Afganistan’da En Az 20 Kişi Donarak Yaşamını Yitirdi

Dondurucu soğukların etkili olduğu Afganistan’da en az 20 kişi donarak hayatını kaybetti. Afganistan’da, ekonomik kriz nedeniyle kış mevsiminde odun ve kömür alamayan dar gelirli büyük bir kesim bulunuyor.

Özellikle kırsal kesimlerde resmi kayıt tutma konusundaki eksiklik de benzeri can kayıplarının sayısının daha yüksek olduğu ihtimalini artırıyor.

Özellikle kış mevsiminde olumsuz hava koşulları nedeniyle yaşanan ulaşım zorlukları, insani yardım kuruluşlarının muhtaç ailelere yardım götürmesini de güçleştiriyor.

TOLOnews haber kanalının haberine göre, Badgis ve diğer vilayetlerinde en az 4 bin büyükbaş hayvan da soğuk sebebiyle yaşamını yitirdi.

Kanala konuşan yurttaşlardan Herat sakini Hüseyin, İran’a geçmek üzereyken soğuk hava sebebiyle donma tehlikesi atlattığını ve bu sebeple hastaneye kaldırıldığını söyledi: “Kar yağışı başladığında dört saattir yoldaydık ve daha fazla hareket edemedik.”

Herat Bölgesel Hastanesi’nin paylaştığı verilere göre, en az 70 kişi hipotermi sebebiyle hastaneye başvurdu.

Yerel yöneticiler de Badgis vilayetinde en az beş kişinin hayatını kaybettiğini ve bu kişilerin hepsinin çoban olduğunu söyledi.

Badgis Valiliği Sözcüsü Ahmet Hanzala, “Bir çoban ve dört çocuk hipotermi sonucu hayatını kaybetti” açıklamasını yaptı.

Yerel yetkililerin açıklamasına göre, Host’ta beş kişi, Faryab vilayetinde iki kişi ve Cevzcan vilayetinde iki kişi soğuktan öldü.

Soğuk havalar ve kar yağışları sebebiyle çok sayıda vilayette binlerce hektarlık tarım alanı ve sera da zarar gördü.

Anadolu Ajansı (AA) ise Afganistan basınına dayandırdığı haberinde, ülkedeki hava koşulları sebebiyle yaşanan can kaybını 24 olarak açıkladı. Buna göre, Badgis’de 4’ü çocuk 5, Herat ve Bağlan’da 9, Host’ta 5, Faryab’da 2, Cüzcan’da 2 ve Sar-e Pol’da 1 kişi donarak yaşamını yitirdi.

Afganistan’da, ekonomik kriz nedeniyle kış mevsiminde odun ve kömür alamayan dar gelirli büyük bir kesim bulunuyor.

Özellikle kırsal kesimlerde resmi kayıt tutma konusundaki eksiklik de benzeri can kayıplarının sayısının daha yüksek olduğu ihtimalini artırıyor.

Özellikle kış mevsiminde olumsuz hava koşulları nedeniyle yaşanan ulaşım zorlukları, insani yardım kuruluşlarının muhtaç ailelere yardım götürmesini de güçleştiriyor.

Paylaşın

Mahsa Amini Protestoları: Can Kaybı 522’e Yükseldi

İran’da ‘tesettüre uygun olmayan’ giyimi gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ölümü sonrası başlayan protestolarda şu ana kadar en az 522 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Haber Merkezi / Protestolardaki can kaybına ilişkin veri, ABD merkezli İnsan Hakları Aktivistleri Haber Ajansı (HRANA) tarafından yayımlandı. Ajans, gösterilerde ölenlerin 70’inin 18 yaşın altında olduğunu bildirdi. Hayatını kaybeden 522 kişi arasında 68 de polis ve güvenlik görevlisi bulunuyor.

HRANA, protestolarda yaklaşık 20 bin kişinin tutuklandığını belirtti. Bu kişilerden 110’una yönelik suçlamaların İran’daki yasalara göre idama varan cezalar öngördüğü ifade edildi.

İran’da Eylül ayı ortasında Amini’nin ölümüyle başlayan ve kısa sürede iktidar karşıtı gösterilere dönüşerek ülke geneline yayılan protestolara on binlerce kişi katıldı. Protestolar sırasında İran genelinde 160’ı aşkın kentte gösteri düzenlendi.

İran, protestolardaki can kaybı ve tutuklama sayılarına ilişkin resmi bir açıklama yapmıyor. Rejim, HRANA tarafından açıklanan verileri de şu ana kadar yalanlamadı.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen Mahsa Amini erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

Şu ana kadar Tahran, Senendec, Kerec, Tebriz, Meşhed, Kiş, Kirman, Yezd, Reşt, Bender Abbas, Abadan, Kirmanşah, Erdebil, İsfahan, Urumiye, Kazvin, Zencan, İlam, Mazenderan, Hemedan başta olmak üzere birçok şehirde gösteriler düzenlendi. Birçok noktada eylemciler ile güvenlik güçleri arasında şiddetli arbede yaşandı.

Paylaşın

Ukrayna – Rusya Savaşı: Füze Saldırısında 20 Kişi Hayatını Kaybetti

Ukrayna’nın güneyindeki Dnipro’da bulunan dokuz katlı bir apartman roketli saldırıya hedef oldu. 20 kişinin hayatını kaybettiği ve şu ana kadar 38 kişinin enkaz altından çıkarıldığı apartmandaki arama çalışmaları sürüyor.

Rusya, Ukrayna’ya yönelik iki füze saldırısı gerçekleştirdi. Bir apartmanın isabet aldığı Dnipro’da aralarında 15 yaşında bir çocuğun da olduğu en az 20 sivil hayatını kaybetti.

AFP haber ajansının haberine göre, Dnipropetrovsk Valisi Valentyn Reznichenko, Telegram hesabından bir açıklama yaparak dokuz katlı apartmana yönelik füze saldırısında en az 20 kişinin öldüğünü duyurdu. Reznichenko, “49 kişinin akıbetinin ne olduğunun ise bilinmediğini” kaydetti.

Dnipropetrovsk Valisi, konuyla ilgili ilk açıklamasında, saldırıda 73 kişinin de yaralandığını, saldırının ardından olay yerine gelen arama kurtarma ekiplerinin bölgedeki çalışmalarının sürdüğünü söylemişti.

The Guardian gazetesinin aktardığına göre, Ukraynalı yetkililer Rusya’nın saldırılarının ülkenin enerji altyapısını hedef aldığını söyledi.

The Guardian muhabiri Isobel Koshiw de bölgeden görüntü paylaşarak saldırıda 20 kişinin öldüğünü, 73 kişinin yaralandığını, 37 kişinin kayıp olduğunu ve 400’den fazla kişinin evlerinden olduğunuz yazdı.

Arama kurtarma çalışmaları sürüyor

Dün öğle saatlerinde Ukrayna’nın güneyindeki Dnipro’da dokuz katlı bir apartmana roket isabet etti.

Saldırıyla ilgili açıklama yapan Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Vekili Kyrylo Tymoshenko, arama kurtarma ekiplerinin enkaz altında kalanları kurtarmak için çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti.

20 kişinin öldüğü ve şu ana kadar 38 kişinin enkaz altından çıkarıldığı apartmandaki arama çalışmaları sürüyor.

Zelenski’den saldırıya tepki

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Rusya güçlerinin dün Dnipro’ya düzenlediği saldırıya tepki gösterdi.

Saldırı sonucu dokuz katlı bir konutun yıkıldığını teyit eden Zelenski, füze saldırısını “terör saldırısı” olarak niteledi. Zelenski, Rusya kuvvetlerinin 14 Ocak’ta fırlattığı 30’a yakın füzeden 20’den fazlasının Ukrayna hava savunma kuvvetlerince imha edildiğini de kaydetti.

Rusya Kiev’e de saldırı düzenlemişti

Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Belediye Başkanı Vitali Kliçko, Dnipro’da 14 Ocak’ta sabah saatlerinde patlama seslerinin duyulduğunu bildirmişti.

Kiev’in Holosiyiv semtine de füze parçalarının düştüğünü kaydeden Kliçko, bu semtte can kaybının olmadığını belirtmişti.

Rusya güçlerinin Ukrayna’nın çeşitli bölgelerine yönelik füze saldırılarında enerji altyapıları da hasar aldığı için özellikle Harkiv ve başkent Kiev bölgelerinde elektrik kesintileri meydana gelmişti.

Öte yandan bir Rus televizyonunda konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki operasyonlarının planlandığı gibi ilerlediğini söyledi: Her şey Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı gibi ilerliyor.

Paylaşın

Peru’da 30 Gün “Olağanüstü Hal” İlan Edildi

Peru hükümet, Lima ve çevre iller Cusco, Callao ve Puno da 30 günlüğüne Olağanüstü Hal (OHAL) ilan ettiğini açıkladı. Peru Silahlı Kuvvetlerinin de protestoların şiddeti ve durumuna göre, polise destek için meydanlara inebileceği değerlendiriliyor.

Göstericiler, Pedro Castillo’nun görevinden azledilmesinin ardından göreve getirilen Cumhurbaşkanı Dina Boluarte’nin istifasını, erken seçime gidilmesini ve Kongre’nin kapatılmasını talep ediyor.

Güney Amerika ülkesi Peru’da Cumhurbaşkanı Pedro Castillo’nun görevinden azledilip hapishaneye gönderilmesinin ardından başlayan protestolar başkent Lima da dahil pek çok şehirde devam ediyor.

Protestolar ve protestoculara yönelik polis ve asker şiddeti devam ederken, Peru hükümet, Lima ve çevre iller Cusco, Callao ve Puno da 30 günlüğüne olağanüstü hâl (OHAL) ilan ettiğini açıkladı.

Resmi Gazete’de dün (14 Ocak) yayınlanan ve güvenlik güçlerine olağanüstü yetkiler veren karar kapsamında ülke içerisinde toplanma, kişi hürriyeti ve anayasal konut dokunulmazlığı askıya alınıyor.

Peru Silahlı Kuvvetlerinin de protestoların şiddeti ve durumuna göre, polise destek için meydanlara inebileceği değerlendiriliyor.

Göstericiler, Pedro Castillo’nun görevinden azledilmesinin ardından göreve getirilen Cumhurbaşkanı Dina Boluarte’nin istifasını, erken seçime gidilmesini ve Kongre’nin kapatılmasını talep ediyor.

Cumhurbaşkanı Boluarte, 13 Ocak akşamı devlet televizyonunda bir açıklama yaparak istifa etmeyeceğini duyurmuştu. İstifa çağrılarını “şiddet uygulayan, radikal hiziplerden gelen bazı sesler” olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı, “İstifa etmeyeceğim. Peru’ya bağlıyım” demişti.

Peru basınına göre, hükümet karşıtı gösterilerde 11 Aralık 2022’den bu yana 48 kişi hayatını kaybetti, yaralı sayısı ise 700’ü geçti.

Hükümet ise eylemlerde 42 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.

Ne olmuştu?

Peru Cumhurbaşkanı Pedro Castillo, hükümeti devirmekle suçladığı Kongre tarafından “kalıcı ahlaki yetersizlik” suçlamasıyla görevinden azledildi.

Castillo’nun görevinden alınması yönündeki karar, 7 Aralık’taki genel kurul toplantısında altı aleyhte, 10 çekimser oya karşı 101 lehte oyla alındı.

Kongrede Castillo’nun görevden azledilmesi kararına gerekçe olarak “kamu fonksiyonlarını gasp etmeye, devlet yetkilerinin işleyişini engellemeye ve siyasi anayasa tarafından kurulan düzeni ihlal etmeye çalışmak” gösterildi.

Pedro Castillo, Kongreyi feshetme ve ulusal acil durum hükümeti kurma kararının ardından polis tarafından gözaltına alındı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Boluarte, Castillo’nun görevinden alınmasının ardından ülkenin yeni cumhurbaşkanı olarak 8 Aralık’ta yemin etti.

Castillo’nun 7 Aralık’ta azledilmesinin ardından göreve gelen Dina Boluarte, 11 Aralık’ta yaptığı açıklamada, “ülke için sağlıklı olmayan siyasi bir çatışma olduğunu” söylemiş, erken seçim önerisinde bulundu:

“Birkaç gün içinde Kongreye erken seçim önerisini getireceğim, cumhurbaşkanı olarak görevim çoğunluğun iradesine uymaktır.”

Boluarte’nin seçimlerin 2026 yerine Aralık 2023’te yapılması önerisi Kongre’de yapılan oylamada reddedildi.

Eski Cumhurbaşkanı Pedro Castillo, 18 ay süreyle “önleyici” bir tedbir olarak tutuklu yargılanıyor.

Paylaşın

Nepal’de Son 30 Yılın En Kötü Hava Kazası: En Az 68 Ölü

Nepal’in başkenti Katmandu’dan Pokhara’ya gitmek üzere havalanan Yeti Havayolları’na ait ATR 72 yolcu uçağı Seti Nehri Vadisi yakınlarında düştü. Yetkililer kazada en az 68 kişinin hayatını kaybettiğini bildirildi.

Katmandu Post gazetesinin haberine göre, Yeti Hava Yolları Sözcüsü Sudarshan Bartaula, uçağın 68 yolcu ve 4 kişilik mürettebatı taşıdığını belirtti. Sudarshan Bartaula, uçağın yolcuları arasında Nepal vatandaşı olmayan 15 kişi ile iki bebeğin de bulunduğu bilgisini paylaştı.

Buna göre, uçakta bir Avustralya, bir Fransa, bir Arjantin, dört Rusya, beş Hindistan, iki Güney Kore ve bir İrlanda vatandaşı da bulunuyordu.

The Guardian gazetesinin haberine göre, Ordu Sözcüsü Krishna Bhandari, ilk belirlemelere göre, kazada en az 40 kişinin hayatını kaybettiğini duyurmuştu. “Daha fazla cesede ulaşmayı beklediklerini” kaydeden Krishna Bhandari, “uçağın parçalara ayrıldığını belirtmişti.

Uçağın düşmesinin ardından yüzlerce kişiden oluşan arama kurtarma ekipleri bölgeye gitti. Nepal Başbakanı Pushpa Kamal Dahal da kazayla ilgili açıklama yaparak güvenlik güçlerinden ve halktan bölgedeki arama kurtarma çalışmalarına destek olmalarını istedi.

Devlet televizyonun yayınladığı görüntülerde, Himalaya Dağları’nın eteğindeki sarp bölgede düşen uçaktan alev ve dumanların çıkması yer aldı.

Konu hakkında açıklama yapan yerel yöneticilerden Gurudutta Dhakal, bölgeye ulaşan ekiplerin uçağın enkazında çıkan yangını söndürmeye çalıştığını aktardı: “Tüm ekipler, önce yangını söndürmeye ve yolculara kurtarmaya odaklanmış durumda.”

Paylaşın

İran, Casusluk Suçlamasıyla Bir Kişiyi Daha İdam Etti

2019 yılında “İngiltere için ajanlık yaptığı” suçlamasıyla tutuklanan İran’ın eski savunma bakan yardımcısı Ali Rıza Akbari, idam edildi. Akbari, hakkındaki iddiaları reddetmişti.

İran yargısının resmi internet sitesi Mizan, cumartesi günü yayımladığı haberde Ali Rıza Akbari’nin asılarak idam edildiğini belirtse de tam bir tarih veya yer bilgisi paylaşmadı.

Haber, İran’ın Akbari’ye ait, zorla konuşturulduğu anlaşılan bir “itiraf videosunun” yayımlanmasının ardından paylaşıldı. Videonun paylaşılmasıyla birlikte İran İstiharat Bakanlığı da, Akbari için “İngiltere’nin İran’daki en önemli ajanlarından biri” ifadelerini kullanmıştı.

İngiltere hafta başından bu yana yaptığı açıklamalarda Alireza Akbar’ın casuslukla suçlanması ve idam cezası kararı verilmesinin tamamen siyasi bir karar olduğunu ve Akbari’nin derhal serbest bırakılması gerektiğini dile getiriyordu.

İdamın infazının ardından İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da yaptığı açıklamada, idam cezasının uygulanmasının kendisini dehşete düşürdüğünü söyledi ve “kendi halkı ve insan haklarına saygı duymayan barbar rejimin korkakça bir eylemi”olarak nitelendirdi.

İran Adalet Bakanlığı’nın açıklamalarını geçen Mizan haber ajansı, Alireza Akbari’nin idam edildiğini duyurdu ancak infazın nerede gerçekleştiğine dair herhangi bir detay bilgi paylaşmadı.

Mizan ajansının haberinde “Alireza Akbari, yolsuzluk ve ülkenin iç ve dış güvenliğinine karşı İngiliz hükümeti istihbarat servisi için casusluk yaptığı gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı ve cezası infaz edildi” ifadelerine yer verdi. Mizan ayrıca Akbari’nin casusluk faaliyetleri kapsamında 1 milyon 805 bin Euro, 265 bin İngiliz sterlini ve 50 bin dolar aldığını iddia etti.

İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin Farsça yayın servisi Çarşamba günü Akbari’nin bir ses kaydını yayınladı. Ses kaydından Akbari, kendisine işkence yapıldığını ve üzerine atılı suçları kabul etmesinin istendiğini anlatıyordu.

Akbari yayınlanan ses kaydında “3500 saat süren işkencelerle bana ilaçlar verdiler psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayarak irademi elimden aldı ve beni delirmenin eşiğine getirdiler. Silah zoruyla ve ölüm tehditleriyle yalan itiraflarda bulunmaya zorladılar” ifadelerini kullandı.

İran asıllı İngiliz vatandaşı Alireza Akbari’nin idam edilmesi, nükleer anlaşma, son dönemde ülkedeki protestolara yönelik sert uygulamalar gibi batıyla İran arasında yaşanan sorunlara bir yenisi olarak eklenecek gibi duruyor.

İran devlet medyasıysa Perşembe günü yayınladığı bir görüntülü haberde Alireza Akbari’yi süper casus olarak nitelendirirken Akbari’nin 2020 yılında İran nükleer programının üst düzey yöneticisi Mohsen Fakhrizadeh’nin suikaste uğramasından da sorumlu olduğu iddia edildi.

İran’da genelde üst düzey yöneticilerin idam edilmesi gibi bir duruma pek rastlanmıyor. Bunun son örneklerinden biri 1984 yılında İran Deniz Kuvvetleri Kumandanı Bahram Afzali olmuş bu kişi de Sovyetler Birliği adına casusluk yapmakla suçlanarak idam edilmişti.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: 30 Milyon Çocuk Açlıktan Ölme Tehlikesi Altında

Dünya çapında yaklaşık 30 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüm tehlikesi altında. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Direktörü Qu Dongyu, 2023 senesinin açlıkla mücadele eden çocuklar için daha da kötü bir yıl olabileceği endişesini dile getirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünya çapında yaklaşık 30 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüm tehlikesi altında.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile BM’ye bağlı üç örgütün daha Cenevre’de yaptığı ortak açıklamada, açlık nedeniyle hayati tehlike yaşayan çocukların tamamının, Afganistan ve Nijer’in de aralarında bulunduğu, dünyanın, küresel gıda krizinden en fazla etkilenen ülkelerinde yaşam mücadelesi verdiği belirtildi.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, ağır bir yetersiz beslenmenin ölüme ya da büyümenin ve gelişmenin kalıcı bir biçimde olumsuz etkilenmesine neden olabileceğini dile getirdi. BM örgütleri, uluslararası toplumu, “Bu krizin, dünya çapında en büyük risk altında olan çocuklar açısından bir trajediye dönüşmemesi için kararlı ve acil bir biçimde harekete geçmeye” çağırdı.

Açıklamanın devamında, silahlı çatışmaların, iklimdeki şok değişikliklerin, Covid-19 pandemisinin devam eden etkilerinin ve gıda fiyatlarındaki yüksek seyrin, ağır beslenme yetersizliği ile mücadele eden çocuk sayısını giderek artırdığı vurgulandı.

Sağlık, gıda ve hayat kurtaran diğer hizmetlere erişimin ise her geçen gün zorlaştığı ifade edilirken, çocukların açlıkla en fazla mücadele ettiği diğer ülkeler arasında, Burkina Faso, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Haiti, Kenya, Madagaskar, Mali, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Sudan ve Yemen sayıldı.

FAO Genel Direktörü Qu Dongyu, 2023 senesinin açlıkla mücadele eden çocuklar için daha da kötü bir yıl olabileceği endişesini dile getirerek, tüm dünyanın, küçük çocuklara, kızlara, hamile ve emziren kadınlara sağlıklı gıda sağlaması, bunların erişilebilir olması için çaba sarfetmesi gerektiğini belirtti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Taliban, İlk “Süper Arabasını” Tanıttı: Mada-9

Taliban yönetimindeki Afganistan, ilk “süper arabasının” tanıtırken, Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid ise aracın üretiminin Afganistan için onur verici bir gelişme olduğunu söyledi.

Mada-9 adı verilen prototip aracın, Afganistan Teknik ve Mesleki Eğitim Dairesi ve İnovasyon Merkezi’yle ENTOP firmasının ortak projesi kapsamında geliştirildiği aktarıldı. ENTOP’un CEO’su Muhammed Rıza Ahmedi, Bilişim Bakanlığı’nın da desteklediği projenin yaklaşık 5 yıl sürdüğünü söyledi.

Toyota Corolla motoruna sahip aracı tasarlayan Ahmedi, “Yolculuğu Afganistan’da başlayacak ve belki de bir gün uluslararası arenada devam edecek” dedi.

Yetkili, aracın Katar’da bu yıl düzenlenecek araba fuarında yer alması için görüşmelerin sürdüğünü belirtirken, ileride otomobilin elektrikle çalışmasını planladıklarını da paylaştı.

Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid ise aracın üretiminin Afganistan için onur verici bir gelişme olduğunu söyledi.

ABD’nin 2021’de ülkeden çekilmesiyle Taliban önce başkent Kabil’de daha sonra da ülkenin tamamında kontrolü ele geçirmişti. Taliban yönetime gelmeden önce Amin Noor adlı şirket, 2020’de elektrikle çalışan kamyonetler üretmişti.

11 farklı modeli tanıtılan kamyonetlerin fiyatının 1200 ila 2500 dolar olduğu ifade edilmişti. Şirketin yöneticisi Ahmed Ziya Ahmedyar, parçaların yüzde 80’inin üç yıl boyunca süren çalışmalarla Afganistan’da üretildiğini söylemişti.

Öte yandan motor, tekerlek ve camların yurtdışından getirildiği ama 10 yıla kadar bunların da ülkede üretilmesinin hedeflendiği bildirilmişti.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır.

1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi.

11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı.

Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı.

Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır.

Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı.

Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Afganistan’ın Başkenti Kabil’de Patlama: En Az 20 Ölü

Afganistan’ın başkenti Kabil’de bulunan Dışişleri Bakanlığı’nın önünde şiddetli bir patlama meydana geldi. Patlamada en az 20 kişinin öldüğü açıklanırken, saldırıyı henüz üstlenen olmadı.

Çok sayıda kişinin de yaralandığı patlama sonrası Taliban yönetiminin Kabil Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü Halid Zadran, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, patlamayı doğruladı.

Halid Zadran, güvenlik güçlerinin olay yerine sevk edildiğini söyledi. Öte yandan, Kabil merkezindeki Emergency Hastanesi’nin sokağı da trafiğe kapatıldığı ve yaralılar bu hastaneye sevk edildi.

Dışişleri Bakanlığı’nın önündeki patlama, Kabil Askeri Havaalanı’nda yaşanan, 10 kişinin hayatını kaybettiği ve sekiz kişinin yaralandığı patlamadan 3 gün sonra yaşandı.

Afganistan’da yeniden Taliban dönemi

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğündeki NATO güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi 31 Ağustos 2021’de tamamlandı.

Afganistan eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani hükümetini deviren Taliban, 11 Eylül 2001 sonrası dönemde ABD ve koalisyon güçlerinin işgal ettiği ülkeye yirmi yıl sonra yeniden egemen oldu.

Taliban’ın ülkenin başkenti Kabil’e girmesiyle Taliban’ın hedefinde olan ve Afganistan’dan tahliye edilmeyi talep eden binlerce kişi Uluslararası Kabil Hamid Karzai Havalimanı’na gitmiş, havalimanındaki uzun ve yorucu bekleyiş zamanla izdihama dönüşmüştü.

Uluslararası Kabil Hamid Karzai Havalimanı’nda tahliye için bekleyiş sürerken, 26 Ağustos günü kalabalığı hedef alan bombalı saldırıda 13’ü ABD askeri olmak üzere en az 170 kişi yaşamını yitirdi.

Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığına göre, havalimanındaki patlamadan sonra IŞİD saldırıları artmaya devam etti. Ülkenin her yerinde patlama meydana gelirken, özellikle Nangerhar saldırıların en çok yoğunlaştığı il oldu.

8 Ekim 2021’de Kunduz’da, 15 Ekim’de ise Kandahar’da Şii camileri cuma namazı sırasında IŞİD intihar bombacılarınca hedef alındı. Patlamalarda 100’den fazla kişi hayatını kaybetti.

Paylaşın

Peru’daki Protestolarda Can Kaybı 47’ye Yükseldi: Soykırım Soruşturması

Peru’da Cumhurbaşkanı Castillo’nun görevinden azledilip hapishaneye gönderilmesinin ardından başlayan protestolarda can kaybı 47’ye yükseldi. Peru Başsavcılığı, aralarında Cumhurbaşkanı Boluarte ve Başbakan Otarola’nın da olduğu devlet yetkilileri hakkında “soykırım, nitelikli cinayet ve ciddi yaralama” suçlarından soruşturma başlattı.

Cumhurbaşkanı Pedro Castillo’nun görevinden azledilip hapishaneye gönderilmesinin ardından protestoların sürdüğü ülkenin güneydeki Puno bölgesinde pazartesi günü (9 Ocak) protestocular ve güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 17 sivil hayatını kaybetmişti.

Savcılığın “soykırım” suçlamasıyla soruşturma başlatma kararı, Güney Amerika ülkesinde 17 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle protestolarda yaşanan sivil can kayıplarının 47’ye yükselmesinin ardından geldi.

The Guardian gazetesinin aktardığına göre, pazartesi günü yaşanan çatışmanın ardından şiddet olayları salı günü de devam etti. Aracı ateşe verilen bir polis memuru, hayatını kaybetti.

Başbakan Alberto Otarola, yaptığı açıklamada, Puno bölgesinde 3 günlüğüne gece sokağa çıkma yasağı ilan ettiklerini açıkladı. Bakanlar kurulu toplantısında bu kararın alındığını belirten Otarola, “Bu herkesin özgürlüğü ve güvenliği içindir” dedi.

“Soykırım, nitelikli cinayet, ciddi yaralama”

Yaşanan bu protesto, çatışma ve can kayıplarının ardından Peru Başsavcılığı, Pedro Castillo’nun ardından göreve gelen cumhurbaşkanı Dina Boluarte, Başbakan Alberto Otarola, Savunma Bakanı Jorge Chavez ve İçişleri Bakanı Victor Rojas hakkında “soykırım, nitelikli cinayet ve ciddi yaralama” suçlarından soruşturma başlattığını duyurdu.

Başsavcılıktan yapılan açıklamaya göre, Boluarte’nin cumhurbaşkanlığı döneminde görevde bulunan eski başbakan Pedro Angulo ve eski içişleri bakanı Cesar Cervantes hakkında da soruştırma açılacak.

Peru’daki hak örgütleri, güvenlik görevlilerini protestoculara karşı ateşli silahlar kullanmak ve helikopterlerden sis bombası atmakla suçlarken, ordu, protestocuların silah ve ev yapımı patlayıcılar kullandığını söylüyor. Soykırım soruşturması ile ilgili olarak Peru Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nden henüz bir açıklama yapılmadı.

Ne olmuştu?

Peru Cumhurbaşkanı Pedro Castillo, hükümeti devirmekle suçladığı Kongre tarafından “kalıcı ahlaki yetersizlik” suçlamasıyla görevinden azledildi. Castillo’nun görevinden alınması yönündeki karar, 7 Aralık’taki genel kurul toplantısında altı aleyhte, 10 çekimser oya karşı 101 lehte oyla alındı.

Kongrede Castillo’nun görevden azledilmesi kararına gerekçe olarak “kamu fonksiyonlarını gasp etmeye, devlet yetkilerinin işleyişini engellemeye ve siyasi anayasa tarafından kurulan düzeni ihlal etmeye çalışmak” gösterildi.

Pedro Castillo, Kongreyi feshetme ve ulusal acil durum hükümeti kurma kararının ardından polis tarafından gözaltına alındı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Boluarte, Castillo’nun görevinden alınmasının ardından ülkenin yeni cumhurbaşkanı olarak 8 Aralık’ta yemin etti.

Castillo’nun 7 Aralık’ta azledilmesinin ardından göreve gelen Dina Boluarte, 11 Aralık’ta yaptığı açıklamada, “ülke için sağlıklı olmayan siyasi bir çatışma olduğunu” söylemiş, erken seçim önerisinde bulundu: Birkaç gün içinde Kongreye erken seçim önerisini getireceğim, cumhurbaşkanı olarak görevim çoğunluğun iradesine uymaktır.

Boluarte’nin seçimlerin 2026 yerine Aralık 2023’te yapılması önerisi Kongre’de yapılan oylamada reddedildi. Eski Cumhurbaşkanı Pedro Castillo, 18 ay süreyle “önleyici” bir tedbir olarak tutuklu yargılanıyor.

Paylaşın