Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Arka Planı: Neden Bu Kadar Ölümcül Oldu?

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler Türkiye’nin güney bölgesindeki 10 il ve Suriye’nin kuzeyini içine alan geniş bir bölgede büyük bir yıkıma neden oldu.

Depremlerde binlerce bina yıkılırken, can kayıpları ise on binlerle ifade ediliyor. Bu esnada uluslararası deprem uzmanları yıkımın neden bu kadar şiddetli olduğu sorusunu tartışıyor.

Kandilli Rasathanesi, 7.7’lik ilk depremin derinliğini 9,1 kilometre olarak ölçtü. Bunun ardından gelen 7.5’lik depremin de yüzeyin 16,4 kilometre derinliğinde meydana geldiği ifade edildi.

Uzmanlara göre bu depremler yüzeyin epey yakınında gerçekleştiği için yıkıcılığı artıyor. Zira depremin yarattığı dalgalar yüzeye ne kadar çok ulaşabilirse sarsıntı da o kadar şiddetli hissediliyor.

Bunun yanı sıra uzmanlar, iki sarsıntının da karasal bir depreme göre epey şiddetli olduğu görüşünde. Britanya Jeoloji Araştırması’ndan sismolog Margarita Segou, çok güçlü depremlerin genelde su altında meydana geldiğini söylüyor.

Nüfus yoğun, yapılar kırılgan, bölgede savaş var

Depremin büyüklüğü ve yüzeye yakınlığı gibi doğal olayların yanında nüfus yoğunluğuyla yapıların sağlamlığı gibi beşeri faktörler de yıkımın boyutunu yakından ilgilendiriyor.

Özellikle bölgenin başkenti olarak görülen Gaziantep, nüfusu en yoğun ve en büyük illerden biri.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’ndan (USGS) yapı mühendisi Kishor Jaiswal, depremden etkilenen bölgelerin savunmasız ve kırılgan binalara ev sahipliği yaptığını vurguluyor.

Bölgede çok sayıda eski ve yüksek katlı binanın bulunduğunu vurgulayan Jaiswal, Suriye’de 2011’den beri süren savaşın da yıkımda rol oynadığı görüşünde. Buna göre savaşın ardından evlerini kaybeden insanları yerleştirme amacıyla yeni binaların hızla inşa edilmesi yapıları depreme karşı savunmasız bırakmış olabilir.

USGS’nin afetle ilgili raporunda, “bazı dirençli yapılar olmasına rağmen, bu bölgedeki nüfusun depreme karşı son derece savunmasız yapılarda yaşadığı” ifade edildi.

USGS uzmanları, donatısız tuğla duvar ve alçak beton çerçevelerin kullanıldığı binaların en büyük risk altındaki yapılar olduğunu vurguluyor.

Zira bu malzemeler sarsıntıyla birlikte sallanamayacak kadar sert ve bükülme olasılıkları daha yüksek.

Binalar “pankek gibi” çöktü

Yetkililer, yaklaşık 6 bin binanın yıkıldığını kesin olarak belirleyebildi. Ancak bölgeden gelen haberler bu sayının 10 bin civarında olabileceğine işaret ediyor.

Sarsıntı anlarında kaydedilen görüntülerde genellikle binaların üst katlarının alt katların üzerine çökerek yıkıldığı anlaşılıyor. İngilizcede bu yıkılma şekline “pancake collapse” yani “pankek çöküşü” adı veriliyor.

Jaiswal, üst katlarının doğrudan alt katların üzerine çöktüğü bu yıkım biçimi “binaların sarsıntıyı absorbe edemediğinin kanıtı” diye yorumluyor.

Halk TV’ye konuşan Afet Yönetimi Uzmanı Kubilay Kaptan da bu çöküşleri şöyle yorumluyor:

Bütün katlar üst üste çöker. Bunların hepsine ayrı ayrı kurtarma işlemi uygulanır. En zor hal bu sandviç halidir. Bu çökmelerde enkaz altında kalanları tespit etmek ve üzerlerindeki yükü almak son derece zor.

İnsanlar uykuda yakalandı, kış şartları kötü etkiledi

İlk ve en büyük depremin sabahın erken saatlerinde, ev sakinlerin içeride uyurken meydana gelmesinin de ölümleri artırmış olabileceği düşünülüyor.

Bunun yanı sıra hava şartları ve bölgeden ayrılmaya çalışan insanların yarattığı trafik sıkışıklığı da kurtarma çalışmalarına engel oldu.

Gece boyunca bölgeye gitmeye çalışanlar, yolda kaldıklarını ve beraberlerinde birçok AFAD aracının olduğunu bildirdi.

University College London’dan afet uzmanı Ilan Kelman’a göre bütün bu koşullar yıkıcı bir deprem sırasında en korkulan senaryolardan birini oluşturuyor:

Kırılgan binaların bulunduğu bir bölgeyi güçlü bir deprem vurduğunda görmeyi bekleyebileceğimiz korkunç bir yıkım seviyesi.

Türkiye’yi saran ateş çemberi

Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı ve güney bölgelerinin de büyük risk altında olduğu uzun süredir dile getiriliyor.

ABD’deki Kolorado Deprem Bilgi Merkezi’nden sismolog Yaareb Altaweel’in aktarımına göre üç tektonik levha (Arabistan, Anadolu ve Afrika levhaları) tam da bu bölgede buluşuyor. Bunlar birbirini sıkıştırdıkça sürtünme ve stres artarak depremler halinde boşalıyor.

University College London’dan sismolog Stephen Hicks de Arap levhasının yılda yaklaşık 11 milimetre hızla kuzeye doğru ilerlediğini söylüyor. Anadolu levhası üzerinde oturan Türkiye bu nedenle batıya doğru sıkıştırılıyor.

Bu hareket nedeniyle Türkiye’nin üç ana fay hattı var:  Batı Anadolu, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fayı.

Son kırılmalar yaklaşık 100 kilometrelik Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana geldi.

Artçı sarsıntılar aylar sürebilir

Kahramanmaraş merkezli depremin olduğu Doğu Anadolu Fay Hattı, “doğrultu atımlı” bir fay olarak biliniyor.

Bu, Dünya’nın kabuğundaki kütlelerin kırıldığı ve yatay olarak birbirinin yanından kaydığı bir deprem türü.

USGS jeoloğu Alex Hatem, bu durumda, bir levhanın batıya hareket ederken diğerinin doğuya hareket ettiğini ve birbirlerinin yanından sarsılarak geçtiğini söylüyor. İşte bu hareket sırasında deprem meydana geliyor.

Hatem ayrıca, artçı sarsıntıların çok uzun sürebileceğini de vurguluyor. “Ana şokun boyutu göz önüne alındığında kesinlikle daha fazla artçı sarsıntı beklemeliyiz” diyen bilim insanı, şöyle ekliyor:

Artçı sarsıntıların önümüzdeki günlerde, haftalarda ve aylarda devam etmesini bekliyoruz. Yetkililer şimdiye kadar 300’den fazla artçı sarsıntının meydana geldiğini söylüyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir