Çiftçinin Kredi Borcu Bir Yılda Yüzde 75 Arttı

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2023 yılının şubat ayında tarım sektörünün bankalara olan borcu 363 milyar 395 milyon TL iken, 2024 yılının aynı ayında bu rakam yüzde 75 artarak 637 milyar 438 milyon TL’ye yükseldi. Tarım sektörünün takipteki kredi tutarı ise 2 milyar 262 milyon TL olarak gerçekleşti” dedi.

Ömer Fethi Gürer, “Çiftçiye 2024 yılında toplam 91.1 milyar destek verilmesi beklenirken sadece çiftçinin kullandığı mazottan 43.6 milyar vergi alınacak. Ayrıca çiftçiye verilecek mazot desteğinin yaklaşık 3 katı çiftçiden vergi olarak geri alınmış olacak” ifadelerini kullandı.

Birgün’de yer alan habere göre; Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten ülke konumundaki Türkiye, AKP iktidarında yanlış politika ve tercihler nedeniyle dışa bağımlı bir ülke konuma düştü. Kontrolsüz ithalat nedeniyle zarar eden yerli üreticilerin büyük bir bölümü üretimden çekildi.

Üretimde kalmayan çalışanlar ise yüksek girdi maliyetleri altında eziliyor. Borçlanarak üretim yapmaya çalışan çiftçilerin kredi borcu son bir yılda yüzde 75 artarak 637,4 milyar TL’ye kadar yükseldi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri Türkiye’nin bir çok alanda kendine yeterli üretimi yapamadığını ortaya koyuyor. Türkiye, tarımsal ürünlerde meyve ve sebzede kendine yeterli üretim yaparken yağlı tohum, bakliyat gibi ürün gruplarında kendine yeterli üretimi yapamıyor. Yağlı tohumlardan soya da Türkiye ihtiyacının ancak yüzde 5,2’si kadar üretiyor. Kalan yüzde 94,8’lik kısmı dışarıdan ithalatla karşılıyor.

Kolzade (kanola) kendine yeterlilik oranı yüzde 47,9 olurken daha önce yüzde 60’ın üzerinde olan ayçiçeğinde kendine yeterlilik oranı yüzde 51,3’e geriledi. Türkiye’nin kendine yeterli olamadığı ürünler arsında yüzde 60,2 yeterlilik derecesi ile yeşil mercimek, yüzde 74,3 ile pirinç, yüzde 85,8 ile mısır, yüzde 85,9 ile kırmızı mercimek var. Arpada kendine yeterlilik yüzde 90, kuru fasulyede yüzde 91,4 olarak gerçekleşti.

TÜİK verileri hayvancılık alanında da üretimin giderek gerilediğini gösteriyor. TÜİK verilerine göre, 2023 yılı büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2,6 azalarak 16 milyon 583 bin olurken, küçükbaş hayvan sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 6,9 azalarak 52 milyon 362 bin oldu.

Sektör temsilcilerine göre özellikle 2015 yılı sonrası artan kontrolsüz ithalat üretim dengelerini bozdu. İthalat yerli üretici zarar etmesine sebep verdi ve kırsaldaki üretim rekabet edemeyince yerli üretici üretimden çıktı. Küçük aile işletmeleri azaldı ve farklı iş kollarına yönelen yerli üretici, artan maliyetler nedeniyle üretime geri dönmek istemiyor. Üretimin azalması gıda enflasyonu konusunda Türkiye’yi dünyadan ayrıştırıyor.  Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilere göre dünya çapında gıda fiyatları mart ayında yıllık yüzde 7,7 geriledi. Aynı dönemde Türkiye’de yıllık gıda enflasyonu ise yüzde 70,5 olarak kaydedildi.

Yüksek maliyetlerden dert yanan besiciler, çözüm bulunmadığı taktirde hayvancılığın bitme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını belirtiyor. Besicilerin önemli girdi kalemlerinden yem fiyatlarındaki artış dikkat çekiyor. Sığır besi yemi 2024 yılında standart pelet yüzde 12,90 artışla 4 bin 465 TL, çuval fiyatı 223,27 TL; kuzu büyütme yemi pelet 5 kilogaram 444,50 TL, 1-2 aylık kuzu yemi 640 TL, koyun- keçi süt yemi 595 TL’ye kadar çıkmış durumda. Elazığ’da 30 yıldır küçükbaş hayvan besiciliği yapan Burhan Ayın, özellikle son iki yıldır kâr elde edilemediğine dikkat çekti.

Ayın, “Bu sene için yem fiyatları yüksek. Sadece o da değil, çoban aylıkları, ilaçlar ve ot fiyatları da yüksek. Fiyatlar geçen seneye göre yüzde 200-300 oranında artmış durumda. Maliyetlerden dolayı sayıyı çoğaltamıyor her defasında azaltıyoruz.  Bölgede hayvan kalmadı. Yem fiyatlarının yüksek olması ve göçten dolayı insanlar hayvanlarını sattı. Eskiden bu köyde 10 bin küçükbaş hayvan vardı şuan köydeki 12 kişinin kısıtlı sayıda hayvanı kaldı” ifadelerini kullandı.

CHP’li Gürer: Çiftçinin kredi borcu katlandı 

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarım sektörünün kredi borçlarının bir yılda yüzde 75 arttığını ve çiftçilerin borçlanarak üretim yapmaya çalıştığını vurguladı. Gürer ayrıca tarımsal desteklemelerin yetersiz olduğunu, yaptığı mazot hesabıyla ortaya koydu.

Gürer, “2023 yılının şubat ayında tarım sektörünün bankalara olan borcu 363 milyar 395 milyon TL iken, 2024 yılının aynı ayında bu rakam yüzde 75 artarak 637 milyar 438 milyon TL’ye yükseldi. Tarım sektörünün takipteki kredi tutarı ise 2 milyar 262 milyon TL olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu. Çiftçilerin üretimde kalmak için yüksek faizlere karşın borçlanmaya gittiğini belirten Gürer, beklediği geliri alamayan üreticilerin çıkmaza girerek üretimden uzaklaştığını vurguladı.

Gürer, iktidarın çiftçilere destek politikalarını mazot desteği üzerinden verdiği somut bir örnekle eleştirdi. Gürer, “Çiftçiye 2024 yılında toplam 91.1 milyar destek verilmesi beklenirken sadece çiftçinin kullandığı mazottan 43.6 milyar vergi alınacak. Ayrıca çiftçiye verilecek mazot desteğinin yaklaşık 3 katı çiftçiden vergi olarak geri alınmış olacak” diye konuştu.

Paylaşın

AK Parti Döneminde 2 Trilyon Liralık Özelleştirme Yapıldı

AK Parti’nin iktidarda olduğu 21 yılda toplam 2 trilyon liralık özelleştirme yapıldı. Özelleştirme İdaresi verilerine göre 2003 – 2024 tarihleri arasında iktidar, devlete ait 5 binden fazla taşınmazı özel mülkiyete devretti.

BirGün’ün derlediği verilere göre, AK Parti’nin Kasım 2002’de iktidara gelmesinden bugüne kamuya ait fabrikalar, tesisler, araziler, oteller, limanlar, enerji üretim ve dağıtım şirketleri bir bir satıldı.

Cumhuriyetin kazanımlarının çok büyük bir bölümü son 21 yılda toplam 2 trilyon lira bedelle kamunun malı olmaktan çıktı, yerli ve yabancı şirketlerin eline geçti. Hisse satışından 1 trilyon 248 milyar lira, tesis ve işletmelerin tümüyle devrinden 550 milyar lira gelir elde eden iktidar satacak kuruluş kalmayınca gayrimenkul ticaretine başladı.

Devlete ait otel ve sosyal tesisleri 20,8 milyar liraya elden çıkartıldı. Arsa, tarla, fabrika arazisi gibi mülklerin satışından 21 yılda yaklaşık 147 milyar lira elde edildi. Özelleştirme İdaresi verilerinden yaptığı hesaplamaya göre 2003- Mart 2024 tarihleri arasında iktidar, devlete ait 5 binden fazla taşınmazı özel mülkiyete devretti.

Ekonomik krizin derinleştiği 2021 yılından itibaren gayrimenkul satışı hız kazandı. 2020 yılında 22 milyon dolar olan arazi satışı, 2021’de 187 milyon dolara, 2022’de 441 milyon dolara çıktı. Seçim yılı olan 2023’te satışlar 179 milyon dolarda kaldı.

Bu arada Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, 47 ilde, 826 muhtelif arsayı, satışa çıkardı. Açık artırmalar 24-25-26 Nisan günleri saat 10:30’da yapılacak. Bakanlık, peşin ödemelerde yüzde 20 indirim yapacağını duyurdu.

Paylaşın

Dünya Bankası’nın 18 Milyar Dolarlık Kredisi Nasıl Kullanılacak?

Dünya Bankası (World Bank), 2024 – 2028 döneminde Türkiye’ye ek 18 milyar dolar finansman sağlayacak. İktisatçı Mahfi Eğilmez, 18 milyar dolarlık finansmana ilişkin merak edilen soruları yanıtladı.

Mahfi Eğilmez, Dünya Bankası’ndan alınacak ek desteğin Uluslararası Para Fonu (IMF) destekleri ile arasındaki farkları açıkladı. Eğilmez’in Türkiye’nin merak ettiği sorulara yanıtları şöyle:

“Dünya Bankası’ndan (DB) alınacağı açıklanan ek 18 milyar dolarlık ek destek için pek çok soru geliyor. Soruların çoğu insanların son dönemde projelere karşı duyduğu kuşkuları yansıtırken bazıları da IMF destekleriyle olan farkları üzerine yoğunlaşıyor. Kısaca açıklamaya çalışayım.

DB, yatırım projelerine kredi verir. IMF ise genel borç verir. Yani DB mesela bir liman yapılacaksa bunu finanse eder. Bunu yaparken de kendi ihale yöntemlerinin uygulanmasını ve belirli bir yerli malı oranı dışında dünyadan alışveriş yapılmasını şart koşar. IMF ise ödemeler dengesi finansmanı için borç verdiğinden koyduğu koşulların (mesela bütçe açığının belirli bir orana düşürülmesi gibi) yerine getirilip getirilmediğine bakar.

DB kredilerinin kullanma yeri ilgili projedir, IMF borcunu istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. Dolayısıyla DB’den para geliyor bunu istediğimiz yere harcayabiliriz gibi bir çıkarım doğru değildir.

DB, yapılan harcamaların projeyle ilgili olup olmadığını ve kendi şartnamelerine uygun olup olmadığını denetler ve kredi dilimini ondan sonra serbest bırakır. IMF ise sadece koyduğu koşulların (performans kriterleri) yerine getirilip getirilmediğine bakar ondan sonra borcun ilgili dilimini serbest bırakır.

Her iki kurumun da sağladığı desteğin maliyeti (faizi) piyasaya göre düşüktür. IMF borçlarında miktar arttıkça maliyet de artar. Buna karşılık, bir ülke zaten o artan miktarlarda borcu piyasadan ya alamaz ya da astronomik faizler ödemek zorunda kalır.

DB, kredilerinin geri ödenme süresi uzun (ortalama 10 – 15 yıl) IMF’ninki orta vadelidir (borcun son kullanılış tarihinden itibaren ortalama 3 – 5 yıl.)

DB, yalnızca kamu kesimi projelerine kredi verir, özel kesim projelerine kredi vermez. Özel kesim projelerine krediyi DB şemsiyesi altında görev yapan IFC (Uluslararası Finans Kurum) verir.”

Mehmet Şimşek açıklamıştı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, Dünya Bankası ile yürütülen işbirliği kapsamında gelecek 5 yıllık döneme ilişkin mali işbirliği programının oluşturulduğunu açıklamıştı.

Şimşek, Dünya Bankası’nın ek 18 milyar dolarlık paketinin 6 milyar dolarının Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (IBRD), 9 milyar dolarının Uluslararası Finans Kurumu’ndan (IFC), 3 milyar dolarının ise Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı’ndan (MIGA) sağlanacağını dile getirmişti.

Paylaşın

Et Fiyatları Yıllık Yüzde 100.4 Arttı

Türkiye’de de et fiyatları şubatta yıllık bazda yüzde 100.4 arttı. Türkiye’den sonra et fiyatlarındaki en büyük artış yüzde 10.2 ile İzlanda’da görüldü. Sırbistan yüzde 9’luk artışla üçüncü olurken, Sırbistan’ı Bulgaristan ve Karadağ izledi.

Avrupa Birliği’nin İstatistik Ofisi Eurostat’ın şubat ayına ilişkin raporuna göre AB’nin 27 ülkesinde et fiyatları, geçen yılın şubat ayına göre ortalama yüzde 3.3 yükseldi. Türkiye’de de et fiyatları şubatta yıllık bazda yüzde 100.4 arttı. Böylece et fiyatlarındaki artış AB ülkelerini yaklaşık 30’a katlamış oldu.

Sözcü’den Tolga Uğur’un aktardığı habere göre, Avrupa’da Türkiye’den sonra et fiyatlarındaki en büyük artış yüzde 10.2 ile İzlanda’da görüldü. Sırbistan yüzde 9’luk artışla üçüncü olurken, Sırbistan’ı Bulgaristan ve Karadağ izledi. İspanya’da ise et fiyatları yüzde 4.7, İtalya’da yüzde 3.1, Almanya’da yüzde 3, Fransa’da ise yüzde 2.3 arttı. Danimarka’da et fiyatları yıllık bazda yüzde 0.6, Finlandiya’da yüzde 2.2, Çekya’da ise yüzde 5.1 oranında düştü.

Bazı Avrupa ülkelerinde et fiyatları gerilerken Türkiye’de fiyatlar yükseliyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre martta aylık enflasyon yüzde 3.1 olurken et fiyatları hızla arttı. TÜİK verilerine göre martta kuzu eti yüzde 18.8, dana eti yüzde 14.7, tavuk eti yüzde 12.2 zamlandı. Bir başka ifadeyle Türkiye’de aylık et enflasyonu, Avrupa ülkelerinin yıllık enflasyonunu geçti.

Paylaşın

Dünya Bankası, Türkiye’ye 18 Milyar Dolar Ek Destek Sağlayacağını Duyurdu

Dünya Bankası, 2024 – 2028 döneminde Türkiye’ye ek 18 milyar dolar finansman sağlayacağını duyururken, bankanın Türkiye Direktörü Humberto Lopez, Türkiye’nin son 20 yılda çok büyük bir ilerleme kaydettiğini söyledi.

Humberto Lopez, Türkiye’nin halkın yaşam standartlarını önemli ölçüde iyileştirdiği, modern bir altyapı geliştirdiği ve ekonomisini küresel ekonomiye ve küresel değer zincirlerine entegre ettiğini belirtti.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası’nın ek 18 milyar dolarlık paketinin 6 milyar dolarının Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (IBRD), 9 milyar dolarının Uluslararası Finans Kurumu’ndan (IFC), 3 milyar dolarının ise Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı’ndan (MIGA) sağlanacağını dile getirmişti.

Dünya Bankası, Türkiye’ye 2024-28 döneminde 18 milyar dolarlık ek destek sağlayacağını açıkladı. Banka’dan yapılan yazılı basın açıklamasında, İcra Direktörleri Kurulu’nun Türkiye için hazırlanan ve üç kilit kalkınma stratejisi üzerinde odaklanacak yeni Ülke İşbirliği Çerçevesi’ni onayladığı belirtildi.

Bu stratejiler üretkenlik artışı, istihdam ve daha iyi kamu hizmeti ile doğal afetlere karşı dirençlilik olarak duyuruldu. 2024-28 mali yıllarını kapsayacak yeni Ülke İşbirliği Çerçevesi’yle, Türkiye’nin yüksek gelir statüsüne geçiş sürecini desteklemenin hedeflendiği kaydedilerek, şöyle denildi:

“Dolayısıyla bu çerçevenin kilit odak alanlarından birisi, şirketlerin daha yüksek katma değerli ve yüksek teknolojili faaliyetlere geçme yeteneklerini desteklemek amacıyla ülkenin özel sektörünün geliştirilmesidir.”

Çerçevenin Türkiye ile Dünya Bankası Grubu kuruluşları (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası, Uluslararası Finans Kurumu ve Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı) arasındaki güçlü ve giderek büyümekte olan işbirliğini yansıttığı vurgulandı.

Dünya Bankası grubunun, üçüncü en büyük ülke programı olan 17 milyar dolar tutarındaki mevcut ülke portföyüne ilave olarak, 5 yıllık dönemde 18 milyar dolarlık bir kaynak sağlamayı öngördüğü belirtildi.

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez yeni işbirliğiyle ilgili, Türkiye’nin son 20 yılda çok büyük bir ilerleme kaydederek, halkının yaşam standartlarını önemli ölçüde iyileştirdiği, modern bir altyapı geliştirdiği ve ekonomisini küresel ekonomiye ve küresel değer zincirlerine entegre ettiğini belirtti.

Lopez, “Yeni Ülke İşbirliği Çerçevesi bu ilerlemeyi temel alarak ve Dünya Bankası’nın bileşik gücünden bir kaldıraç olarak yararlanarak, devam ettiği çarpıcı kalkınma yolculuğunda Türkiye’yi destekleyecektir. Gelecekte sağlanacak temel destek alanları arasında hükümetin enerji dönüşüm planı ve stratejik altyapısı bulunmaktadır” dedi.

Dünya Bankası destek verilecek üç alandaki desteğe ilişkin detaylara da açıklamasında yer verdi.

Yüksek ve sürdürülebilir üretkenlik artışında, iklim değişikliğine karşı dirençliliği ve gıda güvencesini güçlendirmek için iklime uyumlu tarımın teşvik edileceği; karbon emisyonlarını azaltmak ve ticaretin rekabet gücünü korumak amacıyla sanayi sektörünün daha yeşil hale getirileceği; 6 Şubat 2023 depremlerinden etkilenen bölgelerde ekonomik toparlanmasının desteklenmesi üzerinde odaklanılacağı belirtildi.

Kapsayıcı hizmetler ve işlerde, gelir eşitsizliklerini ve diğer eşitsizlikleri ortadan kaldırmak amacıyla, kadınlar, gençler ve kırılgan gruplar için işlerin iyileştirilmesine; sağlık ve eğitim hizmetlerinin erişilebilirliğindeki ve kalitesinde eşitsizliklerin azaltılmasına ve belediye altyapısının ve hizmetlerinin dirençliliğinin desteklenmesi üzerinde odaklanılacağı kaydedildi.

Doğal afetlere karşı dirençliliğin güçlendirilmesinde, Dünya Bankası Grubu’nun, Türk ekonomisinin korunmasına yardımcı olmak için afet direncine ve hazırlığına, doğal kaynak yönetimine ve temiz enerjiye geçişe öncelik vereceği bildirildi.

Ülke İşbirliği Çerçevesi’nin ayrıca üretkenliğin arttırılmasında ve kamu hizmet sunumunun iyileştirilmesinde hayati bir önem taşıyan dijitalleşmeyi hızlandırma ihtiyacını da vurgulandı.

Dünya Bankası Grubu’nun, dijital iş ekosisteminin iyileştirilmesi, depreme ve iklime dirençli kentsel planlamanın desteklenmesi, hibrit eğitim fırsatlarının yaygınlaştırılması ve finansal tabana yaymanın geliştirilmesi dahil olmak üzere dijital teknoloji kullanımını hızlandırmak için birçok alanda çalışmalar yapacağı vurgulandı.

Mehmet Şimşek açıklamıştı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, Dünya Bankası ile yürütülen işbirliği kapsamında gelecek 5 yıllık döneme ilişkin mali işbirliği programının oluşturulduğunu açıklamıştı.

Şimşek, Dünya Bankası’nın ek 18 milyar dolarlık paketinin 6 milyar dolarının Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (IBRD), 9 milyar dolarının Uluslararası Finans Kurumu’ndan (IFC), 3 milyar dolarının ise Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı’ndan (MIGA) sağlanacağını dile getirmişti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Emeklilik Sistemi Tehdit Altında!

Çalışma ekonomisi uzmanı Özgür Müftüoğlu, iktidarın gündeminde yeni emeklilik sistemine ilişkin çalışmalar var. Orta Vadeli Program’a göre Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fon türleri yeniden tasarlanacak, “Otomatik Katılım Sistemi’nin işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulacak. TES’in yılın son çeyreğinde devreye girmesi bekleniyor.

Özgür Müftüoğlu TES’in mevcut emeklilik sistemini ve bir hak olan yaşlılık sigortasını işlevsiz hale getireceği görüşünde.

Söz konusu uygulamayla çalışanlara “emeklilik sisteminden umudunuzu kesin” dendiğini ifade eden Müftüoğlu, “Emekliliği tamamen piyasaya devretmeye çabalayan bir süreç var. Bu süreç daha da derinleşecek. Çünkü muhalefetin de buna karşı ürettiği bir alternatif yok. Bu da iktidarın elini güçlendiriyor. Dolayısıyla bir taraftan yoksulluğun derinleştiği bir taraftan da yaşlılık sigortası hakkının yavaş yavaş tasfiye edildiği bir süreci önümüzdeki dönem göreceğiz” diyor.

Emeklilerin durumu 31 Mart yerel seçim sonuçlarının en önemli belirleyicilerinden biri oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ocak ayında “Bu yılı emekli yılı ilan ediyoruz” diyerek açıkladığı emekli aylıklarına ilişkin zam oranı emeklinin “en az asgari ücret” talebinin oldukça altında kaldı.

Emeklilere seçim öncesi verilen müjde de bayram ikramiyesinin 2 bin liradan 3 bin liraya çıkarılmasıyla sınırlı kalırken buna banka promosyon ödemelerinin 8 ila 12 bin lira arasına yükseltilmesi de eklendi. Promosyon ödemeleri zaten rutin olarak gerçekleşirken emekli en az bir maaş kadar ikramiye talep ediyordu.

Erdoğan’ın seçim öncesi Aksaray’da düzenlediği mitingde emeklilerin taleplerine ilişkin “yüksek enflasyon ortamında ne verirsek verelim dipsiz kuyu misali kaybolup gidiyor” sözleri ise oldukça tepki çekti.

Emekliler hem seçim öncesi hem de seçim sonrası hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının oy tercihlerinde etkili olduğuna işaret ederken en az asgari ücret kadar emekli aylığı taleplerini yineledi. Seslerini yetkililere duyuramadıklarını, yerel seçim sonuçlarının iktidara bir uyarı niteliğinde olduğunu vurgulayan emekliler hayat şartlarının düzeltilmesini talep ediyor. Peki bundan sonra ne olacak?

“Açlık sınırının altında”

Türkiye’de 15,8 milyon emekli bulunuyor. Sene başında en düşük emekli maaşı 10 bin liraya tamamlandı. Ancak kök maaşlar değişmedi. Kök maaşı 10 bin liranın altında olanlar bir sonraki zammı 10 bin liranın üzerinden değil kök maaşları üzerinden alacak. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre emeklilerin yarıdan fazlasının kök maaşı 10 bin liranın altında bulunuyor.

Buna göre devlete yıllarca prim ve vergi ödeyip emekli olan milyonlarca vatandaş şu anda açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor. Türk-İş’in Açlık ve Yoksulluk araştırması Mart ayı itibarıyla açlık sınırının 16 bin 792 TL’ye yükseldiğini gösterirken asgari ücret 17 bin 2 TL ile açlık sınırının çok az üzerinde bulunuyor.

Emeklilerle Dayanışma Sendikası Başkanı Mahinur Şahbaz, Türkiye’de genellikle emeklilerin, ücretlilerin, üreticilerin ya da kısaca halkın sadece seçim dönemlerinde hatırlandığını ve bir vatandaş ya da bir seçmen olarak görüldüğünü vurgulayarak “Ancak bu seçimlerde bu bile terk edildi. Bugün bundan bile vazgeçildi” diyor.

Emeklilerin ekonomik güvenceden yoksun olduğunu ve artık yaşam hakkını tehdit eder bir durumla karşı karşıya olduğunu söyleyen Şahbaz, “Emeklilerin şimdiye kadar yatırdığı ve devletin güvencesinde olması gereken primler nerede” diye soruyor.

Emeklilerin sorunlarının çözümünü isteyen siyasi çevrelerin bile bundan bahsetmediğini, emeklilerin bu konuda çok kırgın ve öfkeli olduğunu dile getiren Şahbaz’a göre sorunun hak hukuk temelinde çözülmesi mümkün.

Yapılan yanlışların telafi edilmesi gerektiğini, çünkü bu meselenin sadece emeklilerin değil toplumun meselesi olduğunu belirten Şahbaz, AKP iktidarı süresince haklarının yok edildiği sosyal güvenlik reformlarının yeniden gözden geçirilebileceği görüşünde:

“Siz bu yaşamın organizasyonunu yapan bir mekanizmasınız devlet olarak. Bunu yapacaksınız. Çalışma yaşamını buna göre organize edeceksiniz, insanların çalıştıktan sonraki yaşlılık dönemini buna göre organize edeceksiniz.”

“Eğer reform adı altında bu adımlar atılmamış olsaydı bugün en düşük emekli aylığı 30 bin lira olacaktı” diyen Şahbaz, “Türkiye’de para yok deniyor. Hayır. Bu ülke yoksul değil. Çok üzgünüm, bunu söylerken acı duyuyorum. Her gün soyulan bir ülkeye yoksul demek soyanları inkar etmek demektir” ifadelerini kullanıyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker‘e konuşan Birleşik Emekliler Sendikası Başkanı Mahmut Şengül, emeklilerin seçim öncesinde iktidardan bir beklenti içinde olduğunu anlatıyor.

Bu beklentinin de bir “bayram harçlığı” değil emekli aylıklarında geçimlerini sağlayacak bir artış olduğunu söyleyen Şengül, “İktidar da bütçede kaynak yok diyerek, hatta daha ötesine de giderek dipsiz kuyu, ne versek fayda etmiyor diyerek emeklilerin beklentisine olumsuz bir dönüş yaptı” diyor.

Bayram ikramiyesindeki bin TL’lik artışın emeklilerin yarasına merhem olmadığını, iktidarın seçim öncesinde ayrıca devletin kasasından ödeniyormuş gibi banka promosyonlarını emeklilere müjde olarak sunduğunu ifade eden Şengül, “Emekliler seçimlere bu doğrultuda girdi ve 22 yıldan sonra ilk defa ‘Bize verdiğiniz boş vaatlere karnımız doydu’ dediler. Sandıkta da bunun cevabını çok net bir şekilde verdiler” diye konuşuyor.

Seçimde sandığa gitmeyen kitlenin ağırlıklı olarak emeklilerden oluştuğunu, bununla beraber sandığa gidip oy tercihini değiştirmek zorunda olan ciddi bir emekli kitlesinin olduğunu dile getiren Şengül, seçim öncesi seslerini duymayan iktidarın seçim sonrasında mevcut politikasına devam ettiği görüşünde.

“Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarıyla aynı noktada olduklarını görüyoruz”diyen Şengül, ekliyor:

“Kaynak olmadığını, emeklilere herhangi bir iyileşme yapılamayacağını, bütçenin bunu kaldıramayacağını söylüyorlar. Oysa ki bazı holdinglere, şirketlere getirilen aflar bile emekliye yansıtılmış olsaydı bugün emekli bir nebze daha olsun rahat nefes alacaktı.”

“Ya istifa edin ya da erken seçim olsun”

Şengül, bayram ikramiyelerinin de emeklinin hiçbir ihtiyacını karşılayamayacak düzeyde olduğunu ifade ediyor. “Geldiğimiz noktada artık emekliler şunu söylüyor, madem ki yönetemiyorsunuz, ya istifa edin ya da erken seçim olsun. Yönetememenin faturasını biz 16 milyon emekli ödemek istemiyoruz, diyorlar. Ağırlıklı kesimin düşüncesi bu” diyen Şengül, ekliyor:

“Bu saatten sonra bizlerin de Birleşik Emekliler Sendikası olarak özellikle yapacağımız çalışmalar bu doğrultuda olacaktır. Biz biliyoruz ki mağduriyetimizin altında yatan etken bugünkü siyasal iktidarın yönetememesinin getirdiği sonuçlardan kaynaklı. Emekliler mağdur. O nedenle artık yönetemiyorsanız bırakın, bunun faturasını biz emekliler ödemek istemiyoruz, diyoruz.”

Çalışma ekonomisi uzmanı Özgür Müftüoğlu, seçim sonuçlarının 10 ay öncesine göre değişmiş olmasının en önemli nedeninin ekonomi olduğu görüşünde.

Mehmet Şimşek’in ekonomi programının yükün toplumun geniş kesimlerinde yaygınlaşacağını daha da netleştirdiğini vurgulayan Müftüoğlu, Orta Vadeli Program’ın da Kalkınma Planı’nın da bunu net gösterdiğini, emeklilerin ise EYT düzenlemesiyle de birlikte yüksek bir sayıya ulaştığını ve seçim sonuçlarında oldukça belirleyici olduğunu belirtiyor.

“Seçim sonrasında emekliyi neyin beklediğini emekliler aslında farkındalar. Seçimde de bunu büyük ölçüde gösterdiler” diyen Müftüoğlu, ancak bunun yerel bir seçim olduğunu ve bu anlamda ekonomik programda bir değişiklik beklenmediğini anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrasında yaptığı açıklamada da Orta Vadeli Program’ı uygulayacakları mesajını verdiğini hatırlatan Müftüoğlu, “Sermaye çevrelerine, uluslararası kurumlara dayanan bir iktidar var. Dolayısıyla Erdoğan mesajını topluma değil gerekli kurumlara verdi” diyor.

Orta Vadeli Program’ın zaten kemer sıkma ve kamudan emekliye daha az kaynak ayırma anlamına geldiğini vurgulayan Müftüoğlu, dolayısıyla önümüzdeki süreçte emekliye bir müjde verileceğini düşünmüyor.

Haziranda emekli aylıklarında bir miktar artış olsa da yüksek enflasyon nedeniyle yoksulluk sınırının çok çok altında olan rakamlarda anlamlı bir artış olmayacağını ifade eden Müftüoğlu, “Bu tablo önümüzdeki süreçte de değişmeyecek. Emekli yoksulluğu derinleşecek” diyor.

Öte yandan iktidarın gündeminde yeni emeklilik sistemine ilişkin çalışmalar da var. Orta Vadeli Program’a göre Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fon türleri yeniden tasarlanacak, “Otomatik Katılım Sistemi’nin işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulacak. TES’in yılın son çeyreğinde devreye girmesi bekleniyor.

Özgür Müftüoğlu TES’in mevcut emeklilik sistemini ve bir hak olan yaşlılık sigortasını işlevsiz hale getireceği görüşünde.

Söz konusu uygulamayla çalışanlara “emeklilik sisteminden umudunuzu kesin” dendiğini ifade eden Müftüoğlu, “Emekliliği tamamen piyasaya devretmeye çabalayan bir süreç var. Bu süreç daha da derinleşecek. Çünkü muhalefetin de buna karşı ürettiği bir alternatif yok. Bu da iktidarın elini güçlendiriyor. Dolayısıyla bir taraftan yoksulluğun derinleştiği bir taraftan da yaşlılık sigortası hakkının yavaş yavaş tasfiye edildiği bir süreci önümüzdeki dönem göreceğiz” diyor.

Paylaşın

OECD Ülkelerinde Enflasyon Yüzde 5.7, Türkiye Yüzde 67.1

OECD ülkelerinin dörtte üçünde enflasyon düşerken, en büyük aylık düşüş Polonya ve İsveç’te, en büyük artış ise Türkiye’de ve Kolombiya’da kaydedildi. OECD ülkelerinde enflasyon yüzde 5,7, Türkiye yüzde 67,1 oldu.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa’nın çoğu büyük ülkesi, Meksika, Şili ve İsrail’in de aralarında olduğu 38 üyesi bulunuyor.

Merkezi Paris’te bulunan OECD, 38 üye ülkesinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile ölçülen yıllık enflasyonun Mayıs 2023’ten bu yana yüzde 6 civarında dalgalanarak, Şubat 2024’te yüzde 5,7 seviyesinde sabit kaldığını açıkladı. Türkiye’deyse enflasyon 67,1 oranında gerçekleşti.

VOA Türkçe’de yer alan habere göre; OECD ülkelerinin dörtte üçünde enflasyon düştü; en büyük aylık düşüş Polonya ve İsveç’te, en büyük artış ise Türkiye’de ve Kolombiya’da kaydedildi.

Türkiye, yerel para birimindeki düşüşün ithalat maliyetlerini arttırmasına bağlı olarak, gıda enflasyonunda hızlı bir artış yaşayan ülkelerin başında yer aldı. Para birimi liranın değerindeki düşüş, aynı zamanda enerji fiyatlarında da keskin bir artışa yol açınca, enflasyonda büyük artış yaşandı.

OECD ülkelerinin tamamında gıda enflasyonundaki artış Şubat 2024’te yüzde 1’in altında kaldı, enerji enflasyonundaki artış ise eksiye geçti. Türkiye’deyse Şubat ayında gıda enflasyonu yüzde 18, enerji enflasyonu ise yüzde 3,6 arttı.

Buna göre, Ocak 2024 gıda enflasyonu yüzde 69,7, Şubat 2024 gıda enflasyonu da yüzde 71,1 oranında gerçekleşti. Genel enflasyon rakamı ise Şubat 2024’te yüzde 67,1 oranında gerçekleşti.

OECD’ye göre genel enflasyon OECD’ye üye 7 ülkede yüzde 2’nin altında, Kosta Rika’da ise negatifte kaldı. Gıda enflasyonu art arda 15’inci ayda da düşmeye devam ederek, Ocak’taki yüzde 6,3’ün ardından, Şubat’ta yüzde 5,3’e ulaştı. Gıda enflasyonu Kasım 2021’den bu yana ilk kez genel enflasyonun altında kaldı.

Hane halkı üzerindeki enflasyonist baskıların azaldığını gösteren rakamlara göre, dünyanın en zengin ülkelerinde gıda fiyatları Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinden bu yana en yavaş oranda arttı.

Euro bölgesinde düşüş, G20’de artış

OECD bölgesindeki çekirdek enflasyon (gıda ve enerji hariç enflasyon) düşmeye devam etti ancak hizmet fiyatlarındaki katılığın bir yansıması olarak Şubat ayında yüzde 6,4 ile yüksek kaldı.

Farklı ülkeler arasındaki enflasyonu karşılaştırmak için kullanılan Euro Bölgesi’ndeki Uyumlaştırılmış Tüketici Fiyatları Endeksi (HICP), Ocak ayında yüzde 2,8’ken Şubat ayında yüzde 2,6’ya geriledi. Gıda enflasyonundaki düşüş OECD’dekinin yaklaşık iki katı kadar hızlı olurken, çekirdek enflasyondaki düşüş OECD ile benzer hızda gerçekleşti.

G7’de yıllık enflasyon da Şubat 2024’te yüzde 2,9 ile istikrarlı seyrederek Nisan 2021’den bu yana en düşük seviyesine ulaştı.

Buna karşılık, Şubat 2024’te enflasyonda en büyük düşüşler İngiltere ve Almanya’da kaydedildi. Şubat 2024’te çoğu G7 ülkesinde ana enflasyona en büyük katkıyı çekirdek enflasyon sağladı.

G20’de yıllık enflasyon, Ocak’taki yüzde 6,4 ile Mart 2023’ten bu yana en yüksek seviyesini gördükten sonra Şubat’ta yüzde 6,9’a yükselerek, Mart 2023’ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştığı belirtildi.

OECD’ye göre, bu yükseliş kısmen Çin’deki manşet enflasyonundaki artıştan kaynaklandı ve bu artış küresel bazda olumluya döndü. Ağustos 2023’ten bu yana ilk kez, genel enflasyon rakamları Suudi Arabistan ve Endonezya’da da arttı, Arjantin’de ise daha da yükseldi. Brezilya ve Güney Afrika’da ise genel olarak istikrarlıydı.

Analistler, merkez bankalarının düşen enflasyona tepki olarak bu yıl çok sayıda faiz indirimi yapacağını tahmin ediyor ancak son haftalarda herhangi bir indirimin boyutu konusunda daha temkinli olmaya başladı.

OECD’nin Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa’nın çoğu büyük ülkesi, Meksika, Şili ve İsrail’in de aralarında olduğu 38 üyesi bulunuyor.

Paylaşın

Türkiye, İsrail En Çok İhracat Yapan 12’nci Ülke

TİM verilerine göre; İsrail’e bu yıl yapılan ihracat 1 milyar 140 milyon 574 bin doları buldu. Üstelik bu yıl her ay ihracat daha da fazla arttı. Ocakta 317 milyon 700 bin dolar, şubatta 399 milyon 676 bin dolar olan ihracat martta 423 milyon 170 bin dolara yükseldi.

Bu rakamlar aynı zamanda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana en yüksek rakam oldu. Diğer yandan İsrail’in toplam ihracattaki payı ise yüzde 2,06 olarak gerçekleşti.

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 184. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı 33 bin 175’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 75 bin 886’ya ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

İsrail ile ticareti protesto eden gençler önceki gün gözaltına alınırken ihracat da hız kesmeden sürüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) yayımladığı veriler de bunu doğruladı. TİM’in verilerine göre İsrail en çok ihracat yapılan 12’nci ülke oldu.

Birgün’den Mustafa Kömüş’ün haberine göre TİM’in raporunda İsrail’e bu yıl yapılan ihracat 1 milyar 140 milyon 574 bin doları buldu. Üstelik bu yıl her ay ihracat daha da fazla arttı. Ocakta 317 milyon 700 bin dolar, şubatta 399 milyon 676 bin dolar olan ihracat martta 423 milyon 170 bin dolara yükseldi.

Bu rakamlar aynı zamanda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana en yüksek rakam oldu. Diğer yandan İsrail’in toplam ihracattaki payı ise yüzde 2,06 olarak gerçekleşti.

Rapora göre İsrail’e satışında öne çıkan sektörler ve mart ayı ihracat rakamları şöyle oldu:

Çelik: 31 milyon 289 bin dolar,
Çimento Cam Seramik ve Toprak Ürünleri: 25 milyon 117 bin dolar,
Demir ve demir dışı metaller: 29 milyon 50 bin dolar,
Elektrik ve elektronik: 40 milyon 302 bin dolar,

Hazır giyim ve konfeksiyon: 40 milyon 302 bin dolar,
Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri: 24 milyon 242 bin dolar,
Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri: 34 milyon 18 bin dolar,
Otomotiv endüstrisi: 53 milyon 816 bin dolar,
Zeytin ve zeytinyağı: 7 milyon 639 bin dolar.

TİM verilerine göre, mart ayında toplan ihracat ise yüzde 4,1 düşerek 22 milyar 580 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, ihracatın gerilemesinde Mart 2024’te 5 defa cumartesi-pazar tatil günleri oluşması etkili oldu.

Paylaşın

Şubat Ayında Yatırımcısına En Çok Altın Kazandırdı

Şubat ayında, son üç ayda, son altı ayda ve son bir yılda yatırımcısına en çok kazandıran yatırım aracı külçe altın oldu. Şubat ayında külçe altından sonra yatırımcısına en çok kazandıran yatırım aracı euro ve dolar oldu.

Haber Merkezi/ Son üç ayda, son altı ayda ve  son bir yılda külçe altından sonra yatırımcısına en çok kazandıran yatırım aracı Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Şubat 2024 verilerini açıkladı. Buna göre; Aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 11,43, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 11,57 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından Euro yüzde 1,42 ve Amerikan Doları yüzde 0,72 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 0,48, BIST 100 endeksi yüzde 4,46 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 5,04 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde; Euro yüzde 1,55 ve Amerikan Doları yüzde 0,84 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 0,36, BIST 100 endeksi yüzde 4,34 ve DİBS yüzde 4,92 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,21, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,92 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 11,32, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 13,99 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 19,47, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 11,69 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,00, TÜFE ile indirgendiğinde ise %21,47 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 32,98, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 19,54 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 15,14, Euro yüzde 12,91 ve Amerikan Doları yüzde 11,24 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 24,46 ve DİBS yüzde 49,38 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde BIST 100 endeksi yüzde 3,50 ve Euro yüzde 1,50 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken, Amerikan Doları yüzde 0,01, mevduat faizi (brüt) yüzde 32,09 ve DİBS yüzde 54,50 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Sanayi Üretimi Yüzde 11,5 Arttı

Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına aya göre 11,5 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 12,8, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 11,9 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 7,7 arttı.

Haber Merkezi / Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3,2 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 3,8 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 0,3 arttı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Sanayi Üretim Endeksi, Şubat 2024 verilerini açıkladı. Buna göre; Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına aya göre 11,5 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 12,8, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 11,9 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 7,7 arttı.

Sanayi üretimi şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3,2 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 3,8 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 0,3 arttı.

Sanayi üretim endeksi nedir?: Sanayi Üretim Endeksi, sanayi sektöründe yer alan kuruluşların üretimlerindeki değişimi gösteren bir endekstir. TÜİK tarafından 2005 yılı üretimi 100 olarak alınmak suretiyle, her ay 4850 işyerinden Aylık Sanayi Üretim Anketiyle derlenen verilere dayanılarak hesaplanmaktadır.

Sanayi üretimi ne demek?: Sanayi, endüstri veya işleyim devamlı veya belli zamanlarda, makine ve benzeri araçlar kullanarak bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirerek toplu üretimde bulunan faaliyet dalı ve ekonominin ana sektörlerinden birisidir.

Sanayi grupları nelerdir?: Günümüzde sanayi faaliyetleri birincil, ikincil ve üçüncül sanayi olarak sınıflandırılmıştır. Bu kategorileri biraz daha açacak olursak tabii, sınai ve hizmet sanayisi şeklinde sınıflandırmaya tabi tutulduğu belirtilebilir.

Paylaşın