Fikret Otyam Kimdir? Hayatı, Eserleri

19 Aralık 1926 yılında Aksaray’da dünyaya gelen Fikret Otyam, 9 Ağustos 2015 yılında Antalya’da yaşamını yitirdi. Babası askeriyeden emekli olduktan sonra eczacılığa yönelen Vasfi Efendi, annesi ise Naciye Hanım’dır. Babası Vasfi Bey, askerliği esnasında Yemen’de ve Anadolu’nun kurtuluşunda mücadele etti.

Haber Merkezi / İlk ve ortaöğrenimini Aksaray’da tamamladı. Ünlü besteci ve orkestra şefi Nedim Vasıf Otyam ile Nusret Kemal Otyam’ın kardeşidir. Sanatçıda resim ve fotoğraf tutkusunun başlamasında ortaokulda iken Fransızca öğretmeni olan Emekli Albay Lüleci Haşim Bey’in kendisine “Lenduha ayaklı, cama çeken fotoğraf makinesini” hediye etmesi etkili oldu. Ankara Atatürk Lisesi’nde başladığı eğitimine Kayseri Yatılı Lisesi’nde devam etti.

Otyam, Kayseri Lisesi’nden mezun olduktan sonra babasının yanında çalışmaya devam etti. Bu dönemde, Akademi’de öğrenci olan ressam Neşet Günal ile karşılaştı. Resme ilgisi olduğunu fark eden Neşet Günal, Otyam’a İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmesini önerdi. Fikret Otyam, 1945 yılında Akademi’ye kabul edildi ve resim eğitimi almaya başladı.

Akademi’deki ilk yılında İbrahim Çallı’nın atölyesinde klasik eğitim alan sanatçı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun atölyesine geçmesi ile birlikte konu ve biçem yönünden serbest olarak çalışma imkânı buldu. Akademiye devam ettiği yıllarda Gece Postası adlı gazetede çalışmaya başladı. 1953 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Orta Resim Bölümü’nden mezun oldu. Mezun olduktan sonra sırasıyla Son Saat, Dünya, Ulus ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı.

1953 yılında evlendi ve bir yıl sonra kızı Elvan dünyaya geldi. Aynı yıl ilk kez Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu gezdi. Cumhuriyet gazetesinden Yaşar Kemal ile röportaja çıktı. 1956’dan itibaren Ankara’da Ulus gazetesinde, 1962’den itibaren de Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 1979’da Cumhuriyet gazetesinden emekli oldu.

Röportaj yapmak için gittiği yerlerde, Anadolu insanını ve doğasını yakından inceleme ve gözlemleme fırsatı yakalamıştır. Gezilerinde bu coğrafyadaki insanı, yaşamı ve gelenekleri incelemiş, bu gözlem ve incelemelerini resimlerine ve fotoğraflarına konu etmiştir. Yazılarına da yansıttığı gözlemlerini yalın, sade bir dille aktaran sanatçı, olayları olduğu gibi kaleme almış, bu olaylardaki kişilerin konuşma alışkanlıklarını, tepkilerini ve yöreye göre değişen şivelerini yazıya doğrudan aktarmıştır.

Fikret Otyam, her ne kadar yaptığı gezi ve röportajlar neticesinde birçok kitap yayımlasa da resim onun için hayatının sonuna kadar uğraşmak istediği bir sanat dalı olmuştur. Hatta kaleme aldığı birçok eserinde resimlerine rast gelmek mümkündür. Resimlerinde Turgut Zaim ve Namık İsmail’in konu ve betimleme anlayışı etkisinde kaldığı görülmektedir. Anadolu motiflerini sık kullanıyor olması hocası Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan aldığı eğitim ve sanat anlayışının etkisini düşündürmektedir.

Resimlerinde keçi ve başı örtülü Anadolu kadınlarını figür olarak sık sık kullanmaktadır. Anadolu’yu, insanlarını, hayvanlarını, bitkilerini ve mahalli unsurlarını işlemeyi seven bir ressam olarak dikkat çeker. Anadolu’ya ait kültürel ögelere eserlerinde sıkça yer veren Otyam, yaşamı boyunca önem verdiği yerelliği evrensel değerler ile yoğurarak kendine has bir sentez ortaya çıkarmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Fikret Demirağ Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Ocak 1940 yılında Lefke’de dünyaya gelen Fikret Demirağ, 28 Kasım 2010’da İstanbul’da kalp yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetmiştir. İlk ve orta öğrenimini Lefke’de tamamlayan şair, on bir yaşından itibaren şiir yazmaya başlamıştır.

Haber Merkezi / 1961’de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü bitirmiş Kıbrıs’a dönerek burada yirmi sekiz yıl boyunca Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Şölen ve Sanat Postası adlı dergiler ile Halkın Sesi gazetesinin yayınlarına katkı sağlamıştır.

Alaz, Cumhuriyet Kitap, Dost, İnsan, Kedi Şiir Seçkisi, Kurşun Kalem, Kül, Ortam, Budala, Özgür Edebiyat, Sincan İstasyonu, Varlık, Yasakmeyve, Yeni Düzen dergilerinde de yazı ve şiirlerini yayınlayan Demirağ, 1989’da emekli olmuştur. Aynı yıl Kıbrıs gazetesinin kültür sanat bölümünde yöneticilik yapmıştır. 1994’de “Türk Bankası Kültür Sanat Ödülü” ve 1995’te “M. Necati Özkan Kültür Ödülü”nü kazanmıştır.

Küçük yaşlarda şiir yazmaya başlayan Demirağ, şiir dünyasına 1960’lı yıllardan itibaren girmiş ve -Mehmet Kansu’yla birlikte- yeni arayışlar sürecine giren Kıbrıs Türk şiirinin öncü isimlerinden biri olmuştur. İlk kitabı Tutku’yla (1960) aynı yıl -Mehmet Kansu’yla ortaklaşa- çıkan İkinin Yaşamı adlı kitabı, Kıbrıs Türk şiirinde İkinci Yeni etkisiyle yazılmış ilk eserdir.

Aşk, çocukluk, hatıralar, savaş karşıtlığı, doğa duyarlılığı gibi temaları ele alan ve sıkça dil hassasiyetini vurgulayan Demirağ, özgün şiiri yakalamak arzusuyla hemen her kitabında yeni yönelişler peşinde olmuştur. Esperanza (1962), Açar Yörüngeler Çiçeği (1963), Aşkımızın Sarkılan (1965), Kısa Şiirler Durağı (1968) arka arkaya yayımlanan şiir kitaplarıdır.

Esperanza Attila İlhan’ın şiir anlayışından etkiler barındırırken Açar Yörüngeler Çiçeği kitabı, Attila İlhan etkisinden soyut şiire geçişin izlerini barındırır. Ötme Keklik Ölürüm’de (1972) soyut şiir etkisini devam ettiren Demirağ, Dayan Yüreğim’de (1974) bir taraftan soyut şiirin etkilerini devam ettirir; diğer taraftan toplumsal şiire yönelişin ilk işaretlerini verir. Bu kitap ve etkileri Umut ve Dehşet Çağından Şiirler (1978), Dinle Şarkımı (1981), Akdenizli Şiirler ve Şarkı Sözleri (1984), Adıyla Yaralı (1986), Rüzgârda Ozan Türküleri ya da Şiirin Uzun Yürüyüşü (1986) kitapları izler.

Fikret Demirağ son olarak Acılı Bir Yurt İçin genel başlığı altında dört kitaptan seri şiir kitapları yayınlar. Birinci kitap Limnidi Ateşinden Bugüne (1992) de Kıbrıs’ın ‘sekiz bin yıllık tarihini’ hikâye eder, bu acılı tarihi sorgulayarak ayrışmanın, savaşın ve etnik ayrımcılığın eleştirisini yapar. İkinci kitap Hüzün Ana (1992) bilhassa Kıbrıs’ta son otuz yılda insanlığın düştüğü trajik hali şiirin gündeme taşır.

Üçüncü kitap Sırı Dökülmüş Kökayna ile dördüncü kitap Yalnızlık, Gece Müziği tek ciltte toplanır (1994). Sırı Dökülmüş Kökayna’da ilk gençlik günlerini ve doğduğu yeri nostaljik bir yaklaşımla anlatır. Yalnızlık, Gece Müziği’nde ise çağ hastalığını ve değerler bağlamında dejenere olan insanı eleştirir. Öncekilere oranla üslup ve içerik bakımından farklı olan bu dört kitapta Demirağ şiirini daha değişik bir söyleme açar, kendi şiir tonunu yakalar.

Fikret Demirağ, ‘ada şairi’ kimliğinin bütün niteliklerini şiirinde barındırırken toplumculuk anlayışını; bügünün insanını, değişen zamanın insana zarar veren yanlarını, savaşı, eleştirerek karakterize eder. Akdenizli kimliği, aşk, çocukluk ve hatıralar da şiirinin önemli temaları arasındadır. Bu unsurlar Fikret Demirağ’ın evrensel düzlemde bir poetik anlayışa sahip olduğunu gösterir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Fırat Caner Kimdir? Hayatı, Eserleri

8 Eylül 1976 yılında Bursa’da dünyaya gelen Fırat Caner, 1982-1987 yılları arasında Ankara Bahçelievler İlkokulunda, 1987-1994 yılları arasında Özel Arı Kolejinde okudu. 1994’te girdiği Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümünden 1999 yılında mezun oldu.

Haber Merkezi / Mastır ve doktorasını, 1999-2006 yılları arasında, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümünde tamamladı. 2006 yılında Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başlayan Caner, 2011 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne geçti. Hâlen aynı üniversitede görevini sürdürmektedir.

Fırat Caner, çeşitli türdeki yazılarını başta Akatalpa, Damar, Defter, E, Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Hürriyet-Gösteri, Kül, Kül Öykü, Mavi-Yeşil, Milliyet Sanat, Son Yeni Biçem, Varlık ve Yasakmeyve olmak üzere birçok dergide yayımladı. Caner’in Zeval adlı kitabında yer alan şiirlerde ironi, yergi ve eleştiri ön plana çıktı. Bu kitabıyla 2013 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü aldı. Bir anlatı olan Hayıflanma’dan başta Bilge Karasu, Hilmi Yavuz, Sait Faik Abasıyanık, Şeyh Galip, Yahya Kemal Beyatlı olmak üzere birçok edebiyatçı geçti.

Kuşla Kediye Ağıt, aşk ve hayatın sorgulandığı bir anlatıydı. Caner, Deccal İncili’’nde entelektüel, iktidar, ideoloji, ideolojik aygıtlar, toplumsal haset ve zalimlik gibi konular üzerine analizler yaptı. Acının Krallığı adlı şiir kitabı ise 2019’da Heyamola Yayınları arasından çıktı.

Kıvrak ve akıcı bir dile sahip olan Caner; şiir, anlatı ve incelemeleriyle dikkat çekti. Entelektüel bir edebiyatçı olarak insanın, toplumun ve devletin çelişkilerini gözler önüne serdi. Caner’in, Murathan Mungan’ın Cenk Hikayeleri adlı kitabında yer alan “Yılan ve Geyiğe Dair” adlı öyküsünü cinsiyet söylemi bakımından analiz ettiği Geyiğin Laneti adlı özgün bir akademik incelemesi de vardır.

Paylaşın

Feyzi Halıcı Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Şubat 1924 yılında Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak Konya’da dünyaya gelen Feyzi Halıcı, 9 Ekim 2017 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybetti. Babası halı tüccarı olduğu için “Halıcı” soyadını aldı. Üniversiteye kadarki dönemi burada tamamladı.

Haber Merkezi / Henüz ilkokuldayken babasının halı dükkânına gelen Konyalı Âşık Mehmet Ağa’yı (Yakıcı) dinleyince halk şiirine ve ozanlarına ilgi duymaya başladı. O ara Son Posta gazetesinin açtığı bir ankete şiirle cevap verdi. Gazetenin ilk sayfasında şiirinin yayımlanmasıyla da tanındı. Sonradan yazdığı şiirleri Afacan, Mektepli, Çocuk Sesi ve Arkadaş adlı çocuk dergilerinde çıktı.

1950 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra bir süre Konya’da ticaretle uğraştı. 1957’de 2000’li yıllara kadar çıkarılan Çağrı dergisini yayımlamaya başladı. Feyzi Halıcı, Mevlana’yı anma törenlerini, Âşıklar Bayramı’nı ve Türkiye Cirit Oyunları Şampiyonası’nı düzenledi. 1966 yılından sonra Konya’da düzenlediği “Konya Âşıklar Bayramı” bu geleneksel edebiyatın 20. yüzyılda da canlılığını korumasında büyük rol oynadı.

1968-1977 yılları arasında Konya senatörü olarak Meclis’te görev aldı. Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu, FUJET ve TÜTAV üyeliklerinde bulundu. Konya Kültür ve Turizm Vakfı Başkanlığı gibi sayısız görev yatı.

Feyzi Halıcı, geleneksel halk şiiri biçimlerini, çağdaş şiire başarıyla uygulayan şairlerimizdendir. Doğduğu şehir ve daha küçük bir çocukken halk şiiriyle ve ozanlarla haşır neşir olması edebî anlayışını da şekillendirmiştir. Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Mehmet Âkif, Arif Nihat Asya, Zeki Ömer Defne, Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim gibi şairlerden etkilenmiştir.

Ercan Turna, onun hakkında şunları söylemiştir: “Halıcı’nın şiir dünyasına girebilmek için Mevlâna’nın, Yunus’un ve diğer gönül erlerinin mana âlemine dalmak, Konya’yı tarihiyle birlikte göz önüne alıp kültür ve coğrafyasıyla bilmek gerekir.” Şairin şiirlerinde tasavvuf ve divan edebiyatının da izleri görülmektedir. Genellikle Anadolu ve Türk kültürü etrafında yurt sevgisini dizelere işlemiştir. Halk edebiyatının ezgisini çağdaş şiir yaratma faaliyetlerinde kullanmıştır. 1987 yılında şiirlerinden bazıları Anna Masala’nın çevirisi ile İtalya’da Türkçe ve İtalyanca dillerinde yayımlanmıştır. Feyzi Halıcı hakkında Selçuk Üniversitesi ile Ankara Üniversitesi’nde mezuniyet ve doktora tezleri hazırlanmıştır.

Şairin “Candan Öte” adlı şiiri Selahattin İçli tarafından; “Günaydın, Nar Çiçeğim” adlı şiiri ise Cinuçin Tanrıkorur tarafından bestelenmiştir. Sanatçının edebi kişiliğini en fazla inceleyen Ercan Tuna, “Köklerini Selçukya toprağına salarak Mevlâna’dan, Ahmet Yesevî’den, Hacı Bektaş-ı Veli’den Yunus’tan ve daha nice gönül padişahından bal süzerek, bütün bir Osmanlı tarihinden, medeniyetinden, kültüründen feyizler alarak Konya’nın bağrında, Mevlâna türbesinin yanı başında filizlenen Feyzi Halıcı’nın şiiri bugün görkemli bir eda ile edebiyat dünyamızdaki yerini almıştır.” değerlendirmesini yapmıştır.

Orhan Seyfi Orhon da şairin aruzun yanında Türkçeyi güzel kullanması konusundaki beğenilerini zaman zaman ifade etmiştir. Feyzi Halıcı, şiirlerinin dışında Bi­zim Şâirler (1952), İstanbul ve Fetih Şiirleri (1953), Saz Şâirlerinin Diliyle Atatürk (1981) adlı antolojileri hazırlamıştır.

Paylaşın

Feyyaz Kayacan Kimdir? Hayatı, Eserleri

19 Aralık 1919 tarihinde İstanbul’da Reşat Paşa Köşkü’nde dünyaya gelen Feyyaz Kayacan, 5 Nisan 1993 tarihinde geçirdiği kalp krizi neticesinde vefat etti. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da Saint Joseph Fransız Lisesi’nde tamamladı.

Haber Merkezi / Daha sonra Paris’te École Libre des Sciences (Siyasal Bilgiler Fakültesi)’ta bir yıl siyaset okuyan Kayacan, II. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine Londra’ya giderek Durham Üniversitesi’nde iktisat öğrenimi gördü. Feyyaz Kayacan, ilk evliliğini 1942 yılında Jula Ellis ile yaptı ve bu evlilikten Rana ile Julian adında bir kızı bir oğlu oldu. Yazarın ilk karısı Jula, 1957 yılında amansız bir hastalıktan öldü.

Feyyaz Kayacan, ertesi yıl BBC’den meslektaşı Mary Saunders’la evlendi. Bu evlilikten de Andrew, Ghislaine, Miriam ve Daniel adlarında iki kızı iki oğlu dünyaya geldi. Bütün çocukları ve ikinci karısı hâlen hayattadır. Feyyaz Kayacan, uzun yıllar Londra’da BBC Türkçe Yayınlar Servisi’nde çalıştı; burada “Feyyaz Kayacan’ın Dünyası” adlı bir program hazırladı ve bu kurumdan emekli oldu. Emekli olduktan sonra Londra’da yaşamaya devam etti.

Feyyaz Kayacan, iki Fransızca şiir kitabı (Les Gammes lnsolites, 1935; Gestes à la Mer, 1943) ile edebiyat dünyasına adım attı. Güven Turan’ın tespiti ile Kayacan, bu kitaplarıyla “yer yer şaşırtıcı canlılıkta imgelerle, özgün metaforlarla” okuru karşı karşıya getirdi. Yazar, bu iki kitabın ardından şiir ve öykülerini Yeditepe, Yenilik, Yeni Ufuklar, Türk Dili, Hürriyet Gösteri, Oluşum gibi dergilerde yayımladı.

Şair, romancı, tiyatro yazarı ve çevirmen kimliği de bulunmakla birlikte Kayacan’ın en dikkat çeken yönü öykücülüğüdür. Yazar, ilk öykü kitabı Şişedeki Adam’ı 1957’de yayımladı. Toplam beş öyküden oluşan bu eserde şiirsel bir dille “hiçlik” ve “bunalım” temalarına yoğunlaştı. Yazarın ikinci öykü kitabı Sığınak Hikâyeleri, 1962 yılında basıldı.

Bu kitapta II. Dünya Savaşı’nın insanların ruhsal yapılarında yarattığı karmaşa ile saplantılı davranış biçimlerini ve buna karşılık yeni başkaldırılara yönelişini Londra’daki savaş sığınaklarından hareketle şiirsel bir dille öyküledi. Bu eser, Türk Dil Kurumu 1963 Yılı Hikâye Ödülü’ne layık görüldü. Necip Tosun, Sığınak Hikâyeleri’ndeki öykülerin insan sevgisi, savaş karşıtlığı üzerine oturduğunu ve ölüme karşı hayatı, nefrete karşı sevgiyi yücelten bu yeni sesin, kuşağının yazarlarını da derinden etkilediğini belirtir.

Feyyaz Kayacan’ın üçüncü öykü kitabı olan Cehennemde Bir Yusuf (1964), on üç öyküden oluşan bir eserdir. Uzun bir öykünün parçaları şeklinde sunulan eserde, şiirli bir deneme havası hâkimdir. Yazarın dördüncü hikâye kitabı Gibiciler (1967), Kayacan’ın edebiyat hayatını ve ortamlarını ironik bir dille tartıştığı uzun bir öyküden oluşur. Yazarın beşinci öykü kitabı Hiçoğlu’nun Serüvenleri (1969), yazarın ilk öykü kitabı Şişedeki Adam’a üç yeni öykü eklenmesiyle oluşmuştur.

Bu kitaptaki “Çocuktaki Bahçe-I, II” öykülerinde otobiyografik bir tarzda çocukluğunu konu alır. Bu iki öykü, yazarın daha sonra yayımlayacağı Çocuktaki Bahçe adlı romanının da temelini teşkil eder. Feyyaz Kayacan’ın son öykü kitabı Bir Deli Değilin Defterleri (1987), toplam beş öyküden oluşur. Yazarın bu kitabıyla, önceki öykü kitaplarından farklı bir şekilde klasik hikâye anlayışına yaklaştığı görülür.

Feyyaz Kayacan, kaleme aldığı metinlerle 1950 kuşağı Türk öykücülüğünün önemli isimleri arasında yer almıştır. Yazar, kendisiyle yapılan bir söyleşide Türk edebiyatında en çok Sait Faik’ten, Batı edebiyatında ise Dostoyevski, André Breton ve Marcel Proust’tan etkilendiğini belirtir. Kayacan’ın öykülerinde savaş, yabancılaşma, bunalım, yalnızlık, ölüm, hiçlik, intihar, delilik gibi temalar üzerine yoğunlaştığı görülür. Yazar; alışılmışın dışında bir dil mantığı ile yazdığı öykülerinde iç monolog, iç diyalog, bilinç akışı, anlık geriye dönüş gibi modern anlatım tekniklerini sık sık kullanır.

Kayacan, Türkçenin olanaklarını genişleten öykülerinde dengeli ironisi, ince zekâsı ve özgün anlatımıyla dikkat çeken bir yazardır. Yapıtlarındaki gerçeküstücü öğeler ve soyut ifadelerle İkinci Yeni akımına yakın bir öykücü portresi çizer. O; öykülerinde biçime ve kurguya önem veren, gerçeküstü ve somut öğeleri kaynaştırmaya çalışan bir yazar olarak ön plana çıkar. Feyyaz Kayacan, imgeye yaslanan şiirli-soyut diliyle, gerçeküstücü ve ironik anlatımıyla, öykülerinde kullandığı orijinal biçimlerle kendine has bir öykü dünyası kurmayı başarmıştır ve bu bakımdan Türk öykücülüğünün önemli isimlerinden biri olarak anılmalıdır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Fethi Giray Kimdir? Hayatı, Eserleri

1918 yılında Bilecik’in Söğüt ilçesinde dünyaya gelen Fethi Giray, 25 Şubat 1970 yılında Ankara’da, 52 yaşında hayatını kaybetti. İlk ve ortaokulu Eskişehir’de okuyan şair, liseye Kastamonu’da başlayıp 1938’de Ankara Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nde ve Ticaret Bakanlığı’nda on yıldan uzun süre memur olarak çalıştı.

Haber Merkezi / 1951’de gazeteciliğe başlayıp Ankara Ajansı ve Hürses gazetesinde muhabirlik yaptı. 1953’te Ankara Telgraf gazetesinin kurucuları arasında yer aldı. 1960’tan 1966’ya kadar Kudret gazetesini çıkardı. Gazetesini kapattıktan sonra Ankara’da Ankara Telgraf Basımevini işletti.

İlk şiiri 1941’de Dikmen dergisinde yayımlanan şair, aynı dönemde yazdığı Rizeli Ali’nin Hikâyesi adlı şiirle adını duyurdu. 1940’ta çıkardığı Sulha Selam adlı kitabında savaşa karşı yazdığı tüm şiirlerini topladı. 1943’te Suat Taşer’le birlikte 1943 adlı şiir kitabını; 1947’de lise yıllarından arkadaşı olan Mehmet Kemal ile birlikte Meydan dergisini çıkardı.

1940’lı yıllarda şairlerin Nazım Hikmet ya da Garip etkisinde yazmasına karşılık Fethi Giray, şiirlerinde özgünlüğü yakaladı. Dönemin şairleri gibi aruz ya da hece veznini denemeyip serbest şiir yazan şair, konu ve biçim bakımından şiirinin iplerini kendi eline aldı. Her zaman halkın arasında ve halkın savunucusu oldu. Şiirinde İkinci Dünya Savaşı sırasında halkın karneyle ekmek alışını, çektiği sıkıntıları, işçi bir kızdan genelevde çalışan kadına kadar her türlü konuyu işledi. Savaşa karşı olduğunu ve insanlık için barışı istediğini eserlerinde vurgulamıştır.

Yazdığı hikâye ve şiirleri Yeni Edebiyat, İnkılapçı Gençlik, Pazar Postası, Dost, Yön, Meydan, Gün, Varlık, Ses, Yürüyüş, Yeni Sanat, Harman, Edebiyat Dünyası, Serveti-Fünûn Uyanış, Yurt ve Dünya, Yaratış, XX. Asır, Yeditepe, Seçilmiş Hikâyeler gibi birçok dergi ve gazetede yayımladı. Varlık dergisinin 977. sayısında ölüm yıl dönümü sebebiyle Fethi Giray’ın arkadaşlarının yazılarına yer verilerek şair anılmıştır. Yakın arkadaşlarından Mehmet Kemal, Acılı Kuşak adlı kitabına onu da alarak basın işçiliği dönemleriyle ilgili anılarını anlatmıştır.

Fethi Giray, halkın içinde olmuş bir şairdir. Kendisi de pek çok zaman yokluk yaşamış şairin söyleyişi de mensubu olduğu topluma oldukça yakındır. Bununla birlikte savaşın etkisi ve yıkımı ya da yoksulluk karşısında tutunacak tek dal olan umut, onun şiirlerindeki başat konulardandır. Onunla ilgili Asım Bezirci’nin ifadeleri dikkat çekicidir: “İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ağır koşullara, dışarıda doğurduğu büyük yıkımlara ve içeride yol açtığı yoksunluklara karşın, Giray kötümserliğe kapılmaz. Halkın sabır ve direncini paylaşır. Geleceği inançla ve umutla bekler”.

Eserleri;

Sulha Selam (1941)
1943 (1943, Suat Taşer ile)
Şiirler (1972, bütün şiirleri, ölümünden sonra)

Paylaşın

Ferruh Tunç Kimdir? Hayatı, Eserleri

1958 yılında Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde dünyaya gelen Ferruh Tunç, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümünden 1981 yılında mezun oldu.1982 yılında ilgili sınavı Türkiye birincisi olarak kazanarak Maliye Teftiş Kurulu’na Maliye Müfettiş Muavini, 1985 yılında ise yeterlik sınavını başararak Maliye Müfettişi oldu.

Haber Merkezi / Uluslararası denetim ve danışmanlık kuruluşu Arthur Andersen’den gelen teklifi kabul ederek kuruluşun İstanbul Ofisi’ne 1987 yılında müdür olarak katıldı. 1991 yılında aynı kuruluşun Ankara Ofisini kurdu ve 4 yıl boyunca yönetti.

1996 – 1999 yılları arasında yabancı ortaklı bir Türk üretim/ihracat şirketinde finans ve idari işlerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Tunç, 1999-2004 yılları arasında alanında dünyanın en büyük denetim ve danışmanlık şirketlerinden biri olan KPMG Türkiye’de ortak olarak çalıştı.

2004-2007 yılları arasında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Tunç, 2001 finansal krizi sonrası fona devredilen bankalar ve banka aktiflerinin çözümlenmesinde önde gelen projeleri yönetti.

2007 yılında ortak olarak geri döndüğü KPMG Türkiye’nin 2009 yılında Başkanı ve Kıdemli Ortağı oldu. Tunç, 2016 sonunda aktif iş ve çalışma yaşamına veda etti.

Muratpaşa Belediyesi’nde Mali Hizmetler, Strateji Geliştirme, İşletme ve İştirakler ve Bilgi İşlem Müdürlüklerinden sorumlu Başkan Yardımcısı olarak göreve başlayan 59 yaşındaki Tunç, Muratpaşa Belediyesinde Mali Hizmetler, Strateji Geliştirme, İşletme ve İştirakler ve Bilgi İşlem Müdürlüklerinden sorumlu Başkan Yardımcısı olarak göreve başladı.

Ferruh Tunç; çalışma hayatına paralel olarak doksanlı yılların başından itibaren saygın edebiyat dergilerinde şiirleri yayımladı. Şiir kitaplarından ‘Melez Zamanlar’ 2011 Ceyhun Atuf Kansu ve Behçet Necatigil, ‘Tunç Ayna’ adlı kitabı da 2012 Behçet Aysan şiir ödüllerine değer görüldü.

Eserleri;

Şiir;

Şehrin Eski Yolcusu (1995)
Melez Zamanlar (2010)
Tunç Ayna (2012)
Bir Cümle Olmaya Geldim (2017)

Paylaşın

Ferhat Gülsün Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Şubat 1980 yılında Bursa’da dünyaya gelen Ferhat Gülsün, kendi deyimiyle konuşmadan önce yazmayı öğrendi. Bütün okullarından geçti hayatın sessiz ve kimsesiz. Bir şiiri ellerinden öperken yakalandı. O günden bu yana birçok dizenin köşe bucak faili. Bir ateşin içinden denize doğru yalın ayak yürüyor ötekinin gölgesiyle.

Haber Merkezi / Şiir ve yazıları; yasakmeyve, berfin bahar, şehir, temrin, ada, deliler teknesi, kıyı, akköy, onaltıkırkbeş, ortanca, ayna insan, hayal, olimpos bursa, denizsuyukasesi, akademi gökyüzü, mavi liman, göğe bakma durağı, karakalem, andız, yalınayak edebiyat, gibi çeşitli dergilerde yer aldı.

“Birdir iki” isimli dosyasıyla Küçükkuyu 1.Ulusal Zeus Şiir Ödülü (2008) – Birincilik ve Homeros Ödülleri Attila İlhan Şiir Ödülü (2007) – Mansiyon, “Adı yaşamaksa” şiiriyle Kocaeli Üniversitesi Şiir Etkinlikleri Birimi Şiir Ödülü (2007) –İkincilik, “Thyrsos” isimli şiiriyle Bekilli “21.yy.Hayyamları Aranıyor” şiir yarışması (2008) – Onur Ödülü’nü aldı. 2008 yılında Arkadaş Zekai Özger Şiir yarışmasında ismi anılmaya değer görüldü.

Eserleri;

Şiir;

Birdir İki (2008)
Üç Yanlış Bir Doğru (2020)

“Bulutları beklerken”

ahşap yalnızlığın gül yetimi Eleni
kemençeye yaslamış başını gönlü taka

ey gidi Nikos

karda izi kaldı ölümün
gurbetin dili lâl
toprağa can ekti Marika

sürgünün sırtında dağ yeşili Sofia
ben aslıyım bu suyun sense öteki

ey gidi karadeniz

elleri horon memleketim
gözleri sirtaki

“Ferhad”

güneşin güvercin kanadına dokunmasıyla uyanır gökyüzü
toprağın sırtında gelincik sabahın zarif elleri
göçebe bir buluta yüklenir bereketi gözlerin
öncesi yaşamaktır sınırın sonrası mülteci
var mıdır çocuk olup da gökkuşağına kanmayan
ya da hangi yalnızlıktır pabucunu babasının mezarında unutan
yoksul duvarlarını sevdim bacasız evimin
annemin kerpiç dilini

susmanın da dili var mıdır Şivan

aşk çıkmıyor gönlümü hangi kuyuya atsam
ipsiz bir balonun dipsiz nefesinde umudum
kaç ömür daha eskir aynada unutulmuş bu yüz
Fırat’ın ıslak teninden yakamozları yoldum
salıncağımdan düşür beni anne çocukluğum zehir
yak düşlerimi tandırın kızıl ellerinde
saksıda mayın tarlası gül açmıyor yurdum
var mıdır insan olup da insana yanmayan
ya da kimdir kendini bir yabancının suyunda unutan
kurşun izlerini sevdim hükümlü kaderimin
babamın ıssız dilini

ölümün de dili var mıdır Şivan

Paylaşın

Fergun Özelli Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Ekim 1955 yılında Kastamonu’nun Ilgaz İlçesi’de dünyaya gelen Fergun Özelli, üç yaşındayken ailesiyle birlikte babasının memleketi İzmir’e döndü. Sırasıyla Seferihisar 11 Eylül İlkokulu’nu, Seferihisar Ortaokulu’nu, İzmir Atatürk Lisesi’nive Ege Üniversitesi, Finansman Bölümü’nü bitirdi.

Haber Merkezi / 1980-2015 yılları arasında muhasebeci, muhasebe şefi/müdürü, mali ve idari işler genel müdür yardımcısı/yöneticisi olarak çalıştı. İlk şiiri “Şarkıcı”, Demokrat İzmir gazetesinde yayımlandı(1974). 2011 ve 2012’de “İzmir Konak Belediyesi Şiir ve Öykü Günleri” etkinliğinin düzenleme kurulunda yer aldı. 1998’de Aşkıya kitabıyla Türk Tabipleri Birliği Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü Ünal Ersözlü ile paylaştı.

Şairin yazın hayatına atılmasında iyi bir roman okuyucusu olan annesi ilham kaynağı olur. Annesinin kitaplığından okuduğu Yahya Kemal, Sait Faik, Refik Halid, Leyla Erbil, Füruzan, Yaşar Kemal, Ülkü Tamer, Alphonse Daudet, Dostoyevski, Tolstoy, Zola, Homeros, Isaac Asimov vb. yazar ve şairler yanında Divan ve Âşık edebiyatı ürünleri beslendiği ilk kaynaklar olur. Sanatsal ürünlerini Dönemeç, Yusufçuk, Türk Dili, Sanat Olayı, Somut gibi dergilerde yayımlar.

Şiirlerinin tematik evrenini birey, yalnızlık, aşk, doğa, varlık, zaman ve memleket meseleleri oluşturur. İmgeci, ironik, dil oyunları ve ahengin öncelendiği şiirlerin epistomolojik kaynağı toplumcu gerçekçi sanat anlayışına yaslanır. Farklı biçimsel formları bir arada kullanması şairin deneysel şiir anlayışının ispatıdır.

Özelli, her ne kadar rüşdünü şiir türünde ispatlamış olsa da sonraki yıllarda öyküye dönmüş 1969-73 yılları arasında öyküler yazmıştır. 1972’de Son Havadis’te yayımlanan “Hüso” isimli öyküsünü olgunluk yıllarının vasat bir metni olarak değerlendiren sanatçının tek öykü kitabı Sarhoş Kapı (2015) siyasi ve toplumsal eleştiri yanı ağır basan gündelik yaşam ve bireysel temaların işlendiği öykülerden oluşur.

Eserleri;

Buralardan Gitmeliyim (1985)
Yirmi Dört Satır Yalnızlık (1990)
Aşkıya (1997)
Kilitli Defter (2005)

Ödülleri;

Behçet Aysan Şiir Ödülü (1998)

Paylaşın

Fazıl Hüsnü Dağlarca Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Ağustos 1914 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Fazıl Hüsnü Dağlarca, 15 Ekim 2008 yılında Marmara Üniversitesi İstanbul Hastanesi’nde kronik böbrek yetmezliği ve kateter enfeksiyon sebebiyle 94 yaşında hayatını kaybetti.

Haber Merkezi / Babası subay olduğu için ilk öğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulunda tamamladı. Kuleli Askeri Lisesi’ni ve Harp Okulu’nu bitirdi. ön yüzbaşı iken 1950 yılında kendi isteği ile ordudan ayrıldı.

Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde, Çalışma Bakanlığı’nda İş Müfettişi olarak çalıştı (1960). İstanbul Aksaray’da Kitap Kitabevi’ni kurdu, yönetti. Türkçe adlı bir dergi çıkardı (1960-1964). Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi.

İlk yazısı bir hikâyedir, 1927’de Yeni Adana gazetesinde yayınlandı Yavaşlayan Ömür adlı ilk şiiri 1933’te İstanbul dergisinde çıktı. Aile, Ataç, Çağrı, Devrim, İnkılapçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı.

Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, bu yüzden hiç bir edebî akım ve kişiden etkilenmeden kendi kozasını ördü. Çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştır. Onun sanat anlayışını şu cümlesi özetler: “Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.”

Şiirlerinde mağara devri insanlarından günümüz insanına dek insanın, iç ve dış dünyasını benzersiz anlatımıyla işledi. İlk yapıtından başlayarak Türk şiirine yepyeni bir anlam, kavrayış ve ses getirmiştir. Şiirimizin en verimli sanatçısıdır, şiirini sürekli olarak yenileyen özelliği ile Türk Şiirinin Ses Bayrağı nitelemesine değer görüldü.

Bugüne kadar kendisine bir çok ödül verilen şair 1967’de ABD’deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından “En iyi Türk Şairi” seçildi.

Eserleri;

Şiir;

Havaya Çizilen Dünya (1935)
Çocuk ve Allah (1940)
Daha (1943)
Çakırın Destanı (1945)
Taş Devri (1945)
Üç Şehitler Destanı (1949)
Toprak Ana (1950)
Aç Yazı (1951)
İstiklal Savaşı- Samsun’dan Ankara’ya (1951)
İstiklal Savaşı- İnönüler (1951)
Sivaslı Karınca (1951)
İstanbul-Fetih Destanı (1953)
Anıtkabir (1953)
Asu (1955)
Delice Böcek (1957)
Batı Acısı (1958)
Mevlana’da Olmak (Gezi) (1958)
Hoo’lar (1960)
Özgürlük Alanı (1960)
Cezayir Türküsü (Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileriyle birlikte, 1961)
Aylam (1962)
Türk Olmak (1963)
Yedi Memetler (1964)
Çanakkale Destanı (1965)
Dışarıdan Gazel (1965)
Kazmalama (1965)
Yeryağ (1965)
Vietnam Savaşımız (İngilizcesiyle, 1966)
Kubilay Destanı (1968)
Haydi (1968)
19 Mayıs Destanı (1969)
Vietnam Körü (destan-oyun) (1970)
Hiroşima (Fransızca,İngilizce çevirileriyle, 1970)
Malazgirt Ululaması (1971)
Kınalı Kuzu Ağıdı (1972)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973)
Horoz (1977)
Hollandalı Dörtlükler (1977)
Çukurova Koçaklaması (1979)
Nötron Bombası (1981)
Yunus Emre’de Olmak (1981)
Çıplak (1981)
İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler (1985)
Uzaklarda Giyinmek (1990)
Dildeki Bilgisayar (1992)

Ödülleri;

1946 CHP Şiir Yarışması üçüncülüğü
1956 Yeditepe Şiir Armağanı Asu kitabıyla
1958 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Delice Böcek kitabıyla
1966 Milli Talebe Federasyonu Turhan Emeksiz Şiir Armağanı Delice Böcek ile
1977 Sedat Simavi Vakfı Ödülü’nü Peride Celal ile bölüştü, Horoz şiir kitabıyla
1967 International Poetry Forum (Uluslararası Şiir Forumu, Pittsburg
Amerika) tarafından “En İyi Türk Şairi” seçildi
1974 Struga (Yugoslavya) Şiir Festivalleri’nde Altın Çelenk ödülü

Paylaşın