Gebelikte Akut Yağlı Karaciğer Nedir? Tedavisi

Gebeliğin akut yağlı karaciğeri (AFLP), geç gebeliğin tehlikeli bir durumudur. Teşhis konduğunda veya hatta yüksek derecede bir olasılık olduğundan şüphelenildiğinde, iyi bir sonuç elde etmek için zamanında tedavi edilmelidir. 

Haber Merkezi / Her dört vakadan yaklaşık üçü, tanı konulduktan sonraki 48 saat içinde sezaryen ile doğar, ancak birkaçının hamileliği 2 haftaya kadar uzayabilir.

Tedavi prensipleri

AFLP tedavisinin ana yönleri, yoğun bakım ortamında çok disiplinli bir tıbbi ekip tarafından erken teşhis ve kapsamlı tıbbi desteği içerir. Tanıda gecikmeyi önlemek için yüksek düzeyde klinik şüphe gereklidir.

AFLP’nin kesin tedavisi doğumdur. Mümkünse vajinal doğum indüklenir, ancak maternal veya fetal durum buna izin vermiyorsa, mümkün olan en kısa sürede operatif doğum gerçekleştirilmelidir. Annenin durumu, hava yolu, kan basıncı, kan şekeri, elektrolit ve pıhtılaşma faktörleri değerlendirilerek normal durumda tutularak stabil olmalıdır. Fetal değerlendirme ile birlikte zihinsel durum değerlendirmesi de önemlidir.

Doğumdan sonra anne, pıhtılaşma bozukluğu riski nedeniyle hemodinamik durumdaki bozulma açısından dikkatle izlenmelidir. Hipoglisemi, pankreatit, pankreas psödokist oluşumu ve ardından enfeksiyon ve iltihaplı pankreastan retroperitoneal kanama, dikkatle taranması gereken olasılıklardır. İntravenöz sıvılar, glukoz infüzyonları ve kan veya kan bileşeni transfüzyonları gerektiği gibi verilmelidir. BT veya MRI görüntüleme bu tür değerlendirmelerde faydalı olabilir.

Destekleyici tedavi ayrıca hipertansiyon ve metabolik bozuklukların yönetimini de içerir. Karaciğer fonksiyonu dikkatli ve düzenli aralıklarla tekrar tekrar değerlendirilmelidir.

Enfeksiyonu önlemek için hemen hemen tüm vakalarda antibiyotik gerekli olabilirken, hastaların neredeyse üçte ikisinde kan veya kan bileşenleri transfüzyonu yapılır. Hastaların %55’inden fazlası, yaklaşan çoklu sistem bozuklukları veya ölümcül sonuç riski nedeniyle yoğun bakım ünitesine kabul edilecektir.

Kadınlar doğumdan sonra bile ve yoğun tıbbi desteğe veya hepatik ensefalopatiye, şiddetli metabolik asidoz veya kötüleşen koagülopatiye rağmen onarılamaz karaciğer yetmezliği gösterdiğinde, karaciğer nakli AFLP’de son ve nadir bir çare olmuştur. Hepatoselüler nekrozlu karaciğer rüptürü, transplant için başka bir nadir endikasyondur. Bu tür hastalarda hızlı iyileşme kaydedilmiştir.

Maternal komplikasyonlar ve sonuçları

AFLP’li kadınların yaklaşık %40’ında meydana gelen ciddi komplikasyon riski için başlıca öngörücü faktörler şunları içerir:

  • Bilirubin seviyeleri
  • Protrombin zamanı (PT)
  • Fibrinojen
  • Fibrin bozunma ürünleri (FDP)

Anne ölümü genellikle çoklu organ disfonksiyonu, DIC, sepsis, aspirasyon veya pankreatite bağlıdır. Anne ölüm oranı eskiden %75 civarındayken erken doğumla birlikte %7’lere kadar inmiştir.

Fulminan karaciğer yetmezliği yüksek risk faktörüdür ve çeşitli komplikasyonlara yol açar. Karaciğer yetmezliğinin varlığını ve hepatorenal sendrom gelişme riskini değerlendirmek için karaciğerin ultrason veya BT taramaları yapılır, ancak yeterince hassas veya spesifik değildir. Karaciğer biyopsisi kesin prosedürdür ancak koagülopati riski taşıyan hastalarda uygulanamaz ve oldukça invazivdir.

Başlıca anne komplikasyonları şunları içerir:

  • %75 hipoproteinemi
  • Yaklaşık %40 akut böbrek yetmezliği 
  • Neredeyse %55 oranında koagülopati
  • %33’ten fazla asit
  • %32 oranında yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC)
  • %20 preeklampsi
  • Diğerleri arasında pankreatit, ensefalopati, mide ülserasyonuna bağlı gastrointestinal kanama ve asit bulunur.

Fetal komplikasyonlar ve sonuçları

AFLP’li kadınlardan doğan kadınlarda perinatal ölüm için risk faktörleri şunları içerir:

  • AFLP’nin başlangıcındaki gebelik dönemi
  • Fetus doğduğunda gebelik dönemi
  • Bilirubin
  • Kan şekeri seviyeleri
  • FDP

Bu bebeklerin çoğunun gebelik yaşı 35-40 haftadır. Bu bebeklerin yaklaşık %70’i, tanı anında hızlı doğum nedeniyle prematüre olacaktır. Perinatal mortalite, geçmişte yaklaşık %90’dan aşağı, yaklaşık %15’tir.

En sık görülen neonatal komplikasyonlar %26 ile intrauterin fetal distres ve hemen hemen tüm bebeklerin 1. dakikada Apgar skorunun düşük olmasıdır.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Hamilelikte Kuruyemiş Tüketiminin Faydaları

Hamileliğin erken döneminde kuruyemiş yemek, çocuğun nöropsikolojik gelişimini iyileştirebilir. Hamileliğin ilk üç ayında, anneleri haftada ortalama 74 gram kuruyemiş yiyen çocukların, anneleri yemeyen yaşıtlarına göre daha iyi IQ, hafıza ve dikkat/konsantrasyona sahip oldukları bulunmuştur.

Haber Merkezi / Badem, ceviz, çam fıstığı, yer fıstığı ve fındık gibi kuruyemişler sağlık açısından pek çok fayda sağlar. Kuruyemişler, hipertansiyon, diyabet ve oksidatif stres dahil olmak üzere birçok hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan çoklu doymamış yağ asitleri ve diğer sağlıklı besinler (lifler, E vitamini, bitki sterolleri ve L-arginin) ile doludur. Ayrıca, günlük kuruyemiş tüketimi yaşlı insanlarda daha az bilişsel gerileme ile ilişkilidir.

Genel olarak kuruyemişler folik asitler ve nöral gelişim için çok önemli olan omega-3 ve omega-6 yağ asitleri gibi yağ asitleri bakımından zengindir. Bu yağ asitleri, vücudumuz onları sentezleyemediği için sadece beslenmemizden elde edilebilir ve bu nedenle esansiyel yağ asitleri olarak adlandırılır.

Omega-3 yağ asidi gereksinimleri, gebe olmayan kadınlara göre gebe kadınlarda artar. Bazı araştırmalar, bu yağ asitlerinin yenidoğanların doğum ağırlığının yanı sıra gebelik zamanlamasında da önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

Hamilelik sırasında bir avuç fındık yemek, bu bileşenlerin fetal beynin ön kısmında birikmesine neden olarak hafıza ve diğer bilişsel işlevlerde iyileşmeye yol açabilir. Araştırmalara göre, erken hamilelik döneminde fındık tüketimi, bir çocuğun motor ve bilişsel gelişimi için uzun vadeli faydalar sağlar.

Bununla birlikte, daha yeni araştırmalar, hamilelik sırasında fıstık tüketimi ile bebeklerde fıstık alerjisi gelişimi arasında bağlantı kurmak için yeterli kanıt göstermemektedir. Bu nedenle NHS tavsiyesini değiştirdi ve şimdi hamile kadınları alerjisi olmadıkça veya doktorları tavsiye etmedikçe fıstık veya fıstık ezmesi yemeye teşvik ediyor.

Araştırmalar ayrıca hamileliğin erken evrelerinde kuruyemiş tüketiminin daha iyi çocuk gelişimi ile ilişkili olduğunu, ancak hamileliğin üçüncü trimesterinde kuruyemiş yemenin çocuğun nöropsikolojik gelişiminde önemli bir iyileşmeye neden olmadığını gösteriyor.

Bunun nedeni, eksojen ve endojen faktörlerin fetal gelişim üzerindeki etkilerinin gebelik dönemi boyunca farklılık göstermesi ve annenin beslenme durumunun etkilerinin erken gebelik döneminde daha belirgin olması olabilir.

Fındık, bir çocuğun nöropsikolojik işlevlerini geliştirmeye nasıl yardımcı olur?

Folik asit, bu B vitamini nöral tüpü oluşturmaya yardımcı olduğu için özellikle hamileliğin erken döneminde önemlidir. Folik asit eksikliği beyinde ve omurgada ciddi doğum kusurlarına (anensefali ve spina bifida gibi) yol açabilir. Üreme çağındaki her kadın, olumsuz gebelik sonuçlarından kaçınmak için günde 400 mikrogram folik asit tüketmelidir.

Omega-3 yağ asitlerinin, özellikle eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHA) tüketimi, fetal beyin, retina ve bağışıklık sisteminin yapısal ve fonksiyonel gelişimi için çok önemli bir bileşen olduğu için hamilelik sırasında da önemlidir.

Bilimsel kanıtlara göre, çoklu doymamış yağ asitleri, gen ekspresyonunun düzenlenmesi , hücre zarı bileşiminin korunması ve zar kanallarının ve proteinlerin modülasyonu dahil olmak üzere bir dizi fizyolojik işlevle ilişkilidir. Ayrıca, özellikle hamilelik sırasında faydalı olan anti-inflamatuar etkilere sahiptirler.

Önerilen günlük yeterli omega-3 yağ asitleri alımı, hamile ve emziren kadınlarda sırasıyla 1.4 g ve 1.3 g’dır. Bu, çocuklarda davranış, dikkat, konsantrasyon, hafıza ve öğrenme yeteneklerini geliştirmek için gereklidir. Düşük bir fetal beyin omega-3 seviyesi, bilişsel eksikliklere ve anksiyete, depresyon ve saldırganlık gibi davranış bozukluklarına yol açabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Hamilelikte Yapılması Ve Yapılmaması Gereken Egzersizler

Birçok insan hala hamile kadınların egzersiz yapmaması gerektiği konusunda yanlış bir kanıya sahiptir. Ancak çalışmalar, fiziksel olarak aktif olmanın ve egzersiz yapmanın hem anne hem de bebek için sağlık yararları olabileceğini kanıtlamıştır.

Haber Merkezi / Dokuz aylık hamilelik yolculuğu, bir roller coaster yolculuğundan daha farklı değildir. Bir annenin kalbi hamilelik sırasında bir çok farklı duyguyla doludur; son derece mutlu hissetmekten, bir şeyler ters giderse ne olur korkusuna kadar…

Egzersiz yapmaktan kaçınılması gerektiğine dair yaygın inanışın aksine, fiziksel olarak aktif olmanın anne ve bebek için çeşitli sağlık yararları vardır. Hamilelere, her hafta 150 dakika fiziksel aktivite önerilir.

İşte hamilelik sırasında yapılması gereken en iyi egzersizlerden bazıları;

Yan bacak kaldırma

Bu egzersizi yapmak için mindere rahatça uzanın, yanınıza dönün ve destek için başınızı kolunuza yaslayın, diğer elinizi belinize koyun, bacağınızı yana doğru kaldırın ve indirin. Bu egzersizi 10 kez tekrarlayın ve ardından diğer taraftan yapın.

Squat

Squat yapmak için bacaklarınızı omuz genişliğinde açarak ayakta durun. Ellerinizi bir araya getirin ve vücudunuzu aşağı indirin. Kalçalarınızın yere paralel olduğundan emin olun. Bu hareketi 15-20 kez tekrarlayın.

Diz şınavı

Bu egzersizi yapmak için şınav pozisyonuna geçin ve dizlerinizi minderin üzerine koyun. Alt bacağınızı, mindere 45 derecelik bir açı oluşturacak şekilde kaldırın. Şimdi ellerinizin gücünü kullanarak üst bedeninizi indirin ve tekrar yukarı kaldırın. Bu hareketi 10-15 kez tekrarlayın.

Hamilelikte yapmamanız gereken egzersizler;

Egzersiz hamilelik sırasında tedavi edici olabilir, ancak dikkatli şekilde yapılmalıdır. İşte hamilelikte kaçınılması gereken bazı egzersizler;

  • Hamilelikte squash, kickboks, basketbol, ​​binicilik gibi sporlardan kaçınılmalıdır
  • Vücudu aşırı ısıtabilecek yüksek yoğunluklu egzersizlerden de kaçınılmalıdır
  • Çok uzun süre yüz üstü yatmayı gerektiren egzersizlerden de kaçınılmalıdır
  • Anne ve bebekte irtifa hastalığına yol açabileceğinden yüksek irtifalarda tırmanma ve yürüyüşlerden kaçınılmalıdır
  • Su sporlarından da kaçınılmalıdır
Paylaşın

Hamilelik Sonrası Kilo Verme: İşte Bilmeniz Gereken Her Şey

Hamilelik öncesi görünüme geri dönmek ve o eski kıyafetlerin içine sığmak istemeyen anne yoktur. 9 ayda aldığınız kiloları vermeniz kesinlikle zaman alsa da imkansız değil. Hamilelik sonrası kilo vermenin güvenli yollarını hevesle arayan annelerden biriyseniz, bunun için doğru yerdesiniz.

Haber Merkezi / Bebeğin ağırlığı, amniyotik sıvı ve plasenta da dahil olmak üzere yaklaşık beş ila altı kilo ağırlık, bebek doğar doğmaz hemen kaybedilir. Peki ya diğer kilolar, işte hamilelik sonrası fazla kilolardan kurtulmanıza yardımcı olacak beş basit ipucu;

Emzirme;

Emzirmenin kilo vermenize yardımcı olup olmayacağı konusundaki tartışmalar hala devam ediyor. Fakat, emzirmenin daha hızlı kilo vermenize yardımcı olabileceğini ortaya koyan çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Kesin olan şey, emzirmenin kalori yakmasıdır (günde yaklaşık 300), bu da kilo vermenize yardımcı olabilir. Ayrıca emzirmek bebeğinizin sağlığı için de iyidir.

Dengeli beslenme;

Yeni anne olmanın stresini yaşarken, istekleriniz kilo almanıza neden olabilir. Hamilelik öncesi yaptığınız gibi sağlıklı beslenmek kilo vermenizin temel kuraldır. Dengeli beslenme ve öğünler arasında sağlıklı atıştırmalıklar, sizi gün boyunca hareketli kılacak enerjiyi verebilir.

Besinlerle dolu tabaklar;

Özellikle bebeğinizi emziriyorsanız, vücudunuzun hamilelik sonrası maksimum beslenmeye ihtiyacı vardır. Besinlerle dolu, daha az kalori ve yağ içeren yiyecekleri seçin. Balık, yoğurt, yağsız et, tavuk gibi, bunlar omega 3, lif ve protein açısından zengin besinlerdir. Bunlar vücudunuzun çok ihtiyaç duyulan beslenmeyi sağlayacaktır.

Susuz kalmayın;

Hamilelik öncesi veya hamilelik sonrası olsun, susuz kalmamak her zaman çok önemlidir. Çalışmalar, vücudun yeterli suya sahip olduğunda, metabolizmanın hızlandığını ortaya koymuştur. Yeterli su içip içmediğinizi anlamanın bir yolu, idrarınızın rengidir. İdrarınız nispeten berraksa ve her iki-üç saatte bir gidiyorsanız, susuz değilsiniz demektir.

Hareket edin;

Ya hamilelik sonrası kilo vermek ya da genel olarak kilo vermek, sağlıklı bir beslenme ve düzenli bir egzersiz, uzun vadede ekstra kilo vermenin kesin anahtarıdır. Düzenli egzersiz yapamıyorsanız, daha fazla hareket edin. Kilo vermek için kısa yürüyüşler ve basit esneme hareketleri yapın.

 

Paylaşın

Bebek Sahibi Olmak İçin İdeal Bir Yaş Var Mı?

Ne zaman bebek sahibi olunacağı, herkesin evlendikten veya yetişkinliğe girdikten sonra düşündüğü sorudur. Cevap herkes için farklıdır. Kariyer, gelecek planlaması, zaman ve en önemlisi yaş ve sağlık, bebek sahibi olmak için karar vermede önemli faktörlerden bazılarıdır.

Haber Merkezi / Çoğu kadın 20’li yaşlarında bebek sahibi olmayı planlasa da, gerçek şu ki birey hiçbir zaman bebek sahibi olmaya tam olarak hazır değildir. Soru şu: Hamile kalmak ve bebek sahibi olmak için ideal bir yaş var mı?

Hiçbir yaş mükemmel değildir, ancak gerçek şu ki, bir kadın hamile kalmaya çalışıyorsa, bazı yaşlar diğerlerine kıyasla daha iyidir. Austin’deki Texas Üniversitesi’nden bir sosyoloğa göre, ergenlik çağının başları veya yirmili yaşların sonu, biyolojik olarak hamile kalmak için en iyi yaşlardır. Çünkü vücudun üreme sistemi ve diğer tüm sistemler zirvededir.

Bir kadın adet gördüğü süre boyunca hamile kalabilir, ancak doğurganlığı 32 yaşında azalmaya başlar ve 37 yaşına geldiğinde bu süreç hızlanır. Ergenlik, bir kadının biyolojik olarak en doğurgan olduğu zamandır. hamile kalmak için en iyi yaştır. Ama hazır olan sadece kadının bedenidir, geri kalanı değil. Yirmili yaşların sonları, daha olgun olduğu için bir kadının hamile kalması için en uygun yaş olabilir.

Yeni yapılan bir araştırma, 30’lu yaşların sonundaki kadınların, 20’li yaşların başındaki kadınlara kıyasla, en doğurgan günlerinde bile hamile kalma şanslarının yüzde 50 daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Bazıları için 30’lu yaşlarda gebe kalmak kolaydır, ancak ölü doğum ve down sendromlu bir bebeğe sahip olma riski daha fazladır. Ayrıca, geç gebe kalan kadınlarda preeklampsi, gestasyonel diyabet ve erken doğum gibi sorunlar daha sık ​​görülür.

Ancak teknolojideki ilerlemelerle, daha yaşlı olsanız bile sağlıklı bir hamilelik ve sağlıklı bir bebeğe sahip olmak artık çok kolay. 30 yaşından sonra çocuk sahibi olmanın bir yararı, bu çocukların daha genç annelerden doğanlara kıyasla daha iyi bilişsel becerilere sahip olmalarıdır. Bu durum, çocukların daha akıllı olmasının ardındaki bir faktör olabilir.

30 yaşından sonra çocuk sahibi olmayı seçmek kesinlikle iyidir. Akılda tutulması gereken tek şey, karşılaşmanız gerekebilecek olası komplikasyondur. Bunları bilmek işleri daha iyi hale getirmese de, en azından kadını gelecek sorunlara hazırlar ve böylece mücadelesini biraz daha kolaylaştırır.

50 yaşında çocuk sahibi olmak! Bu mümkün mü?

Araştırmalar, bir kadının menopoz aşamasına ulaşana kadar bebek sahibi olmak için asla çok yaşlı olmadığını söylüyor. Yani 50 yaşında olsanız bile çocuk sahibi olmanız mümkündür.

Teknolojideki gelişmeler 40’lı hatta 50’li yaşlardaki kadınların anne olmalarını mümkün kılmıştır. Bu yaşta hamile kalmak şaka değil, tüp bebek veya donör yumurta yardımı ile hamile kalınabilir. Bunun için rahminizin bebeği taşıyacak kadar sağlıklı ve güçlü olması yeterlidir.

Bebek sahibi olmak kadının hayatında önemli bir değişiklik getirir, bu nedenle kadının bunu düşünmesi ve kendisi için en iyi zamanın ne olduğunu görmesi çok önemlidir. Ancak, vücudunuz ve komplikasyonlarınız hakkında bilgi sahibi olmak kesinlikle yardımcı olabilir.

Paylaşın

Tip 1 Diyabetli Gebelik Hakkında Bilinmesi Gereken 9 Şey

Bir zamanlar tip 1 diyabetli kadınlara asla çocuk sahibi olamayacakları söylenirdi. Neyse ki, bugün tip 1 diyabetli olunsa da sağlıklı bir hamileliğin oldukça mümkün olduğu bilinmektedir. Yine de, bu konuda birçok soru ve yanlış anlama var.

Haber Merkezi / İşte hamilelik ve tip 1 diyabet hakkında açıklığa kavuşturulmuş dokuz önemli gerçek;

Efsane; Tip 1 diyabetli olmak hamile kalmayı çok ama çok zorlaştırabilir.

Gerçek; Kan şekeri seviyeleriniz ne kadar sağlıklı olursa, hamile kalmanız o kadar kolay olur, ancak tip 1 diyabetli kadınlar da, tıpkı diğer kadınlar gibi hamile kalmakta zorlanabilirler.

Efsane; Hamilelik sırasında sadece ‘süper sıkı’ kan şekeri yönetimine ihtiyacınız vardır.

Gerçek; Hamile kalmadan önceki kan şekerleriniz ve A1C seviyeniz bebeğinizin gelişimi üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.

Hamile kalmadan önceki 6 ay boyunca diyabet yönetiminiz, büyüyen fetüsün sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir, çünkü kan şekeri seviyeleriniz yumurtalarınızın sağlığını etkiler.

Efsane; Hamilelik sırasında bir insülin pompası ve sürekli glikoz monitörü kullanmalısınız.

Gerçek; Günde birden fazla enjeksiyonu tercih eden kadınlar da çok sağlıklı gebeliklere sahip olabilirler!
Bir insülin pompası ve sürekli glikoz monitörü (CGM) , birçok kadının hamilelik öncesinde ve sırasında daha iyi kan şekeri yönetimi elde etmesine kesinlikle yardımcı olabilecek iki araçtır – ancak bu, birden fazla günlük enjeksiyonla (MDI) da yapılabilir.

Efsane; Hamilelik sırasında kan şekerinizin mükemmel olması gerekir.

Gerçek; Hamilelik sırasında bile mükemmellik mümkün değildir. Hamilelik sırasında kan şekerleriniz ne kadar sağlıklı olursa, hem sizin hem de bebeğinizin daha sağlıklı olacağı tartışılmaz, ancak bu, kan şekerlerinizin mükemmel olması gerektiği anlamına gelmez. Özellikle hamilelik sırasında “mükemmel” diyabet yönetimini imkansız kılan çok fazla değişken vardır .

Efsane; Diyabetiniz olduğu için sezaryen ile doğum yapmanız gerekecek.

Gerçek; Çocuğunuzun nasıl doğacağını belirleyen birçok faktör vardır. Üzücü gerçek şu ki, diyabetli kadınların, diyabetli olmayan kadınlara kıyasla ölü bir bebek doğurma olasılığı 5 kat daha fazladır. Bununla birlikte, kan şekeri düzeylerinin , sigara içiminin, diyabetik böbrek hastalığının da bu istatistiği oluşturan popülasyonda olası faktörler olduğuna dikkat etmek önemlidir.

Bu nedenle, hamileliğiniz boyunca sıkı kan şekeri yönetimi sergilediyseniz ve herhangi bir endişeniz yoksa, erken sezaryen geçirme baskısı olmadan doğal olarak doğuma gidene kadar bekleyebilirsiniz. Günün sonunda hiçbirimiz bebeğimizin dünyaya nasıl geleceğini bilmiyoruz. Diyabetinizle tamamen alakasız nedenlerle acil sezaryen ameliyatına ihtiyacınız olabilir.

Efsane; Şeker hastalığınız nedeniyle daha büyük bir bebeğiniz olacak.

Gerçek; Kolayca daha büyük bir bebeğiniz olabilir ve bunun diyabetinizle hiçbir ilgisi olmayabilir. Bu sinir bozucu bir durum ve muhtemelen hamileliğiniz sırasında, ultrason sırasında ve bebeğiniz doğduktan sonra sürekli olarak duymanız veya tartışmanız gereken bir şey.

Efsane; Şeker hastalığı nedeniyle süt üretmekte zorlanacaksınız.

Gerçek; Tip 1 diyabetli bir anne olarak kesinlikle yeterli anne sütü üretebilirsiniz. Doğurganlıkta olduğu gibi, T1D’li kadınlar da diyabetik olmayan kadınların yaptığı gibi anne sütü üretimi ile mücadele edebilir. Ancak tek başına tip 1 diyabete sahip olmak, bu alanda kaçınılmaz olarak mücadele edeceğiniz anlamına gelmez.

Efsane; Tip 1 diyabeti çocuklarınıza geçireceksiniz.

Gerçek; Çocuğunuzun tip 1 diyabet geliştirme riskini belirleyen birçok faktör vardır. Tip 1 olan bir erkekseniz, çocuğunuzun bunu olma olasılığı 17’de 1’dir. Tip 1 erkekseniz ve bebeğiniz siz 25 yaşından önce doğduysa, çocuğunuzun buna yakalanma olasılığı 25’te 1’dir. Bebeğiniz siz 25 yaşından sonra doğmuşsa, çocuğunuzun riski 100’de 1’dir. 11 yaşından önce tip 1 diyabet geliştirdiyseniz, çocuğunuzun hayatının bir noktasında tip 1 diyabet olma olasılığı iki kat daha fazladır. Hem siz hem de eşiniz tip 1 diyabet hastasıysanız, çocuğunuzun riski 10’da 1 ile 4’te 1 arasındadır.

Efsane; Hamileliğiniz diğer herhangi bir kadının hamileliği gibi olabilir.

Gerçek; Hamilelik sırasında tip 1 diyabeti yönetmek muhtemelen yaptığınız en zorlu şeylerden biri olacaktır. Ama bunu yapabilirsiniz! Bir insülin pompası ve bir CGM yardımcı olabilir, ancak tip 1 diyabetli hamileliği basit veya kolay hale getirmezler.

Hamilelik sırasında bu hastalığı yönetmek, karşılaştığınız en fiziksel, zihinsel ve duygusal zorlayıcı şeylerden biri olacaktır. Tip 1 diyabetli sıradan bir günden çok daha fazla baskı, stres ve değişkenlerle gelen 7/24 bir iştir.

Paylaşın

Seyahat etmek düşükle sonuçlanabilir mi? İşte almanız gereken önlemler

Seyahat etmek bazen yorucu olabilir ve çoğu kadın hamilelik sırasında uzun mesafelere seyahat etmekten kaçınır. Bebeğin güvenliği, hamile anne için seyahat ederken sürekli bir endişe kaynağı durumuna gelir. Hamilelik sırasında seyahat doktorunuz aksini söylemediği sürece kesinlikle güvenlidir.

Haber Merkezi / Karmaşık bir hamilelik riskli olabilir. Ancak anne adaylarının seyahat etmeyi planlamadan önce birkaç şeyi akıllarında tutmaları gerekir.

  • Gebelik rahim içinde güvenlidir
  • Progesteron hormonu gebeliği rahim içinde güvende tutar ve rahim ağzını sıkılaştırır
  • Basit sarsıntılar, merdiven çıkmak, seyahat etmek, araba kullanmak ve egzersiz yapmak düşüğe neden olamaz.

Erken gebelikte düşüklerin arkasındaki nedenler;

  • Hormonal yetersizlik
  • Kromozomal anormallik
  • Enfeksiyonlar
  • Embriyonik gebelik
  • Karına doğrudan darbe veya travma veya kaza
  • Bazı durumlarda servikal yetersizlik (rahim ağzı zayıftır). Bu, ikinci trimesterde bile düşüğe neden olabilir. Bu tür komplikasyonlarınız varsa, rahim ağzı dikişine ve yatak istirahatine ihtiyacınız olabilir. İdrar ve vajinal enfeksiyon, gebeliğin erken döneminde de kanamaya neden olabilir ve zamanında tedavi edilmezse düşüğe yol açabilir.

Hamilelik sırasında güvenli bir şekilde seyahat etmenin ipuçları;

Mutlaka doktorunuza danışın; Herhangi bir seyahat planı yapmadan önce, hamile bir anne kendisine en iyi tavsiyeyi verebilecek ve herhangi bir tıbbi önlem alması gerekip gerekmediğini söyleyebilecek kişi doktorudur.

Hafif ve sağlıklı bir yemek yemeye özen gösterin; yemek mide bulantısı, kusma ve rahatsızlık riskini azaltır.

Bir seyahat seti hazırlayın; hamilelik evraklarınızı, doktor reçetenizi, ilaçlarınızı, sağlıklı atıştırmalıklarınızı ve diğer araç gereçleri yanınızda bulundurun.

Susuz kalmamaya özen gösterin; su şişenizi yanınızda taşıyın veya sadece dışarıdan şişelenmiş su için. Yolculuk boyunca su içmeyi unutmayın.

Rahat kıyafetler giyin; hafif ve rahat bir şeyler giyin. Rahatça oturabileceğiniz ve hareket edebileceğiniz kıyafetleri seçin.

Hijyen; Umumi tuvaletleri ve tuvaletleri kullanmadan önce uygun hijyeni sağlayın. Seyahat ederken el dezenfektanı ve dezenfektan spreyler taşıyın.

Paylaşın

Düşük nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Hamileliklerin neredeyse %15’i düşük ile sonlanır. Aslında bu oran bu tahminden daha da yüksektir. Zira bazı hamilelikler o kadar erken sonlanır ki, çoğu kadın gebeliğinin farkında değildir. Hamileliğin 12. haftasından önce gerçekleşen düşükler ‘erken düşük’ olarak değerlendirilirken 12. ila 20. haftası arasında gerçekleşen düşükler de ‘geç düşük’ olarak adlandırılıyor.

Gerçekleşen düşüklerin çoğunda ana neden genetik sebeplerdir. Yani genetik yapısı bozuk olan gebelik mahsulü ilk üç aydaki kalite kontrol mekanizmalarından geçemez ve düşükle sonuçlanır. İleri yaş gebelerinde genetik yapı bozukluğu olan embriyo gelişimi daha fazladır. İleri yaş gebeliklerindeki düşük riskinin fazla olmasındaki ana neden de budur.

Nedenleri;

Pek çok düşüğün sebebi, bebeğin normal şekilde gelişememesinden kaynaklanır. Düşük, bebeğin genetik yapısındaki bozukluk nedeniyle görülebilir. Fakat bu bozukluk illa anneden veya babadan geçmek zorunda değildir. Annenin hastalıklarına bağlı olarak düşük gelişir. Günlük olarak yapılan aktiviteler düşüğe neden olmaz. Buna çok şiddetli bulantı ve kusma yaşanması da dahildir. Düşme veya başka yaralanmalarda da düşük gelişmesi olacak diye bir kaide yoktur. Daha çok hayati tehlike bulunan durumlarda düşük gelişebilir.

Belirtileri;

Düşük belirtilerinin ilki kanamadır ve kanamaya kimi zaman doku parçaları da eşlik edebilir. Bu durumda düşük riski akıllara gelir ve düşük tanısı da konabilir. Çoğu zaman kanama ile beraber kasıklarda ya da bel bölgesinde arı da görülebiliyor. Kimi zaman da kanama olmadan vücudun bu bölgelerinde ağrı yaşanabiliyor. Bazı anne adaylarında ağrının sırta ya da kalçaya doğru yayılım gösterebildiğini söyleyebiliriz. Vajinal akıntının pembe renkte olması da düşük belirtilerinden biri olarak kabul edilebilir.

Belirtiler yüksek ateş ya da halsizlik gibi semptomlar şeklinde de ortaya çıkabiliyor. Ancak gebelik döneminde her belirtiyi düşük riski ile ilişkilendirmek de doğru olmaz. Mide bulantısı ve kusma düşük belirtileri arasındadır ancak her zaman düşükten kaynaklı olarak yaşanmayabilir. Gebeliğin belirli dönemlerinde de mide bulantısı ve kusma şikayetleri ortaya çıkabiliyor. Buna kokulara karşı hassasiyet de eşlik edebiliyor. Bu gibi durumlarda yapılması gereken en doğru davranış doktorunuzu bilgilendirmenizdir.

Düşük riski kaçıncı aya kadar devam eder?

Düşük tehdidi olan gebeler sıkı gözlem altında tutulurlar. Bazen haftalık kontrollerle gebelik kesesi ve fetus kalp atımları izlenir. Bazen de rahim boynu (collum) uzunluğu ölçülerek düşük riski gözlenir. Genellikle ilk üç ay içerisinde yani 12 haftanın bitimiyle işler normale dönse de bazen riski oluşturan patoloji (örneğin tedavi edilmeyen idrar yolu enfeksiyonları) ortadan kalkana kadar devam edebilir.

Teşhisi;

Vajinal kanama, lekelenme, karın veya bel bölgenizde ağrı, kramp gibi şikayetleriniz varsa mutlaka doktorunuza bildirin. Doktorunuz rahim ağzının açıklığını kontrol edecek, ultrasound ile de bebeğinizin kalp atışlarına bakacaktır. Böylelikle gelişimin normal olup olmadığı tespit edilecektir. İhtiyaç halinde kan ve idrar tahlilleri de istenebilir. Kanamanız bulunuyor ama rahim ağzı açılmamışsa bu, düşük tehdidi olduğu anlamına gelir. Böyle hamilelikler genelde başka bir sorun çıkmadan devam edecektir. Fakat kanama ile birlikte rahmin kasılması ve rahim
ağzı açılması da varsa düşük kaçınılmazdır.

Tedavisi;

Düşük tehdidi varsa kanama ve ağrı geçene kadar istirahat gereklidir. Bu sırada egzersiz ve cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır. Seyahate çıkmanız da bir o kadar sakıncalı olacaktır. Özellikle de acil tedavi imkânı olmayan yerlere gitmeniz oldukça risk taşır. Kanama başladı ve rahim ağzı da açıksa bu düşük yapıyor olduğunuz anlamına gelir. Fakat rahminizde gebeliğe ait dokuların bir bölümü kalabilir. Bu yüzden kürtaj gibi bir işlem gerekebilir. Bu işlem esnasında rahim ağzı genişletilir ve rahimde kalan parçalar alınır.

Yeniden ne zaman hamile kalınabilir?

Düşük yaşandıktan sonra, adet düzeniniz başladığı andan itibaren. Fakat unutmayın ki fiziksel olduğu kadar duygusal açıdan da buna hazır olmalısınız. Aynı zamanda eşinizin de buna yeniden hazır olması gerekir. En azından bir adet dönemi geçmesini bekleyebilirsiniz. Yaşadığınız düşük sayısı birden fazlaysa bunun nedenlerinin araştırılması gerekir. Bu düşüklere, rahminizde bulunan sorunlar, bağışıklık sistem bozuklukları veya hormon bozuklukları neden olabilir. Belli bir neden bulunamasa bile sakın umutsuzluğa kapılmayın. Tekrarlayan düşük yaşamış kadınların pek çoğunun bebekleri olmuştur.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

 

Paylaşın

Hamilelikte astım ve alerji nedir? Detaylar

Kronik bir solunum sistemi hastalığı olan astım, erişkinlerde görülme sıklığının ortalama %5 oranında olduğu dikkate alınırsa gebelerde de sık karşılaşılan bir sorun olduğu aşikardır. Bebeğin sağlıklı doğması, anne adayının sağlığına bağlı. Hamilelik döneminde en sık karşılaşılan akciğer hastalığının astım ve alerjik sorunlar olduğu belirtiliyor.

Araştırma sonuçlarına göre hamilelerin, yaklaşık üçte birinde astım ve alerjiyle ilgili problemler artış gösteriyor, üçte birinde değişmiyor, üçte birinde ise iyileşiyor. Bu nedenle anne ve çocuk sağlığı açısından hamile kalmadan önce yaptırılacak testler büyük önem taşıyor.

Astım ve alerjik problemi olan kadınların hamilelik öncesinde gerekli alerji testlerinin yapılmasının şart olduğu söyleniyor. Böylece hastanın duyarlı olduğu alerjenlere karşı duyarsızlaşma yapılarak hamilelik sırasında oluşabilecek krizlere karşı önlem alınabilir. Bu işlem hamilelik sırasında da yapılabilir. Ancak aşırı bir reaksiyon oluştuğu taktirde bu bebeğe de zarar verebilir. O nedenle hamilelik öncesinde yapılmasında ve bununla ilgili kayıtların iyi tutulmasında fayda vardır.

Hamilelik döneminde ilaç kullanımı;

Hamilelik döneminde güvenilirliği kanıtlanmamış hiçbir ilacın kullanılması önerilmiyor. Hamilelik döneminde astım ve alerji açısından en sık beta-mimetik ve steroidlerin aerosol formlarının kullanıldığı belirtiliyor. Beta mimetikler anne kalbinin düzensiz çalışmasına neden olabilir. Steroidler annede oral pamukçuk yapabilir. Her iki grup ilacın da bebek üzerinde belirgin bir anomaliye yol açtığı gösterilememiştir. Steroidlerin hayvan deneylerinde fetusta yarık damağa yol açabileceği saptanmış. Ancak insan fetuslarında ise bir sorun oluşturmuyor. Hamilelikte kullanılacak diğer astım ilaçları antikolinerjikler ve tefilindir.

Kalıtım faktörü;

Birçok hastalıkta olduğu gibi astım ve alerjide de kalıtım faktörünün rolü olduğu biliniyor. Astım ve alerji hastası hamile kadınların çocuğuna da aynı hastalıkların geçme ihtimali bulunuyor. Hamilelik sırasında bunu engellemek için henüz yapılacak bir şey olmadığı belirtiliyor. Ancak, bir anne babanın alerji öyküsü bilinirse ve göbek kordonunda Ig E miktarı saptanırsa dış alerjik etkenlere karşı önlem alınabilir.

Alınabilecek önlemler;

Pek çok hastalığın nedenleri arasında olduğu bilinen sigara içilmesi, genetik bir özellik olmadığı için anne karnındaki bebeğin alerji hastası olmasına yol açmıyor. Ancak, anne adaylarının gebelik döneminde yoğun sigara içmeleri düşük riskini artırıyor.

Hamile kadınların hem kendileri hem de doğacak çocukları için alabileceği birçok önlem bulunuyor. Evde özellikle çocukların odasında toz ve küf bulunmaması gerektiği belirtiliyor.

Kürklü hayvan, hava da oluşturacağı parazitler de alerjik etki yapabilir. Halı, yün ve deri giysiler, klima alerjiye ortam hazırlayabilir. Ayrıca, solunumu olumsuz etkilediği için, evde sigara içilmemeli ve virüs hastalıklarına karşı önlem alınmalıdır.

Her anne adayının kendi özelliklerini bilerek davranmasının önemine değinilerek; Anne adaylarının, daha önce yaptırdıkları duyarlılık testleri ya da kendi deneyimleriyle belirledikleri alerjen besinlerden uzak durmaları isabetli olur. Bebek doğduktan sonra, alerjik bünyeli anne, emzirme sırasında, yumurta, süt ve fıstık gibi majör alerjenlerle beslenmemelidir. Bebeğe katı gıdalar en erken 6 aylıkken verilmelidir.

Paylaşın

Gebelik Nedir? Belirtileri, Riskleri, Yaşam Stili Önerileri

Gebelik, kadın ve erkeğin üreme hücrelerinin birleşip ana rahmine yerleşmesiyle doğuma kadar geçen 40 haftalık (280 gün) döneme verilen isimdir. Gebelik bir hastalık olmayıp normal bir durum olmasına rağmen, beraberinde getirebileceği değişik durumlar ve tehlikeli neticeler dolayısıyla hamileliğin bir an önce teşhis edilmesi gerekir.

Bunun başlıca iki sebebi vardır:

Birincisi düşüklerin büyük bir kısmının hamileliğin başında olmasıdır. Eğer bir kadın hamile olduğunu bilir, hamileliğin başında gerekli tedbirleri alır ve devamlı tıbbi kontrol altında bulundurulursa, düşüklerin büyük bir kısmı önlenebilir.

İkincisi hamilelikte kullanılması zararlı ilaçların farkında olmadan kullanılma ihtimalinin mevcut olmasıdır. Bebeğin organ taslaklarının büyük kısmı ilk ayda teşekkül eder. Bu sırada alınan ilaçlar veya tedbirsizlik yüzünden hasıl olan hastalıklar, sakat bebeklerin doğmasına sebeb olabilirler. Bu yüzden beklenen veya beklenmeyen adet gecikmesi olan her kadın, hamilelik açısından tedkik yaptırmalıdır.

Gelişmiş gebelik testleriyle hamilelik, son adet tarihinin ilk gününden itibaren 40 gün geçtikten sonra teşhis edilebilir. Kandaki gebelik hormonunun tesbiti ile daha önce de teşhis etmek mümkündür. Fakat, bu zor ve her yerde yapılma imkanı bulunmayan bir testtir.

Gebeliğin belirtileri nelerdir:

En önemli bulgu kadındaki adet gecikmesidir. Ancak her adet gecikmesi kadının gebe olduğu anlamına gelmez. Kadının yaşamındaki değişiklikler, bazı rahatsızlıklar, psikolojik durumu ve stres gibi bir çok etken kadının adet düzeninin bozulmasına ve gecikmelere neden olabilir. Gebelik belirtileri aşağıda listelendiği gibidir:

Adet kanamasının gelmemesi (amenore)
Mide bulantısı ve kusma
İdrar ile ilgili şikayetleri
Yorgunluk ve bitkinlik hali
Fetal hareketlerin hissedilmesi
Göğüslerde beliren değişiklikler
Vajinal mukoza renk değişikliği
Artmış deri pigmentasyonu ve abdominal striaların görülmesi.

Gebeliğin nedenleri nedir?

Erkek ve kadının cinsel olarak birleşmesin sonucunda spermin, yumurtalıklar tarafından atılan yumurtaya yerleşmesi ve bunun rahimin iç kısmındaki endometriuma tutunması sonucunda gebelik meydana gelmektedir. İnsan doğası gereği, diğer canlılarda olduğu gibi üreme ihtiyacı duymaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda da planlı veya plansız şekilde gebelik meydana gelmektedir.

Gebeliğin risk faktörleri nedir?

Gebelikte öncelikle anne adayının yaşı önem taşımaktadır. İdeal yaş 18-25 yaş arasıdır.
Kilolu ve aşırı kiloluların gebeliği risk taşımaktadır.
Daha önce geçirilen jinekolojik operasyonlar,
Daha önce yaşanan doğum ve düşük durumları,
Kan grubu uyuşmazlığı,
Çoğul hamilelik,
Hipertansiyon,
Şeker hastalığı,
Hamilelik ve anemi (kansızlık durumu),
Hamilelikte enfeksiyonlar,
Hamilelik sırasında görülen kanamalar,
Suların erken gelmesi,
Erken doğum tehdidi,
Kalıtsal faktörler,
Hamilelik ve çeşitli sistemlere ait hastalıklar gebelikte risk faktörü oluşturmaktadır.

Gebeliğin komplikasyonları nedir?

Gebelikte en sık rastlanan komplikasyonlar arasında; düşük, dış gebelik, rahim ağzında yaşanan problemler, şeker hastalığı, kan grubu uyuşmazlığı, üzüm gebeliği, gebelik toksemisi, son üç ayda yaşanan kanamalar, bel ağrısı, karın ağrısı, kabızlık, kramp, gaz, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, uykusuzluk, mide bulantısı ve kusma, varis ve çatlaklar meydana gelen hafif ve ağır komplikasyonlar arasında gelmektedir.

Gebelik için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Gebelik süresi boyunca ayda en az 1 kez doktor kontrolünün yapılması gerekmektedir. Doktor muayenesi öncesinde ise hafta hafta ortaya çıkan belirtiler doktor ile paylaşılmalıdır. Bunun yanında yaşanan problemler de aktarılmalıdır.

Gebeliğin tetkik yöntemleri nelerdir?

Gebelik tanısı koymada pek çok yol bulunmaktadır. İlk başvurulan yöntem anne adayının eczaneden edindiği hamilelik testleridir. Anne adayı bu testi evde kendi kendine yapmaktadır. Ancak bu testler her zaman doğru sonuç vermeyebilir.

Bu yüzden hastane ortamında idrar ve kan tahlili yapılması gerekmektedir. Sperm yumurtalığa yerleştikten sonra yani döllenmeden 5-6 gün sonra rahme yerleşir. HCG (human chorionic gonadotropin) adı verilen gebelik hormonu salgılanmaya başlar.

Kanda ve idrarda bu hormonların (HCG hormonu) tayini ile hamilelik teşhisi kesin olarak konulabilir. Kanda bakılan hormon testi, henüz bir adet gecikmesi olmadan önce bile hamileliği gösterebilir. İdrarda ise sıklıkla 3-4 günlük bir gecikmeden sonra hamilelik teşhis edilebilir

Gebeliğin tedavi yöntemleri nelerdir?

Gebelikte gelişebilecek problemlere karşı gebelik süresinde birtakım takviyelerin yapılması gerekmektedir. Bebekte oluşabilecek sinir sitemi bozuklukları riskini azaltmak için hamile kalmadan en az 1 ay öncesinden folik asit desteği alınmalı ve gebeliğin ilk 3 ayında devam etmelidir.

Bebeğin nörosensöriyal gelişimi için omega-3’den zengin deniz ürünlerinin tüketilmesi gerekmektedir. Bunun yanında kemik gelişimi için dengeli şekilde kalsiyum tüketilmelidir. Bunların dışında gebelik sürecinde;

Tam kan sayımı (Hemogram): Annede kansızlık (anemi) var mı araştırılmalı.
Eşlerin kan grupları: Kan uyuşmazlığı saptanırsa önlem alınması.
Kan uyuşmazlığı varsa IDCT (İndirekt Coombs testi)
Tam idrar tetkiki (Gerekirse idrar kültürü)
TSH: Annede guatr ve troid hormon bozukluğu varsa bebeği etkileyebilir, bozukluk saptanırsa dahiliye uzmanı tarafından tedavi gerektirir.
Hepatit B için HBsAg ve AntiHBs testleri yapılır: Annede Hepatit B saptanırsa bebeğe bulaşmayı engellemek için doğumdan sonra bebeğe antikor iğnesi yapılır.
HCV testi
HIV (AIDS) testi
Sfiliz (frengi) için VDRL testi düzenli olarak yapılabilir ancak şart değildir.
Diyabet açısından riskli hastalarda açlık kan şekeri
Biyokimya (kolesterol, böbrek ve karaciğer testleri v.b) hamilelikte rutin önerilen bir test değildir. Anne yaşı ileri ise veya sistemik bazı hastalıkları varsa yapılmalıdır.

Gebeler için yaşam stili önerileri

Gebelik öncesinde ve sonrasında doktor kontrolünde beslenme, ilaç kullanımı, egzersiz, uyku düzeni kısacası hayatın her anında birtakım noktalara dikkat edilerek bu süreç atlatılmalıdır. Öncelikle gebelikte beslenmeye özen gösterilmeli, vitamini kalsiyum ve omega-3 bakımından zengin bir beslenme programı uygulanmalıdır.

Doğumun ve gebeliğin rahat geçebilmesi için düzenli olarak fiziksel aktivitelere zaman ayırılmalıdır. Ancak bu aktiviteler gebeliği riske sokacak aktiviteler olmamalıdır. Gebelikte önerilen yüzme ve yürüyüş aktiviteleridir. Bunların yanında gebeliği ve anne adayının hayatını riske sokacak olan enfeksiyon ve bulaşıcı hastalıklar gibi olası durumlara karşı önlem alınmalı ve uzak durulmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın