Karabey Aydoğan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1957 yılında Sivas’ın Zara İlçesi Taşgöze Köyü’nde dünyaya gelen Karabey Aydoğan, Van Alpaslan İlköğretmen Okulu’nu bitirdi 1975 yılında Şişli Siyasal Bilimler Yüksekokulu’na girmiş daha sonra kurumun adı değişmiş ve kendisi 1979 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu.

1975’te Kars’ın Selim ilçesine bağlı Başköy’e ilkokul öğretmeni olarak atanmıştır ve aynı yıl bu görevden ayrılmıştır. Öğrencilik yıllarında Dostlar Korosu’nda türkü söyleyip konserlere katılmıştır. Ruhi Su’nun öğrencisi olmuştur. Halk türküleri koroları ve çocuk koroları çalıştırmıştır.

1980-1987 tarihleri arası Bursa’nın köylerinde 8 yıl kadar öğretmenlik yapmıştır. 1989-1993 yıllarında Kâğıthane Belediyesi’nde Hesap İşleri Müdürü olarak görev yapmıştır. 1993-1996 yılları arası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Müdürü, 1996-2005 yılları arasında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası Müdürü olarak çalışmıştır.

Karabey Aydoğan’ın yayımlanmış çalışmaları: Çok Sesli Müzik Tarihimiz Işığında Kent Orkestrası ve Belediye Bandosu, Bandolar için Marşlar (H. Ferhat Dalyancı ile birlikte, 8 cilt), Ruhi Su Türküleri, Bir Köy Sağlık Memurunun Anıları (Şefika Kamçez ile birlikte), Âşık Sefil Mustafa, Arifiye Köy Eğitmenleri Tarihi, Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü.

Paylaşın

Refik Halit Karay Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Mart 1888 yılında İstanbul’un Beylerbeyi Semti’nde dünyaya gelen Refik Halit Karay, 18 Temmuz 1965’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Refik Halit, kışları Vezneciler’de Şemsü’l-Maarif Mektebi’ne; yazları da Göztepe’deki Taş Mekteb’e devam etti. On iki yaşında Galatasaray Lisesi yatılı kısmına verildi. Okulun son sınıfındayken verilen disiplin cezasına kızarak okuldan ayrıldı.

Dışarıdan lise olgunluk sınavına girerek 1907’de mezun odu ve aynı yıl içinde Hukuk Mektebi sınavını kazanarak buraya kaydoldu. 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilince bu okulu ikinci sınıftan terk etti ve gazeteciliğe başladı. Ailesinin ticaretle uğraşmasını istediği Refik Halit, Servet-i Fünûn gazetesinde geçici olarak işe başladı. Para almadan tercümeler yaptığı bu gazetede Fransızcadan yaptığı kısa çeviriler yayınlandı. Oradan Tercüman-ı Hakikat gazetesine geçen Refik Halit henüz yirmili yaşların başında iken bu gazetede makaleler yazmaya başladı.

Bunu, Muhit, Resimli Kitap, Kalem, Alem gibi mecmualarda kaleme aldığı yazıları ve hikâyeleri takip etti. Bu yazıları içinde en çok mizahi yazıları ilgi gördü. Bu yazılarında Refik Halit isminin yanında “R.H, Rehak, Aydede, Kirpi, Kirpi-i Nâtüvan, Mübeccel Halid, Vak’anüvis” gibi imzalar da kullandı. Bu arada özellikle Tercüman-ı Hakikat gazetesindeki yazılarının gördüğü ilgiden aldığı cesaretle Son Havadis ismiyle bir de gazete çıkaran Refik Halit, bu teşebbüsünde başarısız oldu ve on beş sayı sonunda gazeteyi kapatmak zorunda kaldı.

Avrupa’daki edebî topluluklara özenen, edebiyata meraklı gençlerin oluşturduğu Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Refik Halit, birçoğu Galatasaray Lisesi’nden arkadaşı olan bu topluluğun hazırladığı beyannameye imza attıysa da daha sonra Servet-i Fünûn’un devamı ve Fransız edebiyatının sahte ve noksan bir taklidi olarak gördüğü; bu hareketten ayrıldı. “Beni onlardan ayıran esas sebep lisan farklılığıdır” diyeceği Fecr-i Âti toplantılarından tek kazancı, sonraki yıllarda sanatı üzerinde etkili olan Yakup Kadri’yi tanıması oldu.

Refik Halit’in genç yaşta tanınması, Kalem, Cem ve Şehrah isimli mizah dergilerinde “Kirpi” mahlasıyla yazdığı siyasi mizah yazıları sayesinde oldu. Bu yazılarında zaman zaman hükümetin doğru bulmadığı uygulamalarını eleştirdiği için İttihat ve Terakki tarafından muhalif olarak görüldü. Bu durum 1911’de kurulan Hürriyet ve İtilâf Fırkası mensuplarının hükümetin muhalifi olarak gördükleri Refik Halid’e sempati ile bakmalarına sebep oldu. Sadrazam Şevket Paşa’nın vurulması olayı bahane edilerek 1913’de Sinop’a sürgün edildi.

Burada oldukça rahat olan Refik Halit, tavır ve davranışlarının beğenilmesinden dolayı Sinop Mutasarrıfı Müştak Bey’in takdirini kazandı. Müştak Bey, Refik Halit’in affedilmesi için Cemal Paşa’dan istekte bulunsa da bu istek kabul edilmedi ve 1916’da bu sefer Çorum’a gönderildi. Kendini ziyarete gelen annesi burada salgın olan bir hastalığa yakalanıp ölünce naklini Ankara’ya istedi. Sinop’ta kendisi gibi sürgün bulunan Celal Paşa’nın kızı Nazıma Hanım’la nikâhlanan yazar, evlenme fırsatını Ankara’da buldu.

Ankara’nın suyu ve havası kendisine iyi gelmeyince o yıl Ankara’da yaşanan büyük yangını bahane ederek Bilecik’e gönderilmesini talep etti. Bu isteği kabul edildi. Buradan İstanbul’a dostu Celal Sahir’in isteği üzerine gönderdiği hikâye Türk Yurdu’nda R.H imzasıyla yayınlandı. Bu hikâyede kullandığı dili çok beğenen Ömer Seyfettin ondan Yeni Mecmua’da yayımlanmak üzere başka hikâyeler istedi. Ziya Gökalp’in de araya girmesiyle ilk sürgünü sona eren ve İstanbul’a dönen yazar, Yeni Mecmua’nın yazarları arasına katıldı.

Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliği yaptı. Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayımladı. Damat Ferit Paşa’nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katıldı. Ali Kemal’in Maarif Nazırlığına getirilmesiyle birlikte 1918’de Sabah gazetesinin başmuharriri oldu. Bu gazeteden Damat Ferit Paşa Hükümetini açıkça destekleyen yazılar yazdı. 1919’da Posta ve Telgraf Umum Müdürü oldu. Aynı yıl Ali Rıza Paşa’nın vekiller heyeti başkanı olduğu ilk hükümetin kurulmasıyla bu görevinden istifa etti. Bir süre Alemdar Gazetesi’nde “Aydede” takma adıyla yazılar yazdı.

1920’de IV. Damat Ferit Paşa Hükumeti kurulunca tekrar Posta Telgraf Umum Müdürü oldu. Damat Ferit Paşa aleyhinde konuştuğu gerekçesiyle azledildi. Bir Süre Peyam-ı Sabah’ta yazılar gönderdi. 1922’de yayınına başladığı Aydede isimli mizah dergisini doksan sayı çıkardı. İstanbul’un düşman işgalinden kurtarılmasından sonra Ali Kemal’in linç edilerek öldürülmesi üzerine aynı durumun bir daha yaşanmaması için hazırlanan “Yüz Ellilikler Listesi”ne Refik Halit’in de ismi dahil edildi. Bu listeye alınması, Posta Telgraf Umum Müdürlüğü sırasında Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükümeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükümetinin tarafını tuttuğu gerekçesine dayandırıldı.

1922’de gizli yolla Beyrut’a kaçtı. Yanına eşi ve oğlunu da aldı. Burada yaşadığı maddî sıkıntılardan dolayı bir süre sonra eşini ve oğlunu İstanbul’a göndermek zorunda kaldı. Kalemiyle geçinmekten başka çaresi olmayan yazar, yayın politikasını beğenmediği halde Halep’te yayımlanan Doğru Yol gazetesine para karşılığı yazılar gönderdi. Hatta kirası ucuz olduğu için Lübnan’da bir köyde yaşamak zorunda kaldı. 1922-1938 yıllarında yaşadığı bu ikinci sürgün hayatının ikinci devresi Suriye’de geçti.

Halep’te sermayesini Nuri Genç’in verdiği ve milliyetçi bir çizgide yayın yapan Vahdet dergisinin edebî kısım sorumluluğunu üstlendi. Bu sayede maddi durumu düzelen Refik Halit, Beyrut’ta Abdülhamit döneminde Trablus’a sürgüne gönderilen Mahir Said Bey’in kızı Nihal Hanım’la ikinci evliliğini yaptı. İlk evliliği gibi bu evliliğinden de bir oğlu oldu. Vahdet’te yazdığı dönemde sık sık Hatay’a gelen Refik Halit, halkın çoğunluğunun Türk olduğu gerçeğinden hareket ederek bu toprakların Türkiye’ye katılması yönünde çalışmalarda bulundu.

Onun sürgünde olmasına rağmen yaptığı bu çalışmalar, Türk hükûmeti tarafından takdirle karşılandı. 17 Temmuz 1938’de Atatürk’ün emriyle çıkarılan af kanunu ile ikinci sürgün hayatı bitti ve yurda döndü. Türkiye’ye geldikten sonra bir süre Tan gazetesinde yazılar yazdı. 1948’de Aydede dergisini yeniden çıkardı. Siyasetten uzak durmaya çalışan yazar hayatının geri kalan bölümünü İstanbul’da geçirdi.

Refik Halit Karay’ın eserleri: Roman: İstanbul’un Bir Yüzü (1920), Ay Peşinde (1922), Yezidin Kızı (1939), Çete (1940), Sürgün (1941), Anahtar (1949), Bu Bizim Hayatımız (1950), Nilgün (3 cilt, 1950-1961), Yeraltında Dünya Var (1953), Dişi Örümcek (1953), Bugünün Saraylısı (1954), İki Bin Yılın Sevgilisi (1954), İki Cisimli Kadın (1955), Kadınlar Tekkesi (1956), Karlı Dağdaki Ateş (1956), Dört Yapraklı Yonca (1957), Sonuncu Kadeh (1965), Yerini Seven Fidan (1977), Ekmek Elden Su Gölden (1980), Ayın On Dördü (1980), Yüzen Bahçe (1981).

Oyunlar: Kanije Müdafaası (1909), Deli (1939).

Hikaye: Memleket Hikâyeleri (1919), Gurbet Hikâyeleri (1940).

Mizah: Sakın Aldanma, İnanma, Kanma (1915), Kirpinin Dedikleri (1916), Ago Paşa’nın Hatırı (1918), Ay Peşinde (1918), Tanıdıklarım, Guguklu Saat (1922), Deli (1939).

Günlük: Bir İçim Su (1939), Bir Avuç Saçma (1940), İlk Adım, Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın, Tanrı’ya Şikâyet.

Anı: Minelbab İlelmihrab (1965), Bir Ömür Boyunca (1990, 1996, 2011).

Paylaşın

İsa Yusuf Alptekin Kimdir? Hayatı, Eserleri

1901 yılında Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilayetine bağlı Yenihisar kasabasında dünyaya gelen İsa Yusuf Alptekin, 17 Aralık 1995 yılında hayatını kaybetti. Öğrenimini Doğu Türkistan’da tamamladıktan sonra çeşitli memuriyet görevlerinde bulundu.

Sincan eyaletinde memur olarak görev yapmış ve 1926 yılında Sovyetler Birliği’ne Andican konsolosluğuna yazıcı olarak gönderildi ve orada millî mücadele taraftarlarıyla bağlantı kurdu.

1931’de Hoca Niyaz tarafından başlatılan ayaklanma (Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti) sırasında Kuomintang’a yanaşmış ve Sincan eyaleti valisinin zulmü hakkında Çin hükûmetine bilgi aktarmıştır. Bu durumun önlenmesini, aksi takdirde ayaklanmanın yayılacağını, Sovyetler’in işgalinin söz konusu olacağını bildirmiştir. Nankin’de dergiler çıkararak Doğu Türkistan’ın özerklik haklarını genişlettirmeye çalıştı. 1936 yılında Çin Cumhuriyeti meclisi üyeliğine seçildi.

1944’te İli’de başlayan ayaklanma (Doğu Türkistan Cumhuriyeti) neticesi kurulan hükûmete girmesini ilgililer istemedi. Ancak 3 yıl sonra Kuomintang’ın temsilcisi olarak Doğu Türkistan hükûmetine girdi ve genel sekreterliğine getirildi.

1949’da Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun Doğu Türkistan’da konuşlandırılması ile birlikte o günkü Hindistan’ın Keşmir eyaletine sığındı.

1954 yılında Türkiye’ye geçti. Türkiye’ye gelir gelmez İstanbul’da Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyetini kuran İsa Yusuf Alptekin Shärqiy Türkistan awaz (Doğu Türkistan Sesi) dergisini çıkararak Doğu Türkistan sorununun dünya kamuoyuna anlatılmasına yoğunlaştı.

Yabancı ülke yöneticileri nezdinde olduğu kadar Türkiye hükûmetleri nezdinde de Doğu Türkistan davasının anlatılması için mücadele verdi. Parti liderleri, başbakan ve cumhurbaşkanlarıyla görüştü.

Bir konuşmasında, “Gönül arzu eder ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, Türkiye’nin hakkı olsun….” dedi. Oğlu Erkin Alptekin de Doğu Türkistan bağımsızlık hareketinin eylemcisi olarak tanınmaktadır.

İsa Yusuf Alptekin’in eserleri: Tömür parda arqasidiki Şarqî Türkistan (1951 Makale), Doğu Türkistan İnsanlıktan Yardım İstiyor (1974 Diğer), Doğu Türkistan Davası (1973 Hatıra), Esir Doğu Türkistan İçin Doğu Türkistan (1985 Hatıra), Unutulan Vatan Doğu Türkistan (1992 Diğer).

Paylaşın

İskender Öksüz Kimdir? Hayatı, Eserleri

14 Eylül 1945 yılında İzmir’de dünyaya gelen İskender Öksüz, 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun yurtdışı bursuyla ABD’de Yale Üniversitesi’ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu’nun danışmanlığında, 1968’de yüksek lisansını 1969’da da doktora derecesini almıştır.

İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan’da bulunan University of Petroleum and Minerals’da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır.

1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden emekli oldu.

Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dahil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.

Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi.

İskender Öksüz’ün eserleri: Millet ve Milliyetçilik, Bilim Din ve Türkçülük, Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler
Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Türk’üm Özür Dilerim, Niçin Geri Kaldık?, Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte).

Paylaşın

İsmail Beşikçi Kimdir? Hayatı, Eserleri

7 Ocak 1939 yılında Çorum’un İskilip İlçesi’nde dünyaya gelen İsmail Beşikçi, İskilip’te ilkokulu okuduktan sonra Çorum Lisesi’ni bitirerek, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu.

1965-1971 yılları arasında Erzurum’daki Atatürk Üniversitesi’nde asistanlık yaptı. Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde sosyoloji asistanı iken aynı bölümde sosyoloji doçenti olan Orhan Türkdoğan tarafından, Marksist propaganda ve bölgecilik yaptığı gerekçesiyle ihbar edilen Dr. İsmail Beşikçi, 12 Mart 1971 döneminde sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve üniversite ile ilişiği kesildi. 1974 affıyla cezaevinden çıktı, daha sonra Kürt sorununu işleyen düşüncelerinden ötürü yargılandı.

Kürt sorunu üzerine araştırmaları ve yazılarıyla tanınan Beşikçi, sekiz kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının 17 yılı cezaevinde geçti. 12 Eylül Darbesi’nden önce 1979’da cezaevine girer ve 1987’de serbest bırakılır ancak davalar bir türlü peşini bırakmaz. Bu davalardan giydiği hükümlerle 1999’a kadar tutuklu kalmıştır. 1999 yılında yapılan sınırlı yasal düzenleme sonucu tahliye olduğunda hakkında toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verilmiştir. İsmail Beşikçi’nin yayımlanan 36 kitabından 32’si Türkiye’de yasaklandı.

Atatürk Üniversitesi’nde asistanlığı döneminde doktora tezi olarak hazırladığı “Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme”, alanında Türkiye’de yapılmış önemli sosyolojik bilimsel çalışmalardan biridir. İsmail Beşikçi Sarı Hoca lakabıyla da tanınmaktadır.

Beşikçi’ye Boğaziçi Üniversitesi tarafından 2013 yılında fahri doktora verilmiştir. 2014 yılında Batı Ermenileri Kongresi ve Erivan Devlet Üniversitesi tarafından Ermeni Kırımı üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı Kevork Surenyants Nişanı aldı.

İsmail Beşikçi’nin eserleri: Doğu Mitinglerinin Analizi (1967), Doğu Anadolu da Göçebe Kürt Aşiretlerinde Toplumsal Değişime (1968), Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar (1969), Doğu Anadolu’nun Düzeni, Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller (1969), Bilim Yöntemi (1977), Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 1 Kürtlerin Mecburi İskanı (1977),

Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 2 Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi ve Kürt sorunu (1978), Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 3 Cumhuriyet Halk Fırkasının Tüzüğü ve Kürt Sorunu (1978), Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 4 Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi, Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 5 Orgenerâl Muğlalı Olayı, Otuzüç Kurşun,

Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 6 Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Programı (1931) ve Kürt Sorunu, Bilim Yöntemi, Türkiye’deki Uygulama 7 Kürdistan Üzerinde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925 I.Cilt (Bu eser yalnızca 1 cilt olarak yayınlanabilmiştir), Devletlerarası Sömürge Kürdistan (1990), Bilim, Resmi Ideoloji, Devlet, Demokrasi ve Kürt Sorunu (1990),

Bir Aydın, Bir Örgüt ve Kürt Sorunu (1990), Savunmalar (1991), Hayali Kürdistanın Dirilişi, Bilincin Yükselişi
Başkaldırının Koşulları, Zihnimizdeki Karakolların Yıkılması, Yargılanma Süreçleri ve Özgürleşme, Kürt Aydını Üzerine Düşünceler.

Paylaşın

İsmail Kara Kimdir? Hayatı, Eserleri

1955 yılında Rize’nin İkizdere İlçesi’ne bağlı Güneyce Köyü’nde dünyaya gelen İsmail Kara, İstanbul İmam-Hatip Lisesi’ni (1973), İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü (1977) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi (1986).

Yüksek İslâm Enstitüsü’nde eğitim gördükten sonra Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı, bu müessese içinde Fikir ve Sanatta Hareket dergisi, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, İslamî Bilgiler Ansiklopedisi ve ”Dergâh” dergisinin yayın heyetinde yer aldı, Yayın Müdürlüğü yaptı. 1980’den itibaren öğretmenlik de yapan Kara, “İslâmcılara göre meşrutiyet idaresi 1908-1914” başlıklı teziyle siyaset bilimi doktoru oldu (1993).

Osmanlı-Türk düşünce tarihi, din-modernleşme ve din-siyaset ilişkileri üzerindeki araştırmaları Hareket, Dergâh, Tarih ve Toplum, Toplum ve Bilim dergilerinde yayınlandı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden emekli olmuştur. Halen İstanbul Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliğine devam etmektedir.

İsmail Kara’nın eserleri: Nurettin Topçu’nun Bütün Eserleri (Ezel Erverdi ile birlikte yayına hazırlamıştır), Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi (I, 1986; II, 1987; III, 1994), Hüseyin Kâzım Kadri’nin Ziya Gökalp’ın Tenkidi (1989), Mızraklı İlmihal’i (1989), Meşrutiyetten Cumhuriyete Hatıralarım – Hüseyin Kazım Kadri (1991), İstanbul’dan Ben de Geçtim – Selim Nüzhet Gerçek (Ali Birinci ile), Amel Defteri (1998, 2. Baskı 2015), Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe (1998, 2. Baskı 2017),

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye (1998), Bir Felsefe Dili Kurmak: Modern Felsefe ve Bilim Terimlerinin Türkiye’ye Girişi (2001), Güneyce-Rize Sözlüğü-Bir Doğu Karadeniz Köyünün Hafızası ve Nâtıkası (2001), İslâm Siyasi Düşüncesinde Değişme ve Süreklilik-Hilafet Risâleleri (6 C. 2002), Din İle Modernleşme Arasında: Çağdaş Türk Düşüncesinin Meseleleri (2003), Sözü Dilde Hayali Gözde (2006), Aramakla Bulunmaz (2006), Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm I(2008),

İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz (2011), Kutuz Hoca’nın Hatıraları (2000, Genişletilmiş 4. Baskı 2015), Hanya/Girit Mevlevihanesi-Şeyh Ailesi Müştemilatı Vakfiyesi Mübadelesi (2006), İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz-Şerh ve Haşiye Meselesine Dair Birkaç Not (2011), Nurettin Topçu-Hayatı ve Bibliyografyası (2013), Saz ü Söz Arasında, Cinuçen Tanrıkorur’un Hatıraları,

Kabe Yollarında & Surre Alayı Hatıraları – Ahmed Salahaddin Bey (2015, Yusuf Çağlar ile), Mahya & Müslüman İstanbul’a Mahsus Bir Gelenek (2016), Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm II (2016), Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak: Çağdaş Türk Düşüncesinde Din, Siyaset, Tarih, Medeniyet (2017), Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı (2021).

Paylaşın

İsmail Sivri Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Ocak 1927 yılında Manisa’nın Kırkağaç İlçesi’nde dünyaya gelen İsmail Sivri, 2 Ağustos 2007 yılında akciğer kanseri nedeniyle vefat etti. İzmir, Narlıdere Yukarıköy Mezarlığı’na defnedildi.

İzmir’de Mustafa Necati Bey İlkokulu, Dumlupınar İlkokulu, Gazi İlköğretim Okulu’nda okuyan Sivri, 1945’te Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni kazandı (Röportaj 2012: 1). Üniversite yıllarında okurken bir yandan da çalışmak zorunda kalan Sivri, Millî Türk Talebe Birliği’ne katıldı. Girişken kişiliği sayesinde 1946-1948 yılları arasında Genel İdare Kurulu üyeleri arasında yerini aldı.

1951’de ise MTTB’nin Genel Sekreteri oldu. İsmail Sivri’nin Bâb-ı Âli muhiti ile yakın teması hayatının seyrini değiştirdi. Edebiyat Fakültesi öğrencisi olarak eski yazıyı bilmesi, gazeteciliğe geri dönüşü olmayan adımını atmasına vesile oldu. Gazeteciliğin yoğun çalışma mesaisi nedeniyle 1952’de fakülteden kaydı silindi. Bunun üzerine 1953’te askerliğini yapma kararı alan Sivri, 1954’te vatanî hizmetini tamamladı ve 1997’de çıkan bir afla döndüğü üniversiteden mezun oldu.

İstanbul’da Vatan, Tercüman, Havadis ve Yeni Sabah gazetelerinde çalıştı. 1960 yılında Abdi İpekçi tarafından İzmir’de Milliyet gazetesi büro şefliği teklif edilmesi üzerine İzmir’e yerleşti. Yoğun mesaisinin yanında yazmaktan, üretmekten de hiçbir zaman vazgeçmedi. Mesleğini çok sevmesine rağmen yakın arkadaşı Abdi İpekçi’nin suikastta öldürülmesi İsmail Sivri’nin 1980’de Milliyet gazetesi İzmir bürosu şefiyken emeklilik kararı almasına neden oldu. Emekli olduktan sonra mesleğinden kopmayan gazeteci-yazar 1998’den itibaren Milliyet’in Ege ekinde köşe yazıları yazdı. Aynı zamanda da yaklaşık on beş sene İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptı. “Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onursal Başkanı” seçildi.

1958’de konusunu daha çok hayat kaygısından uzaktaki çocukları işleyen hikâyelerden oluşan Yeşil Pancurlu Ev’i kaleme almıştır. İsmail Sivri’nin asıl yazar kimliğini oluşturan eserleri ise çocuklar için yazdığı kitaplarıdır. Çocukları sevmesi, çocukları yarının umudu olarak görmesi onu çocuk edebiyatına yöneltmiştir. Karınca Dostlar, Yürekli Kaplumbağa, Kavanozda İki Balık, Leylekler Gelirken, Beş Kardeşler Masalı, Yaz Biterken, Çoban Köpeği adlarındaki çocuk hikâyelerini ve romanlarını yazmıştır. Bu kitaplarını kaleme alırken de kendi çocukluğunun geçtiği Kırkağaç günlerine, mekânlarına yer vermiştir.

1980’li yıllarda, çocukların Atatürk’ü sevmesi ve tanımasını üzerine düşen bir görev bilerek, Atatürk’ü çocuklara, çocuk dilinden tanıtmaya çalışmıştır. İsmail Sivri’nin yine çocuklar için hazırladığı Nasrettin Hoca dizisi vardır. Türk kültürünün önemli miraslarından Nasrettin Hoca, Sivri için çok özel bir yere sahiptir. Onun kişiliğinden ve yazılarından çok etkilenmiştir. Hatta kendisini Nasrettin Hoca’nın çağdaş ruhu olarak görmektedir.

İsmail Sivri, çocuk dizisi eserlerinin dışında Gözcü gazetesinde “Geçmiş Zaman Olur Ki”, Milliyet Ege gazetesinde “Bizim Köşe” başlıkları altında köşe yazıları yazmıştır. Toplandığında hacimli bir kitap oluşturacak kadar köşe yazısına sahiptir.

İsmail Sivri’nin eserleri: Öykü: Yeşil Pancurlu Ev (1958).

Çocuk romanları: Yaz Biterken (1997), Beş Kardeşler Masalı (1996), Leylekler Gelirken (1994), Kavanozda İki Balık (1991), Yürekli Kaplumbağa (1983), Karınca Dostlar (1972).

Çeşitli çocuk kitapları: Atatürk Çocukları (1999), Nasrettin Hoca: Fıkralarıyla Yaşam Öyküsü (1998), Nasrettin Hoca: Son Yılları (1996), Nasrettin Hoca Akşehir Kadısı (1992), Nasrettin Hoca: Mahalle Okulu (1987), Çocuklar İçin Atatürk Kitaplığı Dizisi (12 Kitap, 1981-82), Atatürk Çocukları Çok Severdi (şiirler, 1979), Nasrettin Hoca: Gençlik Yılları (1979), Nasrettin Hoca (1977).

Diğer eserleri: Gazetecilik Okulu Öğrencilerine Haber Tekniği Dersleri (2 cilt, 1971), Eski ve Yeni Ramazanlar (A. Nihat’la, 1958), Türkiye Okullar Rehberi (1958).

Paylaşın

İcen Börtücene Kimdir? Hayatı, Eserleri

1937 yılında İstanbul’da dünyaya gelen İcen Börtücene, 26 Mayıs 2005 yılında beyin enfarktüsü sebebiyle tedavi gördüğü Antalya Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Börtücene, Sosyal Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun olduktan sonra 1960 – 1979 yılları arasında Anadolu Ajansı Parlamento muhabirliği yaptı, Devlet Planlama Teşkilatı Uzman Yardımcılığı, Sosyal Planlama Daire Başkanlığı ve Yüksek Planlama Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu.

Daha sonra Merkez Bankası Araştırma Planlama Genel Müdürlüğü görevini üstlenen Börtücene, 1981 – 1989 yılları arasında Merkez Bankası Merkez Bankası Başkanlık Başdanışmanlığı yaptı.

1992 – 1994 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde de bulunan Börtücene, 1994 – 1999 arasında da Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde danışmanlık yaptı. Tarih Vakfı üyesi olan Börtücene’nin çeşitli konularda makale, araştırma ve kitapları yayımlandı. Börtücene, evli ve 3 çocuk babasıydı.

1977 Türkiye genel seçimlerinde CHP’den İstanbul 28. sıra milletvekili adayı olmuş ancak CHP 27 milletvekili kazandığı için seçilememiştir.

Paylaşın

İhsan Hınçer Kimdir? Hayatı, Eserleri

14 Mart 1916 yılında Konya’da dünyaya gelen İhsan Hınçer, 11 Kasım 1979 Pazar günü vefat etti. 13 Kasım 1979 Salı günü Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. İlkokulun bir bölümünü Konya’da Rehber-i Hürriyet İlkokulu’nda, bir bölümünü ise Kayseri’de okudu.

1937’de Beykoz’a yerleşti. 1939’da Kabataş Lisesi’nde imtihana girerek lise sınavlarının çoğunu verdi. Sonra da Kayseri Lisesi’nde sınavlarını tamamladı. 1940’ta İstanbul Belediyesi Beşiktaş Şubesi’ne kâtip oldu. 1941’de İstanbul Belediyesi Tahsil Müdürlüğü Memurluğuna atandı.

1945’te Tahsil Müdürü Hesap Bürosu Şefi oldu. 1955’te İstanbul Belediyesi Hesap İşleri Kontrol Murakıplığı’na terfi etti. 1942’de Kebire Hanım ile evlendi. 1943’te ilk çocukları Bora, 1948’de Çora, 1960’ta Nursel ve Gürsel adlı ikiz çocukları dünyaya geldi.

Şiire ve yazarlığa meraklı olan Hınçer’in ilk şiiri 1932’de Mektepli adlı dergide çıkar. Şiirlerinde daha çok millî konulara eğilir. 1936’da Türklük Bir Yanardağdır adlı ilk şiir kitabını yayımlar. Yazdığı şiirlerinden bazıları 1941-1942’de İnkılâpçı Gençlik, 1943’te Yücel dergilerinde yayımlanır.

Yeni İstanbul, Radyo Magazin, Ekekon, İnci ve Radyonun Sesi gibi gazete ve dergilerde şiir, hikâye ve denemeleri yayımlanır. Kerem ile Aslı tarzında yer yer şiirli olarak işlediği Çoban Kızı adlı romanında Cumhuriyet Devrimi’ni köye götürmek ve halka anlatmak amacını güder.

Halkbilimi çalışmalarına öğrencilik yıllarında Konya’da başlar. Konya’da başladığı halkevi çalışmalarına İstanbul’da devam eder. 1944-1946 yılları arasında Kemal Akça ile beraber Folklor Postası adlı aylık dergi çıkarır. 19. sayı sonunda dergi kapatılır.

Ağustos 1949-Ocak 1980 tarihleri arasında Türk Folklor Araştırmaları adlı İstanbul’da aylık bir dergi çıkarır. Bu dergi Türk folkloru için bir mektep vazifesi görür. Dergi, 19 cilt, 366 sayı olarak yayımlanır. Halkbilimi çalışmalarına büyük katkı sağlar ve bu alanda önemli bir kaynak olur.

İhsan Hınçer’in eserleri: Roman: Çoban Kızı (1946).

Şiir: Türklük Bir Yanardağdır (1936), Türk İsterse (1937), İstiklâlimin Menkıbesi (1937), İnkılâp Türküleri (1942).

Diğer: Folklor Postası (1944), Türk Folklor Araştırmaları (1949), Levha, İlan, Reklam, Pul, Afiş Mevzuatı (1960), Toplu Levha İlan Mevzuatı (1965).

Paylaşın

İhsan Kurt Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Ocak 1953 yılında Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesi Karahisartatlısı köyünde dünyaya gelen İhsan Kurt, ilk ve orta öğrenimini doğduğu ilçede tamamladı. İlk nesir yazısı Orta Doğu gazetesinde, şiirleri ise Millet ve Hergün gazeteleri ile Çağdaş Genç Şairler ve Şiirleri Antolojisi’nde yayımlandı.

Akdağmadeni Lisesi (1972), Sivas Eğitim Enstitüsü (1976) ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesini (1981) bitirdi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Eğitimde Psikolojik Hizmetler” alanında Yüksek Lisans yaptı (1989). “Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım” adı altında hazırlamış olduğu Bilim Uzmanlığı Tezi Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı.

Kurt yazı ve şiirlerini Pusat, Millî Eğitim ve Kültür, Zafer, Erciyes, Millî Kültür, Türk Kültürü, Türk Edebiyatı, Konevî, Bizim Ocak, Bizim Dergâh, Dergâh, Akdağmadeni’nin Sesi, Bozok, Çağdaş Eğitim, Diyanet Çocuk, MEB. Din Öğretimi, Millî Eğitim, Yozgat Divanı, Karınca, Karınca Çocuk, Çizgi gibi dergilerde yayınladı.

1973-1990 arasında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. MEB Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü Yaygın Eğitim Enstitüsü öğretmenliği ve bölüm başkanlığı (1990-1992) görevlerinde bulundu. 1992’de Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesine öğretim görevlisi olarak atandı, beş yıl burada çalıştı. 1 Temmuz 1997’de Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümüne atandı. 15 Ekim 2002’de bu üniversiteden emekli oldu.

Yazar pek çok Bilimsel Toplantı ve Kongrelerde tebliğler sunmuş, bunun yanısıra çeşitli alanlarda, değişik yayın organlarında beş yüzün üzerinde yazısı yayımlanmıştır.

İhsan Kurt, eğitimci kişiliğinin yanında şiir ve edebiyat alanında da önemli eserler vermiştir. Çalıştığı alan olan Halk Eğitimi, Özel Eğitim, Yetişkinlerin Eğitimi gibi konularda verdiği eserlerin yanı sıra şiirlerini, denemelerini ve romanlarını kitaplaştırmıştır. Edebi alanda ses getiren incelemelerinden birisi Çiledeki İnsan Necip Fazıl kitabıdır.

Kurt, eserinde ‘Çiledeki İnsan‘ın arayışını ‘kendini bulmaya memur yaratık‘ başlığı altında irdelerken, nefs, tefekkür ve fikir çilesi, akıl ve bilgi, hürriyet, yalnızlık, dünya görüşü ve dünyaya bakışı, cemiyet ve son olarak Çetin Geçit olarak tanımladığı ölüm kavramları etrafında Necip Fazıl‘ın kişiliğini çözmeye çalışır.

Bunun yanında yazdığı şiirlerde daha çok doğduğu toprakların dünyasını anlatmıştır. Son dönemde kaleme aldığı Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey gibi tarihi anı/romanlarında ise tamamen kaynaklara bağlı olarak, üzerinde pek konuşulmamış tarihi şahsiyetleri işlemiştir.

İhsan Kurt’un eserleri: Bilim Tarihinde Keşiflerin İç Yüzü (1990 Araştırma), Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım (1991 Araştırma), Rehberlik ve Ruh Sağlığı (1994 Araştırma), Halk Eğitimi-Yetişkinler Eğitimi ve Psikolojisi (1994 Araştırma), Gelişim Psikolojisi (1994 Araştırma), Özel Eğitim (1996 Araştırma),

Çamlığın Başında Tüten Tütün (1997 Deneme), Kitapsızlık Hürriyeti (1997 Deneme), Yetişkin Eğitimi (2000 Araştırma), Çiledeki İnsan Necip Fazıl (2000 İnceleme), Bir Yüreğin Türküleri (2001 Şiir), Psikolojiden Kültüre (2002 Makale), Küreselleşme Eşliğinde Bağlamada Caz Faslı (2002 Deneme),

Gül Şafağı Hüzünleri (2002 Şiir), Sorularla Kaygı ve Sınav Kaygısı (2006 İnceleme), Sorularla Başarıyı Yakalamak (2007 İnceleme), Sevdanın Mektebi (2008 Deneme), Huzurun Renkleri (2008 Deneme), Zekayı Efendileştirmek (2008 Deneme), Kahrolsun Böyle Adalet -Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey (2008 Roman), Sınav Kaygısını Aşmanın Yolları (2011 İnceleme),

Başarıyı Yakalamak (2011 İnceleme), Fesat Yuvası (2013 Roman), Dünyayı Dünyada Boşayan Şair Abdurrahim Karakoç (2013 Biyografi), Yetişkin Psikolojisi (2014 Araştırma), Cephede Yazılan Defter (2014 Roman), Tarih Geleceği de Yazar (2014 Makale), Kaymakamlıktan İdam Sehpasına Milli Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey (2014 Biyografi), Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey (2014 Biyografi), Ankara Yalnızlığı (2018 Roman).

Paylaşın