CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Müslüman Ülkeler Arasında Adaletle Yürüyen Kalmadı

“Bugün verilere baktığımızda İslam ülkelerinin ne hale getirildiğini görüyoruz” diyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Adalet, eğitim gibi alanlarda İslam ülkeleri geridedir. Müslümanlar arasındaki kavganın da büyüdüğünü görüyoruz. Kimi grupların dini kullanarak bir şeyler elde etmesiyle Müslüman ülkeler arasında adaletle yürüyen kalmadı” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Dinimiz İslam’ın kendisiyle Müslümanlığımız arasındaki farkın gün geçtikçe açıldığını kabul etmeliyiz. İslam’ın özünde yer alan çoğulculuğun gün geçtikçe azaldığı, Müslümanlar arasındaki kardeş kavgasının tüm çabalara rağmen sonlandırılmadığı gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Kimi grup ve yapıların kendi çıkarları doğrultusunda dini değerlerimizi istismar etmesine hep birlikte karşı durmalıyız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Kongre Merkezi’nde Elmalı Belediyesi’nin düzenlediği Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Paneli’ne katldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, panelin açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Değerli konuklar, saygıdeğer hocalarım, milletvekili arkadaşlarım, il başkanımız, büyükşehir belediye başkanımız ve Elmalı’nın saygıdeğer belediye başkanı ve saygıdeğer eşleri; efendim Türkiye ilahiyat birikiminin saygın mensupları biraz sonra açıklamalar yapacaklar, görüşlerini açıklayacaklar, ben de dikkatle dinleyeceğim. Elmalılı Hamdi Yazır anısına düzenlenen bu akademik toplantıda sizlere hitap etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bu toplantıya beni davet eden, başta Elmalı Belediyesi olmak üzere konferansın tertip heyetine de şükranlarımı sunuyorum. Bu ve benzeri toplantıların Türkiye’nin huzurlu geleceğine eşsiz katkılar yapacağına duyduğum inançla tüm katılımcılara sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Konuşmamda benden çok daha iyi tanıdığınızı düşündüğüm merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın yaşamına ilişkin bilgileri paylaşmayı düşünmüyorum. Sizler yapacağınız sunuşlarla merhum Yazır’ın Cumhuriyetimize yaptığı katkıları en yalın şekliyle zaten anlatacaksınız. Ben merhum Yazır’ın yaşamından ziyade kendisinin başta ‘Hak Dini Kur’an Dili’ eseri olmak üzere tüm eserleri ışığında Türkiye’nin temel problemlerine ilahiyat penceresinden nasıl bakılabileceğine dair naçizane görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Değerli konuklar, Osmanlı’nın son devrinde yetişmiş ve Cumhuriyetimizin kuruluşunda önemli görevler üstlenmiş saygın bir din alimi olan Elmalılı, kendini kuranı anlamaya ve açıklamaya adamıştır. Bu adanmışlığın haklı bir sonucu olarak TBMM’nin 21 Şubat 1925 tarihli oturumunda kabul edilen Türkçe Kuranı Kerim tefsirinin hazırlanması kararının ardından kapısı çalınan ilk isim olmuştur. Teklifi kabul eden Elmalılı, tefsiri yazmaya 1926 yılında başladı ve ‘Hak Dini Kur’an Dili’ adını verdiği eserini 1938 yılında tamamladı. Yaklaşık 12 yıl süren ve Elmalılı tefsiri olarak bilinen tefsir son derece özgün bir çalışmadır.

Örneğin Sayın Mustafa Bilgin İslam ansiklopedisinin ‘Hak Dini Kur’an Dili’ maddesinde eseri Mehmet Akif’in ifadesiyle İslam’ı asrın idrakine söyletme gayesi taşıyan ciddi ve yorucu bir emeği yansıtması olarak değerlendirir. Sayın Bilgin eserin bir Kuran tefsiri olmasının yanı sıra ayetlerin yorumu münasebetiyle pek çok itikadı, ameli, ilmi ve felsefi meseleye çağdaş metodolojiyi de kullanarak geniş ölçüde orijinal düşünce ve çözümler ihtiva ettiğini de savunur, vurgular. Şüphesiz Elmalılı’nın bu başarısı klasik alim özellikleriyle, çağdaş fikir adamı özelliklerini birleştirmeyi başarmış bir şahsiyet olmasından kaynaklanmaktadır.

Değerli konuklar, peki biz bugün bu tefsirin ışığında Türkiye’nin temel problemlerine nasıl bakmalıyız. Değerli konuklar, hak diyoruz, hukuk diyoruz, adalet diyoruz. Peki Elmalılı ne diyor? Elmalılı’nın kadılık makamına tayin edilecek kişinin hür olması şartına ilişkin önemli bir değerlendirmesi vardır. Elmalılı’nın kadınların hür olması şartına yaptığı özel vurgu sadece köle ve köle sahibi arasındaki ilişkiye dair değildir. Elmalılı’nın vurgusu kadıların yani yargı makamında oturanların dış etkilere karşı koyacak niteliklere sahip olması şartını da kapsamaktadır. Bu haliyle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile yargı dağıtanların bağımsızlığı ve tarafsızlığı toplumsal adalet ve huzurumuz için bir zorunluluktur.

Değerli konuklar, çünkü Elmalılı’nın şüphesiz ki Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emretmektedir şeklinde Türkçeye aktardığı ayette de buyurulduğu üzere devletin dini adalettir. Devlet işin ehline verildiği, işi ehline verenlerce yönetildiği ve sonuç olarak adaletle hükmedildiği zaman bir vasfa kavuşmuş olur.

Aksi halde ideal bir devlet yönetiminden söz edemeyiz. Eski Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Bardakoğlu’nun da ifade ettiği üzere din açısından önemli olan adalettir. Hakkın, doğrunun egemenliğidir. Bir ülkede zulüm, haksızlığın, eşitsizliğin, kayırmacılığın keyfiliğin değil hukukun üstünlüğü, açıklık, eşitlik ve şeffaflığın hakim olması vatandaşların onur ve haklarının korunması sadece beşeri değil aynı zamanda dini bir zorunluluktur. Bir daha ifade edeyim, sadece beşeri değil aynı zamanda dini bir zorunluluktur.

Değerli dostlarım, İslam dünyasının nasıl bir duruma sürüklendiğini de bir veriyle açıklamak isterim. George Washington Üniversitesinden Şehrazat Rahman ve Hüseyin Askeri adlı iki bilim insanı 2015 yılından buyana düzenli olarak İslamilik endeksi adlı bir çalışma yürütüyorlar. Bu endekste adalet ve yönetim, ekonomi, yolsuzluklar, insan hakları ve uluslararası hukuk gibi üst başlıklar çerçevesinde 150’ye yakın ülke İslami kriterlere uygunluklarına göre sıralanıyor.

2020 yılı endeksine göre İslam ülkeleri üzülerek ifade edeyim en alt sıralarda bulunuyor ve her yıl biraz daha geriliyor. Bu endeks 2015 yılında ilk defa yayınlandığında Katar 39. sıradaydı. 40.sırada Birleşik Arap Emirlikleri vardı, Malezya 43. sıradaydı. Türkiye ise 65. sırada bulunuyordu. 5. yılın sonunda yani endeksin 2020 yılı verilerine üzülerek ifade edeyim İslam ülkeleri açısından hiç de iç açıcı değil 2020 yılı endeksi. Malezya yine 43. sırada. Ancak Birleşik Arap Emirlikleri 47, Katar 51. sıraya gerilemiş durumda. 2015 yılında 65. sırada bulunan Türkiye ise 2020 yılında 100. sırada. Endeksin 2020 yılı sonuçları itibariyle ilk 40 sırada hiçbir İslam ülkesi yer almıyor. İlk sırada ise Yeni Zelanda bulunuyor. İkinci sırada İsveç, üçüncü sırada Hollanda yer alıyor. Yani Yeni Zelanda İslami kriterlere göre yaşayan ülkeler arasında ilk sırada bulunuyor.

Bu endeksin ortaya koyduğu sonuçlar İslam’ın ortaya koyduğu kriterler açısından Müslüman olarak yaşadığımızı ancak İslam’dan da nasıl uzaklaşmış olduğumuzu gözler önüne seriyor. Bu örnekler ışığında dinimiz İslam’ın kendisiyle Müslümanlığımız arasındaki farkın gün geçtikçe açıldığını kabul etmeliyiz. İslam’ın özünde yer alan çoğulculuğun gün geçtikçe azaldığı, Müslümanlar arasındaki kardeş kavgasının tüm çabalara rağmen sonlandırılmadığı gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Kimi gurup ve yapıların kendi çıkarları doğrultusunda dini değerlerimizi istismar etmesine hep birlikte karşı durmalıyız.

Değerli misafirler, bugün imrenerek bakacağımız, vatandaşlarının huzurunu, hakkını, hukukunu koruyan, adaletle hükmedilen bir İslam ülkesi görmekte zorlanıyoruz. Örneğin dünyanın en büyük göçmen hareketliliği Müslüman ülkelerden batı ülkelerine doğru yaşanıyor. Ege’nin, Akdeniz’in soğuk sularında hayatlarını kaybedenlerin büyük bir bölümü Müslüman kardeşlerimiz.

Dünya silah sanayinin en önemli alıcıları arasında Müslüman ülkeler ilk sıralarda yer alıyor ve ne yazık ki, çoğu yerde bu silahlar Müslüman kardeşlerimize yönelik kullanılıyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Oysa örnekleri çoğaltmak yerine topyekûn azaltmanın yollarını bulmalıyız. Büyük İslam Bilgini Elmalılı Hamdi Yazır’ın bir diğer önemli mesajı da şudur; bir toplumda hurafelerin yayılmasını engellemenin yolu ilahi kelamın her çağda yorumlanmasıdır. Çünkü insan yüce Allah’ın mesajını her döneme hitap eden evrensel mesajlar olarak ancak yorum gücüyle kavrayabilir.

Değerli dostlarım, bütün zorlukları aşacağımıza duyduğum inançla başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere dinimizin doğru anlaşılması konusunda içtenlikle çaba harcayan cumhuriyetin kurucu kadrolarını rahmetle anıyor, Elmalılı Hamdi Yazır’ın şahsında bu çabaya katkı veren tüm din alimlerimize şükranlarımı sunuyorum. Bir kez daha sempozyumunuzun hayırlı olmasını diliyor ve bu sempozyumu İstanbul’da düzenleyen Elmalı Belediye Başkanımıza da yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun efendim.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan ‘Bölge Sistemi’ Tepkisi: Tam Bir Garabet

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile emniyet sisteminde yapılan değişikliği eleştirerek, “Erdoğan’ın imzaladığı ‘Bölge Sistemi’ tam bir garabettir. Bu bozuk yönetmeliği iktidara gelir gelmez kaldıracağız” dedi.

Haber Merkezi / Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Yönetmeliğe tepki gösteren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Erdoğan’ın imzaladığı ‘Bölge Sistemi’ tam bir garabettir. Saray, hayatı zorluklarla dolu olan Polisimize ‘Daha çok zorluğa katlanacaksın’ diyor. Emniyet Teşkilatımızda gece gündüz emek veren kardeşlerimiz hiç merak etmesin, bu bozuk yönetmeliği iktidara gelir gelmez kaldıracağız!”

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün Resmi internet sitesinden yönetmeliğe ilişkin yapılan açıklama ise şu şekilde;

“1) Yönetmelikte 2016 yılının Haziran ayında yapılan değişiklikler ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki il ve ilçelerin süresi arttırılmış idi.

Personelimizden gelen talepler ve İl Emniyet Müdürlüklerimizin de görüşleri doğrultusunda il ve ilçelerin görev süreleri yeniden düzenlenmiş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde bulunan il ve ilçelerin süreleri büyük oranda düşürülmüştür.

Nitekim halen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illerimizde görev yapan yaklaşık (62.000) personelimiz yapılan değişiklikteki sürelere tabi olacak ve bu durumdan yararlanacaktır. Hizmet süresi artan yerlerde halen görev yapan personelimiz ise artıştan etkilenmeyecektir.

Ayrıca 2. Şark görevini yapmakta olan personelimiz, görev süresi (2) yıl olan birimler haricinde, yeni düzenlenen sürelerden (1) yıl eksik görev yapması durumunda şark görevini tamamlamış sayılacaktır. Ancak Emniyet Müdürü ve Emniyet Amiri rütbesindeki personel, bu uygulamaya tabi tutulmayacaktır.
Yeni düzenleme sayesinde hizmet süresi düşürülmesinden dolayı yaklaşık (7.500) personelimiz şark illerindeki görevini tamamlamış sayılacaktır.

2) Şark görevini bitiren personel, talep etmesi halinde daha önce çalıştığı kadroya tekrar atanması yönünde değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.

– Şark görevinden muafiyet ve nüfusa kayıtlı olduğu yere atanma hakkından yararlanan şehit ve gazi yakınlarımız bu haktan yararlanmaya devam edecek olup, mevzuat sebebiyle bu haklardan yararlanamayan şehit ve gazi yakını Teşkilat mensuplarımızın da bu kapsama alınması sağlanmıştır. (Tüm şehit yakınları, tüm gaziler ve gazi yakınları, 15 Temmuz gazileri ve yakınları)

3) Mevcut yönetmelikte personelimizin yakınlarının sağlık nedeniyle atanma mazereti sadece kendi, eş ve çocukları ile sınırlı iken, yeni düzenleme ile personelimize;

-Evin tek çocuğu olması ve mahkeme ile vasi tayin edilmesi şartıyla anne ve babasının sağlık mazereti nedeniyle,

-Tek kardeş olması ve mahkeme ile vasi tayin edilmesi şartıyla kardeşinin sağlık mazereti nedeniyle atama talebinde bulunması hususu düzenlenmiştir.

4) Personelin eşinin çakılı kadro olarak görev yapmakta olması durumunda, çalıştığı ilin hizmet süresini tamamlaması üzerine, talep etmesi durumunda Emniyet teşkilatında Genel İdare Hizmetleri Sınıfına atanabilmesi daha kolay hale getirilmiştir.

5) Personelimizin; ilköğretim, ortaöğretim veya üniversite son sınıfa geçecek olan çocuğu olması durumunda, ipka taleplerinin kabul edilmesi düzenlenmiştir.

6) Personelimizin tabi olduğu (2) bölge üzerinden gerçekleştirilen atama ve yer değiştirme uygulaması, personelin atandığı birimde çok uzun süreli çalışmasına sebep olmaktadır. Uzun süreli çalışmanın beraberinde getirdiği olumsuzlukları bertaraf etmek, atama ve yer değiştirme sistemini daha dinamik bir yapıya kavuşturmak amacıyla mevcut uygulamadaki 1. Bölge (Batı) ve 2. Bölge (Doğu) olarak iki bölgeye ayrılan iller; kendi arasında (2) gruba ayrılmış, illerimiz toplam (4) grupta sınıflandırılmıştır.

Yapılan düzenleme ile personelin ülke genelinde daha adaletli ve hakkaniyete uygun istihdam edilmesi, personelin istedikleri illerde görev yapmasının önünün açılması ve personel arasında huzursuzluğa yol açan uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Bu uygulama ile personelimizin meslek hayatı boyunca tüm bölge ve gruplarda belli bir sıra dahilinde görev yapması hedeflenmekle birlikte; teşkilatta halen görev yapan personelin mevcut yönetmelikteki (2) bölgeli sisteme tabi olması, aile düzenini ve çalışma hayatını buna göre planlamış olması nedeniyle, bahse konu uygulamaya 01.01.2024 tarihinden itibaren kademeli olarak geçiş yapılacaktır.

7) Halen teşkilatımızda tüm rütbelerdeki personelimizden sırası gelenler için zaten 2. şark görevi uygulaması yapılmaktadır.

Bu değişiklik ile bir personel meslek hayatı boyunca merkezden en fazla (4) atamaya tabi tutulacak olup daha sonra kendi isteği ile tercihlerine göre atama talep edebilecektir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a ‘Köşene Çekil’ Çağrısı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrıda bulunarak, “20 yıldır iktidardasın kardeşim; ülkeye hizmet etmekten çok kendine, ailene, yakın çevrene, yandaşlarına hizmet ettin. Artık çekil, köşene çekil. Ülkeyi kişisel çıkar peşinde koşmayan, ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutanlar yönetsin.” dedi.

Erdoğan’ın, “Muhalefet, ‘Seçimi kazanırsak ülkedeki mültecileri göndereceğiz’ diyor, biz göndermeyeceğiz” ifadelerini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Erdoğan sığınmacıları vatandaş yapıp oy mu kullandıracak?” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yetkin Report’tan gazeteci Murat Yetkin’in sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı daha önce Suriye’de barış sağlanınca geri dönebileceklerini, hatta Suriye içindeki kampların bu amaca da hizmet ettiğini söylemişti? Söylem değişikliğini neye bağlıyorsunuz?

“Erdoğan ilk defa böyle bir şey söylüyor. Ben bunun altında seçim hesabı olabileceğinden kuşkulanıyorum. Sormak gerekiyor: Sen sığınmacılara vatandaşlık verip, onlara oy kullandırarak koltuğunu mu korumak istiyorsun? Kendi vatandaşlarından değil, Suriyelilerden, Afganlardan medet umarak koltuğunu korumaya çalışan bir anlayış Türkiye’yi yönetemez. Sığınmacılara vatandaşlık vermek istiyorsan gidelim referanduma, halka soralım. Bakalım halk istiyor mu sığınmacılara vatandaşlık verilmesini?”

Siz de ilk defa söylüyorsunuz böyle bir şeyi, yani vatandaşlık için referandumu.

“Evet, ilk defa söylüyorum. Büyük şehirlerden başlayarak sığınmacı gettoları oluşmaya başladı. Sorumlu bir devlet adamı getto oluşumlarının tehlikelerinin de farkında olur. Ama Erdoğan sadece koltuğunu korumaya çalışıyor, artık Türkiye’yi yönetemiyor, böyle bir noktaya geldi.”

Seçim yasasındaki değişiklikler çerçevesinde mi görüyorsunuz sığınmacıları göndermeyeceği çıkışını?

“Seçim yasasındaki değişikliklerin amacı seçimlerde adaleti sağlamak için değil, koltuğunu korumak için… Seçim yasasıyla oynayarak koltuğunu korumayı başkaları da daha önce denedi ama hiçbiri başaramadı. Bir iktidar artık yolcuysa, halk onu gönderir, yasalarla oynayarak kendisini de koltuğunu da kurtaramaz.

Erdoğan’ın artık bir şeyi görmesi lazım. 20 yıldır iktidardasın kardeşim; ülkeye hizmet etmekten çok kendine, ailene, yakın çevrene, yandaşlarına hizmet ettin. Artık çekil, köşene çekil. Ülkeyi kişisel çıkar peşinde koşmayan, ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutanlar yönetsin.”

Haberin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Seni Paşa Paşa Göndereceğiz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında Seçim Kanunu’nda değişiklik teklifini değerlendiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Gideceklerini çok iyi biliyorlar, amaçları değişiklik yapıp koltuğumuzu nasıl koruruz. Millet kararını vermiş, seni yolcu edecek. İster sabah, ister öğle, ister akşam değiştir biz seni yolcu edeceğiz. Hiç endişe etme, seni paşa paşa göndereceğiz. ” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi /Kılıçdaroğlu konuşmasında, Diyarbakır ziyaretini hakkında açıklamalarda bulunan Bahçeli’ye de yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Önce benim insanım kazanacak. Bahçeli de duysun. ‘Diyarbakır’a gitmiş çiftçiye ücretsiz elektrik verecek, nasıl gidersin diyor’ Sen gidemezsin. Hiç kimse unutmasın bizim dokularımızda Kuvayı Milliye vardır. Bu ülkenin değişime, dönüşüme, büyümeye, liyakata, adalete ihtiyacı var” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle;

“Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının ne kadar özverili çalıştıklarına hepimiz tanık olduk. Öyle bir sürece girdik ki Tıp Bayramı’nda doktorlar gidip Atatürk heykeline çelenk bırakacaklar, bu kadar basit bir şey. Yıllarını tıp dünyasına vermiş o insanlar gittiler bir çelenk bırakacaklar, bayramlarını kutlayacaklar ona bile izin verilmedi.

Sağlık çalışanlarının talepleri gündeme geldiğinde, çok sayıda genç hekim yurt dışına gittiğinde, ‘Varsın giderlerse gitsinler’ diye açıklama yaptı. Demokratik yollarla seni gönderecek olan biziz onların tamamı burada kalacak. Ülkelerinde kalacak, hastalara bakacaklar. Bütün sağlık çalışanlarına söylüyorum; az kaldı merak etmeyin bütün haklarınızı alacaksınız. 10 maddelik bildirinizi de gayet iyi biliyorum. Size verilen sözlerin tutulmadığını da biliyorum. Öyle bir noktaya geldi ki sizi yurt dışına gitmeye zorluyorlar, gitmeyin. Burada kalacaksınız beraber biz göndereceğiz.

“Bütün dünya bunun tanığı olacak”

Suriyeli kardeşlerimiz için ne dedik? Davulla zurnayla göndereceğiz, kendi iradeleriyle göndereceğiz ama bu beyefendiyi halkın iradesiyle göndereceğiz, davulla zurnayla göndereceğiz. Herkes görecek bütün dünya bunun tanığı olacak.

İşte Milliyetçilik budur. Önce benim insanım kazanacak. Bahçeli de duysun bunu. Adam Afrika’ya gidiyor, yer kiralıyor ona sesini çıkarmıyor Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a gitmiş çiftçiye ücretsiz elektrik verecek, ‘Vay sen oraya nasıl gidersin?’. Ben Türkiye’nin her noktasına giderim, alnım açık giderim, bu ülke için giderim. Vatanım, bayrağım için giderim ama sen gidemezsin. Hiç kimse unutmasın bizim dokularımızda kuvayi milliye ruhu vardır. Ülkemizde bir tek çocuğun bile yatağa aç girmesine izin vermeyeceğiz. Bunu Millet İttifakı ile yapacağız. Bu ülkenin liyakate, büyümeye, adalete ihtiyacı var.”

Maltepe Ekonomi Forumu’na katıldım. Türkiye’nin bazı temel sorunları var. Bu sorunlar Türkiye’ye ciddi itibar kaybettiriyor. Bir çürümeye yol açıyor. Gittiğim her yerde soruyorlar kiminle çözeceksin, kadrolarınız, planlarınız var mı diye soruyorlar. Çürüme ve çöküş, 20 yıllık sürecin sonunda finansal sistemin çöktüğünü görüyoruz. Türk Lirası değer kaybetmeye devam ediyor.

Yabancı paralar değerlenirken Türk Lirası değer kaybediyor. 128 milyar dolar kimlere satıldı kimse bilmiyor. Merkez Bankası’nın kasasında kendisine ait bir sent bile yok. Yabancılardan topladıkları paralarla orada duruyorlar. Bakiyesi eksi 43 milyar dolar.”

O kadar büyük bir sıkıntının içine soktular ki Türkiye’yi kapı kapı ülkeleri geziyorlar, ‘Acaba birileri bize borç para verebilir mi?’ diyorlar. Düne kadar kendi medyalarında en ağır hakaretleri yaptıkları kişilerin ayağına gittiler el etek öptüler.

Sayın Bahçeli’ye sormak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı bu kadar ağır laflar edenin ayağına Erdoğan gittiği zaman niye iki cümle kuramadın? Bu ülkenin şerefi yok mu? Oturuyorsun günün 24 saati CHP, evet CHP bu ülkenin teminatıdır, geleceğidir, evet CHP milletin partisidir bunu hiç kimsenin unutmamasını isterim.

“Demokratik yollarla seni paşa paşa göndereceğiz”

AK Parti ve MHP’den birer milletvekili açıklama yaptılar seçim kanununda değişiklik yapıyoruz diye. Gideceklerini çok iyi biliyorlar. Amaçları seçim kanunda değişiklik yapıp milletin iradesini Meclis’e yansıtmak değil. Amaçları ‘Biz acaba koltuğumuzu nasıl koruruz?’ bunun için bir düzenleme yapıyorlar. Kardeşim sen milletin sesini bilmiyor musun? Millet kararını vermiş seni yolcu edecek. Seçim Kanununu istersen sabah, öğlen, akşam değiştir biz seni yolcu edeceğiz.

Milli iradenin Meclis’e yansımasını istiyoruz. Seçim barajı yüzde 3 olsun diyoruz niye korkuyorsun? ‘Efendim MHP barajı aşamaz onun için yüzde 7’ye çıkaralım’ bir parti için. ‘Efendim koltuklardan gideriz acaba koltuğumuzu nasıl koruruz’ diye. Koltuk için siyaset yapılmaz. Siyaset vatandaş için ülke için yapılır.

Yolsuzluk yaptım, köşeyi döndüm paralar tamam her şey mükemmel servetler yurt dışında, biraz daha soyalım. E nasıl soyacağız seçim geliyor, o zaman öyle bir kanun çıkaralım ki koltuğumuzu koruyalım. Hiçbir güç seni o koltuğa mahkum etmez. Hiç meraklanma seni oradan paşa paşa göndereceğiz. Hiç endişe etme sen.

İster sizin hakim olsun ister AYM’ye atadığın şaibeli başkan olsun ister senin yandaşın olsun seni bu milletin elinden kimse kurtaramaz. Sen sandığı getireceksin demokratik yollarla seni paşa paşa göndereceğiz.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan Yeni Seçim Vaadleri

Katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada “Bozulan düzen için ne yapmamız lazım?” diye soran CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Yeni kadrolar, yeni kurallar yeni kurumlar diyoruz. Biz bu üç adımı gerçekleştirirsek, yani düşündüğümüzü gerçekleştirirsek önemli sonuçlar elde etme konusunda önemli bir merhaleyi aşmış olacağız.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin açıklamasının devamında “Yeni kadrolardan kastımız devlette liyakatin olmasıdır. Yani işi ehline teslim etmektir.  İkinci kural siyasette hesap verebilirlik. Üçüncü ise ihtiyaç duyulan yeni kurumların kurulması” ifadelerini kullandı.

Maltepe Ekonomi Forumu’na CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın yanı sıra çok sayıda isim katıldı. Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle;

“Sorunları birlikte ve beraber aşmak zorundayız. Sorunları aşarken; bilimi, aklı, mantığı, uygulamaları, dünyayı iyi sorgulamak zorundayız. Önemli olan biz bu sorunları nasıl aşacağız? Neler yaparsak biz bu sorunları rahatlıkla aşabiliriz? Ekonomide ciddi bozulma olduğunu biliyoruz. Bütçe açığımız, dış ticaret açığımız, işsizliğimiz, hayat pahalılığı var. Üç temel adımdan ya da kuraldan söz ediyoruz. ‘Yeni kadrolar, yeni kurallar, yeni kurumlar’ diyoruz. Biz bu üç adımı atarsak önemli sonuçlar elde etme konusunda önemli bir merhaleyi aşmış, yakalamış olacağız.

Yeni kadrolardan kastımız, devlette liyakatin olmasıdır. Yani işi ehline teslim etmektir. Eğer siz, Merkez Bankası yönetimine veya herhangi bir yönetim kurulu üyeliğine bir arkeoloğu atarsanız; bu olmaz. Banka yönetim kuruluna bir sporcuyu, güreşçiyi atarsanız, bu olmaz. Her bir kişinin bilgisi, birikimi, ağırlığı kendi alanında olursa o kendini hissettirebilir. Yeni kadrolardan kastettiğimiz, devletin yeniden yapılanmasında liyakat sisteminin yani işi ehline teslim etmenin kural olarak benimsenmesidir.

Bu kuralı uygulamada, yasalarda hayata geçirmemiz lazım. Bugün; devlette, bürokraside var olan çürümenin, yozlaşmanın temel nedeni liyakat sisteminin yok edilmesidir. Bilgiye, birikime değil yani işi yapana değil; sadece belli bir kişiye sadakatten yola çıkarak belli kişileri belli kadrolara taşırsanız, sonuç bugünkü yozlaşma tablosunu önümüze çıkarır. Buradan kurtulmamız lazım.

Yeni kurallardan kastettiğimiz, bir; devletin saydam olması lazım. Ben vergi ödüyorsam, vergilerin nereye harcandığını bilmem lazım. Bugün adeta bürokrasi kapalı bir kutu gibi. Soruyoruz, şehir hastanelerini kaça yaptınız? ‘Ticari sır.’ Yolu, köprüyü kaça yaptınız? ‘Ticari sır.’ Kardeşim parasını ben ödüyorsam nasıl ticari sır oluyor? Devlet yönetiminde şeffaflık, temel kurallardan birisi. İkinci kural, siyasette hesap verilebilirlik. Siyasetçi eğer devleti, bürokrasiyi yönetmeye kalkıyorsa kesinlikle hesap vermesi lazım.

Hesap vermenin onurunu yaşaması lazım, siyasetçinin. Burada iki temel kuralımız var. Birisi; bizim hem İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde, hem de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modelini açıklarken ifade ettik. Kesin Hesap Komisyonu. Yani harcanan bütçenin, harcandıktan sonra paranın nereye harcandığını gösteren yasanın adına kesin hesap kanunu diyoruz. Kesin hesap kanunu, parlamentoda çok tartışılmaz, hep geleceğin bütçesi tartışılır. Oysa; paranın nereye harcandığını, hedeflerin ulaşılıp ulaşılmadığını, kesin hesap kanunu belirler. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız, Plan ve Bütçe Komisyonu dışında; başkanı ana muhalefet partisinden olacak, yürütme organı parlamentoda, yaptığı harcamaların hesabını muhalefete verecek. Bu belki AB uygulamalarında da bir ilk olacak.

Temel nedeni, yürütme organının yaptığı harcamalar dolayısıyla yasama organına hesap verebileceğini bilmesidir. Komisyonda, yani uzmanların da bulunduğu bir komisyonda; yürütme organının yasama organına hesap vermesidir. Bu komisyonun bir başka önemi; ‘Ben nasıl olsa hesap vereceğim’ diyecek ilgili bakan, bürokratlar da orada hazır olacaklar, kesinlikle yolsuzlukların önlenmesi konusunda da önemli kilometre taşıdır, Kesin Hesap Komisyonu. İkincisi, Sayıştay. Uluslararası kurallara göre denetim yaparsa o zaman sağlıklı raporlar TBMM’ye gelmiş olur. Biz, Sayıştay’ın da yapısını değiştirerek, Uluslararası Sayıştaylar Birliği’nin öngördüğü temel kurallara göre Sayıştay’ın denetim yapmasını sağlayacağız. Bunun raporları da parlamentoya gelecek.

Üçüncüsü, israf. Yürütme organı, en tepeden başlayarak bir genelge çıkaracak. İsrafın kesinlikle yasaklandığını öngören kuralları, bürokrasiye duyuracak. İsraf konusunda yürütme organının duyarlı olmasının temel nedeni, siyasetçi ile vatandaş arasındaki güveni inşa etmektir. Ben vergi veriyorum, ama benim vergimi harcayan yürütme organı dikkatli davranıyor, israfı engelliyor. O güveni sağlamış olacağız. Dördüncüsü, Siyasi Ahlak Kanunu. Artık siyasetin de yozlaşma zincirini kırması lazım. Siyasetin ahlaklı, erdemli, hesap verilebilir konumda olması lazım. O nedenle, Siyasi Ahlak Kanunu çıkaracağımızı taahhüt ettik. İkinci önemli ayağı, kurallar bu.

Yeni kurumlar veya var olan kurumların daha sağlıklı işleyişi. Bir; Stratejik Planlama Teşkilatı kuracağız. Bir ülke kendi geleceğini planlayamıyorsa, o yürütme organının veya o ülkenin ekonomide başarılı olması, büyük başarılara imza atması mümkün değildir. Kaynakları verimli kullanması mümkün değildir. Planlama olacak ki savurganlık sona ersin, kaynaklar en verimli alanlarda kullanılabilsin.

İkincisi, Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. Eğer ben vergi ödüyorsam, yeni doğan çocuk vergi ödüyorsa, en yaşlımız vergi ödüyorsa; biz ödediğimiz vergilerin nereye harcandığını bilmek zorundayız. Vergilerin sağlıklı, adil bir şekilde toplanıp toplanmadığını bilmek zorundayız. Ulusal Vergi Konseyi kurulmalı, her yıl vergilerle ilgili bütün ayrıntıları bir rapora bağlamalı ve Resmi Gazete’de yayınlamalı.

Merak eden herkes; ister üniversite kesimi, ister iş adamları, esnafı, çiftçisi, işsizi, sendikası girecek, orada vergilerin ne olduğunu ne kadar vergi alındığını; bütün ayrıntıları orada öğrenecek. Böylece toplum olarak ödediğimiz vergilerin hesabını sorma bilincini yakalamış olacağız. Bu demokrasinin güçlenmesi demektir. Ben ödediğim vergilerin hesabını soramıyorsam veya sormuyorsam o ülkede demokrasi yoktur. Kimse kusura bakmasın.

Bir başka yeni kurum, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. Yeni bir kurum olarak ortaya çıkacak. Dolayısıyla demokrasinin güçlenmesi, hiç kendini öteki hissetmemesi için bir kurum. Kurumun kurallarını yerine getirmesi konusunda, bu kurum yetkili olacak.

Dördüncüsü, Aile Destekleri Sigortası Kurumu. Madem bir sosyal devletiz, bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmemeli. Yardımı onları sıraya dizerek, yoksulluğunu afişe ederek yapamazsınız. 1971 yılında parlamentoda kabul edilen, aile destekleri sigortası olarak adlandırılan uygulanmadı. Nedeni, yoksulluğu siyasete malzeme etmek. Yoksulun onuruyla oynamak. Elli yılı aşkındır uygulanmayan bu sigorta dalını uygulayacağız, insan onurunu koruyacağız.

Var olan kurumlar var. Sıcak siyasetin büyük ölçüde yozlaştırdığı kurumlar var. Merkez Bankası’nı gerçekten bağımsız kılacağız. Asıl görevine dönecek. Fiyat istikrarını sağlayacak. Kamu İhale Kurumu’nu yeniden yapılandıracağız. BDDK, SPK bunları da yeniden ehil insanları getirerek, bu kurumları yeniden inşa edeceğiz. Bugün tamamen bir tarafa atılan Ekonomik Sosyal Konsey’i yeniden inşa edeceğiz.

Yeni kadrolar, yeni kurallar, yeni kurumlar. Bunları yaptığımız zaman Türkiye kalkınır mı? Hayır. Bir şey daha yapmamız lazım. Bu kurumlarda, görev alanların belli bir strateji içinde hedefe kilitlenmesi lazım. Yoksa, hedefe kilitlenemezler.

Stratejinin de dört ayaklı olması lazım. Bir, demokrasi. Demokrasi yoksa can ve mal güvenliği yoktur, medya özgürlüğü, adalet yoktur, yabancı sermaye de yoktur. Demek ki, stratejinin en temel ayaklarından birisi ülkede demokrasiyi inşa etmek.

İkincisi üreten Türkiye. Özellikle sanayi ve teknolojide, katma değeri yüksek ürün üretmeye kilitlenmesi lazım Türkiye’nin. Üretemezseniz söz sahibi olamazsınız. Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu üniversitelerin bilgi üretmesidir. Üniversitelere sıcak siyasetin girmemesi ve her türlü düşüncenin özgürce tartışılması lazım. Bunu yapabilirsek Türkiye büyür.

Stratejinin üçüncü ayağı, güçlü bir sosyal devleti inşa etmektir. Demokrasiniz olabilir, üretim de yapabilirsiniz. Ama hakça bölüşmezseniz o ülkede barışı sağlayamazsınız. Yeni kuracağımız kurumlar arasında Aile Destekleri Sigortası dedik. Hepsi birbirini tamamlayan bir zincirler halkası.

Dördüncüsü de sürdürülebilirlik. Demokrasi sürekli gelişen bir kavramdır, üretim, sosyal devlet anlayışı sürekli değişen kavramlardır. Statik durursanız, kaybedersiniz. Bütün alanlarda kendinizi yenilemeniz, dünyada öncü olmanız gerekir.”

Paylaşın

The Economist, Kılıçdaroğlu’nu Manşetine Taşıdı: Tüm Oklar Onu İşaret Ediyor

İngiliz ekonomi dergisi The Economist, Türkiye’deki Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dikkat çekerek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu manşetine taşıdı. Dergi, “İttifak henüz Cumhurbaşkanı adayını açıklamadı. Ancak tüm oklar Kılıçdaroğlu’nu işaret ediyor” diye yazdı.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Muhtemel Rakibiyle Tanışın” diyen dergi, Kılıçdaroğlu’nu okuyucularına tanıttı. İmzasız yayınlanan makalede, “Kemal Kılıçdaroğlu hayatının en büyük mücadelesine hazırlanıyor” denildi.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dikkat çeken dergi, “İttifak henüz Cumhurbaşkanı adayını açıklamadı. Ancak tüm oklar Kılıçdaroğlu’nu işaret ediyor” diye yazdı.

Makalede, “CHP lideri iyi bir Cumhurbaşkanında olması gereken özelliklere sahip olsa da, hala iyi bir aday olduğunu ispat etmesi gerekiyor” ifadesini kullanıldı.

İşte o yazının tamamı:

“Sosyal demokrat bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu hayatının en büyük mücadelesine hazırlanıyor. Partisinin Genel Merkezinde, “Erdoğan gitmemek için her şeyi yapacaktır” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu önümüzdeki sene yapılmasını beklenen seçimlerle alakalı düşüncesini paylaşıyor. “Erdoğan yargıya baskıyı arttıracak, özgür medyayı susturmaya çalışacak ve Yüksek Seçim Kurulu’nu manipüle etmeye çalışacak. Ancak ona sandıkta bir ders vereceğiz.”

Erdoğan’ın rakipleri saflarını sıklaştırıyor. 28 Şubat’ta CHP’nin de içinde bulunduğu 6 muhalefet partisi ortak bir mutabakata imza attı. Planları arasında Erdoğan’a sınırsız yetki veren Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni kaldırmak, Parlamento’ya yeniden güç kazandırmak, mahkemeler ve Merkez Bankası başta olmak üzere devlet bürokrasisini yeniden ayağa kaldırmak var. İttifak henüz Cumhurbaşkanı adayını açıklamadı. Ancak tüm oklar Kılıçdaroğlu’nu işaret ediyor.

Erdoğan ve partisi AKP bugün olduğu kadar hiç zayıf gözükmemişti. Erdoğan’ın düşük faiz konusundaki yanlış ısrarından dolayı, ülkedeki enflasyon yüzde 54’ün üzerine çıktı. Sene başından beri uygulanan döviz mevduat garantileri ve yoğun Merkez Bankası müdahaleleri ile daha fazla destek bulan Türk Lirası şimdi de Ukrayna’daki savaştan ötürü darbe alıyor. Erdoğan’ın sakin bir yaz ve milyarlarca dolarlık turizm geliri üzerinden umut ettiği ekonomik iyileşme, Ukrayna’daki Rus füzeleri ile darmadağın olmuş durumda.

Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığa doğru kullanmak istediği rüzgar 2019’da başladı. CHP ve esas ortağı İYİ Parti yerel seçimlerde Türkiye’nin en büyük altı şehrinin beşinde (İstanbul da dahil) AKP’ye karşı üstünlük sağladı. Muhalefet ittifakını birleştiren Kılıçdaroğlu bu başarıda büyük bir rol oynadı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Aday Alacak Mısınız’ Sorusuna Dikkat Çeken Yanıt

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da kendisine yöneltilen “Aday olacak mısınız” sorusuna “Altı liderden biri olacak ama kimin olacağı belli değil. Herkes ile uzlaşan ve görüşebilen biri olacaktır. Ama yetkiyi vereceğimiz kişinin önünü açabilmek için o verdiğimiz yetkinin düzenlemesini yapmamız gerekir. Altı liderin bu konuda uzlaşması gerekecek” şeklinde yanıt verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti yakından takip edildi. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır programının ilk gününde (10 Mart) 11 kadınla kahvaltıda bir araya geldi.

Medyascope’tan Ferit Aslan’ın haberine göre; görüşmeye, 28 Kasım 2015’te öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi avukat Türkan Elçi, yerine kayyum atanan ve 22 Ekim 2019’dan bu yana cezaevinde tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın eşi emekli öğretmen Zeynep Mızraklı, 13 Ocak 1993’te faili meçhul cinayet sonucu öldürülen öğretmen Zübeyir Akkoç’un eşi KAMER Vakfı Başkanı Nebahat Akkoç, “çocuklar ölmesin” dediği için cezaevinde yatan öğretmen Ayşe Çelik, Diyarbakır Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Merkezi kurucusu avukat Remziye Tanrıkulu, önceki dönem Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı avukat Zülal Erdoğan, önceki dönem DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve avukat Feride Laçin, Sanayi Odası Kadın Meclisi Başkanı sanayici Nevin İl, Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği Başkanı eczacı Rojda Kaya, arkeolog, araştırmacı ve yazar Nevin Soyukaya, avukat ve Artı Gerçek yazarı Nurcan Kaya katıldı.

“Altı liderden biri olacak ama kimin olacağı belli değil”

Görüşmede Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağını da soruldu. Kılıçdaroğlu bu soruyu, “Altı liderden biri olacak ama kimin olacağı belli değil. Herkes ile uzlaşan ve görüşebilen biri olacaktır. Ama yetkiyi vereceğimiz kişinin önünü açabilmek için o verdiğimiz yetkinin düzenlemesini yapmamız gerekir. Altı liderin bu konuda uzlaşması gerekecek” diye yanıtladı.

Katılımcılar, altı muhalefet partisi liderinin buluştuğu masada neden HDP ve başka Kürt partilerin olmadığını sordu ve Kürtler olmadan başarılı olamayacaklarını söyledi. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu HDP ile bir sorunları olmadığını, HDP Eş Başkanı Mithat Sancar ile gerektiğinde görüştüklerini söyledi.

“Demirtaş’ı da, Osman Kavala’yı da serbest bırakacağız”

Kemal Kılıçdaroğlu, programları dahilinde gençlerle basına kapalı bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, öğrencilerden gelen 50 soruyu tek tek cevapladı. Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş sorusuna, “Selahattin Demirtaş’ı da, Osman Kavala’yı da, askeri öğrencileri de, gazetecileri de, ne kadar haksızlığa uğramış onlara göre düşünce mahkumları varsa, tamamını serbest bırakacağız” dedi.

2016 yılında bir anayasa değişikliği geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Diyelim ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldıracağız. Getirirler Meclis’e, Meclis’te yarıdan fazlası el kaldırsa otomatikman dokunulmazlık kalkar. Dolayısıyla Selahattin Bey’in içeride tutulmasının temel nedeni şu, hiçbir suçu yok. Hiçbir günahı yok. Zaten yargı da bunu kabul etti. ‘Cumhurbaşkanı adayı bile olabilirsiniz’ dedi. ‘Ben seni başkan yaptırmayacağım’ dedi. Madem öyle söyledin. Ben de seni içeride tuttururum dedi. Selahattin Demirtaş’ı da, Osman Kavala’yı da, askeri öğrencileri de, gazetecileri de ne kadar haksızlığa uğramış onlara göre düşünce mahkumları varsa, tamamını serbest bırakacağız. Selahattin Demirtaş ile en fazla görüşen milletvekilleri de CHP’li vekillerdir. Onu da bilmenizi isterim” dedi.

“PKK bir terör örgütüdür”

Bir gencin ‘PKK terör örgütü müdür?’ sorusunu cevaplayan Kılıçdaroğlu, “Bizim partimizin düşüncesine göre, PKK bir terör örgütüdür. Sadece bizim partimize göre değil, pek çok ülkede de terör örgütü olarak geçmektedir. Bir arkadaşımız ‘bir HDP’li vekilin dokunulmazlığı kaldırıldı, neden CHP’li vekiller el kaldırdı’ dedi. Bir milletvekilinin elinde uzun namlulu silahlarla fotoğraf çektirmesi doğru değil. Ben de yapsam suçtur.

Siz de yapsanız suçtur. Dolayısıyla böyle bir tablo hukukun üstünlüğünün tartışıldığı bir yerde kabul edilemez. Suriye ile ilişkilerimizi kesinlikle düzelteceğiz. Türkiye’de yaklaşık 6 milyon 300 bin civarında Suriyeli kardeşimiz var. Kendi özgür iradeleriyle ülkelerine göndereceğiz. Ülkelerine gidecekler. Bunun alt yapısını oluşturduk. En son Gara operasyonuna karşı çıktık. Ama ülkemize karşı da bir tehdit varsa buna da karşı çıkacağız. Benim de, partimizin de düşüncesi bu” diye konuştu.

“Diyarbakır’a gelmedik ve gelmemenin de bedelini ödedik”

12 yıldır Diyarbakır’a gelmediniz sorusunu cevaplayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında birkaç sefer Diyarbakır’a gelmiştim. Ama demek ki o zaman ortam çok müsait değildi. Benim açımdan müsait değildi. Belki Diyarbakırlılar açısından müsait değildi. Bir dönem biz göğsümüze CHP rozetini takıp değil Diyarbakır’a, Sivas’ın bu tarafına bile geçemiyorduk. Son 10 yılda değişimi yaşayan parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Diyarbakır’a gelmedik ve gelmemenin de bedelini ödedik. Bir milletvekilimiz bile yok. Kabahat bizim. Nur arkadaşımız, ‘6 parti var.

HDP’yi neden çağırmadınız?’ dedi. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması içinde HDP yoktu. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin çalışması yaklaşık 3-4 aydır devam ediyor. 6 partinin genel başkan yardımcıları vardı, HDP yoktu. HDP’nin katkı vermediği, çalışmasında bulunmadığı bir masaya HDP’yi nasıl çağıralım. HDP diyecek ki, ben hiç bakmadım, görmedim. HDP şimdi üçüncü ittifakı kuruyor. Üçüncü ittifakı kurmasını isteriz. İki ayrı toplantı yaptılar. Biz HDP ile bütün siyasi partilerle görüşen tek partiyiz. HDP ile de görüşürüz. HDP’nin kapatılmasına, kayyum atanmasına karşıyız. Seçimle gelen seçimle gider dedik.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan ‘Kürt Sorunu’ Açıklaması

Diyarbakır’da “Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Buluşmaları”na katılan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin içinde bulunduğu sorununun herkesin ortak sorunu olduğunu belirterek, “O zaman var olan sorunları nasıl çözeriz? Bunun anahtarı demokrasidir. Oturup konuşmalıyız. Oturup, konuşurken sağlıklı bir zeminde tartışmamız lazım. Sadece benim dediklerim doğrudur dersek o zaman sorunları çözemeyiz” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Kimlikler bizim şerefimizdir, onurumuzdur. Kimlikleri siyasete bulaştırmak doğru değildir. Öyle bir noktaya getirdiler ki her birimiz komşumuzu sorgulamaya başladık. 6 siyasi partinin genel başkanı bunları bir tarafa bırakacak ülkenin temel sorunlarına odaklanarak sorunları aşmak istiyoruz. Yapacağımız birliktelik Türkiye’yi aydınlığa çıkarabilir, kucaklaştırabilirsek emin olun sadece Türkiye için değil dünyada siyaset tarihini yazan bütün kitaplara bu konu girecektir” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında ekonomideki gidişat ve kentin ekonomik durumu üzerine durdu. Bölge kentlerine yatırımın az yapıldığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Helalleşmeden söz ettim. toplum olarak helalleşmek zorundayız. Sıkıntılarımız var. Diyarbakır çok yaşadı. Bu bölge büyük sıkıntılar yaşadı. Diyarbakır Hapishanesi’ndeki acılar unutuldu mu? Unutulmadı. Oradaki insanlarla helalleşmemiz lazım. Bunu yapmazsak barışamayız. Haksızlığa uğrayan kişiyle helalleşmemiz lazım. Diyarbakır Hapishanesinin insan hakları müzesine dönüştürülmesi lazım” diye kaydetti.

Kılıçdaroğlu, “Pek çok haksızlık görüyoruz. Özgürce tartışamazsak sorunları çözemeyiz. Sorun yoktur. ‘Kürt sorunu yoktur (Erdoğan’a) diyor. Ona göre yok. Vatandaşa sor bakalım. Var mı yok mu? Sorunu yaşayan biliyorsa, onu dinleyeceksin. Çözeceksin. Sorunu yaşayanı dinlemezseniz sorunu çözemezsiniz.” açıklamasında bulundu. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, kayyım atamalarına da değinerek, “Seçimle gelen seçimle gider. Bunu yasal güvenceye bağlamışsanız, bir başka yönetici gelip, belediye başkanını yerine kayyum atayamazsınız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da muhtarlar, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile bir araya geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Efendim güzel bir kentte, tarihi derinliği olan kadim bir kentte, dostlarla, kanaat önderleriyle buluşmak benim için onur ve şeref. Önce bunun altını özenle çizmek isterim. Kanaat önderleriyle beraberiz, muhtarlarımızla beraberiz, saygıdeğer siyasi partilerimizin temsilcileri var burada, hep birlikteyiz, muhtarlarımız burada. Güzel bir sohbet yapacağız. Türkiye’nin içinde bulunduğu sorun sadece benim sorunum değil hepimizin ortak sorunu. O zaman var olan sorunları nasıl çözebiliriz, var olan sorunları nasıl aşabiliriz? Elbette ki, bunun anahtarı demokrasidir. Demokratik yollarla aşmamız lazım, oturup konuşmamız lazım. Oturup konuşurken de elbette ki, sağlıklı bir zeminde tartışmamızda lazım. Sadece benim dediğim doğrudur, diğerlerinin tümünün dediği yanlıştır dersek farklı bir pencereden bakarsak o zaman sorunları çözemeyiz.

Bakın, biz 6 partinin Genel Başkanı olarak bir araya geldik. Ne için geldik? Demokrasi için geldik, insan hakları için geldik, ekmek için geldik, aş için geldik, işsizliği nasıl çözeriz onun için geldik. Var olan derin yoksulluğu nasıl giderebiliriz onun için geldik. Sıkıntılar var mı? Evet var. Dert var mı? Evet var. Esnafı geziyorsun var, çiftçiye bakıyorsun var, sanayiciye bakıyorsun var. Meydanlar? Meydanlarda işsizlerle dolu. Diyarbakır’da bile küçük bir esnaf ziyareti yaptım cebim kağıt doldu evlatlarım işsiz diye. Ne olacak peki? Buna bir çözüm bulmamız lazım. Çözümü kim bulacak? Çözümü siyaset kurumu bulacak başka bir yer değil.

Yani devleti yönetmeye talip olanların çözüm üretmeleri gerekiyor. Ama biz öyle bir noktada mıyız? Hayır öyle bir noktada değiliz. Öyle bir noktaya bizi getirmediler. Tam tersine beraber olmamız gereken bir atmosferde bizi ayrıştırdılar, farklı kamplara böldüler. Efendim kimliğin ne, inancın ne, yaşam tarzınız ne? Sana ne kardeşim insanın kimliğinden, sana ne kardeşim insanın inancından, sana ne kardeşim insanın yaşam tarzından. Kişinin kimliği siyasete malzeme olabilir mi? Kim anne, babasını seçme özgürlüğüne sahip? O zaman hepimiz belli bir kimliğin, belli bir değerin içinde doğarız. Kimlikler bizim şerefimizdir, onurumuzdur. Kimlikleri siyasete malzeme etmek asla doğru değildir. İnancımız, kimin yüce Yaradan’a yakın olup olmadığını kim bilebilir yüce Yaradan’dan gayrı. Öyle bir noktaya taşındık ki, öyle bir noktaya getirdiler ki, her birimiz komşumuzu sorgulamaya başladık, komşumuzun inancı ne, kimliği ne bunu sorgulamaya başladık.

6 siyasi partinin Genel Başkanı bunları bir tarafa bırakarak ülkenin temel sorunlarına odaklanıp sorunları aşmak istiyoruz, beraber aşmak istiyoruz, birlikte aşmak istiyoruz. Ve yapacağımız birliktelik Türkiye’yi aydınlığa çıkarabilirsek, Türkiye’yi kucaklaştırabilirsek, Türkiye’de yeni bir atmosferi beraber yaratabilirsek emin olun sadece Türkiye için değil dünyada siyaset tarihini yazan bütün kitaplara bu konu girecektir. Dünyada siyaset tarihini kim yazıyorsa, dünyanın neresinde yazılıyorsa o siyaset kitabına girecektir bu. Üniversitelerde ders olarak okutulacaktır. Ben bundan eminim. Dolayısıyla bu çerçevede olaya bakıp değerlendirmek istiyorum.

Diyarbakır evet tarihi bir kent, kadim bir kent. Sokaklarını gezerken, caddelerini gezerken, insanlarla karşılaşırken zaten kadim bir kent olduğunu biliyorsunuz. Mezopotamya, buğdayın keşfedildiği yer. Herkesin karnının doyması gerekirken açların yoğun olduğu bir yer. Nasıl olurda bereketli topraklar nasıl bereketsiz bir atmosfere dönüşebilir, nasıl böyle bir tablo çıkabilir ortaya? Tabloyu ortaya çıkaranlar kim? Bu kadar acımasız bir gerçeği toplumun önüne koyanlar kim her birimizin tek tek düşünmesi lazım.

Kanaat önderleriyle toplantı yapıyoruz, muhtarlarımızla toplantı yapıyoruz, sivil toplum kuruluşlarının önderleriyle, liderleriyle toplantı yapıyoruz. Sizlerle yaptığımız toplantı sıradan bir toplantı değil en azından ben öyle görüyorum. Çünkü kanaat önderi olmak, ben kanaat önderiyim diye ortaya çıktığınızda olmazsınız. Sizi kanaat önderi yapan toplumun kendisidir. Başı sıkışan, bir dertle karşılaşan kişi gelir size sorar benim böyle bir derdim var nasıl çözeceğim diye. O nedenle sizinle yapacağımız görüşme, sizinle yapacağımız toplantı benim için son derece önemlidir. Beraber, birlikte eğer varsa bir sorun bu sorunu çözmemiz lazım. Demokratik yollarla çözmemiz lazım.

Mezopotamya gayet güzel, Dicle’si, Fırat’ı var gayet güzel. Bereketli toprakları var gayet güzel. Surlarınız var, bahçeleriniz var gayet güzel. Peki bakalım bu Mezopotamya toprağında Diyarbakır’da ne oldu acaba? 2002 yılında çiftçi sayısı 50 bin 81 kişi. Tam rakamı veriyorum size çiftçi sayısı 50 bin 81 kişi çiftçilikle uğraşıyor. 2021 yılında 50 binden sayı 33 bin 163 kişiye düşmüş niçin? En temel sorun değerli arkadaşlarım. 16 bin 918 çiftçi üretim yapmaktan vazgeçmiş toprağı ekmiyor. Devleti yönetenlerin düşünmesi gerekmez mi ya ne oldu da 19 bin kişi yaklaşık 20 bin kişi topraktan elini ayağını çekti ne oldu da, niye böyle oldu diye bunu düşünmesi gerekmez mi? Düşünmesi gerekir. Bunun olması gerekir.

Başka bir şey daha. 2004 yılında işlenen tarım alanı. 7 milyon 981 bin dekar. 2004’ten 2021 yılına 7 milyon dekarlık tarım alanı 5 milyon dekara düşüyor. Tam rakamı veriyim, 2 milyon 248 bin dekar alan ekilmiyor. Diyoruz memlekette yoksulluk var. Diyoruz ki yağ yok, diyoruz ki buğday dışarıdan geliyor, nohut dışarıdan geliyor, arpa dışarıdan geliyor, et dışarıdan geliyor, canlı hayvan dışarıdan geliyor. Ne oluyor da dışardan geliyor insan mı yok? Var. Toprak mı yok? Var. Güneş mi yok? Var. Hava mı yok, su mu yok? Var. Niye dışarıdan geliyor, hangi gerekçeyle dışarıdan geliyor? Ben bu soruları soruyorum kendi vicdanıma sizin de sormanız lazım. Benim sorumluluğum var ben bunun farkındayım ama kanaat önderleri olarak, muhtarlar olarak, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri olarak sizin de sorumluluğunuz var. Her birimizin düşünmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, güzel bir haberde vereyim ipek kozasının yüzde 56’sını sadece Kulp üretiyor. Olağanüstü güzel bir şey. Diyarbakır’ın karpuzu vardı değil mi? Karpuz eksildi, dışarıdan karpuz ithal ediyoruz. Benim Diyarbakırlılara sözümdür bir tarafa yazın lütfen. Diyarbakırlılara sözümdür, Diyarbakır’ın karpuzu piyasaya çıkmadığı sürece bu memlekete bir tek karpuz bile ithal etmeyeceğiz. Karpuz var dünyanın en mükemmel karpuzu var.

Kardeşim getiriyorsun başka yerden karpuzu mağdur olan kim? Diyarbakırlı çiftçi. Niye mağdur olsun, hangi gerekçeyle mağdur olsun? Sen kendi vatandaşının hakkını hukukunu mu koruyacaksın başka birisinin hakkını hukukunu mu koruyacaksın? Vatanseverlik? Evet vatanseverlik budur. Benim ülkemde karpuzu eken kazanmalı, buğdayı eken kazanmalı, herkes kazanmalı. Çiftçi zarar eder mi? Bakın tarım sektörü dünyanın bütün ülkelerinde stratejik sektördür. Eviniz, buzdolabınız olmayabilir ama günde iki sefer, üç sefer yemek yemek zorundasınız, karnımızı doyurmak zorundayız. Dolayısıyla tarıma değer, tarıma önem vermemiz lazım. İşin özeti budur değerli arkadaşlarım.

Şimdi sanayiye girmeyim onu daha sonra yarın bir başka toplantıda aktarıyım sizlere. Şanlıurfa’ya gittim, Şanlıurfa’da da çiftçilerle buluştuk, onlarında pek çok sıkıntıları vardı. Zaten Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak aşağı yukarı aynı coğrafyada aynı sorunlarla karşı karşıya olan illerimiz. Şanlıurfa’da bir konuşma yaptım ve dedim ki onlara, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını bize verin Şanlıurfa’daki bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğiz dedim.

Bakın ne oldu şimdi izleyelim hep beraber bakalım ne oldu? CHP Genel Başkanı geçtiğimiz haftalarda Şanlıurfa’ya gitti ve dedi ki, çiftçiye elektriği bedava vereceğiz dedi. Şimdi aynı şeyi sadece Şanlıurfa için demiyorum 6 il saydık orada. Şanlıurfa’dan, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak bunların hepsini saydık 6 il. 6 ile güneş enerjisi yapacağız. Güneşe para veriyor musunuz? Vermiyorsunuz. Paneller üretiliyor mu? Evet üretiliyor. Hesabını yaptım, bu 6 ile çiftçiye elektriği bedava vermek ve artan elektriği de satmak kaydıyla 5 bin megavatlık bir yatırım yapmak mümkün. Yatırımın maliyeti 3 milyar dolar.

Bunlar kalktılar Ruslarla işbirliği yaptılar Mersin’de Akkuyu nükleer santralini kurdular. Güzel nükleer teknolojiyi de bize vermiyor Ruslar. Sadece fabrikayı kurdular bize elektriği satacaklar garanti vermişiz elektriği de satın alacağız. Nükleer santralin maliyeti ne kadar? 20 milyar dolar bugünkü daha henüz tamamlanmadan 20 milyar dolar. Biz kaça yapacağız? 3 milyar dolar. 20 milyar dolarlık yatırım yapıyorlar nükleer santrale 13,35 centten kilovatsaatini satacaklar. Dünyanın en pahalı elektriği. Güneş tarlaları var mı? Var. Boş arazi var mı? Var. Binlerce dönüm var mı? Var. Binlerce dönüm üzerinde bunları kurmak mümkün mü? Mümkün. 3 milyar dolar? Evet 3 milyar dolar. Çiftçiye bedava mı? Evet bu 6 ilde çiftçiye bedava. Artan? Artan enerjiden de dünyanın parasını kazanacağız.

Bakın değerli arkadaşlar, 10 yılda bu yatırım kendisini amorti edecek. 2 yılı ödemesiz 10 yılda kendisini amorti edecek. Dolaylı veya doğrudan 665 bin kişiye istihdam sağlayacak. İşsizlik yok mu? Var. 6 ilde 665 bin kişiye doğrudan veya dolaylı istihdam sağlayacak. Erdoğan diyor ya elini tutan mı var? Elimi tutan sensin. Eğer delikanlıysan, Diyarbakır’da söylüyorum, Diyarbakırlıların huzurunda söylüyorum, eğer sen delikanlıysan, benim elimi tutmazsan bana bizim kuracağımız şirkete, bizim belediyelerimizin kuracağı şirkete arazi tahsis edeceksin 6 ilde. Diyeceksin ki burası taşlık arazidir, burayı kullanmıyoruz… Sen demiyor muydun şu kadar elektrik üreteceğim diye. Gel kardeşim tahsis et. Güzel birinci adım. İkincisi, teşvik açısından burası 6. bölge. Burada hangi teşvikler sanayi için uygulanıyorsa aynı teşvikleri bize de vereceksin kardeşim.

Üç, gerekli üretim ve dağıtım işleri için istediğim lisansı diğer şirketlere hangi lisansı verdiysen aynı lisansı bize de vereceksin. Biz bunu yapacağız görecek o. Onlar 20 milyar dolara yapıyorlar, biz 3 milyar dolara yapacağız, onlar 13 küsur centten satacaklar biz çiftçimize bedava vereceğiz. Ayrıca paramızı kazanacağız. Ayrıca çok kazanacağız. Bütün bunların hepsinin çalışmaları yapıldı. Bütün bu çalışmalar yapılırken bu konuda dünyada yatırım yapan büyük firmaların tamamıyla görüşüldü hepsiyle tek tek. Bu yapılır mı? Evet yapılır. Diyarbakır’ı, Mardin’i, Şanlıurfa’yı bir üretim üssüne dönüştüreceğiz.

Bakın şimdi, yatırımlar nereye yapılıyor? İstanbul’a, Ankara’ya, Bursa’ya, İzmir’e, Denizli’ye. Diyarbakır’ı yok mu bu ülkeni, bu ülkenin Tunceli’si yok mu, bu ülkenin Elazığ’ı yok mu, bu ülkenin Sivas’ı yok mu, bu ülkenin Kayseri’si yok mu? Büyük yerlere oralara gidiyor ve bu bölgelerde yatırım yapılmıyor. Büyük sıkıntı var. İşsizlik? Sizin evlatlarınız büyükşehirlerin varoşlarında asgari ücretle nasıl iş bulabilirim diye çalışıyorlar, uğraşıyorlar ve acaba asgari ücretle bir iş bulabilir miyim diye büyük kentlerin varoşlarında hayatlarını sürdürüyorlar. Bir daha ifade edeyim, Diyarbakır’dan Erdoğan’a gayet açık, gayet net herkesin anlayacağı dille söylüyorum, elimi tutan sensin, delikanlıysan benim istediklerimin tamamını verirsin ilk yatırımı geleceğiz Şanlıurfa ve Diyarbakır’da yapacağız hepiniz göreceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, eğer üretirse bir toplum mutlu olur. Eğer alın terinin karşılığını alırsa bir toplum mutlu olur. Eğer evlatlarımız iş bulursa, çalışırsa, evlerine helal ekmek getirebilirlerse o toplum mutlu olur, o toplumda huzur olur, bereket olur, mutfaklarda bereket olur, evlerde bereket olur, sokaklarında bereket olur. Esnafa gidiyorsun alışveriş daha henüz yapan siftah yapmadık diyor. İyi de siftah yapacak vatandaşın cebinde para yok ki. Para olacak ki gidip alışveriş yapsın. Yatırım kadar, üretim kadar değerli bir şey yoktur. Bütün bunlar yapılabilir mi? Hepsi yapılabilir. Maliyeti kuruşuna kadar hesaplandı hepsi mümkün.

Hatta biz elimizi, cebimize atmadan bunların tamamını yapmak mümkün. Tamamını götürürsünüz gelir firma bunun tamamını yapar bu garantileri yeter ki verin siz. O zaman çiftçi ne Urfa’nın çiftçisi, ne Diyarbakır’ın, ne Mardin’in çiftçisi yok kuyudan elektrik çektim, elektrik fiyatı şudur, elektrik çok pahalı diye sokaklara dökülmez, meydanlara dökülmez. Elektriği alacak istediği kadar kullanacak tamamı da bedava olacak. Artan kısım doğrudan doğruya entegre sistemle enterkonnekte sistem içinde dağıtılacak yani Türkiye’ye dağıtılacak oradan da ayrıca para kazanılacak. İyi para kazanılacak onun da altını çiziyim.

Değerli arkadaşlarım, bir parantez açmak isterim. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Derler ya Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin diye. İşiniz varsa böyle bir pozisyonla karşılaşmazsınız. Dolayısıyla istihdam önemlidir, çalışmak önemlidir. Ama bir de işi olanlarında huzur içinde çalışması lazım. İşim var ama huzur içinde çalışmalıyım, rahat çalışmalıyım. Doktorları kastediyorum. Her birimiz hastalandığımızda ilk başvurduğumuz kişi doktorlardır, sağlık çalışanlarıdır. Pandemi döneminde caddelere çıktık, sokaklara çıktık doktorlarımızı alkışladık, onlara teşekkür ettik, onlara dedik ki iyi ki varsınız dedik. Onlara dedik ki, senin çalışma koşullarını düzelteceğiz dedik. Söz verdik size daha iyi aylıklar, daha iyi mali imkanlar sağlayacağız diye.

Ama bunların hiçbirisi olmadı değerli arkadaşlar, yapılmadı. Ve dendi ki doktorlara, madem yurtdışına gitmek istiyorsunuz çekin gidin dediler. Bir doktor, iyi yetişmiş bir doktor nasıl olur da bir siyasi iktidarın yarattığı atmosfer içinde geleceğini Türkiye’de değil de geleceğini yurtdışında arar? Hepimizin düşünmesi lazım. Sıradan bir meslek değil doktorluk. Ama nasıl bir atmosfer yaratıyorsunuz ki, o kişi burayı değil yurtdışını tercih ediyor ve o kişi doktor oluncaya kadar da bütün masraflarını yani maliyetini ailesi çekiyor, toplum çekiyor. Yurtdışına gittiği zaman o ülke o doktor için 1 lira bile harcamış değildir. Ama hazır doktor gelmiştir ve çalışıyordur. Böyle bakmak lazım.

Bu bağlamda 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla üç noktada yine siyasi iktidarın dikkatini çekmek isterim. Birincisi, sağlık çalışanlarına şiddet uygulanıyor düzenleme sağlık çalışanlarının istediği gibi olsun siyasetçilerin istediği gibi olmasın. Çağıracaksınız doktorları, ebeleri, hemşireleri nasıl bir şey istiyorsanız biz öyle bir düzenleme yapalım diyeceksiniz. İkincisi, doktorların ve sağlık çalışanlarının özlük haklarını iyileştireceğim sözü verdiniz sözünüzü tutunuz ve gereğini yapınız. Üçüncüsü, hakimlere verilen güvencenin hekimlere de verilmesi lazım. 1915’te o dönemin tıp fakültesinde öğrenciler savaşa gittiler Çanakkale’ye ve 1921 yılında mektebi tıbbiye mezun vermedi arkadaşlar hepsi şehit oldukları için. Dolayısıyla doktorluk mesleği aynı zamanda bu kadar değerli bir meslektir. Bunun üzerinde de hepimizin durması lazım.

Şimdi geleyim başka bir konuya. Helalleşmeden söz ettim. Toplum olarak helalleşmek zorundasınız. Sıkıntılarımız var mı var evet. Diyarbakır yaşadı mı evet Diyarbakır çok yaşadı. Bu bölge yaşadı mı büyük sıkıntılar evet bu bölge büyük sıkıntılar yaşadı. Diyarbakır hapishanesindeki işkenceler unutuldu mu unutulmadı. Oradaki insanlarla bizim helalleşmemiz lazım mı evet helalleşmemiz lazım. Bunu yapmazsak barışamayız arkadaşlar. Haksızlığa uğrayan bir kişiyle bizim helalleşmemiz lazım. Diyarbakır hapishanesinin de insan hakları müzesine dönüştürülmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, Roboski de öldürülen gencecik evlatlarımız vardı o ailelerle de helalleşmek lazım. Helalleşmek yüzleşmektir. Haksızlıkla yüzleşmektir helalleşmek. Eğer siz bir karar almış bir kişinin hakkını, hukukunu ihlal etmişseniz sizin onunla helalleşmeniz lazım. Af çıkarmak değil helalleşmeniz lazım. Bu şu anlama gelmesin bazen soruyorlar bana efendim işte bilmem geldi bir sürü devleti soydu falan ben onunla helalleşecek miyim veya gitti 5 kişiyi öldürdü helalleşecek miyim? Yok kardeşim o ayrı o hukukun işidir. Benim söylediğim yönetenlerin yaptığı haksızlıklarla onların yüzleşmesidir.

O zaman biz bu ülkede barışı, huzuru sağlayabiliriz, beraber olabiliriz, birlikte olabiliriz ve birisi haksızlığa uğradığı zamanda hep birlikte daha güçlü bir ses çıkarabiliriz. Helalleşme aynı zamanda adalettir arkadaşlar, adaleti sağlamaktır. Ne diyoruz? Devletin dini adalettir. Devletin dini adaletse adaletin üzerine hepimizin titremesi lazım. Yine önemli bir bilgin diyor ki, adalet kutup yıldızı gibidir yerinde sabit durur ama bütün kainat onun etrafında döner. Demek ki yüce yaradan kainatı da adalet üzerine inşa etmiştir. Peki ülkede adalet var mı? Kanaat önderleri olarak, muhtarlar olarak, sivil toplum örgütlerinin başkanları olarak sormamız gerekiyor ülkede gerçekten adalet var mı? Adaleti inşa edeceğiz. Adaleti inşa etmenin anahtarı demokrasiden geçer.

Düşünce özgürlüğümüz olması lazım. Ben düşündüğümü ifade etmeliyim, sizlerde düşündüğünüzü ifade etmelisiniz ama siz düşündüğünüzü ifade ettiniz diye sizi benim hapse atmamam lazım, tutuklamamam lazım, gözaltına almamam lazım. Eğer bu olursa o zaman demokrasi yoktur, o zaman adalette yoktur. Bu bağlamda düşündüğünüz zaman pek çok haksızlık, pek çok hukuksuzluğu görüyoruz ve bunun da tanığı oluyoruz. Bunu bilmenizi isterim.

Değerli arkadaşlarım, özgürce tartışamazsak sorunları çözemeyiz. Efendim sorun yoktur mesela deniyor. Kürt sorunu yoktur diyor Sayın Erdoğan. Ona göre yoktur. Vatandaşa sor bakalım var mı yok mu? Var diyorsa kardeşim sen mi bileceksin sorunu yaşayan mı bilecek? Sorunu yaşayan biliyorsa ve böyle bir haksızlıkla karşı karşıyaysa onu dinleyeceksin kardeşim bu kadar açık. Nedir yaşadığın sorun ve çözeceksin. Çözme makamında olanların ilk yapacakları iş sorunu yaşayanı dinlemektir. Sorunu yaşayanı dinlemezseniz sorunu çözemezsiniz. Hatta soruna vakıf bile olamazsınız. Önce sorunu yaşayanı dinlememiz lazım.

Güçlendirilmiş parlamenter sistemi açıkladık. 6 Genel Başkan olarak bir araya geldik açıkladık. Demokrasi bütün haksızlıkları ortaya çıkarmanın ve haksızlığa uğramış kişilerin hakkını teslim etmenin anahtarıdır demokrasi. Yani milli iradeye saygı duymamız gereken kural demokrasidir. Milli irade demokraside tecelli eder, yeri bellidir TBMM’dir. Şimdi biz 6 lider olarak güçlendirilmiş parlamenter sistemin bize göre ilkelerini belirledik.

Eskiye dönme anlamında değil. Eskinin de çok hataları, kusurları vardı. Yeni güçlendirilmiş bir parlamenter sistem. Millet iradesinin üzerinde vesayetin olmadığı bir sistemi oluşturuyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz ve bunun için çalışacağız. Seçimle gelen seçimle gider doğru mu? Evet doğru. Seçimle gelen seçimle gidiyorsa ve bunu siz bir yasal güvenceye bağlamışsanız bir başka yönetici gelip belediye başkanını alıp yerine kayyum atayamaz. Çünkü neden? Seçimle gelen seçimle gider ilkesini vardır. Böyle olması lazım.

Değerli arkadaşlarım, seçim barajı yüzde 10 dünyada hiç yok örneği. Biz 6 lider oturduk anlaştık yüzde 3 olsun dedik. Yüzde 3 oy alan partinin temsilcisi de TBMM’ye gelsin o da çıksın kürsüden derdi varsa derdini anlatsın ne olacak yani. Dışarıda konuşacağına mademki yüzde 3 civarında bir oy almış gelsin meclise Genel Başkanı gelsin meclise veya herhangi birisi gelsin meclise otursun konuşsun, derdini anlatsın.

Değerli arkadaşlarım, insan hakları ve eşitlik kurumu kuracağız. Bu konuda da 6 siyasi parti olarak anlaştık ve orada da gereğini büyük ölçüde yerine getireceğiz. Bizim haksızlıklar konusunda ve demokrasinin yeniden inşası konusunda yaptığımız mücadelede sizlerin desteğini istiyoruz. Sizlerin desteği önemlidir, milletin desteği önemlidir. Desteğinizi verdiğiniz takdirde bütün bunların gerçekleşmesi mümkündür.

Önümüze sandık gelecek, önümüze nasıl olsa seçimler gelecek oturacağız, düşüneceğiz, tartışacağız ve bu sorunu bir şekliyle çözmüş olacağız.

Değerli arkadaşlarım, aramızda muhtar kardeşlerimde var. Muhtar kardeşlerime şunu söyleyeyim, gittiğim her yerde derim ki, muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Neden biliyor musunuz? Bu topraklarda yapılan ilk seçim Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimidir. Yani milletvekilliğinden çok çok daha önce bu memlekette bu topraklarda muhtarlık seçimi yapılmıştır. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa demokrasi de o kadar güçlü olur. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa toplumla muhtar arasındaki dayanışma ilişkisi o kadar artmış olur. Muhtarlık ne kadar güçlü olursa demokrasiden olan beklentilerimiz, sorunların bir şekliyle yukarıya yansıması veya aşağıda çözülmesi de o kadar kuvvetli olur.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlık kurumuna gerekli önem veriliyor mu? Hayır. Zorlamamamla sizin biraz aylıklarınız artırıldı. En son dediler ki, asgari ücret kadar vereceğiz onu da vermediler. Ama takipçisiyim asgari ücret kadar en az aylık alacaksınız onun takipçisiyim unutmayın bunu. İki, birleşik oy pusulası sizde yok. Niye yok sizde? Muhtarlarda niye birleşik oy pusulası yok? Diğer partilerde var. Giriyorsunuz kabine beğenmediğiniz bir muhtar varsa onun oy pusulasını alıp cebinize koyuyorsunuz giren kişi oy pusulasını da bulamıyor. Bunları kaldıracağız. Birleşik oy pusulası olacak milletvekilleri gibi, diğerleri gibi olacak ve dolayısıyla vatandaş hangi muhtarı seçiyorsa gidecek oyunu, mührünü basacak ve muhtarı seçecek.

Muhtarlık bütçesi, ben muhtarlara aylık demiştim kıyameti koparmışlardı sonunda oldu. Her muhtarlığın bütçesinin olması lazım özellikle kentlerde. Diyeceksiniz ki, muhtarlık bütçesi ne kadar güzel söylüyorsun da parayı nereden bulacaksın? Bu kardeşiniz 27,5 yılını maliyeye verdi. Para nasıl toplanır, vergi nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır, kaynaklar nasıl tahsis edilir 27,5 yılım böyle geçti. Diyarbakır’ın bir mahallesini Bağlar semtini alalım gayet güzel, muhtarlarımız var o da gayet güzel. Oradakiler emlak vergisi ödüyor mu? Ödüyorlar. Kim alıyor? Belediye alıyor. Belediye aldığı emlak vergisinden yüzde 1’i muhtarlara verse ne olur kıyamet mi kopar? Hayır. Belediye başkanı da hizmet ediyor, muhtarda hizmet ediyor. Muhtar hizmet ediyor ama belediye başkanına vatandaş ulaşamaz ama en rahat ulaşacağı kişi mahallenin muhtarıdır rahat ulaşır ona.

Şimdi muhtar olarak fakir bir kadın geldiğinde size, çocuğum imtihanı kazandı Adana’ya gidecek otobüs parası bulamıyoruz dediği zaman çıkaracaksınız otobüs biletini alacaksınız göndereceksiniz gelecek. Kadın memnun mu? Kadın memnun. Siz? Sizde memnunsunuz. Devletin size tahsis ettiği ödenek hakça harcandı mı? Evet hakça harcandı. Bu kötü bir şey mi? Hayır son derece iyi bir şey. Bekle ki vatandaş belediye başkanına ulaşacak, milletvekiline ulaşacak. Ulaşma şansı yok.

Başka bir şey daha, sosyal yardımlar. Sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım. Bir mahallede kim fakirdir, kim zengindir iki kişi bilir. Bir mahallenin bakkalı, iki mahallenin muhtarı. Tek tek sayarlar. Dolayısıyla eğer sosyal yardım yapılacaksa sosyal yardımlarında muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım.

Değerli arkadaşlarım, birazdan yerime oturacağım sizler soru soracaksınız. Bir sefer şunu düşünün, zaman zaman televizyonlarda veya başka yerlerde izlemiş olabilirsiniz, izlerken de içinizden geçmiş olabilir ya şu Genel Başkan bir yanımda olsaydı da şu soruyu da ben sorsaydım bakalım nasıl cevap verecek. Şimdi buradayım bana istediğiniz soruyu sorun. Şundan da emin olun öyle promter falanda yok yani istediğiniz soruyu rahatlıkla sorun. İki, ya acaba bu soruda Genel Başkana sorulur mu? Düşünmeyin rahatlıkla sorabilirsiniz.

Çünkü eğer biz bu memleketin yönetimine talipsek vatandaşın bize yönelttiği eleştirileri de bizim ufkumuz açılsın diye önerdiği önerileri de dinlemek zorundayız. Aksi halde biz memleketi iyi yönetemeyiz. Sizler soracaksınız ben cevabını vereceğim. Şundan da emin olmanızı isterim. Öyle acaba bu soruyu nasıl atlatabilirim alttan, üstten, yukarıdan yok öyle bir şey. Açık ve net cevabını vereceğim samimi olacağız. Ben samimi olacağım ve sizlerde diyeceksiniz ki evet bu insan samimi. Benim verdiğim cevabı beğenmeyebilirsiniz o ayrı bir şey veya bu cevap yetersizdir diye düşünebilirsiniz ama verdiğim her cevabın samimi olduğuna da inanmanızı isterim. Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum, sağolun, var olun diyorum.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Devlet Bahçeli’ye ‘Emoji’li Tepki

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Diyarbakır ziyareti için kendisini “Dış bağlantılı siyasi bir operasyondur” sözleriyle eleştiren MHP Lideri Bahçeli’ye sosyal medya hesabı üzerinden ’emoji’li tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugünkü Diyarbakır ziyaretini değerlendirdi.

MHP Lideri Bahçeli paylaşımında, “Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti, Antalya Diplomasi Forumu’nda bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı ile Ukrayna Dışişleri Bakanı’nın ateşkes ve barış arayışını kundaklama girişimidir ve dış bağlantılı siyasi bir operasyondur” ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli’nin bu paylaşımını alıntılayan Kemal Kılıçdaroğlu, ’emoji’ paylaşımıyla tepki gösterdi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, iki günlük bir dizi ziyarette bulunmak için Diyarbakır’a gitti. İlk olarak Öğretmenvi’nde, HDP önünde oturma eylemi yapan annelerle görüştü. Bugün kahvaltıda aralarında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, faili meçhul cinayet sonucu öldürülen Zübeyir Akkoç’un eşi Nebahat Akkoç, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın eşi Zeynep Mızraklı ve “çocuklar ölmesin” dediği için cezaevine giren öğretmen Ayşe Çelik’in de bulunduğu kadınlarla bir araya geldi.

Ardından da Sur’da esnafı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde esnafın iktidara tepkisi vardı. Kılıçdaroğlu, esnafın tepkilerine karşılık, “İnşallah seçimle bunları göndereceğiz, sorunlarımızı halledeceğiz” yanıtını verdi.

“İmkanlar vatandaşların hayrına kullanılmıyor”

Kılıçdaroğlu esnaf ziyaretinin ardından da Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde partiye yeni katılan üyeler için düzenlenen törene katıldı. Burada bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu “Yaşadığınız sıkıntıları biliyorum. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğim. Huzuru mutlaka getireceğim. Kardeşliği mutlaka getireceğim. Bedeli ne olursa olsun bu memleketin huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı var. Bunu yapacağım. Birlikte yapacağız” dedi.

Programa katılanlara “Büyük acılar çektiniz” diye seslenen Kılıçdaroğlu, “Dertleriniz var, hepsinin farkındayım. İşsizlik var, hepsinin farkındayım. Evlerde yoksulluk var, onların da farkındayım, hepsinin farkındayım. Bu ülke çok zengin bir ülke. İmkanlarımız var. Ama bu imkanlar doğru yerde kullanılmıyor. Bu imkanlarımız vatandaşlarımızın hayrına kullanılmıyor. Başka yerlerde kullanılıyor, savurganca kullanılıyor” diye konuştu.

“Hata bizde, gelmedik, dert dinlemedik”

“Sosyal devlet” vurgusu yaptı. “CHP bu bölgeye fazla gelmedi, onun farkındayım” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti.

“CHP’nin, Diyarbakır’da fazla oyu yok onun da farkındayım. Ama bunun kabahati Diyarbakırlılarda değil, bunun kabahati bizde. Gelmedik, oturmadık, konuşmadık. Çayınızı kahvenizi içmedik, sofranızda oturmadık. Ankara’da oturduk, güzel güzel laflar ettik, ‘Niye bize oy vermiyorlar.’ Oy istiyorsan gideceksin, vatandaşın derdini dinleyeceksin. Ondan sonra diyeceksin ki, ‘Ben sizin dertlerini çözmeye talibim.’ Buraya geldim. Sizin dertlerinize talibim, dertlerinizi çözeceğim, beraber çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, huzur içinde bütün bunları sağlayacağız.

“Gençler size de iki lafım var. Ülkenin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç işsizlikten yakınıyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç bu memlekette huzur istiyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç, evlerde huzur olsun istiyorsa, oyunu rengini değiştirecek. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan 6 milyon 300 bin genç. İlk kez sandığa gidecekler ve ilk kez bir siyasi partiye oy verecekler. Benim umudum ve beklentim, gençlerden; demokrasinin gerçek güvencesi sizler olacaksınız.

“Huzur olsun istiyoruz”

“Alacaksınız Türkiye’yi 21. yüzyılın güçlü ülkesi haline getireceksiniz. Sadece burada mı? Hayır. Bütün bölgede huzuru sağlayacağız. Bütün komşularımızla huzur içinde yaşayacağız. Çatışmadan kaçınacağız. Beraber bütün bölge olarak, Orta Doğu’yu kastediyorum, bütün bölge olarak hep beraber huzur içinde yaşayacağız. O bölgelerde de huzur olsun istiyoruz. Oralarda yaşayan insanlar da huzur içinde yaşasın istiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz.

“Rahmetli Ecevit ne diyordu, ‘Ne ezen ne ezilen. İnsanca hakça bir düzen.’ Aynısını yapacağız. Ne ezen olacak ne ezilen olacak. İnsanca, hakça bir düzeni beraber yapacağız. Beraber hayata geçireceğiz.”

Temaslar devam edecek 

Kılıçdaroğlu, akşam saatlerinde de 1980 darbesinde Diyarbakır Cezaevinde işkence gören 4 kişiyle görüşecek. Yarın da Dicle Toplumsal Araştırmaları’nın (DİTAM) düzenlediği “Tigris Diyalogları” toplantısına katılacak. Kentteki sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Seçimle Bunları Göndereceğiz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iki günlük bir dizi ziyarette bulunmak için Diyarbakır’a gitti. Dün akşam kente gelen Kılıçdaroğlu, ilk olarak Öğretmenvi’nde, HDP önünde oturma eylemi yapan annelerle görüştü. 

Bugün kahvaltıda aralarında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, faili meçhul cinayet sonucu öldürülen Zübeyir Akkoç’un eşi Nebahat Akkoç, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın eşi Zeynep Mızraklı ve “çocuklar ölmesin” dediği için cezaevine giren öğretmen Ayşe Çelik’in de bulunduğu kadınlarla bir araya geldi.

Ardından da Sur’da esnafı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde esnafın iktidara tepkisi vardı. Kılıçdaroğlu, esnafın tepkilerine karşılık, “İnşallah seçimle bunları göndereceğiz, sorunlarımızı halledeceğiz” yanıtını verdi.

“İmkanlar vatandaşların hayrına kullanılmıyor”

Kılıçdaroğlu esnaf ziyaretinin ardından da Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde partiye yeni katılan üyeler için düzenlenen törene katıldı. Burada bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu “Yaşadığınız sıkıntıları biliyorum. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğim. Huzuru mutlaka getireceğim. Kardeşliği mutlaka getireceğim. Bedeli ne olursa olsun bu memleketin huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı var. Bunu yapacağım. Birlikte yapacağız” dedi.

Programa katılanlara “Büyük acılar çektiniz” diye seslenen Kılıçdaroğlu, “Dertleriniz var, hepsinin farkındayım. İşsizlik var, hepsinin farkındayım. Evlerde yoksulluk var, onların da farkındayım, hepsinin farkındayım. Bu ülke çok zengin bir ülke. İmkanlarımız var. Ama bu imkanlar doğru yerde kullanılmıyor. Bu imkanlarımız vatandaşlarımızın hayrına kullanılmıyor. Başka yerlerde kullanılıyor, savurganca kullanılıyor” diye konuştu.

“Hata bizde, gelmedik, dert dinlemedik”

“Sosyal devlet” vurgusu yaptı. “CHP bu bölgeye fazla gelmedi, onun farkındayım” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti.

“CHP’nin, Diyarbakır’da fazla oyu yok onun da farkındayım. Ama bunun kabahati Diyarbakırlılarda değil, bunun kabahati bizde. Gelmedik, oturmadık, konuşmadık. Çayınızı kahvenizi içmedik, sofranızda oturmadık. Ankara’da oturduk, güzel güzel laflar ettik, ‘Niye bize oy vermiyorlar.’ Oy istiyorsan gideceksin, vatandaşın derdini dinleyeceksin. Ondan sonra diyeceksin ki, ‘Ben sizin dertlerini çözmeye talibim.’ Buraya geldim. Sizin dertlerinize talibim, dertlerinizi çözeceğim, beraber çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, huzur içinde bütün bunları sağlayacağız.

“Gençler size de iki lafım var. Ülkenin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç işsizlikten yakınıyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç bu memlekette huzur istiyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç, evlerde huzur olsun istiyorsa, oyunu rengini değiştirecek. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan 6 milyon 300 bin genç. İlk kez sandığa gidecekler ve ilk kez bir siyasi partiye oy verecekler. Benim umudum ve beklentim, gençlerden; demokrasinin gerçek güvencesi sizler olacaksınız.

“Huzur olsun istiyoruz”

“Alacaksınız Türkiye’yi 21. yüzyılın güçlü ülkesi haline getireceksiniz. Sadece burada mı? Hayır. Bütün bölgede huzuru sağlayacağız. Bütün komşularımızla huzur içinde yaşayacağız. Çatışmadan kaçınacağız. Beraber bütün bölge olarak, Orta Doğu’yu kastediyorum, bütün bölge olarak hep beraber huzur içinde yaşayacağız. O bölgelerde de huzur olsun istiyoruz. Oralarda yaşayan insanlar da huzur içinde yaşasın istiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz.

“Rahmetli Ecevit ne diyordu, ‘Ne ezen ne ezilen. İnsanca hakça bir düzen.’ Aynısını yapacağız. Ne ezen olacak ne ezilen olacak. İnsanca, hakça bir düzeni beraber yapacağız. Beraber hayata geçireceğiz.”

Temaslar devam edecek 

Kılıçdaroğlu, akşam saatlerinde de 1980 darbesinde Diyarbakır Cezaevinde işkence gören 4 kişiyle görüşecek. Yarın da Dicle Toplumsal Araştırmaları’nın (DİTAM) düzenlediği “Tigris Diyalogları” toplantısına katılacak. Kentteki sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek.

Paylaşın