HDP, Kemal Kılıçdaroğlu’na Oy Verme Çağrısı Yapacak

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş genel Başkanı Mithat Sancar’ın 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verme çağrısı yapacağı öne sürüldü.

Sözcü TV yazarı İsmail Saymaz, Sözcü TV’de “Sokağın Sözü” programında Sancar ile yaptığı özel görüşmede kendisine şunları söylediğini aktardı:

“Biz bu seçimi Türkiye tarihinin en kritik seçimi görüyoruz. İki stratejik hedefimiz var: Birinci hedefimiz tek adam rejimine son vermek, ikinci hedef[imiz] demokratik dönüşüm konusunda en etkili güç haline gelmek. Tek adam rejimine son vermenin yolu Cumhurbaşkanlığı seçiminden geçiyor. Bir tarafta rejimi kalıcı hale getirmek isteyen Cumhur İttifakı’nın adayı var. Diğer tarafta rejimi değiştirme sözü veren Kılıçdaroğlu var. Tek adam rejimini sonlandırma noktasında Kılıçdaroğlu ile hedeflerimiz örtüşüyor. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı verdik.”

Saymaz ayrıca Sancar’ın “seçimin ilk turda kazanılmasının daha doğru [olduğunu]”, “bunun amaçlanması gerektiğini, [seçimin] ikinci tura kalmaması gerektiğini söyl[ediğini]” ekledi. Sancar’ın, “Bunun Türkiye’nin dönüşümüne giden yolda önemli bir adım olacağını düşünüyoruz. O nedenle herkesi demokratik sorumluluk bilinciyle hareket etmeye davet ediyoruz. Mevcut rejim ülkeyi felaketler girdabına sokmuş ve her alanda çöküşün eşiğine getirmiştir. Ülkeyi bu karanlıktan çıkarmak için tek adam rejiminden kurtulmak gerekir.” dediğini aktardı.

Arka plan

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenleri Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) 22 Mart’ta cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin kararını açıklamıştı.

Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde yapılan toplantıda Tutum Belgesini açıklayan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ülkede demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için yoksulluğa, yolsuzluğa, talana ve ranta dayalı bir yönetimi sürdürmüş olan bu iktidardan, büyük tahribatın sorumlularından hesap sorma konusunda oldukça kararlıyız. Bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile buradan deklare ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz.” demişti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Millet İtifakı’nın adayı olarak ilan edilmesinin ardından HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar “Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı hayırlı olsun, kendisiyle genel merkezimizde konuşmak için ziyaretini bekliyoruz” diyerek açık ve doğrudan görüşmeler beklediklerini kaydetmiş, “Cumhurbaşkanlığında muhalefetle ortak aday fikrine açık olduğumuzu söylemiştik. Aday HDP ile ittifakımızla açık şekilde görüşmeler yapmalı. Türkiye’nin demokratik değişim, adalet ihtiyacını karşılama yönünde ortaklık aramalı ve bunların hepsi kamuoyunun önünde açık şekilde yapılmalı”demişti.

Kılıçdaroğlu 20 Mart’ta berberindeki heyetle birlikte TBMM’de HDP Grup Salonunda HDP Eş Genel Başkanlarıyla görüşmesi sonrasında yaptığı değerlendirmede şunları söylemişti:

“Bağımsız ve tarafsız yargı, sosyal devlet olmalı. Temel ve hak ve hürriyetlerin korunması talep olarak verildi, bu konuda da uzlaştık, çevre ve iklim konusundaki hassasiyet karşılıklı olarak ifade edildi.”

“Kayyum uygulamasını doğru bulmadığımızı ifade ettik. Halkın iradesini ipotek altına alırsanız bu doğru bir uygulama değildir.” dedi.

“Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. Kuruluşundan bu yana Türkiye’nin en büyük sorunları TBMM’de çözülmüştür. 2. Yüzyıla Çağrı beyannamemizde Kürt sorununun çözüm adresinin TBMM olduğunu vurguladık ve bizim kurultayımızdan oy birliği ile çıktı bu karar. Biz demokrasiyi, insan haklarını, kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğini, kadın-erkek eşitliğini savunuyoruz.”

HDP Eş Başkanlarının da görüşmeye ilişkin olumlu değerlendirmelerinin ardından HDP’nin Kılıçdaroğlu’ya destek verme eğilimi HDP bileşenleri arasında kuvvetle telaffuz edilmeye başlanmış, Eş Genel Başkanlara verilen yetkinin bu doğrultuda kullanılacağına ilişkin yaygın bir beklenti oluşmuştu.

Paylaşın

İmamoğlu: Bir Avuç İnsana Değil, 86 Milyona Hizmet Etmeye Geliyoruz

Seçim çalışmaları kapsamında Çanakkale Biga’da yurttaşlara seslenen İBB Başkanı ve cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, “Bir avuç insana değil, 86 milyon insana hizmet etmeye geliyoruz” dedi.

Seçimlere ilişkin mesajlarına devam eden İmamoğlu, “Birleşe birleşe kazanacağız. Coşa coşa sandıklara gideceğiz, sandıklara sahip çıkacağız. Komşularımızı ikna edeceğiz. Herkesle konuşup onları ikna edeceğiz” diye konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Ekrem İmamoğlu, 14 Mayıs seçimlerine ilişkin ziyaretlerini sürdürüyor. İmamoğlu, Çanakkale Biga’da yurttaşlara seslendi.

“Bir avuç insana değil, 86 milyon insana hizmet etmeye geliyoruz” diyen İmamoğlu, “Herkes patates, soğan fiyatlarını dert etmeden pazara, manava gidecek. Yurt sorunu olmayacak. Okulda ücretsiz yemeği olacak. Bu milletin parası bu millete yeter. Yeter ki bu milletin parasını çar çur etme!” ifadelerini kullandı.

İktidara tepki gösteren İmamoğlu, “Karşınıza gelecekler ve meydan okuyacaklar. Bu iş öyle olmaz, meydan okuma işi değil bu. Bugün karşınıza gelip -cek, -cak diyenler kim biliyor musunuz? Yalancı pehlivan onlar” dedi.

“Bu memleketin 86 milyon insanımızın pehlivan evlatlarına inanıyoruz” diyerek sözlerine devam  eden İmamoğlu, “Millet İttifakı olarak göreve geleceğiz ve vatandaşımıza hizmet edeceğiz. Birleşe birleşe kazanacağız ve kazandığımızı milletle paylaşacağız” diye konuştu.

İmamoğlu, şöyle devam etti: “Milletle konuşurken sen şu partilisin, sen bu partilisin demeyeceğiz. Allah şahit, şu güzel annelerimize baktığımda evimdeki anneme bakar gibi bakmıyorsam namertim! Bütün milletimize bakışım böyle.”

“Partizanlığı söküp atacağız”

“Devlet, milletine ayırt etmeden bakar” diyen İmamoğlu, “Devlet, milletine fırça atmaz. Millet İttifakı kimseyi ayırt etmeyecek. Partizanlığı devletin bütün kurumlarından söküp atacağız” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, “13. Cumhurbaşkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu sizin bir kuruşunuza bile zeval gelmemesi için çalışacak” dedi ve ekledi: “Tarım için çalışacağız. Tarımda köyünde çalışan kadının sosyal haklarını biz sağlayacağız. Bu şehirde ve bütün Türkiye’de sosyal imkanları artırırken, bir yandan yaşamı daha kaliteli bir hale geleceğiz.”

Seçimlere ilişkin mesajlarına devam eden İmamoğlu, “Birleşe birleşe kazanacağız. Coşa coşa sandıklara gideceğiz, sandıklara sahip çıkacağız. Komşularımızı ikna edeceğiz. Herkesle konuşup onları ikna edeceğiz” diye konuştu.

(Kaynak: Birgün)

Paylaşın

TBB’den Sandık Güvenliği Uyarısı: Endişemiz Var

Deprem bölgesinde seçim güveliği konusu da düşüncelerini paylaşan TTB Başkanı Sağkan, “Bugüne kadar yaşananlardan dolayı hem deprem bölgesinde hem de genele yaygın bir sandık güvenliği konusunda endişemiz var” dedi ve ekledi:

“Deprem bölgesi şu anda seçim güvenliği anlamında en riskli alan. Çünkü deprem bölgesindeki çok sayıda yurttaşımız başka illere göç ettiler. Bunların büyük bir oranının geçici olarak bir başka ile gittiklerini ve haliyle ikametlerini almadıklarını biliyoruz. İkametgahlarını farklı illere taşıyanlar bakımından bir sorun yok.

Onlar bulundukları illerde oylarını kullanacaklar ancak başka illere göç edip ikametgahlarını almayanların seçim günü kendi memleketlerine dönüp oy kullanmalarını beklemek bu kadar maddi ve manevi zararın olduğu bir süreçte çok da ayağı yere basan bir beklenti olmuyor.”

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlerde hem deprem bölgesi hem de genele yönelik endişe taşıdıklarını söyledi.

Birgün’ün aktardığına göre, seçim güvenliğinde önceliğin seçmenlerin bilinçlenmesi olduğunu vurgulayan Sağkan, yurttaşların sandık güvenliği konusunda endişelerinin anketlere de yansıdığını ifade etti.

Sağkan, “Birçok seçimde sosyal medyaya yansıyan, basının da paylaştığı çöplerden oy pusulalarının çıkması, elektriklerin kesilmesi, mühürsüz oyların geçersiz sayılması ya da İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin YSK’nın ‘bana göre hukuksuz’ şekilde iptal edilmesi gibi insanlarda seçime dönük ciddi bir endişe ve kaygı var. Bunun da haklı sebepleri olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Sandığa katılım oranının yüksek olduğuna dikkat çeken Sağkan, “Sandığı önemsiyoruz ve sandığın değiştirebilme kabiliyetine inanıyoruz ve önemsiyoruz. Ancak hem deprem bölgesinde hem de genele yaygın bir sandık güvenliği endişemiz var. TBB de bu konuda sorumluluk bilinciyle hazırlıklarımızı yaptık” diye konuştu.

“Öncelikle seçmenlerin kendi haklarını bilmesi gerekiyor” diyen Sağkan sözlerini şöyle sürdürdü:

“2018 seçimde yüzde 2’lik geçersiz oy sayısı var ve bunun büyük oranda hatalı oy kullanmaktan kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu nedenle bu hatayı en aza indirgemeleri için seçmenler için bir hukuk rehberi hazırladık.  TBB internet sayfasından da yayınladık. Öncelikle kendimiz hata yapmayacağız, haklarımızı bileceğiz. Bunu hazırladık ve vatandaşlarımızın kullanımına sunduk.”

“Deprem bölgesi şu anda seçim güvenliği anlamında en riskli alan”

Deprem bölgesinde seçim güveliği konusu ile ilgili de düşüncelerini de paylaşan Sağkan, “Bugüne kadar yaşananlardan dolayı hem deprem bölgesinde hem de genele yaygın bir sandık güvenliği konusunda endişemiz var” dedi. Sağkan şunları söyledi:

“Deprem bölgesi şu anda seçim güvenliği anlamında en riskli alan. Çünkü deprem bölgesindeki çok sayıda yurttaşımız başka illere göç ettiler. Bunların büyük bir oranının geçici olarak bir başka ile gittiklerini ve haliyle ikametlerini almadıklarını biliyoruz.

İkametgahlarını farklı illere taşıyanlar bakımından bir sorun yok. Onlar bulundukları illerde oylarını kullanacaklar ancak başka illere göç edip ikametgahlarını almayanların seçim günü kendi memleketlerine dönüp oy kullanmalarını beklemek bu kadar maddi ve manevi zararın olduğu bir süreçte çok da ayağı yere basan bir beklenti olmuyor.”

Deprem bölgesinde oy kullanımının düşük olmasını beklediklerini kaydeden Sağkan, “Göç edenler bakımından aynı yabancıların oy kullandıkları şekilde bulundukları illerde bazı bölgelere sandıklar kurularak onların da bu seçime katılmalarını sağlamak aslında devletin pozitif yükümlülüğüdür.

Ancak bu yöndeki taleplerin YSK tarafından reddedildiğini biliyoruz. Haliyle bu vatandaşların o gün kendi memleketlerine dönmesini sağlayacak sistemleri hem devletin hem siyasi partilerin çalışması gerekiyor. Seçime katılımı artırmak adına bu zorunlu. Bizim vatandaşların ayağına sandığı götürüyor olabilmemiz gerekirdi” ifadelerini kullandı.

 “Barolarımız bu konuda ciddi bir çalışma içerisinde”

Deprem bölgesinde sandık güvenliğinin sağlanması açısından yeterli sayıda sandık görevlisi, müşahit bulunmasının önemine dikkat çeken Sağkan, şöyle konuştu:

“Sivil toplumun orada yer alması çok büyük bir dert olarak görünüyor. Örneğin, bizler orada mesela Hatay Barosu ile çalışacağız, Kahramanmaraş’ta Kahramanmaraş Barosu ile çalışacağız, Malatya’da da Malatya Barosu ile çalışacağız. Ancak oralarda da çok sayıda meslektaşlarımızın geçici olarak başka illere gittiğini biliyoruz.

Belirli bir oranda hayat düzene girdiği zaman illerine geri dönecekler o sebepte bizlerin de örgütlenmekte, sandık güvenliğini sağlayacak hukukçu kimliğiyle meslektaşlarımızı zorlandığımız bir süreç yine de barolarımız bu konuda ciddi bir çalışma içerisinde meslektaşlarını görev yerlerine davet ettiler. Orada en azından avukatların bulunacağını söyleyebilirim.”

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Millet İttifakı’ndan Sandık Güvenliği Hamlesi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kaldı. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Millet İttifakı’ndan seçim güvenliği için dikkat çeken bir hamle geldi.

Millet İttifakı, Doğu ve Güneydoğu’da seçim güvenliğini tesis etmek için, Saadet, Gelecek, Deva ve Demokrat Parti’nin sandık kurulu üyelerini, CHP ve İYİ Parti üzerinden gösterdi.

Millet İttifakı, Doğu ve Güneydoğu’da seçim güvenliği için çalışma başlattı başlattı. Yapılan çalışma çerçevesinde her okulda bir görevli olacak. Sonuçları anında parti merkezine iletecek. Kurmaylar seçim günü bölgeye gidecek.

Seçime 17 gün kala sandık güvenliği çalışmalarını sürdüren Millet İttifakı’nda; DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat partileri, CHP ve İYİ Parti’nin sandık kurulu üyeliklerindeki açığını kapatmak için 23 Nisan itibarıyla üyelerini iki partinin listelerine kaydettirdi.

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’ın haberine göre 6’lı masanın seçim güvenliği komisyonunun üyeleri, “Dört parti seçime kendi logosuyla girmediği için sadece CHP ve İYİ Parti sandık kuruluna üye verebiliyor. Bu nedenle 4 parti de geride kalan pazar günü itibarıyla sandık kurulu üyesi olmak için adlarını İYİ Parti veya CHP listelerine kaydettirdi. Yani şu an Türkiye’de boş yer kalmadığını söyleyebiliriz” bilgisini paylaştı.

Sandık başında duracak görevlilere ilişkin de bilgi veren kurmaylar, “Her oy kullanılacak okulda neredeyse bir yetkili avukatımız var. Sonucu il merkezine ve genel merkezlere iletecek sorumlular da belirlendi. Seçim günü sandığın başında gezici olarak görev yapacak gözlemcilerimiz de olacak” dedi.

Doğu ve Güneydoğu’da bazı köylerde riskli alanlar olduğunu söyleyen kurmaylar, “Buralara dışarıdan takviyelerle, gönüllülerle açığı kapatmak istiyoruz” dedi.

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: 11 Soruda Oy Kullanma Rehberi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kaldı kaldı. Peki oy kullanma işlemi nasıl gerçekleştirilecek, hangi hallerde oylar geçerli veya geçersiz sayılacak? Seçim suçlarında cezalar neler?

Cumhurbaşkanlığı için Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce ve Sinan Oğan Cumhurbaşkanı adayı olarak yarışacak. Milletvekilliği seçimlerinde ise Cumhur İttifakı, Millet İttifakı, Emek ve Demokrasi İttifakı, Sosyalist Güç Birliği İttifakı ve Ata İttifakı’nda yer alan partilerin arasında bulunduğu 26 parti,

TBMM’de temsil edilebilmek için çalışacak. 14 Mayıs seçimlerinde yurt içinde 60 milyon 697 bin 843 ve yurt dışında 3 milyon 416 bin 98 olmak üzere toplam 64 milyon 113 bin 941 seçmen yaklaşık 192 bin sandıkta oy kullanacak.

DW Türkçe’den Alican Uludağ, Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) hazırladığı “Seçmenler için hukuk rehberi”nden de yararlanarak 11 soruda seçimlere ilişkin hukuki rehber hazırladı.

Oy kullanma işlemi ne zaman?

Oy verme işlemi, Türkiye’nin 81 ilinde 14 Mayıs günü aynı anda başlayacak. 08:00’da başlayacak işlem, saat 17:00’da sona erecek. Yurt dışında ve gümrük kapılarında oy verme işlemi ise 27 Nisan’da başlayacak, 9 Mayıs’ta sona erecek. Silahaltında bulunan erler, askeri öğrenciler ve cezaevindeki hükümlüler seçimlerde oy kullanamayacak.

Seçmen bilgi kâğıtları ne zaman dağıtılacak?

Oy kullanma sırasında önce kimlik kontrolü yapılacak. Bunun için nüfus cüzdanı, pasaport, ehliyet, evlenme cüzdanı ve askerlik belgesinden herhangi biri gösterilmek; bunun yanında seçmen bilgi kâğıdı da sunulmak zorunda. Seçmen kâğıtlarının dağıtımı 9 Mayıs’ta tamamlanacak. Seçmen bilgi kâğıdı kendisine ulaşmayan seçmenler, YSK’nin internet sayfasının “Nerede Oy Kullanacağım” bölümünden veya e-Devlet Kapısı üzerinden nerede oy kullanacaklarını sorgulayarak, seçmen bilgi kayıtlarının dökümünü alabilirler.

Seçmenlere kaç pusula verilecek?

Seçimde iki adet filigranlı kâğıttan hazırlanacak birleşik oy pusulaları kullanılacak. Bir pusulada Cumhurbaşkanı adaylarının, diğerinde ise siyasi partiler ve bağımsız milletvekili adaylarının isimleri yer alacak. Sandık başkanı, oy zarfı ve birleşik oy pusulasını, hiçbir tarafında herhangi bir işaret bulunmadığını ve arkasının sandık kurulu mührü ile mühürlü olduğunu kurul üyelerine ve seçmene gösterdikten sonra “EVET” veya “TERCİH” mührü ile birlikte seçmene verecek.

Seçmenler özellikle oy pusulasının arkasında sandık kurulu mührünün bulunup bulunmadığına dikkat etmek zorunda. Oy kullanma kabininde oy kullandıktan sonra zarfa konulacak pusula, daha sonra seçmen tarafından sandığa atılacak. Kapalı oy verme kabinine herhangi bir fotoğraf veya kayıt cihazıyla girilmesi de yasak.

Görme engelliler nasıl oy kullanacak?

Görme engelliler için sandıkta uygun oy pusulası yoksa aynı seçmen çevresindeki bir akrabasının yardımı ile oy kullanabilir. Akrabası yoksa sandık kurulu başkanının onayı ile herhangi bir seçmen yardım edebilir. Benzer durum bedensel engelliler için de geçerli.

Oy sayımına kimler katılabilir?

Oy verme işlemi “gizli” yapılması gerekirken, oy sayım işleminde ise “açıklık” ilkesi geçerli. Oy sayımı sırasında siyasi parti ve bağımsız adayların müşahitlerinin yanı sıra o sandık bölgesinde kayıtlı seçmenler oy sayımına katılabilir. Sayıma Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin oy pusulasıyla başlanacak. Oy sayma işlemi sırasında sandık kurulu başkanı, herkesin duyacağı şekilde sonucu okuyarak pusulayı orada bulunanlara göstermek zorunda. Geçerli ve geçersiz oylar tutanağa geçirilecek.

Oy sayımında kritik aşama hangisi?

Oy sayımından sonra partilerin aldığı oylar, sandık sonuç tutanağına yazılacak ve sandık kurulu başkanı ile üyeleri tarafından imzalanacak. Bu tutanaktan tüm partilerin müşahitleri tarafından alınabilecek. Islak imzalı sonuç tutanakları, seçim sonuçlarını teyit etmek için önemli bir veri olacak.

Hangi durumda oylar geçerli sayılacak?

Oy pusulası alanı içerisinde bir siyasi partiye ayrılan alana mührün basılması halinde, oylar geçerli sayılacak ve o oy siyasi partiye yazılacak. Ancak sadece ittifak unvanı bölümüne “evet” veya “hayır” mührü basılması halinde bu oy ittifakın ortak oyu kabul edilecek. Eğer ittifak alanı içinde siyasi partinin alana basılacak mührün taşması halinde de oy geçerli sayılacak ve o oy işaretlenen siyasi partiye sayılacak.

İttifak alanı içerisinde hem siyasi partiye hem ittifak unvanı bölümüne iki ayrı mühür basılması halinde de oylar geçerli kabul edilecek ve siyasi partiye yazılacak. Ancak ittifak içerisindeki partilere ayrı ayrı mühür basılması halinde o oy ittifakın ortak oyu kabul edilecek ve partilere yazılmayacak.

Oylar hangi hallerde geçersiz sayılacak?

Aynı ittifak alanı içinde yer almayan iki farklı siyasi partiye oy verilmesi halinde bu oy geçersiz kabul edilecek. Ancak pusula zarfa konulurken mürekkebin neden olduğu izler oyu geçersiz kılmayacak. Birden fazla ittifaka oy verilirse de oy geçersiz olacak. İki farklı siyasi partinin bulunduğu alanın ikisine de mührün gelmesi halinde bu oy geçerli kabul edilmeyecek. Üzerinde sandık kurulu veya ilçe seçim kurulu mührü dışında başka bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılacak.

Tamamı yırtılmış pusulalar da yine geçersiz kabul edilecek. 2017’ye kadar üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan oylar geçersiz kabul ediliyordu. Ancak 16 Nisan 2017’deki referandum sırasında YSK, kanuna rağmen mühür bulunmayan oyları geçerli kabul etmişti. İktidar, 2018’de yaptığı yasal değişiklik ile sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen YSK fligranı, amblemi bulunan zarflar ile üzerinde özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılmayan zarflar da artık geçerli kabul ediliyor.

Kimlerin sonuçlara itiraz hakkı var?

Seçim kurullarının veya kurul başkanlarının kesin olmayan kararlarına karşı seçme yeterliğine sahip yurttaşlar, siyasi partiler veya bunların tüzüklerine göre kuruluş kademelerinin başkanları veya vekilleri, müşahitler, adaylar ve Cumhurbaşkanı adayları ve/veya yetkilendirdikleri kişiler ile milletvekilleri sonuçlara itiraz edebilir. İtirazlar seçim kurullarına yapılıyor. YSK’nın resen veya itiraz üzerine karşı vereceği kararlar kesin nitelikte olacak. Sandık kurullarının işlemlerine karşı itirazlar; Cumhurbaşkanlığı seçimi için Pazartesi günü Saat 17.00’a kadar, milletvekili seçimi için Salı günü saat 15.00’a kadar yapılabilir.

Seçimde suç işleyenler için ne cezalar isteniyor?

Kanunda, seçimlerin yapılmasını engellemek suç olarak düzenleniyor. Hileli faaliyetlerle veya cebir veya şiddet kullanarak veya tehdit ederek, seçim kurullarının toplanmalarına veya görevlerini yerine getirmelerine engel olanlar, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. Bu suç silahla işlenirse verilecek ceza 3 yıldan az olamaz. Bu fiiller, aralarından biri silahlı en az üç kişi tarafından birlikte işlendiği takdirde, failler hakkında 5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası veriliyor.

Seçim kurulları tarafından alınan kararların uygulanmasını zorlaştıranlar da 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. Bir seçmene oy tercihi için para teklif edenler veya seçmenin oy kullanacağı yere girmesine engel olanlar da 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Oy verme yeterliliğine sahip olmadığı halde oy verme girişiminde bulunanlar ile ikinci defa oy kullanmaya çalışanların ise yargılanacağı ceza miktarı 5 yıl.

Oy verme günü yasaklar neler?

298 sayılı Kanuna göre oy verme günü, herhangi bir yerde içki satılması, verilmesi, içilmesi yasak olacak. Eğlence yerleri de kapalı olmak zorunda. Bu yerler yalnızca yemek hizmeti verebilir. Yine emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlardan başka hiçbir kimse, köy, kasaba ve şehirlerde silah taşıyamaz. Seçim günü saat 18:00’dan sonra ise düğün veya nişan yapılabilecek.

Paylaşın

Ekathimerini Gazetesi: Erdoğan Elindeki Son Kartı Oynuyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basını da seçimler ve muhtemel sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyor. Son olarak Ekathimerini gazetesi seçim sonuçlarını etkileyecek beş parametre olduğunu yazdı.

Akademisyen ve analist Constantinos Filis, Yunanistan’ın Ekathimerini gazetesi için kaleme aldığı yazıda 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘son kozunu oynadığını’ yazdı.

Maraş’ta meydana gelen depremlerin ‘Türkiye’deki siyasi tabloyu Erdoğan için endişe verici derecede değiştirdiğini’ kaydeden Constantinos Filis, ‘Erdoğan’ın özellikle ekonomi ve azınlıklar konusundaki pek çok başarısının artık geçmişte kaldığını, bunların yerini bir Üçüncü Dünya otoriterliği, hızla artan bir enflasyon, güç kaybeden bir milli para birimi ve önemli dış politika tercihlerinden atılan geri adıma bıraktığını’ belirtti.

“Öyleyse sonuna kadar savaşmak için Erdoğan’ın elinde hangi güçlü kartlar bulunuyor?” diye soran Filis, Türkiye’de ekonomi ve dış politika konusunda son dönemde yaşananlara atıfta bulunduktan sonra Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kendisini Türkiye’de ve dünyada ‘istikrarlı ve sorumlu bir seçenek olarak sunduğunu’ ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok çeşitli partilerden oluşan bir koalisyonu temsil ettiğini ve kendisinin adaylığı açıklanmadan önce ittifak içinde çatlakların olduğunu hatırlatan Constantinos Filis, “İşte Erdoğan burada hükümetinin dayanıklılığını seçimden sonra dağılabilecek ve muhtemelen Anayasa değişikliği yapabilmek için mecliste yeterli çoğunluğu olmayacak bir koalisyonun karşısına koyuyor” dedi.

Erdoğan’ın ‘Türkiye Yüzyılı’ söylemi üzerinden gelecek ile ilgili projelerine de değinen Filis, “Bu, esasında kendi haklarını arayan, etki alanlarını genişleten ve gerektiği yerde kendi durduğu yeri diğerlerine dayatma gücü ve kararlılığı olması gereken bir ülkeye ilişkin Erdoğan’ın kendi versiyonunu teşkil ediyor. Bu, her ne kadar gerçekliğin oldukça iyimser bir yorumu olsa da ülkedeki hedef kitlesi ile iyi uyuşuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Yazısında Erdoğan’ın ABD’ye yaklaşımını ve savunma, otomotiv endüstrisi ve enerji gibi alanlardaki proje ve hedeflerini de ele alan Filis, seçimlerde beş parametrenin önemli bir rol oynayacağını söyledi.

Filis’e göre, seçim sonuçlarına etki edecek bu beş parametre özetle şöyle: AK Parti’nin Hüda-Par ve Yeniden Refah Partisi (YRP) ile ittifakı, muhalefetin aksine Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin ortak liste çıkaramamış olması, Kürt seçmenler, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığı ve genç seçmenler.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu, İlk 100 Günün Yol Haritasını Açıkladı

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması durumunda ilk 100 günde yapacakları bir broşürle yayımlandı.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu’nun seçim sloganı olan “Sana söz yine baharlar gelecek, Bay Kemal sözünden dönmeyecek” ifadelerinin yer aldığı “İktidarımızın İlk 100 Gününde Yapacaklarımız” başlıklı broşürde, ilk 100 günde yapılacaklara ilişkin şu maddeler sıralandı:

“Kızılay ticarethane olmayacak.

Tarımda çalışan kadın ve gençlerin sosyal güvenlik primlerini devlet karşılayacak.

Kamu Özel İşbirliği projelerinde “Dolar, Avro” bazlı soyguna son verilecek. Yükümlülükler TL’ye çevrilecek. Devletin ve milletimizin soyulmasına izin verilmeyecek. 418 milyar dolar bu milletin cebine konulacak. Milliyetçilik demek Türk Lirasının değerini korumaktır.

Uyuşturucu baronları, devletten beslenen mafya ve 5’li çeteler temizlenecek.

TBMM’de “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” kurulacak.

Kadının güvencesi devlet olacak. Aile Destekleri Sigortası Kanunu yürürlüğe konacak.

Savurganlığa son vereceğiz, israf olmayacak. İsrafı önleme Saray’dan başlayacak. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’ne taşınacak. 16 uçaklı bir Cumhurbaşkanı olmayacak. Devleti yöneten, israfı itibar olarak görmeyecek. Cumhurbaşkanı yaşayış tarzı itibariyle topluma örnek olacak. Hiç kimse unutmasın kişiler-partiler geçicidir, devlet bakidir.

Kamuda adam kayırma olmayacak.

Akçeli işlere bulaşan, rüşvet alan büyükelçiler, bürokratlar görevden alınacak.

4-5 yerden maaş alma dönemi bitecek.

Ekonomik ve sosyal konsey ilk toplantısını yapacak.

Tank palet fabrikası ordumuza teslim edilecek.

Şehircilik ve afet yönetimi bakanlığı kurulacak.

Esnaf bakanlığı kurulacak.

Esnafın faiz borçları silinecek. Esnafın kira stopaj vergisi sıfırlanacak.

Tarım ve Gıda Güvenliği Bakanlığı kurulacak, pahalılığın önüne geçmek için acil eylem planı hazırlanacak.

Piyasadaki yangına son vereceğiz.

Çiftçilerin ve balıkçıların kredi faizleri silinecek.

Şehit yakınları ve gaziler için toplanan yardımlar hak sahiplerine teslim edilecek.

Süleyman Şah Türbesi vatan toprağına geri getirilerek, orada şanlı bayrağımız dalgalanacak.

Siyasi Ahlak Kanunu çıkarılacak.

Kalıcı yaz saati uygulamasına son verilecek.

Cumhuriyetin yüzüncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapılacak, köylerimiz yeniden okullara kavuşacak.

Devlet okullarındaki evlatlarımıza beslenme desteği başlatılacak.

KHK ile kamudan çıkarılan ancak haklarında adli bir süreç işletilmeyen, soruşturmalarda takipsizlik kararı verilen ya da haklarında beraat kararı verilenler için iade süreci başlatılacak.

GATA ve askeri hastaneler yeniden açılacak, ordumuz hastanesiz kalmayacak.

Yolsuzluktan elde edilen ve yurtdışına kaçırılan gelirleri ülkemize geri getireceğiz. “Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi” kurulacak.”

Paylaşın

Almanya’da “AK Parti’nin Seçim Kampanyaları” Alarmı

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Çekişmeli geçmesi beklenen seçimlerde Almanya’da kullanılacak oylar, özellikle AK Parti ve Erdoğan açısından önemli rol oynayabilecek.

2018 yapılan seçimlerde Almanya’da yaşayan ve sandık başına giden seçmenin yüzde 64,8’i Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan’a, meclis seçimleri içinse yaklaşık yüzde 56’sı AK Parti’ye oy vermişti.

AK Parti’nin Almanya’daki seçim kampanyaları Alman politikacıları harekete geçirdi. Adalet Bakanı Marco Buschmann’ın İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’a bir yazı göndererek nefret söylemi içeren kampanyalara karşı önlem alınmasının önemine dikkat çektiği bildirildi.

Rheinische Post gazetesi, Hür Demokrat Partili (FDP) Buschmann’ın mektupta “Seçimler göz önünde bulundurulduğunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan taraftarlarının önümüzdeki haftalarda Almanya’da da daha güçlü bir şekilde seçim kampanyası yürütmesi beklenmektedir. Kampanya etkinlikleri çerçevesinde, insan onurunu zedeleyen nefret söylemi içerikli mesajlar yayılmasını hesaba katmak zorundayız” dediğini aktardı.

AK Parti milletvekili “Yok edeceğiz” demişti

AK Parti milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün 13 Ocak’ta Neuss kentinde yaptığı konuşmada sarf ettiği, PKK ve Gülen yapılanması mensupları için “Saklandıkları deliklerden çıkarıp yok edeceğiz” ifadesi Almanya’da nefret söylemi olarak değerlendirilerek yoğun tepkiye yol açmış, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmıştı.

Adalet Bakanı Buschmann mektubunda, “Yaşanan vakalar, bazı Türk yetkililerin seçim kampanya etkinliklerinde siyasi rakiplere karşı bilinçli olarak insan onurunu zedeleyici dil kullanacaklarını gösteriyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez ve düşünce özgürlüğü sınırlarının açık bir şekilde ihlalidir” ifadelerine yer verdi.

Buschmann, içişleri ve dışişleri bakanlarına yazdığı mektupta toplanma hukuku çerçevesinde yabancı yetkililerin etkinliklerine izin zorunluluğunun dikkatli bir şekilde uygulanması ve kuralların Türkiye’ye -gerekirse bir kez daha- açık bir şekilde hatırlatılması gerektiğini vurguladı, eyaletlerde toplanma hukuku konusunda ilgili makamlarda da konuyla ilgili duyarlılık yaratılmasını istedi.

Almanya’da 2017 yılında yürürlüğe giren düzenlemeyle, AB dışındaki ülkelerden yetkililerin Almanya’da yaşayan vatandaşlarına yönelik resmi seçim kampanyası etkinliklerinde bulunması, Alman hükümetinin iznine tabi hale getirildi. Seçimler öncesindeki üç aylık süreçte ise seçim kampanyası etkinliğinde bulunulmasına izin verilmiyor.

Yeşiller partisinin iç politika sözcüsü Lamya Kaddor, gazeteye yaptığı açıklamada, bu kurala rağmen “gri alanlar” bulunduğunu, Türkiye bağlantılı Alman dernek ve kuruluşları ya da resmi sıfatı bulunmayan Türk kişiler yoluyla seçim etkinliği yürütülebildiğini kaydetti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Aday Listeleri Kürt Seçmene Ne Anlatıyor?

Rawest Araştırma Şirketi Genel Müdürü Roj Girasun, Millet İttifakı’nın güçlü bir listeyle seçmenlerin karşısına çıktığını söyledi. Mevcut adayların Kürt sorununun çözümünde etkili olabileceğini düşünmediğini vurgulayan Girasun, “Cengiz Çandar, Hasan Cemal gibi isimlerin varlığı önemli. Bunlar Kürt meselesini iyi bilen olanlara, bir döneme şahit olan, Türkiye kamuoyuna taşımış ve kamuoyunun da yakından tanıdığı isimler. Olumlu etkileri olabilir” dedi.

Cumhur İttifakı’nın Kürt sorunu bağlamında aktör üretemediğini savunan Girasun, Millet İttifakı’ndaki CHP’nin adaylarının 2002 seçimlerinden beri en güçlü isimler olduğunu söyledi.

Cumhur İttifakı’nın son yıllarda Kürt sorununa ilişkin siyaset üretemediğine vurgu yapan Girasun, “Cumhur İttifakı’nın listesinin sönük olmasının sebebi, yeni aktör üretemiyor olmasına bağlı. Eski siyasetçilerden az isim var. Kürt meselesiyle ilgili isimlerin ortaya çıkması, konuşan isimlerin ortaya çıkması, siyaset üretmeyle mümkün oluyor. Galip Ensarioğlu dışında AK Parti’nin bölgede bir aktörü olduğunu söyleyemeyiz” diye konuştu.

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Kürt seçmenler gündeme geldiğinde akla ilk gelen parti Halkların Demokratik Partisi (HDP) oldu. Ancak Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası süren HDP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) adıyla seçime girecek. YSP Kürt seçmenlerin yoğun yaşadığı illerde, Kürt seçmen arasında tanınan bazı isimlere listelerde yer verdi.

Diyarbakır’da ilk sırada Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Berdan Öztürk aday gösterildi. Bu seçimin sürpriz ismi gazeteci Cengiz Çandar üçüncü sırada yer aldı. Eski Baro başkanlarından Emin Aktar, Barış Bildirisi’ne imza attığı için Ankara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nden ihraç edilen Doç. Dr. Sevilay Çelenk Özen, HDP’nin Hukuktan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren de listede yer alanlar arasındaydı.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar Şanlıurfa’dan aday gösterildi. HDP’nin önceki dönem 4 koltuk kazandığı Şanlıurfa’da Abdullah Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan da ikinci sıradan listeye girdi. Diğer Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise Van’dan aday oldu. 1990’larda dokunulmazlıkları kaldırılan ve meclisten yaka paça gözaltına alınarak tutuklanan dönemin DEP Milletvekili Orhan Doğan’ın kızı Gazeteci Ayşegül Doğan da Şırnak 3. sıradan aday listesine girdi.

HDP’nin bölgedeki en önemli rakibi olan AK Parti’de ise Diyarbakır’ın tanınmış ailelerinden olan Ensarioğlu ailesine mensup eski milletvekillerinden Galip Ensarioğlu ilk sırayı aldı. Ensarioğlu’nun kuzeni Vejdin Ensarioğlu da İYİ Parti’den Diyarbakır 1. Sıradan aday gösterildi.

Kürt sorunu ile ilgili tartışmalarda adı öne çıkan Abdurrahman Kurt ile eski Tarım Bakanı Mehdi Eker listelerde yer almadı. Cumhur İttifakı’na desteği tartışmalara neden olan HÜDAPAR’ın iki adayı bölge illerindeki listelere konuldu. AK Parti, Şanlıurfa’da ilk sırayı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a verirken, Mardin, Van gibi iddialı olduğu illerde tanınan isimlere yer vermedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise Diyarbakır’da insan hakları, hukuk ve Kürt sorunu alanındaki çalışmaları ile tanınan Sezgin Tanrıkulu’nu listenin ilk sırasında aday gösterdi. İkinci sırada DEVA Partisi Genel Başkan Başdanışmanı Ali İhsan Merdanoğlu, üçüncü sırada ise Saadet Partisi İl Başkanı Abdurrahman Ergin yer aldı. Şanlıurfa’da ilk sırayı Mahmut Tanal’a veren CHP Van’da, tanınan isimlerinden Seracettin Bedirhanoğlu’nu ilk sırada aday gösterdi.

“Adayların çoğu toplumda tanınmıyor”

Rawest Araştırma Şirketi Genel Müdürü Roj Girasun’a göre toplumda bilinen aday sayısı az. VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan’ın sorularını yanıtlayan Girasun, sadece Millet İttifakı’nın güçlü bir listeyle seçmenlerin karşısına çıktığını söyledi. Mevcut adayların Kürt sorununun çözümünde etkili olabileceğini düşünmediğini vurgulayan Girasun, “Cengiz Çandar, Hasan Cemal gibi isimlerin varlığı önemli. Bunlar Kürt meselesini iyi bilen olanlara, bir döneme şahit olan, Türkiye kamuoyuna taşımış ve kamuoyunun da yakından tanıdığı isimler. Olumlu etkileri olabilir” dedi.

Cumhur İttifakı’nın Kürt sorunu bağlamında aktör üretemediğini savunan Girasun, Millet İttifakı’ndaki CHP’nin adaylarının 2002 seçimlerinden beri en güçlü isimler olduğunu söyledi. Cumhur İttifakı’nın son yıllarda Kürt sorununa ilişkin siyaset üretemediğine vurgu yapan Girasun, “Cumhur İttifakı’nın listesinin sönük olmasının sebebi, yeni aktör üretemiyor olmasına bağlı. Eski siyasetçilerden az isim var. Kürt meselesiyle ilgili isimlerin ortaya çıkması, konuşan isimlerin ortaya çıkması, siyaset üretmeyle mümkün oluyor. Galip Ensarioğlu dışında AK Parti’nin bölgede bir aktörü olduğunu söyleyemeyiz” diye konuştu.

“Kürt birlikteliği önemli”

Aday listelerini değerlendiren Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş, Kürt partileri arasında yapılan ittifakların Kürt karşıtlığı üzerinde yürütülen politikalara karşı kurulduğunu söyledi.

YSP’nin aday gösterdiği Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi isimlerin Kürt sorununun tartışılması açısından önemli olduğuna vurgu yapan Yurtdaş, “Cengiz Çandar gazeteci olarak Turgut Özal’a, Celal Talabani’ye danışmanlık yapan, Kürt meselesinin çok temel düzeyde çözülmesi için çok önemli katkılarda bulunmuş biri. Hasan Cemal 2009’dan beri Kürt meselesinin her düzeyde konuşulması tartışılması, çözülmesi için çok önemli yazıları yazmış, tutum sergilemiş. Takındığı tutum nedeniyle de bir anlamda cezalandırılmış ötekileştirilmiş bir yerde duruyor. Dolayısıyla bundan sonra da gazeteci, siyasal yorumcu yazar olarak birikimini çok önemli oranda aktaracaklarından şüphe duymuyorum” dedi.

Kürt yazar ve dil bilimci Zana Farqini’nin listeye alınmamasını eleştiren Yurtdaş, eksikliklere rağmen, Kürt siyasetinde yaratılan birlikteliğin önemli olduğuna vurgu yaptı.

Cumhur İttifakı adaylarını da değerlendiren Yurtdaş, ittifakın ‘Kürt sorunu yoktur’ teziyle oy isteyeceğini söyledi. Aday listelerinde Kürt meselesine duyarlı isimlerin bulunmadığına dikkat çeken Yurtdaş, şöyle konuştu: “Cumhur İttifakı, AK Parti, Erdoğan, Türkiye cephesinden MHP, Kürt cephesinde hem MHP hem de HÜDAPAR çizgisinde bir yandan milliyetçiliği diğer yandan da Hizbullah çizgisinde politika yürüttüğü son derece açık. Kürtler oy verecekse de benim bu tercihime, benim ittifak anlayışıma, benim ‘Kürt sorunu yoktur’ düşüncesine katılarak oy versinler demeye getiriyor. “

Dört kuzen dört partiden aday

Bölgedeki en ilginç aday listesi ise Şırnak’ta hazırlandı. Botan aşireti Hacı Beyran koluna mensup Tatar Ailesinden dört isim dört partinin ilk sırasına yer aldı. AK Parti’den Aslan Tatar, MHP’den Halil Tatar, Yeniden Refah Partisi’nden Sabri Tatar ve Zafer Partisi’nden Mahmut Tatar aday oldu. Girasun , bunun bölgede sıkça karşılaşılan bir durum olduğuna dikkat çekerek, aynı aileden isimlerin farklı partilerden aday olması, rakiplerinin elini güçlendirdiğini ifade etti.

Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer alan ama seçime en az 41 ilde kendi adı, amblemi ve adaylarıyla gireceğini açıklayan Türkiye İşçi Partisi, Güneydoğu’nun hiçbir ilinde aday göstermedi.

Paylaşın

Yurt Dışı Sandık Kurullarında, HDP Yerine MHP Temsilci Bulunduracak

Yurt dışı sandık kurullarında, HDP yerine MHP temsilci bulunduracak. Yurtdışı Seçim Kurulu ise tek seçim çevresi olarak kabul ediliyor. Ülke genelinde son seçimde ilk üçü paylaşan siyasi partiler yurtdışı sandık kurullarında görev alabiliyordu.

24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde, ülke genelinde AK Parti, CHP ve HDP ilk üç sırayı paylaşmaları dolayısıyla yurtdışı sandık kurullarında, 14 Mayıs seçimleri için üye bulundurma hakkı elde etmişti.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) , hakkındaki kapatma davası nedeniyle 14 Mayıs seçimlerine katılmayan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) sandık kurullarında temsilci bulunduramayacağına karar verdi.

Siyasi Partiler Yasası’na göre son genel seçimde oy oranına göre ilk beş sırada bulunan siyasi partilerin temsilcileri sandık kurullarında görev alabiliyor. Bu kararla yurt dışı sandık kurullarında, HDP yerine MHP temsilci bulunduracak.

Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre HDP, Anayasa Mahkemesi’nde süren kapatma davası nedeniyle seçimlere Yeşil Sol Parti listelerinden girme kararı almıştı. Bu karar sonrası bir önceki seçimde ülke genelinde üçüncü parti konumunda bulunan HDP’nin sandık kurulundaki varlığı tartışılmaya başlandı. Söz konusu tartışmaların ardından MHP harekete geçti.

MHP YSK Temsilcisi Avukat Kürşat Türker Ercan, Yüksek Seçim Kurulu’na başvurdu. Ercan, HDP’nin seçimlere katılmama durumunun aday listesi teslim edilmemesi nedeniyle kesinleştiğini belirtti. Bu nedenle; HDP’nin 14 Mayıs seçimlerinde sandık kurullarında bulunamayacağını vurguladı. HDP de YSK’ya sandık kurullarındaki durumlarına ilişkin görüş sordu.

Kurul, seçime girmeme kararı kesinleşen HDP’nin sandık kurullarında görev alamayacağına hükmetti. Bu durumda, HDP temsilcileri 14 Mayıs’ta sandık kurullarında görev yapamayacak.

Siyasi Partiler Yasasına göre; son genel seçimde ilk beş sırada bulunan siyasi partilerin temsilcileri sandık kurullarında görev alabiliyor. İlk beş her seçim çevresinde ayrı olarak belirleniyor. Yani sandık kurullarında görev alacak partiler seçim çevrelerine göre farklılık gösterebiliyor.

HDP yerine MHP temsilci bulunduracak

Yurtdışı Seçim Kurulu ise tek seçim çevresi olarak kabul ediliyor. Ülke genelinde son seçimde ilk üçü paylaşan siyasi partiler yurtdışı sandık kurullarında görev alabiliyordu. 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde, ülke genelinde AK Parti, CHP ve HDP ilk üç sırayı paylaşmaları dolayısıyla yurtdışı sandık kurullarında, 14 Mayıs seçimleri için üye bulundurma hakkı elde etmişti.

Ancak; YSK’nın son kararı sonrası HDP sandık kurullarında bulunamayacak. Yurtiçinde HDP’yi takip eden partiler sandık kurullarına girecek.

Yurtdışı sandık kurullarında ise HDP’nin yerine 2018 seçimlerinde ülke genelinde dördüncü parti konumunda bulunan MHP temsilcileri görev yapacak.

Paylaşın