Bankacılık Sektöründe Ticari Krediler Durma Noktasında

Regülasyonlarla bunalan bankacılık sektöründe ticari krediler durma noktasına geldi. Bazı özel bankalar uzun vadeli ticari krediyi ya durdurdu ya da yıllık yüzde 60-70’e varan çok yüksek faiz oranları vermeye başladı.

Bankacılık sektörü kaynakları özel bankaların “kredi vermiyoruz” dememek için 1-1.5 ay vadeli spot kredilere yöneldiğini belirterek, bu alanda vade yapısı nedeniyle risk düşük olduğu için çok da yüksek faiz oranlarının konuşulmadığını, makul oranların uygulandığını vurguladı.

Son dönemde sürekli regülasyonlarla karşı karşıya kalan bankacılık sektöründe seçim belirsizliği nedeniyle ikinci tur seçimleri öncesinde kredi arzı neredeyse durma noktasına gelmiş ve faiz oranları da yukarı yönlü hareket etmişti. Seçimden sonra ise bazı bankalar hemen faiz oranlarında ayarlamalar yaptı. Ticari kredi faizleri bu durumdan daha fazla etkilendi.

Ekonomim gazetesinden Şebnem Turhan’ın yazısına göre regülasyonlarla bunalan bankacılık sektöründe ticari krediler durma noktasına geldi.

Bankacılık kaynakları, özel bankalarda ticari kredi arzının neredeyse durduğunu, riski daha düşük olduğu için 1-1.5 aylık kısa vadeli spot kredilere yönelindiğini söyledi.

Ayrıca kaynaklar uzun vadeli ticari kredi talebinde bankaların fiyatlama yapamadığını, uç örnekler olarak da yüzde 60- 70 oranında faiz verdiğini aktardı.

Bazı özel bankalar uzun vadeli ticari krediyi ya durdurdu ya da yıllık yüzde 60-70’e varan çok yüksek faiz oranları vermeye başladı. Bankacılık sektörü kaynakları özel bankaların “kredi vermiyoruz” dememek için 1-1.5 ay vadeli spot kredilere yöneldiğini belirterek, bu alanda vade yapısı nedeniyle risk düşük olduğu için çok da yüksek faiz oranlarının konuşulmadığını, makul oranların uygulandığını vurguladı.

Uzun vadeli kredi talepleri ise genellikle karşılanmıyor. Bunu “fiyatlama yapılamaması” olarak yorumlayan bankacılık sektörü kaynakları piyasada çok yüksek faiz oranları dolaştığını da vurguladı.

Kamu bankalarının ise daha düşük faizli ticari kredi kullandırımına devam ettiğini söyleyen bankacılık sektörü kaynakları, kamu bankalarında ise limitlerin uygulandığını belirtti. Ticari kredi faizleri bazı özel bankalarda seçimlerin ikinci turu öncesinde yüzde 48’e yükselmişti.

Bazı bankalar dövizden TL’ye dönmek için açılan yeni kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarına önden prim ödeme uygulamasına son verdi. TL’ye dönüşüm hedeflerini yakalamaya çalışan bankalar, mevduat sahiplerini dövizden vazgeçirmek için KKM hesaplarına yüksek faiz vermeye başlamıştı. Reuters’ın görüştüğü dört kıdemli bankacı, bazı bankaların prim ödemelerine son verdiklerini ifade etti.

Özel bankalarda tek faiz artışı ihtiyaç kredilerinde olmadı. Taşıt kredilerinde seçim öncesi hafta yüzde 4,09 seviyesinde olan faiz oranı bu hafta başı itibariyle yüzde 4,79’a çıkarıldı. Konut kredilerinde de yüzde 3,39 olan aylık faiz oranı yüzde 4,09’a yükseldi.

Paylaşın

28 Mayıs Seçimi: Türk Lirası’nın Geleceği Ne Olur?

Hükümet kaynakları, şu anda düşük faizlere öncelik veren mevcut ekonomi politikalarına sadık kalmak ya da seçim sonrasında daha ortodoks ekonomik yaklaşımlara geçmek konusunda anlaşmazlık yaşandığını kaydetti.

Liranın sıkı idare altında tutulması, iki hafta önce yapılan ilk tur seçimden bu yana yaşanan değer kaybını yüzde 2’nin biraz üzerinde sınırladı. Ancak başka bazı kilit piyasalar, Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda ekonomi politikasını değiştirmeyeceğine ilişkin güçlü kaygıların sinyalini veriyor.

Türkiye’nin borçlarının temerrüde karşı sigortalanmasının maliyeti (CDS yani kredi risk primi) yüzde 40 arttı. Gösterge niteliğindeki uluslararası piyasa tahvilleri, yüzde 10 ila 15 geriledi. Bir yıl ve ötesine bakan temel döviz piyasası volatilite göstergeleriyse rekor seviyelere ulaştı.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Pazar günü yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Türk Lirası’nın giderek daha işlevsiz hale geldiğine işaret ettiği bir analiz haber yayınladı.

Habere göre lira, dolar karşısında yeni bir rekor düşüş yaşarken yatırımcılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda kendilerini nelerin beklediği konusunda kaygılı.

Reuters’ın “Erdonomiks” olarak adlandırdığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik büyüme arayışı içinde uyguladığı olağandışı para politikaları karşısında lira, son beş yılda değerinin yüzde 80’ini yitirdi. Türk vatandaşlarının liraya olan güveni sarsılırken bu olağandışı politikalar, enflasyon sorununu da körükledi.

Yetkililer, 2021’de patlak veren sancılı kriz nedeniyle döviz piyasaları üzerinde giderek daha müdahaleci bir rol oynamaya başladı. Öyle ki bazı ekonomistler artık liranın hala serbest dolaşımda olan bir para birimi olarak kabul edilip edilemeyeceğini tartışıyor.

Liradaki günlük oynamalar olağandışı şekilde küçüldü ve bu hareketlilik çoğunlukla aşağı yönlü.

On milyarlarca dolarlık döviz ve altın rezervi tüketilmiş durumda. Bu da, sistematik mikro yönetimin bir başka işareti.

“Liranın suni olarak kontrol altında tutulması”

Türkiye’de ihracatçı firmaların döviz gelirlerinin yüzde Merkez Bankası’na satmaları zorunluluğu uygulanıyor. 2021’deki çalkantı sonrasında liranın değer kaybına karşı getirilen kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasıysa çok önemli ancak yüksek maliyetli bir savunma mekanizması olarak değerlendiriliyor.

Varlık yönetimi firması GAM’den yükselen piyasa borçları direktörü Paul McNamara, alınan bazı önlemleri fiili sermaye kontroluna benzetti ve “Kilit konu, liranın suni olarak kontrol altında tutulması” dedi.

Mevduat sahipleri, son iki ayda KKM hesaplarına 33 milyar dolar yatırdı. Böylelikle KKM hesaplarındaki toplam mevduat tutarı 121 milyar dolara ulaştı. Bu tutar, Türkiye’deki bankacılık sisteminde bulunan tüm mevduatların yaklaşık dörtte biri ediyor.

Ancak McNamara’ya göre “tüm bunların pürüzsüz şekilde çözüme kavuşturulduğunu görmek imkansız.”

Son günlerde Reuters haber ajansına konuşan hükümet kaynakları, şu anda düşük faizlere öncelik veren mevcut ekonomi politikalarına sadık kalmak ya da seçim sonrasında daha ortodoks ekonomik yaklaşımlara geçmek konusunda anlaşmazlık yaşandığını kaydetti.

Liranın sıkı idare altında tutulması, iki hafta önce yapılan ilk tur seçimden bu yana yaşanan değer kaybını yüzde 2’nin biraz üzerinde sınırladı. Ancak başka bazı kilit piyasalar, Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda ekonomi politikasını değiştirmeyeceğine ilişkin güçlü kaygıların sinyalini veriyor.

Türkiye’nin borçlarının temerrüde karşı sigortalanmasının maliyeti (CDS yani kredi risk primi) yüzde 40 arttı. Gösterge niteliğindeki uluslararası piyasa tahvilleri, yüzde 10 ila 15 geriledi. Bir yıl ve ötesine bakan temel döviz piyasası volatilite göstergeleriyse rekor seviyelere ulaştı

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden ekonomi profesörü Daron Acemoğlu, sorunun karma politikalar ve azalan döviz ile altın rezervleri olduğunu, şu anda brüt 105 milyar dolar olan rezervlerin döviz takası (swap) düzenlemeleri ve krediler hesaplamalardan çıkarıldığında 115 milyar dolar ekside olduğunu söylüyor.

Acemoğlu, “şu anki durumun sürdürülemeyeceğine inandığını” belirtiyor.

Acemoğlu “Kur korumalı lira hesapları, güvenilir mi?” diye sorarak, tam gelişmiş bir kriz durumunun hükümete potansiyel maliyetlerine ve dolar talebi nedeniyle Türkiye’nin pazarlarında paralel döviz kurlarının artık yaygın olarak sunulduğuna işaret etti.

“1990’lı yıllara geri dönüyoruz” diyen Acemoğlu, Türkiye’nin 2001 yılında yıkıcı bir devalüasyonla sonuçlanan en zarar verici krizlerinden birinin oluşum sürecine atıfta bulundu.

Gözler şimdi döviz rezervlerinde ve bir doların 20 liradan işlem görmesinde.

Acemoğlu, durumun düzelip düzelmeyeceğini ya da ne zaman düzeleceğini tahmin etmenin zor olduğunu kaydetti. Güçlü bir turizm sezonunun kısa vadede rezervleri yeniden güçlendirmesi beklenirken, “dost” Körfez ülkeleri ve Rusya’dan kamu bankalarına aktarılan döviz de yardımcı oldu.

Yatırım bankası JPMorgan’dan uzmanlar, seçimin ikinci turuna uzanan dönemde ortodoks ekonomi politikalarına net bir dönüş yapılmadığı takdirde, bir doların 30 liradan işlem görecek düzeye gelinebileceği tahmininde bulunmuştu.

Şimdi ise Erdoğan’ın Pazar günü zafer kazanacağı ve Şubat ayındaki depremden sonra gelirleri arttırma ve ülkeyi yeniden inşa etme yönündeki kampanya vaatlerini yerine getireceği varsayılıyor.

Bazı yatırımcılar, piyasaların yeniden çalkantıya girmesi durumunda yetkililerin sert sermaye kontrollarına başvurmak zorunda kalabileceği konusunda kaygılı.

Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 25’ine denk gelen 230 milyar dolarlık dış finansman açığını kapatmanın yollarını arayan hükümetse daha önceki açıklamalarında sermaye kontrolunun masada olmadığını kaydetmişti.

İngiltere Merkez Bankası verileri, Londra gibi ana merkezlerde, 2018 yılında günde ortalama 56 milyar dolar olan lira ticaretinin bugün günde 10 milyar doların altına gerilediğini gösteriyor.

Döviz piyasasında giderek artan işlevsizlik, geçmişte birçok yabancı yatırımı Türkiye’ye çeken iyimser havayı dağıttı.

Bankacılık sektöründeki birleşmeler ve satın almalar (M&A) döneminin altın çağına ilişkin “Bunlar ucuz varlıklar değildi, mücevher olarak görülüyordu” diyen Profesör Acemoğlu, Erdoğan’ın seçimi kazanması halinde karşı karşıya kalacağı durum hakkında “Kolay bir çıkış yolu görmüyorum” şeklinde konuştu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

BDDK Açıkladı: Kredi Kartı Borçları 670 Milyar Lirayı Aştı

18 Mayıs itibarıyla tüketici kredileri tutarı 4 milyar 455 milyon lira artışla 1 trilyon 357 milyar 735 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 427 milyar 116 milyon lirası konut, 78 milyar 496 milyon lirası taşıt ve 852 milyar 123 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 5 milyar 566 milyon lira azalarak 1 trilyon 102 milyar 771 milyon liraya düştü. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da 275 milyon lira artarak 670 milyar 284 milyon lira oldu.

Bireysel kredi kartı alacaklarının 360 milyar 353 milyon lirası taksitli, 309 milyar 931 milyon lirası taksitsiz oldu.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayımlanan haftalık bültene göre, sektörün kredi hacmi 18 Mayıs itibarıyla 3 milyar 793 milyon lira azaldı. Söz konusu dönemde toplam kredi hacmi 9 trilyon 67 milyar 851 milyon liradan 9 trilyon 64 milyar 58 milyon liraya geriledi.

Bankacılık sektöründeki toplam mevduat (bankalararası dahil), geçen hafta 40 milyar 446 milyon lira azaldı. Söz konusu haftada yüzde 0,4 azalan bankacılık sektörü toplam mevduatı, 10 trilyon 365 milyar 391 milyon lira oldu.

Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 18 Mayıs itibarıyla 4 milyar 455 milyon lira artışla 1 trilyon 357 milyar 735 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 427 milyar 116 milyon lirası konut, 78 milyar 496 milyon lirası taşıt ve 852 milyar 123 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 5 milyar 566 milyon lira azalarak 1 trilyon 102 milyar 771 milyon liraya düştü. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da 275 milyon lira artarak 670 milyar 284 milyon lira oldu. Bireysel kredi kartı alacaklarının 360 milyar 353 milyon lirası taksitli, 309 milyar 931 milyon lirası taksitsiz oldu.

Yasal öz kaynaklar azaldı

BDDK haftalık verilerine göre, bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 18 Mayıs itibarıyla bir önceki haftaya göre 567 milyon lira azalarak 168 milyar 487 milyon liraya geriledi. Söz konusu takipteki alacakların 144 milyar 152 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı.

Aynı dönemde bankacılık sistemindeki yasal öz kaynaklar 5 milyar 548 milyon lira azalışla 1 trilyon 930 milyar 79 milyon lira oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Net Rezervleri 21 Yıl Sonra Negatifte

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 18 Mayıs haftasına ilişkin “Haftalık Para ve Banka İstatistikleri”ni yayımladı. Banka’nın brüt rezervi geçen hafta 3,5 milyar dolar gerileyerek 101 milyar 590 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın döviz rezervi geçen hafta 2 milyar dolar azalarak 58 milyar 825 milyon dolara geriledi. Altın rezervi ise 1,6 milyar dolarlık düşüşle 42 milyar 765 milyon dolara geriledi.

2023’te Merkez Bankası’nın döviz rezervi 24,1 milyar dolar (yüzde 29,04), altın rezervi ise 2,9 milyar dolar (yüzde 6,73) azaldı.

Merkez Bankası’nın net rezervi geçen hafta 2,5 milyar dolar daha gerileyerek eksiye düştü. TCMB’nin net rezervi eksi 0,2 milyar dolar seviyesinde.

Böylece Merkez Bankası’nın net rezervi 2002’den sonra ilk kez eksiye düştü. Swap harici net rezerv de gerileyerek eksi 60,3 milyar dolar olarak hesaplandı.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizini Yüzde 8,5’ta Sabit Tuttu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasa beklentilerine paralel olarak politika faizini yüzde 8,5’te sabit tuttu. Banka, şubat ayında 50 baz puanlık faiz indiriminin ardından mart ve nisan aylarını pas geçerek politika faizinde değişikliğe gitmemişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, 2022 yılında ilk faiz indirimini ağustos ayında gerçekleştirmişti. Banka, politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 13’e çekmişti.

Ardından eylül ayında 100, ekim ve kasım aylarında ise 150’şer baz puanlık faiz indirimleri gelmişti. Aralık ve ocak aylarını pas geçen Merkez Bankası, şubatta 50 baz puanlık faiz indirimiyle politika faizini yüzde 8,5’e çekmişti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Piyasası Kurulu (PPK), tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 8,5 düzeyinde sabit tutulmasına karar vermiştir.

Yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan veriler tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleşmesine rağmen, jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişeleri sürmekte, birbirini takip eden banka iflaslarının tetiklediği finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğu gözlenmektedir.

Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici enflasyonu yüksek seviyelerini sürdürmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerindeki ayrışma devam etmekle birlikte, takas anlaşmaları ve yeni likidite imkânları ile finansal istikrarı öncelikleyen eşgüdümlü adımlar atılmaktadır. Finansal piyasalar, merkez bankalarının faiz artırım döngülerini yakında sonlandıracağını beklentilerine yansıtmaktadır.

Asrın felaketi öncesindeki öncü göstergeler 2023 yılının ilk çeyreğinde iç talebin dış talebe kıyasla daha canlı olduğuna ve büyüme eğiliminde artışa işaret etmekteydi. Güncel veriler deprem bölgesinde ekonomik faaliyetin beklenenden hızlı toparlandığını göstermekte, orta vadede depremin Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı belirginleşmektedir.

Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı yüksek seyrederken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı yılın tüm aylarına yayılarak devam etmektedir. Bunun yanında, iç tüketim talebinde devam eden artış, enerji fiyatlarındaki yüksek seviye ve ana ihracat pazarlarındaki zayıf iktisadi faaliyet cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır.

Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir. Kurul, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde belirttiği üzere, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir.

Kurul, yaşanan felaketin etkilerinin en düşük seviyelere indirilmesi ve gerekli dönüşümün desteklenmesi amacıyla uygun finansal koşulların oluşmasını önceliklendirecektir.

Uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler devam etmekle birlikte, depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması deprem sonrasında daha da önemli hale gelmiştir.

Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir. Kurul, para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilmektedir.

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulayacaktır.

Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.

Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir. Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti beş iş günü içinde yayımlanacaktır.”

Paylaşın

İhtiyaç Kredisi Faizleri Yüzde 60’a Dayandı

14 Mayıs öncesi özel ve yabancı mevduat bankaları ortalama aylık yüzde 3,99 yıllık basit faiz olarak yüzde 47,88 seviyesinde ihtiyaç kredisi kullandırırken, 15 Mayıs’ta bunu aylık yüzde 4,49’a, ardından bu hafta başında da yüzde 4,99’a çıkardı.

Ancak bazı bankalarda bu oranlar yüzde 6’ya kadar yükseldi. Bu hesaplamaya göre mayıs başından 22 Mayıs’a kadar ihtiyaç kredi faizinde 12 puan yükseliş yaşandı ve yıllık basit faiz yüzde 59,88’e kadar ulaştı.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) tüketici kredilerini de menkul kıymet kapsamına aldığı 10 Mart’tan bu yana tüketici kredisi yönünü yukarıya çevirdi.

Merkez Bankası ardından yaptığı düzenleme ile 70 bin lira altındaki ihtiyaç kredilerini menkul kıymet zorunluluğu dışında bıraksa da ihtiyaç kredilerine getirilen faiz üst sınırı tersi bir sonuç oluşturdu.

Ekonomim’den Şebnem Turhan’ın haberine göre, bunun en büyük nedeni TL mevduat faizlerinin daha hızlı yükselmesi.

Hem TL mevduat oranı hem de mart sonu getirilen TL dönüşüm oranı hedeflerini tutturmaya çalışan bankacılık sektörü mevduat faizlerini yukarıya çekerken ihtiyaç kredisinde ise zarara uğramamak ve arzı düşürmek için ihtiyaç kredi faizlerini de yükseltti.

10 Mart öncesi özel ve yabancı mevduat bankalarında aylık yüzde 2,76 yıllık basit faiz oranı olarak yüzde 33,12 seviyesinde olan ihtiyaç kredi faizleri seçimin ikinci turu öncesinde aylık yüzde 5 ve üzerine çıktı. Böylece yaklaşık 2.5 ayda ihtiyaç kredi faizi yıllık hesaplamada 26.5 puan birden fırladı.

14 Mayıs öncesi özel ve yabancı mevduat bankaları ortalama aylık yüzde 3,99 yıllık basit faiz olarak yüzde 47,88 seviyesinde ihtiyaç kredisi kullandırırken, 15 Mayıs’ta bunu aylık yüzde 4,49’a, ardından bu hafta başında da yüzde 4,99’a çıkardı.

Ancak bazı bankalarda bu oranlar yüzde 6’ya kadar yükseldi. Bu hesaplamaya göre mayıs başından 22 Mayıs’a kadar ihtiyaç kredi faizinde 12 puan yükseliş yaşandı ve yıllık basit faiz yüzde 59,88’e kadar ulaştı.

Yılbaşında ise henüz ihtiyaç kredi faizlerinde menkul kıymet uygulaması yokken özel ve yabancı mevduat bankaları aylık yüzde 2,69 yıllık basit faizde yüzde 32,28 seviyesinde ihtiyaç kredisi kullandırıyordu. 22 Mayıs haftası itibariyle yüzde 59,88’e dayanan yıllık basit faiz göz önüne alındığında yılbaşından bu yana ihtiyaç kredisi faizindeki artış 27.6 puan oldu.

Bankacılık sektörü kaynakları TL mevduat faizindeki yükseliş nedeniyle net faiz gelirinin negatif olduğunu belirtirken ihtiyaç kredisi faizinde artışın bundan da kaynaklandığını kaydetti.

İhtiyaç kredi faizini bilançolarda çok sıkıntı yaratmayacak bir seviyeye çekilmesinin menkul kıymet zorunluluğuyla karşı karşıya kalınsa bile gerekli olduğunu dile getiren bankacılık sektörü kaynakları kredi iştahının ise zaten oldukça düşük seviyelerde bulunduğuna da dikkat çekti.

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Primi 700 Puanı Aştı

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması nedeniyle Türkiye’nin devlet borçlarını ödeyememesine karşı risk primi (CDS) 700 puanı aştı. Türkiye’nin seçim öncesi risk primi 480 baz puan civarındaydı.

Seçimin ilk turundan önceki hafta, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağına yönelik beklentilerle birlikte CDS 505’e düşmüş, seçimden sonraki hafta ise 600 puanı aşmıştı.

Bir ülkenin dış borçlanmasındaki en önemli göstergelerden biri olan CDS primi ne demek ve yükselmesi, düşmesi ne anlama geliyor?

Türkçe’de kredi risk primi veya kredi temerrüt takası olarak kullanılan CDS (Credit Default Swap) aslında bir çeşit sigortalama işlemi olarak tanımlanabilir.

Herhangi bir ülke hazinesine ya da şirketine borç verirken o borcun geri ödenmemesi ihtimaline karşı aldığınız sigorta poliçesine CDS deniyor ve genellikle over-the-counter (OTC) yani herhangi bir borsa düzenlemesine tabi olmayan tezgah üstü piyasalarda işlem görüyor.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

Türkiye’nin CDS oranı neden yükseliyor?

Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubu yol açıyor. Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir.

İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin CDS primlerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz sırasında yükseldikten sonra gerilediği görülüyor. Ülkenin makroekonomik dengelerinin bozulmaya başladığı 2018 yılından itibaren ise dalgalı bir seyirle de olsa yükseliş trendini sürdürdüğü görülüyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

Merkez Bankası, Kredi Kartı Ve Nakit Avans Kararını Geri Çekti

Kredi kartından nakit avans kullanımına getirdiği sınırlamayı kaldıran Merkez Bankası, bankalara gönderdiği talimatta bireysel ve kurumsal kredi kartı kullanımlarında bir sıkıntı bulunmadığı ifade etti.

Yeni kararla birlikte kredi kartlarında makro ihtiyati tedbir uygulaması ile birlikte nakit avans çekiminde menkul kıymet tesisi şartı da kaldırıldı.

Çok sayıda banka, dün kredi kartlarından nakit avans çekilmesini durdurmuştu. Müşteriler kredi kartlarından aylık yüzde 1,36 faizle kredi çekebiliyordu. Tüketici kredilerinin faizlerinin daha yüksek olması nedeniyle kredi ihtiyacı olanlar bunları kredi kartlarından karşılıyordu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), menkul kıymet düzenlemesinde, 15 bin liraya kadar kredi kartı nakit avans ve kuyum harcamalarına getirdiği istisna düzenlemesini, kamuoyunda oluşan tepkiler sonrasında geri çekti.

Merkez Bankası’nın düzenlemesi sonrasında dün binlerce kullanıcı, bankaların kendilerine sağladığı nakit avans imkanından faydalanamadı.

Bu konu sosyal medyada ağırlıklı bir gündem olunca TCMB’nin bu uygulamasına, iktidar partisi içinden de çok tepkiler yükseldi.

Özellikle AK Parti Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve eski İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün “Bu doğrudan seçim öncesi finansal operasyon kokmaktadır. Bu hatadan dönülmelidir. Merkez Bankası’nın göndermiş olduğu, menkul kıymet tesisine ilişkin uygulama talimatlarındaki değişiklik hükümleriyle birlikte kredi işlemleri, tamamen bankalar nezdinde durdurulmuş vaziyettedir. Piyasaları durdurmaya ne hakkınız var? İflas kapısını açmaya ne hakkınız var?” şeklindeki sözleri çok tartışıldı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı TCMB’nin düzenlemesini televizyonda savunmuştu

Ancak dün Habertürk televizyonunda Kübra Par’ın sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, eleştirilere rağmen düzenlemeyi savunmuştu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın “Dar gelirli vatandaşları uzaktan yakından ilgilendiren bir durum değil. Limiti elli bin TL’nin üzerindeki kredi katlarında, yoğun olarak altın ya da döviz alma gibi ekonomiye katkı vermeyen yastık altı diye ifade ettiğimiz ekonominin dışına kaynağını taşıyan bir mekanizmanın çalıştığını görünce, bu düzenlemeyi yaptılar” demesine rağmen TCMB geri adım atarak düzenlemeden vazgeçti.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Net Döviz Rezervleri 21 Yılın En Düşük Seviyesinde

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) net döviz rezervi, 12 Mayıs itibarıyla 2,3 milyar dolara geriledi. Rezervler 6 Şubat’taki depremlerin ardından düşüşe geçmişti.

Haber Merkezi / Reuters’ın, bugün yayımlanan ve geçen haftanın verilerini içeren Merkez Bankası haftalık raporundan derlediği verilere göre net döviz rezervi bir haftada 4,45 milyar dolar düştü.

2002 başından beri yayımlanan resmi verilere göre net rezervler en son 2002’nin ilk aylarında negatif olmuştu. Net döviz rezervine diğer ülkelerle yapılan swap anlaşmaları da dahil.

Reuters’a göre bunlar çıkarıldığında net rezervler eksi 36,86 milyar dolar seviyesinde.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Bankacılık Kaynakları: Kur Korumalı Mevduat Faizleri Yüzde 50’ye Çıkabilir

Bankacılık sektörü kaynakları, KKM’ye ilgiyi artırmayı hedefleyen Merkez Bankası’nın döviz alımını düşürmeye çalıştığını belirterek bankalara, “İstediğiniz kadar yüksek faiz vermekten çekinmeyin” mesajı verdiğine dikkat çekti.

Böylece gerçek kişilerde ekstra bir yüzde 10 daha KKM hedefi getirilmesinin, KKM faizlerini yukarıya iteceğine dikkat çeken bankacılık sektörü kaynakları, şu anda yüzde 40’a gelen TL mevduat faizleri ve enflasyon oranları dikkate alındığında, KKM faizlerinde yüzde 50 oranının görülmesinin sürpriz olmayacağına işaret etti.

Merkez Bankası’nın yeni kararıyla, bankalara verilen dövizden TL’ye ek dönüşüm yükümlülüğü eşikleri, gerçek kişi hesapları için yeniden düzenlenmişti. Yeni kararla, hesaplarda 26 Mayıs’tan 28 Temmuz’a kadar yüzde 10’un altında ek dönüşüm yapılması halinde eksik kalan tutar kadar bankalar 6 ay süreyle menkul kıymet tesis edecek.

Nisanda getirilen dönüşüm hedeflerinde hem gerçek hem de tüzel kişiler için yüzde 5 oranında Türk Lirası’na dönüşüm oranı yer almıştı. Şimdi gerçek kişilerde yüzde 5 artı yüzde 10 ek dönüşüm hedefi getirildi. 28 Temmuz sonra da yüzde 10’a çıkarılan dövizden TL’ye ek dönüşüm oranı yüzde 30’a yükseltilecek.

Ekonomim’den Şebnem Turhan’ın haberine göre bankacılık sektörü kaynakları bu adımların döviz ve altın talebini kısıp KKM’ye ilgiyi artırmayı hedeflediğini kaydetti. Bir bankacılık sektörü kaynağı Merkez Bankası’nın döviz alımını düşürmeye çalıştığını belirterek bankalara ise “İstediğiniz kadar yüksek faiz vermekten çekinmeyin” mesajı verdiğine dikkat çekti.

Böylece gerçek kişilerde ekstra bir yüzde 10 daha KKM hedefi getirilmesinin, KKM faizlerini yukarıya iteceğine dikkat çeken bankacılık sektörü kaynakları, şu anda yüzde 40’a gelen TL mevduat faizleri ve enflasyon oranları dikkate alındığında, KKM faizlerinde yüzde 50 oranının görülmesinin sürpriz olmayacağına işaret etti.

“KKM’den çıkış nasıl olacak?”

Öte yandan sektörün endişeleri de her yeni adımla birlikte büyüyor. Bankacılık sektörü kaynakları her ne kadar 28 Mayıs’ta yeni bir seçim yapılacak olsa da görünenin yerel seçimlere kadar ekonomi politikalarında bir değişiklik olmayacağı görüşünde.

Bunun da KKM’nin artarak devamı ve yerel seçimlere kadar baskılanan döviz kurları sonucunu yaratacağına işaret eden kaynaklar, yerel seçimler sonrasında ise bambaşka hikayeler yaşanabileceğini KKM’den çıkışın nasıl olacağını kimsenin bilemediğini ifade etti.

Paylaşın