Tuğrul Asi Balkar kimdir? Hayatı, Eserleri

16 Haziran 1960 yılında İzmir’de dünyaya gelen Tuğrul Asi Balkar’ın asıl adı Mustafa Esim’dir. Tuğrul Asi Balkar, Kemal Atatürk İlkokulu ve Hürriyet Ortaokulu’ndan mezun oldu. İzmir Atatürk Lisesi’ni 1977 yılında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1987 yılında bitirdi.

Haber Merkezi / Öğrenciliği sırasında Ankara’da yayımlanan Sanat Rehberi dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı (1985-1986). Kars Sağlık Ocağı’nda (1987–1989), daha sonra Keşan Verem ve Savaş Dispanseri’nde hekim ve yönetici olarak görev aldı.

Can Veren Sunak isimli ilk şiiri, Temmuz 1983’te yayımlanan Yaşam İçin Şiir antolojisinde yer aldı. 1987 yılında Güneş Gazetesi Genç Sanatçılar Öykü Ödülü ikinciliği; 1993 yılında Sabri Altınel Şiir Ödülü birinciliğine değer bulundu. 2009 yılında Çukurova Lobisi Dergisi 2009 Yılının En İyileri anketinde şiir dalında ödül aldı.

Tuğrul Asi Balkar’ın ilk şiirleri İzmir Atatürk Lisesindeki öğrencilik yıllarında yayımlandı. Saf ve çocuksu iç dünyasını ve romantik duygularını yansıttığı şiirleriyle tanındıTuğrul Asi Balkar’ın şiirlerinde; şiirin her bir sözcüğü harfi harfine bedeli ödenmiş bir toplamda olmalıdır ilkesi öne çıkıyor. Şiirlerinde sade ve akıcı, kolay anlaşılabilir bir dil kullanan şair, edebi sanatları da ustalıkla kullanıyor.

Şiirle lise yıllarında tanıştı. Şiirin bir yaşama ustalığı olduğunu Ankara’da öğrendi. Bir süre, Ankara’da yayınlanan Sanat Rehberi Dergisi’ni yönetti. Şiir ve yazıları Adam Sanat, Cumhuriyet Kitap, Kıyı, Nitelik, Önder, Parantez (Almanya), Damar, Pencere, Promete, Su, Şiir-lik (Almanya), Varlık, Yamaç, Yarın, Yaşam İçin Şiir, Sanat Rehberi, Yeni Biçem gibi dergi ve gazetelerde yayınlandı. Şiir çevirileri de vardır.

Vazgeçmeler Ustası ve Bir Sevinç Depremi adlı şiir kitaplarındaki şiirlerinin tamamına yakınında serbest vezin kullanan Tuğrul Asi Balkar’ın şiirlerinde sosyal ve doğal çevre en başta gelen konulardır. Şiirlerini sade ve akıcı bir Türkçe ile kaleme almıştır.

“Anlat Derdi Çocuk”

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kıyıda ahşap iskelenin gıcırdayan tahtalarının üzerinde, denizi tanımaya başladığı
günleri anımsayarak. Denizi. Babasının dayısını geri vermeyen, koynuna alan gizemli
denizi. Elimi tut baba, bırakma.

Baba Bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Dedemle dostluğunu. İncelikli, yürekli, onurlu. Tükenmeyen, insanca.
Birlikte nasıl balığa çıktıklarını. Nasıl birlikte rakı içtiklerini. Denizi içer gibi
yudumladıklarını. Denizde buldukları bombayı. Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kayagölgelerini, mimozaları. Saçlarına, Balıkçı’nın yetiştirdiği mimozaları takan
Bodrumlu kızları. Onbiray çiçeğini, karanfilleri, yaseminleri göz nuruyla sevgiyle
büyüten kadınları. Balıktan dönen balıkçıları. Fil kulağı süngerleri sırtlamış
süngercileri. Ötelerin Çocukları’nda sancısı tutan kadını. Hani Ötegillerin Elif’i.
Okusana yeniden, işiteyim senin Giritli göçmen dilinden. Elimden tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Mavi Sürgün’ün gözleri mavi değil de çakıra çalardı hani. Mahmut nerelerde? Aganta
Burina Burinata! Haydiyin engin denizlere! Aliş’im bekleyedursun. Kerimoğlu kıyı
boyu gelir mi, haggat tıp tıp eder mi zenginlerin üreği. Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Çocuk düşlerinde, mandalina bahçeleri arasında Çakır Ayşe. Yoksa o da mı
Bodrum’un gök rengi bulutlarından bize bakmakta. Babası sefir, amcası vezirmiş,
doğru mu baba? Deli Davut, niçin giderdi Gülen Ada’ya? Pegas, Pegasus kıpkırmızı
kahkahalarla baba. Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kalenin içinde saraçlar, kavaflar, dükkanlar varmış eskiden. İp satıcıları. Balık ipi de
satarlar mı baba? Balıkçı’nın oturduğu apartımanın adı Merhaba imiş, gerçek mi?
Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kıracı misgillere, bozkırı şenliğe dönüştüren kimdi? O kıyıboyu ağaçlarını, o
palmiyeleri diken kimdi? Şimdi, niçin kesiyorlar? Korkuyorum. Elimi tut baba,
bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Büyüdü. Babası yine de elinden tutuyor. İçinde bir türlü büyümeyen çocukluğunun
elinden. İçinde bir türlü dinmek bilmeyen deniz sevgisinin elinden. Doğa sevgisinin
elinden. Tarih sevgisinin elinden. İnsanlık sevgisinin elinden.
Şimdi, ikisi de, birbirlerinin ellerini daha bir sımsıkı tutuyorlar, betonla çoraklaşan,
bilisizlikle boğazlanan ağaçların gözyaşlarını yüreklerinde duyumsayarak. Daha bir
sımsıkı. Elimi tut, bırakma, demeden.

Paylaşın