Kılıçdaroğlu: Seçimle Bunları Göndereceğiz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iki günlük bir dizi ziyarette bulunmak için Diyarbakır’a gitti. Dün akşam kente gelen Kılıçdaroğlu, ilk olarak Öğretmenvi’nde, HDP önünde oturma eylemi yapan annelerle görüştü. 

Bugün kahvaltıda aralarında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, faili meçhul cinayet sonucu öldürülen Zübeyir Akkoç’un eşi Nebahat Akkoç, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın eşi Zeynep Mızraklı ve “çocuklar ölmesin” dediği için cezaevine giren öğretmen Ayşe Çelik’in de bulunduğu kadınlarla bir araya geldi.

Ardından da Sur’da esnafı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde esnafın iktidara tepkisi vardı. Kılıçdaroğlu, esnafın tepkilerine karşılık, “İnşallah seçimle bunları göndereceğiz, sorunlarımızı halledeceğiz” yanıtını verdi.

“İmkanlar vatandaşların hayrına kullanılmıyor”

Kılıçdaroğlu esnaf ziyaretinin ardından da Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde partiye yeni katılan üyeler için düzenlenen törene katıldı. Burada bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu “Yaşadığınız sıkıntıları biliyorum. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğim. Huzuru mutlaka getireceğim. Kardeşliği mutlaka getireceğim. Bedeli ne olursa olsun bu memleketin huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı var. Bunu yapacağım. Birlikte yapacağız” dedi.

Programa katılanlara “Büyük acılar çektiniz” diye seslenen Kılıçdaroğlu, “Dertleriniz var, hepsinin farkındayım. İşsizlik var, hepsinin farkındayım. Evlerde yoksulluk var, onların da farkındayım, hepsinin farkındayım. Bu ülke çok zengin bir ülke. İmkanlarımız var. Ama bu imkanlar doğru yerde kullanılmıyor. Bu imkanlarımız vatandaşlarımızın hayrına kullanılmıyor. Başka yerlerde kullanılıyor, savurganca kullanılıyor” diye konuştu.

“Hata bizde, gelmedik, dert dinlemedik”

“Sosyal devlet” vurgusu yaptı. “CHP bu bölgeye fazla gelmedi, onun farkındayım” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti.

“CHP’nin, Diyarbakır’da fazla oyu yok onun da farkındayım. Ama bunun kabahati Diyarbakırlılarda değil, bunun kabahati bizde. Gelmedik, oturmadık, konuşmadık. Çayınızı kahvenizi içmedik, sofranızda oturmadık. Ankara’da oturduk, güzel güzel laflar ettik, ‘Niye bize oy vermiyorlar.’ Oy istiyorsan gideceksin, vatandaşın derdini dinleyeceksin. Ondan sonra diyeceksin ki, ‘Ben sizin dertlerini çözmeye talibim.’ Buraya geldim. Sizin dertlerinize talibim, dertlerinizi çözeceğim, beraber çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, huzur içinde bütün bunları sağlayacağız.

“Gençler size de iki lafım var. Ülkenin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç işsizlikten yakınıyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç bu memlekette huzur istiyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç, evlerde huzur olsun istiyorsa, oyunu rengini değiştirecek. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan 6 milyon 300 bin genç. İlk kez sandığa gidecekler ve ilk kez bir siyasi partiye oy verecekler. Benim umudum ve beklentim, gençlerden; demokrasinin gerçek güvencesi sizler olacaksınız.

“Huzur olsun istiyoruz”

“Alacaksınız Türkiye’yi 21. yüzyılın güçlü ülkesi haline getireceksiniz. Sadece burada mı? Hayır. Bütün bölgede huzuru sağlayacağız. Bütün komşularımızla huzur içinde yaşayacağız. Çatışmadan kaçınacağız. Beraber bütün bölge olarak, Orta Doğu’yu kastediyorum, bütün bölge olarak hep beraber huzur içinde yaşayacağız. O bölgelerde de huzur olsun istiyoruz. Oralarda yaşayan insanlar da huzur içinde yaşasın istiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz.

“Rahmetli Ecevit ne diyordu, ‘Ne ezen ne ezilen. İnsanca hakça bir düzen.’ Aynısını yapacağız. Ne ezen olacak ne ezilen olacak. İnsanca, hakça bir düzeni beraber yapacağız. Beraber hayata geçireceğiz.”

Temaslar devam edecek 

Kılıçdaroğlu, akşam saatlerinde de 1980 darbesinde Diyarbakır Cezaevinde işkence gören 4 kişiyle görüşecek. Yarın da Dicle Toplumsal Araştırmaları’nın (DİTAM) düzenlediği “Tigris Diyalogları” toplantısına katılacak. Kentteki sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek.

Paylaşın

CHP, Kürt Seçmeni Kazanabilecek Mi?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iki kez ertelenen ziyaretini gerçekleştirmek üzere Diyarbakır’a geliyor. CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun programına göre kentte miting yapılmayacak. Ancak CHP liderini yoğun bir program bekliyor.

Perşembe günü kanaat önderleri ve kadınlarla kahvaltı programında buluşacak olan Kılıçdaroğlu, daha sonra Sur ilçesinde esnaf ziyareti yapacak. Üye katılım törenine katılacak olan Kılıçdaroğlu, STK temsilcileri, muhtarlar ve kanaat önderleri ile buluşmasında bir konuşma yapacak.

Bin 200 kişilik bir yemek programı ve özel bir ziyaret de gerçekleştirecek olan Kılıçdaroğlu, gençlik buluşmaları toplantısına katılacak. Cuma günü Yamaç Aşireti ile biraraya gelecek olan Kılıçdaroğlu, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği Tigris Söyleşileri Toplantısı’na da katılacak. Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde üye katılım törenine katıldıktan sonra uçakla İstanbul’a gidecek.

Ziyaret heyecan yaratmadı

Kılıçdaroğlu’nun ziyareti öncesinde CHP Diyarbakır İl Başkanlığı’nda hummalı çalışmalar var. Kentte bazı yerlere Kılıçdaroğlu’nun ziyareti ile ilgili afişler asıldı, bazı CHP milletvekilleri de hazırlıkları takip etmek üzere Diyarbakır’a geldi.

Ancak Kılıçdaroğlu’nun ziyareti HDP’nin son yıllarda her seçimi açık ara farkla kazandığı iki milyon nüfuslu kentte pek heyecan yaratmadı. CHP liderinin miting yapmaması buna sebep gösterilirken Kürt seçmenin CHP’ye mesafeli duruşuna dikkat çekenler de var.

Kürtler neden CHP’ye mesafeli?

Bölgedeki Kürt seçmenin CHP ile mesafeli ilişkisi herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bunun en temel gerekçeleri arasında cumhuriyetin ilk yıllarında Şeyh Said, Seyid Rıza gibi Kürt önderlerinin idamı, Kürt diline karşı geliştirilen yasaklar, CHP’nin geçmişte Kürt varlığını reddetmesi veya yok sayması gibi bazı argümanlar yer alıyor. Neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt olan Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasında da geçmişteki CHP kadrolarının rolü olduğuna dair yaygın bir kanaat var. Dindar Kürtlerin ise ek olarak bazı dini gerekçeleri de bulunuyor.

DW Türkçe’den Felat Bozarslan’a açıklamada bulunan Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Vural, 100 yıllık bir sorunu artık CHP’nin de görmezden gelme şansı olmadığını söylüyor:

“Cumhuriyet’in başından beri CHP Kürtlere mesafe koydu. CHP Kürt seçmeni bir türlü kabullenemedi, Kürt halkının varlığını kabullenemedi. Eğer Kürt meselesi bugün bu çıkmazdaysa CHP’nin büyük bir rolü var. CHP kadroları isterse bu olumsuzlukları elinin tersiyle itebilir ve yeni bir kapı açabilir. Eğer böyle yaparsa başta kendisi için en hayırlı olanı yapar. Çünkü CHP’nin geçmişi çok da Kürtlerle barışık değildir.”

“Kürt seçmeninin desteği belirleyici olacak”

Kürt siyasi hareketinin partileşmeden önce kurduğu ittifaklar dışında Kürt seçmenler genellikle CHP’ye mesafeli durdu. Mart 2019’da tekrarlanan İstanbul seçimlerinde ise Kürt seçmenler ile CHP arasındaki buzlar erimeye başladı. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Tarafsız kalın” mesajına rağmen İstanbul’da yaşayan Kürtler, Ekrem İmamoğlu’na oy verdi. Bölgede, İmamoğlu’nun seçimi Kürt oyları sayesinde kazandığına ilişkin de yaygın bir kanaat var.

Peki CHP bundan sonra atacağı adımlarla Kürt seçmeni kazanabilecek mi?

Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Vahap Coşkun’a göre, Kılıçdaroğlu tam da bu sebeple uzun süredir CHP’nin ilişki kuramadığı toplumsal kesimlerle ilişki kurmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretini de buna bağlayan Coşkun, gelecek seçimlerde Kürt seçmenin seçimi kazanacak olanı belirleyecek bir konumda olduğunu belirtiyor:

“Parlamento seçiminde Kürt seçmenin büyük kısmının HDP’ye oy verdiği belli. Bu tercihlerini şu aşamada değiştirebilecek bir işaret görünmüyor. CHP’ye bölgede ilginin arttığı da belli. Ama bu ilginin kısa vedede bir seçmen desteğine dönüşmesi zor. CHP açısından önemli olan ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin adayına Kürt seçmenin desteğini sağlamak. Kürt seçmeninin Cumhurbaşkanlığı adaylarından birisine vereceği destek, o adayın seçimi kazanması konusunda çok büyük bir olanak sağlayacak.”

Kentin gündemi ekonomi

Diyarbakır’ın en işlek yeri olarak bilinen Sur ilçesindeki Gazi Caddesi’nde herkesin gündemi ekonomi. İşsizlik, kötüleşen ekonomik koşullar, hayat pahalılığı ve enerjiye yapılan zamlar, siyasetten daha çok konuşuluyor.

Felat Bozarslan’ın konuştuğu çoğu kişi, olası bir iktidar değişikliğinin kötü gidişatı durduracağı görüşünde. Ancak, alternatifin hangi parti olacağı konusunda kimsenin bir fikri veya inandığı bir siyasi hareket yok gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu’ndan umutlu olanlar da var. Ancak çoğu kişi oy tercihini HDP’nin göstereceği adaydan yana kullanacağını söylüyor.

HDP’nin ittifaka dâhil edilmemesi nasıl bir etki yaratacak?

Kılıçdaroğlu’nun Ocak ayında yaptığı, “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” açıklaması bölgede memnuniyet yaratmıştı. Ancak, altı muhalefet partisinin güçlendirilmiş parlamenter sisteme ilişkin imzaladığı mutabakata HDP’nin dâhil edilmemesi bir nebze de olsa hayal kırıklığı yarattı. CHP liderinin bu tartışmanın gölgesinde yapacağı Diyarbakır ziyaretinde vereceği mesajlar ise merakla bekleniyor.

Doç. Dr. Vahap Coşkun, parlamento seçimlerinde herhangi bir ittifaka girmeye ihtiyacı olmadığını ifade ediyor. HDP seçmeninin ittifak konusuna realist yaklaştığını belirten Coşkun’a göre, Kürt seçmen canlarını daha fazla yakan sorunlar konusunda bu partilerin nasıl tavır alacaklarını görmek isteyecek. Mutabakat metninin Kürtlerin bütün sorunlarını karşılayan bir metin olmamasına rağmen bir tartışma zemini yarattığına dikkat çeken Coşkun, HDP’nin de altılı ittifaktan beklentileri olduğunu belirtiyor:

“İki konuda beklentileri var. Geçiş döneminin planlanmasında HDP’nin görüşlerinin dikkate alınması ve özellikle Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi, eğer bu ortak bir aday olacaksa burada da HDP ile istişare edilmesi. Önümüzdeki dönemlerde bu yönde atılacak adımlar HDP ile bu ittifak arasındaki ilişkeleri de sıklaştırabilir veya gerginleştirebilir.”

“En çok da Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bekler”

DİTAM Başkanı Mehmet Vural ise Kürt seçmenin de kendine göre bir hesabı olduğunu belirtiyor. Kürt toplumunun beklentisinin öncelikle kimliğinin tanınması olduğunu ifade eden Vural’a göre yüzleşme veya helalleşme olacaksa Kürtlerle helalleşmek en doğru seçim olacak:

“Umarım yüzleşilirse Kürtler de bir bütün olarak bu ülkede varlığını kendi kimlekleri ile sürdürürse herkes için güzel olur. Türkiye’nen dörtte biri Kürt. Bunu reddedemezsiniz. Bütün bunların kimliğiyle, varlığıyla kabul edilmesi lazım. Kürtler bunu bekler. Bunu herkesten bekler ve en çok da Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bekler.”

Kürt seçmenin CHP’den beklentileri

Doç. Dr. Vahap Coşkun, CHP ile Kürt seçmen arasında derin ve yapısal sorunlar olduğunu ifade ediyor. HDP seçmeninin kısa sürede kendisine CHP’yi adres olarak belirlemesinin mümkün görünmediğine dikkat çeken Coşkun’a göre, CHP ve Kürt seçmen arasında açılan mesafenin daraltılması için ciddi bir çaba sarf edilmeli. Bunun kısa vadede atılacak birkaç sembolik adımla gerçekleşemeyeceğini belirten Coşkun, CHP’nin bu yapısal sorunları çözmek için bazı girişimlerde bulunduğunu vurguluyor. Bunların olumlu adımlar olduğuna, ancak kısa sürede CHP’yi bölgede ağırlık merkezi haline getiremeyeceğine dikkat çeken Coşkun, Kürt seçmenin de beklentileri olduğunu ifade ediyor:

“İlk etapta bütün seçmenler gibi Kürt seçmenlerin de asıl beklentisi bir normalleşmenin olması ve asıl meseleleri konuşabileceğimiz bir toplumsal zeminin oluşturulması. Ondan sonra Kürt meselesinin çeşitli konu başlıkları var. Bunlar Kürtlerin her daim talep ettiği hususlar. Ama asıl şu andaki önemli beklenti bir normalleşme, sorunları konuşabileceğimiz bir hukuk zeminin inşaası.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Enflasyon Sopasını Fakirin Fukaranın Sırtında Kırdılar

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, AK Parti hükümetini yüksek fiyatlar ve gıda krizi karşısında önlem almamakla eleştirerek, “Aylardır söyledim, önlem alın diye uyardım. Bunlar tam tersini yaptılar zam üstüne zam yaptılar. Enflasyon sopasını fakirin fukaranın sırtında kırdılar.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde gerçekleştirdiği grup toplantısında, “Tasada ve kıvançta beraber olacağımız, kadın-erkek ayrımı olmayan, hiçbir kimsenin ötekileştirilmedi bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Bunun sözünü veriyorum, mutlaka Türkiye kucaklaşacaktır, mutlaka Türkiye helalleşecektir, büyüyecektir, mutlaka Türkiye’ye demokrasi gelecektir, mutlaka İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girecektir” ifadelerini kullandı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bir iktidar göreve geliyorsa sözünü tutacak. Bu sözü en tepedeki insan vermişse bu sözün arkasında durması lazım. ’19 Ocak’ta muhtar maaşlarını asgari ücret seviyesine yükseltme kararı aldık’ diyor hala yok, niye yok?” dedi.

“Anadolu’nun içi boşalıyor” diye sözlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, “Eskiden Anadolu Kaplanları vardı. Yatırım batıya kaydı. Sınırları ticaretinde ciddi kısıtlama gelmiş vaziyette. Buradan bütün Vanlı kardeşlerime sesleniyorum; Van’ın tarihini de ekonomisini de büyüteceğiz. Van’ı gerçek anlamda büyütmeye söz veriyorum” ifadelerini kullandı. Sağlık çalışanlarına verilecek desteği hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bir politikacı verdiği sözü tutmuyorsa, o partiye oy vermeyeceksiniz. Yine gidip oy veriyorsanız; o zaman demokrasi yok, özgürlük yok, geçinemiyorum diye dert yanmayacaksınız” dedi.

Birbiri ardına gelen zamları hatırlatan Kılıçdaroğlu, son açıklanan büyüme rakamına da dikkati çektiği konuşmasında,  “Kim büyüdü? Esnaf büyümemiş, apartman görevlisi büyümemiş, taksi şoförü ‘Hayır’ diyor, kamyon şoförü ‘ne büyümesi mazot aldık eziliyoruz’ diyor. Çiftçi ‘dalga mı geçiyorsunuz, gübreye ödediğimiz faturaları biliyor musunuz’ diyorlar. Kim büyüdü? Beşli çete!” ifadelerini kullandı.

“Bütün bunların sorumlusu kim?” diye soran CHP lideri, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelmeden önce bir televizyon kanalında söylediği “Benim Anadolu’daki hafta  pazarlarını atıklarını eve götürüyorsa, meydanlar açız açız diye bağırıyorsa, evinin suyunun elektriğinin parasını ödeyemiyorsa ve artık ‘yandım Allah’ diyorsa benim vatandaşım, yüzde 25’i açlık sınırının altındaysa, yüzde 50’si yoksulluk sınırının altındaysa bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Bu hükûmet getirmedi mi?” sözleriyle yanıt verdi. Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın videosunu izlettikten sonra, ” Ben söylemiyorum, en yetkili kişi söylüyor. Bu itiraf son derece değerlidir” dedi.

Öte yandan ana muhalefet partisi lideri Erdoğan’ın AKP’li milletvekillerine yaptığı “Yaptıklarımızı vatandaşlarımıza anlatın” talimatına da, “Nasıl senin yaptıklarını anlatsınlar. Kasaba gittin elektriğe yüzde 102 zam yaptık memnun musun? Akıl alçak şey değil. Çiftçiye gittin gübreye yüzde 450 zam yaptık engel tokalaşalım. Bunlarda akıl da yok. Yönetim nedir onu da biliyorlar” diyerek yanıt verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Bütün vatandaşlarımızı yürekten kucaklıyoruz. Onlara güzel bir Türkiye vadediyoruz. Tasada ve kıvançta beraber olacağımız, kadın-erkek ayrımı olmayan, hiçbir kimsenin ötekileştirilmedi bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Bunun sözünü veriyorum, mutlaka Türkiye kucaklaşacaktır, mutlaka Türkiye helalleşecektir, büyüyecektir, mutlaka Türkiye’ye demokrasi gelecektir, mutlaka İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girecektir.

Bayburtlu kardeşlerin milletvekili istiyorum sizden. Bayburt’un gerçek anlamda il olmasını istiyorsanız, Bayburt’ta işsizlik olmasın diye düşünüyorsanız oyunuzun rengini değiştireceksiniz. Millet İttifakı’nın bileşenlerine oy vereceksiniz. O zaman göreceksiniz Bayburt tarihteki görkemli günlerine mutlaka kavuşacaktır.

“En temel sorun verilen sözlerin tutulmamasıdır”

Bir siyasal iktidar halkın oylarıyla gelip iktidar olursa verdiğiniz sözleri tutması lazım. En temel sorun verilen sözlerin tutulmamasıdır. Bu vatandaşla siyasetçi arasındaki güveni temelden sarsar. 19 Ocak 2022, muhtarlar toplantısı yapılıyor, ‘Muhtar maaşlarının asgari ücretin altında kalmasına gönlümüz razı olmadı, 4250 liraya yükseltme kararı aldık’ diyor. Hâlâ yok. Niye yok? Bize asgari ücret maaşı sözü vermiştiniz  bugüne kadar gerçekleşmedi bir yerde bir aksama mı var yoksa siz unuttunuz mu parayı başkalarına mı kaptırdınız diye bir sorun bakalım dedim.

Anadolu’nun işi boşalıyor. Yatırım büyük ölçüde Batı’ya kaydı. Eskiden Anadolu Kaplanları vardı. Van diye görkemli bir ilimiz vardır. Biraz boynu bükük. Çünkü sınır ticaretinde ciddi kısıtlamalar gelmiş vaziyette. Bütün sınırlarda bulunan illerimizin diğer ülkelerle sınır ticareti yapmasını isteriz. Kilis bunun çok tipik bir örneğidir. Bunun yasal bir zemine oturması bizim açımızdan değerlidir. Bu kısıtlamalar var. Vanlı kardeşlerime sesleniyorum hiç meraklanmayın Van’ın tarihini de coğrafyasını da turizm alanında yükselteceğiz. Van’ın kahvaltısını her yabancının da tatmasını isterim. Van’ı gerçek anlamsa büyütmeye bu kürsüden söz veriyorum.

Muhtarların üzerine bir görev düşüyor, sandığa gittikleri zaman sözünde durmayan politikacıya asla oy vermem diyecek. Bugün beni yarın toplumun çok daha büyük bir kesimini  kandırabilir diyecek. Sağlıkçılar için de bütçeden önce bir torba kanun gelmişti. Sayın Sağlık Bakanı aradı, genel kurulda görüşülecek biz genel kurulda görüşülürken malum pandemi dolayısıyla sağlıkçılar büyük özveride bulundular, onların aylıklarına zam yapalım dediler. Çok güzel.

Biz tamam dedik, eksiklik var normalde bütün sağlık çalışanlarını karşılaması lazım ama biz buna destek vereceğiz dedik. Geldi biz desteğimizi açıkladık, fakat dediler ki bunu bir görüşmemiz lazım. Bütün sağlık çalışanlarını kapsasın dendi, eyvallah, çok daha güzel bir tablo çıkar. Gitti komisyona komisyondan çıkmadı. Hatta komisyondan gelir diye cuma- cumartesi, pazar da parlamento açık kaldı. Sağlıkçılarla ilgili maddeler tamamıyla çıkarıldı. Ve torba kanun o şekilde geçti. Tam 4 ay geçti. Sağlıkçılarla ilgili verdikleri sözü tutmadılar.

Bütün sağlıkçı kardeşlerimize söylüyorum bir politikası verdiği sözü tutmazsa o politikacının mensup olduğu partiye oy vermeyeceksiniz kardeşim. Biz kandırılmaya alıştık diyorsanız o zaman  devam edin. O zaman demokrasi yok, özgürlük yok, geçinemiyorum diye dert yanmayacaksınız! Kendi geleceğinizi kendi iradenizle belirleyeceksiniz. Sizi kandıran siyasetçiye izin vermeyeceksiniz. Ak Parti’nin bu zeytin ağaçlarına karşı bir alerjisi var. Kanunla yapamadıklarını bir yönetmelikle yaptılar. Şimdi bunun üzerine bütün STK’lar davalar açtı bizler de dikkatle değerlendiriyoruz.

Nükleer enerji düzenlemesi: AYM’ye itiraz dilekçemizi hazırlayacağız

İnsan bazen şaşırıyor. Nükleer enerji düzenlemesi vardı. Orada CHP’lilerin yaptığı ciddi itirazlar vardı. Bir nükleer enerji komisyonu kurulacak ve bu kurumun da liyakat sahibi olmaları lazım. Bu konuda önergelerimiz verildi. Fakat her seferinde reddedildi. Kaboğlu ‘Ya bunlar  bunu böyle yaptı ama ya bunlar bir yönetmelikle veya KHK ile kendilerine yönelik bir kurum oluştururlarsa’ dediğinde, Özgür Özel kardeşimiz ‘Hayır yapamazlar’ demiş.

Nitekim kanunun yayınlandığı gün nükleer düzenleme kurumuyla ilgili düzenleme de Resmi Gazete’de yayımlandı. Şuanda nükleer kelimesinin n’sini dahi bilmeyen bir kişiyi oraya atamak mümkün. Ya devlette adalet liyakat unutulmuş vaziyette. AYM iptal kararı vermişti .Bunun için de yine Kaboğlu hocamıza görev düşüyor. AYM’ye itiraz dilekçemizi hazırlayacağız. Devlet böyle yönetilmez, devlet bilgi, birikim, adaletle yönetilir. Ama bunlara böyle yapıyorlar. Ama hiç kimse merak etmesin hepsini aşacağız.

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Hayatın kahrını çeken kadınlar, evladı işsiz olduğu için iş arayan kadınlar, gece sokağa rahat çıkamayan kadınlar, yılın sadece 1 günü bütün kadınlar acaba  bir araya gelip yürüyüş yapabilir miyiz, kendi haklarımızı, beklentilerimizi topluma duyurmak için bir yürüyüş  yapabilir miyiz diye düşünen kadınlara yasak getiren erkekler.

Demokrasinin ne olduğunu bilmeyenler. Kadının haklarını ellerinden almaya çalışanlar. Ve Ukraynalı kadınlar. Bu dramı dünya insanlık hak etmiyor. Tarafların bir araya gelerek anlaşması lazım. Silahla öldürülüyorlar, bomba ile öldürülüyorlar. 21. yüzyılın dünyasında böyle bir vahşeti kabul etmiyoruz. Kadınlar hayatın kahrını çekiyorlar ama dirençle hayata sarılmasını, zorlukları aşmasını da biliyorlar. Kadınların hayatın her alanından güçlü bir şekilde yer almalarını istedik.

Parlamentonun yarısı kadın yarısı erkek olsun. Siyasi partiler yasasını değiştirelim, parlamentonun yapısı bizim nüfus yapımızı göstermiş olsun. Teklif hazırlandı, 400!e yakın kadın kuruluşuna gönderildi, öneriler geldi, teklif son şeklini aldı genel kurula indirdik, açık ve net ifade edeyim size sağlamak istediğimiz bu teklifi AK Parti ve MHP’nin kadın milletvekilleri de dahil reddettiler. Kadınlara şikâyet ediyorum.

Hayat pahalılığını en çok yaşayan kadınlardır. Evladını yatağa aç yatıran, ekmek arasına bir şey koyamadığı için salça sürüp evladına veren annenin dramını kimse anlayamaz. Türkiye’nin bu acı tablodan süratle kurtulması lazım. Bunun için de sandığın gelmesi gerekiyor. Direniyorlar ama gün olacak sandık gelecek ve biz Türkiye’nin kaderini kadın-erkek hep birlikte değiştireceğiz.

Aylardır söyledim, gıda krizi geliyor, önlem alın diye. Gıda krizinin geleceğini görmüyorlar. Kış ayları geliyor bakın insanlar faturalarını ödeyemeyecekler aman bir kara-kış fonu kurun diye defalarca söyledim yine yapmadılar. Ama CHP’li belediyeler bunların tamamını yaptılar. Faturasını ödeyemeyecek durumdaki ailelerin faturalarını ödediler. Ben yine tekrar hepinizin huzurunda CHP’nin aldığı bu kararı uygulayan, kendi sınırları içindeki hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir tabloyu yaratan belediye başkanlarımıza teşekkür ederim. Ne diyorlardı sakın CHP’ye oy vermeyin yardımlar kesilir.’ Bütün bu algının nasıl yıkıldığını nasıl yok olduğunu hepimiz gördük ve bu yanlış algının da tanığı olduk. Bunlar tam tersini yaptılar zam üstüne zam yaptılar enflasyon sopasını fakirin fukaranın sırtında kırdılar.

“Bütün bunların sorumlusu kim?”

Türkiye yüzde 11 büyüdü diye rakamları yayımladılar. Kim büyüdü? Esnaf büyümemiş, apartman görevlisi büyümemiş, taksi şoförü ‘Hayır’ diyor, kamyon şoförü ‘ne büyümesi mazot aldık eziliyoruz’ diyor. Çiftçi ‘dalga mı geçiyorsunuz, gübreye ödediğimiz faturaları biliyor musunuz’ diyorlar. Kim büyüdü? Beşli çete! Bu beşli çeteler yüzde 300 bunlar büyüdüler. Milyonlar fakirleşirken maalesef onlar büyüdüler. Bütün bunların sorumlusu kim? (Erdoğan’ın iktidara gelmeden önce katıldığı bir televizyon programındaki hükümete ilişkin eleştirilerini izletti) Ben söylemiyorum, en yetkili kişi söylüyor.

Bu itiraf son derece değerlidir. Bunu özellikle AK Parti’ye oy veren kardeşlerimin dikkatle birkaç kez dinlemesini isterim. MHP’ye oy veren kardeşlerimin de dikkatle dinlemesini isterim. Bu işin sorumlusu bunlar. Aylardır söylüyorum yanlış yapıyorsunuz diyorum. Önlem alın diyorum. Yaparsan sen kârlı çıkarsın diyorum, sen yapacaksın sen yönetiyorsun bu ülkeyi diyorum. Şu soru akla gelebilir. Eskiden böyle değildi son zamanlarda böyle oldu’ İlk geldiklerinde satmadıkları fabrika bırakmadılar.

Telekom’undan Sümer Bank’ından iletişim hataları tamamını sattılar. Yetmedi. Milyarlarca vergi topladılar. Yetmedi. Merkez Bankası’nın 128 milyar doları var onu da hiç ettiler. İşin doğrusu deniz bitti kara görüldü. Satacak bir şey kalmadı. Milli Piyangoyu da en son sattılar şimdi arazileri sattılar. Haydan gelen huya gider diye bir sözümüz var. Devleti yönetemiyorlar. Şehir hastaneleri yaptık diyecekleri siz yapmadınız bizim paralarımızla yapıldı, bizim çocuklarımız bile ödeyecek bu paraları.

Erdoğan’a öneriler

Bu müfettiş, zabıta tayfasını derhal geri çekeceksiniz bu bir. İki; tarım kanununda çok açık bir hüküm var. Diyor k, her yıl milli gelirin en az yüzde 1 oranında çiftçiye destek verilir. Bunu vereceksin kardeşim. Çiftçinin bu hükümetlerden 229 milyar lira alacağı var. Nasıl vereceksin? Bütçeye  koyacaksın, Ziraat Odaları Birliği Başkanı’nı çağıracaksın  bu paranın kimlere nasıl harcandığının hesabını Ziraat Odaları Birliği’ne vereceksin.

Üç; çiftçinin tarım kredi kooperatifi ve bankalardan çektiği krediler var. İlk yapacağı iş çiftçinin bu kredilerin faizlerini dileceksin. Ben bunu nasıl sileceğim diyorsan alacağından mahsup edersin. Dört; verdiğim sözün arkasında her zaman durum deyip traktöre dolacak mazotun yarısını sen yarısını ben ödeyeceğim diyeceksin. Beş; tarımsal sulamada kullanılan elektrik. Alma kardeşim ya bedava ver.

Diyarbakır’a gidecek orada da aynı şeyi söyleyeceğim. Çitçiye güneş enerjisi üzerinden elektriği bedava vereceğiz. Nasıl yaptığımı öğrenmek istiyorsan bakanlık engel olmasın, bütün taleplerimizi yerine getirsin seni de davet edeceğiz beraber açacağız. Sen yönetmeyi bilmiyorsun. Altı; devlet destekleme alımlarında yeni bir yöntem. Artık öyle taban fiyat falan öyle değil .Yapılacak uygulama çok basit maliyet artı makul kâr eşittir taban fiyat.”

Erdoğan’ın sözlerine yanıt

Yaptıklarımızı vatandaşlarımıza anlatın. Nasıl senin yaptıklarını anlatsınlar. Kasaba gittin elektriğe yüzde 102 zam yaptık memnun musun? Akıl alçak şey değil. Çiftçiye gittin gübreye yüzde 450 zam yaptık engel tokalaşalım. Bunlarda akıl da yok. Yönetim nedir onu da biliyorlar. AK Partili milletvekilleri televizyonlara çıkamıyorlar, onların yerine kalemlerini saraya kiraya vermiş gazetecileri çıkarıyorlar. Onlar da inadına ya da neyse parasına savunuyorlar. Parayla düşünce ifade etmek ahlaki değildir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Erdoğan, Bizi İzlemeye Devam Etsin

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ittifakın cumhurbaşkanı adayının olmadığı” yönündeki açıklamasına yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Telaşlanmasın Erdoğan, bizi izlemeye devam etsin” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP lideri Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Ama kendisine bir mesajım olmuştu. Elektrik zammındaki KDV’yi sıfırlasın, Haziran’a kadar. Ve bizi izlemeye devam etsin, görecek, geliyor gelmekte olan” dedi.

Yenimahalle Belediyesi, Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın görevdeki 13. yılında “Cumhuriyetimizin II. Yüzyılına Yeni Adım” programı düzenledi.

Törene; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski CHP Genel Başkaları Murat Karayalçın ve Hikmet Çetin, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, TBMM Başkanvekili Haydar Akar, İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcı Cafer Güneş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen katıldı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal da katılımcılar arasında yer aldı.

Toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın iktidara gelme ihtimalinde Türkiye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğinden bahsederek şu ifadeleri kullandı:

“Efendim öncelikle hepinize yürekten teşekkür ederim. Programa halk oyunlarıyla başladık. Anadolu’nun 7 bölgesinden hepimizi heyecanlandıran güzel oyunları izledik. Aslında kadim Anadolu kültürünün ne kadar değerli olduğunu, ne kadar önemli olduğunu ve o kadim kültürün yaşaması için bize ne görevlerin düştüğünü oyunları seyrederken bir daha hatırladım. Beraber olmalıyız, birlikte olmalıyız. Birlikten güç doğacaksa gücümüzü göstermeliyiz. O zaman küçük ayrıntılarda boğulmamalıyız.

Birlikten güç doğarsa bundan en büyük yararı millet ve vatan görecektir. Bayrağımız özgürce dalgalanacaktır. Demokrasi içinde her birimiz düşüncelerimizi özgürce ifade edeceğiz. Hiç kimsenin kimliğini, hiç kimsenin inancını, hiç kimsenin yaşam tarzını sorgulamayacağız. Herkesle kucaklaşacağız. Ayrıştırdılar, böldüler, kin duymamızı sağlamak için çaba harcadılar. Ama inadına ayrışmayacağız, inadına bölünmeyeceğiz, inadına hiç kimseye kin duymayacağız. Mevlana’nın duygusunu, sevgisini, Hacı Bektaş’ın duygusunu, sevgisini bu topraklarda yeşertmeye ant içtik, ant içiyoruz. Bunu yapacağız, beraber yapacağız, birlikte yapacağız.

Sayın Genel Başkanım, önceki dönem Genel Başkanlarım, Millet İttifakını oluşturan saygıdeğer arkadaşlarım, bir yola çıktık. Bu yol milleti aydınlığa, milleti umuda, milleti sevgiye götürme yoludur. Bir arkadaşımızın dediği gibi bu yolda hiç kimsenin kişisel bir beklentisi yoktur, olamaz da zaten. Biz beraber yola çıktığımız zaman, birlikte mücadele ettiğimiz zaman, yine bir arkadaşımın ifade ettiği gibi güven duygusunu pekiştirmiş olacağız. Güven duygusu, güven kadar değerli bir şey yoktur ve bu değeri büyütmek zorundayız.

Belediye başkanlarımız çaba harcıyorlar. Gerçekten de çaba harcıyorlar. Seçimlerden önce belediye başkanlarımızın aleyhine neler söylenmedi ki, neler söylenmedi. Efendim makbuzları bilmem teröristler toplayacakmış paraları. Yok efendim yardımlar kesilecekmiş. Ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Tam tersine yardımlar büyüdü. Söyledim belediye başkanı arkadaşlarıma belediye başkanlığı yaptığınız yerde bir tek çocuk bile yatağa aç girmeyecek bir çocuk bile. Herkesi kucaklayacaksınız ve ayrım yapmayacaksınız.

Kreşler açacaksınız dedim yoksul mahallelerden başlayarak, fakir mahallelerden başlayarak. Anneler sevgi içinde getirip çocuklarını oraya bırakabilmeli. Bu mücadeleyi yaptık. Bir belediye başkanımız ifade etti bütün engellemelere rağmen yapıyoruz biz bunları dedi. Birde düşünün, millet ittifakının iktidarını düşünün. Hiçbir engellemenin olmadığı ve belediye başkanlarının da sonuna kadar gücünü halk için, emeğini halk için, alın terini halk için harcadığını düşünün. Çok daha güze, çok daha mükemmel, çok daha huzurlu bir Türkiye’yi inşa etmez miyiz? Edeceğiz. Allah’ın izniyle edeceğiz, birlikte yapacağız, beraber yapacağız, güç birliğiyle yapacağız.

“Cumhuriyet’i büyüteceğiz; el birliğiyle, gönül birliğiyle büyüteceğiz”

Ayrışmadan, bölünmeden, kavga etmeden yapacağız. Bizi kavga ettirmek isteyebilirler, bir şeyler yapmak isteyebilirler, onların bu konuda maharetleri de var. Ama bizimde aklımız var, bizim vatan sevgimiz var, bizim bayrak sevgimiz var. Bizim düşündüğümüz Türkiye’nin itibarı var. Sadece bölgesinde değil bütün dünyada Türkiye’nin itibarı var. Biz bunu düşünerek yolumuza devam ediyoruz. Ve inşallah Cumhuriyet’in yüzüncü yılında güzel Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız. Buna ahdettik. bu kadim Cumhuriyet’i büyüteceğiz; el birliğiyle, gönül birliğiyle büyüteceğiz.

Efendim belediye başkanlarımızı gayet güzel alkışladınız. Ben bir daha alkışlamanızı isterim. Çünkü belediye başkanlarımız neleri yapmamız gerektiğini fiilen alanda uyguluyorlar. Birde düşünün bütün Türkiye’de millet ittifakının iktidar olduğunu düşünün, işsizlikle nasıl mücadele ettiğimizi düşünün. Huzur getirmek için nasıl mücadele ettiğimizi düşünün. Türkiye’de hiçbir ayrım yapmadan herkesi kucakladığımızı düşünün. Barışın egemen olduğu bir coğrafyayı düşünün, huzurun egemen olduğu bir coğrafyayı düşünün.

Belediye başkanlarımız yapacaklarımızın bugünkü öncüleridir. Ve belediye başkanlarımız sadece CHP’nin değil millet ittifakının belediye başkanlarıdır. Bunu da açıkça buradan ifade ediyorum. Onlar yapmıyorlar herkesi kucaklıyorlar herkesi ve onlar ellerinden gelen bütün çabayı gösteriyorlar. O nedenle belediye başkanlarımızı bir kez daha alkışlayın diye ifade ettim. Evet alkışı hak ediyorlar. Ve göreceksiniz inşallah sizlerin desteğiyle iktidar olduğumuzda göreceksiniz hep birlikte hep beraber millet ittifakını alkışlayacaksınız. Bunun günü yakındır. Bunu da bilmenizi isterim. Beraber, birlikte bunu da yapacağız.

Küçük bir ayrıntı. Belediye başkanlarımız yaptıkları her harcamanın hesabını veriyorlar. Millete hesap verme onurunu yaşıyorlar. Hesap vermek, millete hesap vermek. Topladığı verginin, aldığı paranın hesabını millete vermek. Bu onuru inşallah Millet İttifakı olarak biz de yaşayacağız. Sizlerin desteğiyle, sizlerin gönlünden geçen engin destekle inşallah bunları birlikte yaşatacağız. Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.”

“Erdoğan, bizi izlemeye devam etsin”

Programın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ittifakın cumhurbaşkanı adayının olmadığı” yönündeki sözlerinin anımsatması üzerine “Telaşlanmasın Erdoğan, bizi izlemeye devam etsin” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: Ama kendisine bir mesajım olmuştu. Elektrik zammındaki KDV’yi sıfırlasın, Haziran’a kadar. Ve bizi izlemeye devam etsin, görecek, geliyor gelmekte olan.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Sarayın Oligarkları, Uykularınız Kaçıyor Değil Mi?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kuruşu kuruşuna saydım beş para etmiyorlar. Saat 21.00’de birlikte bakalım bir ibret tablosuna. Bekliyorum” notuyla bugün saat 21.00’de bir açıklama yapacağını duyurmuştu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 21.00’de “Sarayın oligarkları, uykularınız kaçıyor değil mi? Daha bunlar güzel günleriniz. Gözünüzün yaşına bakan namerttir!” notuyla videoyu paylaştı.

“Sevgili halkım merhaba. Biliyorum mutfaklarınız yangın yeri. Korkunç bir soygun var. Elektrik faturalarınızın mücadelesini verirken, getirdiler akaryakıt zamlarını,” diye söze başlayan Kılıçdaroğlu, “Artık belli ki gaspetmeye çalıştıkları iki lokma ekmeğiniz için dövüşeceğiz, kavga edeceğiz. Sizin nasibiniz uğruna… Etmek zorundayız. Saraylılar tatlı peşinde sizin ise tuzunuz yok” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

  • Ama sevgili halkım sizde bizde biliyoruz ki millet galip çıkacak. Saray’daki şahsa seslendim: Elektrikte KDV’yi sıfırla. Tık yok, ses yok. O zaman ben de şahsi protestoma devam edeceğim.
  • Gün aşırı yağdırdıkları akaryakıt zamları da ağır bir zulme dönüştü artık.
  • Anlatıyorlar ya… “Dünyada şöyle oldu, yok dünyada böyle oldu…” diye. Bunun asıl nedeni Türk Lirasının, yani milli paramızın değerinin pul edilmesidir. Gerisi hikaye.
  • Sevgili halkım. Bir dilim kuru ekmek kavganızı birlikte vermezsek, 5’li çeteler bizi soymaya devam edecek. Hem bu kuru ekmek paranızla da yandaş medyayı, trollerini, teşkilatlarını finanse edecekler.
  • Hatırlarsanız, “İktidar olduğumuzda kuruş ödemem demiştim” yapmak istedikleri o “Talan İstanbul” kanalına.
  • Finansal akbabaları da uyarmıştım. Çetelerini korumak için ne demişti şahsım: “Söke söke o paraları sizden alırlar” demişti.
  • Ama buradan Beşli Çeteye de bir çift lafım olsun.
  • Ey Beşli Çete, siz Putin’in oligarkları için kurduğu sistemin, Türkiye’deki kopyalarısınız. Saraydaki şahıs Putin’den ne öğrendiyse sizinle de onu uygulamak istiyor. Gitttiniz İngiltere’de mahalleler satın aldınız, villalar satın aldınız. Bankalar kurdunuz, paralarınızı oralara taşıyorsunuz, taşımaya da devam ediyorsunuz. Oralarda paranızın güvende olacağını mı düşünüyorsunuz?
  • Bakın Putin’in oligarklarına… Ne oldu? Rusya’dan kaçırdıkları paraları söke söke alıyorlar. Bütün mal varlıklarına, parayı kaçırdıkları ülkeler el koydu.
  • Barı Rus oligarklarını hedef alan özel birim kurdu. Teker teker hedef avlıyorlar. Aslında kimin parası o? Rus halkının parası sevgili halkım, Rus halkının parası.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Tek Adam Rejimine Son Veriyoruz

Katıldığı bir televizyon programında açıklamalarda bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, altı partinin imzaladığı mutabakat için, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile Türkiye Cumhuriyeti devletinde hukuku yeniden inşa ediyoruz. Tek adam rejimine son veriyoruz.” dedi.

Açıklamasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemini kavradığını belirten Kılıçdaroğlu, “Dolayısıyla Kanal İstanbul’u da bir kenara bırakacaktır diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“Ülkeyi biz yönetsek Montrö sözleşmesinin gereğini yerine getirir, asla ve asla tartışmaya açmazdık. Geçmişte hatırlarsanız “Savaş gemileri gerekirse Kanal İstanbul’dan geçer” şeklinde Erdoğan’ın bir açıklaması var.

Erdoğan tarihi bilmediği için,  Boğazlar’ın ne kadar güvenli olması gerektiğini bilmediği için, Karadeniz’in anahtarının Montrö olduğunu bilmediği için bunları söylemiştir. Ama artık eminim o da anladı ve Montrö’nün önemini kavradı. Dolayısıyla Kanal İstanbul’u da bir kenara bırakacaktır diye düşünüyorum.

Elektrik faturamı ödemiyorum, hazirana kadar en azından KDV’yi sıfır yapmasını istiyorum. Ülkeyi ileri götüreceğiz. Bugün AK Parti’den veya MHP’den beri Türkiye’nin sorularını dile getirebilir mi? Asla dile getiremez. Parlamentonun özgür iradesi yok.

Milletin vekilini millet seçmeli. Yeni bir Türkiye, yarının Türkiye’si diyoruz buna. Bugünün veya geçmişin Türkiye’sinde gençler geleceğini yurt dışında arıyorsa bir problem var demektir. Ülkede Allah aşkına adalet var mı? Adalet çürürse demokrasi çürür.

Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı. İlişkilerinde tarafsız olmalı, her gün konuşmaması lazım.  6 siyasi parti olarak programlarımız, dünyaya bakışımız farklı belki ama 6 siyasi parti Türkiye’nin geleceği açısından ortak hedefler belirlemek zorundaydık.

Demokrasimiz daha güçlü olmalı. Türkiye dünyada itibar kaybediyor. 6 saygın siyasi lidere bir tarihsel görev düşüyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile Türkiye Cumhuriyeti devletinde hukuku yeniden inşa ediyoruz. Tek adam rejimine son veriyoruz.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Devletin Bu Kadar Çürüdüğünü İlk Kez Görüyorum

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Ukrayna operasyonu sonrası düzenlenen ‘Güvenlik Zirvesi’ni eleştirerek, “Sayın Erdoğan Güvenlik Zirvesi’ni topladı. Kimse değinmedi ama merak ettim, Güvenlik Zirvesi hangi yasaya dayanıyor? Güvenlik Zirvesi diye bir kuruluş hiç hatırlamıyorum. AK Parti’nin Parti Sözcüsü devlet adına nasıl konuşur ya? Devletin bu kadar çürüdüğünü ilk kez görüyorum. Devlet ayaklar altına alınamaz.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında “Çok mu zor oradan Milli Savunma Bakanı’nı görevlendirmek. Devletin tüm kurumlarını bir kişinin iki dudağına teslim ederseniz gelinen tablo budur. Milli Güvenlik Kurulu ne demek? Devletin anayasal düzeninin bütünlüğünün milletler arasında bütün menfaatlerinin her türlü tehdit karşı korunmasını ifade eder. MGK toplansaydı tüm siyasiler gerçekleri öğrenirlerdi.” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “Sen oraya grup başkanını çağırmışsın, ne kadar işe yaramaz var çağırmışsın, ondan sonra Milli Güvenlik Zirvesi diyorsun. Devletin bütün istihbaratı gelir sana bilgi verir MGK’yı toplarsan. Devlet aklı olmayana teslim edilen bir Türkiye var. Devlet geleneğimizi çürüttüler.” sözleriyle konuya ilişkin değerlendirmesini sonlandırdı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle;

Bütün CHP’liler 84 milyonu kucaklıyor. Hedefimiz o. Ayrımcılık yapmadan, kimsenin kimliğine, inancına, yaşam tarzına bakmadan 84 milyonu kucaklamak istiyoruz ve kucaklıyoruz. Bize sağlıklı eleştiriler yapanlara da saygı duyuyoruz. Siyasetçinin övgüden çok sağlıklı, tutarlı eleştiriye ihtiyacı var. Bizim görmediğimizi sade bir yurttaş görebilir. Biz her türlü eleştiriye demokrasinin gereği olarak açık bir partiyiz. Çünkü biz ülkemize demokrasiyi, sevgiyi, barışı getirmek istiyoruz. Kutuplaşmayı değil kucaklaşmayı istiyoruz. Bir arada, huzur içinde yaşamayı istiyoruz. Bu arzumuz için elbette mücadele edeceğiz, çalışacağız. Bozmak isteyenler olabilir ama oyunbozanlara asla izin vermememiz lazım.

Devlet nasıl çalışmalı? Devlet dediğiniz bir organ var. Bir tüzel kişiliktir. Devletin kuruluşunda acı, kan, dramlar, kahramanlıklar, şehitler, gaziler vardır. Hepiniz kollarınızda kol saati taşıyabilirsiniz. Gördüğünüz bir ekrandır, akreptir, yelkovandır. O ekranın arkasında birden fazla çarklar vardır. Her çark öngörülen şekliyle döner. Ne kadar sağlıklı çalışırsa o kadar doğru gösterir. Devletin çalışması da böyledir. Görünen bir yüzü vardır. Cumhurbaşkanları, bakanlar, STK’lar vardır.

Eğer bunlar bir saat gibi dengeli çalışıyorlarsa o zaman o ülkede huzur vardır. O zaman o ülkede bir gelecek umudu vardır. Mesela Belçika’da aylarca hükümet kurulamadı. Bir Allah’ın kulu çıkıp ‘Mahvolduk, devlet bitti’ falan demedi. Devletin bütün kurumları saatin çarkları gibi zaten çalışıyordu. Almanya’da koalisyon için 4-5 ay beklediler. Hiç kimse ‘Almanya’da paranın değeri düştü’ diye bir şey söylemedi. Her şey kendi kurallarına göre çalışıyordu. Devletin bir kuralı, yasaları var. Herkes yasalarla öngörülen görevini yerine getirdiği sürece hiçbir sorun olmaz. Böyle bakmamız lazım. Devleti yapmak istediğimiz yapı da böyle olmalıdır.

Neden böyle bir giriş yaptım? Malum hemen yanımızda, Rusya ile Ukrayna arasında çatışma.. Savaş veya çatışma.. Bu olay olduğunda Denizli’deydim. Toplantıya girmeden önce Grup Başkanvekilimiz Engin Altay’ı aradım. ‘Önemli bir olay var. Bir gerilim var. TBMM’nin acilen toplanması lazım’ dedim. Sonra sayın Akşener’i aradım ve ittifakın diğer bileşenlerini sayın Karamollaoğlu’nu sayın Davutoğlu’nu sayın Babacan’ı ve Gültekin’in beyi arayıp onlara da aynı düşüncelerimi ilettim. Sayın Erdoğan güvenlik zirvesini topladı. Güvenlik zirvesi hangi yasaya dayanıyor? Güvenlik zirvesinin bir alt yapısı var mı? Devletin temeli adaletse adaletin temeli de hukuktur.

Güvenlik Zirvesi diye bir kuruluş hatırlamıyorum. Kimler katıldı ona baktım. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, AK Parti Genel Başkanvekili, AK Parti Grup Başkanı, AK Parti Sözcüsü, MİT Başkanı, İletişim Başkanı ve Genelkurmay Başkanı. Siz bir zirve topluyorsunuz eğer zirve devletin bir zirvesiyse bunun kurulu var. Milli Güvenlik Kurulu bunun toplanması lazım. Siz bu kurumu bir tarafa bırakıp bir paralel yapı inşa ediyorsanız, ve bu yapıyı partilileştirmişseniz ciddi bir sorunumuz var demektir.

Dışişleri Bakanı Kazakistan’da katılmamış. Bir buçuk saat zirve sürüyor. Dışişleri Bakanlığı’ndan kimse yok. Böyle bir tabloyu hiç görmedim. Dış politika görüşülüyor Dışişleri Bakanı Kazakistan’da. Bu işlerde dirsek çürütmüş çok kişi vardır. Deneyimli bürokratlar vardır davet edersiniz gelirler. Güvenlik Zirvesi partinin zirvesi midir? Aynı gün parti sözcüsü açıklama yapıyor. Kardeşim sen devlet misin? Sen AK Parti’nin Grup Sözcüsüsün. Kalkıyorsun devlet adına konuşuyorsun. Dışişleri’nden biri konuşur anlarım. MSB’den biri konuşur eyvallah dersin. Ben devletin bu duruma düşürülmesinden büyük bir üzüntü duyduğumu ifade edeyim.

Devletin bu kadar çürüdüğünü, bu kadar ayaklar altına alındığını ilk kez görüyorum. Milli iradeye saygı duymuyorlar. Hadi muhalefete saygı duymuyorsun, Cumhur İttifakı’nın milletvekillerine saygı duy. Nasıl oluyor da bu kadar TBMM devre dışı bırakılıyor? AK Parti’nin bir matematik dahisi var ya Akbaşoğlu o bir açıklama yapıyor. Ben böyle bir tablonun Türkiye açısından kaldırılmaz olduğunu düşünen birisiyim. Devletin bir saygınlığı, kurumsal bir yapısı vardır. Burnumuzun dibinde bir savaş var. En çok etkilenen ülkelerden birisiyiz. Güvenlik Zirvesi diye toplayacaksın, TBMM’yi, Dışişleri Bakanlığı’nı tamamen devre dışı bırakacaksın oturacak partinin sözcüsü devlet adına açıklama yapacak.

Erdoğan cuma namazından çıkıyor gazeteciler soru soruyor. Rusya-Ukrayna gelişmeleri… ‘Parti Sözcümüzün yaptığı açıklama çok açık ve net’ diyor. Tarafsız olması gereken ve namusu ve şerefi üzerine ant içen bir kişi devletin kurumlarını ayaklar altına alamaz. O zirvede akıl olmadığı için ve o zirvede bütün olaylar net tartışılmadığı için zikzaklar işlemeye başladı. Erdoğan, ‘Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askeri harekatı kabul edilemez bulduğumuzu belirtiyorum’ diyor. Avrupa Konseyi’nde gidiyorsun çekimser davranıyorsun. Niçin? Milli Güvenlik Kurulu’nu toplasaydın böyle zikzaklar çizmezdin. Milli Güvenlik Kurulu bir anayasal kuruldur.

Böylesine olağanüstü bir olayla karşılaştığımızda devletin ilk toplaması gereken kuruldur. Sen oraya parti sözcünü, grup başkanvekilini, ne kadar işe yaramaz adam varsa çağırmışsın sonra güvenlik zirvesi diyorsun. Evet, tarafsız kalmamız lazım. Dış politikada ağzımızdan çıkan sözü ölçerek, tartarak konuşmamız lazım. İç politika gibi değildir. Bunlar dış politikayı da iç politika haline getirdiler. Büyük büyük laflar ediyorsun gidiyorsun çekimser oy kullanıyorsun. Niye? Rusya’yı kızdırmayalım diye. 100 yıl devlet geleneğimizi çürüttüler. Bu ülkenin insanının ferasetine güveniyorum.

Devleti yönetemiyorlar. Karar alırken nasıl alacaklarını da bilmiyorlar. Devlet aklını sıfırladılar, bürokraside liyakati bitirdiler çünkü. Elektriğe zam geldi. Zam öncesi ‘Yılbaşından itibaren elektrikte, doğalgaz fiyat artışı mümkün olabilecek en alt seviyede yapıldı’ dedi Erdoğan. En alt seviyeye bak… Dünyada bizim dışımızda yüzde 127 zam yapan başka bir ülke görmedim. Sanıyorlar ki bu millet dünyayı bilmiyor. Devlet yönetiminde ne kadar gerideler. Dünya ortaçağı geçti kardeşim… Erdoğan söylediklerini geri aldı. Yüzde 18 olan KDV’yi yüzde 8’e indireceğiz dediler. Yüzde 127 zammı yüzde 100’e indirdiler. Bizim sosyal tarifemizi kabul etti. Bu ne demektir?

Biz devleti, vatandaşı ondan daha iyi tanıyoruz. Biz ülkemizi ondan daha iyi biliyoruz. Bütün dünya duysun diye elektrik faturalarını ödeyemeyenler adına ‘Elektrik faturamı ödemeyeceğim’ dedim. Bunu da ifade ettim duysun diye. Şimdi, KDV’yi baştan sıfırla dedik yüzde 8 yaptı. KDV’yi sıfırla kardeşim. O zammı bir parça daha indir. Eğer bunu yaparsa protestomu kaldıracağım ortadan. Kur Korumalı Mevduat Sistemi getirdiler. Aradaki farkı nerden ödeyecek? Fakir fukaranın vergilerinden üst gelir kurumuna aktaracak. Yüzde 11 büyümüşüz… Kim büyüdü? Beşli çete büyüdü. Bankada dolarları, avroları olanlar, bir değil beş maaş alanlar büyüdü. Onlar büyüdükçe milyonlar fakirleşti. Kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı, lüksü yok. Yönetemiyorlar, sandık gelecek Türkiye’yi sağlıklı, tutarlı yönetecek iktidar çözecek.

Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Eğer Türkiye büyük açmazlarla karşı karşıyaysa bu ülkenin siyasetçilerine düşen bir görev var. Ülkenin siyasetçileri Türkiye’nin gidişinden rahatsızlık duyuyorlarsa bir araya gelmeliler. Bizler demokrasiyi, insan haklarını savunmalıyız. Demokrasiyi getirmeliyiz. Güzel bir sistem getirmeliyiz. Yeniden huzur getirmeliyiz bu ülkeye. 6 siyasi parti bir araya geldik. Önce genel başkan yardımcılarımız uzun uzun konuştular. Önce Ahlatlıbel’de bir araya geldik sonra dün 6 genel başkan kamuoyunun önüne çıkarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dolayısıyla neleri yapacağımızın altına imzamızı attık ve taahhüt ettik.

Bu taahhüt Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir belgesi olarak tarihte yerini alacaktır. Yarının Türkiye’si. Güzel, umut dolu bir Türkiye. Gençlerimizin geleceklerini yurtdışında değil kendi ülkelerinde aramaları gerektiğinin altyapısını oluşturan bir çalışmaydı bu çalışma. Halkın iktidarında göreceksiniz Millet İttifakı çalışacak sizler de göreceksiniz. Sevgiyi, hoşgörüyü göreceksiniz.

Partili Cumhurbaşkanı olur mu? Tarafsız davranacağına namusun şerefin üzerine yemin ediyorsun sonra sırtını dönüp namustan şereften vazgeçiyorsun gidiyorsun bir partiye genel başkan oluyorsun. Olmaz, yanlış. Cumhurbaşkanı partiyi değil 84 milyonu temsil eder. Cumhurbaşkanı partiler üstü olmalı. Cumhurbaşkanı dediğimiz kişi kısır tartışmalarının içinde olamaz. Cumhurbaşkanı konuştuğu zaman 84 milyon dinler. Uzlaşmacı olur, uzlaşmanın zeminini hazırlar. Baraj yüzde 3 olsun diyoruz.

Yüzde 10 barajını darbeciler getirdi. Hem darbeye karşıyım diyeceksin hem darbecilerin getirdiği kanuna evet diyeceksin. Bu nasıl karşı olmaktadır? Biz darbeye de darbecilere de karşıyız. Milli iradenin Meclis’e yansıması lazım. Yurtdışındaki işçileri düşünün. Seçimlerde oy kullanıyorsunuz ama bulunduğunuz yerde milletvekili seçilemiyorsunuz. Seçme hakkınız var ama seçilme hakkınız yok. Bu garabeti değiştireceğiz. Milli iradeye gerçek anlamda sahip çıkan Millet İttifakı.

Torba kanun uygulamalarına da son vereceğiz. Tamamen kaldıracağız. Bütçe hakkı kutsaldır, devredilemez. Biz götürdük devrettik, bunu da kaldıracağız. Adalet istiyoruz. Adaletin olmadığı yerde hakkınızı arayamazsınız. AYM, AİHM kararı uygulamıyorum diyen hakimin kulağında tutacağız kapının önüne koyacağız. O hakim, hakim değildir. Talimatla karar veren hakim mi olur? Çoklu Baro sistemi. Baro bir tanedir. Beraber olmak varken neden ayrışıyoruz, kutuplaşıyoruz? Kadın-Erkek eşitliğini sağlayacağız. Bu konu dün sunuş yapılırken en çok alkış alan bölümdü. Devlet yönetiminde liyakati getireceğiz. Bunun taahhüdünü 6 parti veriyorsa çok kıymetlidir.

AK Parti’ye veya MHP’ye geçmişte oy vermiş kardeşlerime seslenmek isterim. Senin vergin haksızca birilerine peşkeş çekilmesini istiyor musun? İstemiyorsan devam et kardeşim. İstemiyorsan oyunun rengini değiştireceksin. Açık şöyleyeyim geleceksin CHP’ye oy vereceksin. Namuslu, dürüst bir siyaset mi istiyorsun geleceksin. Bir dene gör. Yerel yönetimleri, belediyeleri güçlendireceğiz. Kayyum uygulamasına son vereceğiz. Seçimle gelen, seçimle gidecek. Parlamentonun kirlilikten arınması için Siyasi Etik Yasası çıkartacağız. Ayda 10 bin dolar rüşvet alanları bu parlamentoda istemiyoruz. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kuruyoruz.

Kesin Hesap Komisyonu’nun başkanı ana muhalefet partisinden olacak. Ne kadar kendimize güveniyoruz. İktidarız, geleceğiz ve ana muhalefet partisine hesap vereceğiz. Türkiye’ye gerçek anlamda demokrasi gelecek. İnsanların yüzü gülecek. Vergilerin doğru yerde kullanıldığını görecekler. Demokrasi ekmektir, iştir, saygınlıktır. Biz cebimize atmayacağız, milletin parası iş için aş için kullanacağız. Hakimler gerçekten liyakatli olacaklar. Sevgili gençler, bu ülkenin size ihtiyacı var. Sıkıntılarınız var biliyorum. İşsizlik ciddi boyutlarda biliyorum. Biraz sabredin, geliyor gelmekte olan. Demokrasiyi milletimizle beraber, Millet İttifakı olarak getireceğiz.

Paylaşın

Altı Muhalefet Partisinin Liderleri Ortak Mutabakatı İmzaladı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin “Yarının Türkiyesi için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” sunumu ve imza töreni Ankara Bilkent Otel’deki Sakarya Salonu’nda yapıldı.

Törene; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu katıldı.

Salonda, sadece Türk bayrakları ile Cumhuriyetin Kurucu Önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün posterleri yer aldı. Sahnedeki ekranda; “Yarının Türkiye’si için… Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” yazılarının altında TBMM silueti yansıtıldı.

Altı siyasi partinin genel başkanı, önde gelen sivil toplum örgütleri. sendikalar, dernekler, hukuk alanındaki akademisyenler ve çok sayıda gazetecinin katıldığı toplantının sunuculuğunu Tuluhan Tekelioğlu üstlendi. Tuluhan Tekelioğlu’nun açılışı yapmasının ardından sırasıyla Kılıçdaroğlu, Babacan, Uysal, Davutoğlu, Akşener ve Karamollaoğlu’nun isimlerini anons etti.

Altı parti lideri, anonsla eş zamanlı salona giriş yaptı ve ön sıradaki yerlerine oturdu. Açılışın ardından salondaki ekrana altı liderin güçlendirilmiş parlamenter sistem hakkında daha önce yaptıkları açıklamalardan görüntülere yer verildi. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının anısına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı, İstiklal Marşı okundu.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni” sunumunu; CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Demokrat Parti Hukuk ve Adaletten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün, İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem, Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya yaptı. Sunum, altı partinin isim sıralamasına göre yapıldı.

CHP

Giriş, yasama, yürütme, yargı ve demokratik sistem olmak üzere beş ana başlıktan oluşan ve altı partinin isim sıralamasına göre altı Genel Başkan Yardımcısı tarafından yapılan sunumda ilk sözü alan Cumhuriyet Halk Partisi Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek şöyle konuştu:

Sayın Genel Başkanlarımız, çok değerli konuklar, ekranları başında Yarının Türkiye’sine doğru atılan bu büyük adıma tanıklık eden saygıdeğer yurttaşlarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum, bu tarihî toplantıya hoş geldiniz.

Toplumu en geniş yelpazede temsil eden altı siyasi parti olarak bizler, Türkiye’nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihî bir çalışma için bir araya geldik.

Yarının Türkiye’sini inşa etmek için hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni üzerinde, demokrasinin temel ilkeleri olan istişareyi ve uzlaşmayı esas alan yoğun bir çalışma gerçekleştirdik.

Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 16 Nisan 2017 referandumu ile geçilmiştir. Türkiye siyasi tarihinin en önemli anayasa değişikliklerinden biri olmasına rağmen referandum süreci, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal şartlarında gerçekleşmiştir.

Bu dönemde demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri yok sayılmış, anayasa değişikliği geniş toplum kesimleriyle, siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerin anayasa kürsüleriyle ve barolarla müzakere edilmemiştir.

İki partinin genel başkanının belirlediği dar bir komisyon tarafından hazırlanan bu anayasa değişikliği, demokratik bir biçimde müzakere edilmeden, komisyonda ve Genel Kurul’da 41 gün gibi kısa bir sürede kabul edilmiştir.

Devletin tüm imkanları “Evet” kampanyası için seferber edilmiş, muhalefet partileri ile sivil toplum örgütlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları bile kısıtlanmıştır.

Değerli Konuklar,

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Neden Yanlıştır?

Bu sistem, yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açmış; Cumhurbaşkanı’na yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına almasını sağlayan çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yaratmıştır.

Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren bu sisteme karşı çıkıyoruz.

Çünkü bu sistemde, Anayasa’daki tarafsızlık yeminine rağmen, parti genel başkanlığı ile devlet ve hükümet başkanlığı tek kişinin şahsında birleşmiş; partili Cumhurbaşkanı, ülkenin sorunlarını daha da derinleştirmiştir.

Meclis’in yasama yetkisi yürütme ile paylaşılırken, denetim yetkisi ise işlevsiz hale getirilmiştir. Yüce Meclis’in millet adına kullandığı devredilemez bütçe hakkı dahi ortadan kaldırılmıştır.

Hakimler ve Savcılar Kurulu, Cumhurbaşkanı’na tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkileriyle, yürütmenin vesayeti altına girmiş, partili Cumhurbaşkanı bağımsız ve tarafsız yargıyı yok etmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin iktidarın baskı ve tehdidi altında olması ve üyelerinin neredeyse tamamının Cumhurbaşkanı tarafından atanması, Yüksek Mahkeme’nin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelemiştir.

Değerli Konuklar,

Bu noktada özenle altını çizmek istediğimiz husus şudur ki bizler, geçmişin dar kalıplarını da reddediyoruz. Geçmişin tecrübelerinden istifade ederek, geçmiş uygulamaların ortaya çıkardığı demokrasi sorunlarına ve vesayetçi uygulamalara bir daha imkan vermeyecek yeni bir sistemi inşa etme kararlılığındayız.

Bu, yeni bir başlangıçtır.

İşte bu inançla, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini sona erdirirken geçmişe dönmüyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü devlet ve Cumhuriyet tecrübesini demokrasi ile taçlandırmayı hedefliyoruz.

Değerli Konuklar,

Ülkemizin neden Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme ihtiyacı var?

Çünkü ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır.

Bu krizin en önemli sebebi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altındaki keyfî ve kural tanımaz sistemsizlik ve yozlaşmış iktidardır.

Bizler, altı siyasi parti olarak, dünyanın ve ülkemizin demokrasi tecrübeleri ışığında, adaleti tesis etmek, farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir arada özgürce yaşamak, toplumsal huzuru ve barışı sağlamak, tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini güvence altına almak, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek ve gelecek nesillere de bu değerleri miras bırakmak için bir araya geldik.

Söz veriyoruz: Hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına dayanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde, temel hak ve özgürlüklerin tamamını ve kurumsal kültürün hakimiyetini güvence altına alacağız.

Değerli Konuklar,

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem; düşüncelerin özgürce ifade edildiği, din ve vicdan özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın haklarının, çocuk haklarının, çevre haklarının tam anlamıyla korunduğu özgürlükçü bir sistemdir.

Bu sistem, devletin tüm kurumlarının hiçbir ayrım yapmaksızın tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğu çoğulcu bir sistemdir.

Bu sistem, kamu yönetiminde eşitlik, tarafsızlık ve liyakat ilkelerinin esas alındığı, yolsuzlukla etkin mücadele edildiği, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıklarının sağlandığı, üniversitelerin özgürleştiği bir sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, şeffaf ve hesap verebilir bir sistemdir. Bu sistemde siyasi makamların millete hizmetten başka hiçbir amacı olmayacaktır. Bunun güvencesi de hazırlayacağımız Siyasi Etik Kanunu’dur.

Değerli Konuklar, saygıdeğer yurttaşlarımız; sonuç olarak bizler, ortak idealimiz olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi, milletimize ve gelecek nesillere barış ve huzur getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz.

Saygılarımla arz ederim.

DEVA Partisi

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni Sunumunda ikinci olarak söz alan Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu şöyle konuştu:

Sayın Genel Başkanlarımız, çok Kıymetli konuklar, yarının Türkiye’si için gerçekleştirdiğimiz bu tarihî anın coşkusunu bizlerle paylaşan aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile katılımcı, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun, kuvvetler ayrılığı ilkesi ile etkin denge ve denetleme mekanizmalarına dayanan bir hükümet sistemi modeli amaçlıyoruz.

Hükümet sistemimizde, temsilde adalet ile yönetimde istikrar ilkelerini eşit şekilde esas almaktayız.

Meclis’i güçlendirirken hükümeti zayıflatmama, hükümeti güçlendirirken Meclis’i zayıflatmama kararlılığı içerisindeyiz.

Bu amaçla; öncelikle “etkili ve katılımcı bir yasama” organı öngörüyoruz.

Bu kapsamda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temsil yeteneği arttırılacak, kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevleri etkili kılınacaktır.

Böylece yasama organının daha demokratik ve daha etkili olması sağlanacaktır.

Ayrıca Meclis İçtüzüğü’nde katılımcılık ön plana çıkarılacak, siyasi partiler kanununda yapılacak değişiklikle parti içi demokrasi ilkeleri tesis edilecektir.

Seçim kanunlarında yapılacak düzenlemelerle siyasette şeffaflık ve dürüstlük güvence altına alınacaktır.

Değerli Konuklar,

Bu kapsamda ilk olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Giden Yolları Demokratikleştireceğiz.

Temsil gücünü arttırmak, temsilde adaleti ve çoğulcu demokrasiyi sağlamak amacıyla seçim barajını %3’e düşüreceğiz.

Yurt dışında mukim 6 milyondan fazla vatandaşımızın Meclis’te temsilinin sağlanabilmesi için yurt dışı seçim çevresi oluşturacağız.

Siyasi partiler ve seçim mevzuatını, Anayasamızda halihazırda yer alan “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur.” kuralına uygun biçimde ve özellikle parti içi demokrasinin güçlendirilmesi amacıyla yeniden düzenleyeceğiz.

Ayrıca, siyasi partiler hakkındaki yasal mevzuat ve yaptırım hükümlerini Avrupa Konseyi standartları ışığında, çoğulcu demokrasinin güvencesini oluşturacak biçimde değiştireceğiz.

Siyasetin finansmanını şeffaflık, denetlenebilirlik ve seçim harcamalarının saydamlığı ilkeleri çerçevesinde ayrıntılı biçimde düzenleyeceğiz.

Siyasi partilere ve adaylara yapılan belirli miktarın üzerindeki bağışların ve seçim dönemlerinde yapılan tüm harcamaların kamuoyuna açıklanmasını zorunlu tutacağız.

Siyasi partiler arasında adil rekabet koşullarının sağlanması ve demokratik siyasi hayatın güçlendirilmesi amacıyla, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde en az %1 oy alan siyasi partiler hazine yardımından faydalanmaya hak kazanacaktır.

Saygıdeğer Konuklar,

Yasama organının etkinleştirilmesi amacıyla ikinci olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Katılımcılığı Arttıracağız.

Yeni bir İçtüzük hazırlayarak yasama çalışmalarının katılımcı ve şeffaf şekilde yürütülmesini sağlayacağız.

Komisyonların işleyişini, denetim mekanizmalarının etkinliğini ve muhalefetin söz hakkını demokrasinin gereklerine uygun şekilde ele alacağız.

Ayrıca yasama bağışıklığına ilişkin olarak önemli iyileştirmeler yapacağız. Bu doğrultuda yasama sorumsuzluğunun kapsamını genişletip, yasama dokunulmazlığının istisnalarını açıkça düzenleyerek, belirsizliğe ve keyfiliğe son vereceğiz.

Üçüncü olarak, Kanun Yapım Süreçlerini Demokratikleştireceğiz.

Demokrasinin özüyle bağdaşmayan torba kanun uygulamasına son vereceğiz.

Bakanlar Kurulu’nun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini, yetki kanununa dayanması, Meclis tarafından konusu, sınırları ve süresi açıkça belirtilmesi şartıyla kabul ediyoruz.

Ancak temel hak ve özgürlüklerin ise kararnamelerle düzenlenmesine izin vermeyeceğiz.

Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’in yasama işlevini zayıflatan veto yetkisine son vereceğiz.

Cumhurbaşkanı’nın kanun yapım süreçlerindeki yetkisini, yalnızca bir uyarı niteliği taşıyan geri gönderme yetkisi ile sınırlı tutacağız.

Yasama komisyonlarının çalışma yöntemlerini işlevsel hale getirecek tedbirler alacağız.

Kanunların müzakeresinde ve metinlerin olgunlaşmasında komisyon aşamasına ağırlık verilmesini esas alacağız.

Kanun yapım sürecinin daha nitelikli işletilmesi için ilgili sivil toplum ve meslek kuruluşlarının görüşlerine başvurulmasını sağlayacağız.

Dördüncü olarak, Meclis’in Denetim Yetkisini Güçlendireceğiz.

Şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim için hükümete hesap sorulabilmesini sağlayacak araçları arttırıp var olan araçları da daha etkili kılacağız.

Sözlü soru mekanizmasını güçlendirecek, muhataplarına cevap vermeleri için süre zorunluluğu getireceğiz.

Yazılı soru önergelerine süresi içerisinde cevap verilmemesi halinde ilgili bakana yaptırım uygulanmasını sağlayacağız.

Meclisin denetim yetkisini etkin şekilde yerine getirebilmesi amacıyla meclis soruşturması için gereken yeter sayıları düşüreceğiz.

Hükümet, Başbakan ve Bakanlar hakkında gensoru verme yetkisini tanıyacağız.

Bu hususta Hükümet ile Başbakan hakkındaki gensoruları, yapıcı/kurucu güvensizlik oyu şartına bağlayarak yürütmenin istikrarını güvence altına alacağız.

Değerli Konuklar,

Son olarak, parlamentoların tarihsel bir kazanımı olan bütçe hakkının devredilmezliği ilkesini tesis edeceğiz.

Vatandaşlarımızdan toplanan vergilerin nasıl harcandığının etkili şekilde denetlenebilmesi için Meclis’in bütçe hakkını, Meclis’in devredilemez bir yetkisi ve denetim aracı olarak düzenleyeceğiz.

Meclis bünyesinde Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Komisyonu’nun Başkanı ana muhalefet partisinden olacak.

Sayıştay raporlarının tamamının Kesin Hesap Komisyonu’na sunulmasını sağlayacağız.

Aziz milletimizi ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demokrat Parti

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni Sunumunda üçüncü olarak söz alan Demokrat Parti Hukuk ve Adaletten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp şöyle konuştu:

Sayın Genel Başkanlar, çok değerli konuklar, Yarının Türkiye’si için gerçekleştirdiğimiz bu önemli güne bizlerle birlikte tanıklık eden kıymetli vatandaşlarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Yarının Türkiye’si için hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde kuvvetler ayrılığı ilkesine ve etkin denge ve denetleme mekanizmalarına dayanan bir hükümet sistemi amaçlıyoruz.

Öngördüğümüz bu sistemde, millet iradesinin üstünlüğünü esas alan etkili ve katılımcı bir yasama organının yanında istikrarlı ve hesap verebilir bir yürütme organı oluşturacağız.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde yürütme organı, devletin ve milletin birliğini temsil eden, tarafsız, siyasi sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanı ile, yürütmenin asıl yetkili ve sorumlu kanadı olan, yasama organının içinden çıkan ve Meclis’e karşı siyasi sorumluluğu bulunan Bakanlar Kurulu’ndan müteşekkil olacaktır.

Bu sayede Cumhurbaşkanı; kendisinden beklenen uzlaştırıcı hakem rolünü üstlenebilecek, Cumhurbaşkanlığı devletin ve milletin birliğini temsil etmesi amacıyla tarafsız ve partiler üstü bir yapıya kavuşturulacaktır.

Yarının Türkiye’sinde güçsüz ve istikrarsız hükümetlere yol açma tehlikesiyle karşı karşıya kalmamak adına Başbakan, Bakanlar ve Bakanlar Kurulu güçlendirilecek, hükümet istikrarını sağlayıcı tedbirler arttırılacaktır.

Değerli Konuklar,

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Cumhurbaşkanlığı makamının niteliğini, süresini, görev ve yetkilerini şu şekilde düzenledik:

Cumhurbaşkanı ile Meclis’in görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla Cumhurbaşkanı’nın görev süresini 7 yıl olarak belirleyeceğiz.

Bizler, Cumhurbaşkanı’nın hem toplumun farklı kesimleri hem de Meclis’teki partiler karşısındaki tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayabilmesini amaçlıyoruz. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın yalnızca bir dönem için seçilmesi kuralını getireceğiz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde Cumhurbaşkanlığı makamını, milletin ve devletin birliğini temsil eden, tarafsız bir makam olarak düzenleyeceğiz. Bu noktada altını çizmek istediğim husus şudur ki Cumhurbaşkanı seçilen kişinin varsa partisi ile ilişiği kesilecek ve görevi sona eren Cumhurbaşkanı aktif siyasette bir daha görev alamayacaktır.

Devletin başı sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanlığı temsilî görev ve yetkilere sahip bir makam olarak düzenlenecektir.

Yürütmeye dair icrai yetkiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı siyasi sorumluluğu olan Başbakan ve Bakanlardan oluşan Bakanlar Kurulu tarafından kullanılacaktır.

Cumhurbaşkanı’nın istisnai nitelikte tek başına yapabileceği işlemler ise Anayasa’da ayrıntılı olarak düzenlenecektir.

Cumhurbaşkanı’nın icrai bir yetkiye sahip olmamasına uygun olarak görevi ile ilgili siyasi sorumsuzluğu esas alınacaktır. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı’nın hukuki ve cezai sorumluluğuna ilişkin esaslar, Anayasa’da düzenlenerek yargılama makamı ve usulü açıkça belirtilecektir.

Değerli Konuklar,

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de öngördüğümüz Bakanlar Kurulu’nun yapısını ise şu şekilde düzenledik:

Başbakan, parlamenter sistem gelenek ve ilkelerine uygun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından belirlenecektir. Başbakan’ın belirlenmesi bakımından, Cumhurbaşkanı Meclis’te en çok milletvekiline sahip siyasi partiye hükümeti kurma görevini verecektir. Hükümetin Anayasa’da öngörülen sürede kurulamaması halinde bu görev, milletvekili sayısıyla doğru orantılı olarak diğer siyasi partilere sırasıyla verilecektir.

Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya ihtiyaç duyulduğu takdirde- milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olan kişiler arasından, Başbakan tarafından atanacaktır. Bakanlar Kurulu, Başbakanın başkanlığında toplanacaktır.

Yetkide ve sorumlulukta paralellik ilkesi gereğince Başbakan ve Bakanlar Kurulu Meclis’e karşı sorumlu olacaktır. Buna göre Başbakan ve Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı bireysel ve kolektif olarak sorumlu tutulacaktır.

Hükümetin kurulmasını kolaylaştırmak amacıyla hükümetin kurulmasında basit çoğunluk, düşürülmesinde ise Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğu esas alınacaktır.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde Hükümete istikrar kazandırmak amacıyla gensoru ile yapıcı güvensizlik oyu birleştirilecektir. Hükümetin düşürülmesi; yeni hükümetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üye tam sayısının salt çoğunluğuyla seçilmesi şartına bağlı olacaktır.

Böylece bir yandan hükümetin düşürülmesi zorlaştırılırken diğer yandan olası hükümet krizleri de önlenecektir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde yeni hükümetin kurulması güvence altına alınmadan mevcut hükümet düşürülemeyecektir.

Değerli Konuklar,

Yürütme başlığı altında ele aldığımız diğer bir konu ise Olağanüstü Hal Yönetimi’dir. Buna göre;

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Cumhurbaşkanı’nın ya da Bakanlar Kurulu’nun tek başına OHAL ilan etme yetkisi olmayacaktır. Olağanüstü hal ilan etme yetkisi, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na ait olacaktır. Bu yetki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına tabi tutulacaktır.

Olağanüstü hal rejiminin istisnai niteliğinin bir gereği olarak OHAL için öngörülen süreler kısaltılacaktır.

Olağanüstü hal rejiminin keyfi bir yönetime dönüşmesine engel olmak amacıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerine hukuk sistemimizde yer verilmeyecektir.

Bu kapsamda, olağanüstü halin hukuk devletinin güvenceleri çerçevesinde sürdürülmesini sağlamak üzere, Olağanüstü Hal Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelecek Partisi

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni Sunumunda dördüncü olarak söz alan Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün şöyle konuştu:

Sayın Genel Başkanlarımız, saygıdeğer misafirler, değerli basın mensupları, ekranları karşısında bizleri izleyen aziz milletimiz; sunumuma başlamadan önce hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Yarının Türkiye’sini inşa etmek için hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in en önemli başlıklarından birisi de şüphesiz bağımsız ve tarafsız yargıdır.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi, adaletin tesisinin asgari şartı, demokratik hukuk devletinin güvencesi, hak ve özgürlüklerin teminatıdır.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde öncelikle yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacağız.

Yüksek yargı kurulları ile yüksek yargı organlarının bağımsızlıkları ve demokratik meşruiyetlerini güçlendireceğiz.

Bu kurullara ve organlara yürütmenin müdahalesini engelleyecek tedbirleri alacağız.

Bizler, bağımsız ve tarafsız yargı amacıyla, hazırladığımız çalışmamızı altı ana başlık etrafında topladık.

Birincisi, Yargı Sistemi ile Hakimlik ve Savcılık Mesleğine yönelik olarak;

Hakimlik teminatını güçlendirecek ve hakimlere coğrafi teminat güvencesi sağlayacağız.

Hâkimlik ile savcılık mesleklerini, tam bağımsızlık için birbirinden ayıracağız.

Hâkimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğuna ilişkin Anayasa hükmünü kaldıracağız.

Hâkim ve savcıların mesleğe kabullerinde ve yükselmelerinde objektif kriterleri esas alacağız.

Sulh Ceza Hakimlikleri’nin görev, yetki ve işleyişlerini hukuk devletinin gereklerine göre yeniden düzenleyeceğiz.

Tutuklamanın istisna olması ilkesinin titizlikle uygulanması için gerekli tedbirleri alacağız.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile uyumlu kararlar alınmasını ve bu mahkemeler tarafından verilen kararların derhal uygulanmasını sağlayacak düzenlemeler yapacağız.

Hâkimlerin terfilerinde, verdikleri kararların Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyumunu temel ölçütlerden biri olarak kabul edeceğiz.

Görevini kötüye kullanmak suretiyle Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararına sebep olup devleti tazminata mahkûm ettiren ve zarara uğratan hâkimlere ve savcılara bu tazminat ve zararın rücu ettirilmesini sağlayacağız.

İkinci olarak;

(Adeta yargının kalbi olan) Hakimler ve Savcılar Kurulunda değişikliklere gideceğiz.

Bu doğrultuda, hâkimlik mesleği ile savcılık mesleğini birbirinden ayıracağız.

Hakimler ve Savcılar Kurulunu kaldıracak, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturacağız.

Çoğulculuğun, hesap verebilirliğin ve demokratik meşruiyetin sağlanması için Yüksek Yargı Kurulları’nda üyelerin yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesini sağlayacağız.

Üyelerin diğer yarısı ise Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari yargı birinci sınıf hakim ve savcılar tarafından, kendi mensupları arasından doğrudan seçilecektir.

Bağımsızlık ilkesinin güçlendirilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşarı, Hakimler Kurulu’nda yer almayacaktır.

Yüksek Yargı Kurulları’nın disiplin kararları da yargı denetimine açık hale getirilecektir.

Değerli Misafirler,

Üçüncü olarak yapacağımız değişiklikler;

Barolar ve Türkiye Barolar Birliği’ni kapsıyor:

Avukatlık mesleğinin bağımsız ve özgür bir şekilde icra edilmesi için gerekli tedbirleri alacağız.

Yargının kurucu unsuru olan savunmayı anayasal güvenceye kavuşturacağız.

Çoklu baro uygulamasına son vereceğiz.

Baro ve Türkiye Barolar Birliği seçimlerinde temsilde adalet ilkesini esas alacağız.

Dördüncü olarak;

Anayasal düzenin, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olan Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri genişletilerek güçlü ve etkili denetim için Mahkeme’yi yeniden yapılandıracağız.

Temel hak ve özgürlüklerin daha güçlü şekilde korunabilmesi için bireysel başvurunun kapsamını, konu ve başvurulabilecek haklar bakımından genişleteceğiz.

Yine Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açabileceklerin kapsamını da genişleteceğiz.

Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin en az dörtte üçünün hukukçu olmasını zorunlu tutacağız.

Mahkeme üyelerinin Meclis tarafından, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Türkiye Barolar Birliği ve Üniversiteler arası Kurul tarafından belirlenen üç katı aday içerisinden üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesini sağlayacağız.

Üç üye ise, farklı kaynaklardan gelecek şekilde Cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir.

Değerli Misafirler,

Beşinci olarak;

Yüksek Seçim Kurulu’nu Anayasa’da yargı bölümü içerisinde bir yüksek mahkeme olarak düzenleyecek ve kurulun niteliğini açıklığa kavuşturacağız.

Yüksek Seçim Kurulu, idari ve yargısal görevleri bakımından iki daireye ayrılacaktır:

Yargısal görevi olan kurul bir yüksek yargı organı olarak çalışacak, idari görevi olan kurulun aldığı kararları itiraz halinde denetleyecektir.

Altıncı ve son olarak;

Sayıştay’ı Anayasa’da bir yüksek mahkeme olarak düzenleyeceğiz.

Sayıştay’ın kuruluş ve işleyişine ilişkin esasları, anayasal güvenceye kavuşturacağız.

Hesap verebilir ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla Sayıştay denetiminin kapsamını, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayacak şekilde genişleteceğiz.

Böylece güçlü, bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşumunu hep birlikte sağlayacağız.

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni Sunumunda beşinci olarak söz alan İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem şöyle konuştu:

Sayın Genel Başkanlarımız, sayın misafirler, saygıdeğer vatandaşlarımız; sizleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Yarının Türkiye’si için hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile devletin temel organlarının yanında demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesini de esas alıyoruz.

Hükümet sistemimizle; uluslararası sözleşmeler ve evrensel değerler çerçevesinde başta, ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin garanti altına alındığı; bireylerin ve sivil toplumun güçlendirildiği, çevre haklarının ve sürdürülebilirliğin sağlandığı, kadın-erkek eşitliğinin tesis edildiği, özgür ve demokratik bir Türkiye’yi inşa etme kararlığındayız.

Bu amaçla, temel hak ve özgürlükler; dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet, siyasi ve sosyal aidiyet farkı gözetmeksizin tüm insanlar için güvenceye kavuşturulacak ve iç hukukumuz uluslararası standartlarla uyumlu kılınacaktır. Ötekileştirme hissi doğuran tüm uygulamalar ortadan kaldırılacaktır.

Bu kapsamda ilk olarak Düşünce ve İfade, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Örgütlenme Özgürlüklerinin kullanımını engelleyen ya da ölçüsüz şekilde sınırlandıran mevzuatı yeniden düzenleyeceğiz. Demokratik toplumun gereklerine uygun olarak bu özgürlüklerin üzerindeki her türlü baskıya son vereceğiz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ifade özgürlüğü; Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları gereğince şiddete teşvik, nefret söylemi ya da kişilik haklarına saldırı durumları dışında sınırlandırılmayacaktır.

İnternet mevzuatını, uluslararası standartlara uygun olarak, ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak ve kişilik haklarını ihlal etmeyecek şekilde yeniden düzenleyeceğiz.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin mevzuatı, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ışığında yeniden düzenleyerek bu hakla ilgili bildirim uygulamasının idare tarafından keyfi şekilde kullanılmasını engelleyeceğiz.

Din ve Vicdan Özgürlüğü’nü güvence altına alan, demokratik laik hukuk devletinin, çoğulcu toplum düzeninin temeli olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bizler, herkesin inancına, kanaatine ve yaşam tarzına saygı duyulduğu, kişilerin din, inanç ve yaşam tarzı fark etmeksizin özgürce yaşadığı, herkesin kendi kimliğiyle ve kendisi olarak eşit şekilde toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katıldığı bir sistemi hep birlikte inşa edeceğiz.

Temel hak ve özgürlükler kapsamında ele aldığımız son derece önemli bir diğer husus ise kadın haklarıdır.

Kadınlar; eğitim, çalışma hayatı ve karar alma mekanizmalarına katılma gibi büyük sorunlarla ve eşitsizliklerle karşı karşıyadır. Toplumun ve yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında kadın-erkek eşitliğini sağlamayı ve korumayı öncelikli bir devlet politikası haline getireceğiz. Bu konuda yasal ve yapısal tüm gereklilikleri sağlayacağız.

Yarının Türkiye’sinde kadına yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edilecek, şiddetin önlenmesi adına uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri etkili şekilde uygulanacaktır. Kadına karşı işlenen suçlarla ilgili Türk Ceza Kanunu’nda gerekli düzenlemeler derhal yapılacaktır. Failler için caydırıcı cezalar öngörülecek, uygulanan indirim sebepleri yeniden düzenlenecektir.

Yine bu kapsamda eğitim müfredatına ilkokul birinci sınıftan itibaren insan hakları ve kadın-erkek eşitliği dersleri konulacaktır.

Kız çocuklarının eğitim hakkı güvence altına alınacak ve bu hakka erişimin önündeki tüm engeller kaldırılacaktır.

Sayın Konuklar,

Diğer bir başlığımızsa Basın Özgürlüğüdür. Bu hakkı güvence altına alarak, basına görevini özgür bir şekilde yapacağı güvenli, çoğulcu ve elverişli bir ortam sağlayacağız.

Gazetecilere karşı ceza soruşturmasına gerekçe yapılan mevzuatı, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları çerçevesinde yeniden düzenleyeceğiz.

TRT’yi ve Anadolu Ajansı’nı, bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeniden yapılandıracağız. Keyfi akreditasyon kararlarına son verip, basın kartlarının verilmesinde meslek kuruluşlarına belirleyici bir rol vereceğiz.

Medya sahipliği ve finansmanını şeffaf hale getirecek, medyada tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önlemek amacıyla yasal ve yapısal tedbirler alacağız.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun görevini bağımsız ve tarafsız olarak yerine getirebilmesi için yasal ve yapısal değişiklikler yapacağız. Kurulun üyeleri, üye yapısında çoğulculuğu sağlamak üzere alanında uzman kişiler ve meslek kuruluşları temsilcileri arasından Meclis tarafından nitelikli çoğunlukla seçilecektir.

Basın İlan Kurumu’nun yapısı ve üye seçimi basın özgürlüğüne uygun şekilde yeniden düzenlenecektir.

Öte yandan demokratik toplumun asli bir unsuru olan Sivil Toplum kuruluşlarına yönelik ayrımcılığa ve baskıya da son vererek, bu kuruluşların faaliyetlerini keyfi bir biçimde engelleyen düzenlemeleri kaldıracağız. Bu kuruluşların özgürce çalışabileceği güvenli, çoğulcu ve elverişli bir ortam oluşturacağız.

Değerli Konuklar,

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile birlikte Sosyal Haklar da güvenceye kavuşacaktır.

Refahın adil bölüşümünü sağlayarak, sosyal hakları ve devlet yardımlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde ve hak temelli bir yükümlülük olarak güçlendireceğiz.

Engelli vatandaşlarımızın çalışma hayatı dahil toplumsal hayatın tüm alanlarına tam katılımlarının önündeki engelleri kaldıracağız.

Son olarak ise Çevre haklarına ilişkin anayasal ve yasal düzenlemeleri uluslararası hukukla uyumlu hale getireceğiz. Doğal yaşam kaynakları ve çevrenin korunması konusundaki devletin yükümlülüklerini Anayasa’da açık şekilde düzenleyeceğiz.

Devleti, toplum sağlığının korunması ve refahının sağlanması amacıyla içme suyu kaynaklarını, tarım alanlarını, ormanları ve hayvanları korumakla; iklim krizine karşı mücadele etmekle ve düzenli kentleşmeyi sağlamakla yükümlü kılacağız.

Yargı sisteminde çevre konusunda uzmanlaşmış yargıçların görev yapacağı Çevre Mahkemeleri kuracağız.

Aziz milletimizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Saadet Partisi

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni Sunumunda altıncı ve son olarak söz alan Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya şöyle konuştu:

Saygıdeğer Genel Başkanlarımız, değerli misafirler, ekranları başında bizleri izleyen çok kıymetli vatandaşlarımız; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Kamu Yönetimi ve Siyasi Etik Başlıklarını sizlere arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Öncelikli olarak kamu yönetimine eşitlik, tarafsızlık, liyakat, hukuka uygunluk ve şeffaflık ilkelerini hakim kılacağız.

Tüm kamu kurumlarının, fonksiyon ve etkinliklerini gözden geçirerek ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandıracağız. Bu bağlamda paralel bütün kurum ve kurulların faaliyetlerine son vereceğiz.

Kamu yönetiminde kadın yöneticilerin sayısını arttıracağız.

İkinci hedefimiz kamu görevine alınmada her kademede liyakat ve eşitlik ilkelerini hâkim kılmaktır.

Mülakat uygulamalarına son vererek yazılı sınav sonuçlarını esas alacağız. Sözlü mülakat yapılması zorunlu olan haller ise ancak kanunla düzenlenmek kaydı ile istisna olacaktır. Bu durumda da adaylara yöneltilecek sorular kura usulüyle belirlenecek, sözlü sınav ve mülakatlar kayda alınacaktır.

Üçüncü hedefimiz yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele etmektir. Yolsuzlukla ilgili mevzuatı, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun tavsiye kararlarıyla tam uyumlu hale getireceğiz.

Kamu İhale Kanunu’nu yenileyerek ihale mevzuatını tek kanunda düzenleyeceğiz. Kamu alımlarında ve ihalelerde rekabeti ortadan kaldıran, ihaleyi istisna keyfiliği kural haline getiren, yolsuzluğun kapısını açık tutan istisna ve muafiyet hükümlerini kaldıracağız.

Dördüncü olarak Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını artıracağız. Yerel Yönetimlerde demokratik katılım, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini hâkim kılacağız. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki idari denetiminin sınırlarını açıkça belirleyerek yerindelik denetimi anlamına gelen vesayet uygulamalarına son vereceğiz. Bu bağlamda yeni bir merkez-yerel dengesi kuracağız.

Yerel yönetimlere, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan payı arttıracağız

Seçimle gelenin seçimle gitmesini güvence altına alacağız. Yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz.

Değerli Konuklar,

Kamu yönetimi başlığı altında beşinci olarak mutabık kaldığımız nokta ise akademik özgürlük ve üniversitelerle ilgili düzenlemelerdir.

Yüksek öğretimde özgür ve çoğulcu bir sistem oluşturarak Üniversitelerin bilimsel özerkliklerinin yanında, idari ve mali özerkliklerini de anayasal güvence altına alacağız.

Yükseköğretim Kurulu’nu kaldırarak yerine yetkileri koordinasyon görevi ile sınırlandırılmış, üyelerinin ise demokratik meşruiyet esasına dayanılarak seçildiği üniversiteler arası bir kurul tesis edeceğiz.

Öğretim üyelerinin kendi üniversitelerinin rektörünü seçmesine imkân sağlayacağız. Dekan adaylarının uzmanlık alanlarının, ilgili fakültenin niteliğine uygun olması esasını temin edeceğiz

Kamu yönetiminin altıncı ve son başlığı olarak Düzenleyici ve Denetleyici Kurumları ele aldık. Bu kurumların oluşumunda ve çalışmasında liyakat, şeffaflık ve tarafsızlık ilkelerinden taviz vermeyeceğiz.

Düzenleyici ve Denetleyici Kurumların idari ve mali özerkliğe kavuşturulmasını sağlayarak bağımsızlıklarını tesis edecek ve yürütmenin müdahalelerine karşı korunmaları için yasal ve yapısal önlemler alacağız.

Kurumlara atanacak üyelerin yetkinliklerini nesnel olarak ortaya koyacak kriterler belirleyeceğiz. Merkez Bankası başta olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlığını zedeleyecek hiçbir uygulamaya ve düzenlemeye yer vermeyeceğiz.

Değerli konuklar,

Demokratik hukuk devleti önündeki en büyük engellerden bir tanesi de siyasi makam sahiplerinin yolsuzluklarını önleyecek mevzuatın yetersiz olması ve var olan hükümlerin uygulanamamasıdır.

Bu sebeple de şeffaflık sağlanamamakta, rüşvet ve yolsuzluklar engellenememektedir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de milletvekillerinin, bakanların, siyasi parti genel merkez yöneticilerinin ve belediye başkanlarının görevlerini yerine getirirken uymaları gereken siyasi etik ilkelerinin düzenlenmesi amacıyla Siyasi Etik Kanunu hazırlayacağız.

Kanun kapsamındaki kişilerin; görevlerini yerine getirirken, adalet, eşitlik, hesap verebilirlik, kişisel menfaat sağlamama, çıkar çatışması olacak hallerden kaçınma ve şeffaflık ilkelerine göre hareket etmesini sağlayacağız.

Siyasi etik ilkelerinin etkili olarak uygulanmasına ilişkin kurumsal yapılanmayı tesis edeceğiz.

Aziz milletimiz, değerli konuklar

Bizler, toplumu en geniş yelpazede temsil eden altı siyasi parti olarak; Yarının Türkiye’si için hazırlamış olduğumuz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi, ülkemize, adalet, barış, refah ve huzur getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin, milletimize hayırlı ve uğurlu olması temennisi ile hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Ahdim Var Bu Ülkeyi Barıştıracağım

“Helalleşme Buluşması” kapsamında 28 Şubat mağdurlarıyla bir araya gelen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamada, 28 Şubat ile Sivas, Maraş ve Roboski katliamlarına ilişkin de ‘helalleşme’ vurgusunda bulundu.

Haber Merkezi / Kemal Kılıçdaroğlu, açıklamasında, “Türkiye’ye bir miras bırakmak istiyorum. Barışmış bir millet, benim en büyük başarım olacak inşallah” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Helalleşme Buluşması” kapsamında 28 Şubat mağdurlarıyla İstanbul’da bir araya geldi. Kılıçdaroğlu toplantıda şu konuşmayı yaptı:

“Birkaç ay önce helalleşme dedim. Hem şahsi hem ana muhalefet partisi lideri olarak kurumsal hem de yöneteceğimiz devlet adına konuştum.

Amacımız bu milleti barıştırmaktır. Bu milleti ayrıştıranlar, kavga ettirenler kendilerine saraylar yaptırdılar. Kavgada taraf olanlara ise sefalet ve perişanlık kaldı.

Ülke geçmişe takılıp kaldı. Ülkemiz zenginleşemiyor. Ülkemizin çocukları geleceği dışarıda arıyor. 700 bine yakın insan ülkeyi terk etti. Evlatlarımız niçin geleceğini dışarıda aradılar.

“Ben de 28 Şubat mağduruyum”

Hellalleşme çıkışı yaparken söylemiştim, bize sadece iktidar olmak yetmiyor. Bu yaştan sonra ne yapayım sarayı. Ben Türkiye’ye bir miras bırakmak istiyorum. Barışmış bir millet istiyorum ve bunu sağlayacağım.

Helalleşme gereği medyaya haber vermeden çok sayıda ziyaret yaptım. Kalbi kırılmış insanlarla buluştum.

Bugün ağırlıklı olarak 28 Şubat mağdurlarıyla beraberiz. Bu kardeşiniz de 28 Şubat’ta mağdur olanlardan. Fişlendim, dava açtım, hakkımı aradım.

“Yaralarımız hâlâ açık”

28 Şubat mağdurlarıyla barışmak zorundayız, helaleşeceğiz. 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatacağız. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski’yle helalleşeceğiz. Sivas, Maraş mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşeceğiz. Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz. Bir solcu, ülkücü diyerek katledilen gençlerin aileleriyle hellaleşeceğiz.

Yaralımızı sarmamız gerekiyor çünkü o yaralar hâlâ açık. Yüzleşmek, barışabilmek yolumuza devam edebilmek demektir. Ahdim var bu ülkeyi barıştıracağım. Sonra keyifle ülkemin gelişmesine bakacağım.

Uzatılan bu eli geri çevirmediğiniz için hepinize teşekkür ederim.”

Paylaşın

‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ İçin İmzalar Atılıyor

Altı muhalefet partisinin mutabakata vardığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ortak metninde imzalar Pazartesi günü törenle atılacak. Ankara Bilkent Otel’deki törende CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bir araya gelecek.

Partilerin son hazırlıklarını tamamladığı törenin sunuculuğunu gazeteci Tuluhan Tekelioğlu yapacak. İmza törenine aralarında dernek, vakıf ve meslek örgütlerinin de olduğu 250’ye yakın sivil toplum kuruluşunun temsilcisinin de davet edildiği öğrenildi. Muhalefet partilerinin yetkililerinden alınan bilgiye göre davet gönderilen kurumlar arasında TÜSİAD, MÜSİAD, DİSK, Hak-İş, Türk-İş, İnsan Hakları Derneği, Mazlum-Der gibi kuruluşların yanı sıra 81 ilin baro başkanı, Türkiye Barolar Birliği ile kadın ve çevre alanında faaliyet yürüten dernekler de bulunuyor. Toplantıya parlamenter sistemle ilgili çalışma yürüten bazı akademisyenler de davet edildi.

Toplantı öncesinde muhalefet partilerinin siyasi temsilcileri de başlatılacak bu siyasi girişimle ilgili olarak DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün sorularını yanıtladı.

SP’li Kaya: Siyasetin karakterini değiştirecek adım

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, toplantıyı “Türkiye’de siyasetin karakterini değiştirecek bir adım” sözleriyle değerlendirdi. Kaya, “Yapacağımız bu toplantı, sadece bir sistemle ilgili mutabakattan ziyade siyasi tarihinin görmeye hasret olduğu tablonun topluma takdimi toplantısı” dedi.

Farklı siyasi akımları temsil eden partilerin bir masa etrafında buluşarak meseleleri tartışması sonucunda mutabakata çevirdiklerine  dikkat çeken Kaya, “Bu sürecin, siyasetin bundan sonraki gidişatını değiştireceğine inanıyorum” ifadesini kullandı. Toplantıya davet edilen sivil toplum kuruluşlarına da dikkat çeken Kaya, “Sivil toplumun sürece dahil edilmesi bundan sonra Meclis zemininde de önemli katkısı olacaktır. Toplantıya ayrıca parlamenter sistemle ilgili çalışma yapan akademisyenleri siyasi fikirlerine göre ayırmaksızın davet ettik” şeklinde konuştu.

DP’li Şahinalp: Yarının Türkiyesini inşa ediyoruz

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp de ortaya çıkan sonucun halkın yıllardır görmeyi arzu ettiği bir tablo olduğunu savundu.

“Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olacağına inandığımız bir çalışmayı tamamladık” dilen Şahinalp, “yarının Türkiyesini inşa etmek için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem metnini istişare ve tam bir uzlaşı ile gerçekleştirdiklerini kaydetti. Şahinalp, sözlerini “28 Şubat 2022 tarihinde 6 muhalefet partisinin genel başkanları tarafından imzalanarak hayata geçirilmesi taahhüt edilecek olan bu çalışmanın, ülkemize adalet, barış, refah ve huzur getirmesini diliyorum” şeklinde sürdürdü.

Gelecek Parti’nden Üstün: Büyük bir ayrışma yaşanıyordu

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün ise Türkiye’de son yıllarda büyük bir toplumsal ayrışma yaşandığına dikkat çekerek “Bu toplantının yapılmış olması bir defa ayrışmayı ortadan kaldıran, tekrar birlik beraberlik güveni tesis eden görüntü olacak” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini “Bütün kötülüklerin anası, ucube bir sistem” diye niteleyen Üstün, “Ortak metin, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vadediyor. O bakımdan altı liderin bir arada fotoğraf vermesi büyük bir uzlaşmanın sağlanması açısından çok önemli” ifadesini kullandı. Pazartesi günü tarihi bir fotoğraf verileceğini de kaydeden Üstün, “Avrupa’da bu tür fotoğraflar görüyoruz ancak Türkiye’de son yıllarda şahit olmadığımız bir kareydi. Maalesef böyle büyük uzlaşmalara hiç şahit değiliz. O yüzden bizim için çok anlamlı ve bizi çok heyecanlandırıyor” şeklinde konuştu.

DEVA Partisi’nden Yeneroğlu: Yargı bağımsızlığının tesisi için dönüm noktası 

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat metnini Türkiye’nin yıllardır görmeyi umut ettiği uzlaşı anlayışı içerisinde hazırladıklarını ifade eden DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, hem katılımcılığa ve uzlaşıya dayanan hazırlık süreci hem de kuvvetler ayrılığına dayanan bir hükümet sistemi yanında temel hakların güçlendirilmesi, kamu yönetiminin iyileştirilmesi, yargı bağımsızlığının tesis edilmesi gibi önemli meseleleri çözüme kavuşturan içeriğiyle çok önemli bir dönüm noktasıdır” açıklamasını yaptı.

Yasama, yürütme ve yargı organlarını parlamenter sistemin özüne uygun şekilde düzenlediklerini kaydeden Yeneroğlu, “Bunun yanında bu organları daha etkili kılabilmek için temsilde adaleti, katılımcılığı, yönetimde istikrarı, yargının tarafsız ve bağımsızlığını sağlamayı ve temel hak ve hürriyetleri etkili şekilde güvence altına alacak çok kapsamlı önerilere yer verdik” ifadesini kullandı.

Yeneroğlu, “Öngördüğümüz bu sistem ile devletin temel organlarının yanında düşüncelerin özgürce ifade edildiği, din ve vicdan özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın haklarının, çocuk haklarının, çevre haklarının tam anlamıyla korunduğu özgür ve demokratik bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz” vaadinde bulundu.

Çalışmalar Ekim 2021’de başlamıştı

Altı muhalefet partisi, seçim sonrası parlamenter sisteme dönüşün yol haritasını belirlemek üzere 2021 yılının Ekim ayında TBMM çatısı altında çalışmalara başlamıştı. Söz konusu altı partinin genel başkan yardımcılarından oluşan ortak komisyon, her hafta düzenli olarak bir araya geldi ve beş ana başlıktan oluşan ortak taslak metni, bu yılın Ocak ayında tamamladı.

Giriş, Yasama, Yürütme, Yargı ve Demokratik Sistemin Temel Esasları olmak üzere beş ana başlıktan oluşan taslak metin, genel başkanlara sunulduktan sonra üzerinde anlaşmaya varıldı. Altı muhalefet partisinin lideri, 12 Şubat’ta Ankara Ahlatlıbel’de ilk kez bir araya gelerek ortak metin üzerindeki mutabakatı ilan etti.

Paylaşın