Belçika’dan Nükleer Enerji Santrallerini Kapatma Kararı

Belçika hükümetinin 2025 yılında ülkede bulunan nükleer enerji santrallerini kapatacağını ancak nükleer enerji teknolojisine yatırımı sürdüreceği bildirildi. Ülkede Fransız Engie şirketi tarafından işletilen toplam yedi reaktörlü iki nükleer tesis bulunuyor.

Euronews’in haberine göre; ülkedeki kamu yayıncısı kurumlar RTBF ve VRT’nin aktardığına göre yedi partili koalisyon haftalardır bu konuda bir karara varmaya çalışıyordu.

Tartışmalarda Yeşiller’in 2003’te kabul edilen ve nükleer sayfanın kapatılmasını öngören yasaya saygı gösterilmesini istediği, Fransızca konuşan kesimdeki Liberallerin ise iki reaktörün de açık kalmasını tercih ettiği belirtildi.

Dün gece sonlandırılan görüşmelerde bir grup bakanın bastırmasıyla 2025 itibarıyla her iki tesisin de kapatılması kararının alındığı bildirildi.

Öte yandan, küçük modüler reaktörlere ağırlık verilerek nükleer enerjinin geleceğine 100 milyon euro yatırım yapılması planlanıyor.

Belçika’nın nükleer santralleri kapatması ile ortaya çıkacak olan enerji açığını nasıl kapatacağı henüz belirsiz. Bu konudaki kararların bahar aylarına doğru netleşmesi bekleniyor.

Almanya, Fukushima’daki felaketin yarattığı nükleer kriz sonrası, 2022 yılına kadar ülkedeki 17 nükleer santralinin devre dışı bırakacağının sözünü verdi. Fransa ise 2035 yılına kadar 14 nükleer santrali kapatmayı planlıyor.

Paylaşın

Esad’dan Suriyeli Mültecilerin Ülkeye Dönüşü İçin Af Hazırlığı

Suriye devlet haber ajansı SANA, Esad hükümetinin yerinden edilen Suriyelilerin geri dönüşü için af çıkarmaya hazırlandığını aktardı. Ajansın haberine göre Yerel Yönetim ve Çevre Bakanı Hüseyin Mahluf yerinden edilen Suriyelilerin geri dönüşünün devlet için bir öncelik olduğunu belirtti.

Geri dönüşler için başta af kararnameleri olmak üzere kolaylıklar sağlanacağını ifade eden Mahruf, durumlarını halletmek isteyenlere izin verilmesi ve uzlaşma dosyasının tamamlanmasını takip etmek için de hiçbir çabadan kaçınmayacaklarını dile getirdi.

“Yasadışı yaptırımlar geri dönüşü engelliyor”

Hüseyin Mahluf, Suriye-Rusya koordinasyon bakanlık heyetlerinin yerinden edilmiş kişilerin dönüşüne ilişkin ortak toplantısında yaptığı konuşmada, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin Suriye topraklarının bazı kısımlarını işgal etmeye devam ettiğini, zenginliğini ve kaynaklarını yağmaladığını ve yerinden edilen Suriyelilerin geri dönüşünü engellediğini öne sürdü.

Suriye’ye uygulanan yasa dışı yaptırımların geri dönme çabalarını engellediğini kaydeden Mahluf’a Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Gennady Cedko’nun da destek verdiği bildirildi.

Toplantıda konuşan Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Dr.Faysal El Mikdad’ın ise “Türk rejimi Suriye’deki terör örgütlerini açıkça desteklemeye devam ediyor ve Haseke’de defalarca bir milyondan fazla vatandaşın içme suyunu kesti” dediği aktarıldı.

Savaştan kaçan 5,6 milyon kişinin önemli bir kısmı Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındı

Suriye’de 2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle başlayan protesto gösterilerinin Esad rejimi tarafından bastırılmasıyla patlak veren iç savaş 10 yılda 400 bine yakın Suriyelinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Savaştan kaçan 5,6 milyon kişinin önemli bir kısmı Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, bu sığınmacıların en az bir milyonunu çocuklar oluşturuyor.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Omicron Varyantı’ Uyarısı

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) koronavirüsün diğer mutantlara kıyasla daha bulaşıcı olduğu saptanan Omicron varyantının Avrupa’da  hızla yayıldığına dikkat çekti.

DSÖ Avrupa bölge sorumlusu Dr. Hans Kluge, varlığı yaklaşık bir ay önce Güney Afrika’da tespit edilen Omicron varyantının şimdiye dek DSÖ üyesi 53 Avrupa ülkesinin 38’inde görüldüğünü açıkladı. Kluge, Avrupa’da AB üyesi ülkelerin yanı sıra Türkiye, Rusya ve Ukrayna’da da Omicnon’un baskın varyanta dönüşmesine karşı hazırlıklı olunması gerektiğine vurgu yaptı.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da Avusturya Sağlık Bakanı Wolfgang Mückstein ile görüştükten sonra açıklamalarda bulunan Kluge, Omicron varyantı ile ilgili pek çok sorunun yanıtının henüz verilemediğini ifade etti.

Omicron varyantı Delta’dan tehlikeli mi?

Yeni varyantın Danimarka, Portekiz ve İngiltere gibi ülkelerde hızla yayıldığını, hatta bu ülkelerde şimdiden baskın hale geldiğinin de söylenebileceğini kaydeden Kluge, “Üzerimize başka bir fırtınanın geldiğini görebiliriz” dedi. Kluge, önümüzde hafta içinde yeni varyantın Avrupa’da baskın hale geleceğini, bu durumun halihazırda sorunlu olan sağlık hizmetlerini daha da zorlayacağını söyledi.

Koronavirüsün Omicron varyantının hızla yayılması nedeniyle İsrail’de  60 yaş üzerindekilere dördüncü doz aşı uygulanması kararlaştırıldı. Başbakan Naftali Bennet halkı tazeleme aşılarını olmaları konusunda uyardı. İsrail hükümetinin oluşturduğu uzmanlar kurulu daha önce dördüncü doz aşıların yaptırılması tavsiyesinde bulunmuştu. İsrail’de bugüne kadar en az 340 Omicron enfeksiyonu tespit edildi.

Omicron’a karşı aşı çalışmaları başladı

Öte yandan AstraZeneca ve Oxford Üniversitesi’nin Omicron aşısı üzerinde çalışmaya başladığı bildirildi. Oxford Üniversitesi bünyesinde oluşturulan araştırma heyetinin yöneticisi Sandy Douglas Financial Times gazetesine verdiği demeçte bu konuda ilk adımın “tedbir mahiyetinde” atıldığını söyledi. AstraZeneca ve üniversiteden ise yeni çalışma hakkında henüz bir açıklama yapılmadı.

Paylaşın

Gökkuşağı Renkli Oyuncaklar “İslami Olmadıkları” Gerekçesiyle Toplatıldı

Katar’da, üzerinde gökkuşağı renklerinin bulunduğu çeşitli oyuncaklara “İslami olmadığı” gerekçesiyle el koyuldu. Katar Haber Ajansında yayımlanan habere göre Bakanlık, tüm vatandaşları “gelenek ve göreneklere aykırı dizayn ve logo taşıyan malları ihbar etmeye” çağırdı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ülkenin çeşitli bölgelerinde perakendecilerde teftişlerde bulunulduğu belirtilerek, “aralarında İslami değerlere aykırı sloganlar taşıyan oyuncakların da bulunduğu çeşitli ihlallere rastlandığı ve söz konusu ticari mallara el koyulduğu” bildirildi.

Bakanlığın açıklamasında hangi malların ne için İslami kurallara aykırı görüldüğü belirtilmese de paylaşılan fotoğrafta gökkuşağı renklerindeki oyuncaklara yer verilmesi dikkat çekti. Gökkuşağı renkleri dünya çapında lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseks bireyleri kapsayan LGBTİ+ hareketinin sembolü. Eşcinsellik Katar’da yasa dışı.

Gelecek yıl FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması nedeniyle Katar’daki insan haklarının durumu özellikle Batı dünyasında mercek altında. Dünya Kupası ev sahipliğini kazandığı 2010 yılından bu yana insan hakları konusunda çeşitli eleştirilerle karşı karşıya kalan Katar yönetimi, Kupa için ülkeye gelecek herkese açık oldukları mesajını veriyor. Ancak gökkuşağı renkli oyuncaklara el koyulması, sosyal medyada Katar yönetimine yönelik eleştirileri yeniden alevlendirdi.

Paylaşın

DSÖ: Pandeminin 2022’de Bitmesi İçin Bütün Dünya Birlikte Hareket Etmeli

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, dünya ülkelerine Covid-19 salgınını bitirmek adına gerekli kararları almak için birlikte hareket etmeleri çağrısında bulundu.

Cenevde’de gazetecilerle konuşan DSÖ Genel Direktörü, “2022 bizim pandemiyi bitirme yılımız olmalı.” dedi.

Yıl sonu yaklaşırken, aile ve arkadaşlar arası toplu kutlamaların da gündeme geldiğini hatırlatan Ghebreyesus, “Hepimiz arkadaşlarımızla, ailemizle birlikte zaman geçirmek istiyoruz, hepimiz tekrar normale dönmek istiyoruz. Ama normal hayata dönmek için önce kendimizi korumalıyız.” dedi.

Bütün dünyada Covid-19 vakalarının giderek artmasına dikkat çeken Ghebreyesus, “Şimdi kutlayıp uzülmektense, daha sonra kutlamamız daha iyi, hepimiz şu anda bu pandemiyi nasıl bitereceğimize odaklanmamız gerekiyor.” ifadesini kullandı.

DSÖ Genel Direktörü, aşı dağılımı adaletsizliğine de son verilmesi yolundaki çağrısını yineledi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Rai Tayfunu’nun Vurduğu Filipinler’de Ölü Sayısı 375’e Yükseldi

Rai Tayfunu vurduğu Filipinler’de  ölenlerin sayısı 375’e yükselirken, ölü sayısının artmasından korkuluyor. 2013 yılında meydana gelen ve “Haiyan Tayfunu” olarak da bilinen Yolanda, Filipinler’de 6 binden fazla kişinin ölümüne yol açmıştı.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; saatte 195 kilometre hızla eser rüzgar, ülkenin güneydoğu kesimindeki adalara ulaştığında yaklaşık 400 bin kişi canlarını kurtarmak için iç bölgelere doğru kaçtı. Polis yetkilileri en az 500 kişinin yaralandığını, 56 kişinin de bulunamadığını söylüyor.

Arama ve kurtarma ekipleri felaketin yaşandığı alanlarda “tam anlamıyla bir yıkım” yaşandığını aktarıyor. Fakat birçok bölge ile iletişim de kesilmiş olduğundan kayıpların boyutlarını tespit etmek çok zor. Yaygın toprak kaymaları ve sellerde çok sayıda insanın hayatını kaybetmiş olmasından korkuluyor.

BBC’ye konuşan Filipinler Kızılhacı Başkanı Richard Gordon, “Birçok bölgenin elektrik ve telefon hatları kesik, çok az suları var” dedi. Gordon, “Bazı bölgeler var ki, İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalanan yerlerden daha kötü görünüyor” diye konuştu.

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu uzun vadeli yardım çabalarını finanse edebilmek için 22 milyon dolarlık bir acil yardım çağrısı yaptı. Richard Gordon, “Kızılhaç acil yardım ekipleri sahil bölgelerinde büyük bir yıkım olduğunu aktarıyor. Evler, hastaneler, okullar ve kamu binaları yerle bir olmuş” dedi.

Arama kurtarma çalışmalarına destek vermek üzere en kötü etkilenen bölgelere binlerce asker, sahil koruma ve itfaiye personeli gönderildi. Ordu felaket bölgelerine ihtiyaç malzemesi sevk ediyor.

Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte de tayfunın etkisi altına aldığı bölgeleri havadan denetledi. Duterte’nin danışmanları sosyal medyadan Siargo, Dinagat ve Mindanao adalarındaki yıkımı gösteren video kayıtları paylaştılar.

Dinagat adalarının valisi Arlene Bag-ao, Facebook hesabından bölgenin yerle bir olduğunu yazdı. Bag-ao, “Çiftçilerin tarlaları ve balıkçılarımızın tekneleri paramparça oldu. Evlerimizi kaybettik. Duvarlar ve çatılar uçtu. Su ve yiyecek azalıyor” dedi.

Dinagat Valisi, zararın Yolanda Tayfunu’ndan daha kötü ya da ona benzer bir düzeyde olduğunu da kaydetti.

2013 yılında meydana gelen ve “Haiyan Tayfunu” olarak da bilinen Yolanda, Filipinler’de 6 binden fazla kişinin ölümüne yol açmıştı. Filipinler’e yılda ortalama 20 tayfun ve fırtına vuruyor.

Rai Tayfunu bu yıl ülkeyi etkisine alan en şiddetli fırtına oldu ve normal fırtına mevsiminden daha geç bir zamanda meydana geldi. Çoğu fırtına Temmuz ile Ekim arasında yaşanıyor. Bilim insanları uzun süredir insan faaliyetleri yüzünden yükselen küresel sıcaklıkların tayfunların daha şiddetli ve daha sık olmasına yol açtığı uyarısında bulunuyorlar.

Paylaşın

Filipinler’i Rai Tayfunu Vurdu: En Az 20 Ölü

Filipinler’in orta kesimini vuran Rai Tayfunu nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının en az 21 olduğu açıklandı. 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerde kurtarma çalışmalarına katılacağı açıklandı.

Haber Merkezi / Ülkenin turistik adası Siargao’ya perşembe günü ulaşan Rai Tayfunu, saatte 195 kilometre rüzgar hızıyla evlerinin çatılarını uçurdu.

Beraberinde şiddetli yağmurda taşıyan Rai Tayfunu, etkili olduğu ülkenin orta kesimlerinde birçok bölgede elektrik kesintisi ve ciddi yıkıma sebep oldu.

Şiddetli yağış ve rüzgar nedeniyle can kayıpları sürekli artıyor. Önce 18 olarak duyurulan ölü sayısının en 21’e yükseldiği belirtildi. Yaralı sayısı hakkında açıklama yapılmadı.

Ülkenin güneydoğusundaki Dinagat Adaları’nın Valisi Arlene Bag-ao, 180 bin kişinin yaşadığı Ada’nın “yerle bir olduğunu” söyledi. Valisi Kaka Bag-ao yaptığı açıklamada, “Evlerimizi kaybettik, yiyecek ve su sıkıntısı yaşıyoruz” dedi.

Ulusal afet ajansının sözcüsü Mark Timbal, AFP haber ajansına verdiği demeçte, 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerdeki kurtarma çalışmalarına katılacağını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Karlo Nograles daha önce 332.000’den fazla insanın yüksek riskli köylerden tahliye edildiğini ve bunların yaklaşık 15.000’inin tahliye merkezlerine sığındığını açıklamıştı.

Tayfunun yol açtığı şiddetli yağış ve rüzgar, birçok köyde ağaçların devrilmesine ve su baskınlarına neden olmuştu. Yetkililer, tayfun bölgeyi vurmadan önce 300 binden fazla kişinin tahliye edilerek güvenli bölgelere kaçtığını aktarmıştı.

Paylaşın

Kovid 19 Salgını 2024 Yılına Uzayabilir

ABD kökenli ilaç şirketi Pfizer, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) pandemisinin 2024 yılına uzayabileceğini açıkladı. Açıklamada ayrıca, 2 ila 4 yaşındakiler için düşük dozlu bir aşının klinik çalışmalarında beklenenden daha zayıf bir koruma sonucunun ortaya çıktığı belirtildi.

Euronews’ta yer alan habere göre; 2 ila 4 yaşındakiler için yapılan test çalışmalarında zayıf bir koruma sonucunun çıkması, aşıya onay verilmesini de geciktirecek.

Pfizer yetkilisi Mikael Dolsten, yatırımcılara yaptığı bir sunumda, dünyanın bazı bölgelerinde koronavirüs pandemisinin mevcut durumda olduğu gibi bir iki yıl daha devam etmesini beklediklerini, başka ülkelerde ise pandeminin ‘endemik’ duruma geçeceğini öngördüklerini söyledi.

BioNTech ile birlikte Kovid 19 aşısı geliştiren Pfizer, 2024 yılı itibariyle pandeminin küresel çapta endemik seviyeye geçeceği öngörüsünde bulundu:

“Bunun tam olarak ne zaman ve nasıl olacağı, hastalığın evrimine, toplumun aşılamayı ne kadar etkili bir şekilde uyguladığına ve aşılama oranlarının düşük olduğu yerlere adil dağıtıma bağlı olacaktır. Yeni varyantların ortaya çıkması da pandeminin seyrini etkileyebilir”

Pfizer’ın pandeminin bir iki yıl daha devam edeceği yönündeki açıklaması, Avrupa’da birçok ülkenin Omicron varyantı nedeniyle yeni bir dalgayla karşı karşıya kaldığı ve kısıtlama önlemlerinin alındığı bir zamanda geldi.

Paylaşın

ABD, Uygurlar Nedeniyle Çin’e Yönelik Yaptırımlarını Genişletiyor

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek Pekin yönetimine yönelik yaptırımlarını genişletme kararı aldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Yaptırımlar, Sincan’dan ithal edilecek biyo ve yüksek teknoloji mallarını kapsıyor. Buna göre, Uygurlara yönelik Pekin’in baskıcı politikasını destekleyen Çinli biyoteknoloji ve yüksek teknoloji şirketlerinin malları ile Sincan’da çalışma kamplarında üretildiği şüphesi bulunan malların ithalatı mümkün olmayacak.

Uygurlara yönelik hak ihlalleriyle bağlantılı olarak Çin’e yeni yaptırımları öngören tasarıya ABD’li senatörlerin hepsinin onay verdiği bildirildi. Tasarının şimdi son onay için Başkan Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Yaptırımlar neyi kapsıyor?

ABD Senatosu’nda kabul edilen tasarıya göre Çinli şirketler, gelecekte ABD’ye sattıkları ürünleri beyan ederken tamamen veya kısmen Uygur bölgesinde üretilip üretilmediğine dair belge sunmakla yükümlü olacak. Çin’in herhangi bir ürünün çalışma kamplarında üretilmediğini de kanıtlaması gerekecek. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarının Başkan Joe Biden tarafından da desteklendiği belirtildi.

ABD’ye her yıl ithal edilen pamuklu tekstil ürünlerinin yüzde 20’si Sincan menşeili malzeme içeriyor. Bu nedenle tasarı ABD’li bazı şirketlerde tedirginliğe neden oldu.

Yaptırımlarla kara listeye alınan şirketler hangileri?

ABD Ticaret Bakanlığı da dün Çin Askeri Tıbbi Bilimler Akademisi ile ona bağlı 11 kuruluşu ABD’ye ithalat yapan kara şirketler listesine aldı. Söz konusu kuruluşlar, “askeri amaçlı beynin kontrolünü sağlayabilecek silahlar geliştirmeye yönelik biyoteknolojik araştırmalar yürütmekle” suçlanıyor. Söz konusu kuruluşların kan nakli ve zehirli maddeler konusunda da çalışmalar yürüttüğü ifade ediliyor.

ABD Maliye Bakanlığı da, sekiz yüksek teknoloji alanında faaliyet yürüten Çinli şirketi kara listesine dahil etti. Bunlar aralarında SZ DJI Technology gibi insansız hava aracalarının (IHA) önde gelenleri olduğu da belirtiliyor. Böylece ABD’li şirketlerin söz konusu firmalara iştirakinin de önüne geçilmiş olacak.

Kara listeye alınan şirketlerden bir diğeri de yüz ile tanınma alanında programlar geliştiren Cloudwal Technology ve cep telefonları bilgilerinin izlenmesine yönelik bilişim programı geliştiren Xiamen Meiya Pico Information şirketi.

Çarşamba günü ABD’de uyuşturucu maddeli ilaç krizine neden olan bir Çinli şirket kara listeye alınmıştı.

Uygurlar devamlı izleniyor

Uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre, Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar Pekin yönetimi tarafından yüksek teknolojilerle izleniyor ve kontrol ediliyor. Bunun için DNA örneklerinin alındığı ve yüzlerinden tanınmalarını sağlayacak programlarla ile çalışıldığı kaydediliyor. Yine insan hakları kuruluşlarının verilerine göre, kamplarda zorla tutulan 1 milyondan fazla Uygur dininden, kültürü ve dilinden vazgeçmeye zorlanıyor. Ayrıca bedensel açıdan kötü muamele gördüklerine ilişkin veriler bulunduğu da rapor ediliyor.

Paylaşın

Esrarı Yasallaştıran İlk Avrupa Birliği Ülkesi ‘Malta’ Oldu

Malta, esrarın kişisel amaçlarla yetiştirilmesi ve kullanılmasını yasallaştıran ilk Avrupa Birliği (AB) ülkesi oldu. Malta Parlamentosu’nda Salı akşamı oylanan yasa, 27’ye karşı 36 oyla kabul edildi. Yetişkinlerin evlerinde en fazla dört bitki yetiştirmesi, üzerlerinde de en fazla yedi gram esrar taşımasına izin verilecek.

Fakat esrarın kamusal alanda veya çocukların önünde içilmesi yasa dışı olacak. Yasa uyarınca 7-28 gram arası esrar taşıyanlara 100 Euro’ya, kamusal alanda içenlere 235 Euro’ya, çocukların önünde içenlere ise 500 Euro’ya kadar ceza verilebilecek. Bitki tohumlarının dağıtılması ve esrar satışı için de yeni kurumlar kurulacak.

Muhalefet karşı çıktı

BBC Türkçe’nin haberine göre, Eşitlik Bakanı Owen Bonnici, bunun az miktarda esrar içen kişilerin yasal suçlamalarla karşılaşmasının önüne geçilmesi için tarihi bir an olduğunu söyledi ve yasa dışı uyuşturucu ticaretinin azalacağını belirtti.

Muhalefetteki Milliyetçi Parti ise yasa aleyhinde oy kullandı. Yasa teklifi ilk olarak gündeme geldiğinde destek veren Milliyetçi Parti’nin lideri Bernard Grech, Ekim ayındaki konuşmasında ise bunun yasa dışı uyuşturucu pazarını güçlendireceğini savundu. Bazı muhalifler de Malta Cumhurbaşkanı George Vella’nın yasayı imzalamaması çağrısında bulundu.

Dünya esrara ne diyor?

Geçen yıl Birleşmiş Milletler (BM) de esrara yönelik tutumunu değiştirerek, bunun tedavi amaçlı kullanımlarının incelenmesi gerektiğini belirtmişti. BM Uyuşturucu Maddeler Komisyonu da Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tavsiyesi üzerine 2020 tarihli kararıyla kenevir ve türevlerinin en tehlikeli uyuşturucular kategorisinden çıkartılmasına karar verdi.

Esrarın serbestçe içilmesiyle meşhur olan Hollanda’da ise esrar teknik olarak hala yasa dışı. Fakat ülkede bu yasağın çiğnenmesine tolerans gösterilmesini düzenleyen başka hukuki düzenlemeler var.

İtalya’da bu konuyla ilgili önümüzdeki yıl bir referandum yapılacak. Almanya, Lüksemburg ve İsviçre’nin de Malta’dakine benzer planları bulunuyor.

Esrarın yasal ya da kısmen yasal sayıldığı diğer ülkeler şöyle:

  • Uruguay: Uruguay, esrar üretiminden satışına ve tüketimine uzanan zinciri tamamen yasallaştıran ilk ülke olmuştu. Yasa ile, marijuana satın almak ya da yetiştirmek isteyen kişilerin 18 yaşını doldurmuş olması ve resmi mercilere başvuru yapması şartı koşuluyor.
  • Çekya: Kişisel kullanım için 15 grama kadar taşımak ve 2013’ten itibaren tıbbi vakalarda kullanılması yasal.
  • Ekvador: Kişisel kullanım için 15 grama kadar taşımak yasal.
  • Jamaika: Kullanmak (25 Şubat 2015) itibariyle serbest bırakıldı.
  • Kolombiya: Kişisel kullanım için 22 grama kadar taşımak yasal fakat satışı yasa dışı.
  • Kuzey Kore: Kuzey Kore’de marijuana kullanmak, satmak, yetiştirmek ve nakletmek üzerinde bir yasak bulunmuyor.
  • Peru: Kişisel kullanım için 8 grama kadar taşımak yasal.
  • Kanada: Kanada’da, esrarın keyif amaçlı kullanılması, 2018 yılında, Senato’da 29 oya karşı 52 oyla yasallaştırılmıştır. Yasa, esrarın ne şekilde yetiştirileceğini, dağıtılacağını ve satılacağını düzenliyor. Kullanıcıların kamusal alanlarda esrar içip içemeyeceğine eyalet yönetimleri karar verecek.
  • ABD’de üç eyalette: ABD’nin California, Nevada ve Massachusetts eyaletleri 2016’da keyif için esrar kullanılmasının yasallaştırılması yönünde karar verdi.

Esrar nasıl yasadışı hale geldi?

Her devletin kendi yönetmeliği olmasıyla birlikte esrar/marijuana kullanımının uluslararası düzeyde kontrol altına alınması 1915 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Çin, Honduras ve Norveç arasında imzalanan Uluslararası Afyon Sözleşmesi ile başladı. 1919 yılında Versay Anlaşmasına dahil edilen düzenleme ile birlikte uluslararası alanda yürürlüğe girmiş oldu.

Paylaşın