Bakan Bozdağ: İsveç Ve Finlandiya’dan Hiçbir Kişi İade Edilmedi

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İsveç ve Finlandiya’dan iadesi istenen kişilerle ilgili yaptığı açıklamada, iki ülkenin şimdiye kadar Türkiye’nin bu konudaki beklentilerini karşılamadığını, bu beklentiler karşılanmadığı sürece NATO üyelik süreçlerinin “bir adım ileri gitmeyeceğini” söyledi.

İstanbul’da Cumartesi günü gazetecilerin sorularını yanıtladığı sırada, bir gazetecinin Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasında 26 Ağustos’ta gerçekleşecek toplantı hakkında değerlendirmelerini sorması üzerine Bozdağ, şöyle konuştu:

“Şu ana kadar İsveç ve Finlandiya’dan terör suçları isnadı hakkında bulunan kişilerden Türkiye’nin iadesini talep ettiği hiçbir kişi Türkiye’ye iade edilmemiştir. Türkiye’nin haklarında terör suçlarından yargılama bulunup da iadesi istenen hiçbir kişi hakkında olumlu bir resmi dönüş Türkiye’ye olmamıştır.”

İsveç Başbakanı Magdalena Andersso’nun bir Türk vatandaşının iadesine karar verdiklerini ifade ettiğini ancak bu kişinin hakkında dolandırıcılık isnadı bulunduğunu anlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

“Bizim beklentimiz dolandırıcılık isnadı olanlarla ilgili değil. İsveç hükümeti ve Finlandiya hükümetinin bunu çok doğru anlaması lazım. Türkiye’nin isteği, talebi terör suçlarıyla suçlanan ve Türkiye’nin iadesini talep ettiği kişilerle ilgilidir. Bunun dışındaki adli suçlarla ilgili, hakkında isnad bulunan kişilerin iadesiyle ilgili olarak Türkiye-İsveç, Türkiye-Finlandiya arasında herhangi bir sorun yok zaten.

Böyle bir sorun olmadığına göre bizim de bu konularda sorun varmış gibi göstermemiz de söz konusu değil. İsveç tarafının, bu konuda sorun varmış gibi Türkiye’nin talebi bunlarla ilgiliymiş gibi bir yaklaşım içerisine girmeleri de ahlaki değil ve doğru değil.

Bizim beklentimiz terör suçlarıyla ilgili iadelerle ilgilidir. Onun dışındaki suçlarla, suçlanan kişilerin iadesiyle ilgili bir beklentimiz kendilerinden yoktur. Türkiye’nin bu konudaki beklentileri karşılanmadığı sürece İsveç ve Finlandiya üçlü mutabakatta Türkiye’ye verdikleri sözü yerine getirmemiş sayılacaklardır. NATO üyelik süreci bu nedenle bir adım ileri gitmeyecektir.”

Haziran ayında Madrid’de gerçekleştirilen NATO liderler zirvesi öncesinde yapılan görüşmelerde İsveç ve Finlandiya’nın taahhütleri sonrası Türkiye, bu iki ülkenin NATO’ya üyelik başvurusunu destekleme kararı almıştı.

İmzalanan muhtırada, İsveç ve Finlandiya’nın, terör örgütü olarak tanınan PKK ile mücadele ve YPG/PYD’ye destek vermeme taahhüdünde bulundukları kaydedilmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın verdiği sözleri tutmaması halinde, bu iki ülkenin NATO üyeliklerini TBMM’de onaylamayabileceğini uyarısını yapmıştı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Hamas’tan Türkiye’ye ‘İsrail’ Tepkisi: Reddediyoruz

Türkiye ve İsrail’in ilişkilerini en üst düzeye çıkarması ve karşılıklı büyükelçi atama kararı almasını Sputnik’e değerlendiren Hamas’ın Siyaset ve Dış İlişkiler Daire Başkanı Dr. Basem Naim, bu adımın İsrail’in işgallerine yeşil ışık anlamına geldiğini ifade etti.

Naim, “İsrail’deki rejimle ilişki kurma ve normalleşmeye yönelik herhangi bir ülkeden atılacak her adımı reddediyoruz. Ve bunu davamız için çok zararlı bir adım olarak görüyoruz” dedi.

Rus haber ajansı Sputnik’ten Turan Salcı’ya konuşan Naim, “İsrail işgali altındaki Filistin halkı olarak, İsrail devleti ile normalleşmeye yönelik herhangi bir adımın bu işgalin meşrulaştırılmasına, Kudüs dâhil yasadışı yerleşimlerin genişletmesine ve halkımıza karşı savaş suçları işlemeye devam etmesine yeşil ışık olduğunu düşünüyoruz” diyerek şöyle devam etti:

“Bu nedenle İsrail’deki rejimle ilişki kurma ve normalleşmeye yönelik herhangi bir ülkeden atılacak her adımı reddediyoruz. Ve bunu davamız için çok zararlı bir adım olarak görüyoruz. Bu nedenle tüm Arap, İslam ve dünya genelindeki dost ülkelerimizi, Filistin’e bağımsız egemen devlet haklarını verene kadar, köylerimize ve şehirlerimize geri dönene kadar yani rejim uluslararası hukuktaki yükümlülüklerini yerine getirene kadar İsrail’i boykot etmeye ve yaptırım uygulamaya çağırıyoruz.”

‘İşgali ve kuşatmayı sürdürmesine destek’

“Türk devletinin, bağımsız egemen bir Filistin devletinin haklarına sürekli desteği olduğunu biliyoruz” diye devam eden Naim, “Ancak Filistin’e ulusal haklarını vermeden işgal rejimiyle ilişkinin normalleşmesine yönelik herhangi bir adım İsrail rejimine işgallerini ve kuşatmalarını sürdürme planlarına destek ve planlarını bizim topraklarımızda uygulamaya devam etmelerine yeşil ışık olarak görülecektir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Türkiye Ekonomisi ‘Stagflasyona’ Gidiyor

Ekonomist Mahfi Eğilmez, “Türkiye de bu noktada. Büyüme yüzde 7’lerde görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. Büyük ölçüde böyle giderse ki, bu faiz indirimine böyle bakmak lazım, dördüncü çeyrekte veya önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye stagflasyona (Enflasyon artışıyla ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanması) doğru gidecek” dedi.

Ekonomi Yazarı Güngör Uras’ın ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan anma töreninde ekonominin de durumu masaya yatırıldı. Sözcü’den Sayime Başçı’nın haberine göre düzenlenen panelde konuşan ekonomist Mahfi Eğilmez, tüm dünyanın resesyon ve enflasyon arasında ciddi bir dalgalanma yaşadığını belirterek şöyle dedi:

“Türkiye de bu noktada. Büyüme yüzde 7’lerde görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. Büyük ölçüde böyle giderse ki, bu faiz indirimine böyle bakmak lazım, dördüncü çeyrekte veya önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye stagflasyona (Enflasyon artışıyla ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanması) doğru gidecek. Eğer yeniden kredi canlanması olup da yeni bir atılım olmazsa oraya doğru gidiyoruz” dedi.

Merkez Bankası’nın faiz indirimine başladığı dönemde enflasyonun yüzde 19’lar seviyesinde olduğuna dikkat çeken Eğilmez, “TCMB hiç dokunmasaydı büyük bir ihtimalle enflasyon yüzde 25’lerde kur da 12 TL gibi bir yerlerde dengelenmiş olacaktı” diye konuştu. Eğilmez, bu dönemden çıkışın anahtarının beklentilerdeki iyileşme olduğunu belirterek, “Şu anda değerleme hesabına baktığınızda TCMB 250 milyar TL zarar ediyor. KKM ile adına faiz demek için her yönüyle yanlış bir politikanın içine girdik” dedi.

İktisatçı Ege Cansen, Türkiye’nin dış borçkolik olduğuna ve çift para birimli bir ekonomi olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz bu cari açık belasını ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmaya mecburuz. Bunu kaldırmadığımız sürece bize bu dünyada rahat yok. Ne pahasına olursa olursun; kan kusarak, irin kusarak, Türkiye cari açıktan kurtulmadığı sürece bu konuşmalar devam eder. Benim bir önerim var. Türkiye’de enflasyonu dolarla ölçelim. Çünkü TL ölçü birimi olmaktan çıkmış. Lastik metre gibi. Lastik metre ile ölçüm yapılmaz.”

Paylaşın

Ekonomide Yeni Önlemler Yolda: Üç Farklı Adım Bekleniyor

Piyasalar, Tükiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nin politika faizi ile kredi faizi makasının açıldığı ve bu konuda bir adım atılabileceği mesajının ardından, bazı kurumsal kredi faizleri başta olmak üzere kredilerin politika faizine doğru düşürmeyi amaçlayan adımların kısa sürede hayata geçmesini bekliyor.

TCMB iktisadi faaliyette yaşanan ivme kaybının telafisi, istihdam ve sanayi üretimini destekleme amacı ile dün politika faizini beklenmedik şekilde 100 baz puan indirerek %13’e düşürmüştü. Banka ayrıca kredi aktarım mekanizmasına yönelik yeni adım atabileceği sinyalini de dün PPK metninde vermişti.

Ne gibi adımlar atılabilir?

Reuters’a bilgi veren toplam üç bankacı da kredi faizlerinin aşağı çekilmesini amaçlayacak adımlar atılacağı konusunda hemfikir. Bu yapılırken selektif kredilere yönelik pozitif ayrışmanın korunması ya da güçlendirilmesi de beklentiler arasında. Reuters’ın görüşlerine başvurduğu bankacılar, TCMB’nin PPK metninde krediler konusunda mesajını net şekilde verdiğini düşünüyor.

Yeni uygulamalara için, kredi faizlerinin belirli bir oranın üzerinde kullandırılması halinde daha çok karşılık ayrılması gibi TCMB’nin hâlihazırda kullandığına benzer uygulamalar geleceğine yönelik beklentiler ön plana çıkıyor. TCMB hâlihazırda kredilere ZK, yabancı para mevduat karşılığında ise tahvil tutma zorunluluğu uyguluyor.

Bankacılar bu kez en çok kredilere yönelik tahvil karşılığı adımını ön plana çıkmasını bekliyorlar. Çünkü adım hem TCMB’nin geçmiş adımları ile uyumlu hem de kredi verilmeyen kaynakların yeniden Hazine’ye ulaşmasını sağlayabiliyor.

TCMB’nin daha önce açıkladığı teminatlandırmada TL’nin daha çok kullanımı, teminatta uzun vadeli sabit kuponlu tahvil kullanımı ve repo vadelerinin uzatılması gibi makroihtiyati tedbirleri ve çalışmaları da bulunuyor.

Üç farklı adım bekleniyor

Bir bankacı üç farklı adım beklediğini, bunlardan birinin kredi faizlerinde sınırlama amacı taşıyabileceğini belirterek, “Örneğin ticari kredi faizlerinde %22 gibi bir oranda limit getirilebilir. Örneğin bu sınırlama ile eğer %22 üzerinde kredi veriyorsa bankaya kredinin belirli bir oranı kadar uzun vadeli tahvil tutma zorunluluğu getirilmesi TCMB’nin söylediği amaca en uygun düzenleme olabilir” dedi.

TCMB, kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edildiğini belirtiyor.

TCMB’nin dünkü PPK metninin bir diğer bölümünde de benzer şekilde “Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir” ifadesi yer aldı. Piyasada faizlerin yeni düşürülen %13’e doğru yakınsatacak bir adım beklentisi de dün TCMB faiz kararı ile birlikte oluştu.

Hükümet enflasyondaki düşüşü cari fazla odaklı politika ile daha sonra sağlayacağını belirtiyor. Bu kapsamda net ihracat odaklı, döviz satışı öngören krediler politika faizine yakın fiyatlanırken; benzer kurumsal krediler %40’a yakın, bireysel krediler ise %50 civarında maliyette.

Bu kredi maliyeti genellemelerine bazı istisnalar olsa da mevcut politikada net ihracat odaklı krediler açık ara çok daha düşük maliyetle sağlanıyor. Süreçte iş dünyası ve Merkez Bankası temsilcileri birbirlerini oldukça sert eleştirmişti.

Paylaşın

Ukrayna Ziyareti Avrupa Basınında: Erdoğan İkili Oynuyor

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Lviv kentinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yaptığı görüşmenin yankıları sürüyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş sırasında ilk defa dün Ukrayna’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Erdoğan, üçlü görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, Rusya’nın kontrolü altında olan Zaporijya Nükleer Santralindeki duruma dikkat çekmişti.

Dünkü görüşmeleri yakından takip eden Avrupa basını ise Zaporijya’da olası bir nükleer felaket konusunda uyarıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çatışmanın çözüme kavuşturulması için daha fazla sarf edileceği” açıklamasına şüpheyle yaklaşıyor.

İngiltere’den İtalya’ya Avrupa basınında konuyla ilgili çıkan haberleri euro|topics’in derleme ve çevirisiyle aktarıyoruz…

“Erdoğan’ı barış elçisi gibi göstermek abartılı”

Avusturya’nın Salzburger Nachrichten gazetesi, Türkiye’nin arabuluculuk rolüne atıfla, “bu tertibin savaşı sonlandıramayacağını” belirtti:

“Ankara, tahıl anlaşmasıyla sembolik olanın ötesine geçerek arabuluculuk rolünü yerine getirebileceğini gösterdi.

Ancak Erdoğan’ı sırf bu yüzden bir barış elçisi olarak göstermek abartılı olur. Ukrayna’da ‘savaşa son vermek’ üzere görüşmelerin yapılmasını önermesi gerçekçi değil. Zira askeri gerçeklik, arabulucudan daha önemlidir. Ve bu gerçeklik şu anda Moskova’nın ülkede herhangi bir zafer pazarlayabilmesini imkânsız kılıyor.”

“İletişim kanalları daha da önem kazanacak”

Almanya’nın Süddeutsche Zeitung gazetesi, dünkü buluşmanın “barış yol açmasının pek olası gözükmediğini” kaydederek buluşmanın yine de “anlamlı” olduğunu yazdı, iletişim kanallarının önemini vurguladı:

“Savaş sürerken gerekli iletişim kanallarını açık tutmak açısından da önemli bu. Üstelik tahıl anlaşması, dehşetin ortasında dahi uzlaşıya varılabileceğini gösterdi. Zaporijya’da nükleer felaket riskini azaltmak için de acilen böyle bir uzlaşı yolu bulunması gerekiyor.

İletişim kanalları, barışa yönelik koşullar iyileştikçe daha da önem kazanacak. Ancak bu, Ukrayna’ya silah sevkıyatını azaltarak yapılmaz. Aksine, Putin Ukrayna’yı ne kadar zayıf görürse, savaş makinesini durdurmak için o kadar az nedeni olur.”

“Putin ve Erdoğan, kazan-kazan durumunda”

Belçika’nın De Tijd gazetesi, Ukrayna ziyaretinin Erdoğan’ın “ikili oynadığının bir göstergesi” olduğu görüşünü dile getirdi:

“Ekonomik sorunları önlemek için dışarıdan gelecek yardımlar memnuniyetle karşılanıyor ve Rusya da bunu sunmaya hazır. Bunun karşılığında da Türkiye sınırlarını insanlara ve ürünlere sonuna kadar açık tutuyor. Oligarklar ve yatları Türk limanlarına demirliyor.

Erdoğan, gelecek yıl seçimlerle gireceği için ikili oynuyor. Diplomat imajını güçlendirebilecek her şeyden istifade edecektir. Ancak Rusya’yla kurulan ekonomik bağlar da büyük öneme sahip. … Putin ve Erdoğan’ın bir kazan-kazan durumunda olduğu görülüyor.”

Savaş döngüsünü kırmak mümkün mü?

İtalya’nın Corriere della Sera gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuk rolüne atıfta bulundu:

“Savaş döngüsünü kırmanın ve Moskova ile Kiev arasında ateşkese varılması konusunda somut müzakerelere başlamanın halihazırda gerçekten ne ölçüde mümkün olduğu belirsizliğini koruyor. Ama bugün bunu yapabilecek bir arabulucu varsa, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Üçlü buluşmanın arka planında yatan buydu.

Buğday konusu konuşuldu, Zaporijya bölgesindeki nükleer santralin çevresinde gerçekleşen çatışmaların sebep olabileceği dramatik durum tartışıldı; ancak görüşmenin odak noktasında, çatışmayı nispeten kısa bir süre içinde sona erdirme umudu vardı.”

“Batı tedirgin, Türkiye kazançlı”

İngiltere’nin The Independent gazetesi, Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Erdoğan’ın “şimdiye kadar dengeyi tutturmakta başarılı olduğunu” yazdı:

“Türkiye bir yandan tahıl sevkiyatları başarısıyla diplomaside puan toplarken, diğer yandan da Batı’nın Moskova’ya yönelik uyguladığı yaptırımları görmezden gelerek durumdan istifade ediyor.

Rusya sermayesi ve Rusya vatandaşları ülkede ağırlanmaya devam ediyor, dolayısıyla da Kremlin dostane yaklaşımını sürdürüyor. Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı son sekiz yılın zirvesine çıktı ve Ankara’nın Ulaştırma Bakanı apaçık Rusya’ya yapılan araba satışlarındaki artış ile övünüyor.

Türkiye’nin Rusya’yla işbirliği çabaları Batı’yı tedirgin etmeye devam ederken, Kiev Erdoğan’ın bir muhatap kişi olarak üstlendiği rolü takdirle karşılıyor olabilir.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

İsveç, PKK Şüphelisi Bir Kişiyi Sınır Dışı Etmeye Hazırlanıyor

İsveç’te PKK şüphelisi bir kişinin sınır dışı edileceği duyuruldu. Öte yandan 11 Ağustos’ta İsveç’in Türkiye’nin dolandırıcılık suçundan kırmızı bültenle aradığı Okan Kale’yi iade etme kararı aldığı bildirilmişti.

ETC gazetesi, 26 yaşındaki Zinar Bozkurt’un sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındığını yazdı.

Çevrimiçi yayın yapan Blankspot gazetesinin haberinde ise Bozkurt’un İsveç’e 8 yıl önce yaptığı sığınma başvurusunun 6 ay önce reddedildiği ve hakkında sınır dışı edilme kararı alındığı ifade edildi.

İsveç İstihbarat Teşkilatı’nın (SEPO) Bozkurt’un PKK ile bağlantılarının bulunması nedeniyle gözaltına aldığı kaydedilen haberde, bu kişinin İsveç için bir güvenlik tehdidi olarak görüldüğü aktarıldı.

İsveç, Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı dolandırıcıyı teslim edecek

Öte yandan 11 Ağustos’ta İsveç’in Türkiye’nin dolandırıcılık suçundan kırmızı bültenle aradığı Okan Kale’yi iade etme kararı aldığı bildirilmişti.

İsveç’te çevrim içi yayın yapan Samnytt gazetesi, Kale’nin 2010-2011 yıllarında Türkiye’de 3 bankaya yönelik kart dolandırıcılığıyla suçlanması nedeniyle İsveç’e kaçtığını belirterek Kale’nin Haziran 2012’de sığınma başvurusunun reddedildiği ve buradan İtalya’ya geçtiği kaydedilmişti.

Kale’nin İtalya’da 2 yıl geçici mülteci oturum kartı aldığı ve 2016’da İsveç’e gelerek kendisinden 23 yaş büyük İsveçli biriyle evlendiğine dikkat çekilen haberde, Kale’nin bu evlilik sayesinde İsveç’te oturma ve çalışma izni aldığına işaret edilmişti.

Ekim 2021’de Ankara’nın Interpol aracılığı ile İsveç makamlarıyla temasa geçtiği vurgulanan haberde, Kale’nin bu tarihte yakalanarak hapse atıldığı ifade edilmişti.

(Kaynak: Sputnik)

Paylaşın

Politico’dan Dikkat Çeken Yazı: Batılı Şirketler Türkiye’den Gidebilir

ABD Virginia merkezli politika alanında uzmanlaşmış gazetecilik organizasyonu Politico gazetesi, Ankara ve Moskova arasındaki ilişkilerin ve ‘resmi ekonomik ortaklığın’ güçlenmesi halinde Washington’un, Batılı şirketlere Türkiye ile ekonomik bağlarını kesmelerini veya azaltmalarını tavsiye edebileceğini öne sürdü.

Politico’ya konuşan ve adı açıklanmayan bir ABD’li yetkili, “Türkiye’nin iş ve sermaye girişleri için küresel bir hedef haline gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Lakin Rusya’yla daha yakın ilişkiler, Türkiye’nin dünyanın geri kalanıyla entegrasyonu için gerçek riskler yaratacak” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin ‘yaptırımlardan kaçındığının’ kanıtlanması durumunda Washington’un ‘Türkiye’yi ikincil yaptırımlarla dolardan kesebileceğini’ yazan gazete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘sınırı geçmemesi’ gerektiğinin farkında olduğunu iddia etti.

Adı açıklanmayan bir Türk yetkili ise, Ankara’nın ‘ikincil yaptırım riskinin’ farkında olduğunu, fakat başta ABD olmak üzere bazı ülkelerin ‘ölçüyü kaçırdığını’ düşündüğünü dile getirdi.

Türk yetkili, “Türk şirketler zarar görürse tepki vereceğiz ve bu verimsiz olacak” diye konuştu.

Haberde, Batı ülkelerinin, Moskova’ya yardım sağlamaması için Ankara’ya baskı yaptığını kaydedildi. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sözcüsü Peter Stano’ya göre Türkiye’nin ‘Rusya’ya yaptırımları teğet geçecek çözümler sunmaması’ gerekiyor. Stano, AB’nin ‘bu konuda durumu yakından takip etmeye devam edeceğini’ kaydetti.

(Kaynak: Sputnik)

Paylaşın

FT: Türkiye’nin Rusya’ya İhracatındaki Artış, Batı’yı Kaygılandırıyor

Birleşik Krallık merkezli uluslararası iş gazetesi Financial Times, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatının son üç ayda geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 46 arttığını ve bu durumun Batılı ülkeleri kaygılandırdığını yazdı.

Gazetenin Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu’ndan derlediği ihracat verilerine göre, Mayıs-Temmuz döneminde Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 2 milyar doları aştı.

Sadece Temmuz ayında ise Rusya’ya yapılan ihracat geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 75 artışla 730 milyon dolara yükseldi. Rusya’nın Temmuz ayında Türkiye’nin toplam ihracatındaki payı geçen yıla göre yüzde 2,6’dan yüzde 3,9’a yükseldi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi verileri, Rusya’ya yapılan ihracattaki artışta tekstil, elektrik ve mobilya ile birlikte kimyasallar, yaş meyve sebze ve diğer gıda ürünlerinin başı çektiğini gösteriyor.

Financial Times’taki haberde, “Ticaret hacmi, Türkiye’nin Rusya’dan enerji ağırlıklı ithalatı karşısında nispeten küçük kalsa da, iki ülke arasında artan ticaret Ankara ile Moskova arasındaki ekonomik işbirliğinin derinleşmesinden endişe duyan Batılı yetkilileri rahatsız edecek gibi görünüyor” yorumu yapıldı.

Gazeteye konuşan iki Avrupa Birliği (AB) yetkilisi, üye devletlerin Türkiye’nin Rusya ile artan ticaretinin, Avrupa’yla ticaretin yerini alması ihtimali nedeniyle giderek daha fazla tedirgin olduklarını söyledi.

Yetkililerden biri “İzliyoruz. Bu hoş değil ve AB tarafından iyi algılanmıyor. Rahatsız edici” yorumunu yaptı.

Financial Times, bazı AB ülkelerinin Türkiye’den, Rusya’yla ilişkisi hakkında bilgi istediğini yazdı.

Gazeteye göre “Batılı yetkililer Ankara’nın, Ukrayna’ya açtığı savaş nedeniyle Putin’i cezalandırmaya yönelik önlemleri benimsemeyeceğini büyük ölçüde kabul etti”. Türk Lirası’nın dolar karşısında bu yıl yüzde 25 değer kaybetmesi ve bu nedenle Türkiye’de üretilen ürünlerin nispeten ucuzlaması da ihracatın artmasında rol oynamış olabilir.

Türkiye Ticaret Bakanlığı’ndan bir sözcü gazeteye yaptığı açıklamada, Rusya ile ticaret hacminde “dikkate değer bir değişiklik olmadığını” söyledi ancak detay vermedi.

Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, son üç ayda Rusya ile deniz yoluyla yapılan otomotiv ticaretinde yılın ilk dört ayına kıyasla yüzde 58’lik bir artışın, açık denizde “Türkiye’nin liderliğini” gösterdiğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iki hafta önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Rusya’nın tatil beldesi Soçi’de bir araya gelmiş, görüşme 4 saat sürmüştü.

Görüşme sonrası, enerji ve ticaret alanında işbirliğinin artırılacağı açıklanmıştı.

Ukrayna’yı işgali sonrası Rusya’ya uygulanan AB yaptırımları; ileri teknoloji elektronik ve yazılım, makine ve ulaşım ekipmanları, petrol rafinerisi, enerji, havacılık ve uzay endüstrileri tarafından kullanılan mal ve teknolojilerin ihracatına yönelik yasakları içeriyor.

Financial Times, bazı Batılı yetkililerin, Ankara’nın, Batılı şirketlerin Rusya’dan ayrılmasını, Türk şirketlerin onların yerini doldurması için bir fırsat olarak görmesinden endişe duyduklarını yazdı.

Avrupa Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, “Avrupa, Ukrayna’ya karşı saldırganlığına yanıt olarak Rusya ile bağlarını azaltırken, Moskova ile bağları veya etkileşimi artırmak uygun değil” demişti.

Financial Times ise haberinde Türkiye’nin güçlü ve etkili bir NATO üyesi olduğunu ve yaklaşık 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını hatırlattı.

Gazetedeki haber şu satırlarla noktalandı:

“Batılı yetkililer, Birleşmiş Milletler’in aracılık ettiği Ukrayna’nın deniz yoluyla tahıl ihracatını yeniden başlatmasına izin veren son anlaşmanın gösterdiği gibi, Erdoğan’ın Putin ile müzakere kabiliyetinin değerli olduğunu kabul ediyor.”

Konunun hassasiyeti nedeniyle adının açıklanmaması koşuluyla konuşan bir Avrupalı ​​yetkili ise ‘Türkiye’den bahsediyoruz, (AB’deki) herkesin şu ya da bu nedenle onlara ihtiyacı var” dedi. Aynı yetkili, ‘AB, Türkiye’nin kabiliyetlerinin farkında olmalı… (Erdoğan)’a sadece, bizim kurallarımıza uyması gerektiğini söyleyemeyiz’ diye konuştu”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Rusya’dan S-400 Açıklaması: Sözleşme Hayata Geçirilmeye Başladı

Türkiye’nin Rusya ile ikinci parti S-400 hava savunma sistemleri almak ve bazı parçaları üretmek üzere anlaşma imzalandığına dair Rus medyasında yayımlanan ve Savunma Sanayi Başkanlığı’nca yalanlanan habere ilişkin karmaşa sürüyor.

İlk açıklamayı yapan Rusya Federal Askeri ve Teknik İş Birliği Dairesi Başkanı Dmitriy Şugayev, yeni demecinde de “Rus S-400 uçaksavar füze sisteminin ikinci alayının tedarikine ilişkin sözleşmenin imzalandığını ve hayata geçirilmeye başladığını” söyledi.

Sputnik’e konuşan Şugayev, “Diğer hususların yanı sıra sistemin ayrı bileşenlerinin üretiminin yerelleştirilmesini sağlayan (ikinci S-400 alayının Türkiye’ye tedariki ile ilgili) sözleşme belgesi imzalanmış bulunuyor. Sözleşme şu anda hayata geçiriliyor” diye konuştu.

Türkiye’nin Rusya’nın önemli bir ortağı olmaya devam ettiğini söyleyen Şugayev, iki devletin yakın ticari ve ekonomik ilişkiler ile bağlı olduğunu, askeri-teknik işbirliği dahil olmak üzere ikili işbirliğinin birçok alanda geliştiğini vurguladı.

Şugayev, “Bu yıl gelişen zorlu politik durum, Rus tarafı ile ortakları arasındaki etkileşimin bazı yönleri üzerinde olumsuz etki yarattı. Bununla birlikte Türkiye ile askeri-teknik işbirliği, iki ülkenin liderleri arasında varılan anlaşmalar doğrultusunda gelişiyor. Türk ortaklarla şeffaf ve karşılıklı yarar temelinde çalışmaya devam etmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı.

S-400 sistemlerinin benzersizliğine dikkat çeken Şugayev, “Önümüzdeki yıllarda herhangi bir devletin performans özellikleri açısından S-400 Triumf’a yaklaşabilecek bir sistem geliştireceğine inanmak için hiçbir neden olmadığını bundan emin olarak söyleyebilirim” dedi.

Ne olmuştu?

Şugayev’in ilk açıklaması, Türkiye’den bir heyetin yeni F-16 alımını ve mevcut filonun modernizasyonunu görüşmek için ABD’ye gitmesinin hemen sonrasında gelmişti.

ABD, Türkiye’nin bir NATO üyesi olarak Rus yapımı S-400 hava savunma sistemleri almasına karşı yaptırım dayatmış, Türkiye üretim ortağı F-35 savaş uçakları programından çıkarılmıştı. Sonrasında ise F-35’ler yerine F-16’lar üzerine pazarlıklar başlamıştı.

Ankara’nın F-16 girişimlerine Joe Biden yönetiminden yeşil ışık gelse de, Kongre’den onay çıkıp çıkmayacağı henüz bilinmiyor.

S-400

S-400 S-300’den geliştirilmiş yeni nesil Rusya yapımı bir kısa-orta-uzun menzilli hava savunma füze sistemidir.

S-400, 1979’da S-300’ün ortaya çıkmasından hemen sonra 1980’lerin başında, o zamanki adıyla Almaz Merkezi Tasarım Bürosu tarafından (günümüzde Alman Bilimsel Endüstriyel Şirketi) Sovyetler Birliği’nde geliştirilmeye başlanmış ve gelişim süreci SSCB’nin dağılması nedeniyle uzun bir döneme yayılmıştır.

S-400’ün S-300 sistemlerinden en önemli farkı, daha fazla hedefi aynı anda takip edebilmesi ve gelişmiş elektronik karşı tedbirlere sahip olmasıdır. S-400’de kullanılan radarlar hafif radar izine sahip olan ve hayalet uçak tabir edilen hedefleri takip edebilme yeteneğine sahiptir.

S-400 sistemine şu ana kadar pek çok devlet ilgi göstermiş olmasına rağmen Çin ve Türkiye haricinde yabancı bir ülkeye satış gerçekleşmemiştir. 2017’de S-400, İngiliz The Economist gazetesi tarafından bir yazısında, “şu anda yapılan en iyi hava savunma sistemlerinden biri” olarak tanımlandı.

SIPRI Kıdemli Araştırmacısı Siemon Wezeman’a göre S-400, “mevcut en gelişmiş hava savunma sistemleri arasında yer almaktadır” demiştir. 2007’den beri Rusya Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmaktadır.

Paylaşın

ABD’de Türkiye’ye S-400 Tepkisi: Yaptırımların Açık İhlali Olur

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Senatosu’nun Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez Türkiye’nin Rusya’dan bir parti daha S-400 alacağına ilişkin Rus haber ajansı TASS’ta yayımlanan habere tepki gösterdi.

Menendez “Türkiye’nin Rus savunma sektörüyle ilişkilerinin genişlemesi büyük bir hata olur” dedi.

Demokrat Senatör Menendez, VOA Türkçe’nin aktardığı yazılı açıklamasında, “Türkiye’nin Rusya’dan bir başka S-400 füze savunma sistemi satın almayı değerlendirdiği haberleri konusunda son derece endişeliyim” diyerek, bunun Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası’nın (CAATSA) açık bir ihlali olacağını vurguladı.

Menendez, “Rusya Ukrayna’yı zalim ve yasa dışı şekilde işgal etmeye devam ederken Türkiye’nin Vladimir Putin gibi bir savaş suçlusuyla askeri işbirliğini tamamen reddederek, NATO’ya, bölgesel barış ve güvenliğe yönelik taahhüdünü güçlü şekilde gösterme sorumluluğu ve fırsatı var” ifadelerini kullandı.

‘Türkiye’nin rotasını değiştireceğini umuyorum’

Senatör Menendez, “Yunanistan’ın hava sahasında düşmanca ihlallerin devam etmesi ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin geciktirilmesinin gölgesinde, Türkiye’nin rotasını değiştirmesini ve bölgede yapıcı bir ortak olarak savunma ittifakına karşı sorumluluklarını yerine getirmesini umuyorum” dedi.

Menendez, “Amerika net olmalı. Türkiye’nin Rus savunma sektörüyle ilişkilerinin genişlemesi Avrupa’da NATO müttefiklerimiz ve ortaklarımızın güvenliğini tehlikeye atacak büyük bir hata olur” ifadelerini kullandı.

Rus haber ajansında böyle bir haberin yer alması, Amerika ve Türkiye arasında F-16 savaş uçağı alımı ve modernizasyonu konusunda teknik görüşmelerin dördüncüsünün Washington’da yapıldığı bir döneme rastladı.

Savunma Sanayi Başkanlığı ise Rus haber ajansında yer alan haberden yaklaşık beş saat sonra yaptığı iki cümlelik açıklamasında, ‘‘Yeni bir gelişme söz konusu değil. İlk gün yapılan anlaşmaya göre süreç devam etmektedir’’ ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın