Sığınmacı Sayısı 114 Milyona Ulaşarak Yeni Rekor Kırdı

Birleşmiş Milletler (BM), dünya genelinde sığınmacı sayısının 114 milyona ulaşarak yeni bir rekor kırdığını açıkladı. BM, sığınmacıların üçte birini Afganistan, Suriye ve Ukraynalıların oluşturduğu bilgisini de verdi.

Birleşmiş Milletler (BM) ayrıca, dünya genelinde evlerini terk etmek zorunda kalan insanların yarısından fazlasının ülke dışına çıkmadığını açıkladı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), dünya genelinde sığınmacı sayısının şu ana kadarki en yüksek seviye olan 114 milyona ulaştığını açıkladı.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, “Şu günlerde dünyada gözler Gazze’deki insani felakete çevrilmiş durumda. Ancak dünya genelinde çok sayıda çatışma yayılıyor veya patlak veriyor” dedi. Grandi Cenevre’de yaptığı açıklamada, yılın ilk yarısında Ukrayna, Sudan, Myanmar ve Kongo Cumhuriyeti’ndeki savaş ve çatışmaların insanları ülkelerini terk etmeye zorladığını kaydetti.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Afganistan’daki insaki krizin yanı sıra kuraklık, sel gibi çevresel sorunlar ile Somali’deki güvenlik sorunları da çok sayıda insanı göçe zorladı.

BM Gazze Şeridi’nde İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara ilişkin bilgilere de verdi. BM’nin verilerine göre, Hamas’ın İsrail’e saldırı düzenlediği 7 Ekim’den sonra başlayan İsrail hava saldırıları nedeniyle 2 milyon 400 bin nüfuslu Gazze Şeridi içinde evini terk ederek yer değiştirmek zorunda kalan insanların sayısı 1 milyon 400 bine ulaştı.

UNHCR, dünya genelinde evlerini terk etmek zorunda kalan insanların yarısından fazlasının ülke dışına çıkmadığını açıkladı. BM, şu anda dünya genelindeki sığınmacıların üçte birini Afganistan, Suriye ve Ukraynalıların oluşturduğu bilgisini verdi.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den “Gazze’ye Daha Fazla Yardım Gönderilmeli” Çağrısı

Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının başlattığı Filistin – İsrail savaşının 18. gününde, Birleşmiş Milletler, İsrail’in ablukası altında olan Gazze Şeridi’ne daha fazla yardım yapılması çağrısında bulundu.

Haber Merkezi / Cenevre’de yapılan yazılı açıklamada Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, “Gazze’deki milyonlarca insanın çok daha fazla yardıma ihtiyacı var” diye vurguladı.

Yaklaşık 2 milyon 200 bin insanın yaşadığı Gazze Şeridi, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırmasının ardından yoğun bombardımana tutuluyor. İsrail’in tam abluka uyguladığı bölgeden yüzbinlerce Filistinli güneye geçerken, Gazze’nin tamamında temiz su ve ekmek sıkıntısı başta olmak üzere büyük bir yokluk ve insani dram yaşandığı belirtiliyor.

Bölgeye uluslararası yardımın ulaştırılabildiği tek sınır kapısı olan Mısır’ın Refah kapısı önceki güne kadar kapalı tutulmuş, Kahire yönetimi sınırı açmayı reddetmişti. Kapı Cumartesi günü ilk kez açılmış, 14 araçtan oluşan ve gıda, su ve ilaç taşıyan yardım konvoyu Refah’ı geçerek sınırın diğer tarafındaki sivil Filistinlilere ulaştırmak üzere malzemeleri götürmüştü.

BM’nin açıklamasına göre, pazartesi günü yardım malzemesi taşıyan 20 araç daha sınırdan geçti. BM, konvoyun taşıdığı ihtiyaç malzemesinin Gazze’ye 7 Ekim’den önce ulaştırılan miktarın sadece yüzde 3’üne tekabül ettiğini belirtti.

Gazze’ye hala akaryakıt ikmaline izin verilmediği de bildiriliyor. Gazze’deki en büyük insani yardım kuruluşu olan BM Filistinli Mültecilere Yardım Örgütü (UNRWA), ikmal yapılmaması halinde elindeki yakıt rezervinin en geç üç gün içinde tükeneceğini duyurdu.

UNRWA Direktörü Thomas White, Gazze’de her gün yüzlerce kamyon dolusu yardıma ihtiyaç duyulduğunu, şimdiye kadar gönderilen az miktarda yardımın yeterli olmadığını söyledi. Bölgedeki koşulların “vahim” olduğunu söyleyen White, hastaneler, su arıtma tesisleri ve fırınlar için yalnızca üç günlük yakıt stokunun kaldığını belirtti.

BMGK, savaş için toplanacak

Öte yandan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) Hamas’ın İsrail topraklarına saldırısının ardından başlayan savaşı görüşmek üzere perşembe günü toplanacağı duyuruldu.

BM Güvenlik Konseyi’nde konuyla ilgili yapılan görüşmelerde daha önce herhangi bir karar alınamadı. Rusya’nın ‘insani ateşkes’ çağrısında Hamas’ın adının yer almaması nedeniyle ABD, İngiltere ve Fransa karar tasarısını veto etti.

Konsey başkanlığını yürüten Brezilya’nın hazırladığı ikinci karar taslağı ise Amerika’nın vetosu nedeniyle engellendi. Washington, İsrail’in ‘kendini savunma hakkından’ söz etmeyen bu metni sert bir dille eleştirirken, 12 ülke lehte oy kullandı.

Güvenlik Konseyi’nden herhangi bir karar çıkması üzerine Arap grubu adına Ürdün, Rusya, Suriye, Bangladeş, Vietnam ve Kamboçya’nın da aralarında bulunduğu ülkeler, Genel Kurul Başkanı Dennis Francis’ten bu toplantının planlanmasını resmen talep etti.

Talep üzerine Genel Kurul’un konuyu görüşmek üzere perşembe günü toplanacağı açıklandı.

Gazze’de can kaybı 5 bini aştı

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail saldırılarında ölenlerin sayısının 387 artarak 5 bin 87’ye yükseldiğini açıkladı. Yaşamını yitirenlerin 2 bin 55’inin çocuk ve 1119’unun kadın olduğu belirtildi.

Paylaşın

BM Genel Sekreteri Guterres’ten Gazze İçin İnsani Ateşkes Çağrısı

Filistin – İsrail savaşını görüşmek üzere Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenen Kahire Barış Zirvesi’nde konuşan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “insani ateşkes” ilan edilmesi için çağrıda bulundu.

Haber Merkezi / BM Genel Sekreteri Guterres, acilen atılması gereken üç adımı; abluka altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan sivillere yönelik insani yardımın hiçbir engel olmaksızın ulaştırılması, İsrail’den kaçırılan kişilerin derhal koşulsuz şekilde serbest bırakılması ve çatışmaların şiddetlenmesinin engellenmesine yönelik çabalar için taahhütte bulunulması olarak sıraladı.

Sorunun sadece iki devletli çözümle aşılabileceğini belirten Antonio Guterres, “Harekete geçme, bu korkunç kâbusu sonlandırmak için harekete geçme vakti geldi” dedi.

BM Genel Sekreteri Guterres’in çağrısına, toplantıda konuşan Fransız ve İspanyol yetkililerden destek geldi. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna da insani ateşkes çağrısında bulundu. Colonna, Gazze’deki sivillere yardım ulaştırılabilmesi için bir insani koridor oluşturulması gerektiğini söyledi.

Mahmud Abbas: Vatanımızı terk etmeyeceğiz

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise zirvede, Filistinlilerin Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’ten gönderilmesi girişimlerine karşı uyarıda bulunarak “Ne olursa olsun topraklarımızda kalacağız.” dedi.

Abbas konuşmasında, “Halkımızı Gazze’den başka yerlere yerleştirme girişimlerine karşı uyarıyoruz. Ayrıca Filistinlilerin evlerinden çıkarılmasına ya da Kudüs veya Batı Şeria’dan sürülmesine karşı da uyarıyoruz. Yerinden edilmeyi kabul etmeyeceğiz ve ne olursa olsun topraklarımızda kalmaya devam edeceğiz.” ifadelerine yer verdi.

Gazze’de yaklaşık 2 bini çocuk 4 bin 385 ölü

Savaşta yaşamını yitiren Filistinli sayısının 4 bin 385’e çıktığı açıklandı. Filistinli sağlık yetkilileri, 15. günde devam savaşta ölü ve yaralı sayısına ilişkin son verileri paylaştı. Buna göre İsrail bombardımanı altında bulunan Gazze’de 4 bin 385 Filistinli öldürüldü.

Ağır bombardımanda can verenlerin bin 756’sının çocuk ve 967’sinin kadın olduğu belirtildi. İsrail saldırılarında 13 bin 561 Filistinli de yaralandı. Öte yandan saldırılarda bin 400 İsrailli hayatını kaybederken, 205 kişi de Gazze’ye kaçırıldı.

Gazze’ye yardımlar başladı

Ayrıca tam ablukaya alınan Gazze’ye insani yardımlar ulaştırılmaya başladı. Mısır tarafında bulunan yardım konvoyları, abluka altındaki 2,3 milyon insana gıda ve tıbbi malzeme ulaştırmak üzere bu sabah Gazze’ye girdi.

Elektrik, su ve gıda erişimin tamamen kısıtlandığı Gazze’de ağır İsrail bombardımanı sonucu çok sayıda insanın ölmesi ve yaralanmasıyla tıbbi malzeme eksikliği de yaşanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Gazze’de 2 bin tır yardıma ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. İsrail ile Hamas arasındaki son çatışmalardan önce Gazze’ye günde 450 tır yardım ulaştırılıyordu.

Geçmişteki çatışmalarda yardımlar, İsrail kontrolündeki Kerem Şalom kapısından Gazze’ye ulaştırılıyordu. Ancak İsrail, Hamas’ın elindeki tüm rehineler serbest bırakılmadan topraklarından Gazze’ye herhangi bir yardım geçmesine izin vermeyeceğini duyurdu.

Mısır, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ardından sınırın Gazze tarafı İsrail ordusunca bombalandığı için Refah kapısını kapalı tutuyordu.

Mısır’ın Sina Yarımadası’na açılan Refah, Gazze’nin İsrail tarafından kontrol edilmeyen tek sınır kapısı olma özelliği taşıyor. İsrail’in Hamas saldırısı sonrası Gazze’ye uyguladığı abluka nedeniyle bölgede su, yiyecek ve yakıt sıkıntısı yaşanıyor.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler, Hastane Saldırısı İçin Uluslararası Soruşturma İstedi

Birleşmiş Milletler (BM), geçtiğimiz çarşamba günü İsrail tarafından düzenlenen ve 471 kişi hayatını kaybettiği hastane saldırısı için uluslararası uzmanlardan oluşan bir heyetin inceleme yapmasını istedi.

Haber Merkezi / Öte yandan Gazze Sağlık Bakanlığı sözcüsü Eşref el-Kudra gazetecilere yaptığı açıklamada şu ana kadar İsrail saldırıları nedeniyle bin 661’i çocuk olmak üzere 4 bin 137 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. 13 bin 260 kişi yaralanırken 4 binden fazla kişiden ise haber alınamıyor.

Yedi büyük hastane ve 21 sağlık merkezinin şu anda kullanılamadığını belirten Kudra 46 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini 23 ambulansında tamamen imha edildiğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Gazze Şeridi’nde düzenlenen ve çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin bağımsız, uluslararası uzmanlardan oluşan bir heyetin inceleme yapmasını istedi.

“Hastaneye saldırı kabul edilemez” diyen BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani, uluslararası katılımla bir araştırmanın gerekli olduğunu vurguladı. Sözcü, BM görevlilerinin de olay yerinde delil toplamaya çalıştığını, ancak devam eden bombardıman ve yakıt eksikliğinin çalışmaları zorlaştırdığını söyledi.

Sözcü Ravina Shamdasani, İsrail’in devam eden ağır bombardımanı ve militan Filistinli grupların da füze saldırıları nedeniyle endişeli olduğunu belirterek çatışmaların Batı Şeria’ya sıçrama tehlikesine de dikkat çekti. İşgal altındaki Batı Şeria’da insan haklarındaki durumun hızla kötüleştiğini gözlemlediklerini kaydeden sözcü, bölgede “hukuku aykırı ölümcül şiddetin” arttığını ifade etti.

“Gazze’ye insani yardım sevkiyatı kısa süre içerisinde başlayacak”

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyoon Ofisi, çatışmadaki tüm taraflarla görüşmelerin ileri aşamaya geldiğini ve Gazze’ye insani yardım sevkiyatının kısa süre içerisinde başlayacağını duyurdu.

BM sözcüsü Jens Laerke “Tarafların yöntemler konusunda uzlaşma noktasına yaklaştığı ve ilk teslimatların yarın ya da ertesi gün başlayacağı haberleri ümit verici,” ifadelerini kullandı.

Mısır’da Refah sınır kapısını ziyaret eden Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, yardım tırlarının İsrail’in kuşatmasından mağdur olankar için “ölüm kalım meselesi” olduğunu söyledi.

Guterres yardım tırlarının Filistin topraklarına geçişine izin verilmesi çağrısında bulunmak üzere ziyaret ettiği Refah sınır kapısında ” su, yakıt, ilaç ve gıdayla” yüklü çok sayıda yardım tırı gördüğünü belirtti ve bunların Gazze’deki birçok insan için “can simidi” öneminde olduğunu vurguladı.

BM, Refah sınır kapısı üzerinden Gazze’ye ilk yardım teslimatının “ertesi gün içinde” gerçekleşmesinin beklendiğini açıklamıştı.

“600 bin insan temiz susuz bırakıldı”

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), İsrail’in 11 Ekim’de Gazze’nin suyunu keserek 600 bin insanı temiz sudan yoksun bıraktığını duyurdu. HRW’nin, X sosyal platform hesabından yaptığı paylaşımda, İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukasıyla Filistinli çocukları ve diğer sivilleri büyük bir risk altında bıraktığı kaydedildi.

İsrail’in 11 Ekim’de Gazze’nin suyunu keserek 600 bin insanı temiz sudan yoksun bıraktığı aktarılan açıklamada, su, yakıt ve elektrik girişine izin vermemenin insanların hayatlarını tehlikeye attığı ifade edildi. Açıklamada, İsrail’in hukuksuz Gazze ablukasının çocuklar için ölümcül olduğu kaydedildi.

Paylaşın

İran’dan BM Aracılığıyla İsrail’e Gazze Uyarısı

Filistin – İsrail savaşında çatışmalar her geçen gün biraz daha da şiddetlenirken, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Birleşmiş Milletler’in (BM) Orta Doğu temsilcisi Tor Wennesland ile bir araya geldi.

Haber Merkezi / Görüşmede, Tor Wennesland, Hüseyin Emirabdullahiyan’dan Gazze’deki çatışmaların daha geniş bölgelere yayılmasının önlenmesine yardım etmesini istedi. Emirabdullahiyan ise, ülkesinin çatışmaların bölgesel bir savaşa dönüşmesini istemediğini ve Gazze’de Hamas tarafından rehin tutulan sivillerin serbest bırakılmasına yardımcı olmak istediğini söyledi.

İran’ın kırmızı çizgilerinin olduğunu vurgulayan Hüseyin Emirabdullahiyan, İsrail’in askeri operasyonu devam ederse ve özellikle Gazze’ye kara saldırısı düzenlerse, ülkesinin buna karşılık vermek zorunda kalacağını belirtti.

Biden, Mahmud Abbas ve Binyamin Netanyahu ile görüştü

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile telefonda görüştü. Konuya ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın Abbas’a “Filistin halkına, özellikle Gazze’ye acil ihtiyaç duyulan insani yardım” konusunda teklifte bulunduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, “Biden’ın Netanyahu’ya ABD’nin İsrail’e tam desteğinin devam ettiği” bilgisine de yer verildi.

Abbas’dan Biden’a İsrail’in insani hukuka saygı göstermesi çağrısı

Ayrıca Sputnik’in Wafa ajansından aktardığına göre; Abbas’ın Biden ile yaptığı görüşmede İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki uluslararası insancıl hukuka uyması çağrısında bulundu ve İsrail’in bombalamalarının durdurulması gerektiğini vurguladı.

Haberde, “Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı telefon görüşmesinde bölgede barış ve güvenliğin ancak uluslararası kararlara dayanan iki devletli çözümün hayata geçirilmesiyle sağlanabileceğini vurguladı, Filistin tarafının bu hedefe yönelik çalışma istekliliğini dile getirdi, tüm saldırıların durdurulması, ayrıca Gazze Şeridi’nde olup bitenlerle ilgili olarak uluslararası insani hukuka saygı duyulması gerektiğini ifade etti” denildi.

Abbas’ın ayrıca ‘Gazze Şeridi’nde acil insani koridorların açılması, oradaki vatandaşlara temel malzeme ve ilaçların sağlanması, su, elektrik ve yakıt ulaştırılmasının yanı sıra Gazze Şeridi’nden nüfusu taşıma politikasından tamamen vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizdiğine’ dikkat çekilen haberde, Filistin liderinin ayrıca Batı Şeria’daki Filistin kasabaları, köyleri ve mülteci kamplarına yönelik saldırıların yanı sıra, durumun tırmanmasına neden olan Mescid-i Aksa’ya yönelik aşırılık yanlısı saldırılara da son verilmesi çağrısında bulunduğu vurgulandı.

Filistin lideri aynı zamanda ‘sivil mahkumların serbest bırakılması çağrısında bulunarak, her iki taraftaki sivilleri öldürme veya kötü muamele uygulamalarını reddettiğini’ teyit etti.

Paylaşın

BM, AB Ve ABD’den İsrail’in Gazze Çağrısına Tepki

Birleşmiş Milletler (BM), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nden (AB), Tel Aviv yönetimi, “tüm sivillerin” 24 saat içinde Gazze Şeridi’nden güneye tahliye edilmesi emrine tepki geldi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, İsrail’in çağrısını yerine getirmenin “çok güç bir iş olacağını” belirterek bölgenin halihazırda çatışmaların sürdüğü yoğun nüfuslu bir yerleşim alanı olduğunu kaydetti.

“Çok kısa bir süre içinde yer değiştirmesi gereken çok fazla kişi” bulunduğunu ifade eden Kirby, “Yapmaya çalıştıkları şeyi ve bunu niye yapmaya çalıştıklarını anlıyoruz. Sivil halkı Hamas’tan ayırmaya çalışıyorlar. Gerçek hedefleri Hamas… Tahliyenin gerçekleştirilmesinin zorluklarını kimsenin hafife aldığını sanmıyorum” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler’den yapılan açıklamada da İsrail’in talebinin yerine getirilmesinin imkansız olduğu belirtilerek bunun insani açıdan korkunç sonuçlara yol açabileceği uyarısı yapılmıştı.

BM açıklamasında İsrail’in tahliye talimatının çok geç iletildiği belirtilerek Gazze’nin kuzeyinde tahliye edilmesi istenen 1 milyon 100 bin kişinin, bölgede yaşayan 2 milyon 300 bin kişinin neredeyse yarısı olduğuna dikkat çekilmişti.

AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de İsrail’in talebini “gerçekçi değil” diye değerlendirdi.

Pekin’de Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile görüşmesi sonrasında düzenlenen basın toplantısında konuşan Borrell, “Tabii ki sivillerin gerçekleştirilecek askeri operasyonlarla ilgili uyarılması gerekir. Ama bir milyon kişinin 24 saat içinde yer değiştirmesi hiç gerçekçi değil” dedi.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ise İsrail-Filistin anlaşmazlığını çözmek için doğru yolun “iki devletli çözüm”den ve barış müzakerelerinin derhal yeniden başlatılmasından geçtiğini kaydetti. Vang, BM’yi, Filistin sorununun çözümü için üzerine düşen rolü oynamaya çağırdı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu uyarıyı, olası insani sonuçları açısından eleştirdi. İsrail ordusu kentin boşaltılmasının verilen süreden daha uzun sürebileceğini anladığını açıkladı. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini “savaş suçu” olarak nitelendirdi.

İsrail’den BM’ye tepki

İsrail, tahliye emrini savunduğu ve BM’nin açıklamasının “utanç verici” olduğunu söylediği bir açıklama yaptı. Ülkenin BM Büyükelçisi Gilad Erdan, İsrail’in Gazze halkına erken uyarıda bulunduğunu ve Hamas’a yönelik askeri operasyonuna “dahil olmayanlara verilen zararı en aza indirmeye” çalıştığını söyledi.

“BM, Hamas’ın silahlandırılmasına ve Gazze Şeridi’ndeki sivil nüfusu ve sivil altyapıyı silahları ve cinayetleri için saklanma yeri olarak kullanmasına uzun yıllardır göz yumuyor” dedi. Erdan, “Şimdi de, vatandaşları Hamas teröristleri tarafından katledilen İsrail’in yanında durmak yerine İsrail’e vaaz veriyor” dedi.

“BM’nin artık rehineleri geri getirmeye, Hamas’ı kınamaya ve İsrail’in kendisini savunma hakkını desteklemeye odaklanması daha iyi olur” diye ekledi.

Filistin’e destek mitingleri:

Irak, İran, Ürdün, Afganistan, Endonezya, Türkiye ve daha birçok ülkede insanlar Filistinlilere destek mitingleri düzenledi. Protestoların beklendiği Mescid-i Aksa’da geniş güvenlik önlemleri alındı.

İsrial askerlerinin çok sayıda Filistinlinin Cuma namazı için buraya girişini engellediği bildiriliyor. Filistin Sağlık Bakanlığı Batı Şeria’da düzenlenen mitinglerde İsrail polisinin dokuz Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı.

Gazze’de 583’ü çocuk, bin 799 kişi öldü

Hamas saldırılarında İsrail’de bin 300 kişi hayatını kaybederken, hava saldırılarının hedefi olan Gazze’de ölenlerin sayısı bin 799’a çıktı. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail saldırılarından öldürülenlerin 583’nün çocuk olduğunu kaydetti.

Paylaşın

BM’nin Yeşil İklim Fonu Hedefini Tutturamadı

Fonları yenilemek için Almanya’nın Bonn kentinde toplanan Birleşmiş Milletler (BM) Yeşil İklim Fonu, 10 milyar dolarlık hedefinin gerisinde kaldı. BM’den konuya ilişkin uyarı geldi.

Haber Merkezi / İngiltere gibi bazı ülkeler fona yapacağı bağış taahhütlerini önceden açıklarken Avustralya, İtalya, İsveç, İsviçre ve ABD’nin de aralarında bulunduğu beş ülke taahhütlerini yenilemedi.

Dünyanın en büyük çok taraflı iklim fonu olan Yeşil İklim Fonu, 2010 yılında kuruldu. Kuruluş, gelişmekte olan ülkelerin emisyonlarını azaltmalarına ve iklim değişikliğine hazırlanmalarına yardımcı oluyor.

2014 yılında ilk adımlarının atıldığı fon, toplam 10,3 milyar dolarlık taahhütte bulunan 45 ülkeyi içeriyordu.

Yeşil İklim Fonu, ilk konferansını 2019 yılında gerçekleştirdi ve 32 ülkeden 10 milyar dolar topladı. Bu yılki konferansta ise 46 ülke yalnızca 9,3 milyar dolar bağışta bulundu.

BM’nin tahminlerine göre, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlaması için 2030’a kadar her yıl ihtiyaç duyulan miktar yaklaşık 200 milyar dolar, bu miktar göz önüne alındığında, toplanan para devede kulak.

Birleşmiş Milletler (BM), gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanına yönelik artan ihtiyaçlar konusunda uyardı.

ABD ve Çin, dünyayı en çok kirletenler arasında yer alıyor ancak ABD, Yeşil İklim Fonu’na verdiği taahhüdü bu konferansta yenilemedi, Çin ise fona hiçbir zaman katkıda bulunmadı.

Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve Japonya, Yeşil İklim Fonu’nun en büyük destekçileri olup, yenilenen fonlara toplu olarak 7,1 milyar dolar katkıda bulundu.

Paylaşın

BM’den İsrail’e “Uluslararası İnsani Hukuk” Uyarısı

Filistin ile İsrail arasındaki çatışmalar dördüncü gününe girerken, Birleşmiş Milletler’den İsrail’e askeri operasyonların uluslararası insani hukuka uygun gerçekleştirilmesi gerektiği uyarısı geldi.

Haber Merkezi / İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze’ye “topyekûn abluka” emri verdiğini açıklamıştı. Gazze’nin elektriksiz, gıdasız ve yakıtsız bırakılacağını ifade eden Gallant “Canavarca insanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz” diye konuşmuştu.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’i Gazze’ye “topyekûn abluka” uygulama planına dair uyardı.

“İsrail’in bugün yaptığı Gazze Şeridi’nde topyekûn abluka başlatacağına, elektrik, yiyecek veya yakıt hiçbir şeye izin verilmeyeceğine dair açıklamadan ötürü derin bir üzüntü duyuyorum” diyen Guterres, Gazze’de durumun saldırılardan önce de “oldukça korkunç” olduğunu hatırlatarak, durumun “katlanarak kötüleşeceğini” kaydetti.

Tıbbi ekipman, gıda ve diğer insani yardım malzemeleri ve personel tedariğinin önemine dikkat çeken Guterres, yardım ve temel malzemelerin bölgeye girişinin sağlanması gerektiğini vurguladı. BM Genel Sekreteri, “İsrail’in meşru güvenlik endişelerini anlamakla birlikte, İsrail’e askeri operasyonların uluslararası insani hukuka uygun gerçekleştirilmesi gerektiğini de hatırlatmak isterim“ dedi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA), 7 Ekim’den bu yana 137 binden fazla Filistinlinin Gazze Şeridi’ndeki okullarına sığındığını açıkladı.

Olayların başladığı 7 Ekim’den itibaren evlerini terk eden 137 binden fazla Filistinlinin Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerindeki 83 okula sığındığı belirtilen açıklamada, bu sayının İsrail’in hava saldırılarının devam etmesiyle giderek arttığına işaret edildi.

Açıklamada, UNRWA’nın, sayıları 14’ü bulan gıda dağıtım merkezlerinin tamamını kapatmak zorunda kalması nedeniyle yarım milyon insanın hayati önem taşıyan gıda yardımından mahrum kaldığı aktarıldı.

UNRWA’dan dün yapılan açıklamada, olayların başladığı 7 Ekim’den itibaren evlerini terk eden yaklaşık 74 bin Filistinlinin Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerindeki 64 okula sığındığı belirtilerek, bu sayının artabileceği belirtilmişti.

En az bin 500 ölü

Hamas’ın silahlı kanadı İsrail’e karşı yüzlerce roket fırlatarak mayıs ayındaki çatışmaların ardından varılan ateşkesi sona erdirdi. Saldırıyla birlikte çok sayıda silahlı Hamas militanı da İsrail’e girdi. İsrail ordusu “savaş hali” ilan ederken, Hamas’ın sürpriz ve koordineli saldırılarında şu ana kadar İsrail’den en az 800, Gazze’den ise en az 700 kişi yaşamını yitirdi.

Hamas ve İsrail arasındaki çatışmaların yakın tarihçesi

İsrail’in 2005 yılında 2,3 milyon insana ev sahipliği yapan Gazze Şeridi’nden çekilmesinden bu yana bölgeyi kontrol eden Hamas ve İsrail arasında çok sayıda çatışma yaşandı. İşte bu çatışmaların öne çıkanlarının kronolojisi:

Ağustos 2005 İsrail güçleri, 1967’deki Orta Doğu savaşında kıyı şeridini Mısır’dan ele geçirdikten 38 yıl sonra tek taraflı olarak Gazze’den çekildi, yerleşim yerlerini terk etti ve bölgeyi Filistin Yönetimi’nin kontrolüne bıraktı.

25 Ocak 2006: Hamas, Filistin parlamento seçimlerinde sandalyelerin çoğunluğunu kazandı. İsrail ve ABD, Hamas’ın şiddetten vazgeçmeyi ve İsrail’i tanımayı reddetmesi nedeniyle Filistinlilere yardımı kesti.

25 Haziran 2006: Hamas militanları, sınır ötesi bir baskında İsrail askeri Gilad Şalit’i esir aldı. Bu da İsrail’in hava saldırılarına yol açtı. Şalit, beş yıldan uzun bir süre sonra bir mahkum değişimiyle serbest bırakıldı.

14 Haziran 2007: Hamas, kısa bir iç savaşla Gazze’yi ele geçirdi ve Batı Şeria’da bulunan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a sadık El Fetih güçlerini devirdi.

27 Aralık 2008: İsrail, Filistinlilerin İsrail’in güneyindeki Sderot kasabasına roket atmasının ardından Gazze’ye 22 günlük bir askeri saldırı başlattı. Ateşkes sağlanmadan önce yaklaşık bin 400 Filistinli ve 13 İsraillinin öldürüldüğü bildirildi.

14 Kasım 2012: İsrail, Hamas’ın Genelkurmay Başkanı Ahmed Cebari’yi öldürdü. Hemen ardından sekiz gün boyunca Filistinli militanlar roket fırlatırken, İsrail de hava saldırılarını sürdürdü.
Temmuz-Ağustos 2014 – Üç İsrailli gencin Hamas tarafından kaçırılması ve öldürülmesi, Gazze’de 2 bin 100’den fazla Filistinli’nin ve 67’si askeri olmak üzere 73 İsraillinin öldüğü bildirilen yedi haftalık bir savaşa yol açtı.

Mart 2018: Gazze’nin İsrail ile çitlerle çevrili sınırında Filistinli protestolar başladı. İsrail askerleri protestocuları uzaklaştırmak için ateş açtı. Birkaç ay devam eden protestolarda 170’den fazla Filistinlinin öldürüldüğü bildirildi. Protestolar ve İsrailli askerlerin müdahalesi aynı zamanda Hamas ile İsrail güçleri arasında çatışmalara yol açtı.

Mayıs 2021: Ramazan ayında haftalarca süren gerilimin ardından, Kudüs’teki El Aksa yerleşkesinde İsrail güvenlik güçleriyle çıkan çatışmalarda yüzlerce Filistinli yaralandı. İsrail’in güvenlik güçlerini yerleşkeden çekmesini talep ettikten sonra Hamas, Gazze’den İsrail’e bir roket yağmuru başlattı. İsrail de Gazze’ye hava saldırılarıyla karşılık verdi. 11 gün süren çatışmalarda Gazze’de en az 250, İsrail’de ise 13 kişi hayatını kaybetti.

Ağustos 2022: İsrail’in hava saldırısıyla üst düzey bir İslami Cihad komutanını vurmasıyla başlayan ve üç gün süren şiddet olaylarında 15’i çocuk en az 44 kişi öldürüldü. İsrail, hava saldırılarının İran destekli militan hareketin İsrailli komutanları ve silah depolarını hedef alacak bir saldırı planına karşı önleyici bir operasyon olduğunu söyledi. Buna karşılık İslami Cihad, İsrail’e binden fazla roket fırlattı. İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sistemi, herhangi bir ciddi hasar veya can kaybının önüne geçti.

Ocak 2023: Gazze’deki İslami Cihad, İsrail birliklerinin bir mülteci kampına baskın yapıp yedi Filistinli silahlı militanı ve iki sivili öldürmesinin ardından İsrail’e iki roket fırlattı. Roketler sınıra yakın yerleşim yerlerinde alarmların çalmasına neden oldu ancak herhangi bir can kaybına yol açmadı. İsrail Gazze’ye hava saldırılarıyla karşılık verdi.

Mayıs 2023: İsrail’in Filistin İslami Cihad örgütünün üç üyesini hedef alarak öldürmesiyle başladı. İki taraf arasında beş gün süren çatışmalarda Filistinli siviller de hayatını kaybetti. Daha sonra iki taraf arasında ateş anlaşması yapıldı.

Ekim 2023: Hamas, roket yağmurunun yanı sıra sınırı geçen silahlı kişilerle sürpriz bir saldırı düzenleyerek Gazze Şeridi’nden İsrail’e son yılların en büyük saldırısını başlattı. İslami Cihad, savaşçılarının saldırıya katıldığını duyurdu. İsrail ordusu, savaş durumunda olduğunu belirterek, Gazze’de Hamas’ı hedef alan saldırılar düzenlediğini ve yedek birlikleri göreve çağırdığını açıkladı.

Paylaşın

Erdoğan, BM’de Konuştu: Dünya 5’ten Büyüktür

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda dünya liderlerine hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki, dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda açıklama yaptı. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Sayın Başkan, Kıymetli Devlet ve Hükümet Başkanları, Sayın Genel Sekreter, Değerli Delegeler, Sizleri şahsım, ülkem ve milletim adına en kalbi duygularımla, saygıyla selamlıyorum. Birleşmiş Milletler 77’nci Genel Kurul Başkanlığını başarılı bir şekilde tamamlayan Sayın KÖRÖSİ’yi tebrik ediyor, bu görevi devralan Sayın FRANSİS’e başarılar diliyorum. Güven ve dayanışma içerikli bir temayla toplanan 78’inci Genel Kurul’un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Dünyamızın geleceği konusunda, geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf; küresel ölçekte, giderek daha fazla, daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa’nın doğu sınırlarında yaşanan savaş, yol açtığı insani trajediye ilave olarak, ekonomiden güvenliğe, enerjiden gıda güvenliğine her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı. Suriye ile Kuzey Afrika ve Sahel bölgesinde vekâlet savaşlarının aracı haline dönüştürülen terörizm, kırılganlığı hızla artan uluslararası güvenlik iklimine onarılamaz zararlar veriyor. Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları, teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosyo-ekonomik şartlardan da istifadeyle, adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yayılıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri, son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsak yaşayalım, iklim değişikliği ve buna bağlı doğal afetler, artık günlük hayatımızın bir gerçeğidir.

Türkiye, 6 Şubat 2023 sabahı, gerek büyüklüğü, gerek etkilediği alan itibarıyla, Sayın Genel Sekreter’in ifadesiyle “yüzyılın en büyük doğal afetlerinden biriyle” karşı karşıya kaldı. Birleşmiş Milletler dahil uluslararası toplumun yardım çağrımıza ivedilikle verdiği cevabın samimiyetini, fedakârca sergilenen çabaları ve ülkemize sağlanan cömert desteği unutmamız mümkün değildir. 50 binden fazla insanını kaybettiği, 850 bin yapının kullanılamaz hale geldiği, milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara gününde ülkemize gösterilen dostluk, bizler için önemli bir teselli kaynağıdır. Dünyanın 100’ü aşkın ülkesinden yardım çağrımıza destek veren tüm dostlarımıza, ülkem ve milletim adına, teşekkür ediyorum. Depremin yaralarını sarmak, şehirlerimizi bir an önce ayağa kaldırmak için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.

Birkaç gün önce de, güçlü tarihi bağlarımızın bulunduğu Libya, fırtına ve selin yol açtığı ağır yıkımlara ve can kayıplarına maruz kaldı. Felaketin ardından, Türkiye olarak, 10 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, binlerce kişiden hâlâ haber alınamadığı Libya’ya yardım için hemen harekete geçtik. İlk etapta, üç gemi ve üç uçakla, 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan yardımları bu ülkeye gönderdik. Sivil toplum kuruluşlarımız da, kendi imkânlarıyla bölgedeki çalışmalara katılıyor. Dünyanın neresinde bir mağdur, mazlum varsa yanında yer alan bir ülke olarak, Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Dost ve kardeş ülkelerin de Libya halkına yardım için seferber olacağına inanıyorum. Ülkemiz gibi şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum.

Genel Kurulun bu yılki temasının, Türkiye’nin hedefleriyle birebir örtüştüğünü görmekten memnuniyet duyuyoruz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında hayata geçirmeye başladığımız “Türkiye Yüzyılı” vizyonumuz, bu örtüşmenin en somut ifadesidir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran… Ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden… Barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten… Etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı… Velhasıl tüm insanlığın hayrına bir uluslararası sistemin tesisi çağrımız giderek daha çok yankı buluyor.

Genel Sekreter Sayın Guterres’in geçtiğimiz günlerde yaptığı, “İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı” tespitine katılıyoruz. Bu tespit, bizim “Dünya 5’ten büyüktür” çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Kıbrıs’ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Guterres’in “Barış İçin Yeni Gündem” oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla, Rusya-Ukrayna savaşının başından beri “savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” teziyle, hem Rus, hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.

Birleşmiş Milletlerle birlikte başlattığımız Karadeniz Girişimi’yle, dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı. Ancak, girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi, dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor. Öncelikle 1 milyon tahılın Afrika ülkelerine sevkini öngören planı, bu bakımdan önemsiyoruz. Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır.

Artık 13’üncü yılına giren Suriye’deki insani trajedi, köken ve inanç fark etmeksizin, bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırıyor. Suriye’nin hem siyasi birliğini, hem sosyal bütünlüğünü, hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegâne ülke durumundayız. Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hale geliyor. Ülkemizde 14 milyon insanımızı etkileyen 6 Şubat depremlerinin yıkıcı etkisi Suriye’de de kendini göstermiştir. Özellikle kuzeybatı Suriye’de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletlerin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması, talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak, Suriye’nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz.

Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça, sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı.

Bir diğer komşumuz Irak da, karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içindedir. Biz, Irak’ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü, yeniden imar çalışmalarını tahkim eden, ülkeyi oluşturan unsurlar arasında ayrım gözetmeyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz Kalkınma Yolu projesiyle, inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz. Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. DEAŞ’la, fiilen en büyük mücadeleyi vermiş, bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki-arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum: Suriye ve Irak başta olmak üzere, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakârlıklarından bıktık, usandık.

Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit, vekâlet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikâyet etmeye hakkı yoktur. Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir.

“Daha adil bir dünya mümkündür”

İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki, dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.

Şimdi de, kendi bölgemizden başlayarak, çeşitli sorun alanlarına ilişkin ülkemin yaklaşımlarını sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Doğu Akdeniz’in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi, ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur, kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz.

Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60’ıncı yıldönümündeyiz. Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret göstermiştir. Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği, herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden de, sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs’ta yeni bir itibar kaybıyla daha karşı karşıya kalmasını istemeyiz.

Köklü tarihi ve gönül bağlarına sahip bulunduğumuz Yemen’deki durum bizi derinden yaralamaktadır. Bu sorunun en kısa sürede, Yemen’in milli birliği ve toprak bütünlüğü içerisinde çözüme kavuşturulması en büyük temennimizdir.

Mısır’la bir müddet durağan seyreden ilişkilerimizi, her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik. Bu yeni dönemde iş birliklerimizi karşılıklı fayda temelinde ilerletmeye kararlıyız.

Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkündür. Filistin halkını ve devletini, uluslararası hukuk temelinde meşru haklarına kavuşması yolunda verdikleri mücadelede desteklemeyi sürdüreceğiz. Bir kez daha tekrarlayacak olursak; 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail’in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs’ün, özellikle de Harem-i Şerif’in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Balkanlarla, kökleri tarihe dayanan güçlü siyasi, ekonomik ve insani bağlarımız var. Avrupa’nın bu kritik bölgesinde istikrarın sağlanması, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi için ikili, bölgesel ve uluslararası platformlarda yoğun çaba gösteriyoruz. Son dönemde gerginleşen Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen süreçleri aktif şekilde destekliyoruz.

Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği’nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye’ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor.

Latin Amerika ve Karayipler coğrafyası, insani dış politikamızın tüm unsurlarını harekete geçirdiğimiz, dostluk bağlarımızın her geçen gün kuvvetlendiği bir diğer bölgedir. Önümüzdeki dönemde bu ilişkileri, Türkiye-Latin Amerika ve Karayipler Ortaklık Politikasına dönüştürmeyi hedefliyoruz.

Kuruluşunun 60’ıncı yıldönümünde Afrika Birliği, Kıta’nın kendi kaderini eline alıp ayağa kalkmasının abidevi bir sembolüdür. “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler” bulma iradesiyle başlayan süreç, dünyanın en önemli kalkınma projelerinden biri haline dönüşmüştür. Yürüdüğü bu yolda Afrika’ya eşlik etmek amacıyla, Kıta’yla dostluk bağlarımızı stratejik ortaklıkla taçlandırdık. Afrika Birliği’nin, bizim de çok güçlü destek verdiğimiz G20 üyeliğini memnuniyetle karşıladık. Bununla birlikte, Sahel Bölgesi’nin ciddi siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik sınamalarıyla yüzleştiği bir gerçektir.

Son dönemde sıkıntılı günler yaşayan Nijer’in en kısa zamanda anayasal düzene, demokratik bir yönetime kavuşmasını ümit ediyoruz. Nijer’e yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin, bu ülkeyle birlikte bölgenin tamamını daha derin bir istikrarsızlığa sürükleme riski vardır. Yeniden Asya Girişimimiz, ata yurdumuz olan Asya ile ilişkilerimizi karşılıklı yarar ve ortak öncelikler temelinde daha da ileri taşıma irademizin sembolü haline gelmiştir.

Güney Kafkasya’da barışın, huzurun ve işbirliğinin tesisi yolunda önümüzde tarihi bir fırsat bulunuyor. Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan’la iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan’ın, bu tarihi fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz.

Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. “Tek millet, iki devlet” şiarıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz.

Kadim medeniyetimizin köklerinin uzandığı ve aynı kültürü paylaştığımız Orta Asya ülkeleriyle iş birliğimizi güçlendiriyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı’nın, bölgesel ve küresel düzeyde giderek daha etkin bir aktör haline dönüşmesinden memnuniyet duyuyoruz. Yarım asırdır zor günler yaşayan Afgan halkının, siyasi saiklerden bağımsız olarak, çok ciddi insani yardıma ve desteğe ihtiyacı var. Ülkedeki Geçici Hükümetin, toplumun tüm kesimlerinin adil bir şekilde temsil edildiği kapsayıcı bir yönetime dönüşmesi; Afganistan’ın önünü açacak ve uluslararası alanda olumlu karşılık bulacaktır. Güney Asya’da bölgesel huzurun, istikrarın ve refahın önünü açacak bir diğer gelişme de, Keşmir’de ihtiyaç duyulan adil ve kalıcı barışın, Hindistan ve Pakistan arasında diyalog ve işbirliği yoluyla tesisi olacaktır. Türkiye olarak bu yönde atılacak adımlara desteğimizi sürdüreceğiz.

Çin’in toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyduğumuzu, her fırsatta altını çizerek ifade ediyoruz. Bununla birlikte, güçlü tarihi ve insani bağlarımızın olduğu Uygur Türkleri’nin hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgili hassasiyetimizi dile getirmeyi ve gündemde tutmayı sürdüreceğiz. Myanmar ve Bangladeş’te zor şartlarda yaşayan Rohinga Müslümanlarına ilk günden itibaren yardım elini uzatmış bir ülkeyiz. Yerlerinden edilmiş durumdaki Rohingaların anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde dönüşleri sağlanana kadar kendilerine olan desteğimiz devam edecek.

Gündemimizdeki bir önemi küresel sınama, enerji güvenliği konusudur. Türkiye, son 20 yıldır enerji alanında gerçekleştirdiği yatırımlar sayesinde, kendi enerji güvenliğini sağlama yönünde önemli mesafe kat etti. Çalışmalarımızı, enerjiyi bir çatışma unsuru olmaktan çıkarma ve kullanımını ortak fayda temelinde teşvik etme yönünde yoğunlaştırdık. Bu doğrultuda, Doğu Akdeniz’den Hazar Havzası’na, Karadeniz’den Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada enerji alanında işbirliği ruhunu ve dayanışmayı ön plana çıkarmak için mücadele ediyoruz.

Türkiye ulaştırma alanında da, üzerinden veya çevresinden geçecek tüm projelere destek verebilecek jeopolitik konuma sahiptir. Teknolojik yenilikler, küresel ve bölgesel sınamaları çözmemiz için fırsat olarak değerlendirilmeli, rekabet gücünü artıracak bir koz olarak görülmemelidir. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin en önemli başlıkları arasında yer alan “2030’da sıfır açlık” sloganından, maalesef giderek uzaklaşıyoruz. Doğrusu biz, açlığı 21’inci yüzyılda hâlâ çözüme kavuşturulamamış bir sorun olarak kabullenmekte zorlanıyoruz. Dünyanın bu kadar geliştiği, refahın bu kadar attığı bir çağda, 735 milyon kişinin açılıkla boğuşmasının hiçbir izahı olamaz. Uzaya turistik yolculuk için yüz milyonlarca dolar harcanırken, Afrika’dan Asya’ya milyonlarca insan bir lokma yiyecek ekmek dahi bulamıyorsa, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin hayata geçirilmesi için tüm ülkeleri güçlü irade sergilemeye davet ediyoruz. Kalkınma yardımları konusunda dünyanın en cömert ülkeleri arasında yer alan Türkiye’nin bu çağrıyı yapma hakkı olduğuna inanıyoruz. İklim değişikliğine bağlı küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat dereceyle sınırlı tutulabilmesi giderek zorlaşıyor. Bunun şartlarından biri, kalkınmakta olan ülkelerin çabalarının finansal ve teknolojik olarak desteklenmesidir.

“Gıda güvenliği” iklim değişikliğinden etkilenen alanların başında geliyor. Su ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik doğru politikalar ve yatırımlar geliştirip uygulamalıyız. Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Bu anlayışla, daha yaşanabilir ve adil bir dünya vizyonuyla, Eşim Emine Erdoğan’ın himayesinde ülkemizde başlattığımız Sıfır Atık Hareketini, Birleşmiş Milletlerde 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla, küresel boyuta taşıdık. Dün Türkevi’nde “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını” imzaladık.

Sıfır Atık hedeflerimizin, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve sürdürülebilir kalkınma çabalarına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum. Bilhassa gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır.

Masum insanların maruz kaldığı nefret söylemi, kutuplaşma ve ayrımcılık, dünyanın dört bir köşesinde sızlatmadık vicdan bırakmıyor. Ne yazık ki pek çok ülkede popülist siyasetçiler, bu tehlikeli akımları teşvik ederek ateşle oynamayı sürdürüyor. Avrupa’da Kur’an-ı Kerim’e karşı düzenlenen menfur saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, esasen kendi eliyle kendi geleceğini karartmaktadır. Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler, AGİT ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere, tüm platformlarda İslam düşmanlığıyla mücadeleye yönelik girişimleri desteklemeye devam edeceğiz. Hangi inanca mensup olursa olsun, kutsallara saldırıyı kabullenmeyen tüm dostlarımızı da mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum.

Her birine birkaç cümleyle temas etmeye çalıştığım tüm bu meydan okumalarla mücadele ortak sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluğu ancak etkin işbirliği, dayanışma ve insani değerlere sıkı sıkıya sahip çıkarak yerine getirebiliriz. Maalesef son dönemde insanı insan yapan kadim değerler, çok ağır saldırı altındadır. Doğrudan insanı, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal bünyeyi tehdit eden bu saldırıların hedefinde öncelikle aile vardır. Bu bakımdan aileye ve aile müessesesine sahip çıkmak; insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demektir. Giderek artan küresel dayatmalar karşısında tüm dostlarımızı aile müessesesinin korunmasında hassasiyet göstermeye çağırıyorum.

Bu sene 100’üncü yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti olarak, herkes için barış, refah, güvenlik yönünde, tüm insanlığın yararına adımlar atmayı sürdüreceğiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 78’inci toplantısında yapılacak çalışmaların, küresel işbirliği ve dayanışma ruhunu güçlendirmesini temenni ediyorum. Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”

Paylaşın

Dünya Genelinde 2,6 Milyar Kişi Hala İnternete Ulaşamıyor!

Dünya genelinde geçen yıldan bu yana internet erişimi olan insan sayısının,100 milyon kişi artarak 5,4 milyar kişiye yükseldiği duyuruldu. İnternete erişimi olmayan insan sayısını ise 2,6 milyar olarak aktarıldı.

Sanayi ülkelerinin tamamında internete erişim 2023 yılı itibarıyla sağlanmış durumda. Düşük gelirli ülkelerde ise internet ağı hızla yayılmasına rağmen, nüfusun üçte birinden az bir bölümü internetten faydalanabiliyor.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), dünya nüfusunun üçte birinin hala internete erişiminin olmadığını açıkladı.

BM bünyesinde teknolojik konularla ilgili bir alt örgüt olan ITU, geçen yıldan bu yana internet erişimi olan insan sayısının, dünya genelinde 100 milyon kişi artarak 5,4 milyar kişiye yükseldiğini duyurdu. Söz konusu rakamın dünya nüfusunun yüzde 67’sine tekabül ettiğini belirten ITU, internete erişimi olmayan insan sayısını ise 2,6 milyar olarak aktardı.

ITU Başkanı Doreen Bogdan-Martin konuyla ilgili açıklamasında, “İnternet ağının iyileştirilmesini doğru yöne atılmış bir başka adım” olduğunu, ancak “2030 yılına dek evrensel ve amaca uygun bir ağ oluşturabilmek için” kalıcı çabalara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Yapılan araştırmaya göre sanayi ülkelerinin tamamında internete erişim 2023 yılı itibarıyla sağlanmış durumda. Düşük gelirli ülkelerde ise internet ağı hızla yayılmasına rağmen, nüfusun üçte birinden az bir bölümü internetten faydalanabiliyor.

Google’ın yargılanmasına başlandı

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Adalet Bakanlığı’nın, teknoloji devi Google’a karşı tekel oluşturma suçlamasıyla açtığı davanın ilk duruşması yapıldı. Washington’da görülen davada Google, piyasaya hükmeden pozisyonunu yasa dışı yöntemlerle elde etmek ve böylece rekabet hukukuna aykırı davranmakla suçlanıyor.

İddianamede Google’ın, Apple ve Samsung gibi akıllı telefon üreticileri ile yaptığı özel sözleşmelerle, kendi arama motorunun telefonlarda standart özellik olarak yer almasını sağladığı ve bir Microsoft markası olan Bing ya da DuckDuckGo gibi arama motorlarına rekabet etme şansı tanımadığı da yer alıyor.

Duruşmaya katılan Adalet Bakanlığı temsilcisi Kenneth Dintzer, “Bu davada internetin geleceğini ve Google’ın bundan sonra internet aramalarında ciddi bir rakibi olup olamayacağını ele alıyoruz” ifadelerini kullandı. Adalet Bakanlığı tarafından açılan davaya, çok sayıda ABD eyaleti de davacı olarak iştirak ediyor.

Dünya çapında, arama motoru pazarının yüzde 90’ını elinde tutan Google ise suçlamaları reddederek, başarısının arkasındaki nedenin, rakiplerinden daha iyi olması olduğunu öne sürüyor.

Paylaşın