Mehmet Günsür Kimdir? Hayatı, Eserleri

1955 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mehmet Günsür, 19 Haziran 2004 yılında hayatını kaybetti. Emine Günsür ve Nedim Günsür’ün tek oğlu olan Mehmet Günsür, 1974’te Galatasaray Lisesi’ni bitirdi.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde iki sene kadar okuyan Nedim Günsür, 1974 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu. Partinin basın bürosunda görev alan Günsür, Görev gazetesini, Yurt ve Dünyayı Çark -Başak’ı çıkardı. Türkiye İşçi Partisi’nin Eminönü ilçe başkanı olan Nedim Günsür, sonra istifa etti.

O sene, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Nedim Günsür, 1984 yılında mezun oldu, resim yaptı, sergi açtı. (Öğrenciyken yaptığı resimlerle: Şehir Hatları Yolcusunun Seyir Defterinden.) Bu resimler, Ankara’da da sergilendi. Askerliğini “sakıncalı” olarak yaptı.

Muteber reklam ajanslarında, reklam yazarlığı, yaratıcı yönetmenlik ve yöneticilik görevlerinde bulunan Nedim Günsür, 1995 yılında ilk kitabı çıktı. Kitaplarını çok az sayıda, sadece arkadaşları için bastıran Nedim Günsür, sonra bu tavrından vazgeçti. Günsür, 2003 yılında içeriye Bakan Kim? adlı kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı.

Nedim Günsür’ün eserleri: Caigue (1995), İçeriye BakanKim? (2002), Lacivert Kayıkta Balık Tutan Adamlar (2004).

Paylaşın

Yılmaz Güney Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Nisan 1937 yılında Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Yenice Köyü’nde dünyaya gelen Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984 yılında mide kanserinden dolayı Paris’te hayatını kaybetti. Yılmaz Güney’in naaşı Père Lachaise Mezarlığı’na defnedildi.

Asıl adı Yılmaz Pütün olan Yılmaz Güney’in babası kan davası yüzünden Adana’ya göçen aslen Urfa Siverekli çiftçi başı Hamit (Hamo) Pütün (Hamit Çavuş), annesi ise Güllü (Gule) (nüfustaki adı Nafiye) Hanım’dır. Yazarın annesinin ilk eşi Koço Bey’den iki kardeşi; babası Hamit Bey’in ikinci eşi Sebiha Hanım’dan dört kardeşi vardır. Öz kardeşi Leyla ise 1938’de doğdu.

İlkokul üçüncü sınıfa kadar Yenice İlkokulunda, sonra sırasıyla Adana İnönü ve Adana İnkılap İlkokullarında okudu. Ortaokulu Adana Ortaokulunda tamamladı. Öykü yazmaya lise yıllarında başladı. “Unutulmuş Adam” (1956), “İçimizden Biri” (1956), “Ölüm Beni Çağıyor” (1956) yazarın ilk öykülerindendir. 1955’te (kimi kaynaklara göre 1956) On Üç, Fikir Sanat Dergisi’nde yayımlanan “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” yazar için hayatının dönüm noktası oldu. 1956’da Adana Erkek Lisesinden mezun oldu.

Çocukluğundan itibaren simitçilik, çobanlık, bekçilik, ırgatlık vb. işlerde çalışan Yılmaz Güney, lise yıllarında ve sonrasında film şirketlerinde pursantaj memuru olarak çalıştı. 1956’da yazar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdı. Derslere devam zorunluluğu yoktu. Bunun üzerine Adana’ya döndü; amacı hem okuyup hem çalışmaktı.

Fakat iki iş bir arada yürümedi ve okulun yarıyıl sonu sınavlarına dahi giremedi. 1957’de İstanbul’a gitti. 1958’te İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine kaydını yaptırdı. Yılmaz Güney’in İstanbul’a gelirken en büyük amacı büyük bir yazar olabilmekti. Çeşitli sebeplerle okula devam edemedi. 1958’de yayımlanan “İyi Günler Pazar” öyküsünden itibaren yazılarında da Yılmaz Güney adını kullandı.

Yazar İstanbul’da bir taraftan sinema sektöründe çalışmaya bir taraftan da edebiyatçılarla tanışmaya, gazete/dergilere yazı yazmaya devam etti. 1958’de Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Bu Vatanın Çocukları” filminde ilk asistanlık, senaryo yardımcılığı ve başrol oyunculuğu deneyimini yaşadı. “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” adlı hikâyesinde siyasi propaganda yaptığı gerekçesiyle 1956’da başlayan yargılanma süreci 1961’de sona erdi ve yazar bir buçuk yıl ağır hapis, sürgün ve kamu haklarından ömür boyu men cezası aldı.

Hapishanede iken senaryolar yazarak geçimini sağladı. 1962’de Konya’da sürgündeyken içkili eğlence mekânında şarkıcılık yapan Birsen (Can) Ünal’la tanıştı. 1963’te İstanbul’a döndü ve sinema sektöründeki kariyerine devam etti. Can Ünal’la evlilik dışı birlikteliklerinden Elif adında kızları oldu. 1964-65 yıllarında Yılmaz Güney sinema sektöründe rüştünü ispat etti ve çok meşhur bir aktöre dönüştü. 1966’da çekilen “Çirkin Kral” filminden sonra bu takma adıyla anılmaya başlandı. 1966’da ilk romanı Boynu Bükükler yayımlandı.

1967’de Nebahat Çehre (gerçek adı Hilal) ile yaptığı evlilik bir yıl sürdü. 1968-1970 yılları arasında önce Sivas ardından Muş’ta askerlik görevini tamamladı. 1970’de İstanbul’a döndü. Ara vermeden film çekimlerine başladı. Aynı yıl Jale Fatma (Fatoş) Hanım’la evlendi. 1970’de yönetmenliğini yaptığı “Umut” filmi Türk ve Dünya sinemasında oldukça ses getirdi. 1971’de oğlu Yılmaz dünyaya geldi. 1972-74 yılları arasında İstanbul Selimiye askeri cezaevinde tutuklu kaldı.

1974’te af yasasıyla hapishaneden çıktıktan sonra ideolojik görüşünün ağır bastığı filmlere imza attı. Aynı yıl “Endişe” filminin çekimlerinde Adana’da bir gazinoda silahlı tartışmada yargıç Sefa Mutlu’yu öldürmekten tutuklandı. On dokuz yıl ağır ceza hapsi aldı. Cezaevindeyken Nihat Behram’la birlikte Güney isimli dergi çıkardı; senaryoları Zeki Ökten, Şerif Gören gibi yönetmenler tarafından filme çekildi. 1981’de firar ederek Paris’e kaçtı. 1984’te Paris’te mide kanserinden vefat etti. Filmleri dışında ayrıca 1971’de yayımlanan Boynu Bükük Öldüler romanıyla 1972 Orhan Kemal Roman Ödülünü kazandı.

Yüzden fazla filmde oyuncu, yönetmen ve senarist olan Yılmaz Güney pek çok ödül almıştır. Aldığı ödüllerden en önemlileri şöyledir:

Hudutların Kanunu (1966)-4. Antalya Film Festivali (1967), En iyi erkek oyuncu; Seyyit Han (Toprağın Gelini)-1. Adana Film Şenliği (1969) En başaralı üçüncü film/en başarılı erkek oyuncu; Bir Çirkin Adam (1969)-7. Antalya Film Festivali (1970) En başarılı film/en başarılı erkek oyuncu; Umut (1970)-2. Adana Film Şenliği (1970) En iyi film/en iyi senaryo/en iyi erkek oyuncu-25. Uluslararası Cannes Film Festivali (1971) yarışma dışı gösterildi-27. Uluslararası Berlin Film Festivali (1977) Fibresci Ödülü; Acı (1971) Adana Film Festivali (1971)En başarılı ikinci film/en başarılı erkek oyuncu; Ağıt (1971)- Adana Film Festivali (1971)En başarılı film/en başarılı yönetmen/en iyi erkek oyuncu; Umutsuzlar (1971)-3. Adana Film Festivali (1971) En iyi üçüncü film; Arkadaş (1974)-Antalya Film Festivali (1975) En iyi ikinci film; Zavallılar (1974)- 12. Antalya Film Festivali (1975) En iyi üçüncü film;

Endişe (1974)-12. Antalya Film Festivali (1975) En iyi film/en iyi senarist; Sürü (1978)-29. Uluslararası Berlin Film Festivali (1979) Jüri özel ödülü, Sinema Yazarları Derneği (1980) En iyi film/en iyi senarist, 32. Locarno Film Şenliği (1979) En iyi film, özel mansiyon, 10. Antwerp Film Festivali (1979) Belçika Kraliyet film arşivi ödülü/büyük ödül, Londra Film Festivali (1980) En özgün ve yaratıcı film, Valencia Film Festivali (1980) Büyük ödül; Düşman (1979) 30. Uluslararası Berlin Film Festivali (1980) En iyi senaryo jüri özel ödülü/Katolik kilisesi büyük ödülü, Sinema Yazarları Derneği (1981)En iyi üçüncü film/en iyi senaryo; Yol (1981) 35. Uluslararası Cannes Film Festivali (1982) Altın Palmiye ödülü.

İlk hikâyeleri On Üç, Salkım, Nasır, Doruk, Yeni Ufuklar ve Pazar Postası gibi dergilerde yayımlanan Yılmaz Güney hikâye dışında roman, deneme, mektup ve senaryo türlerinde eserler kaleme alır. Çocukluğundan itibaren okumaya ve edebiyata düşkün olan Güney’in gençlik dönemi hikâyeleri alttan alta bir sınıf bilinci taşısa da tam anlamıyla belirli bir dünya görüşüne yaslanmazlar. Yazar bu dönemde aynı zamanda sinema sektöründe oyunculuk ve yönetmenlik yapmaktadır.

Bu nedenle hikâyelerinin kurgusunda sinematografik öğelere rastlanır. Birey-toplum ilişkisi, ezilen insanlar, insanın hiçliği, yalnızlığı öykülerinin tematik evrenini oluşturur. Bu eserlerde yer yer düş ile gerçeğin iç içe geçtiği ve fantastik unsurların kullanıldığı görülür. Yazar, karakterlerin bilinçaltını okuyucuya sunmaya çalışır, psikolojik tahlillere yer verir. Hikâyelerde varoluşçuluk akımının etkileri gözlenir. Bu dönem eserlerinde yer yer şiirsel söylem göze çarpar.

Yılmaz Güney’in öykücülüğünün ilk evresinden sonra araya hapishane yılları girer. Bu dönemden sonra yazarın eserlerinde varoluşçu duyuştan ziyade somut gerçekliklerin ağır bastığı gözlemlenir. Artık dünya görüşünün üstün geldiği yapıtlar kaleme alır. Boynu Bükükler( 1966) / Boynu Bükük Öldüler (1971) romanı bu evreye denk gelir. Feodal üretim biçimi olarak ağalık düzeninin anlatıldığı romanda ahlak, sevgi ve insan ilişkileri gibi kavramlar sorgulanır. Köyü ele alması bağlamında eser Yaşar Kemal’in Çukurova’yı anlattığı hikâye ve romanlarıyla, Orhan Kemal’in eserleriyle benzerlikler taşır. Fakat romanda köyü terk eden kahramanların şehirdeki serüvenine de yer verilir. Eser, toplumsal düzende ataerkil erkek kimliğinin eleştirisini de içerir.

Hücrem-Salpa-Sanık (1975) üçlemesinde yazarın doğrudan mesaj kaygısı taşıdığı gözlemlenir. Çünkü Güney, artık sesinin geniş kitlelere ulaştığının ve bu kitleler üzerindeki etkisinin de farkındadır. Bu eserlerde toplumsal/siyasal olayları yazar. Hücrem’de devrimci düşünce ve sınıf mücadelesi temel izleklerdendir. Salpa’da aydın kesimin egemen ideoloji ile bağını Mehmet Salpa karakteri üzerinden sorgular. Sanık’ta ise Yaşar Yılmaz karakteri üzerinden tezini ortaya koyar. Buna göre kitlelerle organik bağı bulunmayan aydınlar yalnızlığa mahkûmdur. Soba, Pencere Camı, İki Ekmek İstiyoruz (1999), gecekondu çocuklarının suçla olan bağlantısını işler ve eserde çocuk cezaevlerinin durumu anlatılır.

Yazarın senaryolarında gözlem gücünün ağır bastığı görülür. Güney’in yaşadığı ve gördüğü her şey senaryolarının malzemesini oluşturur. Denemeleri toplumsal ve siyasal meseleler üzerinedir. Selimiye Mektupları (1995) ise 1972-74 arasında yazarın Selimiye Cezaevinden eşi Fatoş Güney’e yazdığı mektuplardan oluşur.

Yılmaz Güney’in eserleri: Boynu Bükükler (1966 Roman), Boynu Bükük Öldüler (1971 Roman), Umut (1975 Diğer), Arkadaş (1975 Diğer), Umutsuzlar (1975 Diğer), Hücrem (1975 Roman), Salpa (1975 Roman), Sanık (1975 Roman), Baba (1976 Diğer), Asılacak Adam (1976 Diğer), Seyyit Han (1976 Diğer), Endişe (1976 Diğer), Ağıt (1976 Diğer), Zavallılar (1976 Diğer), Acı (1977 Diğer),

Yumurtalık Olayı ve Yılmaz Güney (1977 Diğer), Hudutların Kanunu (1977 Diğer), Aç Kurtlar (1977 Diğer), Savunma (1977 Diğer), Faşizm Üzerine (1979 Deneme), Paris Komünü Üzerine (1979 Deneme), Siyasal Yazılar (3 Cilt) (1985 Deneme), Ölüm Beni Çağırıyor (1988 Hikâye), Yunan Bıçağı (1990 Hikâye), Yol (1994 Diğer), Sürü (1994 Diğer), Selimiye Mektupları (1995 Mektup), Duvar Yılmaz  (1999 Diğer), Oğluma (1999 Diğer), Soba, Pencere Camı, İki Ekmek İstiyoruz (1999 Roman).

Paylaşın

Gülsüm Niyazi Kimdir? Hayatı, Eserleri

Osmanlı’nın son zamanlarında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında eser veren Gülsüm Niyazi, modern Türk edebiyatının ilk kadın yazarlarındandır. Niyazi, Tanzimat dönemiyle birlikte edebiyat dünyasında sesini duyurmaya başlayan diğer kadın yazarlar gibi kadının toplumdaki yerini, ev-aile ilişkilerini ve evlilik kurumunu konu alan hikayeleriyle bilinir.

1925 yılında Orhaniye Matbaası’nda basılan Son Basamak[1] adlı öykü kitabının yazardır. Unutulan eser, günümüz Türkçesine çevrilerek 2018 yılında yeniden basılmıştır.

Eserde kadın, aile ve evlilik kurumu konuları işlenir. Yazar, Türkiye’de Tanzimat sonrası dönemde hak ve özgürlük talebi mücadelelerinde boy göstermeye başlayan kadınların seslerini duyurmalarında öncülük etmiştir. Eser, diğer bir yönüyle Osmanlı İmparatorluğu döneminden ulus devlet anlayışına sahip Türkiye devletine geçiş aşamasında aile ilişkilerine ve evlilik kurumuna ait izlerin sürülmesi ve Cumhuriyet ile birlikte getirilen yeniliklerin ikili ilişkiler odağında ortaya koyduğu farkların incelenmesi bakımından önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Gülsüm Niyazi’nin yazılarına aralarında Fatma Aliye ve Makbule Leman gibi isimlerin de bulunduğu; 1896-1925 yılları arasında kadın erkek ilişkilerine ve evliliğe yönelik eserler veren sekiz farklı kadın yazarı bir araya getiren İzdivaçlar, İttifaklar ve İhtilaflar adlı derleme kitapta yer verilmiştir.

Toplamda yedi farklı öyküden oluşan bu eser hikâye içinde hikâye anlatma tekniği kullanılarak meydana getirilmiştir. Yazar, kaleme aldığı metinlerde özellikle İstanbul’un üst sınıflarına mensup çiftlerinin ilişkilerine odaklanmış ve evlilik kurumuna kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyet perspektifinden yaklaşmıştır. Son Basamak, bu özelliği ile çoğunlukla kadınların tecrübelerini temel alan ve tek bir cinsiyetin odağında işlenerek ilerleyen evlilik hikayelerinden farkını ortaya koymuştur.

Son Basamak’ta yer alan hikayeler: Tereddüt: Dürnev’den Beria’ya, Güzel Fahire Hanım, Beyaz Gölge, Daüssirka, Naciye’nin Kabul Günleri, Ölüye Aşık, Çengel.

Eserde yer verilen hikayelerin büyük bir kısmı; ikili ilişkiler, aldatmalar, aldanışlar, saplantılar ve bireyin ait olduğu sınıfsal konumun ilişkilere yansıması gibi konulara değinirken ‘Çengel’, dönemi daha geniş bir çerçeveden ele almış; topluma sosyal ve tarihsel açıdan yaklaşmıştır. Çocukluğu ve kent tecrübelerini de içinde bulundurması bakımından ‘Çengel’, diğer hikayelerden ayrılır.

Paylaşın

Gülistan İsmet Kimdir? Hayatı, Eserleri

21 Mart 1874 yılında Saraybosna’da dünyaya gelen Gülistan İsmet, 1948 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Annesi Hüsnügül Hanım, Sultan Abdülaziz’in sarayında yetişen Çerkez asıllı bir cariye, babası Binbaşı Mehmet Tevfik Bey, Bağdatlı bir şeyhin oğludur.

Sekiz yaşındayken Üsküdar Amerikan İnas Mektebi’ne girmiş, 10 sene aralıksız ve yatılı olarak eğitim almış ve 1891’de mezun olmuştur. Gülistan İsmet, Amerikan Kız Koleji’nin orta kısmından mezun olan ilk Müslüman Türk kızıdır. Mektepten sonra eğitimine özel olarak devam etmiş, kısa bir süre öğretmenlik yapmıştır. Müzik eğitimine İngiltere’de devam etmiş, bir süre Fransa’da bulunmuştur. İyi derecede İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir.

1897’de Meclis-i Mebusan başkâtibi Mustafa Asım Bey ile evlenmiş, üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Selanik’teyken eşi ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmış, cemiyetin Avrupa ve Amerika basınına gönderdiği bildirileri İngilizceye tercüme etmiştir. İnkılaptan sonra Selanik’te “Şefkat” isminde bir hayır cemiyetinin temellerini atmış, ancak ilerleme kaydedemeden İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır.

Gülistan İsmet, Hanımlara Mahsus Gazete’nin başyazarlarından biridir. Bu gazetede 1896-1902 yılları arasında 84 yazısı yayınlanmıştır. Bunlardan 54 tanesi tercümedir. İngilizceden çevirdiği “Şıklık Faciası” adlı romanı 151-163 numaralı sayılarda; Fransızcadan tercüme ettiği “Birinci Mükâfat” isimli romanı ise 339-377. sayılar arasında yayınlanmıştır.

Gülistan İsmet’in eserleri: Şıklık Faciası (Roman), Birinci Mükâfat (Çeviri).

Paylaşın

Güler Ertan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Nisan 1940 yılında Balıkesir’in Susurluk ilçesinde dünyaya gelen Güler Ertan, ilkokul eğitimini bir öğretmenin beş farklı sınıfı bir arada okuttuğu Susurluk ilkokulunda okudu.

1952 yıllarında İstanbul’a gelerek orta ve lise eğitimini bitirip 1959 yılında Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu Grafik bölümünün yetenek sınavını kazanarak eğitimini tamamlamıştır. 1963 yılında mezun olup 1964’te de aynı kuruma fotoğraf asistanı olarak atanarak görev almıştır.

1968 yılında Avusturya hükûmetinin vermiş olduğu bir bursla Viyana’da renkli fotoğraf ve karanlık odada uygulanan fotoğrafik çalışmalarını sürdürmüştür. Viyana’da tezini hazırlamış ve Türkiye’ye dönerek öğretim üyeliği görevine başlamıştır.

Güler Ertan’ın eserleri: Çağdaş Fotografi Sanatı (1977), Fotoğraf Terimleri Sözlüğü (1994), Açıklamalı Fotoğraf Terimleri Sözlüğü (2004), 1960 Sonrası Türk Fotoğrafı (2005), Dünden Bugüne Fotoğraf (2007), Görsel Sanatlarda Anlam ve Algı (2016), Fotoğrafımızda 1960’tan Günümüze (2017).

Paylaşın

Güldal Okuducu Kimdir? Hayatı, Eserleri

1958 yılında Gümüşhane’nin merkez ilçesine bağlı Çamlıköy (Mavrengel) köyünde dünyaya gelen Güldal Okuducu’nun babasının adı Tahir Okuducu, annesinın adı ise Kebire Okuducu’dur.

Yüksekokul mezunu olan Güldal Okuducu, eğitimci ve yayıncı olarak çalıştı. Güldal Okuducu, ders kitapları ve öykü kitapları yazdı.

Güldal Okuducu, 2002 genel seçimlerinde CHP’den XXII. Dönem (03.11.2002 – 22.07.2007) İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı.

Güldal Okuducu’nun eserleri: Yarın Gene Uzak (2001), Dilsizdi Herkes (2008), Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Kadınının Kısa Tarihi (2014).

Paylaşın

Gönül Kıvılcım Kimdir? Hayatı, Eserleri

1963 yılında Kırıkkale’de dünyaya gelen Gönül Kıvılcım, ilk ve orta öğrenimini baba mesleği nedeniyle bulundukları Kırıkkale’de tamamladıktan sonra, lise yıllarında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı, Erenköy Kız Lisenden mezun oldu.

Boğaziçi Üniversitesinde ekonomi eğitimi gördü. Yüksek lisans çalışmalarını kitle iletişimi dalında Norveç Bergen Üniversitesinde sürdürdü. Gazetecilik hayatına Berlin’de, Aktüel dergisinin Almanya muhabiri olarak başladı. 1992-96 yıllarında Alman radyosu ve televizyonunda çalıştı.

Her ikisi de Köln’de bulunan Almanya’nın Sesi Radyosu ve Köln Radyosu için sosyal içerikli röportajlar yapan Kıvılcım, 1993-1996 yıllarında Alman televizyonu üçüncü kanalı WDR’de televizyon programcısı olarak görev aldı. Yurda döndükten sonra Kanal 6’da ve Radikal gazetesinde çalıştı. Daha sonra NTV Radyo’da, cumartesi günleri yayınlanan, Kahvaltı Sohbetleri programını hazırladı.

Yabancı televizyonlar için belgesel türünde çalışmalarına devam eden Kıvılcım ARTE kültür kanalına Karadeniz’de kirlilik sorununu ve Türkiye’de çocuk yaşta evlenmeleri anlatan belgeseller çekti. Gönül Kıvılcım’ın “Küle Gömülü Hayaller” adlı tiyatro oyunu Aralık 2011’de Devlet Tiyatroları repertuarına kabul edilmiştir. Gönül Kıvılcım İstanbul’da yaşamaktadır ve bir çocuk annesidir.

Gönül Kıvılcım, Suç Sarayı (2011) adlı romanında; memleketi sarsan bir hukuk davasının peşine düşmüş avukat Laçin’in serüvenini anlatır. Babamın En Güzel Fotoğrafı’nda (2012), köklerini arayan bir kadının belleğinden hüzünlü ve sarsıcı bir yolculuk işlenir. Jilet Sinan’da (2013); kimliksiz, evsiz ve sevgisiz yaşayan, daha doğrusu yaşamaya çalışan çocukların yırtıcı dünyası çevresinde gelişen olayları ele alır. Uğultular’da (2017); Kader’in, Dolunay’ın, Melek’in ve ormandaki diğerlerinin İstanbul’dan Antakya’ya uzanan, ormanda biten bir yolculuk hikâyesini anlatır.

Gönül Kıvılcım’ın hikâyelerinde, çocukluktan yetişkinliğe, bir kadının görme biçimi egemendir. Kasaba ve Yalanlar (2001); sıkıntılı ama çoğaltıcı iç yolculuğun hikâyeleridir. Parçalı Aşklar (2004); Gönül Kıvılcım’ın yeni hikâyelerinin bir araya geldiği bir kitaptır. Dokuz hikâyede kadın erkek ilişkilerini ve aşkı konu edinir. Parçalı Aşklar kitabından “Erişememek’ adlı hikâye ise 2010’da İngiltere’de yayımlanan “The Book of Istanbul” için çevrilen hikâyelerden biridir.

Gönül Kıvılcım’ın eserleri: Kasaba ve Yalanlar (2001), Jilet Sinan (2002), Parçalı Aşklar (2004), Yaşayan Tanıklarla Karaköy (2010), Suç Sarayı (2011), Babamın En Güzel Fotoğrafı (2012), Jilet Sinan (2013), Uğultular (2017).

Paylaşın

Gökdemir İhsan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1972 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Gökdemir İhsan, hevesle başladığı öğrenim hayatının daha ilk günlerinde okuldan atılma tehdidiyle karşı karşıya kaldı: Yüzer adet yatay, dikey, sağa ve sola yatık çizgi çizmeyi ve kuru fasulye getirmeyi reddettiği için uyumsuzluğuna hükmedildi.

Hatırlı kişilerin aracılığıyla okul müdürü ikna edilerek okula devam edebildi. Ama bu travmadan sonra bir daha defter tutmadığı için el yazısı okunaksız kaldı. Akademik hayatındaki bu kötü başlangıcın etkisinden hiçbir zaman kurtulamadı. Orta ikide zihnen ayrıldı.

Kısa bir süre breakdance ve electricboogie etkisinde kalsa da Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni’nin yarattığı şokla “özüne” dönmeyi başarıp tez elden memleketi kurtarma çalışmalarına girişti. İşçi sınıfına yakın olabilmek adına türlü çeşitli işlerde çalıştı. 1992 yılında ihtilalcilikten erken emekliliğini isteyip bilgi sosyolojisi çalışmalarına başladı.

İşin içinden çıkamayınca, çalışmalarını anlambilim, göstergebilim ve dilbilim alanına kaydırdı. Buralardan da bir sonuç elde edemeyince ontoloji ve epistemolojide karar kıldı. Kafası iyice karıştı ve hâla toparlamaya çalışıyor. İlk kitabı Katakofti 2009 yılında çıktı.

Gökdemir İhsan’ın eserleri: Katakofti (2009), Kurmaca Alıştırmaları (2010)

Paylaşın

Gani Müjde Kimdir? Hayatı, Eserleri

27 Kasım 1959 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Gani Müjde, Güngören İzzet Ünver Lisesi mezunu olan Müjde, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir yıl resim eğitimi gördükten sonra sinema okumaya karar vermiş ve Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü’nden mezun olmuştur.

Lise yıllarında ailesinin içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle kendini kurtarma ihtiyacı hisseden Müjde, Oğuz Aral’ın karikatür karşılığında para ödediğini duyunca karikatüre ilgi duymaya başlamıştır (Kahveci 2005). Bu ilgi Müjde’nin daha sonra Gırgır dergisinde çalışmaya başlamasını sağlamıştır.

Sekiz yıla yakın Gırgır ve Fırt adlı mizah gazetelerinde çalışmış, Laklak adlı mizah gazetesinde editörlük yapmıştır. 1986 yılında Gani Müjde, Can Barslan, Metin Üstündağ gibi çoğu Gırgır dergisinde yer alan kişilerle birlikte Limon dergisini çıkarmıştır. Bu dergide “Peynir Gemisi” başlığı altında sürekli yazılar yazmaya başlamıştır.

Nankör, Deli, Politika, Şenola, Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Aktüel, Sabah, Milliyet, Penguen, Naviga, Tomorrow dergi ve gazetelerinde çalışan Müjde, Aktüel ve Marine Aktüel dergilerinde köşe yazarlığı yapmıştır. Tükenmez Kalem adındaki mizah ve prodüksiyon şirketini kurduktan sonra NTV’de ekranlara gelen Gündem Dışı programında pek çok söyleşi gerçekleştirmiştir.

2000 yılında sanatçı/oyuncu Belma Canciğer ile evlenen Müjde’nin, Ece Su adında bir kızı ve Arda adında bir oğlu vardır. 2008 yılından itibaren salı akşamları 22.00’da NTV kanalında 3 sezon boyunca devam eden Denizde Hayat adlı denizcilik programında Gani Müjde, konuklarını kendi teknesinde ağırlayarak program yapmıştır.

2015 yılında TV8 kanalında Komedi Türkiye adlı yarışma programında jüri olarak görev alan yazar, Gülse Birsel ile birlikte programın skeçlerini yazmıştır. Gani Müjde, 13-19 Ekim 2018 tarihleri arasında Frankfurt/Almanya’da düzenlenen 18. Türk Film Festivali’nde jüri üyesi olarak görev yapmıştır.

İstanbul’da yaşamakta olan Gani Müjde, 19 Ocak 2019 tarihinde kendi adıyla açtığı Youtube kanalında gündemi ve aklına takılanları aracısız bir şekilde halka anlatmak için “ Bi De Benden Dinle” adlı yayın yapmaktadır.

“Gani Müjde ile Senaryo Atölyesi” adı altındaki eğitimleri ile fikir tasarımı, karakter tasarımı, öykü yazmak, snopsis ve tretman, diyalog terbiyesi, senaryoda takım çalışması ve yazma deneyimleri konularında yeni yetişenlere yol göstermeye devam etmektedir.

Kahpe Bizans ile 8. Magazin Gazetecileri Derneği Ödülleri 2000’de En iyi yönetmen ödülünü almıştır.

Gani Müjde’in eserleri: Peynir Gemisi, T.Ö.rkiye, Ayaküstü, Beraber ve Solo Kaygılar, Ahmak Islatan, Aramızda Kalsın, Seni sevdiğimi kimseye söyleme çünkü ben herkese söyledim, Üç yanlış bir doğruyu götürür, İsim – şehir – hayvan – bitki, Kahpe Bizans, Ya benimsin ya toprağın ya da arasını bulalım, Bendeki kulak Van Gogh’ta yok.

Gani Müjde’in yazdığı veya katkıda bulunduğu sahne gösterileri: Uğur Yücel – Müjde Ar Show, Uğur Yücel – Sezen Aksu Show, Müzikomedi (Nükhet Duru – Demet Akbağ – Rasim Öztekin), Mega Show, Ve Cem Özer ve…, Beyaz stand-up.

Gani Müjde’in yazdığı tiyatro oyunları: Burası T.Ö.rkiye (Ercan Yazgan – Cihat Tamer), 2011 Türkiye (Demet Akbağ – Rasim Öztekin – Cenk Koray).

Paylaşın

Funda Özşener Kimdir? Hayatı, Eserleri

16 Ağustos 1969 yılında İzmir’de dünyaya gelen Funda Özşener, İzmir Karşıyaka Lisesinde orta eğitimini tamamladıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdi.

Burada Sahne Sanatları Anabilim Dalının Dramatik Yazarlık Bölümünü tamamladı. Bitirme tezi olarak “Biyolojik-Psikolojik ve Sosyal Bir Olgu Olarak Yaşlılık ve Örnek Bir Oyun” çalışmasını sundu. 1998 ve 2001 yıllarında Van Devlet Tiyatrosunun çeşitli oyunlarında dramaturg ve rejisör yardımcılığı yaptı.

2001 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Yüksek Lisans eğitimine başladı. “Tiyatroda Göstergebilim” adlı tez çalışmasıyla 2004’te mezun oldu. Aynı zamanda bu üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı.

Kadrosu 2009 yılında Dokuz Eylül Üniversitesine aktarılan Funda Özşener, doktora teziyle ilgili olarak İngiltere’de Nottingham Trent University Graduate School Art& Desing’e burslu olarak gönderildi. Doktora eğitimini “Dramatik Metinde Motif Kullanımı” adlı çalışmasıyla 2010’da tamamladı. Bir akademisyen olarak çeşitli üniversitelerde dersler verdi, idari ve bilimsel faaliyetler üstlendi.

Verdiği dersler içinde “Mitoloji, Yazılı Anlatım Teknikleri, Oyun İncelemesi, Tiyatro Tarihi ve Kuramları, Estetik, Estetik ve Sanat Felsefesi, Senaryo, Araştırma Metodolojisi, Yaratıcı Yazarlık, Göstergebilim” gibi dersler yer almaktadır. Aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi ve Haliç Üniversitesinde Bölüm Başkanlığı ve Bölüm Başkan Yardımcılığı görevlerini de yapmıştır.

Funda Özşener’in eserleri: Konstantiniye’nin Güneşi (1997 Tiyatro), Sevgili hayat (2004 Tiyatro), Ah Tamara (2005 Tiyatro), Kayalıklar Meryemi (2008 Tiyatro), Onları Eve getir (2009 Tiyatro), Aşkın Dili (2011 Tiyatro), Sonsuzluk Deneyimi Olarak yazmak (2016 Deneme).

Paylaşın