioksit keşfetti. Ayrıca, amonyak eksikliği ve düşük seviyelerde dimetil sülfit (DMS) izleri, gezegenin hidrojen zengini bir atmosfer altında sıvı su okyanuslarına sahip bir “Hycean” gezegen olabileceği hipotezini destekledi.

JWST ile yapılan yeni gözlemler, DMS ve muhtemelen dimetil disülfit (DMDS) gibi biyo-imza sayılabilecek moleküllerin varlığını güçlendirdi. Bu, gezegende biyolojik aktivite olasılığına işaret etse de, bilim insanları bu bulguların henüz kesin olmadığını ve kimyasal süreçlerin de bu molekülleri üretebileceğini vurguluyor.

K2-18b, Dünya benzeri bir gezegenden çok Neptün benzeri bir yapıya sahip olabilir. Okyanus varlığı umut verici olsa da, kalın hidrojen atmosferi ve yüksek basınç, yaşam için elverişli koşulları sınırlayabilir. DMS gibi biyo-imzaların varlığı heyecan verici, ancak bu moleküllerin biyolojik olmayan süreçlerle de oluşabileceği belirtiliyor.

Paylaşın

Merkez Bankası Rezervlerinde Sert Düşüş

11 nisan ile biten haftada, Merkez Bankası’nın (TCMB) net rezervleri bir önceki haftaya göre, 9,8 milyar dolar seviyesinde azalarak 38,9 milyar dolar seviyesine geriledi.

Haber Merkezi / Aynı hafta Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 728,1 milyar lira seviyesine geriledi. Merkez Bankası (TCMB), yıl içinde KKM uygulamasının sonlandırılmasının planlandığını duyurmuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 11 nisan ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Verilere göre 11 nisan haftasında brüt rezervler 154,3 milyar dolardan 147,5 milyar dolara geriledi.

Net rezervler ise aynı haftada 48,7 milyar dolardan 38,9 milyar dolara çekildi.

Swap hariç net rezervlerde de erime sürdü. 11 Nisan haftasında swap hariç net rezervler 20,8 milyar dolar oldu. Bir önceki hafta swap hariç net rezervler 31,1 milyar dolar düzeyindeydi. Swap hariç net rezervlerde 19 Mart’tan bu yana 44,6 milyar dolarlık düşüş yaşandı.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 728,1 milyar liraya geriledi.

Merkez Bankası (TCMB) KKM ile ilgili son olarak 2 Ocak tarihinde yayımlanan düzenleme ile döviz yükümlülüğü bulunan şirketlere KKM desteğini sonlandırma kararı almıştı. TCMB 2025 para politikası çerçevesini sunduğu metinde de yıl içinde KKM uygulamasının sonlandırılmasının planlandığını duyurmuştu.

Ayrıca Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), nisan ayı faiz kararını açıkladı. Buna göre banka, sürpriz bir kararla politika faizini (bir hafta vadeli repo ihale faizi) 350 baz puan artırdı ve yüzde 46 seviyesine çekti. Ekonomistlerin beklentisi, bankanın faizi sabit tutması yönündeydi.

Kurul, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 46’dan yüzde 49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41’den yüzde 44,5’e yükseltti.

Paylaşın

Özgür Özel, Devlet Bahçeli’ye “3T” Çağrısını Yineledi

CHP Lideri Özgür Özel, “Devlet Bahçeli’ye yaptığım çağrıyı tekrarlıyorum. Devlet Bey hep diyordu ya: ‘CHP, terör sustu Türkiye’ye ne diyor?’ Ben diyorum ki Devlet Bey’e, hadi 3T. Ben varım, biz varız. Terörsüz Türkiye’ye, tutuksuz yargılama, tutuklulara tahliye, TRT’den yayınlama” dedi ve ekledi:

“Bütün iddiaları televizyonda, Silivri’de yapılacak olan yargılamayı televizyondan, TRT’den yayınlayın. Savcının sorularını da millet duysun, alacağı cevapları da millet duysun. Emniyette de, savcılıkta da tek tek cevaplarını verdik. Veremeyeceğimiz hesabımız yoktur. Terörsüz Türkiye’ye de ben destek veriyorum. Devlet Bey’den de tutuksuz tahliye ve TRT’den canlı yayın konusunda destek bekliyoruz. O zaman yepyeni bir Türkiye başlayacak. Yepyeni bir Türkiye. Biz üzerimize düşen, üzerimize düşen cesareti gösteriyoruz. Herkes göstersin.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İBB’ye yönelik soruşturma kapsamında 23 Mart’tan bu yana Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüştü. Yaklaşık 4 saat süren görüşme sonrası Özgür Özel, basın mensuplarına konuştu:

“Bunların hepsi üst düzey liyakate sahip. Mesleki geçmişlerinde kendi alanlarında Türkiye’nin ve dünyanın en iyi firmalarında çalışmış. Sayın İmamoğlu’nun İstanbul’daki iyi yönetme ve en iyilerle çalışma anlayışı gereğince, hatta zaman zaman kamuoyuna ‘Yetenek avcıları, head hunter’lardan bir ekip oluşturdu.’ diye söylenen ve doğru olan, alanındaki en iyi kişiler.

Her birlerinin incelendiğinde kendi mesleki geçmişleri, kendileri ve aileleri açısından onur duyulacak başarılara sahip ve Ekrem İmamoğlu’nun davetiyle dünyanın en önemli metropolünün en iyi şekilde yönetilmesi hayalinin, umudunun, heyecanını duyan ve görev kabul eden kişiler. Ve bu arkadaşlarımız Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’u birlikte yönettiği ekipten bir çete çıkarma…

Suç örgütü çıkarma zorlamasıyla alınan alanlarındaki yetkili bürokratlar. Burada niçin oldukları, neden bulunduruldukları konusunda hiçbir fikirleri yok. Hikayelerini dinlediğinizde siz de şaşırıyorsunuz ve gerçekten insan üzülüyor ve utanıyor. Diğer yandan bir diğer özellikleri de sürekli yalancı şahit olmaya, iftira atmaya yönelik baskı altında tutuluyorlar ve bu baskılar, ‘SEGBİS’ten görüşüyoruz. Birazdan ekran kapanır. Beni bir daha göremezsin. Evlatlarını 10 yıl göremezsin’ diye hangi savcıların kime, ne zaman ne dediğini biliyorum.

Benim elimde ve bu zulüm sürdükçe ileride verecekleri hesabın süresi de uzayacak. Buradan bir kez daha uyarıyorum. Kimseyi çocuğuyla, özgürlüğüyle tehdit etmeyin. ‘Ne demek istediğim gibi ifade vermiyorsun? Ne demek benim dediklerimi desen? Benim dediklerimi söylesen işin kolay. Dünya kadar belediye başkanını sen içeriye alacaksın. Bomboş iddianame. Hadi hazırla.’

Buradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na söylüyorum. ‘MASAK raporun vardı ya, kuvvetli kanıtların vardı ya, şahitlerin vardı ya, hani iddianame?’ Bir iddianame yazamaz durumdalar ve yeni şahitler üretmek üzere İstanbul Büyükşehir’le geçmişte çalışmış, şimdi çalışmayanlara şöyle ifade var: İstanbul’da bakanlıktan ihale almış kişilere diyor ki: ‘Bak oradaki ekmeğinden olursun, burada yalan söyle.’

Buradan bütün Türkiye’ye ve Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum. Adalet Bakanı’na sesleniyorum. Arkadaşlarımız içeride. Bütün deliller elinde. Bütün ifadeler elinde. Hadi gelin iddianameyi yazın görelim. İddianameyi yazın görelim bakalım ne yazacaksınız? Her tuttuğunuz dal elinizde kaldı ya! Her tuttuğunuz dal elinizde kaldı.

Buradan, dün Beylikdüzü’nden Devlet Bahçeli’ye yaptığım çağrıyı tekrarlıyorum. Bütün arkadaşlarımızla da konuştuk. Devlet Bey hep diyordu ya: ‘CHP, terör sustu Türkiye’ye ne diyor?’ Ben diyorum ki Devlet Bey’e, hadi 3T. Ben varım, biz varız. Terörsüz Türkiye’ye, tutuksuz yargılama, tutuklulara tahliye, TRT’den yayınlama. Bütün iddiaları televizyonda, Silivri’de yapılacak olan yargılamayı televizyondan, TRT’den yayınlayın. Savcının sorularını da millet duysun, alacağı cevapları da millet duysun.

Emniyette de, savcılıkta da tek tek cevaplarını verdik. Veremeyeceğimiz hesabımız yoktur. Terörsüz Türkiye’ye de ben destek veriyorum. Devlet Bey’den de tutuksuz tahliye ve TRT’den canlı yayın konusunda destek bekliyoruz. O zaman yepyeni bir Türkiye başlayacak. Yepyeni bir Türkiye. Biz üzerimize düşen, üzerimize düşen cesareti gösteriyoruz. Herkes göstersin. Bugün Sayın Ekrem İmamoğlu’yla, Sayın Mehmet Murat Çalık’la, Sayın Emrah Şahan’la, Sayın Rıza Akpolat’la, Sayın Mehmet Ali Çalışkan’la ve Sayın Can Atalay’la da görüştük.

Ekrem Başkan hem Cumhurbaşkanı adayımız olarak içeride çalışıyor hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı, seçilmiş başkanı ve İstanbul’un verdiği vazifeyle İstanbul’un muhafızı olarak çalışıyor ve bize bugün, heyetimize İstanbul’a yapılan bir büyük kötülüğü yakından takip ettiğini ve önümüzdeki günlerde bunu deşifre edeceğini ve o gündemle İstanbul’un, Türkiye’nin dikkatini bu noktaya çekeceğini, İstanbul’un kendisine emanet olduğunu, onun burada tutulmasının kendisine değil İstanbul’a ihanet olduğunu söylüyor ve ‘İstanbul’u bu millet 5 yıllığına bana emanet etti. Ben İstanbul’un muhafızıyım. İstanbul’a saldırıyorlar. Yaptıklarının farkındayım. Yarından tezi yok bunları açıklayacağım’ notunu sizlerle paylaşmak istedim.

Özellikle Can Atalay’la yaptığımız görüşmenin tarihi bir önemi var. Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar ki mecliste okutulmak üzere yollanmış karardır, Yargıtay’a yerine getirilmek üzere yollanmış karardır. Anayasaya aykırı bir şekilde Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da biliyor ki, kendisiyle bunları defalarca konuştuk, AYM kararları herkesi bağlar. Anayasa’da öyle yazıyor. Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı ayrı ayrı bağlar. Birileri yargıya, “AYM kararına uyma” dedi ve Anayasa Mahkemesi’ne bu konuda itiraz edildi. Anayasa Mahkemesi kararının herkesi bağladığını söyledi, kararı da gerekçeli olarak ilan etti. Bu kararın mecliste okunması lazım.

Can Atalay kararının okunmaması anayasaya karşı suç. Suçu işleyen Numan Kurtulmuş. Dün o hataya ortak olmayıp Meclis Başkanvekilliği görevi sırasında kararı okutan Gülizar Biçer Karaca doğrusunu yaptı. Memlekette Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması için bir yargılama olsa Numan Kurtulmuş ceza alır. Gülizar Biçer Karaca da beraat eder. Gülizar Biçer Karaca belki de Numan Kurtulmuş’u da kurtardı yaptığı iş ile. Meclis adına yaptı.

Şimdi bu yapılan iş ile ilgili atıp tutuyorlar. Yahu siz kimsiniz? Anayasa Mahkeme kararına uymamak, uyana da suçlamak. Numan Bey’e aramızdaki hukuka da binaen nezaketle uyarıyorum, nezaketle. Siz ne demiştiniz ilk başta? ‘Bizi, beni destekleyin’ dediniz. Ben ne dedim? ‘2 yıllığına aday çıkarıyorum. 2 yıl boyunca tarafsız Cumhurbaşkanı, tarafsız meclis başkanlığı yapın. Tarafsız meclis başkanlığı. 2 yıl sonra karşınıza aday çıkarmayacağım, sizi destekleyeceğim.’

Şimdi geldik bir sürü geçmişte hatalarınız oldu da şimdi geldik son noktaya dayandık. Zurnanın zırt dediği yerdeyiz. Mihenk taşının vurulduğu yerdeyiz. Sen Anayasa Mahkemesi kararını, Anayasaya uygun okutulmuş, buna karşı artık okutuldu, gereği yapıldı demek yerine dün tutanakları, tutanaktan erişimi kaldırmaya. Neymiş efendim? Tedbiren kaldırıyormuş. Mecliste konuşulan şey tutanakta olur. Tutanak Meclis’in namusudur.

Karar Anayasa Mahkemesi’nden, okutan meclis başkan vekili. Şimdi ona karşı bir pozisyon almaya. Yok yetkilerini kullanacakmış. Yetkini kullanmayacaksan, okutulan kararın arkasında duracaksın. Yoksa asla ve asla tarafsızlığını hiçbirimize de anlatamazsın, Türkiye’ye de anlatamazsın, kendi vicdanına da anlatamazsın. Ben o HAS Parti döneminden gelen ve aslında nasıl farklı düşündüğü bilinen bir kişinin yastığa başını koyduğunda kendine ve vicdanına anlatamayacağı bir işe imza atmamasını tavsiye ederim.

Atarsa ne olur? Ne dedim? Sordu İstanbul basını. ‘Bu yapılanlar nedir?’ dedi bu sürecin başında. ‘Savaş ilanıdır’ dedim. ‘Tayyip Bey savaş ilan etmiştir. Başımın üstünedir.’ dedim. Siz ne yapacaksınız? Savaş ilan edilen birisi ve bir parti ne yapacaksa onu yapacağım. Numan Bey’e söylüyorum. Sakın bize savaş ilan etmeye kalkma. Savaş ilanı kabul ederim. Meclis başkan vekilimi tehdit etme. Savaş ilanı kabul ederim. Katip üyemi tehdit etme. Savaş ilanı kabul ederim. Bundan sonra da anayasaya aykırı bir adım atma. Savaş ilanı kabul ederim.”

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizini Yüzde 46’ya Yükseltti

Merkez Bankası (TCMB), politika faizini yüzde 46 seviyesine yükseltti. Merkez Bankası (TCMB), politika faizini önce yüzde 47,50’ye ardından yüzde 45 ve 42,5’e çekme kararı almıştı.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, bu yıl izlenecek politikalara dair yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımlamıştı. Buna göre, 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 46 seviyesine yükseltti.

Merkez Bankası (TCMB) tarafından karara ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya yükseltilmesine karar vermiştir. Kurul ayrıca, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 46’dan yüzde 49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41’den yüzde 44,5’e yükseltmiştir.

Enflasyonun ana eğilimi mart ayında gerilemiştir. Aylık temel mal enflasyonunun finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle nisan ayında bir miktar yükseleceği, hizmet enflasyonunun ise görece yatay seyredeceği öngörülmektedir. Öncü veriler yurt içi talebin ilk çeyrekte ivme kaybetmekle birlikte öngörülenin üzerinde seyrettiğini ve enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığını ima etmektedir.

Küresel ticarette artan korumacı eğilimlerin küresel iktisadi faaliyet, emtia fiyatları ve sermaye akımları kanalıyla dezenflasyon sürecine olası etkileri yakından takip edilmektedir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.

Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile dezenflasyon sürecini güçlendirmektedir. Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır. Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Bu doğrultuda, politika faizi; enflasyon gerçekleşmeleri, ana eğilimi ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlenecektir. Kurul politika faizine ilişkin atılacak adımları enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla belirleyecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.

Finansal piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde parasal aktarım mekanizmasını destekleyen ilave adımlar ivedilikle atılmıştır. Likidite koşulları yakından izlenmeye ve likidite yönetimi araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Bu doğrultuda, tüm para politikası araçları kararlılıkla kullanılacaktır. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır.”

Paylaşın

Erdoğan’ı Başarılı Bulanların Oranı Yüzde 37,5

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin son anketine göre; Erdoğan’ı başarılı bulanların oranı yüzde 37,5, başarısız bulanların oranı yüzde 43,2, ne başarılı ne başarısız bulanların oranı ise yüzde 18,1 oldu.

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin son anketi de iktidarın içine girdiği çıkmazı gözler önüne serdi. 09 – 12 Nisan tarihleri arasında 26 ilde 2 bin 400 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 52,4’ü ülkenin kötü yönetildiğini düşünüyor. İyi yönetildiğini düşünenlerin oranı ise yalnızca yüzde 25’te kaldı.

BirGün’ün aktardığına göre araştırmada öne çıkan veriler şöyle:

En önemli sorun ekonomi: Hemen her araştırmada olduğu gibi Yöneylem’in verileri de ülkede en önemli sorunun açık ara farkla ekonomik kriz olduğunu ortaya koydu. Yüzde 44,4’lük bir kesim bu soruya ekonomik kriz yanıtını verirken, “geçim sıkıntısı” diyenlerin oranı yüzde 18 olarak gerçekleşti. Önceki araştırmalardan farklı olarak bu kez “adaletsizlik” yanıtını verenlerin oranı yüzde 25’e yükseldi.

Erdoğan başarısız: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başarı Düzeyi Genel olarak düşündüğünüzde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı başarılı mı, yoksa başarısız mı buluyorsunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 43,2’si başarısız yanıtını verirken yüzde 37,5’i başarılı yanıtını verdi. Yüzde 18,1 ise ne başarılı ne başarısız dedi.

İmamoğlu önde: “Önümüzdeki Pazar Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. turu yapılacak olsa Recep Tayyip Erdoğan’a mı Ekrem İmamoğlu’na mı oy verirsiniz?” şeklindeki soruya katılımcıların yüzde 48’i İmamoğlu yanıtını verirken yüzde 39’u Erdoğan yanıtını verdi.

Erken seçim talebi: “Türkiye’nin erken seçime gitmesini ister misiniz?” sorusuna verilen yanıtlara göre katılımcıların yüzde 53,4’ü erken seçim istediğini belirtti. İstemeyenler yüzde 42’de kaldı. Erken seçim isteyenlerin geçen yıl haziranda yüzde 43, Ocak 2025’te 45 olurken nisan ayında 53,4’e yükseldi.

Diploma kararı: “Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptal edilmesi doğru bir karar mıdır?” sorusuna yüzde 58 yanlış cevabını verirken yüzde 27 ise doğru bulduğunu söyledi.

Tutuklanması yanlış: “Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise yüzde 57,7 yanlış yanıtını verdi. Bu soruya da doğru yanıtını verenlerin oranı yüzde 28’de kaldı.

Protestolar: “İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestolara katılan pek çok kişi tutuklandı. Bu tutuklamaları haklı buluyor musunuz?” şeklinde soru yöneltildi. Haksız buluyorum diyenler yüzde 62 olurken haklı bulduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 28’de kaldı. Bu oran özellikle sokağı kriminalize etmeye çalışan iktidar için kötü bir haber.

Boykot haklı: “Boykot, vatandaşların tepkisini göstermesi açısından doğru ve meşru bir yöntem midir?” sorusuna katılımcıların yüzde 56’sı doğru ve meşrudur derken yüzde 38’i haksızdır yanıtını verdi. Boykot çağrılarını ülke ekonomisine darbe vurmak istiyorlar diyen iktidarın çabaları yetersiz kaldı.

CHP birinci parti: 31 Mart’ta kurulduğundan bu yana ilk kez ikinci parti konumuna gerileyen AKP’de erimenin hızla devam ettiği ortaya çıktı. Araştırmada “Bu Pazar Milletvekilliği Seçimi Olsa” sorusu da yöneltildi. Kararsızlar dağıtıktan sonra CHP yüzde 36,1 ile birinci parti oldu. AKP, yüzde 32 ile ikinci parti, DEM Parti yüzde 8,7 ile üçüncü, MHP yüzde 7,9 ile dördüncü parti oldu.

Türkiye’nin sorunlarını hangi parti çözer sorusuna ise “AKP”, “CHP” ve “hiçbiri” yanıtını verenlerin oranı yüzde 28 oldu.

 

Paylaşın

Bahçeli, CHP’yi Hedef Aldı: Bitmiş Bir Hikayenin Siyaset Ayağı

MHP Lideri Devlet Bahçeli, “CHP ve yönetimi bitmiş bir hikayenin siyaset ayağıdır. Bu zihniyetten hayır gelmesi pirenin deveyle güreş tutmaya cüret etmesi kadar absürt ve deli saçması bir beklentidir” dedi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından açıklama yayımladı. Bahçeli’nin açıklaması şu şekilde: “Akıl, insana bir tarafta asıl amacının ne olduğunu diğer tarafta da o amaca nasıl ulaşılacağını öğretip gösterir. Mühim öncelik müessir bir akla sahip olmak ve onu fonksiyonel olarak kullanabilmektedir. Aklı karışık olanların fikir, fiil ve eylemleri tutarsızdır. Bu tutarsızlığın ardı ve akıbeti ahlak ve etik ihlallerine, mana ve muhteva ilkesizliklerine, bundan da ötesi karanlık ve kuralsız siyasal ilkelliklere ortam açacaktır.

Türkiye’mizin ortak akıl ve ortak yaşama azmi uzun süredir tehdit altındadır. Toplumsal düzen ve siyasi istikrar ile rejim ve yeni hükümet sistemi yalan, iftira ve ihanet karışımından mülhem tahrip ve tahrik akınına maruzdur. Tarihimizin muzaffer ve muhteşem dönemlerinde Allah’ın bir lütfu olarak tebarüz eden devlet ile milletin aynı hedefe kilitlenme gerçeği yeni yüzyılda müstahkem şekilde tesirini gösterince dış bağlantılı bozguncu mihraklar, ihanete teşne bunalım mimarları telaşa kapılmışlardır. Sosyal barışımızı, siyasi huzurumuzu, iç asayiş ve güvenlik yapımızı dinamitlemek isteyen fırsat düşkünü fitne/fesat markası çevrelerin ziyadesiyle hareket ve heves içinde oldukları gözlemlenmektedir.

CHP Genel Başkanı’yla birlikte yanında ve yöresinde hizalanan edep ve erdem muhalifi menfaatperest yoldaşları demokrasinin imkan ve iradesini hiçe saymaktadır. Sokak kuytularında ikbal arayışına girişmişlerdir. Ayaklanma ve isyan çağrıları subliminal mesajlara iliştirilmiştir. Üniversite gençliğinin kışkırtılmasından sonra küçük gruplardan müteşekkil lise öğrencilerinin ajite edilip okul önlerinde protesto nöbetine sokulması, milli eğitim sistemi içinde rutin ve mutat bir uygulamanın manipülasyonundan medet umulması suçtur, sorumsuzluktur; dahası insaf, izan ve vicdan yokluğudur.

Milli Eğitim Bakanımız yalnız değildir, CHP Genel Başkanı’nın iğrenç sözleri bumerang gibi kendisine dönmüş ve şahsıyla örtüşmüştür.

Öğrencilerimizin velileri evlatlarına sahip çıkmalıdır. Okuyan-okumayan her çocuğumuz çok değerlidir. Onların geleceği Türk milletinin geleceğidir. 12-24 yaş kuşağındaki evlatlarımızın istismar ve israfına göz yummak aynı zamanda istiklalimizi ve istikbalimizi riske atmaktır. Anneler-babalar CHP’nin kara kampanyasına itibar etmeyerek çocuklarının heba ve heder olmalarına engel olmalı, set çekmeli, duvar örmelidir.

CHP’nin sokak provaları, yasa dışı sol ve marjinal grupların alçak provokasyonları çocuklarımızı değirmen taşı gibi öğütme, geleceklerini mahvetme esasına dayalıdır. Güya demokratik hak arama iddiasıyla yapılan haksız ve hukuksuz protesto gösterilerinin varacağı yer kaybolmuş ve pişmanlıklara hapsolmuş bir hayattır.

Hiçbir evladımızdan vazgeçemeyiz. Onların her biri göz nuru, gönül surumuzdur. Öğrencinin yeri okuldur, sınıftır, kütüphanedir, aile sıcaklığıdır, laboratuvardır, çağın gereği olan kavram, kuram ve bilgilerle donanmaktır. Üstelik sosyal medyada halkımızı yanıltıcı ve kuşkuları yoğunlaştırıcı iddiaları ahlaksızca paylaşanlar, ileri geri spekülasyon yapanlar, CHP’ye kayyum atanacak tantanası koparanlar içimize kadar yuvalanmış şeytanlardır.

Bir kaşık suda fırtına çıkaranların niyeti halis ve hakkaniyetli değildir. CHP’ye kayyum hem doğru değil hem de mümkün değildir. Zira CHP zaten fiili vesayet ve kayyum yönetimiyle kendi kendini yiyip bitiren canlı bir organizmaya dönüşmüştür. Mağduriyet pozlarına aldanacak hiç kimse yoktur. Herkes ne konuştuğunu, ne söylediğini bilmek ve bunun ahlaki idrakine ermek mecburiyetindedir.

“Hesaplaşmamız kaçınılmaz”

Türk ve Türkiye Yüzyılını lekelemeye, milli birlik ve kardeşlik duygularımızı linç etmeye kalkanlar elbette hukuken ve siyaseten sorumluluktan kurtulamayacaktır. Türkiye’mizin imaj ve prestijiyle maksadı muğlak ve muallak taktikler kapsamında oynayanlar eninde sonunda çuvallayacaktır. Türk milleti yegâne güvencimizdir. Türkiye Cumhuriyet’i kıyamete kadar var olacaktır. Tam tersi istikamette çırpınan ve uğraşan kim veya kimler varsa onların alayıyla hem bu dünyada hem de Ruzi Mahşer’de hesaplaşmamız kaçınılmazdır.

Ayrıca TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’e acil şifalar diliyorum. Sırrı Bey, Allah’ın yardımı, doktorlarımızın desteği ve kendi direnciyle inşallah bu zor günleri atlatacaktır. Terörsüz Türkiye hedefinde inanıyorum ki daha yapacağımız pek çok şey vardır.

Sırrı Bey’in sağlık durumundan dolayı TBMM Genel Kurulu çalışmalarına ara verilmesi Danışma Kurulu’nda kararlaştırılmış ve sadece parti grup başkanvekillerinin geçmiş olsun mesajlarından sonra birleşim kapatılmıştır.

Ancak böylesi hassas bir günde bile CHP korsanvari bir oldubittiyle kriz çıkarmıştır. Birleşimi yöneten CHP’li Meclis Başkanvekili yasa, anayasa ve içtüzüğe aykırı şekilde Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararı CHP’li Katip Üye’ye okutmuştur. Siyasi terbiye ve teamül karşıtı bu davranış en hafif tabirle sinsilik, kötü niyetlilik, densizlik, işgüzarlık ve kabalıktır. CHP işte budur.

CHP’li Meclis Başkanvekili ve CHP’li Katip Üye derhal istifa etmelidir. Oturdukları makamın ağırlığını taşıyamayacak kadar yetersiz, kifayetsiz ve maalesef muhterislerdir. Milletvekilliği düşürülen bir şahsı arkalama çabası boşuna bir gayrettir. Yetki aşımından kaynaklı işlem yok hükmündedir.

CHP, millet iradesine hakaret etmiş, TBMM’nin saygınlığına gölge düşürmüş, görevi kötüye kullanmış, gizli gündemle arkadan dolanmış, tedavi altında bulunan Sırrı Bey’e de büyük bir haksızlık yapmıştır. CHP ve yönetimi bitmiş bir hikayenin siyaset ayağıdır. Bu zihniyetten hayır gelmesi pirenin deveyle güreş tutmaya cüret etmesi kadar absürt ve deli saçması bir beklentidir.”

Paylaşın

Ali Babacan’dan “Yargı” Çıkışı: Siyaseti Kuşattı

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, Türkiye’de yargının siyasetle kuşatıldığını ve bu durumun hem toplumsal hem ekonomik krizleri derinleştirdiğini söyledi ve ekledi:

“Yargı bağımsız değilse, hukuk çalışmıyorsa, insanlar ne huzurlu olur ne mutlu, ne de ekonomi düzelir. Mümkün değil. Yargı siyasetten arınmadığı sürece bu ülkeye adalet gelmez.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, NOW TV canlı yayınında gündeme ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) kayyum atanacağı yönündeki iddialara ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma sürecine ilişkin konuşan Babacan, sert ifadeler kullandı.

Ali Babacan, bir ülkenin ana muhalefet partisine yönelik “kayyum” iddialarının bile demokrasiyi zedelediğini ifade ederek, “Böyle bir şey kabul edilemez” dedi:

“Normal bir demokraside böyle bir şey olur mu? Bir ülkenin ana muhalefet partisine gece gündüz sürekli kayyum korkusu yaşatılır mı? Bu, Türkiye’nin en büyük demokrasi ayıbıdır.”

Babacan, bu tür söylemlerin sadece siyasi değil, ekonomik etkiler de doğurduğunu belirterek, kayyum iddialarının piyasalar üzerindeki baskıyı artırdığına dikkat çekti:

“Demokrasiyi bu kadar kırılgan hale getirirseniz, bir kişinin attığı tweet bile ekonomiyi sarsıyor. Sağlam bir hukuk devleti olsa bu tür iddialara kimse itibar etmez. Almanya’da biri, ‘muhalefet partisine kayyum atanacak’ dese, piyasa yerinden oynar mı? Sıfır etki… Ama bizde zemin buna hazır olduğu için piyasa hemen etkileniyor.”

Babacan, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuyla ilgili süreci ise bir “siyasi operasyon” olarak değerlendirdi:

“Sayın İmamoğlu’nun gözaltı süreci, tutuklanması ve hakkında açılan davalar, esasen yargı süreci değil, siyasi operasyondur. Dört ayrı konunun aynı gün yargıya taşınması, zamanlama itibarıyla tamamen siyasidir.”

Babacan, geçmişte Erdoğan’ın da bir şiir okuduğu için hapse atıldığını hatırlatarak, sürecin benzer yönlerine dikkat çekti:

“Sayın Erdoğan da zamanında bir şiir okudu diye hapse atıldı. Ama yargı süreci boyunca görevine devam etti. Yargıtay kararı gelene kadar görevde kaldı. Bugün ise siyasi baskılar yargı üzerinde doğrudan etki oluşturuyor.”

Ali Babacan, Türkiye’de yargının siyasetle kuşatıldığını ve bu durumun hem toplumsal hem ekonomik krizleri derinleştirdiğini ifade etti:

“Yargı bağımsız değilse, hukuk çalışmıyorsa, insanlar ne huzurlu olur ne mutlu, ne de ekonomi düzelir. Mümkün değil. Yargı siyasetten arınmadığı sürece bu ülkeye adalet gelmez.”

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Kanal İstanbul Tepkisi: Rant Ve Talan Projesi

Kanal İstanbul projesi kapsamında Sazlıdere Barajı çevresinde başlatılan konut inşaatlarına dikkat çeken  Ekrem İmamoğlu, “İstanbulumuz’da feda edilecek bir tek damla su kaynağımız yok” dedi.

Haber Merkezi / İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri’deki Marmara Cezaevi’nden Kanal İstanbul projesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Ekrem İmamoğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Aziz milletim, sizden istirhamımdır. Lütfen bunları görün ve paylaşın.

Yokluğumu fırsat bilip ‘Kanal İstanbul’ denen rant ve talan projesi uğruna Avrupa Yakası’nın en önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nın etrafında 24 bin konutun inşaatını başlattılar.

Bu kez alelacele TOKİ’yi devreye almışlar. Dozer ve iş makinelerini mutlak koruma alanının içine, suyun dibine kadar sokmuşlar.

İBB’nin ve İSKİ’nin resmi uyarılarını dikkate almadıkları gibi Cumhurbaşkanlığı kararıyla Sazlıdere Barajı’nın içme suyu kullanım oranını %100’den %0’a indirmişler. Bunu hiç utanmadan kamuoyundan saklayıp, İSKİ’ye bile bildirmemişler.

Şunu herkes anlasın ki, bizim gözbebeğimiz İstanbulumuz’da feda edilecek bir tek damla su kaynağımız yok. Bu haksız, hukuksuz ve fırsatçı yaklaşımla mücadeleyi asla bırakmayacağız.

Sizin iklim değişikliği ve çevre koruma konusunda zerre kadar samimiyetiniz olsaydı, İstanbul’un su kaynaklarına böylesine saldırmazdınız.

Hukuka, ekonomiye, demokrasiye verdiğiniz zararın yanına çevreye, İstanbul’un su kaynaklarına verdiğiniz zararı ekliyorsunuz. Tüm dünyanın cebelleştiği, yeni yol ve yöntemler aradığı iklim krizine bir kriz de siz ekliyorsunuz.

Hemen vazgeçin bu rant ve talan projesinden. Millet sizi zaten gönderecek bari gitmeden toprağa, suya, havaya daha fazla zarar vermeyin.”

Paylaşın