Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimine Enflasyon Şarttı

Enflasyon düşüş eğilimi göstermedikçe faiz indiriminin gündemde olmadığını belirten Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay, enflasyon beklentilerinin henüz sabitlenmediğini ve beklentilerin hala karamsar bir seyir izlediğini vurguladı.

Ekonomistler enflasyonun 12 ay sonra yüzde 30’a gerileyeceğini öngörürken Merkez Bankası’nın (TCMB) güncel anketinde Temmuz için hanehalkının beklentisi yüzde 72 , firmaların ise yüzde 55 ile piyasanın çok üzerinde yer alıyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay, Reuters haber ajansına ekonomideki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cevdet Akçay,  faiz indirimi döngüsünü şu anda düşünmediklerini, çünkü çok erken gevşemenin enflasyonu yeniden alevlendirebileceğini ve dezenflasyonun eşiğindeki bir ekonominin sıkıntılarını uzatabileceğini söyledi.

Akçay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisini bir yıl önce göreve getirmesinden bu yana verdiği ilk medya röportajında, “Şu aşamada bir faiz indirimi döngüsü düşünülmüyor bile” dedi. Akçay, bunun nedeninin, enflasyonun ekonominin temel sorun olduğu Türkiye’de, erken politika gevşemesi ve “yeniden canlanan enflasyon dinamikleri” riskinin, çok uzun süre bekleme riskinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Akçay, “Dolayısıyla şu anda faiz indirimi gündemde değil ve aylık enflasyonun temel eğiliminde uzun vadeli bir düşüş gözlenmeden ve yakından takip ettiğimiz diğer göstergeler de buna eşlik etmeden de söz konusu olmayacak” dedi.

Akçay, aylık enflasyonun ana eğiliminde, enflasyon beklentilerinde ve iç talep dengelenmesinde “kalıcı iyileşmeler” sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunu sürdüreceklerini söyledi: “Her ne kadar şu anda bir faiz indirim döngüsü değerlendirilmiyor olsa da, indirimler başladığı zaman para politikasındaki sıkı duruşun korunacağına dair kuşkuya yer bırakmayacak şekilde sinyal verilerek bu süreç yönetilecektir.”

Piyasa katılımcılarının, firmaların ve hanehalkının enflasyon beklentilerini yakından izlediklerini belirten Akçay, “Maalesef sadece piyasa katılımcılarının beklentileri bu yıl sonu öngörümüze yakınsamaya başladı. Hanehalkı, TCMB’nin ileriye dönük politika yönlendirmelerine karşı nispeten daha az duyarlı ve manşet enflasyonda belirgin düşüş eğilimi görene kadar karamsar tarafta kalmayı tercih etmekte” dedi.

Ekonomistler enflasyonun 12 ay sonra yüzde 30’a gerileyeceğini öngörürken TCMB’nin güncel anketinde Temmuz için hanehalkının beklentisi yüzde 72 , firmaların ise yüzde 55 ile piyasanın çok üzerinde yer alıyor.

“Fiyat belirleyici role sahip olmaları nedeniyle özellikle firmaların enflasyon beklentilerinin, Merkez Bankası tahmin aralığına yakınsaması enflasyonu düşürmek için gereken ekonomik yavaşlamanın dozu üzerinde belirgin bir etkiye sahip” diyen Akçay, “Firmaların fiyatlama ve bütçe süreçlerinde, TCMB’nin tahminleri ne kadar çok gösterge olarak kullanılırsa, enflasyon hedeflerimize ulaşmanın üretim ve istihdam üzerindeki maliyeti o kadar az olur” ifadelerini kullandı.

Akçay, “Beklentiler sıkı duruşumuza ne kadar duyarsız ve tepkisiz kalırsa, dezenflasyon politikasının üretim ve istihdam açısından maliyeti de o kadar yüksek olacaktır” dedi.

“Enflasyon, Temmuz’da beklentilerden yüksek gerçekleşebilir”

Haziran ayında aylık enflasyonun ana eğiliminin yaklaşık yüzde 2’ye düştüğünü belirten Akçay, vergi ve yönetilen fiyatlardaki ayarlamaların Temmuz’da aylık enflasyona 1,5 puan ilave katkı yapacağını söyledi ve şöyle devam etti: “Bu da, Temmuz ayında piyasa katılımcıları tarafından beklenen enflasyondan daha yüksek bir gerçekleşme olması ihtimalini artırıyor.”

TCMB’nin piyasa katılımcıları anketindeki Temmuz ayı TÜFE beklentisi yüzde 2,77 seviyesinde ancak bazı ekonomistler bu ay TÜFE’nin yüzde 3,5-4 arasına yükselebileceğini öngörüyorlar.

Akçay önümüzdeki dönemde de, aylık enflasyonda her iki yönlü “sürpriz” yaşanabileceğini ancak bu ana eğilimde bir değişiklik yaratmadığı sürece bunun ani bir tepki verilmesini “gerektirmeyeceğini” söyledi.

Rezervlerdeki iyileşme ve TL mevduata artan talebin, kur korumalı mevduattan çıkışı hızlandırma konusunda “güven artırdığını” söyleyen Akçay, “Rezerv biriktirme sürecimiz, yabancı girişlerinin güçlü ve dalgalı olduğu bir ortamda düz bir çizgide ilerlemiyor” dedi. Akçay, TCMB’nin günlük olarak “teyakkuzda olduğu” bir koridor politikası uygulamadığını ifade etti.

Akçay bankalarla gerçekleştirilen swapları sonlandırarak aktarım mekanizmasının işlevselliğini artırdıklarına da dikkat çekti ve şöyle dedi: “Kredi büyümesi kısıtları, biz para politikasındaki sıkı duruş ile enflasyon beklentilerini çıpalarken, aşırı kredi büyümesi önünde sigorta işlevi görüyor.”

“Temel politika aracımız politika faizidir” diyen Akçay, yapısı gereği tamamlayıcı nitelikte olan makroihtiyati tedbirlerin avantajının ise “anlık etki” olduğunu belirtti. Akçay “para politikasının yerini almış bankacılık sistemi regülasyonları”nın azaltıldığı ve sadeleştirildiğini de belirtti.

Paylaşın

Merkez Bankası Rezervlerinde Ilımlı Yükseliş

19 temmuz ile biten haftada Merkez Bankası’nın (TCMB) brüt rezervleri 153,9 milyar dolar seviyesine yükseldi. Bankanın bir önceki hafta brüt rezervleri 153,8 milyar dolar düzeyindeydi.

Haber Merkezi / Aynı hafta Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 60,9 milyar lira düştü. Böylelikle kur korumalı mevduatlar zirveyi gördükten sonra 1,88 trilyon liraya geriledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 19 temmuz ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Açıklanan verilere göre, 153,8 milyar dolar olan brüt rezervler 153,9 milyar dolara çıktı.

Net rezervler ise 47,7 milyar dolardan 48,2 milyar dolar düzeyine yükseldi. Swap hariç net rezervler de 22,9 milyar dolara çıktı. Bir önceki hafta swap hariç net rezervler 22,2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 19 temmuz haftası itibariyle kur korumalı mevduatlar 60,9 milyar TL düştü. Böylelikle kur korumalı mevduatlar zirveyi gördükten sonra 1,88 trilyon liraya geriledi.

Aynı hafta bankacılık sektörün kredi hacmi 13 trilyon 957 milyar 58 milyon liradan 13 trilyon 915 milyar 501 milyon liraya geriledi. Sektörde toplam mevduat ise bankalar arası dahil, geçen hafta 74 milyar 128 milyon lira artarak 16 trilyon 747 milyar 35 milyon liraya çıktı.

Tüketici kredilerinin tutarı, 19 Temmuz itibarıyla 11 milyar 431 milyon lira düşüşle 1 trilyon 729 milyar 272 milyon liraya geriledi. Söz konusu tutarın 448 milyar 389 milyon lirası konut, 87 milyar 406 milyon lirası taşıt ve 1 trilyon 193 milyar 477 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Bu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 13 milyar 736 milyon lira artarak 1 trilyon 734 milyar 887 milyon liraya çıktı.

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 1,6 azalışla 1 trilyon 461 milyar 786 milyon liraya düştü. Bireysel kredi kartı alacaklarının 518 milyar 404 milyon lirasını taksitli, 943 milyar 381 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduatta Altı Ayın En Sert Düşüşü

19 temmuz ile biten haftada Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 60,9 milyar lira düştü. Böylelikle kur korumalı mevduatlar zirveyi gördükten sonra 1,88 trilyon liraya geriledi.

Haber Merkezi / Aynı hafta Merkez Bankası’nın (TCMB) brüt rezervleri 153,9 milyar dolar seviyesine yükseldi. Bankanın bir önceki hafta brüt rezervleri 153,8 milyar dolar düzeyindeydi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 19 temmuz haftası itibariyle kur korumalı mevduatlar 60,9 milyar TL düştü. Böylelikle kur korumalı mevduatlar zirveyi gördükten sonra 1,88 trilyon liraya geriledi.

Aynı hafta bankacılık sektörün kredi hacmi 13 trilyon 957 milyar 58 milyon liradan 13 trilyon 915 milyar 501 milyon liraya geriledi. Sektörde toplam mevduat ise bankalar arası dahil, geçen hafta 74 milyar 128 milyon lira artarak 16 trilyon 747 milyar 35 milyon liraya çıktı.

Tüketici kredilerinin tutarı, 19 Temmuz itibarıyla 11 milyar 431 milyon lira düşüşle 1 trilyon 729 milyar 272 milyon liraya geriledi. Söz konusu tutarın 448 milyar 389 milyon lirası konut, 87 milyar 406 milyon lirası taşıt ve 1 trilyon 193 milyar 477 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Bu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 13 milyar 736 milyon lira artarak 1 trilyon 734 milyar 887 milyon liraya çıktı.

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 1,6 azalışla 1 trilyon 461 milyar 786 milyon liraya düştü. Bireysel kredi kartı alacaklarının 518 milyar 404 milyon lirasını taksitli, 943 milyar 381 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 19 temmuz ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Açıklanan verilere göre, 153,8 milyar dolar olan brüt rezervler 153,9 milyar dolara çıktı.

Net rezervler ise 47,7 milyar dolardan 48,2 milyar dolar düzeyine yükseldi. Swap hariç net rezervler de 22,9 milyar dolara çıktı. Bir önceki hafta swap hariç net rezervler 22,2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti.

Paylaşın

Türkiye’de Enerji Yoksulluğu Artıyor

Elektrik yardımı yapılan yoksul hane sayısı yıldan yıla artarken bu artış seçim yılı olan 2023 yılında yüzde 61 ile en yüksek seviyesine çıktı. Geçen yıl yaklaşık 4 milyon 379 bin haneye elektrik yardımı yapıldı.

18 Ocak 2022 tarihinde Cumhurbaşkanlığı makam onayı ile yoksul hanelere doğal gaz yardımı yapılması kararlaştırıldı. 2022 yılında 690 bin 30 haneye toplam 516 milyon 700 bin lira, 2023’te ise 166 bin 666 haneye toplam 117,5 milyon liralık doğal gaz yardımı yapıldı.

14 Mayıs seçimlerinden hemen önce 1 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 1 Mayıs 2024 tarihine kadar ayda 25 metreküp karşılığı doğalgazın tüm konutlara ücretsiz verilmesi yoluna gidildi. Kömür yardımından yararlanan hanelerin sayısı ise 2022 yılında 2 milyonu geçerken, 2023’te yaklaşık 1 milyon 896 bin haneye bu yardımın verildiği öngörülüyor.

Türkiye’de özelleştirmeler ve dışa bağımlılığın etkisiyle fiyatlar yükselirken enerji yoksulluğu artıyor. Rakamlar enerji yoksulluğunun daha da artacağını gösteriyor. TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın Türkiye’nin Enerji Görünümü 2024 Raporu Türkiye’de enerji yoksulluğunun vardığı boyutları ortaya koydu.

DW Türkçe’den Pelin Ünker‘in aktardığı Raporun Prof. Dr Seyhan Erdoğdu imzalı “Türkiye’de Enerji Yoksulluğu 2023” bölümüne göre; 2021 yılında Türkiye’de evini yeterince sıcak tutamayan hanelerin oranı yüzde 20,5 ile AB ortalamasının üç katına yakın.

Aynı yıl Türkiye’de enerji hizmetleri fatura ödemelerinde gecikmeler yaşayan hanelerin oranı ise yüzde 24,5 ile AB ortalamasının 3,8 katını buluyor. Göreli yoksulların yarıya yakını (yüzde 44,5) kışın yeterince ısınmayan evlerde yaşarken yüzde 42,8’ i de elektrik ve doğal gaz faturalarını ödemekte zorluk çekiyor. Bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 16.

Rapora göre enerji yoksulluğuna ilişkin karşılaştırmalı veriler AB ülkelerine kıyasla Türkiye’deki enerji yoksulluğunun ne kadar yaygın ve derin olduğunu gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri de Türkiye’deki enerji yoksulluğunu teyit ediyor.

TÜİK’in kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ını baz alarak belirlediği yıllık 35 bin 24 liralık yoksulluk sınırına göre yoksul sayısı önceki yıla göre 188 bin artarak 18 milyon 219 bine çıkarken, bu kişilerin yüzde 42,2’si evinin ısınma ihtiyacını ekonomik olarak karşılayamıyor.

Türkiye genelinde evinin ısınma ihtiyacını karşılayamayan hanelerin oranı ise yüzde 19,5. Öte yandan TÜİK’in yoksul sayısında baz aldığı gelir düzeyleri aylık yaşam maliyetlerinin oldukça altında.

Enerji yoksulluğu, sahip olunan gelir düzeyi ile enerji hizmetlerinin ve ürünlerinin, ısıtma, soğutma, aydınlatma, yemek pişirme, ev aletlerini ve bilgi teknolojisini kullanma gibi temel sosyal ve maddi ihtiyaçlar için gerekli olan düzeyde ve kalitede satın alınamamasını ifade ediyor.

Türkiye 2021 yılını yüzde 36’lık bir yıllık enflasyonla kapatmıştı. Enflasyon şimdi ise bunun iki katı düzeyinde. Enerji fiyatlarındaki yıllık artış haziran itibarıyla yüzde 30,41’e ulaşırken fiyatlardaki artış tüketici enflasyonuna (TÜFE) da yansıyor.

Haziranda yıllık TÜFE yüzde 72 civarında gerçekleşirken elektrik ve doğal gaz fiyatlarını da içeren konut grubunda yıllık artış yüzde 94,72 oldu. Buna karşın asgari ücrete yıl başından bu yana zam yapılmadı. Memur ve emekliye yapılan zam da enflasyonun altında kaldı.

Fiyat artışları karşısında reel gelirler erirken hükümet enerji yoksulluğuna karşı çözümü ise sosyal yardımlarda arıyor.

Makine Mühendisleri Odası’nın raporunda, Avrupa Birliği’nin oluşturduğu stratejiye değinilerek enerjiye erişimin temel bir insan hakkı olduğunun dünyada giderek daha fazla kabul görmeye başladığına işaret ediliyor. Rapora göre Türkiye ise bu konuya stratejik bir yaklaşımdan uzak.

“Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ya da makam onayı ile uygulamaya sokulan enerji yardımları, kamuoyuna bir insan hakkı ya da sosyal hak olarak değil Cumhurbaşkanının şahsi kararı ile verilen yardımlar gibi sunuluyor” denilen raporda enerji yardımlarına ilişkin ayrıntılı verilerin açıklanmadığına, yardımların özellikle genel ve yerel seçimler öncesi geniş emekçi kesimlerin geçim krizine karşı artan tepkilerini önlemek için gündeme alındığına işaret ediliyor.

Elektrik yardımı ve doğal gaz desteği

Rapora göre elektrik yardımı yapılan yoksul hane sayısı yıldan yıla artarken bu artış seçim yılı olan 2023’te yüzde 61 ile en yüksek seviyesine çıktı. Geçen yıl yaklaşık 4 milyon 379 bin haneye elektrik yardımı yapıldı. Yardım yapılan bu hanelerde yaşayanların sayısı toplamda 13 milyon 750 bini buluyor. Veriler yoksulların yüzde 75’ine elektrik yardımının ulaştığını gösteriyor.

Yoksul hanelere elektrik yardımı 31 Mart 2019 seçimlerinden hemen önce 29 Şubat 2019’da yayınlanan Cumhurbaşkanı kararıyla başlatıldı; 2019’da 1,3, 2020’de 1,6, 2021’de 1,8, 2022’de 2,7 milyon haneye elektrik yardımı yapıldı.

Son yıllarda hanelerin doğalgaz kullanımı yaygınlaştıkça doğalgaz yoksulluğu da yakıcı bir sorun haline gelirken 18 Ocak 2022 tarihinde Cumhurbaşkanlığı makam onayı ile yoksul hanelere doğal gaz yardımı yapılması kararlaştırıldı. 2022 yılında 690 bin 30 haneye toplam 516 milyon 700 bin lira, 2023’te ise 166 bin 666 haneye toplam 117,5 milyon liralık doğal gaz yardımı yapıldı.

Ayrıca doğalgaz ödemelerini karşılamakta zorlanan hane sayısının yoksul olarak tanımlanan hanelerden çok daha fazla olması nedeniyle 14 Mayıs seçimlerinden hemen önce 1 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 1 Mayıs 2024 tarihine kadar ayda 25 metreküp karşılığı doğalgazın tüm konutlara ücretsiz verilmesi yoluna gidildi.

Kömür yardımından yararlanan hanelerin sayısı ise 2022 yılında 2 milyonu geçerken, 2023’te yaklaşık 1 milyon 896 bin haneye bu yardımın verildiği öngörülüyor.

Kömür yardımından 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu kapsamındaki sosyal güvencesi olmayan ihtiyaç sahibi haneler veya sosyal güvencesi olan ancak hane içinde kişi başına düşen aylık geliri net asgari ücretin 1/3’ünden (2024 yılı için 5.667,37 TL) az olan haneler faydalanabiliyor.

Türkiye’nin elektrik üretiminin sadece yüzde 14,3’ü kamunun elinde. Makine Mühendisleri Odası’nın raporuna göre elektrik dağıtım özelleştirmelerinin tamamlandığı 2013 sonundan 2023 yılı sonuna kadar geçen 10 yıllık süre içinde tek terimli tek zamanlı (TTTZ) elektrik enerjisinin vergiler dahil faturaya yansıyan tarife fiyatları, düşük kademe mesken abonelerinde yüzde 320, yüksek kademe mesken abonelerinde yüzde 530 arttı.

Artış ilk kademedeki alçak gerilim (AG) ticarethane abonelerinde yüzde 863, yüksek kademe ticarethane (AG) abonelerinde yüzde 1184, sanayi (AG) abonelerinde yüzde 1393, tarımsal sulama (AG) abonelerinde yüzde 757 oldu.

Rapora göre elektrik özelleştirmeleri ile sağlanan rekabet iddia edildiği gibi tüketiciye fayda sağlamadı. Özelleştirmelerin ardından fiyatlar sürekli yükselirken bu artışlardan etkilenen abone sayısının da artması nedeniyle enerji yoksulluğu her geçen gün artıyor.

Makine Mühendisleri Odası bu nedenle toplumsal faydayı önceleyen, üretimde birincil kaynak dahil olmak üzere bütüncül ve merkezi bir kamusal planlama ve kamu hizmeti anlayışını içeren enerji politikalarının geciktirilmeksizin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Elektrik üretiminde, sanayide ve konutlarda temel bir enerji kaynağı olarak kullanılan doğal gazın yüzde 98’i ise ithal ediliyor. Yüksek enerji fiyatları Türk lirasının dolar karşısındaki değer kaybıyla birleştiğinde tahribat artıyor.

Türkiye’nin toplam enerji arzında dışa bağımlılığı, 1990’da yüzde 52 iken, 2002 yılında yüzde 68, 2010’da yüzde 70 ve 2015 yılında yüzde 76’ya kadar yükseldi. Son yıllarda özellikle güneş, rüzgar ve jeotermaldeki artış ile 2020’de yüzde 70’e, 2022’de yüzde 68’e geriledi.

Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) çalışmalarına göre, 2024 Ocak ayı sonu itibarıyla, 20,1 milyonu konut, 0,8 milyonu serbest tüketici olmak üzere 20,9 milyon doğal gaz abonesi bulunuyor. AKP, Mart 2019’da yapılan yerel seçimler öncesinde konutlar ve küçük işletmeler için doğal gaz tarifesinde yüzde 10 indirim uygulamıştı.

Rapora göre seçimlerden sonra yapılan zamla tarife aynı yıl için de yüzde 41,1 arttı, 2020’de korona etkisiyle fiyatlar aynı kalırken 2021’de konut aboneleri için yüzde 47,15 yükseldi. Zam furyası, 2022 içinde de devam etti. Bu dönemde doğalgaz satış fiyatları konutlar için yüzde 119,37 artırıldı.

Seçim yılı olan 2023’ün ilk dört ayında konut satış fiyatları aynı kalırken, Nisan 2023’de bütün konut tüketicilerine doğal gaz bedava temin edildi, 2024 Nisan sonuna kadar konut tüketicilerinin aylık 25 metreküp gaz tüketimi faturalandırılmadı. Ocak 2019 ile Mayıs 2024 arasındaki toplam artış ise yüzde 358 oldu. Aynı dönem TÜFE artışı yüzde 450 olarak gerçekleşti.

Makine Mühendisleri Odası, “popülist” olarak nitelediği tüm konutlara bedava doğal gaz politikasıyla yoksulluk sınırlarının altında yaşam savaşı veren milyonlarla zenginlerin aynı tutulduğunu, yoksul kesimler için ayrılması gereken kaynakların bu şekilde harcandığını savunuyor. Ayrıca, bu uygulama gerekçe gösterilerek TÜİK’in enerji fiyat artışları sıfırlandığını ve yılın ilk altı ayındaki TÜFE oranları düşük gösterilerek TÜFE endeksli ücret artışı taleplerinin önü kesildiğini hatırlatıyor.

Raporda doğal gaz fiyatları ile yapılan sosyal yardımları değerlendiren Endüstri Mühendisi Oğuz Türkyılmaz, Türkiye’de ortalama ücret haline gelen asgari ücrete yapılan sınırlı artışların yüksek fiyatlar karşısında hızla eridiğine işaret ediyor.

“Art arda gelen zamlar nedeniyle alım gücü hızla kaybolan ücretlerle insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmek de imkânsız” diyen Türkyılmaz, faturasını ödeyemeği için elektriği, gazı ve suyu kesilen konut sayısının yüz binlerle ifade edildiğini, enerji yoksullarına kamusal desteklerin de yetersiz olduğunu vurguluyor.

Bir ailenin aylık asgari elektrik tüketiminin 230 kilovat saat olduğunu belirten Türkyılmaz’ın verdiği bilgiye göre düşük gelirli ailelere yapılan elektrik yardımının üst sınırı ise 150 kilovat saatte kalıyor. Türkyılmaz, “Bu uygulama gözden geçirilmeli, hanede yaşayan kişi sayısından bağımsız olarak, tüm yoksul ailelerin aylık 240 kilovat saate kadar elektrik tüketimlerinin tamamı kamu tarafından karşılanmalı” diyor.

Bir konutun yıllık doğalgaz tüketiminin ise örneğin Ankara’da 1.164 metreküp olduğunu ifade eden Türkyılmaz, Mayıs 2024 satış fiyatı üzerinden bu tüketim için ödenecek miktarın 8 bin 404 lira olduğunu anlatıyor.

Düşük gelirli ailelere yapılacağı açıklanan 1.500-3.500 TL yardımın, yıl içinde hiç yeni zam yapılmasa bile ödenecek gaz bedelinin yalnızca yüzde 17,8 ila yüzde 41,6’sını karşıladığını belirten Türkyılmaz, “Bugün yardıma ihtiyaç duyan bir hanenin doğal gaz için ödeyeceği paranın yalnız bir kısmını karşılayan destek düşük ve yetersiz. Destek tutarı, yıllık gaz ihtiyacı olarak ödenecek gaz bedeline eşitlenmeli ve kapsamı tüm düşük gelirli aileleri kapsayacak şekilde genişletilmeli” ifadelerini kullanıyor.

Raporda ayrıca enerji girdileri ve ürünlerindeki yüksek vergilerin düşürülmesi, elektrik faturalarına eklenen kayıp/kaçak bedeli ve dağıtım şirketlerine ilave kazançlar sağlayan tüm kalemlerin iptal edilmesi, konutların temel ihtiyacı olan elektrik, doğal gaz, su ve iletişimin vergilerden muaf tutulması ve özelleştirme uygulamalarına son verilmesi çağrısı yapılıyor.

Paylaşın

Kredi Kartı Harcamaları Tavan Yaptı

Haziran ayı sonu itibarıyla kredi kartları ile gerçekleştirilen toplam ödeme tutarı yıllık yüzde 105 büyüme gösterdi, ancak işlem adedindeki büyüme hızı yüzde 21 ile borç yükündeki artışın oldukça gerisinde kaldı.

Kredi kartı borçları nedeniyle yasal işlem başlatılan kişi sayısında dikkat çeken bir artış gözlemlendi. 2024yılının ilk beş aylık döneminde 513 bin kredi kartı kullanıcısı borcundan dolayı yasal takibe alındı. Paralel olarak kredi kartı sayısı yüzde 66 büyüyerek 123.1 milyona ulaştı.

Kredi kartları ile geçinen vatandaş işlem adetlerini azaltsa da borç yükü katlanarak artıyor. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre, haziran ayı sonu itibarıyla kredi kartları ile gerçekleştirilen toplam ödeme tutarı yıllık yüzde 105 büyüme gösterdi, ancak işlem adedindeki büyüme hızı yüzde 21 ile borç yükündeki artışın oldukça gerisinde kaldı.

Kartlı ödemelerin 1 trilyon 56.8 milyar TL’si kredi kartları ile yapılırken, kredi kartı ile yapılan ödemelerde önceki yılın aynı dönemine göre büyüme oranı yüzde 105 oldu. Kartlı ödemelerin 887.8 milyon adedi kredi kartları ile yapılırken, kredi kartları ile yapılan ödeme adetlerinde büyüme oranı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oldu.

Haziran sonu itibarıyla toplam kartlı harcama adedi ile tutarlar arasındaki artış farkı da dikkat çekici boyutlara ulaştı. BKM verilerine göre kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlarla haziran ayında yapılan toplam ödeme tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 98 artarak 1 trilyon 267.6 milyar TL oldu. Ancak kartlı ödeme işlemlerinin sayısı aynı şekilde artmadı.

Kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlar ile haziran ayında yapılan toplam ödeme adedi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17 artarak 1.5 milyar adet oldu. Vatandaşın büyük ödemelerini kredi kartıyla yaptığı görüldü. Harcamaların işlem ortalamalarına bakıldığında, kredi kartlarından işlem başına ortalama yapılan harcama tutarı 1.190 TL olurken, banka kartlarında 336 TL ve ön ödemeli kartlarda da 222 TL harcama yapıldığı hesaplandı.

531 bin kişi yasal takibe düştü

Türkiye’de bireysel borçlar hızla artıyor ve kredi kartı sahipleri için durum giderek endişe verici hale geliyor. Kredi kartı borçları nedeniyle yasal işlem başlatılan kişi sayısında dikkat çeken bir artış gözlemlendi.

Sözcü’nün haberine göre, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre ocak-mayıs döneminde 513 bin kredi kartı kullanıcısı borcundan dolayı yasal takibe alındı. Paralel olarak kredi kartı sayısı yüzde 66 büyüyerek 123.1 milyona ulaştı.

Paylaşın

Türki­ye’deki Tekstil Şirketleri Mısır’a Taşınıyor!

Öz İplik İş Sen­dikası Başkanı Rafi Ay, fason üretim yapan Türk şirketlerin üretimle­rini Mısır’a kaydırdığını ve son 1 yılda Mısır’a gö­çen Türk üretici sayısının 130’a ulaştığını söyledi. Ay, 90 bin işçinin de teks­til sektöründen gitmek zorunda kaldığını ifade etti.

Rafi Ay, üretim şartlarının iyileştirilmemesi ve işçi haklarının sağlanmaması halinde fabrika göçünün daha da artacağa dikkat çekti. İşçi maaşlarıyla tasarruf yapılmayacağını söyleyen Ay, asgari ücrete ara zammın kaçınılmaz ha­le geldiğini vurguladı.

Hak-İş’e bağlı Öz İplik İş Sen­dikası Başkanı Rafi Ay, basında sansürün kaldırılı­şı ve basın bayramı olarak kutlanan 24 Temmuz dola­yısıyla gazetecilerle sohbet toplantısı düzenledi.

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in aktardığına göre; Ülkedeki ekonomik zorluklar nedeniyle sabit gelirlilerin zor günler geçirdiğini belirten Rafi Ay, “Bizden tasarruf istiyor­lar. Emekçiler bırakın tasarrufu 100 yıl önce gündemden kalkan karın doyurma ve barınma sorunuyla boğuşuyor. Biz karnımızı doyuramıyoruz, kiramızı ödeyemiyoruz” dedi.

Fason üretim yapan Türk şirketlerin üretimle­rini Mısır’a kaydırdığını ve son 1 yılda Mısır’a gö­çen Türk üretici sayısının 130’a ulaştığını bildiren Rafi Ay, 90 bin işçinin de teks­til sektöründen gitmek zorunda kaldığını ifade etti.

Asgari ücrete ara zam yapılması gerektiğinin altını çizen Rafi Ay, sendikacı­lığın önünde ciddi engel­ler çıkarıldığını anlatırken işçilerin eylemler için harekete hazır olduğunu, konfederasyonlardaki değerlendirmelerin ardın­dan görevin sendikalara düşebileceğini söyledi.

Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması gere­kirken yükün çalışanlara yüklendiğini söyleyen Rafi Ay, “Kazan­cımızla vergi arasındaki fark yüzde 115. Asgari ücret artarken vergi dilimleri artırılmadı, bizden daha çok vergi almak için makas daraltıldı. Eskiden son 2 ayda ikinci vergi dilimine gi­rerdik, şimdi nisandan itibaren ikinci dilime, eylülden sonra da üçüncü dilime giriyoruz. E biz çok kazanmıyoruz ki” dedi.

Paylaşın

HSBC, Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 44,6’ya Çekti

HSBC, daha önce yüzde 48,0 ve yüzde 29,0 olan 2024 sonu ve 2025 sonu enflasyon beklentilerini sırasıyla yüzde 44,6 ve yüzde 27,7 olarak revize etti. Yıl sonu dolar beklentisini de 36 lira seviyesine çekti.

The Hongkong and Shanghai Banking Corporation’ın Türkiye iştiraki HSBC, Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeleri değerlendirdiği son raporunu yayınladı.

Gazete Pencere‘nin aktardığı raporda. “Daha sıkı para ve/veya maliye politikası enflasyonda daha hızlı bir düşüşe ve dış açıkta daha hızlı bir iyileşmeye yol açabilir, ancak politika yapıcıların ekonomiyi yumuşatmak için daha kademeli bir makro ayarlamayı tercih ettiğini düşünmeye devam ediyoruz. Büyüme tahminimiz 2025 yılı için değişmeyerek yüzde 3,6’da kaldı” dedi.

Haziran ayı TÜFE’nin hem manşet hem de çekirdek enflasyon için temel aylık fiyat artış hızının (mevsimsellikten arındırılmış, 3mma) yavaşlaması nedeniyle beklenenden daha düşük gerçekleştiğini belirten HSBC, daha önce yüzde 48,0 ve yüzde 29,0 olan 2024 sonu ve 2025 sonu TÜFE beklentilerini sırasıyla yüzde 44,6 ve yüzde 27,7 olarak revize etti.

HSBC raporda, “Para politikasına ilişkin baz senaryomuz yıl boyunca faiz oranlarının değiştirilmemesi yönündedir. Tahminlerimize göre reel politika faizi Kasım ayından itibaren önemli ölçüde pozitif olacak, ancak şimdilik 4. çeyrekte başlayacak faiz indirimlerinin bir miktar erken olabileceğini düşünmeye devam ediyoruz. Yüksek enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarındaki bozulma, enflasyon görünümüne ilişkin yukarı yönlü risklerin temel kaynakları olmaya devam etmektedir” değerlendirmesini yaptı.

Hükümetin altın ithalatını sınırlama kararının etkili olduğunu ve altın ithalatı yılın ilk beş ayında yıllık bazda yüzde 54 oranında düştüğünü hatırlatan HSBC, “Çekirdek ithalat şu ana kadar daha dirençli seyretti. Yine de yakın zamanda 2024-25 cari açık tahminlerimizde küçük bir aşağı yönlü revizyon yaptık” dedi.

“TL’nin cazibesini daha da artıracağına inanıyoruz”

Raporda, “TL konusunda yapıcıyız. Para birimi için düşük enflasyon reel faizler kanalıyla destekleyici olmaktadır. Şimdiye kadar, yükselen nominal faiz oranları, reel faizleri artırma ve dolarizasyon sürecini destekleme konusunda ağır bir iş yapmak zorundaydı. Bundan böyle reel faizlerin pozitif dinamiği enflasyondaki düşüşten kaynaklanabilir. Reel faizlerin 2024 yılı sonuna kadar önemli ölçüde pozitif hale gelebileceğine ve TL’nin cazibesini daha da artıracağına inanıyoruz. Dolar/TL’yi yılsonunda 36,0 seviyesinde görüyoruz” ifadeleri yer aldı.

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizine Dokunmadı

Merkez Bankası (TCMB), piyasaların beklediği gibi politika faizini bu ayda sabit tuttu. Banka, mart ayında politika faizini, 500 baz puan artışla yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltmişti.

Haber Merkezi /Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, sıkı politika duruşuna devam edileceği vurgulanarak, “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” denildi.

Temmuz ayı faiz kararı öncesinde, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, enflasyondaki düşüş beklentisinin hedeflerine “yakınsadığını” belirterek, dezenflasyon sürecinin önümüzdeki aylarda daha da belirginleşeceğini ifade etmişti.

Merkez Bankası (TCMB), Haziran’da 650, Temmuz’da 250, Ağustos’ta 750, Eylül’de 500, Ekim ve Kasım aylarında da 500’er, Aralık ve Ocak aylarında 250’şer olmak üzere son 8 toplantıda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

Şubat ayındaki yılın ikinci faiz kararında faizin sabit tutulması ile toplam 3 bin 650 baz puan faiz artış serisi devam etti. Mart ayında faiz 500 baz puan arttırılarak politika faizi yüzde 50’ye çıkarıldı. Nisan ve Mayıs ayında ise politika faizi sabit tutuldu. Merkez Bankası, son bir yılda 4 bin 150 baz puanlık faiz artışı yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50 düzeyinde sabit tutma kararı aldı.

Merkez Bankası (TCMB) tarafından karara ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50’de sabit tutulmasına karar vermiştir.

Haziran ayında aylık enflasyonun ana eğilimi belirgin bir zayıflama kaydetmiştir. Öncü göstergeler temmuz ayında aylık enflasyonun, para politikasının görece etki alanı dışında kalan yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları ile işlenmemiş gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler neticesinde geçici olarak artacağına işaret etmektedir. Buna karşın, ana eğilimdeki yükselişin nispeten sınırlı kalacağı öngörülmektedir.

Yakın döneme ilişkin göstergeler yurt içi talebin, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşlamaya devam ettiğini teyit etmektedir. Hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları enflasyonist baskıları canlı tutmaktadır. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının öngörüler ile uyumunu yakından takip etmektedir.

Parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Kurul, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelemiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon sürecini güçlendirecektir.

Kredi büyümesi ve kompozisyonu göz önünde bulundurularak makro finansal istikrarı ve parasal aktarım mekanizmasını destekleyecek şekilde yabancı para kredilere yönelik ek önlemler alınmıştır. Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenmeye devam edilecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları, gerektiğinde çeşitlendirilerek etkin şekilde kullanılacaktır.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.”

Paylaşın

Tüketicinin Ekonomiye Güveni Yılın En Düşük Seviyesinde

Haziran ayında 78,3 olan tüketici güven endeksi temmuz ayında yüzde 3,1 oranında azalarak 75,9’a oldu. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tüketici Güven Endeksi Temmuz 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Haziran ayında 78,3 iken Temmuz ayında yüzde 3,1 oranında azalarak 75,9 oldu.

Alt endekslerden, mevcut dönemde hanenin maddi durumu yüzde -5,4 azalışla 60,4, gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi yüzde -4,2 azalışla 75,9’a, gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi yüzde -7,0 azalışla 70,8 seviyesine geriledi. Gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi yüzde 2,6 artışla 96,5 seviyesine yükseldi.

Tüketici güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Tüketici güven endeksi, aylık tüketici eğilim anketi ile tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ile gelecek dönem beklentileri, harcama ve tasarruf eğilimleri ölçülmektedir.

Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Tüketici eğilimine ilişkin endekslerden, tüketimin finansmanı amacıyla borç kullanma ihtimali endeksinin artması iyimser durumu, azalması ise kötümser durumu göstermektedir.

Benzer şekilde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin düşünce ve beklenti endekslerinin artması tüketici fiyatlarında düşüş düşüncesini/beklentisini, azalması ise tüketici fiyatlarında artış düşüncesini/ beklentisini göstermektedir. İşsiz sayısı beklentisi endeksinin artması işsiz sayısında azalma beklendiğini, endeksin azalması ise işsiz sayısında artış beklendiğini ifade etmektedir.

Paylaşın

Tatilciden Sonra Turizmci De Yunanistan’a Kaçtı

Yunanistan’da turist sayısı ve geliri rekorlar kırarken, Türkiye’den giden turistlerde bu rekorlara önemli katkıda bulunuyor. 2024 yılı sonu itibarıyla Türkiye’den Yunanistan’a giden turist sayısının 1,2 milyonu bulması bekleniyor.

Yunanistan’a bağlı adalara turist taşıyan feribotların hareket ettiği Ayvalık ve diğer Ege ilçelerinde uzun kuyrukların oluşmasına sebep olurken, müşterisinin peşinden Türk işletmecilerin de Yunan adalarına yönelmesi dikkat çekiyor. Adalarda çok sayıda Türkçe isimli tabelanın yanı sıra, garsonların da Türk olması dikkat çekiyor.

Kapıda vize uygulaması sebebiyle son dönemde Yunan adaları Türk turistlerin akınına uğradı. Bu gidişte ülkemizin Bodrum, Çeşme, Alaçatı gibi tatil yörelerindeki fahiş fiyatlar da etkili oluyor. Bu durumdan ülke turizmi olumsuz etkilenirken, Yunanistan’da turist sayısı ve geliri bakımından rekorlar kırılıyor. Üstelik Türk turistler bu rekorlara önemli katkı sağlıyor.

Yunan adalarına turist taşıyan feribotların hareket ettiği Ayvalık ve diğer Ege ilçelerinde uzun kuyrukların oluşmasına sebep olurken, müşterisinin peşinden Türk işletmecilerin de Yunan adalarına yönelmesi dikkat çekiyor. Adalarda çok sayıda Türkçe isimli tabelanın yanı sıra, garsonların da Türk olması dikkat çekiyor.

Bodrum’da turizmcilik yapan ve ismini açıklamak istemeyen bir işletmeci “Daha bu yıl 2 işletmecinin kiralama yoluyla orada işletmecilik yapmaya başladığını biliyorum. Önce işletmecilikli başlayıp şartları sağlayınca satın alma yapmayı amaçlıyordu” dedi.

Yunanistan, 2023 yılında 32 milyon 735 bin turist ağırlayıp 21 milyar dolar gelir elde etti. Yunanistan Turizm Konfederasyonu (SETE) verilerine göre 2024’ün ilk 3 ayında Yunanistan’a giden turist sayısı, 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 15,7 artarak 2 milyon 840 milyon oldu.

2023 yılının tamamında Türkiye’den Yunanistan’a 1 milyona yakın turist gitti. Sadece bayram döneminde Yunan adalarına giden turist sayısı 26 bini geçti. 2024 yılı sonu itibarıyla toplam Türk turist sayısının 1,2 milyonu bulması bekleniyor.

Tatilci rotayı değiştirdi

Bodrum ve Çeşme gibi bölgelerdeki yüksek fiyatlar yerine vatandaşlar daha uygun fiyatlı olan Avşa adası, Erikli, Enez, Gelibolu, Ayvacık, Asos, Ayvalık, Erdek, Sarımsaklı, Silifke ve Alanya gibi yerlere rağbet gösteriyor. Turizm acentesi Erkan Aydın “Bırakın yerli turisti, yabancılar bile artık Bodrum, Çeşme gibi merkezleri pahalı buluyor. Onlar da Alanya, Balıkesir, Çanakkale bölgelerine yöneldi” dedi.

Türkiye Gazetesi’nin haberine göre, gurbetçi de yüksek fiyatlardan şikâyetçi. 2021 yılında Türkiye’ye gelerek 3 bin Euro bozduran bir gurbetçi, ailesiyle 10 gün rahat tatil yaparken, bu yıl 6 bin Euro bozdurduğu hâlde yetmediğini, sosyal medya hesaplarından paylaşınca çok sayıda gurbetçinin “Kendi ülkemizde kandırılıyoruz” yorumları da dikkat çekmişti.

Paylaşın