Hazırlık Maçı: A Milli Futbol Takımı, Macaristan’a Yenildi

EURO 2024 (Avrupa Futbol Şampiyonası) hazırlıkları kapsamında Macaristan ile Türkiye, Puskas Arena’da karşı karşıya geldi. Hakem Bartosz Frankowski’nin yönettiği karşılaşmadan Türkiye, 1-0 mağlup ayrıldı.

Haber Merkezi / Macaristan’a galibiyeti getiren golü 48. dakikada penaltıdan Szoboszlai attı.

Karşılaşmadan dakikalar

6. dakikada Yunus Akgün çalımlarla ceza alanına girmek isterken savunmanın müdahale ettiği top Orkun Kökcü’nün önünde kaldı. Bu oyuncunun sağ çaprazdan yerden çektiği şut direğin hemen yanından auta gitti. 18. dakikada Yunus Akgün’ün pasıyla sol taraftan ceza sahasına giren Kenan Yıldız’ın son çizgiye inmeden çapraz pozisyondan yaptığı vuruşu kaleci Gulacsi iki hamlede kontrol etti.

33. dakikada sağ kanattan Szoboszlai’nin kullandığı serbest vuruşta arka direkte Sallai’nin yakında mesafeden sağ ayağıyla yaptığı vuruşu kaleci Mert Günok kornere çeldi. 41. dakikada Mert Müldür, sol kanattan çalımlarla ceza sahasına girerek pasını Orkun Kökçü’ye aktardı. Bu oyuncunun sol çaprazdan yerden çektiği şutta meşin yuvarlak kaleci Gulacsi’de kaldı.

46. dakikada ev sahibi takımın Szoboszlai ile kullandığı serbest vuruşta, ceza sahasında Lang’ın kafayı vuruşunda, top Enes Ünal’a çarptı. Hakem Frankowski, Enes’in topa elle müdahale ettiği gerekçesiyle penaltı kararı verdi. 48. dakikada penaltı atışını kullanan Szoboszlai, meşin yuvarlağı kaleci Mert’in sağından ağlara yolladı: 1-0

53. dakikada Milliler beraberlik golüne yaklaştı. Hakan Çalhanoğlu’nun yaklaşık 30 metreden şutunda, top kaleci Gulacsi’den döndü. Yükseklik kazanan topa Kenan zor pozisyonda vurdu, meşin yuvarlak üstten auta çıktı.

65. dakikada hızlı gelişen Macaristan atağında Szoboszlai sağ kanattan bindiren ve ceza sahasına giren Sallai’ye pasını attı. Sallai, ceza sahasında uygun pozisyondaki Varga’ya pasını gönderdi. Varga’nın gelişine şutunda top kaleci Mert’ten döndü, ardından savunma tehlikeyi uzaklaştırdı.

71. dakikada Hakan Çalhanoğlu’nun savunma arkasına attığı uzun topu kontrol eden Kenan, kaleciyle karşı karşıya kaldı. Kenan’ın ayak içiyle köşeye yaptığı vuruşta kaleci Gulacsi meşin yuvarlağı ayaklarıyla kornere çeldi. Son bölümdeki baskı sonuç vermedi ve mücadeleyi Macaristan 1-0 kazandı.

Stat: Puskas Arena

Hakemler: Bartosz Frankowski, Marcin Boniek, Jakub Winkler

Macaristan: Peter Gulacsi, Botond Balogh (Marton Dardai dk. 67), Adam Lang, Attila Szalai, Loic Nego (Bendeguz Bolla dk. 46), Adam Nagy (Callum Styles dk. 61), Andras Schafer, Milos Kerkez (Zsolt Nagy dk. 61), Roland Sallai (Laszlo Kleinheisler dk. 79), Dominik Szoboszlai, Barbabas Varga (Martin Adam dk. 80)

Türkiye: Mert Günok, Zeki Çelik (Can Uzun dk. 77), Samet Akaydin, Ozan Kabak, Rıdvan Yılmaz (Mert Müldür dk. 27), İsmail Yüksek, Hakan Çalhanoğlu, Orkun Kökçü (Arda Güler dk. 61), Yunus Akgün (Barış Alper Yılmaz dk. 76), Kenan Yıldız (Kerem Aktürkoğlu dk. 77), Enes Ünal (Yusuf Yazıcı dk. 61)

Gol: Dominik Szoboszlai (dk. 48 pen.) (Macaristan)

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Priminde Bir Eşik Daha Aşıldı

Türkiye’nin 5 yıllık CDS (Credit Default Swap) puanı 341 seviyesine yükseldi. Böylelikle Türkiye’nin kredi risk primi 1 Aralık’tan bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

BloombergHT’de yer alan habere göre; Son dönemde Türkiye’nin risk priminde görülen yukarı yönlü ivmede yeni bir eşik aşıldı.

Türkiye’nin 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS) günlük olarak 19 baz puan artışla 341 baz puana geldi. Böylelikle risk primi 1 Aralık’tan bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

Türkiye’nin risk primi geçen sene yaşanan seçim sürecinin ardından düşüş ivmesi yaşamıştı. Seçim öncesinde 700 baz puanı test eden risk primi Aralık ayında 300 baz puanın altına kadar gerilemişti.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

Türkiye’nin CDS oranı neden yükseliyor?

Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubu yol açıyor. Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir.

İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin CDS primlerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz sırasında yükseldikten sonra gerilediği görülüyor. Ülkenin makroekonomik dengelerinin bozulmaya başladığı 2018 yılından itibaren ise dalgalı bir seyirle de olsa yükseliş trendini sürdürdüğü görülüyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

Dünyanın En Mutlu Ülkesi Finlandiya, Türkiye 98. Sıraya Yükseldi

Dünyanın en mutlu ülkeler sıralamasının ilk üçünde Finlandiya, Danimarka ve İzlanda yer alırken, son sırada Afganistan yer aldı. Geçen yıl 102. sırada yer alan Türkiye ise, bu yıl 98. sıraya yükseldi.

20 Mart’ta kutlanan Ulusal Mutluluk Günü’nde ‘Dünya ülkeleri mutluluk endeksi’ de yayımlandı. 143 ülkede yaşayan insanlarla yapılan ankete göre oluşturulan raporda Oxford Refah Araştırma Merkezi, BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı ve bir yayın kurulunun katkıları bulunuyor.

ABD’nin ilk 20 ülke arasında yer almadığı raporda, mutluluk sıralamasında önemli değişiklikler yaşandı. Listenin son sırasında Afganistan yer alırken, Lübnan, Lesotho, Sierra Leone ve Kongo gibi ülkeler ise en mutsuz ülkeler olarak belirlendi.

Çekya (18), Litvanya (19) ve Slovenya (21) gibi ülkelerin listeye girmesiyle ABD ilk 20’nin dışına çıktı ve 23. oldu.

İşte güncel rapora göre dünyanın en mutlu ve en mutsuz ülkeleri:

1. Finlandiya
2. Danimarka
3. İzlanda
4. İsveç
5.İsrail
6. Hollanda
7. Norveç
8. Lüksemburg
9. İsviçre
10. Avusturalya

Listenin son sırasında Afganistan yer alırken Lübnan, Lesotho, Sierra Leone ve Kongo en mutsuz ülkeler olarak dikkat çekti.

Listede geçen yıl 102. sırada yer alan Türkiye, bu yıl 98. sıraya yerleşerek listede yükseldi. Rapor, Türkiye’de gençlerin yaşlılara göre daha mutsuz olduğunu gösteriyor. Türkiye, 30 yaş altı gençlerde 101.; 60 yaş ve üzeri kategorisinde ise 92. sırada bulunuyor.

Raporda mutluluk eşitsizliğinin Avrupa hariç her bölgede arttığı ve bunun “endişe verici bir eğilim” olduğu belirtildi. Bu artışın “gelir, eğitim, sağlık hizmetleri, sosyal kabul, güven ve aile, toplum ve ulusal düzeylerde destekleyici sosyal ortamların varlığı” konularındaki eşitsizlikleri yansıttığı ifade edildi.

Rapor, genç kuşakların dünyanın çoğu bölgesinde yaşlı akranlarından daha mutlu olduğunu ortaya koyuyor. Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da 30 yaş altı grupların mutluluğu 2006-10 döneminden bu yana önemli ölçüde düştü, daha yaşlı kuşaklar gençlerden daha mutlu hale geldi.

Orta ve Doğu Avrupa’da mutluluk aynı dönemde her yaşta önemli ölçüde artarken, Batı Avrupa’da her yaştan insan benzer düzeyde mutluluk bildirdi.

Mutluluk sıralaması, bireylerin yaşam memnuniyetine ilişkin kendi değerlendirmelerinin yanı sıra kişi başına düşen milli gelir, sosyal destek, sağlıklı yaşam beklentisi, özgürlük ve yolsuzluk gibi kriterlere dayanıyor.

IMF’in en mutlu ülkeler listesinde Türkiye 106. sırada

Öte yandan Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yakın zamanda açıkladığı en mutlu ülkeler sıralamasının ilk üçünde Finlandiya, Danimarka ve İzlanda, son üçünde ise Sierra Leone, Lübnan ve Afganistan yer almıştı. Türkiye ise listede kendisine 106. sırada yer bulmuştu.

IMF, Birleşmiş Milletler’in yayımladığı Mutluluk Raporu ile ülkelerdeki kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) arasındaki ilişkiyi sorgulamıştı.

IMF’in yayınladığı listede dünyadaki en mutlu 10 ülke şöyle olmuştu:

1- Finlandiya (7,80)
2- Danimarka (7,59)
3- İzlanda (7,53)
4- İsrail (7,47)
5- İsveç (7.40)

6- Hollanda (7,40)
7- Norveç (7.32)
8- Lüksemburg (7,23)
9- Yeni Zelanda (7,12)
10- Avusturya (7,10)

Türkiye, bu listede 4,61 puanla 106. sırada yer almıştı.

En mutsuz üç ülke ise savaş ve kaosun sürdüğü ülkeler ise şöyle listelenmişti:

135- Sierra Leone (3,14)
136- Lübnan (2,39)
137- Afganistan (1,86)

Paylaşın

Yabancı Bankalar, Türkiye İçin Faiz Beklentilerini Değiştirdi

Finans kuruluşları, şubat ayında enflasyon rakamlarının beklentilerin üzerinde açıklanması sonrası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artıracağına ilişkin beklentilerini değiştirdi.

Deutsche Bank, TCMB’nin mart ayındaki toplantıda 500 baz puanlık faiz artışının ‘yüksek ihtimal’ olduğunu ve faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkabileceğini belirtti. Bank of America (BofA) “Nisan ayında 300-500 baz puanlık bir artırımı mümkün görüyoruz” açıklamasında bulundu.

JPMorgan da TCMB’nin nisanda politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 50’ye çıkaracağını tahmin etti.

Merkez Bankası (TCMB), Hafize Gaye Erkan’ın yerine göreve atanan Fatih Karahan başkanlığında yaptığı ilk toplantıda politika faizini yüzde 45 düzeyinde sabit tutma kararı almıştı.

Geçen yıl Mayıs ayındaki seçimler öncesi Türkiye’de politika faizi yüzde 8,50’ydi. Seçimler sonrası ise Haziran ayından bu yana parasal sıkılaşma politikalarının sonucu olarak Merkez Bankası politika faizini 3650 baz puan yükseltti.

TCMB’nin uzun süre faizlerin yüksek tutulacağına dair mesajlarına rağmen piyasada yıl sonuna doğru faiz indirimlerine başlanacağı beklentisi var.

Politika faizinin yıl sonunda yüzde 37,5 seviyesinde olması bekleniyor. Merkez Bankası’nın düzenlediği ankete katılan ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36,25 oldu.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Şubat enflasyonunun beklentilerin çok üzerinde gelmesi sonrası bazı yabancı bankalar Türkiye için faiz beklentilerini değiştirdi. Bu kapsamda ekonomistlerin bazıları, Merkez Bankası’nın (TCMB) bu ay veya gelecek ay faiz artışına gidebileceğini yazdı.

TCMB Para Politikası Kurulu ise Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan başkanlığında 21 Mart Perşembe günü toplanacak. Aynı gün saat 14.00’te faiz kararı açıklanacak.

Son olarak ocak ayında faiz artışı yapan TCMB Para Politikası Kurulu, son toplantıda faiz artışını pas geçmiş ve faizleri yüzde 45 seviyesinde sabit tutmuştu.

Ancak şubat ayında Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) şubatta yıllık olarak yüzde 67,07 artarak, yüzde 66’lık beklentiyi aşmıştı. TÜFE şubatta aylık bazda ise yüzde 3,8’i aşarak yüzde 4,53 artmıştı.

Enflasyonun beklentilerden yüksek seviyede seyretmesi ise son toplantıda faiz artışını pas geçen TCMB’nin tekrar sıkılaştırma hamlelerine dönebileceği ihtimallerini gündeme getirmişti.

Yabancı bankaların konu ile ilgili analizleri ise şöyle oldu:

Deutsche Bank: Türkiye’de enflasyon dinamiklerindeki kötüleşme nedeniyle politika faizi tahminini revize eden Deutsche Bank analistleri, TCMB’nin mart ayındaki toplantıda 500 baz puanlık faiz artışının ‘yüksek ihtimal’ olduğunu ve faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkabileceğini belirtti.

BofA: Bank of America (BofA) ekonomistleri Zumrut İmamoğlu, David Hauner ve Claudio Irigoyen geçtiğimiz hafta Türkiye’ye yaptıkları gezinin ardından “Türkiye gezi notları: Artış döngüsü bitmiş olabilir ancak sıkılaşma devam ediyor” başlıklı bir not kaleme aldı.

BofA ekonomistleri son kaleme aldıkları notta, “Nisan ayında 300-500 baz puanlık bir artırımı mümkün görüyoruz, ancak bu henüz bizim baz senaryomuz değil ve mart ayı enflasyonuna bağlı olacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

JPMorgan: JPMorgan da TCMB’nin nisanda politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 50’ye çıkaracağını tahmin etti. ABD’li banka, daha önce TCMB’nin politika faizini yüzde 45’e yükselttiği faiz artışıyla faiz artışı döngüsünü sonlandıracağını öngörüyordu.

JPMorgan yayımladığı araştırma notunda, “Manşet enflasyon, şubat ayında aylık yüzde 4,5 ile bizim beklentimiz olan yüzde 4,2’nin ve piyasa beklentisi olan yüzde 3,8’in çok üzerinde gerçekleşti” dedi.

JPMorgan, yıl sonu politika faizi tahminini ise yüzde 45’te tuttu. Banka analistleri, TCMB’nin kasım ve aralık aylarında faizi indirebileceğini belirtti.

Morgan Stanley: ABD’li banka Morgan Stanley kasım ve aralık aylarında TCMB’den faiz indirimi beklentisini baz senaryosundan çıkararak TCMB’den ilk faiz indirimini 2025 yılının ilk çeyreğinde beklediklerini bildirdi.

Ekonomist Hande Küçük tarafından yazılan notta şubatta beklentiden yüksek gelen enflasyon verisi sonrası baz senaryoda değişikliğe gidildiği aktarıldı.

Açıklamada, “Enflasyonda genele yayılan ivmelenme, Merkez Bankası’nın enflasyon projeksiyonları için yukarı yönlü risk oluşturuyor. Bu da, verilere ve diğer politika tedbirlerine bağlı olarak 2024’ün 2. çeyreğinde politika faizinde yükselişe neden olabilir.” ifadesi yer aldı.

Küçük, TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın enflasyon raporu toplantısındaki söylemine de atıfta bulunarak, TCMB’nin ek faiz artırımından önce mart ayı enflasyon verilerini de görmek isteyeceğini belirtti.

HSBC: HSBC Orta-Doğu Avrupa, Ortadoğu, Afrika Ekonomisti Melis Metiner ise Türkiye ile ilgili hazırladığı raporda, seçimlerden sonra politikada büyük bir değişiklik öngörmedi.

Raporda, “Temel faiz oranının bu yıl yüzde 45’te kalmasını bekliyoruz ancak senaryomuzdaki riskler hâlâ daha fazla artışa alan bırakıyor. Enflasyon tahminlerimiz göz önüne alındığında, sadece 2025’in ilk çeyreğinden itibaren faiz indirimi için alan görüyoruz” ifadelerine yer verildi.

HSBC, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 47,9’dan yüzde 49,4 seviyesine yükseltirken 2025 enflasyon beklentisini ise yüzde 29 seviyesinde sabit bıraktı.

Paylaşın

BTI Endeksi: Türkiye ‘Ilımlı Otokrasi’ Kategorisinde

2024 Dönüşüm Endeksi’ne (BTI) göre, kötü yönetilen ve demokrasinin gerilediği ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Raporda, Belarus ve Rusya ile birlikte “otokrasinin kök saldığı” ülke olarak tanımlanan Türkiye’nin “Kutuplaştırıcı ve otoriter bir liderlik tarzına sahip aktör tarafından yönetilmekte olduğu” aktarılıyor.

Türkiye, 10 üzerinden 4,23 puanla “Ilımlı otokrasi” kategorisinde, Singapur, El Salvador, Papua Yeni Gine, Tunus, Tanzanya, Togo, Gabon, Cezayir, Uganda, Angola ve Irak gibi ülkelerin de gerisinde yer alıyor. Raporda, El Salvador, Guatemala, Mozambik, Nikaragua, Tayland ve Uganda’da olduğu gibi Türkiye’de de en önemli demokratik kurumların erozyona uğramasının otokratik yönetimlerin inşasını kolaylaştırdığı kaydediliyor.

Bertelsmann Vakfı’nın bugün yayımladığı 2024 Dönüşüm Endeksi (BTI), demokrasinin dünya genelinde zemin kaybetmeye devam ettiğini, kötü yönetilen devletlerin sayısında da daha önce görülmemiş bir artış olduğunu ortaya koydu. “Ilımlı otokrasi” olarak sınıflandırılan Türkiye’nin de kötü yönetilen ülkeler arasında yer aldığına işaret edilen raporda, dikkat çekici saptamalara yer verildi.

137 gelişmekte olan ülkede demokrasinin durumunu, ekonomik kalkınma ve yönetişim performansını mercek altına alan BTI Endeksi, karamsar bir tablo ortaya koydu. Rapora göre son iki yılda demokratik olarak nitelendirilebilecek ülkelerin sayısı azaldı, otokrasiler ise zemin kazandı. 63 ülkenin demokratik ilkelere bağlı kaldığı, buna karşın 74 ülkenin otoriter bir yönetimin pençesi altında olduğu belirtildi.

“Daha az demokrasi, daha az başarı” ifadelerine yer verilen raporda devletlerin yönetişim performansının da “dip seviyeye” gerilediğine, bu gelişmelerin “kasvetli bir küresel tablo ortaya koyduğuna” vurgu yapıldı.

Kötü yönetişimin demokratik kurumlara güvenin erozyona uğramasına yol açtığına, demokratik ve piyasa odaklı reformları savunanların artan oranda dışlandığına, yürütmenin hesap verebilirliğinin zayıfladığına, hükümet politikalarının eleştirilmesinin de giderek zorlaştığına dikkat çekildi.

“Görevi kötüye kullanma, yolsuzluk ve kötü yönetim vakaları çoğu zaman cezalandırılmayarak cezasızlık kültürü sürekli kılınıyor” tespitine yer verilen raporda, hükümetlerin uzun vadede sürdürülebilir ve sosyal açıdan kapsayıcı ekonomi politikaları benimsemek yerine “yozlaşmış bir patronaj sistemini sürdürmeye yöneldikleri,” kayırmacılık ve yolsuzluğun güçlendiği aktarıldı.

Türkiye, otokrasinin kök saldığı ülkelerden biri

BTI Endeksi’ne göre kötü yönetilen ve demokrasinin gerilediği ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Raporda Belarus ve Rusya ile birlikte “otokrasinin kök saldığı” ülke olarak tanımlanan Türkiye’nin “Kutuplaştırıcı ve otoriter bir liderlik tarzına sahip aktör tarafından yönetilmekte olduğu” aktarılıyor.

Türkiye, 10 üzerinden 4,23 puanla “Ilımlı otokrasi” kategorisinde, Singapur, El Salvador, Papua Yeni Gine, Tunus, Tanzanya, Togo, Gabon, Cezayir, Uganda, Angola ve Irak gibi ülkelerin de gerisinde yer alıyor. Raporda, El Salvador, Guatemala, Mozambik, Nikaragua, Tayland ve Uganda’da olduğu gibi Türkiye’de de en önemli demokratik kurumların erozyona uğramasının otokratik yönetimlerin inşasını kolaylaştırdığı kaydediliyor.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bu ülkelerde reformları önceliklendirme ve hayata geçirme yetkinliği ve iradesinin azaldığı, hükümetlerin ders çıkarma kapasitesinin de gerilediği belirtilirken, “Bu örnekler, politikalar tartışılmadığında, siyasi karar alma süreçlerinin daha az bilgiye dayandığını, daha az verimli olduğunu, nihayetinde de yön vermekten yoksun hale geldiğini göstermekte” görüşü aktarılıyor.

BTI Endeksi’ne göre hukuk devleti alanındaki en sert gerileme Türkiye ve Macaristan’da yaşandı. Raporda, Anayasa değişiklikleri ile Türkiye’yi parlamenter sistemden “cumhurbaşkanlığı cumhuriyetine” dönüştüren Erdoğan’ın bu yolla otoritesini daha da sağlamlaştırdığına vurgu yapılıyor.

Erdoğan’ın yasama, yargı, ordu ve medyayı kontrol ettiğinin altı çizilirken, Türkiye’de yolsuzluğun yaygın olduğuna işaret edilerek, “Hükümet, özellikle de kendi saflarından veya ilişkili iş çevrelerinden kişiler bu işe bulaşmışsa, ihtiyatlı davranmakta” gözlemi aktarılıyor.

BTI Endeksi’nin ekonomik dönüşüm verileri de Türkiye’nin son iki yılda bu alanda gerilediğine işaret ediyor. Türkiye’nin iki yıl önceki raporda 6,1 olan puanı, 5,68’e geriledi.

Raporda, ülkelerin ekonomide Covid-19 salgını ve Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle karşı karşıya kaldıkları sınamalara nasıl yanıt verdikleri de mercek altına alındı. Sınamalara verilen yanıtlarda hükümetlerin sergilediği esnekliğin ve öğrenme kabiliyetinin büyük önem taşıdığına vurgu yapıldı. İncelenen 137 ülkeden 88’inde sıkı para politikası izlendiği ve ülkelerin büyük bir bölümünün de enflasyonist eğilimlere karşı esnek ve uyum gösterecek hamlelerle yanıt verdiği aktarılırken, “Olumsuz istisnalar arasında ise Laos, Lübnan ve Türkiye yer aldı” denildi.

Türkiye’de enflasyon oranlarının üç haneli rakamlara kadar çıktığına dikkat çekilen raporda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın karar alıcılarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atandıklarına ve onun talimatlarını uyguladıklarına dikkat çekilerek şunlar kaydedildi:

“Hatta Erdoğan’ın talimatları uygulayan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, enflasyonist eğilimlere rağmen yatırımları teşvik etmek için 2021 yılında faiz oranını düşürdü. Bunun ulusal para biriminde yol açtığı hızlı değer kaybı 2022 yılında yüksek enflasyon oranlarını beraberinde getirdi. Bu da ülkede ağır sosyal maliyetlere yol açarken, uluslararası alanda da Türkiye’ye duyulan güvenin önemli ölçüde kaybedilmesine yol açtı.”

BTI Endeksi’ne göre Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 53 ülke iyi yönetişimden yoksun ve bu ülkelerde oydaşma erozyona uğradı. 10 üzerinden 3,75 puan ile Türkiye iyi yönetilmeyen ülkeler arasında yer aldı.

Oydaşma sağlama kapasitesindeki eksikliğin, yönetişim performansında gerilemeye yol açan etkenler arasında yer aldığına dikkat çekilen raporda, “Özellikle ülke içindeki gerilimleri azaltma ve uluslararası alanda iş birliği yapma konusundaki isteksizlik alarm verici” ifadelerine yer verildi.

Raporda ayrıca Türkiye örneğinin, “kişiye bağlı, dar yönetim anlayışının, sistemik sorunlara ve yanlış ekonomi politikalarına yol açabileceğini gösterdiği” de vurgulandı.

Almanya’nın saygın düşünce kuruluşlarından Bertelsmann Vakfı, Dönüşüm Endeksi’ni 2006 yılından bu yana, iki yılda bir yayımlıyor. Rapor, gelişmekte olan 137 ülke hakkında 5 bin sayfayı aşan kapsamlı ülke raporları ışığında, 120’den fazla ülkeden yaklaşık 300 uzmanın katkısıyla kaleme alınıyor. 2024 BTI raporu, 1 Şubat 2021 ile 31 Ocak 2023 tarihleri arasındaki dönemde yaşanan gelişmeleri kapsıyor.

Paylaşın

AİHM’de Bekleyen Her 100 Başvurudan 35’i Türkiye Aleyhine

AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bekleyen her 100 başvurudan 35’i Türkiye aleyhine. Rusya’nın payı yüzde 16. Böylece Türkiye ve Rusya’nın payı yüzde 50’yi aşıyor. Ukrayna’nın payı yüzde 12.9; Romanya’nın yüzde 6 ve İtalya ile Yunanistan’ınki ise yüzde 3,6.

Diğer kategorisinde yer alan 37 ülkenin toplam payı ise sadece yüzde 13,2. Öte yandan, Türkiye aleyhine açılan davaların neredeyse tamamı Türk vatandaşları tarafından açıldı. Ancak davaların mutlaka Türk vatandaşları tarafından açılması gerekmiyor.

Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün (IDEA) 2023 yılı raporuna göre Türkiye Hukukun Üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148. sırada. Avrupa’da ise Rusya’nın gerisinde olan Türkiye sadece Belarus’tan daha iyi durumda.

Türkiye’nin hukuk karnesinin zayıflığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) istatistiklerine de çok net yansıyor. Şubat 2024 sonu itibariyle AİHM’de bekleyen her 100 davadan 35’ini Türk vatandaşlarının yaptığı başvurular oluşturuyor. İkinci sıradaki Rusya için bu oran yüzde 16.

29 Şubat 2024 itibarıyla AİHM’de bekleyen 67 bin 300 dava var. Bunların 23 bin 550’si Türkiye aleyhine yapılan başvurular. Ardından 10 bin 750 başvuru ile Rusya geliyor. Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısı Rusya’ya aleyhine yapılan başvuruların iki katından fazla.

Üçünü sırada 8 bin 700 başvuru ile Ukrayna var. Bu ülkeyi sırasıyla Romanya (4 bin 50), Yunanistan (2 bin 450), İtalya (2 bin 450), Azerbaycan (2 bin 50) ve Polonya (bin 700) takip ediyor.

Yüzdelik olarak paya bakıldığında ise ilk sırada açık ara farkla Türkiye var. AİHM’de bekleyen her 100 başvurudan 35’i Türkiye aleyhine. Rusya’nın payı yüzde 16. Böylece Türkiye ve Rusya’nın payı yüzde 50’yi aşıyor. Ukrayna’nın payı yüzde 12.9; Romanya’nın yüzde 6 ve İtalya ile Yunanistan’ınki ise yüzde 3,6.

Diğer kategorisinde yer alan 37 ülkenin toplam payı ise sadece yüzde 13,2. Öte yandan, Türkiye aleyhine açılan davaların neredeyse tamamı Türk vatandaşları tarafından açıldı. Ancak davaların mutlaka Türk vatandaşları tarafından açılması gerekmiyor.

“Sistematik sorun var”

AİHM; ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olmak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın açtığı davada Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetmişti. AİHM’in gerekçeli kararında “Türkiye’nin, terör suçlarından mahkumiyetlerle ilgili sistematik sorunu ele alması gerektiği” uyarısı yapılmıştı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; davacının avukatı Johan Heymans, AİHM’in bunun sadece Yalçınkaya ile ilgili değil, tüm Türk adalet sistemiyle ilgili bir durum olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Binlerce insanın bu durumdan muzdarip olduğunu ve mahkeme önünde hala 8 bin 500 civarında Bylock dosyası bulunduğunu belirten Heymans, yüz binlerce insanın bu ihlalden mağdur olduğuna vurguladı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) cezaevindeki milletvekili Can Atalay ile ilgili kararına uyulmamasına ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermesi Türkiye’de yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü bir kez daha gündeme getirdi.

International IDEA’nın 2023 Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre Türkiye 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer aldı. Avrupa’da 45 ülke içinde ise Türkiye’nin geçmeyi başardığı tek ülke Belarus oldu.

Paylaşın

Yoksul Sayısında Patlama: Sosyal Yardım Alanlar 5 Yılda 7 Katına Çıktı

2023 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de 4 milyon 989 bin 456 hane, yani 19 milyon 957 bin 824 kişi sosyal yardımdan yararlanıyor. Böylelikle ülke nüfusunun 4’te 1’i sosyal yardımlarla ayakta duruyor.

2018’de sosyal yardımlara 43 milyar lira ödenirken, 2019’da bu tutar 55 milyar, 2020’de 69 milyar, 2021’de 97.8 milyar lira oldu. 2022’de 151.9 milyar, 2023’te ise 305.9 milyar TL’ye yükseldi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2023 yılı faaliyet raporu yayınlandı. Rapora göre son beş yılda sosyal yardım alan kişi sayısında patlama oldu. 2018’de sosyal yardımlara 43 milyar lira ödenirken, beşinci yılın sonunda rakam yedi katına çıktı.

2019’da bu tutar 55 milyar, 2020’de 69 milyar, 2021’de 97.8 milyar lira oldu. 2022’de 151.9 milyar, 2023’te ise 305.9 milyar TL’ye yükseldi.

Sosyal yardım alan hane sayısı da 2018’de 3 milyon 494 bin 932 oldu. 2021’de ise 4 milyon 419 bin 286 hane sosyal yardım aldı.

Sözcü’de yer alan habere göre; 2023 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de 4 milyon 989 bin 456 hane, yani 19 milyon 957 bin 824 kişi sosyal yardımdan yararlanıyor. Böylelikle ülke nüfusunun 4’te 1’i sosyal yardımlarla ayakta duruyor.

2023’de gıda yardımı yapılan 957 bin 164 hane ve burada yaşayan 3 milyon 509 bin 427 kişi vardı. 1.21 milyar TL gıda yardımı yapıldı. Bu sayı 2022’de 3 milyon 472 bin 939 kişi ve 936 bin 683 haneye çıktı.

Yoksul vatandaşlara yapılan elektrik tüketim desteğinde de artış oldu. 2019’da 1 milyon 343 bin 109 hane elektrik yardımı aldı. Bu sayı 2020’de 1 milyon 659 bin 448 haneye çıktı. 2021 yılında 1 milyon 792 bin 200 oldu.

2022’de ise hane sayısı 2 milyon 719 bin 745’e yükseldi. 2023 sonu itibarıyla 4 milyon 378 bin 839 haneye elektrik desteği verildi ve 8,67 milyar lira kaynak aktarıldı.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye F-35 Şartı: S-400

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, S-400 konusu çözülürse ve çözüldüğünde, ABD’nin F-35 programı konusunda Türkiye ile yapılacak bir görüşmeyi memnuniyetle karşılayacağını belirtti; ancak bu konuda yapacakları yeni bir açıklamanın olmadığını da belirtti.

2019 yılında Rusya’dan S-400 sistemi satın alan Türkiye, Rusya ile kapsamlı savunma işbirliği yapan ülkelere yaptırım öngören ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanan ilk NATO ülkesi olmuştu.

VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’ün haberine göre; ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 füze savunma sistemi konusunda duruşlarının değişmediğini vurgulayarak, “S-400 sorununu çözersek ve çözdüğümüz zaman, ABD Türkiye ile F-35 konusunda bir görüşmeyi memnuniyetle karşılar” açıklaması yaptı.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk Perşembe günü bakanlıkta düzenlenen basın toplantısında, Türkiye’nin ABD üretimi savaş uçağı programından çıkarılması ile ilgili, “F-35 için ödediğimiz parayı geri alabileceğimizi düşünüyoruz. Bu konuda da görüşmeler devam etmektedir” demişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü VOA Türkçe’nin bu açıklamaya ve Türkiye’nin F-35 programına dönüş olasılığına ilişkin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, Rus S-400 sisteminin NATO teçhizatı ile uyumlu olmadığını ve bu sistemin NATO teknolojisinin güvenliğini tehdit ettiğini vurguladı.

Amerikalı sözcü sistemin Türkiye’nin NATO müttefiki olarak taahhütleriyle uyumlu olmadığının altını çizerek, Türkiye’ye S-400 sistemini muhafaza etmemesi çağrısını yineledi.

Sözcü, S-400 konusu çözülürse ve çözüldüğünde, ABD’nin F-35 programı konusunda Türkiye ile yapılacak bir görüşmeyi memnuniyetle karşılayacağını belirtti; ancak bu konuda yapacakları yeni bir açıklamanın olmadığını da belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Victoria Nuland Ocak ayında Türkiye ziyareti sırasında verdiği bir röportajda F-35 sorusunu yanıtlarken, CAATSA yaptırımlarının Türkiye hükümetinin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alma kararıyla bağlantılı olduğunu hatırlatmıştı.

Nuland, “S-400 sorununu aşabilirsek ki aşmak istiyoruz, ABD Türkiye’yi yeniden F-35 ailesine almaktan memnun olur. Ancak önce bu diğer konuyu halletmemiz ve bu konuyu hallederken aynı zamanda Türkiye’nin güçlü bir hava savunma sisteminin olmasını sağlamak gerekir” ifadelerini kullanmıştı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Nuland’ın bu açıklamasının ardından Ocak ayı sonunda Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında, VOA’nın sorusu üzerine, “S-400 kullanımının F-35’lerle uyumlu olmadığı konusundaki görüşümüz değişmedi. Bu konuda görüşmeler hala devam ediyor. Türkiye bu konudaki kaygılarımızı giderebilirse, o zaman F-35 programına geri dönüş konusunda hareket olabilir” demişti.

Türkiye, kurucu ortaklarından olduğu F-35 programından Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ardından çıkarılmıştı. Amerikalı yetkililer S-400’lerin beşinci nesil savaş uçağı olan F-35’ler için güvenlik riski oluşturduğunu belirtmişti.

2019 yılında Rusya’dan S-400 sistemi satın alan Türkiye, Rusya ile kapsamlı savunma işbirliği yapan ülkelere yaptırım öngören ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanan ilk NATO ülkesi olmuştu.

Paylaşın

İnsani Gelişme Endeksi: Türkiye, 45. Sırada

Yoksulluk, eşitsizlik gibi adaletsizlikler ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda lider kuruluş olan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) İnsani Gelişme Raporu’nda Türkiye, 193 ülke arasında 45’inci sırada yer aldı.

UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, “Dünyadaki zengin ülkelerin çoğu gibi, Türkiye de kendisini pandeminin etkilerinden güçlü bir şekilde kurtarmayı başardı. Ancak bu cesaret verici ilerleme, dünya çapında milyonlarca insanı geride kalma riskiyle tehdit eden, yeniden derinleşen eşitsizliklerin gölgesinde kalıyor” dedi.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) bugün açıkladığı 2023-2024 İnsani Gelişme Raporu’nda (İGR) yer alan İnsani Gelişme Endeksi’nde (İGE) Türkiye, 193 ülke arasında 45’inci sırada yer alıyor.

Türkiye, 2022 verilerine göre üst üste dördüncü kez “çok yüksek insani gelişme” kategorisinde (dört kategoriden en yükseği) yer aldı. Sıralama en yüksek refah düzeyindeki ülkeler için iyi haberler sunarken, insani gelişme sonuçlarında endişe verici bir farklılık olduğunu da gösteriyor. Daha yoksul ülkeler pandemi nedeniyle kaybettikleri zemini geri kazanamıyor.

İGE, pandemi nedeniyle meydana gelen iki yıllık gerilemenin ardından küresel ölçekte rekor seviyelere çıktı. Ancak, ortalamada elde edilen bu başarı, derinleşen eşitsizlikleri gizliyor. Dünyadaki en yoksul ülkelerin yarısının İGE performansı, pandemi öncesi seviyelerinin altında kaldı.

UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, “Dünyadaki zengin ülkelerin çoğu gibi, Türkiye de kendisini pandeminin etkilerinden güçlü bir şekilde kurtarmayı başardı. Ancak bu cesaret verici ilerleme, dünya çapında milyonlarca insanı geride kalma riskiyle tehdit eden, yeniden derinleşen eşitsizliklerin gölgesinde kalıyor” dedi.

Türkiye İGE’nin üç boyutunun tümünde ilerleme kaydetti: 1990 ve 2022 yılları arasında doğuşta beklenen  yaşam süresi 10,8 yıl, ortalama öğrenim süresi 4,4 yıl, beklenen öğrenim süresi ise 10,8 yıl arttı. Aynı dönemde, ülkede kişi başına düşen gayri safi milli gelir ise yüzde 154,3 yükseldi.

Ancak İGE eşitsizliklere uyarlandığında, Türkiye’nin sırası düşüyor. Ülkede genel olarak erkekler, kadınlara göre daha yüksek insani gelişme seviyelerine sahip. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri hesaba katıldığında, Türkiye’nin sırası 166 ülke arasında 66’ya geriliyor.

Ulusal istatistiklere ve 2022’de bildirilen verilere dayanan yeni sıralama, Şubat 2023 depremlerinin etkisini yansıtmıyor. Felaketin yol açtığı büyük can kaybına ve hasarın büyük boyutuna rağmen (UNDP’nin desteğiyle hazırlanan bir hükümet değerlendirmesine göre, toplam hasar ve kayıplar 103,6 milyar ABD doları veya 2023’teki tahmini GSYİH’nın yüzde 9’u olarak tahmin ediliyor), depremlerin ülkenin İGE sıralamasını etkilemesi beklenmiyor.

Rapordan öne çıkanlar

2023 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üyesi 38 ülkenin tamamı, 2019 yılındaki seviyelerine kıyasla daha yüksek İnsani Gelişme Endeksi (İGE) puanları elde etti. 2020’de ve/veya 2021’de İGE’lerinde düşüş yaşayan 35 en az gelişmiş ülkenin (EAGÜ) yarısından fazlası (18 ülke) henüz 2019’daki insani gelişme seviyelerine ulaşamadı.

Gelişmekte olan bölgelerin hiçbiri, 2019 öncesindeki eğilime göre öngörülen İGE seviyelerine ulaşamadı. Daha düşük İGE seviyelerine doğru bir gidişat olduğu gözlemleniyor. Bu durum, gelecekte insani gelişme konusunda kaydedilmesi öngörülen ilerleme karşısında kalıcı engeller ortaya çıkabileceğine işaret ediyor.

İnsani gelişme konusundaki kayıpların etkisi Afganistan ve Ukrayna’da net bir şekilde görülüyor. Afganistan’ın İGE’si şaşırtıcı bir şekilde 10 yıl önceki seviyesine dönerken, Ukrayna’nın İGE’si 2004’ten bu yana görülen en düşük seviyeye geriledi.

Raporda, popülist hükümetlere sahip ülkelerin GSYİH büyüme oranlarının daha düşük olduğunu gösteren araştırmalara yer verildi. Popülist bir hükümet göreve geldikten 15 yıl sonra, kişi başı GSYİH’nin popülist olmayan bir hükümet senaryosuna kıyasla yüzde 10 daha düşük olduğu tespit edildi.

TCEE (Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi) toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini üreme sağlığı, güçlenme ve işgücü piyasası olmak üzere üç temel boyutta ölçüyor. Üreme sağlığı, anne ölüm oranı ve ergen doğurganlık oranı ile güçlenme, her bir cinsiyet için parlamentoda sahip olunan sandalye sayısı ve en azından bir süre ortaöğrenim görmüş nüfus oranları ile, işgücü piyasasına katılım ise kadın ve erkeklerin işgücüne katılım oranları ile ölçülüyor. 2022 yılında Türkiye, 0,259 TCEE değeri ile 166 ülke arasında 63. sırada yer aldı.

TCNE (Toplumsal Cinsiyet Normları Endeksi), toplumsal inançların toplumsal cinsiyet eşitliği üzerindeki etkisini siyasi, eğitimsel, ekonomik ve bedensel dokunulmazlık olmak üzere dört boyutta değerlendiriyor.

91 ülkeden verilerle hazırlanıyor ve Dünya Değerler Anketinin 5’inci (2005-2009), 6’ncı (2010-2014), ve 7’nci (2017-2022) dalgaları ile 12 Ocak 2023 tarihli bilgileri yansıtan en son güncellemesini kapsıyor. Temel TCNE, en az bir önyargıya sahip kişilerin yüzdesini ölçer. TCNE değeri 0 ile 1 arasında değişir. TCNE değerinin daha yüksek olması toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlenmesi karşısında güçlü önyargılar olduğunu gösterir.

UNDP Hakkında

UNDP, Birleşmiş Milletler’in yoksulluk ve eşitsizlik gibi adaletsizliklerle ve iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki lider kuruluşudur. Geniş uzman ağımız ve 170 ülkedeki ortaklarımızla birlikte çalışarak, devletlerin insanlar ve dünya için entegre ve kalıcı çözümler üretmelerine yardımcı oluyoruz. Daha fazla bilgi için undp.org adresini ziyaret edebilir veya @UNDP adlı sosyal medya hesabımız üzerinden bizi takip edebilirsiniz.

İnsani Gelişme Raporu Ofisi Hakkında

İnsani Gelişme Raporu Ofisi’nin (İGRO) misyonu insani gelişmeyi ilerletmektir. Amaç, fırsatların, seçeneklerin ve özgürlük kapsamının genişletilmesine katkıda bulunmaktır. Bu amaca yönelik olarak İGRO, yenilikçi fikirleri teşvik etmek, uygulamaya yönelik politika değişikliklerini savunmak ve insani gelişme önünde engel teşkil eden politika ve yaklaşımlara yapıcı bir şekilde meydan okumak suretiyle çalışmalarını sürdürüyor.

İGRO, değişim yaratmaya yönelik çabaları doğrultusunda, yazma ve araştırma, veri analizi ve sunumu, ulusal ve bölgesel analize destek, sosyal yardım ve savunuculuk çalışmaları yoluyla çeşitli kişi ve kurumlarla birlikte çalışıyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

HSCB, Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 49,4’e Yükseltti

Birleşik Krallık merkezli çok uluslu yatırım bankası HSCB, Türkiye için 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 47,9’dan yüzde 49,4 seviyesine yükseltti. 2025 enflasyon beklentisi ise yüzde 29 seviyesinde kaldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son enflasyon raporunda 2024 yıl sonu beklentisi yüzde 36 olarak belirlenmişti.

Seçimlerden sonra politikada büyük bir değişiklik öngörmeyen Birleşik Krallık merkezli çok uluslu yatırım bankası HSBC, Türkiye ile ilgili enflasyon beklentisini revize etti.

Bloomberg HT’de yer alan habere göre, HSBC CEEMEA Ekonomisti Melis Metiner’in hazırladığı 14 Mart tarihli notuna göre banka 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 47,9’dan yüzde 49,4 seviyesine yükseltti. 2025 enflasyon beklentisi ise yüzde 29 seviyesinde kaldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son enflasyon raporunda 2024 yıl sonu beklentisi yüzde 36 olarak belirlenmişti.

HSBC, 2024 yılına ilişkin politika faiziyle ilgili beklentisini yüzde 45’te tutarken, artış olasılığına da dikkat çekti. Banka, enflasyon tahminleri dikkate alındığında faiz indirimlerinin ancak 2025 yılının ilk çeyreğinde yapılabilmesi için alan olduğunu belirtti.

Ekonomide yumuşak inişin öncelik olmaya devam edeceğini öngören HSBC, “Bu da dengesizliklerin yavaş düzeleceği anlamına geliyor. Daha fazla sıkılaştırma ekonominin daha hızlı bir şekilde soğutulmasına yardımcı olacaktır, ancak daha kademeli bir yaklaşım beklemeye devam ediyoruz” dedi.

Merkez Bankası (TCMB), Hafize Gaye Erkan’ın yerine göreve atanan Fatih Karahan başkanlığında yaptığı ilk toplantıda politika faizini yüzde 45 düzeyinde sabit tutma kararı almıştı.

Para Politikası Kurulu (PPK) beklenti anketine katılan ekonomistler, politika faizinin bugünkü toplantıda yüzde 45’te sabit bırakılacağını öngörüyordu.

Geçen yıl Mayıs ayındaki seçimler öncesi Türkiye’de politika faizi yüzde 8,50’ydi. Seçimler sonrası ise Haziran ayından bu yana parasal sıkılaşma politikalarının sonucu olarak Merkez Bankası politika faizini 3650 baz puan yükseltti.

TCMB’nin uzun süre faizlerin yüksek tutulacağına dair mesajlarına rağmen piyasada yıl sonuna doğru faiz indirimlerine başlanacağı beklentisi var.

Politika faizinin yıl sonunda yüzde 37,5 seviyesinde olması bekleniyor. Merkez Bankası’nın düzenlediği ankete katılan ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36,25 oldu.

Paylaşın