28 Mayıs Seçimi: Türk Lirası’nın Geleceği Ne Olur?

Hükümet kaynakları, şu anda düşük faizlere öncelik veren mevcut ekonomi politikalarına sadık kalmak ya da seçim sonrasında daha ortodoks ekonomik yaklaşımlara geçmek konusunda anlaşmazlık yaşandığını kaydetti.

Liranın sıkı idare altında tutulması, iki hafta önce yapılan ilk tur seçimden bu yana yaşanan değer kaybını yüzde 2’nin biraz üzerinde sınırladı. Ancak başka bazı kilit piyasalar, Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda ekonomi politikasını değiştirmeyeceğine ilişkin güçlü kaygıların sinyalini veriyor.

Türkiye’nin borçlarının temerrüde karşı sigortalanmasının maliyeti (CDS yani kredi risk primi) yüzde 40 arttı. Gösterge niteliğindeki uluslararası piyasa tahvilleri, yüzde 10 ila 15 geriledi. Bir yıl ve ötesine bakan temel döviz piyasası volatilite göstergeleriyse rekor seviyelere ulaştı.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Pazar günü yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Türk Lirası’nın giderek daha işlevsiz hale geldiğine işaret ettiği bir analiz haber yayınladı.

Habere göre lira, dolar karşısında yeni bir rekor düşüş yaşarken yatırımcılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda kendilerini nelerin beklediği konusunda kaygılı.

Reuters’ın “Erdonomiks” olarak adlandırdığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik büyüme arayışı içinde uyguladığı olağandışı para politikaları karşısında lira, son beş yılda değerinin yüzde 80’ini yitirdi. Türk vatandaşlarının liraya olan güveni sarsılırken bu olağandışı politikalar, enflasyon sorununu da körükledi.

Yetkililer, 2021’de patlak veren sancılı kriz nedeniyle döviz piyasaları üzerinde giderek daha müdahaleci bir rol oynamaya başladı. Öyle ki bazı ekonomistler artık liranın hala serbest dolaşımda olan bir para birimi olarak kabul edilip edilemeyeceğini tartışıyor.

Liradaki günlük oynamalar olağandışı şekilde küçüldü ve bu hareketlilik çoğunlukla aşağı yönlü.

On milyarlarca dolarlık döviz ve altın rezervi tüketilmiş durumda. Bu da, sistematik mikro yönetimin bir başka işareti.

“Liranın suni olarak kontrol altında tutulması”

Türkiye’de ihracatçı firmaların döviz gelirlerinin yüzde Merkez Bankası’na satmaları zorunluluğu uygulanıyor. 2021’deki çalkantı sonrasında liranın değer kaybına karşı getirilen kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasıysa çok önemli ancak yüksek maliyetli bir savunma mekanizması olarak değerlendiriliyor.

Varlık yönetimi firması GAM’den yükselen piyasa borçları direktörü Paul McNamara, alınan bazı önlemleri fiili sermaye kontroluna benzetti ve “Kilit konu, liranın suni olarak kontrol altında tutulması” dedi.

Mevduat sahipleri, son iki ayda KKM hesaplarına 33 milyar dolar yatırdı. Böylelikle KKM hesaplarındaki toplam mevduat tutarı 121 milyar dolara ulaştı. Bu tutar, Türkiye’deki bankacılık sisteminde bulunan tüm mevduatların yaklaşık dörtte biri ediyor.

Ancak McNamara’ya göre “tüm bunların pürüzsüz şekilde çözüme kavuşturulduğunu görmek imkansız.”

Son günlerde Reuters haber ajansına konuşan hükümet kaynakları, şu anda düşük faizlere öncelik veren mevcut ekonomi politikalarına sadık kalmak ya da seçim sonrasında daha ortodoks ekonomik yaklaşımlara geçmek konusunda anlaşmazlık yaşandığını kaydetti.

Liranın sıkı idare altında tutulması, iki hafta önce yapılan ilk tur seçimden bu yana yaşanan değer kaybını yüzde 2’nin biraz üzerinde sınırladı. Ancak başka bazı kilit piyasalar, Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda ekonomi politikasını değiştirmeyeceğine ilişkin güçlü kaygıların sinyalini veriyor.

Türkiye’nin borçlarının temerrüde karşı sigortalanmasının maliyeti (CDS yani kredi risk primi) yüzde 40 arttı. Gösterge niteliğindeki uluslararası piyasa tahvilleri, yüzde 10 ila 15 geriledi. Bir yıl ve ötesine bakan temel döviz piyasası volatilite göstergeleriyse rekor seviyelere ulaştı

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden ekonomi profesörü Daron Acemoğlu, sorunun karma politikalar ve azalan döviz ile altın rezervleri olduğunu, şu anda brüt 105 milyar dolar olan rezervlerin döviz takası (swap) düzenlemeleri ve krediler hesaplamalardan çıkarıldığında 115 milyar dolar ekside olduğunu söylüyor.

Acemoğlu, “şu anki durumun sürdürülemeyeceğine inandığını” belirtiyor.

Acemoğlu “Kur korumalı lira hesapları, güvenilir mi?” diye sorarak, tam gelişmiş bir kriz durumunun hükümete potansiyel maliyetlerine ve dolar talebi nedeniyle Türkiye’nin pazarlarında paralel döviz kurlarının artık yaygın olarak sunulduğuna işaret etti.

“1990’lı yıllara geri dönüyoruz” diyen Acemoğlu, Türkiye’nin 2001 yılında yıkıcı bir devalüasyonla sonuçlanan en zarar verici krizlerinden birinin oluşum sürecine atıfta bulundu.

Gözler şimdi döviz rezervlerinde ve bir doların 20 liradan işlem görmesinde.

Acemoğlu, durumun düzelip düzelmeyeceğini ya da ne zaman düzeleceğini tahmin etmenin zor olduğunu kaydetti. Güçlü bir turizm sezonunun kısa vadede rezervleri yeniden güçlendirmesi beklenirken, “dost” Körfez ülkeleri ve Rusya’dan kamu bankalarına aktarılan döviz de yardımcı oldu.

Yatırım bankası JPMorgan’dan uzmanlar, seçimin ikinci turuna uzanan dönemde ortodoks ekonomi politikalarına net bir dönüş yapılmadığı takdirde, bir doların 30 liradan işlem görecek düzeye gelinebileceği tahmininde bulunmuştu.

Şimdi ise Erdoğan’ın Pazar günü zafer kazanacağı ve Şubat ayındaki depremden sonra gelirleri arttırma ve ülkeyi yeniden inşa etme yönündeki kampanya vaatlerini yerine getireceği varsayılıyor.

Bazı yatırımcılar, piyasaların yeniden çalkantıya girmesi durumunda yetkililerin sert sermaye kontrollarına başvurmak zorunda kalabileceği konusunda kaygılı.

Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 25’ine denk gelen 230 milyar dolarlık dış finansman açığını kapatmanın yollarını arayan hükümetse daha önceki açıklamalarında sermaye kontrolunun masada olmadığını kaydetmişti.

İngiltere Merkez Bankası verileri, Londra gibi ana merkezlerde, 2018 yılında günde ortalama 56 milyar dolar olan lira ticaretinin bugün günde 10 milyar doların altına gerilediğini gösteriyor.

Döviz piyasasında giderek artan işlevsizlik, geçmişte birçok yabancı yatırımı Türkiye’ye çeken iyimser havayı dağıttı.

Bankacılık sektöründeki birleşmeler ve satın almalar (M&A) döneminin altın çağına ilişkin “Bunlar ucuz varlıklar değildi, mücevher olarak görülüyordu” diyen Profesör Acemoğlu, Erdoğan’ın seçimi kazanması halinde karşı karşıya kalacağı durum hakkında “Kolay bir çıkış yolu görmüyorum” şeklinde konuştu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir