Türk Lirası, Şahap Kavcıoğlu Döneminde Yüzde 64 Değer Kaybetti

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanlığı’na atanan eski Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMM) Başkanı Şahap Kavcıoğlu döneminde Türk Lirası yüzde 64 oranın değer kaybetti.

Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası başkanı olarak göreve geldiği 19 Mart’ta 7,4573 TL olan dolar, 2 Haziran’a kadar olan dönemde TL karşısında yüzde 178,3 değerlenerek 20,7529 TL’ye yükselmişti.

Başka deyişle TL, bu dönemde dolar karşısında yüzde 64,1 değer yitirmişti.

Dünya yazarı Naki Bakır’ın yazısına göre Şahap Kavcıoğlu’nun görevine başladığı 19 Mart 2021’de ‘brüt’ rezervler 93,2 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu.

Bankanın brüt rezervi, 2 Haziran 2023 itibarıyla kâğıt üzerinde 100,5 milyar dolar oldu.

Bankaların tutulan zorunlu karşılıkları ve Merkez Bankası’ndaki mevduatlar düşülünce ‘net’ rezerv 13,7 milyar dolardan ‘eksi’ (-) 5,7 milyar dolara geriledi. Net rezervde bu dönemdeki erime 19,4 milyar dolara ulaştı.

19 Mart 2021’e göre brüt rezervdeki artış ise tamamen swaplardan (takas) kaynaklandı.

Swaplar hariç tutulduğunda Merkez Bankası’nın net rezervinin eksi (-) 61,2 milyar dolar olduğu hesaplandı.

Buna göre ulusal ekonominin bu tutarda yeni rezerv kazanması durumunda net rezerv ancak sıfıra yükselecek.

Kavcıoğlu’nun görev döneminde Merkez Bankası’nın swaplar hariç net rezervi 12,8 milyar dolar daha azaldı. Başka deyişle ‘eksi’ rezerv bu tutarda büyüdü.

TL ne kadar değer kaybetti?

Bakır’a göre politika faizinin idari kararla kademeli olarak hızla düşürüldüğü bu dönemde Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin hızla eriyerek eksi yönde büyümesinde, ‘yükselişe geçen dövizin ateşini düşürmek’ için açıktan ve kapı arkasından yapılan müdahale satışları etkili oldu.

Buna rağmen, Kavcıoğlu’nun göreve geldiği 19 Mart’ta 7,4573 TL olan dolar kuru, 2 Haziran’a kadar olan dönemde TL karşısında yüzde 178,3 değerlenerek 20,7529 TL’ye yükseldi.

Başka deyişle TL, bu dönemde dolar karşısında yüzde 64,1 değer yitirdi. Merkez Bankası döviz alış kurlarına göre dolar kuru geçen haftayı ise son işlem gününde 23,4314 TL düzeyinden kapadı.

Paylaşın

Goldman Sachs, Türkiye Tahminlerini Revize Etti: Faiz Yüzde 40’a Çıkabilir

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikalarına dönüşün bir işareti olarak yorumlanırken, ABD merkezli yatırım bankası Goldman Sachs da Türkiye’ye ilişkin tahminlerini revize etti.

Goldman Sachs, Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı, Hafize Gaye Erkan’ın da Merkez Bankası Başkanı olarak atanmasının yeni yönetimde para ve mali ayarlamalara ihtiyaç duyulduğu anlayışının yaygın olduğuna işaret ettiğini belirtti.

Türkiye’ye ilişkin bir dizi tahminini revize eden banka, ekonominin istikrara kavuşturulmasının “döviz kurunda büyük ve süreksiz bir ayarlama gerektireceğini” kaydetti.

Bankanın ekonomistlerinden Clemens Grafe, müşterilerine gönderdiği bir bilgi notunda, her ne kadar bu aşamada para politikasının çerçevesi bilinmese de, “tamamen ortodoks politika yapıcılığın” döviz kurunun önceden ayarlanmasına izin vereceğini ve repo faizini ekonomideki faiz oranlarını sabitleyecek bir seviyeye yükselteceğini yazdı.

“Bize göre bu durum, ortodoks bir politika yapıcının faiz oranlarını mevduat faizlerinin mevcut seviyesi olan yüzde 40’a yükselteceğini göstermektedir.” diyen Grafe, döviz kuru ve enflasyon beklentisi istikrara kavuşmasının ardından, yıl sonunda faiz oranları hızla, büyük ihtimalle yüzde 25 civarına düşürülebileceğini de ifade etti.

Banka, ayrıca Türkiye’nin daha önce yüzde 2,9 olarak belirlediği yıllık gayrisafi milli hasıla tahminin yüzde 2,3’e düşürdü.

Dolar/TL beklentisi 28 seviyesinde

Öte yandan ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türk ekonomisine ilişkin bir raporunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları doğrultusunda Türk lirasında değer kaybı ve yüksek faiz oranlarıyla daha konvansiyonel politikalar beklediğini bildirdi.

Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini haziran ayında yüzde 20, ağustos ayında ise yüzde 25’e yükselteceği tahminini paylaştı.

Raporda Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikasına dönüşün bir işareti olduğu belirtildi. Seçimlerin ardından Türk lirasında değer kaybı ve finansal koşullarda sıkılaşma beklediğini belirten kurum ekonomistleri, para biriminde sert değer kaybı beklemediklerini, dolar/TL’ye ilişkin yıl sonu tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıklayan kurum ekonomistleri, şu ifadeleri kullandı:

“Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.”

Paylaşın

Dolar Rekor Kırdı: Türk Lirası Alımı İçin Dört Kriter

Mehmet Şimşek’in yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelmesinin ardından, dolar tarihi seviyeye yükseldi. Bank of America (BofA) stratejistleri, Türk Lirası alımını değerlendirdi.

Bank of America Corp. stratejistleri, dört kriterin sağlanması halinde, Türk lirasında uzun pozisyon açmayı ya da 10 yıl vadeli yerel tahvillerde alım yapmayı değerlendirdiklerini duyurdu.

BloombergHT’nin haberine göre stratejistler dün yayımladıkları nota göre ilk kriter, iç talebin cari dengeyi sürdürülebilir bir seviyede istikrara kavuşturacak kadar zayıflamasını sağlamak için şu anda yaklaşık yüzde 8.9 olan ortalama fonlama maliyetinin en az yüzde 40’a çıkması.

İkinci kriter Dolar/TL ’nin 25 seviyesinin üzerinde olması, üçüncü kriter kurumların dolar alımlarına yönelik kısıtlamaların ve döviz piyasasına yönelik müdahalelerin kaldırılması, dördüncü kriter de dolar için küresel görünümün yukarı yönlü olmaması gösterildi.

Morgan Stanley’den yıl sonu dolar tahmini: 28 TL

Öte yandan Morgan Stanley ekonomistleri, Türk Lirası’ndaki sert değer kaybını beklemediklerini, yıl sonu dolar tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade ettiler. Kurum ekonomistleri, Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıkladılar.

Kurum ekonomistleri ayrıca, “Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.” ifadelerini kullandılar.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türk ekonomisine ilişkin bir raporunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları doğrultusunda Türk lirasında değer kaybı ve yüksek faiz oranlarıyla daha konvansiyonel politikalar beklediğini bildirdi.

Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini haziran ayında yüzde 20, ağustos ayında ise yüzde 25’e yükselteceği tahminini paylaştı.

Dolar/TL beklentisi 28 seviyesinde

Raporda Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikasına dönüşün bir işareti olduğu belirtildi. Seçimlerin ardından Türk lirasında değer kaybı ve finansal koşullarda sıkılaşma beklediğini belirten kurum ekonomistleri, para biriminde sert değer kaybı beklemediklerini, dolar/TL’ye ilişkin yıl sonu tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıklayan kurum ekonomistleri, şu ifadeleri kullandı:

“Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.”

Paylaşın

Merkez Bankası’na İlk Kadın Başkan; Hafize Gaye Erkan Kimdir?

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine atanması ardından ‘ortodoks’ politikalara dönülebileceğine dair sinyaller verilirken, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) başkanlığı görevine Hafize Gaye Erkan’ın getirildi.

Haber Merkezi / Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) Türkiye’ye dönen Hafize Gaye Erkan, kurumun ilk kadın başkanı oldu.

Görevden alınan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanlığı’na (BDDK) atandı.

Peki Merkez Bankası’nın yeni başkanı Hafize Gaye Erkan kimdir?

İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olmasının ardından Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü 2001’de tamamladı.

Eğitimine ABD’de devam etti.  2005’te Princeton Üniversitesi’nde yöneylem araştırması ve finans mühendisliği alanında doktora derecesi aldı.

Harvard Business School’da yönetim bilimleri ve Stanford Üniversitesi’nde liderlik üzerine iki eğitim programını da tamamladı.

Kariyerine 2005 yılında Goldman Sachs’ta başladı. Burada görev yaptığı 9 yıl boyunca ABD’deki büyük bankalar ile sigorta şirketlerinin yönetim kurulları ve üst düzey yönetim ekiplerine bilanço yönetimi, stres testi ve sermaye planlaması, risk yönetimi, birleşme ve satın alma konularında danışmanlık hizmeti verdi.

First Republic Bank’ta 2014 yılında çalışmaya başladı. Burada çalıştığı yaklaşık 8 yıl süresince eş icra kurulu başkanı (Co-CEO), başkan, yönetim kurulu üyesi, yatırım direktörü, mevduat direktörü ve risk eş direktörü olarak görev yaptı.

Merkezi ABD’de bulunan mücevher şirketi Tiffany & Co’da 2 yıl yönetim kurulu üyesi olan Erkan, 2022’de, Fortune 500’de yer alan küresel finans danışmanlığı şirketi Marsh McLennan’ın yönetim kuruluna katıldı.

San Francisco Business Times’ın 2018’deki araştırmasına göre, Amerika’nın en büyük 100 bankasında başkan veya CEO unvanına sahip 40 yaşın altındaki tek kadın olan Erkan, aynı yıl San Francisco Business Times’ın “40 Yaş Altı 40 Listesi” ile Crain New York Business’ın “40 Yaş Altı 40 Listesi”nde yer aldı.

Erkan, 2019 yılında da Crain’s’in “Bankacılık ve Finans Sektöründe Önemli Kadınlar Listesi” ile American Banker’ın “İzlenmesi Gereken Kadınlar Listesi”ne girdi.

Bankacılık, yatırım, risk yönetimi, teknoloji ve dijital inovasyon konularında uzmanlığa sahip olan Erkan, Princeton Üniversitesi Yöneylem Araştırması ve Finansal Mühendislik Bölümü Danışma Konseyi’nde de görev yapıyor.

Fahrettin Altun yeniden Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na atandı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na Fahrettin Altun, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne Seyfullah Hacımüftüoğlu, Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı’na Yunus Arıncı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na İbrahim Şenel, Devlet Arşivleri Başkanlığı’na Uğur Ünal, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na da Yasin Yıldız yeniden getirildi.

Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’na Metin Kıratlı, Özel Kalem Müdürlüğü’ne Hasan Doğan, Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’ne Hakkı Susmaz, Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü’ne Bilal Şentürk, Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü’ne Yusuf Karaloğlu, Destek ve Mali Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne Mehmet Tuncer ve Koruma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne de Ramazan Bal yeniden atandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nda açık bulunan Başkan Yardımcılıklarına, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 38’inci maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2, 3 ve 4’üncü maddeleri gereğince Prof. Dr. Huriye Martı ve Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı atandı.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Rezervleri Net Eksi 5,7 Milyar Dolar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Haftalık Para ve Banka İstatistiklerini açıkladı. Buna göre, Merkez Bankası’nın brüt rezervi, geçen hafta 2 milyar dolar artarak 100,4 milyar dolara yükseldi.

Haber Merkezi / Altın rezervi 41,9 milyar dolardan 42,2 milyar dolara; döviz rezervi ise 56,5 milyar dolardan 58,2 milyar dolara çıktı. 2022 sonuna göre bakıldığında ise Merkez Bankası’nın brüt rezervi yüzde 21,9, döviz rezervi yüzde 29,7, altın rezervi ise yüzde 7,8 azaldı.

TCMB’nin net rezervi, geçen hafta eksi 4,4 milyar dolardan eksi 5,7 milyar dolara geriledi. Böylece Merkez Bankası’nın net rezervi en düşük seviyeyi gördü.

Net rezerv 3 haftadır negatif bölgede yer alıyor. Merkez Bankası’nın swap harici net rezervi ise 2 Haziran haftasında 0,7 milyar dolar daha azalarak eksi 61,2 milyar dolar seviyesinde.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

JPMorgan’dan “Merkez Bankası Faizi Yüzde 25’e Yükseltebilir” İddiası

“Tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelen ve ekonomide “rasyonel zemin” sinyali veren Mehmet Şimşek’in yetkin bir ekip kurması ve gerekli adımları atmasına izin verilmesi halinde ekonomiyi “uçurumun kenarından alabileceği” yorumları yapılırken, yabancı kurumların politika faizine ilişkin sert artış beklentileri de birbirini izliyor.

ABD merkezli yatırım bankası ve finansal hizmetler şirketi JPMorgan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Haziran toplantısında yüzde 8,50 seviyesinde olan politika faizini yüzde 25’e yükseltmesinin olası olduğuna işaret etti.

Bloomberg’in haberine göre ABD bankası JPMorgan tarafından Pazartesi günü yayımlanan notta TCMB’nin 22 Haziran’daki para politikası toplantısında veya “belki daha da erken bir tarihte” politika faizini yüzde 25’e yükseltebileceği belirtildi.

JPMorgan ekonomistleri, müşterilerine gönderdikleri araştırma notunda, “Politika faizinin 22 Haziran toplantısında veya belki de daha önce mevcut yüzde 8,5 seviyesinden yüzde 25’e yükseltilmesi ve bununla birlikte ihtiyaç olması halinde daha küçük artışların yapılabileceğine işaret eden bir yönlendirme metni yayımlanması olasılıklar dahilinde. Yüzde 30 olan yıl sonu politika faizi tahminimizde değişikliğe gitmiyoruz” ifadelerine yer verdi.

SocGen de 6,5 puanlık artış bekliyor

Societe Generale de Türkiye ile ilgili yeni analizinde politika faizinin yüzde 15’e yükseltileceğini öngördü. Kurumun müşterilerine gönderdiği notta Türkiye ile ilgili ana riskler olarak geri dönülen politika ortodoksisine dair hayal kırıklığı oluşması ve yeni ekonomi yönetiminin ihracatı desteklemek için para birimini zayıflatması ihtimalleri gösterildi.

Kurum, politika faizinin 22 Haziran’da 650 baz puan artışla yüzde 15’e yükseltilmesini, ardından Temmuz ve Ağustos aylarında 500’er baz puan artırımlar gerçekleştirilmesini bekliyor.

Şimşek adı TCMB için geçen Erkan ile görüştü

TCMB Başkanlığı için adı geçen Hafize Gaye Erkan, Pazartesi sabahı Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşmüştü.

Diğer yandan, halen bu görevde bulunan Şahap Kavcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ‘uyumlu’ bir çalışma göstermişti. Buna karşılık, kamuoyunda yoğun biçimde aralarında eski banka genel müdürlerinin de olduğu bir dizi isim dile getiriliyor.

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Primi 500’ün Altına Geriledi

2015-2018 yıllarında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, 2009-2015 yıllarında ise Maliye Bakanlığı yapan Mehmet Şimşek’in “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelmesinin ardından piyasa ve beklentilerde iyimser hava oluştu.

Haber Merkezi / Türkiye’nin 5 yıllık CDS’sinin (Credit Default Swap) 15 Mayıs’tan beri ilk kez 500 seviyesinin altına indiği kaydedilirken, günlük düşüşün 50 baz puanı geçtiği ifade edildi. CDS, cuma günü en son işlemlerde 552 baz puanda bulunuyordu.

Risk primi, geçen yıl 885 puana kadar çıkarak 2003’ten beri en yüksek seviyesini görmüştü. Türkiye’nin kredi risk primi, seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla düşüş eğilimine yönelmişti.

Mehmet Şimşek, “Hükümetimizin temel hedefi toplumsal refahı yükseltmektir. Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır” demişti.

Bakan Mehmet Şimşek ayrıca, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” ifadesini kullanmıştı.

Bir ülkenin dış borçlanmasındaki en önemli göstergelerden biri olan CDS primi ne demek ve yükselmesi, düşmesi ne anlama geliyor?

Türkçe’de kredi risk primi veya kredi temerrüt takası olarak kullanılan CDS (Credit Default Swap) aslında bir çeşit sigortalama işlemi olarak tanımlanabilir.

Herhangi bir ülke hazinesine ya da şirketine borç verirken o borcun geri ödenmemesi ihtimaline karşı aldığınız sigorta poliçesine CDS deniyor ve genellikle over-the-counter (OTC) yani herhangi bir borsa düzenlemesine tabi olmayan tezgah üstü piyasalarda işlem görüyor.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

Türkiye’nin CDS oranı neden yükseliyor?

Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubu yol açıyor. Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir.

İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin CDS primlerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz sırasında yükseldikten sonra gerilediği görülüyor. Ülkenin makroekonomik dengelerinin bozulmaya başladığı 2018 yılından itibaren ise dalgalı bir seyirle de olsa yükseliş trendini sürdürdüğü görülüyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

Bankalar Kredi Musluklarını Kapattı

Kamu bankalarında ticari kredilerde faiz oranı yıllık yüzde 17-18 ancak onaylanan kredi sayısı oldukça sınırlı. Özel bankalar ise neredeyse hiç ticari kredi vermiyor. Bazı bankalar ticari kredileri tamamen kapatırken bazıları yüzde 60-70 yıllık faiz oranıyla çok düşük miktarlarda kredileri onaylıyorlar.

Bir sektör temsilcisi, “Kredi vermek için seçim sonrasını işaret eden bankalar seçim bitmesine rağmen ticari kredi vermiyor veya talep edilenin çok altında bir miktarı onaylıyor. Krediye ulaşma zorluğu devam ederken işletmeler nakite ulaşımda sorun yaşanıyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler nakit akışını sağlamakta zorlanıyor” diye konuştu.

Reel sektörün ticari krediye erişim sorunu devam ediyor. Daha önce 28 Mayıs seçimlerinden sonrasını işaret eden bankalar seçimlerin sonuçlanmasına rağmen kredi musluklarını açmış değil.

Dünya gazetesiden Birol Bozkurt’a konuşan reel sektör temsilcileri, özel bankaların kredileri tamamen kapatmasından ve bunun da firmaların nakit akışını bozmasından şikayet ediyor.

Bankacılık kaynakları kamu bankalarında ticari kredilerin özel sektöre göre bir nebze daha erişilebilir olduğunu ancak özel bankaların yıllık yüzde 60-70’lere ulaşan faizlere rağmen kredi vermediğini söylüyor.

Bir sektör temsilcisi; “Kredi vermek için seçim sonrasını işaret eden bankalar seçim bitmesine rağmen ticari kredi vermiyor veya talep edilenin çok altında bir miktarı onaylıyor. Krediye ulaşma zorluğu devam ederken işletmeler nakite ulaşımda sorun yaşanıyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler nakit akışını sağlamakta zorlanıyor” diye konuştu.

Kamu bankalarında ticari kredilerde faiz oranı yıllık yüzde 17-18 ancak onaylanan kredi sayısı oldukça sınırlı. Özel bankalar ise neredeyse hiç ticari kredi vermiyor. Bazı bankalar ticari kredileri tamamen kapatırken bazıları yüzde 60-70 yıllık faiz oranıyla çok düşük miktarlarda kredileri onaylıyorlar.

Kredilere ulaşamayan reel sektörün bir başka sorunu da karşılıksız çekler. Finansmana erişemeyen işletmelerin karşılıksız çek adedi ve tutarı arttı. Takasbank Çek Takas Sistemine ibraz edilip karşılıksız kalan çek adedi, Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 129 oranında arttı.

Verilere göre bir önceki ay karşılıksız çek adedi 6 bin 328 adet seviyesinde bulunurken Mayıs ayında bu rakam 14 bin 489 adet oldu. Karşılıksız çek tutarı bir önceki aydaki 1,82 milyar TL’den 3,98 milyar TL’ye yükseldi.”

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Rezervleri Erimeye Devam Ediyor: Net Eksi 4,4 Milyar Dolar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Haftalık Para ve Banka İstatistiklerini yayımladı. Buna göre, Merkez Bankası’nın brüt rezervi Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin ikinci turunun yapıldığı 26 Mayıs haftasında 3,1 milyar dolar azalarak 98 milyar 458 milyon dolara geriledi.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın brüt rezervi 10 ay sonra ilk kez 100 milyar doların altına indi. TCMB’nin döviz rezervi geçen hafta 2,3 milyar dolar azalarak 56 milyar 519 milyon dolara, altın rezervi ise 800 milyon dolarlık düşüşle 41 milyar 939 milyon dolara geriledi.

2022 sonuna göre bakıldığında ise Merkez Bankası’nın döviz rezervi yüzde 31,83 oranında azaldı. Döviz rezervi, 82,9 milyar dolardan 56,5 milyar dolara düştü.  Altın rezervi ise yıl sonuna göre yüzde 8,53 oranında azaldı.

Geçen hafta 21 yıl sonra ilk kez negatif bölgeye geçen Merkez Bankası’nın net uluslararası rezervi, 26 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolardan eksi 4,4 milyar dolara geriledi. Swap harici net rezerv ise eksi 60,3 milyar dolardan eksi 60,5 milyar dolara geriledi.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Bankacılık Sektöründe Ticari Krediler Durma Noktasında

Regülasyonlarla bunalan bankacılık sektöründe ticari krediler durma noktasına geldi. Bazı özel bankalar uzun vadeli ticari krediyi ya durdurdu ya da yıllık yüzde 60-70’e varan çok yüksek faiz oranları vermeye başladı.

Bankacılık sektörü kaynakları özel bankaların “kredi vermiyoruz” dememek için 1-1.5 ay vadeli spot kredilere yöneldiğini belirterek, bu alanda vade yapısı nedeniyle risk düşük olduğu için çok da yüksek faiz oranlarının konuşulmadığını, makul oranların uygulandığını vurguladı.

Son dönemde sürekli regülasyonlarla karşı karşıya kalan bankacılık sektöründe seçim belirsizliği nedeniyle ikinci tur seçimleri öncesinde kredi arzı neredeyse durma noktasına gelmiş ve faiz oranları da yukarı yönlü hareket etmişti. Seçimden sonra ise bazı bankalar hemen faiz oranlarında ayarlamalar yaptı. Ticari kredi faizleri bu durumdan daha fazla etkilendi.

Ekonomim gazetesinden Şebnem Turhan’ın yazısına göre regülasyonlarla bunalan bankacılık sektöründe ticari krediler durma noktasına geldi.

Bankacılık kaynakları, özel bankalarda ticari kredi arzının neredeyse durduğunu, riski daha düşük olduğu için 1-1.5 aylık kısa vadeli spot kredilere yönelindiğini söyledi.

Ayrıca kaynaklar uzun vadeli ticari kredi talebinde bankaların fiyatlama yapamadığını, uç örnekler olarak da yüzde 60- 70 oranında faiz verdiğini aktardı.

Bazı özel bankalar uzun vadeli ticari krediyi ya durdurdu ya da yıllık yüzde 60-70’e varan çok yüksek faiz oranları vermeye başladı. Bankacılık sektörü kaynakları özel bankaların “kredi vermiyoruz” dememek için 1-1.5 ay vadeli spot kredilere yöneldiğini belirterek, bu alanda vade yapısı nedeniyle risk düşük olduğu için çok da yüksek faiz oranlarının konuşulmadığını, makul oranların uygulandığını vurguladı.

Uzun vadeli kredi talepleri ise genellikle karşılanmıyor. Bunu “fiyatlama yapılamaması” olarak yorumlayan bankacılık sektörü kaynakları piyasada çok yüksek faiz oranları dolaştığını da vurguladı.

Kamu bankalarının ise daha düşük faizli ticari kredi kullandırımına devam ettiğini söyleyen bankacılık sektörü kaynakları, kamu bankalarında ise limitlerin uygulandığını belirtti. Ticari kredi faizleri bazı özel bankalarda seçimlerin ikinci turu öncesinde yüzde 48’e yükselmişti.

Bazı bankalar dövizden TL’ye dönmek için açılan yeni kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarına önden prim ödeme uygulamasına son verdi. TL’ye dönüşüm hedeflerini yakalamaya çalışan bankalar, mevduat sahiplerini dövizden vazgeçirmek için KKM hesaplarına yüksek faiz vermeye başlamıştı. Reuters’ın görüştüğü dört kıdemli bankacı, bazı bankaların prim ödemelerine son verdiklerini ifade etti.

Özel bankalarda tek faiz artışı ihtiyaç kredilerinde olmadı. Taşıt kredilerinde seçim öncesi hafta yüzde 4,09 seviyesinde olan faiz oranı bu hafta başı itibariyle yüzde 4,79’a çıkarıldı. Konut kredilerinde de yüzde 3,39 olan aylık faiz oranı yüzde 4,09’a yükseldi.

Paylaşın