DEM Partili Bakırhan’dan ‘Toplumsal Barış’ İçin 5 Maddelik Öneri

Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Kürt meselesinin demokratik çözümü, bütün Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun yararınadır. Müzakereye dayanan bir çözümü hep birlikte gerçekleştirelim. Kürt sorununun çözümünde yol almadan ne Türkiye yüzyılı ne de yeni anayasa olur” dedi ve ekledi:

“Demokratik siyaset hakkını güvenceye alalım ve Türkiye’yi siyasete dönük askeri ve bürokratik darbelerden koruyalım. Türkiye’de darbeler tarihine son verelim. Ekonomik krize karşı ortak akılla hareket ederek toplumu krize karşı koruyalım. Kadınların mücadeleyle kazandığı haklarına dönük saldırılara son vererek eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal yaşamı inşa edelim. Toplumsal barışın sağlanması için herkesin hakkını, hukukunu koruyan; yerel demokrasiye ve güçler ayrımına dayanan yeni bir anayasa yapalım.”

Bakırhan, konuşmasının devamında, “Gelin, 31 Mart’ta halkın verdiği mesajı alalım. Bu ülkede barışa, adalete, refaha hep birlikte katkı sağlayalım” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. 15 Mayıs Kürt Dili Bayramı nedeniyle konuşmasına Kürtçe başlayan Bakırhan, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’nı kutladı.

“Kürt dil ve kültürü önünde hala ciddi engeller devam ediyor. 21. Yüzyılda olmamıza rağmen Kürtçe sinemalar, tiyatrolar, konserler yasaklanıyor. Bu utanç maalesef yüz yıldır devam ediyor” diyen Bakırhan’ın grup toplantısında yaptığı açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Kürt Dil Bayramı bütün Kürt halkına kutlu olsun. Halen Kürt dili ve kültürü önünde ciddi engeller var. 21.yüzyılda Kürtçe tiyatrolar yasaklanıyor, Kürtçe konserlere izin verilmiyor. Bu utanç yüz yıldır devam ediyor. Bu ülkede inkâr ve asimilasyon var diyenler, demokrasi talep edenler ya yargılandı, ya sürgüne gönderildi ya da katledildi.

Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan Kürt meselesi de yıllarca yok sayıldı. Milyonlarca Kürdün varlığı dahi inkar edildi. Kürdün Kürt olmadığını ispatlamak için saçma sapan teoriler üretildi. Yüz yıllık geçmişe bakınca sadece çözümün konuşulduğu zamanlarda insanlar daha mutlu, ekonomi daha iyiydi. Ne zaman şiddet tırmandırıldıysa hukuksuzluk hakim oldu. Toplu intikam davaları devreye konuldu.

Bakın, iki gün sonra, bir tweet atıldığı için arkadaşlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere çok sayıda HDP’li siyasetçinin yargılandığı Kobani Kumpas Davası görülecek.

Herkes biliyor ki, bu dava bir hukuk davası değildir. Siyasi intikam davasıdır. Demokratik siyaset hakkına saldırı davasıdır. 21. yüzyılda Kürdü inkâr etmenin geldiği noktadır. Yargının bir kumpas kurumu olarak çalıştığı bir davayla karşı karşıyayız. Bu davada kritik işlemlere imza atmış hâkim ve savcıların, çete ve mafya suç örgütleriyle ilişkileri bir bir açığa çıkmıştır. Her grup toplantısında halka parmak sallayan, tehdit eden, yargıya talimat verenler, bu davanın polisi, savcısı, hakimidir.

Bu ülkede bugüne kadar darbe sadece ordu karargahlarında değil, adliye koridorlarında da hazırlanıp devreye konmuştur. Adnan Menderes’in idam edilmesi siyasete darbe değil miydi? 367 kararı siyasete darbe değil miydi? Bu darbeleri yargıç cüppesi giyenler yapmadı mı? O günün mazlumları sizlerdiniz, Kürtlerdi, devrimcilerdi, aydınlardı. Bugün siz mazlumluktan zalimliğe geçip Kürtlere, devrimcilere, aydınlara yargı yoluyla eziyet etmeye devam ediyorsunuz. İntikam almaya çalışıyorsunuz. Osman Kavala’ya haksızlık yapıyorsunuz. Can Atalay’ı da HDP’li seçilmişler gibi rehin tutarak halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz. JİTEM davalarını bir bir aklıyorsunuz.

AKP’ye kapatma davası açıldığında savunmanızda ne dediniz? ‘Demokrasilerde esas olan halkın seçtiği iradenin yönetmesidir’. Siz değil miydiniz kapatma davası dilekçenizde adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunan? Şimdi önünüzde bir şans var. Kobane Kumpas davası başta olmak üzere demokratik siyaset hakkını ihlal eden siyasi davalara son verin. Bugün “Yeni Anayasa yapalım, darbecilerin izini silelim” diyenlerin ilk yapması gereken şey, Kobani Kumpas davasına son vermektir.

Bugün ‘yumuşama ve normalleşme’ diyenler, dün hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu aynı zamanda itiraf ediyor. Eğer gerçek bir normalleşme istiyorlarsa, yol belli. Gerçekten yeni anayasa konusunda samimiyseniz, bu ülkedeki adaletsizlikleri bitirmenin önemli adımlarından biri de İmralı’da Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmesidir. Sayın Öcalan ne zaman barışa dair rolünü oynadıysa bu ülkede refahın, kardeşliğin yolu açıldı. Eğer normalleşme istiyorsanız, bir ada kadar yakınsınız.

Bu ülkede ne zaman hukuksuzluk ve adaletsizlik olduysa, çeteler kol gezer, 90’ların karanlık ekipleri sahaya iner, kirli ittifaklar aktif hale gelir, paralel devlet yapılanmaları devreye girer. Seçim döneminde defalarca JİTEM ittifakıyla mücadele ettiğimizi söyledik. 31 Mart’ta halk JİTEM İttifakını sandıklara gömdü. İradesine sahip çıktı. Şimdi halkın mesajını almayan kirli ve karanlık odaklar yine yerinde durmuyor.

Belediye eş başkanlarımıza yönelik kirli saldırıları tutmadı. Şimdi vekillerimize yönelik saldırılara başladılar. Utanmazlar, 2016 yılında annesini kaybetmiş vekilimiz Perihan Koca’ya çamur atıyorlar. Çiçek Otlu vekilimize iftiralarda bulunuyorlar. Burcugül Çubuk milletvekilimiz medya tetikçilerinin hedefinde. Bakın, iyi dinleyin. Belediye eş başkanlarımız, vekillerimiz partililerimiz öyle kolay lokma değildir.

Bizler büyük bir mücadelenin neferleriyiz. Öyle karşınızda tehditlerinize papuç bırakacak, sus pus olacak tek bir arkadaşımızı bile göremezsiniz. Utanmadan bir de gazeteciyiz diyorlar. Sokak ortasında cinayet işleniyor. Plakalar, çakarlı araçlar ortalığa saçılıyor. Buna dair tek lafları yok. İnanın bugün bir değil onlarca Susurluk vakası var! Susurluk’a rahmet okutan çeteler her yerde dolaşıyor.

İktidara sesleniyoruz. Bu maşaları bizden uzak tutun. Kendi elinizle devlet içinde yeni paralel yapılar ürettiniz. Şimdi bu yapılar elinize ayağınıza dolandı. Yüzünüzü bu karanlık yapılara değil, hukuka ve adalete dönün. AKP Genel Başkanı Erdoğan, Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde ne diyor? ‘Belli bir zümrenin menfaatini gözeten, dar kadrocu anlayışın adalet teşkilatı dahil, devlet kurumlarında yuvalanmasına izin vermeyeceğiz.’ Eeee Rojbaş Sayın Erdoğan rojbaş. Bu paralel yapılar sizin eseriniz. Her gün yargıya talimat verirseniz, yargıyı yolgeçen hanına dönüştürürseniz olacağı buydu. Yargıyı muhalefeti susturmanın ve iş bitirmenin adresi haline getirirseniz olacağı buydu.

Kürtlerin statüsünü ve tanınmasını güvence altına alan bir Türkiyelilik, çözümün anahtarıdır
Kürt Meselesi Türkiye’nin en büyük meselesidir. Kürtlerin statüsünü ve tanınmasını güvence altına alan bir Türkiyelilik çözümün anahtarıdır. Etnik tekçilik, kültüre dayalı milliyetçilik sorunların esas kaynaklarından biridir. Herkesi kapsayan bir ortak kimlik tanımı bu ülkedeki birçok sorunun dermanı olacaktır.

Kürtler kendi dilleriyle, kimlikleriyle, statüleriyle bu ülkede yaşamak istiyor. Şimdi artık yüz yıllık cumhuriyetin muhasebe zamanıdır. Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinin yolu büyük Türk-Kürt barışını sağlamaktan geçer. Türkiye’nin toplumsal barışının sağlanması, güvenliğinin ve refahının sağlanması demektir. Bakın! Dün kamuda tasarruf tedbirlerini açıkladılar. Bu ülkeyi kurtaracak en önemli tasarruf önlemi, savaş politikalarına son vermektir. İşçinin, yoksulun, emekçinin sofrasından tasarruf edeceğinize, tanktan, toptan, mermiden tasarruf edin.

Bölgedeki çatışmaların çözümünde güç olmanın ve ekonomideki çöküşe son vermenin yolu, savaşa karşı toplumsal barışı inşa etmekten geçer. DEM Parti olarak Kürt meselesinin demokratik çözümüne dayanan toplumsal barışı sağlayacağız. Ortadoğu’da çatışmaların son bulmasında ve Türkiye ekonomisinin düzelmesinde aktif rol oynayacağız.

Diplomasi atağı

31 Mart seçimlerinde halkımızdan aldığımız mesajın gereğini yerine getirmek için DEM Parti olarak diplomasi atağını başlattık. Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ile görüşmeler yaptık, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e misafir olduk ve Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nu ziyaret ettik.

Siyasi partilerle görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Ayrıca hem mecliste temsil edilmeyen siyasi partilerle hem de tüm toplumsal kesimlerle ve inanç örgütleriyle kapsamlı buluşmalar yapacağız. Ortak zeminler arayacağız. Halkımız artık siyasi partilerin polemik odakları olmasını değil, çözüm merkezleri olmasını istiyor.

Muhataplarımıza ilettiğimiz bazı önemli noktaları kamuoyuyla paylaşmak istiyorum:

Kürt meselesinin demokratik çözümü, bütün Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun yararınadır. Müzakereye dayanan bir çözümü hep birlikte gerçekleştirelim. Kürt sorununun çözümünde yol almadan ne Türkiye yüzyılı ne de yeni anayasa olur.

Demokratik siyaset hakkını güvenceye alalım. Türkiye’yi siyasete dönük askeri ve bürokratik darbelerden koruyalım. Türkiye’de darbeler tarihine son verelim.

Ekonomik krize karşı ortak akılla hareket ederek toplumu krize karşı koruyalım.

Kadınların mücadeleyle kazandığı haklarına dönük saldırılara son vererek eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal yaşamı inşa edelim.

Toplumsal barışın sağlanması için herkesin hakkını, hukukunu koruyan; yerel demokrasiye ve güçler ayrımına dayanan yeni bir anayasa yapalım.

Gelin, 31 Mart’ta halkın verdiği mesajı alalım. Bu ülkede barışa, adalete, refaha hep birlikte katkı sağlayalım”

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 35 Bin 173’e Yükseldi

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise son 24 saatte 82 artarak 35 bin 173’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 234 artarak 79 bin 061’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Başkan Joe Biden yönetimi İsrail’in Hamas ile savaşında Gazze’deki Filistinlileri öldürmesini soykırım olarak görmediğini açıkladı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Pazartesi günü yaptığı açıklamada Biden yönetiminin İsrail’in Hamas ile savaşında Gazze’deki Filistinliler’i öldürmesini bir soykırım olarak görmediğini söyledi.

Beyaz Saray günlük basın brifinginde açıklamalar yapan Sullivan, ABD’nin Hamas’ın yenildiğini görmek istediğini belirtirken, savaşın ortasında kalan Filistinliler’in “cehennemi yaşadığını” ve İsrail’in Refah’ta büyük bir askeri operasyon yapmasının hata olacağını kaydetti.

Sullivan, “Gazze’de yaşananların bir soykırım olduğuna inanmıyoruz. Bu iddiayı kesin bir dille reddediyoruz” dedi. Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD’nin bu değerlendirmeye varmak için “niyete odaklanmayı içeren uluslararası kabul görmüş soykırım terimini kullandığına” dikkat çekti.

Kasım ayındaki seçimlerde bir kez daha başkan olmak için yarışan Joe Biden, İsrail’e verdiği destek nedeniyle ülke içindeki destekçileri tarafından ağır eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştirilerden bazılarında İsrail soykırım yapmakla suçlandı. Bölgedeki sağlık yetkililerine göre Gazze’de 35 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Biden’ın Cumartesi günü yaptığı bir açıklamaya atıfta bulunan Sullivan, Hamas’ın rehineleri serbest bırakması halinde Gazze’de ateşkes sağlanabileceğini söyledi. Sullivan, dünyanın Hamas’ı müzakere masasına dönmeye ve anlaşmayı kabul etmeye çağırması gerektiği mesajını verdi.

Sullivan, ABD’nin ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için yoğun bir şekilde çalıştığını söyledi. Sullivan, böyle bir anlaşmanın ne zaman yapılacağını ya da yapılıp yapılmayacağı ile öngöremediğini ifade etti.

Jake Sullivan’ın haftasonu İsrailli mevkidaşı Tzachi Hanegbi ile yaptığı telefon görüşmesinde Başkan Joe Biden’ın İsrail’in Refah’a yönelik saldırısına ilişkin “uzun süredir devam eden endişelerini” dile getirdiği açıklanmıştı.

Sullivan’ın Hamas’ın Gazze Şeridi’nde yenilgiye uğratılmasını sağlayacak alternatif planları görüştüğü ve Hanegbi’nin de İsrail’in ABD’nin endişelerini dikkate aldığını teyit ettiği belirtilmişti.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları İzleme Örgütü (UNHRW) tarafından hazırlanan son raporda İsrail’in savaşın başlamasından bu yana Gazze’deki insani yardım konvoylarına ve tesislerine en az sekiz saldırı düzenlediği belirtildi.

Örgüt ayrıca İsrail ordusunun, en az 31 yardım görevlisinin ve beraberindekilerin ölümüne ya da yaralanmasına neden olan saldırılardan önce uyarıda bulunmadığını açıkladı. BM’ye göre İsrail’in 7 Ekim’deki saldırısından bu yana Gazze’de 250’den fazla yardım görevlisi öldürüldü.

Bu rapor, BM Güvenlik Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bir BM güvenlik görevlisinin ölümü ve bir diğerinin yaralanmasının ardından soruşturma açılması çağrısında bulunmasının ardından geldi. Görevlilerin bulunduğu araç pazartesi sabahı Refah’taki Avrupa Hastanesine giderken vurulmuştu.

“Gazze’deki çatışmalar sadece sivillere değil insani yardım çalışanlarına da ağır bedeller ödetmeye devam ediyor” diyen Genel Sekreter, “Acil insani ateşkes ve tüm rehinelerin serbest bırakılması çağrılarımızı yineliyoruz.” açıklamasında bulundu.

Pazartesi günü İsrailli protestocuların Gazze’ye girmeye çalışan bir insani yardım konvoyuna saldırdığı görüldü. Sosyal medyada yer alan videolarda protestocuların yardım paketlerini yağmaladıkları, yere attıkları ve içindeki gıda ve malzemeleri tahrip ettikleri görülüyor. İsrail polisi dört göstericinin gözaltına alındığını bildirdi.

Paylaşın

Bahçeli’den Sert Çıkış: Sabrımızı Taşırmayın

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir” dedi ve ekledi:

“Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır. Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz.

Olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir.”

Bahçeli konuşmasının devamında, “17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun. Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkarlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir.

Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur. Meclis gündemine gelecek olan 9’uncu yargı paketinde, casusluk suçu ilgili yeni düzenlemeden rahatsız olanlar çok iyi araştırılıp incelenmelidir. Yurt içinden ve yurt dışından hain FETÖ’cülerin, onlara sözcülük yapan satılmış, devşirilmiş sözde gazetecilerin bedel ödemesi yakındır ve kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 80 ülke Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na Filistin’in üyeliğinin Güvenlik Konseyi’nde tekrar görüşülmesi ve bu ülkeye bazı ilave haklar tanınmasını öngören bir tasarı sunmuşlardır. 10 Mayıs 2024 tarihinde yapılan oylamada 143 ülkenin kabul, 25 ülkenin çekimser ve 9 ülkenin ret oyuyla Filistin tasarısı Genel Kurul’da onaylanmıştır. Uluslararası toplum ezici çoğunlukla Filistin’in yanında durmuştur. Küresel vicdan Filistin halkının meşru mücadelesine destek verirken, İsrail saldırılarına bir nevi tepki göstermiştir.

Filistin’in üyelik tasarısının Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onaylanması karşısında İsrail temsilcisinin çıldırmış gibi Birleşmiş Milletler Şartı’nın bir kopyasını imha etmesi, kararın terör için bir ödül olduğunu ileri sürmesi Siyonist vandallığa uygun düşen bir saygısızlık ve seviyesizlik olarak kayıtlara geçmiştir.

Netenyahu yönetimi terör arıyorsa, terörist görmek istiyorsa, soykırımcıları tanımak istediğindeyse bir boy aynasına ilk elden bakmayı mutlaka tercih etmelidir. İsrail’in azgın şımarıklığı, işlediği korkunç cinayetleri, insani değerleri hiçe sayması haddi ve hududu çoktan aşmıştır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’yle ilgili iki hafta önceki önerilerimizin yanında, daimi üye sayısının çoğaltılması akla en yatkın seçeneklerden birisi olarak önümüze çıkmaktadır. Üye sayısının artışı ve veto yetkisinin sınırlandırılması dünya barışına muazzam bir hizmet olarak anılacaktır.

Gazze’de bebekler katledilirken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto silahına sarılıp İsrail’e payanda olanlar bunun hesabını asla veremeyecekler, makul ve mantıklı hiçbir teze sığınamayacaklardır. Soykırımın bahanesi olamaz. 35 bin insanın cinayeti örtbas edilemez.

Vaat edilmiş toprakların nihai hedefi Anadolu coğrafyasıdır. Bugün Gazze’de boyun eğersek, bugün Kudüs’te susarsak, gelecekte son yurdumuzda çok çetin olaylar yaşanabilecektir. Gazze’yi savunmak demek, mesela Gaziantep’i savunmak demektir. Gazze’yi konuşmak demek, mesela Şanlıurfa’yı konuşmak demektir. Hiç kimse boşa sallayıp dolu tutmanın çabasına heves etmesin. Hiç kimse Gazze’yi günlük politika malzemesi haline getirip, buradan bir cephe açarak Türkiye’yi suçlamaya, siyasi ikbal ve ikmal gayesine meyletmesin.

İsveç’in Malmö kentinde 25 ülkenin katıldığı ve 68’incisi yapılan 2024 yılı Eurovision şarkı yarışması insanlığın nasıl bir tehditle yüz yüze kaldığını fazla söze gerek bırakmadan belgelemiştir. Bu arada İsrailli şarkıcıya itirazlar yoğun olsa da, sonuç alınamamıştır. Sanattan daha çok siyasi içerikli bahse konu yarışmanın ahlaki çöküş propagandasına dönüşmesi, erkekle kadın arasında kalmış üçüncü bir türün tedavüle çıkması kokuşmuşluğun boyutlarını göstermesi bakımından ibret levhası olmuştur.

Marjinalliğin dozajı korkunç düzeylerdedir. Batı’nın çürüyen toplum ve kültür yapısı adeta sahne almıştır. Birinci olan İsviçreli erkek sanatçının tüylü ceket, bol makyaj ve pembe saten etekle yarışmada boy göstermesi utanç verici bir yozlaşmanın teyidinden başka bir şey de değildir. Eğer bunun adına çağdaşlık deniyorsa, biz de diyoruz ki, batsın böyle bir çağdaşlık anlayışı.

Eğer bunun adına modernlik deniyorsa, üstüne basa basa biz de söylüyoruz ki, olmaz olsun böylesi bir modernlik anlatım ve algısı.

“Maarif Modeli’ni destekliyoruz”

Milli Eğitim Bakanlığı marifetince hazırlanan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni yeni yüzyılın milli eğitim çatısı olarak değerlendiriyor, samimiyetle destekliyoruz. Mesnetsiz eleştirilerin iyi niyetten yoksun olduğu kanaatindeyiz. Modelde; “Bir ayağı geçmişte duran eğitimin diğer ayağının insanlık geleceğine ufuklar açan kapı” olarak vurgulanmasının neresi yanlıştır? “Milli ve manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen yolculukta temelin değişmeyen milletimiz” olduğuna dönük tesptin sakıncalı bir yanı var mıdır?

Öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem-değer-eylem modeli, sistem okuryazarlığı, alana ait bilgi kümeleri bileşenlerinden oluşan bütüncül bir modelin hazırlanmasından neden rahatsızlık duyulmaktadır? Beden ve ruh üzerine kurulan bir modele canlı ceset gibi ortalıkta dolaşanlar dışında itiraz edenlerin tutar dalı veya haklı eleştirileri söz konusu mudur? Sağlıklı, iradeli, sorgulayıcı, üretken, bilge, cesaretli, merhametli, vatansever, ahlaklı ve estetik değerlerle bütünleşmiş nesillerin varlığından ürkenlerin ve karalamak için kuyruğa girenlerin asıl amacı nedir?

Maarif kelimesine takılmış olan zevatın ne dediğinin bir anlamı yoktur, niyet halistir, hedef parlaktır, milli eğitimin milli geleceğimizi inşa etmesi başlıca temennimdir. Milli Eğitim Bakanımızı ve söz konusu modelin hazırlığında emeği geçen herkesi kutluyor, başarılar diliyorum.

Ümit ederim ki, yeni yüzyılda atanamayan tek bir öğretmen kalmasın, bu dram artık sonlansın. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecek Öğretmenlik Meslek Kanununda yapılacak değişiklik teklifini de yürekten destekleyeceğiz. Son örneği Eyüpsultan’da yaşanan, bir okul müdürümüzün katledildiği elim hadiseyi ve öğretmenlerimize yönelik her neviden şiddeti lanetliyor, faillere tutuksuz yargılama yerine doğrudan tutuklama tedbirinin uygulanacak olmasını da son derece adil, isabetli ve yerinde görüyoruz.

“Sabrımızı taşırmasınlar”

Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir. Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır.

Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz. Olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir.

17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun. Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkarlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir.

Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur.

Meclis gündemine gelecek olan 9’uncu yargı paketinde, casusluk suçu ilgili yeni düzenlemeden rahatsız olanlar çok iyi araştırılıp incelenmelidir. Yurt içinden ve yurt dışından hain FETÖ’cülerin, onlara sözcülük yapan satılmış, devşirilmiş sözde gazetecilerin bedel ödemesi yakındır ve kaçınılmazdır.”

Paylaşın

AK Parti’de Sekizinci Olağan Kurultay Ne Zaman?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği kurultay süreci için henüz kesin tarih belirlenmedi. AK Parti kurmaylarından edinilen bilgiye göre kurultay için iki tarih değerlendiriliyor.

Bu tarihlerden en erkeni, kurultay takviminin yaz aylarından başlatılması büyük kurultayın ise Ekim- Kasım aylarında yapılması. Bir diğer alternatif ise kurultay takvimin kış aylarından başlatılarak, büyük kurultayın 2025 yılının ilkbaharında yapılması şeklinde.

AK Parti’nin kurmayları bu alternatifin daha olası olduğu görüşünde. Sürecin daha sağlıklı işleyebilmesi için bu tarihin öne çıktığı değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bu süreçte büyük ilçeler ve il kurultaylarına katılmasının da gündeme olduğu belirtiliyor.

Yerel seçimlerde kan kaybı yaşayan AK Parti’de seçim muhasebesi yapılırken, yönetim kademelerinde değişim yapılacağı söylentisi gündeme gelmişti. Bu konuda Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da değişim olabileceği yönünde mesajlar vermişti.

Seçim sonrasında gerçekleşen AK Parti MYK ve MKYK toplantılarında gündeme gelmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değişim için kurultayı işaret ettiği, ama kurultay öncesinde de bazı değişimlerin gündeme gelebileceğine işaret ettiği belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği kurultay süreci için henüz kesin tarih belirlenmedi. Sputnik’ten Osman Nuri Cerit’in AK Parti kurmaylarından edindiği bilgiye göre kurultay için iki tarih değerlendiriliyor. Bu tarihlerden en erkeni, kurultay takviminin yaz aylarından başlatılması büyük kurultayın ise Ekim- Kasım aylarında yapılması.
Bir diğer alternatif ise kurultay takvimin kış aylarından başlatılarak, büyük kurultayın 2025 yılının ilkbaharında yapılması şeklinde.

AK Parti’nin kurmayları bu alternatifin daha olası olduğu görüşünde. Sürecin daha sağlıklı işleyebilmesi için bu tarihin öne çıktığı değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bu süreçte büyük ilçeler ve il kurultaylarına katılmasının da gündeme olduğu belirtiliyor.

AK Parti’de kurultay süreci nasıl işleyecek?

AK Parti 7’nci olağan büyük kurultayını 24 Mart 2021 gerçekleştirmişti. 4’üncü olağanüstü kurultayını ise 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirmişti. Olağan kurultay sürecinin başlaması için partinin en üst karar organı olan MKYK’da karar alınması gerekiyor.

Önümüzdeki hafta gerçekleşecek bu toplantıda kurultay kararının alınması öngörülüyor. Bu takvim belirlendikten sonra belde ve mahalle teşkilatlarından başlayarak teşkilatlarda seçim heyecanı yaşanacak. Tüm il ve İlçe kurultayları tamamlandıktan sonra büyük kurultay gerçekleşecek.

Paylaşın

Erdoğan – Miçotakis Ortak Basın Açıklamasında ‘Hamas’ Polemiği

Erdoğan ve Miçotakis, ortak basın toplantısında ‘Hamas’ polemiği yaşandı. Miçotakis, “Türkiye’den değişik bir yaklaşımla Hamas’ı terör örgütü olarak gördüklerini ancak Gazze’deki sivillerin korunması gerektiğinde hemfikir olduklarını” ifade etti.

Erdoğan ise, “Öncelikle teşekkür ediyorum. Mutabık kalmadığımız önemli bir konu var. O da ben Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Tam aksine Hamas ta 1947’den itibaren toprakları işgal edilmiş ve bu topraklarının işgalinden sonra da topraklarını koruma altına alan bir direniş örgütüdür” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye çalışma ziyaretinde bulunan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti.

Erdoğan, Miçotakis’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin ana giriş kapısında karşıladı. Türkiye ve Yunanistan bayrakları önünde tokalaşarak basın mensuplarına poz veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis, daha sonra baş başa ve heyetler arası görüşmelerini gerçekleştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesine geçti.

Görüşme sonrası Erdoğan, Miçotakis basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Kendisine bir kez daha sizlerin huzurunuzda Ankaramıza hoşgeldiniz diyorum. Aralık ayında Atina’yı ziyaret etmiştim. Diyalog kanallarını açık tutma, ilişkilerimizde yaşanan ivmeyi geliştirme noktasında karşılıklı mutabakatımızı teyit etmiştik.

Dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkında Atina Bildirgesiyle kayıt altına almıştık. Kendisine ikili münasebetlerimizi ilerletme konusundaki samimiyeti dolayısıyla teşekkür ediyorum. Türkiye-Yunanistan arasındaki işbirliği ruhunun güçlenmesinin hem her iki ülke hem de bölge için hayırlı olacağı inancındayız.

Son derece verimli, samimi ve yapıcı görüşme gerçekleştirdik. İkili gündemimizde yer alan konuları etraflıca gözden geçirdik. Geçtiğimiz yıl 6 milyar dolar gerçekleşen ikili ticaretimizi 10 milyar dolara çıkarma hedefiyle çalışıyoruz.

Ortak İş Konseyi kurulmasına ilişkin anlaşma çabalarımıza büyük katkı sağlayacaktır. Deprem kuşağında yer alan ülkelerimiz tabii afetler karşısında komşuluk hukukunu hep yerine getirmiş, birbirinin yardımına ilk koşan ülkelerden olmuşlardır. Afet ve Acil Durum Yönetimi alanında mutabakat zaptı bu konulardaki ahdi zeminimizi sağlamlaştırmıştır.

Sağlık ve tıp bilimleri alanındaki anlaşmayla işbirliğimizi tahkim etmiş olduk. Türk Yunan ilişkilerindeki birbiriyle bağlantılı sorunları da ele aldık. Atina Bildirgesi’nde çerçevesi çizildiği şekilde sorunlarımızı samimi diyalog, iyi komşuluk iradesine bağlıyız. FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri gündemimizdeydi. Yunanistan’la terör örgütleriyle mücadele anlayışımız giderek güçleniyor.

Komşumuz ve NATO müttefikimiz Yunanistan’dan beklentilerimizi bugün bir kez daha sayın Başbakan ile paylaştım. İlişkilerimizdeki olumlu atmosferin Yunanistan’daki Türk azınlık ve soydaşlarımızın haklarına katkı sağlamasını bekliyoruz. Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı çözüme kavuşturulması muhimdir.

Görüşmelerimizde Gazze’de yaşanan soykırım başta olmak üzere bölgesel gelişmeler konusunda fikir teatisinde bulunduk. İsrail yönetimi ateşkes çağrılarına kulak tıkadığı gibi destekçilerine dahi meydan okumaktan geri duymuyor. Masum sivillerin son sığınağı olan Refah’ı acımasız şekilde hedef almaya devam ediyor.

Masum sivillerin katledilmesi karşısında uluslararası toplum sesini artık daha gür çıkarmalıdır. Doğudan batıya bu zulme ortak olmayalım çağrısıyla her hafta meydanları dolduran tüm insanları buradan bir kez daha selamlıyoruz. BM Genel Kurulu’nun Filistin’in tam üyeliği konusunda aldığı karar, Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne haiz Filistin devletinin tesisi olduğunu görülmüştür.

Türkiye olarak İsrail’i ateşkese zorlamaya, Filistin devletinin tanınırlığını artırmaya yönelik temaslarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Komşumuz Yunanistan’ın da katliamın durdurulması amacıyla yürütülen çabalara destek olmasını bekliyoruz. Yunanistan’la aramızda çözülemeyecek büyüklükte bir sorun olmadığına dair inancımı paylaşmıştım. Bu bir süreçtir. Daha fazla netice vermesi için titizlikle ilerletilmesi gerekir. Görüş ayrılıklarına rağmen diyalog kanallarımızı açık tutarak olumlu gündeme odaklanıyoruz.

Türkiye herkesin malumu olduğu üzere kültürel mirasın korunması noktasında örnek alınan ülkedir. Kariye Camimizi 2020’de aldığımız karar sonrasında titiz restorasyon sonucu yeniden ibadete ve ziyarete açtık. UNESCO kültür varlığı olan her bir eserin korunmasında tüm insanlığın istifadesine sunulmasına önem veriyoruz. Kariye Camii de herkesin ziyaretine açıktır. Sayın Başbakan ve kıymetli heyetine ziyaretleri için bir kez daha teşekkür ediyorum.”

Daha sonra sözü alan Başbakan Miçotakis, şunları söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanı, sevgili Tayyip Bey, hanımefendiler, beyefendiler ben şundan başlamadan edemeyeceğim. Öncelikle olağanüstü misafirperverliğiniz için size ne kadar müteşekkir olduğumuzu dile getirmek istiyorum.

Bu dördüncü ziyaret oldu ve bu ziyaretlerin sayısı da şunu gösteriyor aramızdaki iki komşu olarak anlayış ve ilişki ortamı devamlı daha olumlu şekilde gelişiyor.

Bu pozitif ilişkiler çok olumlu bir günlük yaşamı gerçekleştirmemize yardımcı oluyor. Tabii ki biz Atina’da gerçekleştirilmiş 5. toplantısından ve imzalanan mutabakat zaptı ardından bu olumlu gelişmeleri devam ettirmeye kararlı olduğumuzu gösterdik. Özellikle güven artırıcı önlemler ve başka pozitif işbirliği ajandası bizim yöremizde istikrarı sağlayacak önemli önlemlerdir.

Bu yaklaşım elle tutulur sonuç vermiş bulunuyor. Tabii ki bu sonuçları kazan kazan zemininde elde etmiş bulunuyoruz. Mesela ekonomi, yani yatırımlar artmıştır ve ekonomik anlamda işbirliği, ticaret işbirliği hacmi gün be gün gelişmektedir.

Aynı zamanlarda geçen Mart ayında Türk ve Yunan iş adamları çok önemli konsey gerçekleştirmiş bulundu. Bu konsey üyelerinin çalışmaları sayesinde ortaya koyduğumuz hedefi gerçekleştirmek konusunda kararlı olduğumuzu tekrar edebilirim.

İki halk benim bağlandığım şekilde çok önemli bir inisiyatifin meyvelerinden faydalanmaya başladılar. 10 Ege adasında vize muafiyetinden faydalanarak serbestçe ziyaret edebiliyorlar.

Sınır kapısında yapılan kısa bir kontrolden sonra hem hızlı hem kısa bir sürede gerçekleştirilebilen süreçtir. Bunun ekonomik alanda da önemi vardır. İki halkın daha az bürokrasi acısından, ıstırabını yaşamadan birbirleriyle bir araya gelmeleri, tanımaları çok büyük önem arz etmekte.

Aynı zamanda düzensiz göç meselesine değinme fırsatımız oldu. Ümitsiz insanların acısını istismarını yapan insan tacirlerini durdurmak için sarf ettiğimiz çabalar olumlu sonuçlar vermeye başladı. Türkiye bu konuda çok kararlı. Çok pozitif katkıda bulundu. Avrupa kararları ışığında da Türkiye’nin Avrupa fonlarından bu konuda faydalanabilmesi için çalışıyoruz.

Azınlıklar meselesinde de dile getirdiğiniz gibi beşeri bir dostluk köprüsü rolünü üstleneceklerini sanıyorum. Azınlıklar iki ülkenin renklerine katkıda bulunmakta. Trakya’da hristiyan ve müslüman nüfus çok ahenkli bir şekilde bir arada yaşamlarını sürdürmektedir.

Daha önce de altını çizdiğim gibi azınlıkların, dini bir azınlık olduğunu Lozan Antlaşması çerçevesinde görebiliriz. Tabii ki burada eşit vatandaşlık ilkesi ışığında bu müslüman vatandaşlarımıza Yunan devletinin bu ilke sayesinde iyi davrandığına inanıyorum.”

Müslüman azınlığın biz Yunanistan’ın sosyal ve kültürel hayatına katkısı çok büyüktür. Ne yazık ki Türkiye’de hristiyan azınlığın sayısı ufalmıştır. Burada da dini özgürlük ve hristiyan eserlerinin UNESCO anlaşmalarında ve şartlarında öngörüldüğü gibi koruma altına alınması gerektiğine inanıyoruz.

Açıklıkla ve samimiyetle dile getirdiğim gibi Kariye Camii’nin tekrar bir ibadet yeri olarak işlev görmesi bizim için üzüntü yaratan bir gelişme oldu. Bu olağanüstü mekânın bütün insanlığın bir eseri olduğunu, bütün insanlığa ait olduğuna inanıyorum.

Rusya’nın despotik tavrını hem de Ortadoğu’da gerçekleşen gelişmelerin karşısında bunları reddettiğimizi dile getirdik. Türkiye’de özellikle Ortadoğu konusunda görüş ayrılığı söz konusu olmaktadır. İsrail’in bir terörde verdiği kurbandan sonra Gazze bölgesine girmesi ve terör örgütü olarak kabul ettiğimiz Hamas’ı Türkiye’nin değişik bir yaklaşımla, değişik bir nitelemeyle gördüğünü biliyoruz. Ancak bölgede akan kanın durdurulması konusunda ikimizi de hemfikiriz. Gazze’deki sivil insanların korunması gerektiği konusunda hemfikiriz.

Refah’ta bir kara işgalinin ve hücumunun kabul edilmez olacağı konusunda hemfikir kaldık. Uluslararası camianın üyesi olarak bu konularda mutabık kaldık. Çözümü henüz kavuşmamış Kıbrıs konusunda da uluslararası mevzuat ışığında bir çözüm bulmak çok önemli.

BM Genel Sekreteri Yardımcısı’nın söylediği gibi Güvenlik Konseyi’nin öngördüğü yapıcı görüşmeler sayesinde iki tarafın bu sorunu çözüme bağlayacağını umduğunu söylemişti. Biz de buna katılıyoruz. Yunanistan var olan zorluklara rağmen Türkiye’nin AB ortaklık sürecine destek vermeye devam etmektedir. AB-Türkiye ilişkilerinin yakın gelecekte olumlu şekilde tekrar hayata geçirileceğine inanıyoruz.

Sayın dostum, görüş ayrılıklarına rağmen biz kazan kazan zemininde bir işbirliğine açık olduğumuzu bu aşamada bile ispat etmiş olduğumuzu söyleyebiliriz. Sivil koruma konularında işbirliğimizi daha da geliştireceğimiz konusunda mutabık kaldık. İklim değişikliği, deprem coğrafyaları içinde yer almamız bizi mutlaka afet ve acil durum yönetimi konusunda işbirliğine götürüyor.

Dışişleri bakanlarımızın görüşmeleri sayesinde çok olumlu adımlar atmış bulunuyoruz bu son yıl içerisinde. Çok hızlı ve istikrarlı adımlardan sonra tekrar hem Washington’da hem New York’ta NATO’da tekrar görüşme fırsatı elde edeceğimize inanıyorum. Çok teşekkür ederim.

“Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyorum”

Tekrar sözü alan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Öncelikle teşekkür ediyorum. Mutabık kalmadığımız önemli bir konu var. O da ben Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Tam aksine Hamas, 1947’den itibaren toprakları işgal edilmiş ve bu topraklarının işgalinden sonra da topraklarını koruma altına alan bir direniş örgütüdür. Ve bu direniş örgütü ne yazık ki İsrail’in acımasız 45 bini bulan şu andaki insan kaybına karşı oraları koruma mücadelesini veren bir direniş örgütü durumundadır.

Bunu görmemiz lazım ve şu an itibariyle 40 bini aşmış insanını kaybetmiş olan Hamas’a eğer terör örgütü dersek bu acımasız bir yaklaşım olur. Dolayısıyla ben Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum; tam aksine Hamas’ı kendi topraklarını, insanını korumanın mücadelesini veren insanlar olarak görüyorum. Bunlara karşı sizlerin de nitekim BM’de sizler de olumlu oy vermek suretiyle orada bu acımasızlığa katılmadınız, ortak olmadınız, bundan dolayı sizlere ayrıca teşekkür ediyorum. Orada bir terör örgütünü olmadığını sizler de ortaya koydunuz.

Şimdi burada terör örgütü derseniz buna üzülürüz. Asla Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyorum. Adım adım takip ediyorum. Ülkemde şu an 1000’i aşkın Hamas’ın mensupları hastanelerimizde tedavi altında. Böyle işi sürdürüyoruz. Yanlış yaklaşımınıza asla katılamam, bu haksızlık olur. Bunca Hamaslı öldürülüyor, tüm Batı malum bunlara her türlü silah, mühimmatla saldırıyor. Bütün bunlar karşısında 1947’den bugüne kadar topraklarından sürekli tecrit edilen, toprakları işgal edilen İsrail tarafından, sizler buna terör örgütü derseniz üzülürüm.”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis şu cevabı verdi: “İsterseniz bu konuda mutabık kalmadığımız için mutabık olalım. Hemen bir ateşkes anlaşmasının imzalanması konusunda mutabık olduğumuzu söyleyebiliriz. Filistinli halk acımasız politikaların kurbanıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sağolun” dedi.

Paylaşın

Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım Yeniden Aday!

Aziz Yıldırım, haziran ayında yapılacak olan Fenerbahçe başkanlık seçiminde yeniden aday olduğunu açıkladı. Aziz Yıldırım, 1998 – 2018 yılları arasında Fenerbahçe başkanlığı yaptı.

Haber Merkezi / Aziz Yıldırım, 2018’deki seçimlerde koltuğunu Ali Koç’a devretmişti. Haziran 2018’deki seçimlerde, toplam 20 bin 736 geçerli oy kullanılmış, bu oyların 16 bin 92’si Ali Koç’a, 4 bin 644’ü ise Aziz Yıldırım’a gitti.

Fenerbahçe’de haziran ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde Ali Koç’un ardından Aziz Yıldırım da aday olma kararı aldı.

Başkanlığa aday olmak için gerekli imzaları hafta içinde Yüksek Divan Kurulu’na teslim edecek olan Aziz Yıldırım, resmi adaylık açıklamasının ardından ikinci bir basın toplantısı düzenleyerek projelerini anlatacak.

Fenerbahçe’de 20 yıl başkanlık yapan Aziz Yıldırım, 2018’deki seçimlerde koltuğunu Ali Koç’a devretti. Haziran 2018’deki seçimlerde, toplam 20 bin 736 geçerli oy kullanıldı. Bu oyların 16 bin 92’si Ali Koç’a, 4 bin 644’ü ise Aziz Yıldırım’a gitti.

1990 – 1992 yılları arasında Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yönetimde görev alan Aziz Yıldırım, 1991 – 1992 sezonunda futbol şube sorumlusu oldu. Aziz Yıldırım, 15 Şubat 1998’de yapılan kongrede rakibi Vefa Küçük’ten bir oy fazla alarak başkan seçildi. Yıldırım, 1998 – 2018 yılları arasında Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başkanlığı yaptı.

Aziz Yıldırım, başkanlığı döneminde futbol takımı ile 6 lig şampiyonluğu 10 lig ikinciliği yaşadı.

Fenerbahçe, UEFA Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline ve UEFA Avrupa Ligi yarı finaline Aziz Yıldırım başkanlığında ulaştı. Yıldırım başkanlığında Fenerbahçe Spor Kulübü, aynı sezonda futbol, kadınlar ve erkekler basketbol, kadınlar ve erkekler voleybol branşlarında lig şampiyonu olmuş, 5’te 5 şampiyonluk yaşadı.

Yıldırım, başkanlığı döneminde kulüp yatırımlarına büyük önem vermiş, Şükrü Saraçoğlu Stadını parça parça yıkarak yeniden yaptırmış, basketbol takımına yepyeni bir salon yaptırdı: Ülker Spor ve Etkinlik Salonu. Düzce Topuk Yaylasında kamp tesisleri yapıldı, Faruk Ilgaz tesisleri yenilendi, Ankara’da konaklama tesisi yapıldı.

Aziz Yıldırım başkanlığı döneminde Fenerbahçe Spor Kulübü tüzüğünü değiştirmeyi genel kurula sundu ve tüzüğün değişmesinde önemli katkısı oldu. Yenilenen tüzükle birlikte “Hedef 1 Milyon Üye” projesini başlatıldı. Bu projeyle birlikte başkanlığı döneminde Fenerbahçe Spor Kulübü, üye sayısı arttırıldı.

31 Mayıs 2015 tarihinde yapılan seçimde rakibi Hulusi Belgü’nün 1144 oy aldığı genel kurulda Aziz Yıldırım 5504 oyla 12. kez sarı lacivertli kulübün başkanlık koltuğuna oturdu ve seçim öncesi yaptığı konuşmada 6 Haziran’daki Şike Davası’nın ardından görevi bırakacağını açıkladı.

Paylaşın

Beş Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri TBMM’de: MHP’li Vekil De Var

Aralarında DEM Parti Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez, CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş ve MHP Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ında bulunduğu 5 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyaları, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunuldu.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 5 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

“CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, CHP Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan, CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, MHP Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç, DEM Parti Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez.”

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a Dikkat Çeken ‘Kamuda Tasarruf’ Sorusu

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, Mehmet Şimşek’in açıkladığı kamuda tasarruf programına ilişkin, “Kamuda tasarruf tedbirlerinin açıklanmış olmasını önemli ve olumlu bir adım olarak görüyorum. Ancak, açıklanan paket mevcut haliyle çok yetersiz” dedi.

Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Açıklanan tedbirlerin, kamunun her birimi tarafından uygulanmasını bekliyorsanız bu tedbirleri uygulamaya en üstten başlatmak zorundasınız. Soruyorum: Siz tasarruf konusunda samimi misiniz” diye sordu.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, iktidarın bugün açıkladığı “Kamuda Tasarruf Paketi” ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kamuda tasarruf tedbirlerinin açıklanmış olmasını önemli ve olumlu bir adım olarak görüyorum. Ancak, açıklanan paket mevcut haliyle çok yetersiz. Açıklanan pakette; Esas kara delik olan Kamu Özel İşbirliği projeleriyle ilgili bir adım yok. İsraf ve yolsuzluğun esas kaynağı olan Kamu İhale Yasasıyla ilgili adım yok. Siyasi Etik Yasası’na ilişkin bir plan yok. Varlık Fonu gibi paralel Hazine uygulamalarına son vermekle ilgili bir adım yok.

Anayasa’ya ve Meclis’in bütçe hakkına aykırı olan Cumhurbaşkanı’na çok yüksek tutarda ödenek ekleme yetkisinin iptaline ilişkin bir adım yok. Sayıştay denetiminden kaçınma, ihale yasasından muafiyet gibi kötü alışkanlıklara derhal ve net biçimde son vermeyle ilgili bir adım yok. Özel hesap, özel ödenek, fon gibi denetimsiz ya da şeffaf olmayan yollarla harcama yapma uygulamasına son vermeyle ilgili bir adım yok.

Hazine dışındaki kurumların Kamu Özel İşbirliği kapsamında devlet adına garanti vermesini engellemeye ilişkin bir adım yok. Kamu borçlanmasında ve kamu garantilerinde kur, faiz, likidite, re-finansman ve kredi risklerinin basiretli biçimde yönetimi için daha bağlayıcı ilke ve kurallara ilişkin bir adım yok. Mali Kural uygulamasını hayata geçirmeye ilişkin bir adım yok.

İktidarın tepesindeki uçak saltanatına son vermeyle ilgili adım yok. Elde edilecek tasarruf tutarına ilişkin bir hesaplama yok. Sadece göstermelik olarak alınacak birkaç tedbir ile ekonomiyi düzeltemezsiniz. Açıklanan tedbirlerin, kamunun her birimi tarafından uygulanmasını bekliyorsanız bu tedbirleri uygulamaya en üstten başlatmak zorundasınız. Soruyorum: Siz tasarruf konusunda samimi misiniz?”

“Kamuda tasarruf paketi”

“Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” adı verilen paket, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Beştepe’deki basın toplantısında konuşan Yılmaz, “hazırlıkları son aşamaya gelen” genelge taslağının bu hafta içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayına sunulacağını duyurdu.

Açıklanan paket, kamu yatırımlarında zorunlu hâller dışında yeni proje kabul edilmemesini içeriyor. Tasarruf paketi, temsil ve tanıtma ödeneklerinde de bu yıldan itibaren yüzde 25 kesinti yapılmasını öngörüyor.

Taşıtlar: Kamudaki taşıt sayısı ve kullanımına standartlar getirilmesini de hedefleyen pakette, “3 yıl süreyle yeni araç satın alma ve kiralama yapılmaması”, “bütçe dışı kaynaklardan taşıt kullanımının izne tabi tutulması ve kanunla izin verilenler hariç yabancı menşeili araç kullanımının yasaklanması”, “mevcut kiralık taşıt sözleşmelerinin yenilenmesinin izne tabi olması”, “ihtiyaç fazlası ve ekonomik ömrünü tamamlamış taşıtların tasfiyesi” ve “savunma ve güvenlik hariç, kamuda personel servisi hizmetinin toplu taşıma olan yerlerde kaldırılması” gibi tasarruf önlemleri bulunuyor.

Kamu binaları: Tasarruf paketinde kabu binalarına ilişkin harcamalar konusunda ise “deprem riski hariç, yeni hizmet binası alımının/ yapımının 3 yıl süreyle durdurulması”, “yeni bina kiralanmaması, mevcut kiralamaların bir takvimle sonlandırılması”, “doğal afet ve güvenlik hariç, yeni lojman ve sosyal tesis alımı/ yapımı ve kiralanmasının süresiz olarak yasaklanması” ve “savunma ve güvenlik hariç, mevcut sosyal tesislerin ekonomiye kazandırılması” dâhil çeşitli adımlar atılacağı ifade ediliyor.

Üç yıl boyunca kamuda yeni personel istihdamının emekli olanlarla sınırlandırılacağının duyurulduğu pakette, “kamuda esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirilmesi” yönündeki hedeften de bahsedilerek “home office” düzenine geçişe yönelik çalışmaların da sinyali veriliyor.

Enerji ve atık yönetimi: Hükümetin hazırladığı pakette, “sokak ve cadde ışıklandırmasında LED dönüşümünün hızlandırılması”, “kamu bina ve tesislerinde enerji verimliğini artıran uygulamalar geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanılması” ve “ekonomik değeri olan atıkların, bedeli karşılığında her yıl değerlendirilmesinin zorunlu hâle getirilmesi” gibi tasarruflar da yer alıyor.

Hizmet içi eğitim ve yurt dışı geçici görevler konusunda alınacak tasarruf tedbirleri arasında ise “hizmet içi eğitim, toplantı vb. faaliyetlerin kamu tesislerinde yapılması”, “yurt dışı geçici görevlerin sınırlandırılması, görevlendirmelerin asgari seviyede tutulması” ve “yurt dışı geçici görev harcamalarının bütçe başlangıç ödeneğini aşmaması, bu harcama kalemine ödenek aktarımının yasaklanması” bulunuyor.

Uluslararası toplantılar ve milli bayramlar hariç; gezi, kokteyl, yemek vb. faaliyet düzenlenmeyeceğinin belirtildiği pakette, “ajanda, takvim, plaket, eşantiyon türü hediyelerin verilmesinin” yasaklanacağı ve “zorunlu hâller hariç, demirbaş alımlarının üç yıl süreyle durdurulacağı” ifade ediliyor.

Haberleşme ve iletişim giderlerine ilişkin tedbirler arasında “e-yazışma sistemine geçişin tamamlanması”, “tebligatlarda elektronik tebligat sistemleri kullanılması”, “kurumsal arşivlerin elektronik ortama taşınması” ve “yayın, rapor vb. tanıtım amaçlı doküman basımının yapılmaması” yer alıyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, açıklanan paketle ilgili olarak “Kamunun tasarruf yapması, verimliliği artırması, daha az bütçe açığına, daha az kamu borçlanmasına ve faiz yüküne, daha az cari açığa yol açacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Yılmaz, “Kanuni düzenleme gerektiren hususlarda parti farkı gözetmeksizin tüm grupların desteğini beklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum” diye ekledi.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 35 Bin 91’e Çıktı

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise son 24 saatte 57 artarak 35 bin 091’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 82 artarak 78 bin 827’ye yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail güçleri aylar önce Hamas’ı mağlup ettiklerini söyledikleri bir bölgeyi yeniden ele geçirmek için haftanın ilk gününde bölgenin kuzeyinden Gazze Şeridi’ne girdi. Gazze’nin güney ucunda ise tanklar ve askeri birlikler, otoyol üzerinden Refah’a ilerledi.

Gazze’nin hem kuzey hem de güney uçlarında haftalardır yaşanan en yoğun çatışmalar nedeniyle yüz binlerce Filistinli yeniden kaçmaya başladı. Yardım grupları insani krizin daha da kötüleşebileceği uyarısında bulunuyor.

İsrail, beş ay önce askerlerinin çoğunu çektiği kuzeye geri dönmesinin gerekçesini, militanların militanların yeniden bölgeye gelmesini önlemek için savaşın “temizlik” aşamasının bir parçası olarak açıkladı. İsrail, bu tür operasyonların her zaman plan dahilinde olduğunu kaydetti. Filistinliler daha önceki savaş alanlarına geri dönme ihtiyacının İsrail’in askeri hedeflerinin ulaşılamaz olduğunun kanıtı olduğunu söylüyor.

Tanklar, Gazze’de 75 yıl önce İsrail’den gelen Filistinli mültecileri barındırmak için inşa edilen sekiz kamptan en büyüğü olan Cebaliye’nin merkezine doğru ilerledi. Moloz yığınına dönmüş sokaklar boyunca, eşyalarını doldurdukları torbalarla kaçan bölge sakinleri, tank mermilerinin kampın merkezine düştüğünü ve hava saldırılarının evleri yok ettiğini söyledi.

“Sorumluluğu üstleniyorum”

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, ordunun 7 Ekim saldırılarını önleyemediğini ve bunun sorumluluğunu taşıdığını ifade etti. Halevi, “İsrail ordusunun 7 Ekim’de İsrail vatandaşlarını koruma görevinde başarısız olmasının sorumluluğunu üstleniyorum ve bunun ağırlığını her gün omuzlarımda hissediyorum” ifadelerini kullandı.

Halevi, Gazze Şeridi’nde öldürülen İsraillilerin ailelerine hitaben şunları söyledi: “Oğullarınızı ve kızlarınızı geri dönmedikleri savaşa ve kaçırıldıkları yerlere gönderen komutan benim.”

Genelkurmay Başkanı ayrıca, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki savaşı tamamlamaya kararlı olduğunu vurguladı. Halevi, “Bedelinin farkında olsak da görevi tamamlamaya kararlıyız. Düşmanlarımız bize karşı ayaklandığında hazır olacağız, hazırlıklı olacağız ve bize zarar vermeye yönelik her türlü girişime güçlü bir şekilde karşılık vereceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a göre İsrail’in Gazze saldırısında ölen sivillerin sayısı, öldürdüğü Hamas militanlarından daha fazla.

Amerikalı CBS News’e röportaj veren Blinken “Başbakan Netanyahu, İsrail’in İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin 14 bin terörist ve 16 bin sivili öldürdüğünü değerlendirdiğini söyledi. ABD, İsrail’in gerçek teröristlerden daha fazla sivilin öldürüldüğü yönündeki değerlendirmesini paylaşıyor mu?” sorusuna Blinken kararlı bir şekilde “Evet, paylaşıyoruz” yanıtını verdi.

“İsrail’in uluslararası insani hukuk kapsamındaki yükümlülükleriyle bağdaşmayan eylemler olduğunu değerlendirmek mümkün” diyen Blinken “farklı olayları inceleyen çok sayıda soruşturmanın devam ettiğini” sözlerine ekledi.

Bununla birlikte Blinken, İsrail’in “ABD yasalarını ve silah anlaşmalarını” ihlal edip etmediği sorulduğunda olumsuz yanıt verdi. Blinken, geniş çaplı bir işgalin “potansiyel olarak inanılmaz derecede yüksek bir maliyete yol açabileceğini” ve Refah’a yapılacak büyük bir saldırının bile Hamas tehdidini sona erdirme ihtimalinin düşük olduğunu söyledi.

Blinken, “İsrail potansiyel olarak bir isyanı devralma, ya da ayrılırsa kaosla, anarşiyle ve muhtemelen Hamas tarafından yeniden doldurulan bir boşlukla karşılaşma yolunda ilerliyor,” dedi.

Blinken ayrıca, ABD’nin sivilleri daha iyi korumak ve Refah’ın topyekun işgalinden kaçınmak için baskı yapmaya devam ettiğini söyledi ve Başkan Joe Biden’ın İsrail’e yönelik silah ambargosunun 3 bin 500 “yüksek kapasiteli” bombayla sınırlı olduğunu doğruladı.

Blinken NBC’ye de ABD’nin İsrail liderlerine savaş bittikten sonra Gazze ile ilgili bir plan sunmaları için bastırmaya devam ettiğini ve kalıcı bir sonuç elde etme üzerinde yoğunlaştıklarını söyledi.

Netanyahu’dan “kararlılık” mesajı

Kudüs’te İsrail’in ölen askerleri için düzenlenen Anma Günü törenine katılan Başbakan Benyamin Netanyahu, Hamas’a karşı verilen savaşın, ülkelerinin “varlığını, özgürlüğünü, güvenliğini ve refahını” güvence altına almak için verilen bir mücadele olduğunu söyledi. Netanyahu, “Bağımsızlık savaşımız henüz bitmedi, halen devam ediyor” dedi.

Paylaşın

DEM Partili Tunceli Belediye Başkanı Hakkında Soruşturma

31 Mart’ta yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimleri sonrası Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) hakkında başlayan soruşturmalara bir yenisi daha eklendi.

DEM Partili Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Cevdet Konak hakkında yerel seçimler öncesi yaptığı bazı konuşmalarda ‘terör örgütü propagandası’ yaptığı iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatılarak ifadeye çağrıldı.

DEM Parti’nin yüksek oy oranı ile kazandığı Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye meclislerinin açılışında “İstiklal Marşı’nın okutulmadığına” ve “Türk bayrağının kaldırıldığı” iddia edilmişti.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından söz konusu iddialara ilişkin açıklama yapmıştı. Yerlikaya, açıklamasında, “Mardin Büyükşehir Belediye Meclisinin açılışında ‘İstiklal Marşı’nın okutulmadığına’, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisinin açılışında ise ‘Türk bayrağının kaldırıldığına’ ilişkin iddialarla ilgili Mülkiye Müfettişlerimiz görevlendirilmiştir” ifadelerine yer vermişti.

Daha sonra Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, söz konusu U.G. isimli kişinin tutuklandığını duyurmuştu.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da soruşturma başlatılmıştı. Başsavcılık açıklamasında, “Mardin Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.04.2024 tarihli toplantısında, İstiklal Marşımızın okutulmaması ve saygı duruşunda bulunulmaması olayı ile ilgili olarak, Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen soruşturma başlatılmıştır” demişti.

Cevdet Konak kimdir?

1961 yılında Tunceli’nin Hozat ilçesine bağlı Ağzunik köyünde dünyaya gelen Cevdet Konak, ilk, orta ve lise öğrenimini Hozat ilçesinde tamamladı. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitiren Konak, Tunceli’nin Hozat ilçesinde 2 dönem belediye başkanlığı yaptı.

Paylaşın