BM’den Filistin’i Tanıma Çağrısı

Filistin – İsrail savaşının 107. günü geride kalırken Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “İsrail ve Filistinliler için iki devletli çözümü ve Filistin halkının bir devlet kurma hakkını reddetmek kabul edilemez” dedi.

Haber Merkezi / Guterres, Uganda’da Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde dün yaptığı konuşmada, Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkının tanınması gerektiğine vurgu yaptı. BM Genel Sekreteri, bu hakkı reddeden bir tutumun “Dünya barışı ve istikrarı için büyük bir tehdit olan bir çatışmayı belirsiz bir süre için uzatacağı” uyarısında bulundu.

Ortadoğu’da bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu üzerinde iki devletli çözüme destek vermesi yönünde uluslararası baskı artıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, yaklaşık bir ay aradan sonra İsraiI Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı telefon konuşmasında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik olası çözümler hakkındaki görüşlerini yinelerken, ‘ordusu olmayan’ bir Filistin devleti fikrini de olası seçenekler arasında gösterdi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, görüşmede İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılar, rehinelerin durumu ve bölgeye insani yardım gönderilmesi ele alındı.

Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby basına yaptığı açıklamada, Biden’ın bu çağrıyı (iki devletli çözüm) “uzun süredir” yapmayı planladığını söyledi. Kirby, bu çağrının Netanyahu’nun perşembe günü İsrail’in güvenliğini garanti etmeyen Filistin devletine karşı oldukları yolundaki açıklamasına yanıt olmadığını söyledi.

Biden, basına yaptığı açıklamada iki devletli çözüme Netanyahu’nun iktidarda olmasının engel olmadığını söyledi. Netanyahu’nun bir açıklamasında, “iki devletli çözüme karşıyım” demesinin ardından bir muhabirin “Netenyahu iktidardayken iki devletli çözüm imkansız mı?” sorusuna Biden “hayır değil” yanıtını verdi.

Basının, “Netanyahu’nun tek devletle ilgili söyledikleri dikkate alındığında, İsrail’e verilen yardımlara ilişkin koşulları yeniden değerlendirecek misiniz? sorusuna Biden, şu yanıtı verdi: Bir şeyleri çözebileceğimizi düşünüyorum. İki devletli çözümlerin çeşitli türleri var. BM’ye üye olup hala kendi orduları olmayan birçok ülke var. Bazı eyaletlerde sınırlamalar var ve bence bunun işe yarayabileceği yollar var.

Kirby, “Başbakan Netanyahu bu konudaki endişelerini açıkça dile getirdi. Başkan Biden, iki devletli çözümün hala doğru yol olduğuna dair güçlü inancını açıkça ortaya koydu. Ve bu inancı sürdürmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir