Türkiye’de Son On Ayda 235 Kadın Öldürüldü

Ekim ayında 19 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 22 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 2025 yılının ilk on ayında ise 235 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 247 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu.

Haber Merkezi / Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) Ekim ayı raporu, kadına yönelik şiddetin korkunç boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.

Rapora göre, ekim ayında 19 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 22 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu.

Öldürülen 19 kadından 7’si boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i kızının kına merasimi eksiklikleri bahanesiyle öldürüldü. 11 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Öldürülen 19 kadının 7’si evli olduğu erkek, 6’sı eskiden evli olduğu erkek, 2’si tanıdığı biri, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i birlikte olduğu erkek, 1’i akrabası, 1’i ısrarlı takip faili tarafından öldürülmüştür. Bu ay kadınların yüzde 37’si evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınların 8’i evinde, 6’sı sokakta, 1’i su ve kenarında, 1’i işyerinde, 1’i kamusal alanda öldürülmüştür. 2 kadının öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 42’si  evlerinde öldürüldü.

Bu ay öldürülen kadınların 13’ü ateşli silahlarla, 5’i kesici aletle, 1’i boğularak öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 68’i ateşli silah ile öldürüldü.

Ekim ayında öldürülen 19 kadının yaşam mücadelesi hikayeleri:

İzmir’de yaşayan 45 yaşındaki 2 çocuk annesi Serpil Güral, boşanma aşamasında olduğu A.G. tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Serpil’in fail hakkında 22 Eylül’de 1 ay süreyle uzaklaştırma kararı aldığı öğrenildi.

Yalova’da 39 yaşındaki Belgin Aslanoğlu, evli olduğu Özgür Aslanoğlu tarafından sokak ortasında göğsünden ve başından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail hala yakalanamadı.

Denizli’de 42 yaşındaki Keziban Pars Acar, 6 ay önce evlendiği Tunay Acar tarafından tüfekle vurularak öldürüldü. Fail daha sonra aynı silahla intihar etti.

Çankırı’da 2 çocuk annesi, temizlik görevlisi 40 yaşındaki İlknur Kertlez, eskiden evli olduğu Selami Yılmaz tarafından bıçaklanarak öldürüldü. İntihar girişiminde bulunan fail 2 gün sonra taburcu edilerek gözaltına alındı.

Kahramanmaraş’ta Hakan Yılmaz, 7 yıl önce boşandığı 37 yaşındaki Fatma Görkem  ateşli silahla öldürdükten sonra Fatma’nın annesi 63 yaşındaki Gülistan Görkem’i öldürdü ve üvey kızı 19 yaşındaki Eda Nur Göksu’yu da yaraladı. Fail intihar etti.

Kayseri’de 39 yaşındaki 3 çocuk annesi, üniversite öğrencisi Meliha Keskin 5 yıl önce boşandığı Ferhat Karakaya tarafından üniversite önünde pompalı tüfekle vurularak öldürüldü.

İstanbul’da 42 yaşındaki Nilay Kotan, eskiden birlikte olduğu Ali K. tarafından ayrılmak istediği bahanesiyle sokak ortasında 15 kurşunla vurularak öldürüldü. Nilay’ın öldürüldüğü gün mahallesi Çağlayan’daki duruşma nedeniyle polis ablukasındaydı.

Bolu’da 3 çocuk annesi 29 yaşındaki Hilal Baltaş, evli olduğu Engin Baltaş tarafından av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. Failin daha sonra cinayeti sosyal medya üzerinden duyurduğu öğrenildi.

Adana’da 34 yaşındaki Ebru Kaya, eskiden birlikte olduğu Tuğrul Kılıç tarafından ayrılmak istediği bahanesiyle ateşli silahla öldürüldü.

Kocaeli’de 46 yaşındaki Binnur Gökmen, evli olduğu Ramazan Gökmen tarafından kızının kına merasimi eksiklikleri bahanesiyle bıçaklayarak öldürüldü. Fail intihar girişiminde bulundu.

Çanakkale’de Şerife Akyıldız, eskiden evli olduğu Ferdi Akyıldız tarafından işyerinde ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail yakalandı.

İzmir’de 69 yaşındaki yatağa bağımlı İzade Teker, evli olduğu R.T. tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail tutuklandı.

İstanbul’da 38 yaşındaki Aysel Karakoç, eskiden birlikte olduğu Fethi Şancı tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

İzmir’de 25 yaşındaki bir çocuk annesi Gülben Duru, eskiden evli olduğu Asil ÇAmur tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Gülben çocuğunun okulu yanındaki polis bekleme noktasına iki kere başvurmuştu. Fail tutuklandı.

İstanbul’da üç çocuk annesi 29 yaşındaki Suzan Elik, boşanma aşamasında olduğu Yunus Elik tarafından ateşli silahla vuruldu. Suzan hastanede yaşam mücadelesini kaybetti.  Suzan Elik’in fail hakkında uzaklaştırma kararı vardı. Fail hala yakalanamadı.

Zonguldak’ta Gönül Karakök, eskiden evli olduğu erkeğin babası Hüseyin Derin tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail tutuklandı.

Ankara’da 35 yaşındaki bir çocuk annesi Muradiye Gökmen, ısrarlı takibine maruz kaldığı A.Ş.A. tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Failin çok sayıda suç kaydı olduğu, Muradiye’yi ısrarla takip ettiği ortaya çıktı. Fail tutuklandı

Zonguldak’ta 17 yaşındaki. Hasret Akkuzu, aile tarafından tanınan Deniz Boyacı tarafından boğularak su kuyusuna atıldı. Failin çok sayıda suç kaydı bulunuyor. Fail tutuklandı.

Paylaşın

Asgari Ücret 6 Bin 322 Lira Eridi

22 bin 104 lira olarak belirlenen asgari ücretin alım gücü, on aylık süre içerisinde 6 bin 322 lira eridi ve asgari ücretin reel değeri 15 bin 782 liraya geriledi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) enflasyon bültenini yayımladı. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı ekim ayı enflasyon verilerine ilişkin yapılan açıklamada, resmi verilerinin şaibeli olduğu ve bu durumun emekçilerin gelirlerini olumsuz etkilediği vurgulandı.

DİSK-AR’ın bülteninde ekim ayı itibarıyla asgari ücretin enflasyon karşısındaki kaybı 6 bin 322 TL olarak hesaplandı. Bültene göre, en düşük yüzde 20’lik gelir grubu toplam gelirin yüzde 6,3’ünü alırken, bu grubun harcamaları içinde gıdanın payı yüzde 30,4 oldu. En yüksek yüzde 20’lik gelir grubu toplam gelirin yüzde 48,1’ini elde ederken harcamaları içindeki gıdanın payı yüzde 12,8’de kaldı.

Bültende, “Resmi enflasyon verileri konusundaki şaibe devam ediyor. TÜİK’in haziran 2022’de madde fiyat listesini açıklamaktan vazgeçmesi nedeniyle enflasyon verileri daha da tartışmalı hale geldi. O nedenle TÜİK tarafından açıklanan ve emekçi grupların gelirlerine yapılacak zamlarda belirleyici olan altı aylık enflasyonun dayanağı bilinmiyor. TÜİK’in şaibeli enflasyon verilerine göre bile Türkiye’de enflasyon yüksek seyretmeye devam ediyor” ifadeleri kullanıldı. Bültende şu değerlendirmelere yer verildi:

Asgari ücret enflasyon karşısında eriyor. Yılın 10. ayında asgari ücretin enflasyon karşısındaki kaybı 6 bin 322 TL oldu.

TÜİK madde fiyat listesini gizlemeye devam ediyor. TÜİK yargı kararına rağmen madde fiyat listesini yine açıklamadı.

Toplumsal sınıf ve kesimler enflasyonun sonucu ortaya çıkan geçim sıkıntısını oldukça farklı hissediyor.

En düşük yüzde 20’lik gelir grubu toplam gelirin yüzde 6,3’ünü alırken, bu grubun harcamaları içinde gıdanın payı yüzde 30,4’tür.

En yüksek yüzde 20’lik gelir grubu toplam gelirin yüzde 48,1’ini elde ederken harcamaları içindeki gıdanın payı yüzde 12,8’de kalmaktadır.

Böylece düşük gelirli grupların gıda dışı harcamalar için geliri daha sınırlı kalmakta ve bu durum geçim sıkıntısını artırmaktadır.

Paylaşın

Sahtekarlık Sendromu

Sahtekarlık Sendromu (Imposter Syndrome), bireylerin kendi başarılarını ve yeteneklerini küçümsemelerine, bunları şans, tesadüf veya dış etkenlere bağlamalarına yol açan bir psikolojik fenomendir.

Haber Merkezi / Bu durum, kişinin “gerçekte yetersiz olduğu” ve bir gün bu “sahtekarlığın” ortaya çıkacağı korkusuyla karakterizedir. Özellikle yüksek başarı gösteren bireylerde yaygındır ve özgüven eksikliği, anksiyete ile ilişkilendirilir.

Psikiyatrik bir bozukluk olarak DSM-5’te tanımlanmasa da, milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir deneyimdir.

Bu kavram, 1978 yılında ABD’li psikologlar Pauline Rose Clance ve Suzanne Imes tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Başlangıçta başarılı kadınlarda gözlemlenmiş olsa da, sonraki araştırmalar erkek ve kadınlarda eşit oranda görüldüğünü ortaya koymuştur.

Sendrom, bireyin içsel inanç sisteminden kaynaklanır ve genellikle aile, eğitim veya iş ortamındaki baskılardan tetiklenir.

Sahtekarlık Sendromunun Belirtileri Nelerdir?

Başarıları küçümseme: Elde edilen başarılar “şans eseri” veya “kolay oldu” diye içselleştirilmez.
Sürekli şüphe: “Yeterince iyi değilim” düşüncesi hâkimdir; yetenekler hafife alınır.
Keşfedilme korkusu: Bir gün “gerçek yetersizliğin” fark edileceği endişesi yaşanır.
Mükemmeliyetçilik: Küçük hatalar büyütülür, başarısızlık korkusu yoğundur.
Başkalarının onayına bağımlılık: Sürekli geri bildirim aranır, eleştiri aşırı etkiler.

Bu belirtiler, özellikle akademik, profesyonel veya yaratıcı alanlarda yoğunlaşır ve stres, tükenmişlik sendromu gibi sorunlara yol açabilir.

Sahtekarlık Sendromunun Nedenleri:

Sendromun kökeni genellikle şu faktörlere dayanır:

Aile ve yetiştirilme tarzı: Mükemmeliyetçi, rekabetçi veya aşırı korumacı ebeveynler, çocuğun başarılarını içselleştirmesini zorlaştırır.
Toplumsal baskılar: Cinsiyet rolleri, azınlık grupları veya rekabetçi ortamlar (örneğin, yüksek performanslı iş yerleri) tetikleyici olur.
Kişilik özellikleri: Mükemmeliyetçi, çalışkan veya aşırı sorumlu bireyler daha yatkındır.
Deneyimler: Hızlı kariyer yükselişi veya ilk büyük başarılar, “hak etmeme” duygusunu artırır.

Sahtekarlık Sendromunun Türleri:

Sahtekarlık Sendromu, Pauline Clance’ın sınıflandırmasına göre 5 türe ayrılır:

Mükemmeliyetçi: Küçük hatalara odaklanır, başarıyı “yeterince iyi değil” diye görür.
Uzman: Bilgi eksikliğinden korkar, “her şeyi bilmeliyim” diye baskı yapar.
Yetenek İnananı: Görevleri pratik yapmadan üstlenmekten çekinir, yeteneğini kanıtlayamaz.
Bağımsız Süperadam/Süperkadın: Yalnız başarı arar, yardım istemeyi zayıflık görür.
Doğal Yetenek: Erken başarılar “çaba sarf etmeden” geldiği için şüphe yaratır.

Sahtekarlık Sendromu ile Nasıl Başa Çıkılır?

Bu sendromu yönetmek için şu stratejiler etkili olabilir:

Farkındalık geliştirme: Duyguları yazma ve başarıların kanıtlarla listelenmesi.
Gelişim odaklı düşünme: Yeteneklerin geliştirilebilir olduğunu kabul etme (büyüme zihniyeti).
Destek alma: Güvenilir kişilerle paylaşma veya profesyonel yardım (terapi, bilişsel davranışçı terapi) alma.
Başarıların kutlanması: Küçük zaferlerin takdir edilmesi, mükemmeliyetçiliğin bırakılması.
Ortaklık bilinci: Ünlü isimler (örneğin, Maya Angelou, Albert Einstein) bile bu duyguyu yaşamıştır.

Paylaşın

Eurofighter’ların Türkiye’ye Maliyeti 5,4 Milyar Sterlin

Türkiye’nin İngiltere’den 20 Eurofighter savaş uçağı almasına yönelik anlaşmanın bedelinin 5,4 milyar sterlin olduğu bildirildi. Katar ve Umman’dan alınacak Eurofighter’larla ilgili çalışmaların da devam ettiği duyuruldu.

Millî Savunma Bakanlığı (MSB), İngiltere’yle hafta başında imzalanan Eurofighter anlaşmasının bedeline ilişkin açıklamada bulundu.

“Hava Kuvvetleri Komutanlığının harekat ihtiyacının karşılanması maksadıyla imzalanan anlaşmanın tedarik içeriğinde 20 adet yeni üretim Eurofighter Typhoon uçağı, uçaklara ait görev ekipmanları ve muhtelif çeşit ve miktarda mühimmatlar bulunduğu” belirtilen açıklamada, proje bedeli “yaklaşık 5,4 milyar sterlin” olarak ifade edildi.

Bakanlığın açıklamasında Katar ve Umman’dan alınacak Eurofighter Typhoon’larla ilgili çalışmaların da devam ettiği belirtildi. Türkiye’nin bu iki ülkeden 12’şer ikinci el Eurofighter Typhoon uçağı alması bekleniyor.

Londra, Türkiye’yle imzalanan anlaşmanın bedelinin 8 milyar sterlini bulduğunu açıklamıştı. İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in ofisinden yapılan açıklamada anlaşma sayesinde İngiltere’de on binlerce kişinin istihdamının uzun yıllar güvence altına alındığı belirtilerek “Bu, bir nesildir yapılan en büyük savaş uçağı ihracat anlaşması oldu” denilmişti.

MSB’nin açıklamasında Suriye’deki güncel duruma da yer verildi. Bakanlık, Suriye ordusundan bazı birliklerin Türkiye’de askerî eğitim aldığını duyurdu.

Şam’ın “tüm kurum ve birimleri ile yeniden yapılanmaya, ülkede istikrar ve güvenliğin tesisine yönelik gayretli çalışmalarına devam ettiği” belirtilen açıklamada, “13 Ağustos 2025 tarihinde ‘Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası’ imzalanması sonrası Suriye hükümetinin talepleri doğrultusunda, savunma ve güvenlik kapasitesini artırmaya yönelik eğitim, ziyaret, danışmanlık ve teknik destek faaliyetleri sürdürülmektedir” denildi.

Bu kapsamda, Suriye ordusunun bir kısım birliklerinin ordunun kapasite geliştirme ihtiyacını karşılamak amacıyla “Türk Silahlı Kuvvetlerine ait kışla ve eğitim alanlarından faydalanarak Türkiye’de askerî eğitimler icra ettiği” kaydedildi.

Bakanlığın açıklamasında, “Bununla birlikte, ‘terör örgütü SDG’nin Suriye Geçici Hükümetine entegrasyonu’ ile ilgili hususlar Bakanlığımız tarafından dikkatle ve hassasiyetle takip edilmektedir” ifadelerine yer verildi. PKK’nın silah bırakma ve fesih sürecinin de Türk devletinin “ilgili kurumları tarafından büyük bir dikkatle yönetilmekte ve takip edilmekte” olduğu aktarıldı.

Paylaşın

Kış Hastalıklarını Önlemek İçin Etkili Stratejiler

Kış aylarında, genellikle virüsler yoluyla bulaşan ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi faktörlerden kaynaklanan soğuk algınlığı, grip, bronşit ve diğer solunum yolu enfeksiyonları sık görülür.

Haber Merkezi / Aşağıda sıralanan stratejileri düzenli uyguladığınızda kış hastalıkları riskini yüzde 50’ye varan oranda azaltabilirsiniz.

En Güçlü Koruma:

Grip aşısı yaptırın: Her yıl sonbaharda grip aşısı olun. DSÖ’ye göre, aşı grip riskini %40-60 oranında azaltır ve ağır seyri önler.
Diğer aşılar: 65 yaş üstü, kronik hastalığı olanlar veya çocuklar için pnömokok ve COVID-19 aşılarını ihmal etmeyin. Aşılar, toplu bağışıklık sağlayarak yayılmayı engeller.

Hijyen Kurallarına Uyum:

Ellerinizi sık yıkayın: Sabun ve suyla en az 20 saniye yıkayın. Alkol bazlı dezenfektanlar da etkili (en az %60 alkol içermeli).
Yüzünüze dokunmayın: Göz, burun ve ağza dokunmak virüs girişini kolaylaştırır.
Öksürük/hapşırık etiği: Dirseğinizle veya mendille ağzınızı kapatın, mendili hemen atın.

Bağışıklık Sistemini Güçlendirme:

Dengeli beslenme: C vitamini (portakal, kivi, brokoli), D vitamini (güneş ışığı, somon, yumurta), çinko (et, kuruyemiş) ve probiyotikler (yoğurt, kefir) tüketin. Harvard Tıp Fakültesi çalışmaları, yetersiz beslenmenin enfeksiyon riskini artırdığını gösterir.
Yeterli uyku: Günde 7-9 saat uyuyun. Uyku eksikliği bağışıklık hücrelerini %70’e varan oranda azaltır (CDC verileri).
Egzersiz: Haftada 150 dakika orta yoğunlukta yürüyüş veya spor yapın. Düzenli hareket, bağışıklık hücrelerini aktive eder.

Çevresel Önlemler:

Kapalı alanları havalandırın: Pencereleri açarak hava sirkülasyonu sağlayın; virüsler nemli ve havasız ortamlarda uzun süre yaşar.
Nem seviyesini koruyun: Ortam nemini %40-60 arasında tutun (nemlendirici cihazlarla). Kuru hava mukozaları tahriş eder ve virüs girişini kolaylaştırır.
Kalabalıklardan uzak durun: Toplu taşıma veya kapalı etkinliklerde maske takın, özellikle salgın dönemlerinde.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri:

Sigara ve alkolden kaçının: Sigara solunum yollarını zayıflatır; pasif içicilik bile riski artırır.
Stresi yönetin: Meditasyon veya yoga gibi yöntemler kortizol seviyesini düşürür, bağışıklığı destekler.
Bol su için: Günde 2-3 litre su, mukozaları nemli tutar ve toksin atımını hızlandırır.

Ek İpuçları ve Uyarılar:

Semptomlarda doktora gidin: Ateş, öksürük veya nefes darlığı olursa hemen tıbbi yardım alın; erken müdahale komplikasyonları önler.
Çocuklar ve yaşlılar için ekstra dikkat: Bu gruplar daha hassastır; ellerini yıkamayı oyunlaştırarak öğretin.
Takviyeler: Doktor onayı olmadan yüksek doz vitamin almayın; aşırı kullanım zarar verebilir.

Paylaşın

Yoksulluk Sınırı 92 Bin Lirayı Aştı

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 30 bin 061 liraya yükseldi.

Haber Merkezi / Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 92 bin 238 liraya çıktı.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, Ekim 2025 Açlık ve Yoksulluk Sınırı Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı ekim ayında 30 bin 61 liraya yükseldi. Bu rakam, halen 22 bin 104 TL olarak uygulanan net asgari ücretin 7 bin 957 lira üzerine çıkmış durumda. Açlık sınırının üzerinde yaşayanlar ise yoksulluk gerçeğiyle karşı karşıya: Ekim ayı itibarıyla yoksulluk sınırı 92 bin 238 liraya ulaştı.

Rapora göre, yalnızca gıda harcamalarındaki artış değil, kira, ulaşım, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaç kalemlerindeki yükseliş de yoksulluğun derinleşmesinde etkili oldu. Son bir yılda açlık sınırı 8 bin 37 lira, yoksulluk sınırı ise 23 bin 993 lira artış gösterdi.

Gıda dışındaki temel giderler için gereken harcama ekim ayında 1.711 liralık artışla 62 bin 177 liraya ulaştı. Böylece gıda ve gıda dışı harcamaların toplamından oluşan yoksulluk sınırı aylık bazda 2 bin 382 lira artarak 92 bin lira bandını geçti. Elde edilen bu veriler, tek bir asgari ücretin yalnızca 22 günlük beslenme masrafını karşılayabildiğine işaret ediyor.

Aynı dönemde, en düşük emekli aylığı olan 16 bin 881 lira ise yalnızca 17 gün yetecek düzeyde bir gıda harcamasına karşılık geliyor. Kamu çalışanlarının maaşları da yoksulluk sınırının oldukça altında kalıyor: Aile yardımı dahil 50 bin 534 liraya yükselen en düşük memur maaşı, yoksulluk sınırının ancak yüzde 55’ini karşılayabiliyor.

Un, ekmek, makarna için gereken harcama 144 lira artışla 2 bin 487 liraya çıkarken; pirinç ve bulgur harcamaları 1.212 lirayı buldu. Sadece zeytin harcaması sabit kaldı: 742 lira.

Gıda dışı harcamalar incelendiğinde, özellikle barınma ve ulaşım kalemleri öne çıktı. Ekim ayında kira dâhil barınma giderleri ortalama 18 bin 189 lira, ulaştırma harcamaları ise 17 bin 18 lira olarak belirlendi. Sağlık giderleri 2 bin 466 lira, eğitim harcamaları 1.667 liraya yükselirken, tatil-otel için yapılan harcama da 6 bin 625 liraya çıktı.

Paylaşın

TÜİK’e Göre İşsizlik Oranı Yüzde 28,6

TÜİK’in açıkladığı verilere göre; Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı eylül ayında bir önceki aya göre 1,2 puan azalarak yüzde 28,6 oldu.

Haber Merkezi / 15 – 24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,9 puan azalarak yüzde 14,9 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İşgücü İstatistikleri Eylül 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı eylül ayında bir önceki aya göre 12 bin kişi artarak 3 milyon 75 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek yüzde 8,6 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,4 iken kadınlarda yüzde 11,1 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı eylül ayında bir önceki aya göre 200 bin kişi azalarak 32 milyon 491 bin kişi, istihdam oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 48,9 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,3 iken kadınlarda yüzde 31,8 oldu.

İşgücü, eylül ayında bir önceki aya göre 188 bin kişi azalarak 35 milyon 566 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 53,5 oldu. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda yüzde 35,7 oldu.

15 – 24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,9 puan azalarak yüzde 14,9 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 11,4, kadınlarda ise yüzde 21,4 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi eylül ayında bir önceki aya göre 1,0 saat artarak 42,9 saat olarak gerçekleşti.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı eylül ayında bir önceki aya göre 1,2 puan azalarak yüzde 28,6 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 18,0 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 20,5 olarak tahmin edildi.

Paylaşın

Dil, Dünya Görüşünü Nasıl Şekillendirir?

İnsanın gelişiminde temel bir rol oynayan dil sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda dünyayı algılama, anlamlandırma ve ifade etme biçiminin temel bir bileşenidir. 

Haber Merkezi / Farklı diller, farklı dünya görüşlerini destekler ve bu da kültürel çeşitliliğin zenginliğini ortaya koymaktadır.

Dil, dünya görüşünü derinden şekillendirir, çünkü düşünme biçimini, algıları ve gerçekliği anlamlandırma sürecini doğrudan etkilemektedir.

Kavramsal Çerçeve ve Sapir – Whorf Hipotezi: Dil, düşünceleri organize eden bir çerçeve sunmaktadır. Sapir – Whorf Hipotezi’ne göre, konuşulan dilin yapısı ve kelime dağarcığı, dünyanın nasıl algıladığını ve düşündüğünü etkilemektedir.

Örneğin, bazı dillerde renkler için daha az kelime bulunması, o toplumun renkleri ayırt etme biçimini etkileyebilir. İngilizcede “blue” ve “green” için ayrı kelimeler varken, bazı dillerde bu iki renk tek bir kelimeyle ifade edilebilir, bu da konuşanların renk algısını farklılaştırabilir.

Kültürel Değerlerin Aktarımı: Dil, bir kültürün değerlerini, inançlarını ve dünya görüşünü yansıtmaktadır.

Örneğin, Türkçe’de “misafirperverlik” gibi kavramlar, Türk kültürünün konukseverliğe verdiği önemi vurgulamaktadır. Aynı şekilde, Inuit dillerinde kar için çok sayıda kelime olması, onların çevresel gerçekliklerini ve karla olan ilişkilerini yansıtmaktadır.

Duygusal ve Sosyal Bağlam: Dil, duyguları ifade etme ve sosyal ilişkileri düzenleme biçimini etkilemektedir.

Örneğin, bazı dillerde saygı veya statü farklarını ifade eden özel dilbilgisi yapıları (Japonca’daki “keigo” gibi) bulunmaktadır. Bu, konuşanların sosyal hiyerarşiye ve nezaket kurallarına daha fazla dikkat etmesini sağlamaaktadır.

Zaman ve Mekan Algısı: Diller, zaman ve mekanı farklı şekilde kodlamaktadır.

Örneğin, bazı Aborjin dillerinde yönler (kuzey, güney vb.) mutlak coğrafi terimlerle ifade edilmektedir, bu da konuşanların sürekli olarak yön bilgisiyle düşünmesini gerektirmektedir. Türkçe’de ise zaman ifadeleri (“dün”, “yarın”) göreceli bir zaman algısını desteklemektedir.

Dil ve Kimlik: Dil, bireylerin ve toplulukların kimliklerini şekillendirmektedir. Ana dil, ait olunan kültürel ve sosyal grubu güçlendirmektedir.

Örneğin, bir dilde kullanılan atasözleri veya deyimlerin taşıdığı anlamlar, o topluluğun tarihsel ve kültürel birikimini yansıtmaktadır.

Sınırlamalar ve Yaratıcılık: Dil, bazen düşünceyi sınırlayabilir ama aynı zamanda yaratıcılığı da teşvik etmektedir. Yeni kelimeler, metaforlar veya ifadeler aracılığıyla dil, dünya görüşünü genişletmektedir.

Örneğin, teknolojinin gelişmesiyle “selfie” veya “emoji” gibi kelimeler ortaya çıkarak modern yaşamın yeni gerçekliklerini ifade etmiştir.

Paylaşın

Günlük Yaşamda GAD Nasıl Yönetilir?

Uzmanlar, Yaygın Anksiyete Bozukluğu anlamına gelen GAD’ın semptomlarının önlenmesine yardımcı olmak için sağlıklı beslenme, egzersiz, stresi azaltma ve sosyal etkileşimi önermektedir.

Haber Merkezi / Günlük yaşamda GAD’yi yönetmek için aşağıdaki stratejiler yardımcı olabilir:

Farkındalık ve Nefes Egzersizleri: Derin nefes alma veya mindfulness meditasyonu gibi teknikler, zihni sakinleştirir. Günde 5-10 dakika, yavaş ve derin nefes alarak veya bir meditasyon uygulaması kullanarak pratik yapabilirsiniz.

Düzenli Egzersiz: Haftada 3-5 kez 30 dakikalık yürüyüş, yoga veya hafif kardiyo, stres hormonlarını azaltır ve ruh halini iyileştirir.

Zaman Yönetimi ve Planlama: Günlük görevleri küçük, yönetilebilir parçalara bölerek endişeyi azaltabilirsiniz. Bir ajanda veya yapılacaklar listesi kullanmak, kontrol hissi sağlar.

Sağlıklı Yaşam Tarzı: Yeterli uyku (7-8 saat), dengeli beslenme ve kafein/alkol tüketimini sınırlamak, kaygıyı tetikleyici unsurları azaltır.

Bilişsel Davranışçı Teknikler (BDT): Olumsuz düşünce kalıplarını fark edin ve bunları daha gerçekçi düşüncelerle değiştirin. Örneğin, “Her şey kötü olacak” yerine “Bu durumla başa çıkabilirim” demeyi deneyin.

Sosyal Destek: Güvendiğiniz bir arkadaş veya aile üyesiyle duygularınızı paylaşmak, yalnızlık hissini azaltır. Destek gruplarına katılmak da faydalı olabilir.

Profesyonel Yardım: Bir terapist veya psikiyatristten destek almak, özellikle BDT veya ilaç tedavisi için etkili olabilir. Türkiye’de bir uzmana başvurmak için yerel sağlık merkezleri veya online terapi platformlarını değerlendirebilirsiniz.

Rahatlama Teknikleri: Progresif kas gevşetme veya hobi gibi keyifli aktiviteler (resim, müzik, bahçe işleri) kaygıyı hafifletir.

Tetkileyicileri Tanıyın: Endişenizi artıran durumları (örneğin, haber izlemek) not edin ve mümkünse bu tetikleyicilerden kaçının veya maruziyeti azaltın.

Kendi Kendine Bakım: Kendinize zaman ayırın; bir fincan bitki çayı içmek, kitap okumak veya doğada vakit geçirmek gibi küçük ritüeller sakinleştirici olabilir.

Paylaşın

Otizmde Kök Hücre Tedavisi: Biyobelirteçlerin Rolünü Anlamak

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal iletişimde zorluklar, tekrarlayıcı davranışlar ve kısıtlı ilgi alanlarıyla karakterize edilen karmaşık bir nörogelişimsel durumdur.

Haber Merkezi / Güncel verilere göre, çocuklarda görülme oranı yaklaşık yüzde 1 – 2 arasındadır ve kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Mevcut tedaviler (davranışsal terapiler, ilaçlar) semptomları yönetmeye odaklanırken, kök hücre tedavisi gibi yenilikçi yaklaşımlar, altta yatan biyolojik mekanizmaları hedefleyerek umut vaat etmektedir.

Kök Hücre Tedavisinin Otizmdeki Temel Mekanizmaları

Kök hücreler, vücutta kendini yenileyebilen ve farklı hücre tiplerine dönüşebilen özel hücrelerdir. Otizmde, beyin hipoperfüzyonu (kan akışının azalması), kronik nöroinflamasyon ve bağışıklık sistemi disregülasyonu gibi faktörler rol oynar.

Kök hücre tedavisi, özellikle mezenkimal kök hücreler (MSC; kemik iliği, göbek kordonu kaynaklı) kullanılarak şu yollarla etki gösterir:

Bağışıklık Düzenleme: Otizmli bireylerde gözlenen pro-enflamatuar sitokin artışı (örneğin IL-6, TNF-α) azalır; anti-enflamatuar yanıtlar (IL-10 gibi) teşvik edilir. Bu, beyin iltihabını azaltarak nöronal bağlantıları iyileştirir.

Nörojenik Etki: Kök hücreler, yeni sinir hücreleri oluşumunu (nörojenez) destekler ve hasarlı beyin bölgelerindeki anjiyogenezi (yeni damar oluşumu) artırır.

Eksozom Aracılığı: Kök hücre kaynaklı eksozomlar (hücre dışı veziküller), biyoaktif molekülleri taşıyarak hücreler arası iletişimi düzenler; bu, invaziv olmayan bir alternatif olarak umut vericidir.

Klinik denemelerde, otolog (hastanın kendi) veya allojenik (donör) kök hücreler (genellikle göbek kordonu mononükleer hücreleri – UCB-MNC veya umbilical cord MSC – UC-MSC) intravenöz veya intratekal (omurilik sıvısına) yolla uygulanır. Dozlar, hastanın kilosuna göre 1-5×10^7 hücre/kg arasında değişir.

Biyobelirteçlerin Rolü: Tedaviyi Kişiselleştirmede ve Etkinlik Değerlendirmede Anahtar

Biyobelirteçler, otizmin heterojen doğası nedeniyle kritik öneme sahiptir. Bu moleküller (sitokinler, proteinler, gen ekspresyonu işaretleyicileri), hastaları stratifiye etmede (kimin fayda göreceğini belirlemede), tedavi yanıtını izlemede ve kök hücrelerin mekanizmasını doğrulamada kullanılır.

Kanıtlar ve Örnekler:

Hasta Stratifikasyonu: Riordan ve ark. (2019) çalışmasında, otizmli çocuklarda baseline sitokin profilleri (yüksek IL-6/TNF-α), kök hücre infüzyonu sonrası iyileşmeyi öngörmüştür. Bu, immün disregülasyonu olan alt gruplarda tedavinin daha etkili olduğunu gösterir.

Etkinlik İzleme: Sun ve ark. (2020) faz I denemesinde, UC-MSC infüzyonu sonrası sitokin seviyeleri normalleşmiş; VABS (Vineland Adaptive Behavior Scales) skorlarında %20-30 iyileşme gözlenmiştir. Benzer şekilde, proteomik analizler (Hewitson, 2017) 9 serum proteini belirleyerek ASD şiddetiyle korelasyon kurmuştur.

Mekanizma Araştırması: iPSC (indüklenmiş pluripotent kök hücre) modelleri, otizmli bireylerden türetilen nöronlarda aberrant katyon kanalları ve sinaptik değişiklikleri gösterir. Chetty ve ark. (2021) çalışması, CD47’nin beyin budanmasını engelleyerek otizm fenotipini sürdürdüğünü; kök hücrelerin bunu modüle edebileceğini vurgular.

Bu belirteçler, tedaviyi “kişiselleştirilmiş tıp” yaklaşımına taşır: Örneğin, immün hiperaktivitesi olan hastalar için MSC’ler öncelikli olurken, hipoperfüzyonu olanlarda anjiyogenez odaklı hücreler (CD34+) tercih edilebilir.

Mevcut Kanıtlar: Klinik Denemeler ve Meta-Analizler

Kök hücre tedavisi, otizm için hâlâ deneyseldir; FDA veya EMA onaylı değildir. Sistemik incelemeler (Qu ve ark., 2022 meta-analizi, 315 çocuk) şu bulguları gösterir:

Etkinlik: CARS (Childhood Autism Rating Scale) skorlarında anlamlı düşüş (Yüzde 15 – 25 iyileşme); sosyal iletişim ve davranışta kazanımlar. Faz II denemelerde (Dawson, 2017), otolog kordon kanı infüzyonu güvenli bulunmuş; yüzde 70 hastada ek davranışsal terapiye yanıt artışı gözlenmiştir

Güvenlik: Hafif yan etkiler (ateş, hiperaktivite) yüzde 10 – 20 oranında; ciddi advers olay yok. Uzun dönem takip (1 – 2 yıl) önerilir.

Sınırlılıklar: Küçük örneklemler, plasebo kontrollü az çalışma. Biyobelirteç entegrasyonu eksik; preklinik modeller (fare MIA) umut verici olsa da, insan verileri sınırlı

Türkiye ve uluslararası kliniklerde (örneğin, GenCell, Beike) tedaviler sunulmakta; başarı oranları yüzde 70 – 90 iddia edilse de, kanıtlar meta-analizlerle doğrulanmalıdır

Sonuç ve Öneriler:

Otizmde kök hücre tedavisi, biyobelirteçler sayesinde umut verici bir yol izlemektedir: Sitokin profilleri gibi belirteçler, hasta seçimini optimize ederken, tedavi sonrası izlemeyi güçlendirir. Ancak, kanıtlar deneysel aşamadadır; plasebo kontrollü, büyük ölçekli RCT’ler (randomize kontrollü çalışmalar) ve biyobelirteç odaklı stratifikasyon şarttır.

Aileler, onaylı terapilere (ABA, konuşma terapisi) öncelik vermeli; kök hücreyi düşünürlerse, etik klinik denemeleri tercih etmelidir. Gelecekte, iPSC ve eksozom teknolojileriyle kişiselleştirilmiş tedaviler standart olabilir. Bu alanda ilerleme için, biyobelirteç araştırmalarına yatırım esastır.

Paylaşın