Yüz Maskeleri Gerçekten İşe Yarıyor Mu?

Uzmanlar, cilt bakımı söz konusu olduğunda herkesin önceliği temizlik, günlük güneş kremi ve günlük nemlendirme olması gerektiğini söylüyorlar: Fakat bir yüz maskesi, iyi bir cilt bakım rutininin tamamlayıcısı olabilir.

Haber Merkezi / Piyasadaki birçok yüz maskesi, olağandışı bileşenler içerdiğini iddia etmektedir. Ama gerçekten yüzünüze mantar suyu veya salyangoz jölesi sürmek istiyor musunuz? Çoğu zaman, bu süslü maskelerde bol miktarda koku, boya ve paraben bulunur; bunların hepsi cildinize (özellikle hassas ciltlere) zarar verebilir.

Peki yüz maskesi seçerken nelere dikkat etmelisiniz?

Uzmanlar, ürün etiketini okumanızı ve şu sözcükleri aramanızı öneriyorlar: Kokusuz, hipoalerjenik ve boya ve paraben içermez.

Yüzünüzde sert kimyasallar, alerjenler ve koruyucular kullanmak birçok soruna neden olabilir. Ayrıca bileşenlerden birine alerjiniz olması durumunda ve cildi tahriş etme riski de var.

İçerdiği bileşenlerle heyecan verici olmayan ama yine de cildiniz üzerinde güzel bir etkisi olabilen birçok yüz maskesi bulunmakta. Ama yüzünüze uygulamadan önce etiketi okumak ve içindekileri bilmek önemlidir.

Cildinize hangi yüz maskeleri iyi gelir?

Cilt şikayetiniz var ve hızlı bir çözüm mü arıyorsunuz? Bir cilt seçerken etikette aramanız gereken birkaç yaygın bileşen şunlardır:

  • Kuru cilt için: Hyaluronik asit
  • İnce çizgiler için: C vitamini, E vitamini, resveratrol ve ferulik asit gibi antioksidanlar
  • Akne ve lekeler için: Salisilik asit ve alfa hidroksi asitler
  • Rosacea (gül hastalığı) için: Niasinamid
  • Koyu lekeler ve pigmentasyon için: Soya, kojik asit, traneksamik asit ve meyan kökü ekstresi
  • Yağlı cilt için: Salisilik asit

Evde yapılan yüz maskeleri güvenli mi?

Uzmanlar, içinde ne olduğuna bağlı olarak evde yüz maskelerinin yapılması ve kullanılmasının tamamen güvenli olabileceğini söylüyor.

Evde hazırlayacağınız yüz maskelerine hangi malzemeleri ekleyeceğinizi mi merak ediyorsunuz? İşte ipuçları;

  • Süt ve yoğurt: Cildi pul pul dökerek daha parlak görünmesini sağlayan laktik asit içerir
  • Aloe vera: Cildi parlatan A, C, E ve B vitaminlerini içerir
  • Papaya: Cildi parlatan enzimler içerir
  • Kahve: Cildi geçici olarak kurutarak gözeneklerin görünümünü en aza indirir

Limon veya limon suyu ve elma sirkesi gibi asitli ürünlerden kaçının. Bu ürünler düşük pH’a sahiptir ve cilt tahrişine neden olabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Ebegümeci (Hibiskus) Çayının Yedi Faydası

Ebegümecinin (Hibiskus) bahçeniz için sadece renkli bir dekorasyon olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yeniden düşünmenin zamanı gelmiş olabilir. Tropik çiçekli bitki ebegümeci, sağlığınız için bazı faydalar sağlayabilir.

Haber Merkezi / Ebegümecinin aroması keskin ve tatlıdır, bu da onu çay için mükemmel yapar.

İnsanlar, yüzyıllar boyunca ebegümecinin tohumunu, çiçeğini, yaprağını ve sapını yemeklerde ve geleneksel tıpta kullandı. Bugün dünyanın her yerinde ebegümeci aromalı reçeller, jöleler, soslar, şuruplar ve çaylar bulabilirsiniz.

Roselle veya kuzukulağı olarak da bilinen ebegümeci, yüksek tansiyondan hazımsızlığa kadar her şeyi tedavi etmek için kullanılmıştır.

Ebegümeci çayının faydaları

  • Antioksidanlarla korur

Ebegümeci bitkisi beta-karoten, C vitamini ve antosiyanin gibi antioksidanlar açısından zengindir. Antioksidan açısından zengin gıdalar sağlık açısından oldukça faydalıdırlar.

Antioksidanlar, vücudunuzdaki serbest radikaller olarak bilinen zararlı molekülleri yok eder. Serbest radikaller, hücrelere zarar vererek, kanser, kalp hastalığı ve diyabet gibi hastalıklara katkıda bulunurlar. 

  • İltihapla savaşır

Birkaç araştırma, ebegümecinin iltihapla savaşmada vücuda yardım ettiğini ortaya koymuştur.

  • Kan basıncını düşürür

Yüksek tansiyon, tüm yetişkinlerin neredeyse yarısını etkiler ve kalp krizi, felç, kalp yetmezliği ve böbrek hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Klinik çalışmalar, ebegümeci çayı içmenin insanlarda kan basıncını düşürdüğünü gösterilmiştir.

  • Kolesterolü düşürür

Yüksek kolestrol, milyonlarca yetişkini etkileyen ve kalp krizi ve felç gibi ciddi hastalıklara katkıda bulunan başka bir sağlık sorunudur. Bazı klinik çalışmalar ebegümecinin kolesterol seviyelerini düşürdüğünü göstermiştir.

  • Kilo kaybını teşvik eder

Birkaç çalışma, ebegümecinin kilo vermede olumlu etki gösterdiğini ortaya koymuştur. Ancak bu çalışmalarda, ebegümeci çayından daha konsantre bir form olan ebegümeci özü kullanılmıştır.

  • Bakterilerle savaşır

Laboratuvar çalışmalarında, ebegümeci özünün, belirli bakteri türlerini kontrol altında tuttuğu bulunmuştur.

  • Karaciğer sağlığını destekler

Bazı araştırmalar ebegümecinin karaciğerin sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu ortaya koymuştur: Muhtemelen güçlü antioksidan aktivitesi nedeniyle karaciğeri çeşitli toksinlerden koruyor.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Elma Sirkesi Kilo Kaybına Yardımcı Olabilir Mi?

Kilo vermenin hızlı ve kolay bir yolunu mu arıyorsunuz? Peki, elma sirkesi aradığınız kilo verme iksiri olabilir mi? Araştırmaları değerlendiren konunun uzmanları, “muhtemelen hayır” diyor.

Haber Merkezi / Yapılan araştırmalarda elma sirkesinin kilo kaybına neden olmadığı ortaya çıktı. Elma sirkesi asetik asit içerir. Araştırmaya katılan denekler, 12 hafta boyunca sabahları 30 gr. ile 60 gr. arasında elma sirkesi aldılar.

Araştırmacılar asetik asidin şunları yapabileceğini öngördü:

  • Daha fazla yağ yakmaya neden olur
  • İştah açıcı hormonları değiştirir

Ne yazık ki, elma sirkesi hiçbir metabolik etki göstermedi. Sonuç, asetik asidin sadece mide bulandırdığı ve yemek yeme isteğini azalttığı ortaya çıktı.

Kilo kaybı için elma sirkesi kullanmak güvenli midir?

Elma sirkesinde bulunan asetik asit diş minesini aşındırabilmektedir. Bu yüzden elma sirkesini farklı bir içecekle karıştırarak kullanmak önemli.

Elma sirkesi beklediğimiz sihirli değnek değil mi?

Vücudumuz isteyerek kilo vermeye programlanmamışlardır: ‘Kilo verirsem öleceğim’ diye düşünür.

Vücut, kilo vermeye başladığınızda, iştahı ve açlığı artıran kimyasallar salgılamaya başlar. Vücut kilo kaybını sabote etmeye çalışır. Bu biyolojik dürtü nedeniyle, kilo kaybı için sihirli bir değnek asla olmayacak.

Peki, kilo vermek istiyorsam ne yapmalıyım? 

  • Öğün atlamayın: Gün boyunca üç kare yemek yiyin.
  • Kaydedin: Her gün ne yediğinizi kaydedin. Her gün yediğiniz yiyeceklerde kaç kalori olduğunu izlemek için bir uygulama kullanın. Kalorilerinizi nereye harcadığınıza bakın ve daha fazla protein mi yoksa daha az karbonhidrat mı alacağınızı belirleyin.
  • İyi uyuyun: İyi uyumadığınızda, sağlıksız kararlar verme olasılığınız daha yüksektir. Açlık hormonu (ghrelin) de iyi uyumadığınızda artar, bu nedenle daha aç uyanır ve daha çok yemek yersiniz.
  • Hareket edin: Haftada 150 ila 250 dakika egzersiz yapmalısınız. Diyet yapıyor ama egzersiz yapmıyorsanız, kas kütlesini koruyamazsınız.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Doğru Göz Kremi Nasıl Seçilir?

Yaşlandıkça göz çevremizde kaz ayağı adı verilen kırışıklıklar oluşmaya başlar, yaşlanma ayrıca şişkinlik, koyu halkalar neden olabilir (aman tanrım!). Cilt bakım rutininizin bir parçası olarak göz kremi kullanmaya başlamanın zamanı gelmiş demektir. 

Haber Merkezi / İster 20’li yaşlarınızda ister 60’lı yaşlarınızda olun bir göz kremi faydalı olabilir. Peki, bir göz kreminde nelere dikkat etmelisiniz?

Antioksidanlar

Antioksidanlar hücre hasarına karşı koruma sağlar. Kremin içeriğinde, çevresel hasarı önlemeye yardımcı olan C vitamini, E vitamini ve ferulik asit gibi bileşenleri arayın. Antioksidanlar şişliği azaltmaya yardımcı olabilir.

Retinol

Retinol, dermatologların ve güzellik meraklılarının sevgilisidir ve bunun iyi bir nedeni var: A vitamininin bir formu olan retinol, çizgileri ve kırışıklıkları azaltmak ve önlemek için kolajeni uyarır. Yaşlanma karşıtı göz kremlerinde aranacak en önemli bileşendir.

Peptitler

Göz çevresindeki cildi sıkılaştırmak için kolajen ve elastini artıran peptitlere bakın.

Hyaluronik asit ve seramidler

Hyaluronik asit ve seramidler gibi nemlendirici bileşenlerle kuru cildi yatıştırır. Nemlendirilmiş cilt daha dolgun durur, bu nedenle kırışıklıklar daha az görünür.

Niasinamid ve kojik asit

En iyi göz kremleri bile kötü bir gece uykusunu bıraktığı hasarı düzeltemez. Niasinamid ve kojik asidi deneyin. Hücrelerdeki pigment üreten aktiviteyi azaltarak cildi aydınlatırlar.

Güneş kremi

Güneş kremi bir zorunluluktur. Yüzünüzün geri kalanına sürdüğünüz aynı SPF’yi kullanabilir veya göz bölgesi için tasarlanmış bir ürün alabilirsiniz.

Göz kremi nasıl kullanılır?

Cildinizi temizledikten ve güneş kremi sürdükten sonra göz kreminizi sürün. Ardından nemlendiricinizi kullanın. Buradaki ana fikir, göz kreminizi nemlendiricinizden önce uygulayarak bileşenlerin cildinize kolayca nüfuz etmesini sağlamak.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Bisiklete Binmenin Faydaları; Yapılması Ve Yapılmaması Gerekenler

Fiziksel olarak sağlıklı kalmak söz konusu olduğunda, genel sağlık tavsiyesi “vücudunu hareket ettir” gibi görünüyor; yapmanın birçok yolu var. Bisiklete binmek popüler bir hobiden daha fazlasıdır. 

Haber Merkezi / İster tozlu bir yolda olun, ister en sevdiğiniz spor salonunda olun, bisiklete binmenin bir çok faydası vardır.

Bisiklete binmenin faydaları

Bisiklete binme her yaştan insan için düşük etkili ve ilgi çekici bir egzersiz olarak önerilir; kalbinizi, kan damarlarınızı ve akciğerlerinizi güçlendirmeye yardımcı olur.

Gücü ve esnekliği artırır

Bisiklete binmek, diğer aerobik egzersizler gibi, kas gücünüzü ve dayanıklılığınızı artırır. Araştırmalar, kapalı mekanda bisiklet sürmenin alt vücudunuzun çeşitli bölgelerinde kas oluşturmaya yardımcı olduğunu ortaya koymuştur.

Koordinasyon ve dengeye yardımcı olur

Bisiklete binmek dengeyi iyileştirebilir. Kapalı veya açık alanda bisiklet sürerken belirli bir pozisyonda olmanız gerektiğinden, vücudunuzu daha iyi bir duruş için yardımcı olur. Koordinasyonunuzu geliştirmek istiyorsanız, bisiklete binmek yardımcı olabilir.

Ağır egzersize hazırlanmanıza yardımcı olur

Bisiklete binmenin bir başka yararı da, ağır egzersiz antrenmanınıza sizi hazırlar.

Zihin sağlığınıza iyi gelir

Bisiklete binmek zihin sağlığınız için de iyi olabilir; pozitif endorfin salgılamaya yardımcı olur. Bisiklete binmenin kaygı ve depresyonu azalttığı bilinmektedir.

Artrit gibi durumlara yardımcı olur

Bisiklete binme nispeten düşük etkili bir egzersiz olduğundan, artrit veya osteoartritiniz varsa ideal bir egzersiz şeklidir. Nedeni, bisiklete binmenin eklemlerinize çok fazla baskı yapmamasıdır.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Lahananın Sekiz Faydası

Lahana en çekici sebze olmayabilir, ancak güçlü ve sağlıklı hissetmenizi sağlayacak besleyici özelliklerle doludur. Lahana, bağışıklık sisteminizi güçlendirmekten sindirim sisteminizi iyileştirmeye kadar, faydalarıyla masanızda bir yeri hak ediyor.

Haber Merkezi / Bu yaygın yeşil yapraklı sebzeyi, çorbalar, salatalar, sandviçlerde dahil bir çok yerde kullanabilirsiniz.

Bir kase doğranmış çiğ yeşil lahana sadece 22 kaloridir ve faydaları;

  • C vitamini için önerilen günlük değerin yüzde 54’ü
  • K vitamini için önerilen günlük değerin yüzde 85’i
  • 2 gramdan fazla lif
  • 1 gram protein

Lahana aynı zamanda yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilecek potasyum açısından zengin bir besindir.

İltihapla savaşır

Lahananın sağlık yararlarından bazıları, doğal olarak oluşan antioksidanlar olan antosiyaninlerden kaynaklanmaktadır. Antosiyaninler sadece meyvelere (yaban mersini gibi) ve sebzelere renk katmakla kalmaz, aynı zamanda iltihabı da azaltabilir.

Sizi güçlü tutar

Askorbik asit olarak da bilinen C vitamininin, vücudunuz için çok faydası vardır. Kollajen yapımına yardımcı olur ve bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Ayrıca vücudunuzun bitki bazlı gıdalardan gelen demiri emmesine yardımcı olur.

Sindirim sisteminizi iyileştirir

Fitosteroller (bitki sterolleri) ve çözünmeyen liflerle dolu lahana, sindirim sisteminizi sağlıklı ve bağırsak hareketlerinizi düzenli tutmanıza yardımcı olabilir. Bağışıklık sisteminizi korur ve gerekli besinleri üreten bağırsaklarınızdaki iyi bakterileri besler.

Kalbinizi korur

Araştırmalar, lahananın kalp hastalığı riskinizi azalttığını ortaya koymuştur.

Tansiyonunuzu düşürür

Potasyum, vücudunuzun kan basıncını kontrol etmesine yardımcı olan bir mineral ve elektrolittir. Bir fincan kırmızı lahana, önerilen günlük ihtiyacınız olan potasyumun yüzde 6’sını sağlayabilir. Bu, kan basıncınızı düşürmenize yardımcı olarak kalp hastalığı riskinizi azaltabilir.

Kolesterolü düşürür

“Kötü” kolesterol veya LDL kolesterol, atardamarlarınızda birikirse kalp sorunlarına neden olabilir. Lahana, sindirim sisteminiz tarafından emilmek için kolesterol ile rekabet eden iki madde, lif ve fitosteroller (bitki sterolleri) içerir.

Kemiklere iyi gelir ve kanın sağlıklı pıhtılaşmasını sağlar

K vitamini sağlığınız için gereklidir. Onsuz, osteoporoz gibi kemik rahatsızlıkları geliştirme riskiyle karşı karşıya kalırsınız ve kanınız düzgün bir şekilde pıhtılaşmaz. Bir fincan lahana önerilen günlük K vitaminin  yüzde 85’ini sağlar.

Kansere karşı vücudunuzu korur

Araştırmalar, lahana gibi yeşil yapraklı sebzelerin vücudu kansere karşı korunmaya yardımcı olabilecek fitokimyasallara sahip olduğunu göstermektedir. Yeşil yapraklı sebzeler, antioksidanlar ve glukozinolatlar gibi bitki bileşikleri içerirler.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Sporcu Beslenme Takviyeleri: İçecek, Protein, Kreatin

Sporcu beslenme takviyeleri, atletik performansı artırmak ve/veya düzenli olarak spor yapan veya egzersiz yapan kişilerin diyetindeki boşlukları doldurmak için tasarlanmış çeşitli içecekler, tozlar ve hapları içerir. 

Haber Merkezi / Bu makaledeki bilgiler sporcu içecekleri, protein tozları ve diğer performans artırıcı takviyeler ile sınırlıdır.

Herhangi bir ek, vitamin veya ilaç almadan önce doktorunuzla konuşmanız önemlidir .

Ek vitamin veya ilaç almadan önce göz önünde bulundurmanız gereken bazı şeyler şunlardır:

  • Takviye almak sağlıksız beslenmeyi telafi etmez
  • Takviyenin faydalarını kanıtlamak için kapsamlı bir çok araştırma vardır, ancak kullanımlarını desteklemek için yeterli kanıt yoktur. Doktorunuz veya diyetisyeniniz, hangi takviyelerin sizin için yararlı olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir
  • İlaçların aksine, takviyeler hastalıkları tedavi etmek, önlemek veya iyileştirmek için tasarlanmamıştır
  • Güvenlik için doktorunuz veya diyetisyeniz ile konuşun

Spor içecekleri

Spor içecekleri (elektrolit ikame içecekleri), terlediğinizde kaybettiğiniz sodyum ve potasyumu yerine koymak ve susuz kalmamanız içindir.

Ayrıca dayanıklılık veya yüksek yoğunluklu egzersiz sırasında enerjinizden en iyi şekilde yararlanabilmeniz için kan şekeri (şeker) seviyelerini sabit tutarlar.

Spor içecekleri krampları önler. Postural ortostatik taşikardi sendromunuz (POTS) varsa, egzersiz yaparken sporcu içecekleri almanız gerekir.

Yine de spor içecekleri herkes için değildir. Daha çok gündelik/eğlence amaçlı bir sporcuysanız, içecekler size ihtiyacınız olmayan ekstra kalori ve sodyum verebilir.

Protein Takviyeleri

Toz protein, uygun, taşınabilir bir protein kaynağıdır. Birçok türün sindirimi kolaydır ve vücudunuz tarafından hızla emilir. Ancak, bu takviyeler pahalı olabilir. Ve diğer takviyeler gibi, güvenlik ve etkinlik açısından test edilmemiştir.

Kreatin

Kreatin kas gücünü ve hızını artırabilir. Ayrıca şişkinlik, ishal, düşük tansiyona ve daha fazla terlemenize neden olabilir. Diğer takviyeler gibi, kreatin takviyeleri de güvenlik ve etkinlik açısından test edilmemiştir.

Performans Arttırıcı Takviyeler

Enerji arttırıcılar ve metabolizma hızlandırıcılar gibi performans arttırıcı takviyeler genellikle yasaklanmış maddeler içerir. Gastrointestinal problemlere, kaygıya ve sinirliliğe yol açabilirler. Ayrıca kanıtlanmış herhangi bir fayda sağlamamaktadırlar.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Hamilelikte Egzersiz Yapmak Güvenli mi?

Hamilelik, koşu, tempolu yürüyüş, yüzme, su aerobiği, pilates, yoga ve ağır çalışma dahil olmak üzere çok çeşitli egzersizler için uygundur. Koşmak, hamilelik öncesi yapılmışsa zaten iyidir.

Haber Merkezi / Bununla birlikte, hamileliğin ilerleyen dönemlerinde koşmak rahatsız edici olacağı için yerini tempolu yürüyüşlere bırakmalıdır. Gebeliğin sonraki dönemlerinde eklemler gevşediği için, yüksek tempolu ve eklemleri zorlayan egzersizlerde kaçınılmalıdır.

Hamilelikte herhangi bir egzersiz hiç yapmamaktan iyidir. Bu nedenle hamileliğin sefil bir durum gibi göründüğü günlerde bile, hamile kadın birkaç dakika egzersiz yapmaya teşvik edilmelidir.

Hamilelikte egzersizin faydaları

  • Sağlıklı vücut şeklini koruma
  • Kilo alımını düzenleme
  • Esenlik duygusunu artırarak zihinsel sağlığı iyileştirme
  • Kaliteli uyku ve stres atma
  • Yorgunluğu önleme

Hamilelikte güvenli egzersiz nasıl yapılır?

  • Egzersiz sırasında çok fazla ısınmaktan kaçınma,
  • Nefessiz bırakan egzersiz yoğunluğundan kaçınma,
  • Kan şekerindeki ani düşüşleri önlemek için susuz kalmama ve düzenli besleme,
  • Ani hareketler içeren diğer sporlardan kaçınma,
  • Sırt üstü yatmayı içeren egzersizlerden kaçınma, çünkü bunlar hem bebeğe hem de hamile kadının beynine giden kan akışını keserek baygınlık hissine neden olabilir,
  • Karın kaslarının kasılmasını gerektiren egzersizlerden kaçınma, çünkü bunlar uterusa aşırı baskı uygular.

Hamilelikte egzersiz yapmama nedenleri

  • Düşük riski
  • Fetal hipoksi
  • Fetal bradikardi
  • Erken doğum riski
  • Düşük doğum ağırlığı

Hamilelikte egzersiz için dikkat edilmesi gerekenler

  • Herhangi bir vajinal kanama (tehdit edilen düşük veya erken doğum belirtisi olabilir)
  • Baş dönmesi, göğüs ağrısı, çarpıntı, baş ağrısı
  • Kas zayıflığı veya yürümede zorluk
  • Baldır kası ağrısı veya şişmesi
  • Erken doğum
  • Azaltılmış fetal hareketler
  • Doğum başlamadan önce amniyotik sıvının kaçışı

Hamilelikte egzersizden ne zaman kaçınılmalı

  • Erken doğumu öngören serviksin anormal kısalması
  • 26. haftadan sonra bile plasenta previa veya alçakta yatan plasenta
  • Kalıcı vajinal kanama
  • Kısıtlayıcı akciğer hastalığı
  • Egzersize başlamadan önce nefes darlığı
  • Yüksek kan basıncı
Paylaşın

Sağlıklı Kalmak İçin Günde 10.000 Adım İnancı Nasıl Oluştu?

Bir kişi sağlıklı ve zinde kalmak istiyorsa günde ortalama 10.000 adım yürümesi gerektiği konusunda dünya genelinde bir fikir birliği bulunmakta. Dünyanın dört bir yanında insanlar günlük adım hedeflerini bu sayıya göre ayarlamaktadırlar.

Haber Merkezi / Sağlıklı ve zinde kalmak için günde 10.000 adım yürümenin gerekli olduğu iddiasının geçerliliği için bilimsel çalışmalar dahi yapılmıştır. Peki bu inanç nasıl oluştu? Arkasında herhangi bir gerçek var mı yoksa sadece bir şehir efsanesi mi?

10.000 adım ne zaman ortaya çıktı?

1964 Tokyo Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Japonya’da zinde kalma konusuna bir farkındalık oluşmaya ve düzenli egzersizin hipertansiyon, diyabet ve felç gibi yaşam tarzı hastalıklarıyla savaşmanın iyi bir yolu olduğu konusunda da ortak bir anlayış yayılmaya başladı.

Egzersiz, aynı zamanda hızla bir salgın haline gelen obeziteyle savaşmanın da en iyi yoluydu. En basit egzersiz ise yürümekti. Bunu herkes yapabilirdi ve bunun için özel bir ekipmana veya herhangi bir koça ve eğitime de gerek yoktu.

Modern pedometre, aynı zamanda piyasaya sürüldü. Bele takılabilen ve atılan adım sayısını hesaplayan basit bir aletti. İnsanların her gün kaç adım yürüdüklerini takip etmeye başladıkları için cihazın hızla satıldığını söylemeye gerek yok.

10.000 adımın Japonca’da karşılığı tam olarak Manpo-kei. Manpo-kei kendini adamış yürüyüşçüler için çoktan toplanma sloganı olmuştu. 10.000 adım yürüme, yavaş yavaş Japonya’dan tüm dünyaya yayılamaya başlayacaktı. Bugün birçok fitness uzmanı Manpo-kei’yi düzenli egzersiz için temel hedefi olarak önermektedir.

10.000 adım araştırması

Belçika’daki Ghent Üniversitesi, günde 10.000 adımın gerçekten sağlıklı ve zinde kalmak için yardımcı olup olmadığını belirlemek amacıyla 2005-06 yıllarında, obezite, tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve osteoporoz gibi kronik hastalık riski altında olan insanlardan oluşan yaklaşık 866 katılımcıya bir araştırma yaptı.

Sonuç, günde 10.000 adım yürüyen katılımcılar için oldukça başarılıydı. Ancak dört yıl sonra yapılan takip araştırmasında, olumlu etkinin devam etmediği görülmüştür. Araştırma, günde 10.000 adım yürümenin faydalı olduğunu kanıtlasa da, egzersizin yalnızca düzenli bir alışkanlık olması durumunda sağlıklı ve zinde kalmaya yardımcı olduğunu da ortaya koymuştur.

İhtiyaca göre hedef belirleme

10.000 adım veya Manpo-kei, zorunlu bir hedef değildir. Düzenli olarak günde 6.000 adım yürüyen kişi de sağlıklı ve zinde kalacaktır. Dikkat edilmesi gereken nokta, bireyin ihtiyacı olan hedefi belirlemesidir. Günde 4.000 adım yürüyen, bunu her gün yapan kişi de sağlıklı ve zinde kalacaktır.

Paylaşın

Kahve Bağışıklık Sistemini Nasıl Etkiler?

Dünya genelinde en çok tüketilen içeceklerden biri olan kahve, içerdiği kafein yoğunluğu, başka bir deyişle uyarıcı etkileri nedeniyle tüketilmektedir. Daha önceden yapılan araştırmalar kahveyi potansiyel bir sağlık sorunu kaynağı olarak lanse etse de, son araştırmalar kahvenin insan sağlığına, özellikle bağışıklık sistemi üzerinde çok çeşitli faydaları olduğunu ortaya koymuştur.

Haber Merkezi / Kahve, içecek olarak hazırlandığında, karbonhidratlar, azotlu bileşikler, lipitler, vitaminler, mineraller, fenolik bileşikler ve alkaloidler dahil olmak üzere uçucu ve uçucu olmayan bileşiklerden oluşur.

Özellikle kahve içindeki belirli bileşiklerin konsantrasyonu, içeceği hazırlamak için kullanılan öğütülmüş kahve miktarına, kavurma ve demleme yöntemlerine, kullanılan suyun kalitesine ve diğer bileşenlerin nihai ürüne katılmasına bağlıdır.

Kafein

Kahvedeki en dikkat çekici kimyasallardan biri, kimyasal olarak 1,3,7-trimetilksantin olarak bilinen kafeindir. Kahve çekirdeklerinde doğal olarak bulunan bu alkaloid, merkezi sinir sistemini uyarır, ayrıca hafıza üzerinde uzun süreli olumlu etkilere sahiptir. Kafein, bağışıklık sistemi üzerinde çeşitli faydalı etkilerle de ilişkilidir.

Tek bir fincan kahvede, kafein içeriği 30 miligramdan (mg) 350 mg’a kadar değişebilir. Kahvenin diğer herhangi bir bileşeni gibi, tek bir fincan kahve içindeki kafein konsantrasyonu, içeceği hazırlamak için kullanılan kahve çekirdeklerinin türüne ve hem demleme hem de kavurma yöntemlerine bağlıdır.

Klorojenik asit

Sade kahve ve yeşil kahve, kahvenin antioksidan aktivitesinde birincil rol oynayan bir polifenol olan klorojenik asit (CGA) bakımından zengindir. Daha spesifik olarak, CGA ve izomerleri, hidroksil radikallerinin süperoksit anyonlarını yakalar, böylece zararlı oksidatif süreçlerin kapsamını ve müteakip etkisini azaltır. 

CGA, oksidasyonu önleyerek ve vücuttaki herhangi bir antioksidan eksikliğini destekleyerek, ROS ve diğer reaktif kimyasalların tehlikeli etkilerine karşı bağışıklık sistemini de destekler.  

Tek bir fincan kahvede CGA konsantrasyonu 70 ila 350 mg arasında değişebilir. Bir fincan kahve içindeki CGA konsantrasyonu, öncelikle kahve çekirdeklerini kavurmak için kullanılan yönteme ve tüketilen kahve miktarına bağlıdır.

Probiyotik dağıtımı

Tanım olarak probiyotikler, yeterli miktarda tüketildiğinde konakçıya sağlık yararları sağlayan canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik türlerin tüketimiyle ilişkili temel sağlık yararlarından bazıları, gelişmiş bağışıklık ve bağırsak fonksiyonlarını içerir.

Probiyotiklerin en yaygın kaynaklarından biri süt ürünleridir; bununla birlikte, süt ürünü olmayan probiyotik gıda kaynakları geliştirmek için çok sayıda çaba sarf edilmiştir. Son zamanlarda, araştırmacılar, probiyotiklerin bir dağıtım kaynağı olarak kahve demlerine baktılar.

Özellikle, fermente edilmemiş probiyotik kahve formülasyonları, kahve demleme işlemi sırasında normal olarak karşılaşılan yüksek sıcaklıklara karşı probiyotiklerin canlılığını korurken, başarılı bir şekilde küratörlüğünü yapmıştır.

Aslında araştırmacılar, başarıyla fermente edilmiş bir probiyotik kahvenin, melanoidinler ve fenolik bileşikler dahil olmak üzere çeşitli endojen kahve bileşenlerinin biyoyararlanımını artırabileceğini varsaydılar.

Otoimmün hastalıklara karşı koruma

Kafein ve CGA’ya ek olarak, kahvenin bağışıklık sistemine çeşitli faydalar sağlayan diğer önemli bileşenleri arasında kahweol, kafetol ve arabinogalaktanlar bulunur.

Kahve, doğal öldürücü hücrelerin aktivitesini artırarak dejenerasyonlarını önleyebilir ve böylece kahve tüketicilerini çeşitli otoimmün hastalıklara karşı koruyabilir.

Nispeten, kazanılmış bağışıklık sistemi içinde, kahve içindeki kafein içeriği potansiyel olarak Th1 ve Th2 hücrelerinin çoğalmasını baskılar. Sonuç olarak kahve, aşırı aktif T ve B hücreleri nedeniyle sitokinlerin salınımının neden olduğu hasarı azaltabilir.

Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar, kahve tüketiminin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte günlük kafein alımı yetişkinlerde 400 mg/gün, hamile ve emziren kadınlarda 200 mg/gün’ü geçmemelidir.

Paylaşın