Özel’den Bahçeli’ye Dikkat Çeken Yanıt: Bir Hesabı Var…

Kilis’te halk buluşmasında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sözlerine verdiği yanıtta, “Bir hesabı var. Hemen ben o hakaretlere karşı cevap vereceğim. Onu söyleyeceğim, bunu söyleyeceğim. Bu arada zaman dolacak. Neyi söyleyemeyeceğim? Çeyrek altın hesabını söyleyemeyeceğim. Emekliyi konuşamayacağım. Yayın bitecek, asgari ücretliye bir şey diyemeyeceğim” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İl Başkanları Toplantısı nedeniyle bulunduğu Kilis’te halk buluşmasında konuştu. Sözlerine Kilis’in düşman işgalinden kurtuluşunu kutlayarak başlayan Özel, şunları söyledi:

“28 Ekim 1918’de 7’inci Ordu Komutanı olarak buraya geldiğinde Mustafa Kemal, ‘İlk ayak bastığım Türk şehrindeki bu uyanıklığa hayran kaldım. Bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun aziz Kilisliler’ demiştir. Bugün 103’üncü yıl. Mondros Mütarekesi sonrası Kilis’i 1918’de İngilizler işgal etmişti. Ardından burayı Fransızlara bıraktılar, 1919’da Fransızlar işgal etti. Kuva-yi Milliye örgütlenmesiyle işgale karşı sürekli direndi. Ankara hükümetiyle Fransa arasındaki Ankara Anlaşması imzalanınca, Fransızlar 7 Aralık 1921’de Kilis’ten çekildiler ve onlara direnen Kuva-yi Milliyeciler büyük bir başarı kazandılar, Kurtuluş Savaşı mücadelesi için diğer cephelere koştular. Kilis’i bu tarihi günde ziyaret ettik.”

“Bugün sizlerle birlikte bir kez daha Kilis’teyim, 25 Mart tarihinden sonra. Bizim için de çok anlamlı bir gün. Çünkü biraz önce belediyeyi ziyaretimde de söyledim. Kilis Belediyesi’ni Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanının kazanacağına Kilis’te önce iki kişi inandı, sonra bütün Kilis inandı. O iki kişiden biri il başkanımız, biri de belediye başkanımızdı. Geldiler ve dediler ki ‘Biz bu Kilis’i alırız.’ Onlara da tüm Türkiye’de önce iki kişi inandı. Biri Sayın Gökan Zeybek, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız. İkincisi kim? İkincisi de benim arkadaşlar. Tabii seçim sırasında dediler ki ‘Mutlaka Kilis’e gelmelisiniz.’ En etkili olabilecek bir anda, seçimlere bir hafta kala Kilis’e geldik ve meydanda, herhalde ömrümde en çok yağmur altında kaldığım günde, sırtımdaki paltoyu tek başıma çıkaramadım. İki arkadaş yardım etti, o kadar ağır hale gelmiş.

Hakanımın da sırtına vura vura, ‘Hakan’a oy verin, göreceksiniz kazanacak. CHP kazanamaz diye korkup sakın istemediğiniz birine oy vermeyin’ dedik. Bütün Türkiye o görüntüleri gördü. O gün gök yarıldı, Kilis’e yağmur olarak yağdı. Bereket oldu ve bereket getirdi. Kilis’e Cumhuriyet Halk Partisi’nin genç, çalışkan ve adil bir belediye başkanını getirdi. 1973’ten itibaren üç farklı dönem belediye başkanlığı yapan, aynı zamanda 16’ncı dönem Gaziantep Milletvekilimiz, merhum Başkanımız Ekrem Çetin’i rahmetle ve minnetle anmak isterim. Ekrem Çetin ve Kilis Merkez İlçe Başkanımız olan oğlu Cahit Çetin’i 2005’te ardı karanlık bir silahlı saldırıda kaybettik. Acısı yüreğimizdedir. Hem Kilis’e, hem partimize hizmetleri büyüktür. Kilis’e hizmetleri, Kilis’e bıraktıkları unutulmaz. Onu rahmetle anıyoruz. Onun bıraktığı yerden bayrağı aldık, hep birlikte Kilis’te taşımaya devam ediyoruz.

2019 seçimlerinde ittifak ortağımızdaydı Kilis. Yüzde 17 oy alınmıştı. Bu sefer ittifak da yoktu. Öyle olunca Kilis’in alınmasına kimse ihtimal vermiyordu. Ama Hakan Bilecen’i, İl Başkanımız getirdi. Konuştuk ve ben onların gözlerinde o inancı gördüm. Çok etkili bir kampanyayla, maddi yönden çok güçlüklerimiz olmasına rağmen çok etkili bir kampanyayla seçimlerde yüzde 42’lik bir oy oranıyla Kilis’te belediye seçimlerini kazandık. Kilis’in bir başka önemini sizlerle paylaşmak isterim. O da 31 Mart gecesi… Tabii önce ikimiz inandık, bütün MYK’yı inandırdık, Parti Meclisi inandı. ‘Kilis’i alacağız, büyük sürpriz olacak’ diye bakıyoruz. Önümde bilgisayar ekranları, sonradan siz gördünüz başında gülerek o ekrana hep birlikte baktığımız fotoğraf.

Ertesi gün gazetelerin manşeti oldu. O ekrana bakıyoruz, bütün şehirlerden sonuçlar giriliyor. Daha tabii sandıklar kapanalı bir saati biraz geçmiş. Bir tek Kilis’te herhangi bir hareket yok. Gökan Başkanıma dedim ki, ‘Gökan Başkanım şu Kilis’i bir arar mısın? İl Başkanı sandıkları girsin. ‘Bekliyor Genel Başkan’ de.’ Önümüzde ekrandan takip edeceğiz, çok da iyi bir sistem kurmuşuz. Aradı, konuşurken gülmeye başladı. ‘Başkanım ne oldu?’ dedim. ‘Bunlar sonuç filan giremezler efendim’ dedi, ‘Niye?’ dedim. ‘Zurna çalıyorlar, seçimi almışlar’ dedi. ‘Davul zurna sesinden birbirimizi zor duyuyoruz’ dedi. Özelliği şu; 81 ilden ilk sonuç. İlk siftah Kilis’ten geldi. Allah bereketini verdi, 412 belediye kazandık. Tabii öyle olunca bir gözüm hep burada; ne yaptınız ve ne yapıyorsunuz diye.

Kilis’in nüfusu sığınmacılarla birlikte, çöp miktarından hesaplandığında, tüketilen su miktarından hesaplandığında 300 bine yakın. 285 bin diye hesaplamışlar, 300 bine yakın. Ama Kilis’e gelen İller Bankası payı 109 bin kişiye göre geliyor. Yani Kilis’te devlet, 100 bin kişilik para yolluyor, size de ‘200 bin Suriyeliye siz bakacaksınız’ diyor. O paranın içinden 200 bin Suriyeliye baktırtıyor neredeyse. Bunun için başkanımız, yönetimimiz tepki gösteriyoruz. ‘Hiç değilse paramızı 290 bin kişiye, 300 bin kişiye göre yollayın. Ona göre hizmet edelim’ diyoruz. Ama duymuyorlar. Bugüne kadar da mazeret üretmedi. Bizi arıyor… Ekrem Başkan’ı arıyor, Mansur Başkan’ı arıyor. Oralardan destek alıyor, belediyelerimizden destek alıyor. Bir yolunu buluyor. İzlediniz 10-12 dakika, neredeyse bize uçağı kaçırtacak, yaptıkları anlat anlat bitmiyor. Daha ikinci ayda kent lokantası açtılar. Türkiye’nin 22’nci kent lokantasıydı. Şu anda 71 tane var, 22’ncisi burada açıldı. Çok önemli bir işti. Anasınıfı çocuklarına süt dağıtıyorlar.

Çanta almış, UNICEF’ten çanta almış; bin 200 tane çanta almış. İçini kırtasiye ile doldurmuş, yoksul çocuklara dağıtıyorlar. 105 kilometre kanalizasyon, 37 kilometre içme suyu hattı yenilemişler. Eski boruları gördüm, elimi süremedim. Sürsen tetanos olursun. O borularla Kilis’e su içiriyorlardı. Kevgir gibi olmuş. Atık sularla bu sefer bazı kuyulara kötü su karışıyordu. Onlara engel oldular. 300 bin metrekare asfalt serimi yapıldı. Eksiğimiz çok. Anlaşmalar yapıldı. Birkaç hafta içinde iklim de el verdikçe büyük bir asfalt kampanyası olacak ve yaza doğru giderken bu asfalt işleminin tamamının bitmesi hedefleniyor. Mustafa Kemal Atatürk Kavşağı’nı gördüm. Atatürk, atı şaha kaldırmış, öyle duruyor. At şaha kalktı mı taarruz başlıyor demektir. At, Kilis’te şahlandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi iktidara doğru koşuyor arkadaşlar.

Üniversite için Kilis’e gelen gençlerin özel programla karşılanmasından, üreticiden alınan Kilis karası kuru üzümlerin dağıtılmasına bütün kente, şehrin sekiz noktasında ücretsiz çorba dağıtımından, Halk Ekmek kurarak satışa hazır hale getirilmesine, açık hava sinemalarına kadar hepsini çok beğendim. Ama en güzel iki tanesi, biri bitmiş gördüm, 1 Ocak‘ta öğrenci kabul edecek. Kreşi tamamlamışlar bu imkansızlıklarla. Bir tanesini de bugün hep birlikte açtık. Hatta önce çok kalabalıktık, dedim ki, ‘Sadece emekliler kalsın bir görelim.’ Bütün Türkiye görsün istedim. Televizyonlar verdi, emekli kafe, emekli kıraathanesi, kütüphanesi ile, güzel dekoruyla, nostaljik ortamıyla ve emekli olmayana 5 liraya çay satarak en ucuz kahvehanede 10 lira, kafelerde 40 lira çay parası var ama bugün müjdeledik. emekli olanlara o kafede bundan sonra çay bedava. Çaylar Genel Başkan’dan, çaylar Hakan Başkan’dan.

Bugün burada 21 il belediye başkanımızın toplantısını yaptık. Kilis’e dikkat çekmek için, Kilis‘in eksikliklerini hep beraber görelim, omuz verelim, sahip çıkalım diye. Şimdi bir mevzu var. Benim Kilis’e verilmiş bir sözüm var. Daha doğrusu eskiden Kilis’e verilmiş bir sözü sordular, ‘Yaparız’ dedim. Kilis’e güzel bir ilköğretim okulu yapmaya karar vermiştik. Bu arada ne oldu? Bu arada, bu kadar hizmet yapılıp, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi Kilis’te şahlanıp hızla koşmaya başlayınca dediler ki, ‘Bunlara bu hizmetleri yaptırmayalım.’ Ne yaptılar? Özel İdareden gelen parayı kesmeye kalktılar. Bütün Türkiye’de yapıyorlar.

AK Parti, MHP; ‘Öldür Allah SGK yatırma, vergi yatırma, faizler katlansın. Bir seferde CHP’li belediyelerden kes.’ Niye yapıyorsun? Yapılandırma olacak gelecek ay Meclis’te göreceğiz, faizleri silinecek. O olmadan oluyor. Maksat Kilis’e kötülük yapmak, maksat belediyelerimizin elinden faiziyle parayı kaynağında kesmek. Sonra yapılandırma yapacak, şirketlerden faiz almayacak, 36 ay taksit yapacak. ‘Bizi de kat. O parayla Kilis’e hizmet edeceğiz, Türkiye’ye hizmet edeceğiz.’ Dinlemiyorlar. Geleceğim, temeli atalım diye düşündük. Sağ olsunlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ekrem Başkan da bu konuda gerekli görevlendirmeleri yaptı, fizibilite çalışmaları yapılıyor. ‘Kilis’e bir şey yapalım’ derken Hakan şunu dedi, ‘Efendim ben Kilis’e bir şeyler yapacağım, parayı kesiyorlar. Biz okulu yapacağız, Milli Eğitim‘e vereceğiz. Okul yapmak Milli Eğitim’in işi, Tayyip Bey’in görevi. O zaman madem bunlar bizden parayı kesiyor, o okulun parasıyla başka bir yatırım yapılsa buraya kardeş belediyecilik uygulamasıyla’ dedi. ‘Ne olabilir?’ dedik. Bugün STK‘lar, meslek odaları da çok heyecanlandılar. Buradan bütün Türkiye’ye söylüyorum.

Dün gece Kilis‘teki STK‘lar, devlet memurları, Kilis’i yönetenler kalktılar, Gaziantep’e gittiler. Ne yapmaya gittiler biliyor musunuz? Gaziantep’te Kilis‘in kurtuluşunu kutlamaya gittiler. Neden? Uygun bir salon, uygun bir tesis olmadığı için. Şimdi Kilis’e projesini hep birlikte çizeceğimiz, göreceğimiz, çok hoşunuza gidecek, içinde düğün salonunun da olduğu, altında belediyeye ait ticarethanelerin olup kiraya verilip gelir getirebildiği, üst katının Kilis’in ihtiyacını karşılayacak büyük bir kongre merkezini Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kongre Merkezini, eski halin olduğu yere yapıyoruz. İnşallah, umut ediyorum, seneye 6 Aralık akşamı kurtuluş törenlerini başlatmak, baloyu yapmak ve Kilis‘in kurtuluş kutlamasını yapmak için Kilisliler Gaziantep’e gitmeyecekler. Ümit ediyorum o zamana yetiştireceğiz. Kongre merkezinde kurtuluş gününün kutlamalarını yapacaklar, ben de orada olacağım, Ekrem Başkan da orada olacak.

Bu arada demiştim ‘Hakan Başkan’ın sağ kolunda Mansur Başkan, sol kolunda Ekrem Başkan, ben de arkasında duracağım’ diye. Gelirken Mansur Başkan benim Kilis’te olduğumu görmüş, aramış, geri döndük. İlk söz dedi ki, ‘Hakan’a selam, il başkanına selam, bütün Kilis‘e selam. Kilis’in ihtiyaçlarını biliyoruz, elimizden geldiğince yardımları yapıyoruz. Bundan sonra da yapacağız. Kilis‘in yanında duracağız.’ Bir diğer yandan biraz önce Emekli Kafede oturduk. Bir Kilisliye iki tane mülteci yükü verilmiş. 100 binlik nüfusu 300 bine çıkarılmış bir kent. Ali Yerlikaya geçen gün yaptığı açıklamada, Suriyeli sayısında ciddi bir azalma olduğunu, 114 bin Suriyelinin ülkesine döndüğünü söylüyor. 150 bin Suriyelinin ise adreslerinde bulunamadıklarını ifade etmiş. ‘Kanaatimiz’ diyor ‘Avrupa’ya gitmiş olabilirler’ diyor.

“Suriyelilerin kaydını bile tutmayan…”

Suriyelilerin kaydını bile tutmayan, devlet ciddiyetine de uymayan bir işin içinde oldukları belli. Ama Emekli Kafede televizyonlar, gazeteler var, canlı yayın var. Emekliler diyor ki, ‘Biz Kilis’ten giden hiç Suriyeli görmüyoruz. Gelen var, giden yok. Evinde aranıp da bulunamayan yok. Ama şöyle bir şey görüyoruz: Bizimkiler işsizken, işte onlar çalışıyor. Bizim sıkıntımız büyükken, sosyal yardımları onlar alıyor.’ Hatta bir emeklimize söz verdim. 34 yıl vergi dairesinde para toplamış devlet için. Emekli olmuş, 19 bin lira maaş bağlanmış. Gözüne iğne oluyormuş çok pahalı bir iğne, yoksa gözü kör olacak. İğnenin 2 bin lirasını maaşından kesiyorlar her ay. Aynı ilaç Suriyeli’ye kullanılınca bedava. 32 yıl, 34 yıl emek vermişe, 2 bin lira ilaç parası kesiyorlar, Suriye’den gelene bedava veriyorlar. Bizim çocuklara çocuk bezi parayla, onların çocuklara bedava. İlaç bize yüzde 10, yüzde 20 kesinti ile, onlara yüzde 0 kesinti ile.

Öyle olunca da artık biz bir kez daha buradan seslenmek istiyoruz. Karşımda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi var, karşımızda Gazi’nin resmi var. O diyor ki, ‘Bir, komşunun iç işlerine karışmayın. İki, komşunun toprak bütünlüğüne saygılı olun. Üç, komşudaki devlet dışı unsurları değil, komşuyu yöneten hükümeti muhatap al.’ Bu iktidar 2010’un başlarında ‘Efendim Emevi Camii’ne gidip namaz kılarız.’ O ne demek? ‘Suriye’yi işgal ederiz, ele geçiririz’ demek. Ya da ‘Şunun doğusunda bununla gezeceğim, bunun batısında bununla gezeceğim.’ Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duymayan, iç savaşı kışkırtan, devlet dışı unsurları hiç utanmadan sıkılmadan Kuva-yi Milliye’ye, Kilis’i Fransız‘dan kurtaran Kuva-yi Milliye’ye, İzmir’de Yunan‘ı denize döken Kuva-yi Milliye’ye benzetip oradaki Özgür Suriye Ordusu’nu… Orada bir iç savaşı körükleyip buraya milyonlarca Suriyelinin gelmesine bu anlayış sebep oldu.

Şimdi de kendileri ağızlarında bir şeyler yuvarlıyorlar ama sosyal medyadan trolleri, yazanları, çizenleri yok ‘fetih hareketi’ yok ‘Türkiye toprak kazanıyor, bilmem ne yapıyor.’ Türkiye, komşusuyla iyi geçinmesi gereken Atatürk’ün vasiyetidir: Komşusunun toprak bütünlüğüne saygılı olması gereken ve Türkiye bir karış toprağını vermeyen kimsenin de toprağında gözü olmayan bir ülkedir. Böyle gördük, böyle savunmaya devam edeceğiz. Mehmetçik yıllardır orada çeşitli harekatlarda görev yapıyor, şehitlerimiz oluyor, içimiz yanıyor. Mehmetçiğin sonuna kadar arkasındayız. Ne ihtiyacı varsa görülsün. Zaman zaman çok zor durumlarda kalıyorlar. Lojistik sıkıntılar oluyor.

Sonuna kadar arkasındayız. Ama savaşı değil barışı, bir ülkenin parçalanmasını, taksim edilmesini değil o ülkenin toprak bütünlüğünü savunmak hepimizin menfaatinedir. Bir an önce Esad’la gerekli temaslar sağlanmalı, Esad’ın ilan ettiği aftan Türkiye’dekiler genel aftan zaten yararlanıyor, onlar bilgi sahibi yapılmalı, çatışma ortamı durdurulmalı. Bu konuda gerekli uluslararası temaslar sağlanmalı, ailelerin öncüleri gidip kendi şehirlerinin artık dönebilecekleri halde olduğunu görmeli ve hızla abad edilip orada iş, orada aş olup bu insanlar da memleketlerine dönmelidir. Biz hem Türkiye’de hem dünyada barışı savunuyoruz. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün oturduğu koltuğa, onun emanetine sahip çıkıyoruz. ‘Yurtta barış, cihanda barış’ diyoruz.

Biraz önce emeklilerin yanındaydım. Emekliler kendileri örnekler veriyorlardı. Bizim altın hesabı var ya, Fitnat Teyze’nin altın hesabı. Hiç şaşmaz. 2002’de bu iktidar geldiğinde bir emekli, 8 çeyrek altın alıyordu en düşük emekli maaşıyla. Ama bugün 2,5 çeyrek altın alıyor. 5,5 çeyrek altın her emeklinin kaybı var. İnanılmaz bir rakam. Bugün Emekli Kafede televizyonların önünde… Arkadaşlar çektiler, onları da yayınlarlar mutlaka haberlerde. Bir emekli kalktı, dedi ki ‘2007 yılında şu maaşı alıyordum. 702 bin lira alıyordum’ dedi. ‘Bakın arkadaş’ dedim, ‘O zaman çeyrek altın kaç paraymış?’ Tak açtılar; 49 lira, 50 diyelim. Kaç çeyrek altın alıyormuş? 14.

‘Bugün ne kadar emekli maaşı alıyorsun?’ ‘15 bin 500.’ Kaç çeyrek altın yapıyor? 3. O emeklinin kaydı var, kuydu var. Bu iktidarın yönettiği Türkiye’de 2007 yılında ilk emekli maaşı 14 çeyrek altın alıyor, bu emekli maaşı 3 çeyrek altın alıyor. Akıl alır gibi değil. Oradan bir başkası kalktı. Dedi ki ‘Ben tam dediğiniz gibi 2002 yılında emekli oldum’ dedi. Aldığı maaşı söyledi, çeyrek altın hesabını yaptık. O emekli 2002 yılında 20 çeyrek altın alıyorken, bugünkü maaşıyla 4,5 çeyrek altın. Çok net. O yüzden bu iktidar her kesime çok zarar verdi. En çok da emeklilere zarar verdi. Asgari ücretliler, 17 bin 2 lira alıyor. Bir kere her emeklinin bir asgari ücret alması lazım. Ama asgari ücretin de 30 bin lira olması lazım. Asgari ücretliler bu iktidar geldiğinde bir asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu. Bugünkü hesapla 35-36 bin lira. Ama bugün asgari ücret sadece 3 çeyrek altın alıyor. Her asgari ücretlinin 4 çeyrek altını kayıp.

Yahu bir düşünün bir emekli ya da bir asgari ücretli Kilis’te kuyumcuya gitse, bir tane altın alsa, cebine katsa, eve doğru gelse. Evde baksa ki düşmüş. Deli çıkmaz mı? ‘Ne oldu benim altınım?’ Kalkar gider, fellik fellik o altını arar. Nerede? Düşürdüğü yerde bulmak umuduyla. Şimdi bir emeklinin değil, her emeklinin; bir ay değil, her ay; bir çeyrek değil, 5,5 çeyrek altın kaybı var. Bir asgari ücretli değil, tüm asgari ücretliler; bir ay, değil her ay; bir çeyrek değil, 4 çeyrek altın kayıpları var. O zaman ne yapılacak? Gidip aranacak. Peki nerede kaybetmişiz? 3 Kasım 2002’de kurulan sandıkta kaybetmişiz. Bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Küçücük bir kız küpesini kaybetse düşürdüğü yere gider, bakar. Hep beraber kurulacak ilk seçim sandığına gideceğiz ve neyi kaybettiysek orada bulacağız.

Bunun için de bugün Kilis’te kimi görsem, ben geçen hafta salıdan sonra dün İstanbul’daydım, ondan önceki gün Bilecik’teydim. Bilecik’te de İstanbul’da da Kilis’te de herkes diyor ki, ‘Ne güzel yaptın. Yırttın attın’ diyor. Yırttık attık ya. Neyi attık biliyor musunuz? Cumhur ittifakının suni gündemini attık. Devlet Bey’in bana ettiği onlarca hakaret, partimize ettiği hakaret, Atatürk’ün partisine ettiği hakaret. Neler neler söylüyor. Kendisi gitmiş, ‘Abdullah Öcalan’ı Meclis’e getirelim’ diyor. Sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne ‘Bölücülerle işbirliği yapıyor’ diyor. Biz çok netiz. Bu ülkede savaş bitecekse, çatışmalar bitecekse, şehitler gelmeyecekse, annelerin gözünün yaşı dinecekse Meclis’te oturulur, konuşulur. Bütün partiler bir arada oturur. Ama bir şartımız olur.

İlk gün ve son gün şehit aileleri ve gaziler gelecek, gözlerinin içine bakacağız, rızalıklarını alacağız. Öyle oturduğun yerden senin söylediğin, senin dediğin gibi olsun dediğinde toplumsal mutabakat olmaz. Ama kendi yaptığına bakmaz, bize dünya kadar hakaret etmiş. Bir hesabı var. Hemen ben o hakaretlere karşı cevap vereceğim. Onu söyleyeceğim, bunu söyleyeceğim. Bu arada zaman dolacak. Neyi söyleyemeyeceğim? Çeyrek altın hesabını söyleyemeyeceğim. Emekliyi konuşamayacağım. Yayın bitecek, asgari ücretliye bir şey diyemeyeceğim. Fıstık üreticisinin Antep’te çektiklerine miting yapmışım. Onları dile getiremeyeceğim. Buradaki zeytin üreticisinin sorununu, üzüm üreticisinin sorununu söylemeyeceğim. Sığınmacı sorununu söylemeyeceğim. Esnafın yaşadıklarını söylemeyeceğim. Zenginlere yüzde 8 ile KGF ile kredi verdiler. Adam yat aldı, kotra aldı, uçak aldı, yüzde 8 ile ödüyor. Esnafa esnaf kefaletten yüzde 9 ile kredi verdiler. Öderken, ‘Faizler yükseldi, 25 oldu’ diyorlar. Bunları söylemeyeceğim. Devlet Bey bana ‘Vıvıvı’ demiş, onlara cevap vereceğim. Vallahi avuçlarını yalarlar. Bu sorunları konuşacağız, bu sorunları.

Burada 21 tane birbirinden kıymetli belediye başkanım var. Hepsiyle gurur duyuyorum. Arı gibi çalışıyorlar. İsraf etmiyorlar, tasarruf ediyorlar. Vallahi ne çalıyorlar, ne çaldırıyorlar. Gayet de düzgün yönetiyorlar. Hizmet etmek için hırsızlara, hizmet etmek için ‘Çalıyor ama çalışıyor’ dediklerine muhtaç olmadığımızı, çalışmak için sadece dürüstlüğün, gayretin yeterli olduğunu gösteriyorlar. Bundan sonra onların yaptığı bu güzel işler milletimizi gönlünde büyük teveccüh bulmuş. Bütün anketlerde yukarı gidiyoruz. Bütün Türkiye’deki bütün belediye başkanlarımız çok iyi işlere imza atıyorlar. İstedikleri kadar belediye başkanlarımla uğraşsınlar.

Ellerini, kollarını bağlamaya çalışsınlar. Milletimize şikayet ederiz ama bahane üretmeyiz. Bir yolunu buluruz. Biz hizmet ederiz. Çünkü her derdin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi. Kilis’e milletvekili olarak geldim. Kilis’e Grup Başkanvekili olarak geldim. Kilis’e Genel Başkan olarak geldim. Kilise Kilis Belediyesi’ni kazanmış bir Genel Başkan olarak geldim. Daha çok geliriz ama çok zaman geçmeden Kilis’e bir daha geleceğim ve o günün iktidar partisinin Genel Başkanı olarak geleceğim. O güne kadar Hakanım örgütüme, Hakanım Kilisime emanet. Kilis Hakan Bilecen’e emanet, hepiniz Allah’a emanet. Hepinizi çok seviyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kurtuluş gününüz kutlu olsun.”

(Kaynak: chp.org.tr)

Paylaşın

Deprem Bölgesinde Çalışan Sayısı 136 Bine Düştü

TEPAV’ın İstihdam İzleme Bülteni’ne göre, mayıs ayı itibarıyla deprem bölgesinde yer alan 11 ilin sigortalı ücretli istihdam içindeki payı yüzde 9,3 oldu. Çalışan sayısı yıllık olarak 318 bin 748’e (yüzde 17,7), aylık ise 136 bin 864’e (yüzde 8,4) düştü.

Mayıs’ta afet bölgesindeki 7 il başta olmak üzere 15 ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Maraş 65 bin 057 (yüzde 37,3), Hatay 70 bin 839 (yüzde 36,1), Malatya ise 36 bin 735 (yüzde 30,3) çalışan kaybı ile istihdamı en yüksek oranda daralan ilk üç il oldu. Bunları 57 bin 498 ile Antep (yüzde 15,6), 9 bin 735 ile Elazığ (yüzde 11,9) izledi. Urfa (yüzde 11,3) ve Kilis (yüzde 11,1) de deprem bölgesinde olan ve istihdam kaybı yaşayan diğer iller oldu.

Kısa çalışma ödeneğinden faydalananların sayısı deprem sonrasında yaklaşık 100 bin arttı. Buna göre, işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı Mayıs’ta 696 bin 630 iken Haziran’da 826 bin 588’e; faydalananların sayısı ise söz konusu aylarda 302 bin 81’den 362 bin 100’e yükseldi.

Diğer taraftan, kısa çalışma ödeneğinden faydalanan sayısı Ocak’ta bin 261 iken izleyen iki ayda 100 bin 217’ye yükseldi ve Temmuz itibarıyla da 1 bin 879’a geriledi. Bu çerçevede yapılan ödeme miktarı da Mayıs’ta 46 milyon 595 bin TL’den Temmuz’da 1 milyon 971 bin TL’ye düştü.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) her ay yayımladığı verilerden yola çıkartarak hazırladığı İstihdam İzleme Bülteni’nin bir yenisini yayımladı.

31 Temmuz’da yayımlanan ve Mayıs’a ait verilerden yola çıkarak hazırlanan bültene göre depremden etkilenen 7 il başta olmak üzere 15 ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Mayıs’ta toplam sigortalı çalışan sayısı yıllık yüzde 2 (765 bin) azalırken aylık yüzde 0,3 (57 bin) arttı ve 22 milyon 475 bin olarak gerçekleşti.

Ocak- Mayıs dönemine ait kayıtlı istihdam verilerinde deprem nedeniyle önemli değişimler gözlendi. Deprem öncesine kıyasla yaklaşık 374 bin 500 istihdam kaybı yaşanırken Maraş, Malatya, Hatay ve Antep’te düşüşler yüksek seviyelerini korudu.

Ocak’ta deprem bölgesine ait istihdam bildirimlerinde yaşanan keskin düşüşler toplam kayıtlı istihdamda aylık olarak yüzde 3,4 gerilemeye neden olurken Şubat ve Mart aylarında ise sırasıyla yüzde 1 ve yüzde 0,4 artışlar kaydedildi. Nisan’da yüzde 3,6 daralırken Mayıs’ta yine artış eylemine başlayarak yüzde 0,3 olarak gerçekleşti.

Beş aylık değişim toplam istihdamda 2022 yılsonuna göre 374 bin 500 (yüzde 13,3) gerilemeye işaret ederken diğer taraftan, yıllık verilere göre Malatya, Maraş ve Hatay’da yüzde 30 ve üzeri, Elazığ, Kilis, Antep ve Urfa’da yüzde 10 ve üzeri işgücü kayıpları yaşandı. Kilis, Adana, Diyarbakır ve Osmaniye’de ise istihdamda yüzde 5 ve üzeri daralmalar gerçekleşti.

İşsizlik ödeneğine başvuranların sayısı 800 bini aştı

Kısa çalışma ödeneğinden faydalananların sayısı deprem sonrasında yaklaşık 100 bin arttı. Buna göre, işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı Mayıs’ta 696 bin 630 iken Haziran’da 826 bin 588’e; faydalananların sayısı ise söz konusu aylarda 302 bin 81’den 362 bin 100’e yükseldi.

Diğer taraftan, kısa çalışma ödeneğinden faydalanan sayısı Ocak’ta bin 261 iken izleyen iki ayda 100 bin 217’ye yükseldi ve Temmuz itibarıyla da 1 bin 879’a geriledi. Bu çerçevede yapılan ödeme miktarı da Mayıs’ta 46 milyon 595 bin TL’den Temmuz’da 1 milyon 971 bin TL’ye düştü.

Mayıs itibarıyla deprem bölgesinde yer alan 11 ilin sigortalı ücretli istihdam içindeki payı yüzde 9,3 oldu. Çalışan sayısı yıllık olarak 318 bin 748’e (yüzde 17,7), aylık ise 136 bin 864’e (yüzde 8,4) düştü.

Mayıs’ta afet bölgesindeki 7 il başta olmak üzere 15 ilde istihdam yıllık olarak geriledi. Maraş 65 bin 057 (yüzde 37,3), Hatay 70 bin 839 (yüzde 36,1), Malatya ise 36 bin 735 (yüzde 30,3) çalışan kaybı ile istihdamı en yüksek oranda daralan ilk üç il oldu. Bunları 57 bin 498 ile Antep (yüzde 15,6), 9 bin 735 ile Elazığ (yüzde 11,9) izledi. Urfa (yüzde 11,3) ve Kilis (yüzde 11,1) de deprem bölgesinde olan ve istihdam kaybı yaşayan diğer iller oldu.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

AK Parti’de Kadro Değişimi: 6 İl Başkanlığına Atama

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Gaziantep, Kilis, Ardahan, Kayseri, Samsun ve Malatya il başkanlıklarına yeni atamalar yapıldı.

Haber Merkezi / AK Parti Teşkilat Başkanlığının sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla 6 il başkanlığına atama yapıldığı duyuruldu.

Paylaşımda, Kayseri İl Başkanlığına Fatih Üzüm, Samsun İl Başkanlığına Mehmet Köse, Gaziantep İl Başkanlığına Murat Çetin, Kilis İl Başkanlığına Zihni Serhan Diyarbakırlı, Ardahan İl Başkanlığına Ersin Yılmaz ve Malatya İl Başkanlığına Namık Gören’in atandığı bildirildi.

Söz konusu atamalarda vekaleten görev yapan il başkanlarından bazılarının başkanlığa atanması dikkat çekerken, yine vekaleten görev yürüten Mehmet Metin Karakuş, Ertuğrul Teymur, Nuri Ayduğan, Bahadır Kılıç ve Abdulkadir Sarıdağ’ın yerine yeni il başkanları atandı.

7 il başkanı değişmişti

Yakın zamanda, Adıyaman, Erzincan, Kars, Kırıkkale, Muğla, Niğde ve Uşak il başkanlıklarına da atama yapılmıştı.

Adıyaman İl Başkanlığına Emrah Erkan Bulucu, Erzincan İl Başkanlığına Mehmet Cavit Şireci, Kars İl Başkanlığına Muammer Sancar, Kırıkkale İl Başkanlığına Engin Pehlivanlı, Muğla İl Başkanlığına Gültekin Akça, Niğde İl Başkanlığına Mustafa Özdemir, Uşak İl Başkanlığına Himmet Yaşar’ın atandığı bildirilmişti.

14 ve  28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde başarılı olamayan il ve ilçe başkanlarının değişeceği kulislere yansımıştı.

Paylaşın

Depremlerden Etkilenen 11 İl İçin “Erken Evlilik” Uyarısı

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin büyük yıkıma neden olduğu, Adıyaman, Hatay, Adana, Kilis, Malatya, Hatay, Osmaniye, Kaharmanmaraş, Diyarbakır, Osmaniye ve Şanlıurfa için çocuk yaşta evlilik uyarısı geldi:

“Deprem bölgesinde çocuk yaşta evlilikler konusunda bölgede ciddi bir artış beklendiği tespit edildi maalesef. 11 ilde, etkilenen 11 ilde gerçekleştirilen araştırmaya göre, bu konuda erken ve zorla evliliklerin artacağına dair bir risk tespit edildi. Afet ve acil durumlarda çok fazla konuşulmayan ama aynı derecede risk taşıyan bir başka konu insani yardım koşullarında gerçekleşen cinsel istismar ve sömürü olayları”

TBMM Çocuk İstismarının Araştırılması Komisyonu UNICEF temsilcileri ile akademisyenleri dinledi.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in aktardığına göre, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Çocuk Koruma Uzmanı Pınar Öktem Arıkan, çocuk yaşta erken ve zorla evliliklere dair tespitlerini paylaşarak, “Suriyeli sığınmacılar arasında yüzde 44’lere kadar çıkan, Türkiye vatandaşları arasında yüzde 14,7 olarak görülen bir yaygınlık söz konusu. Hem çocuğun ev işlerinde ya da bakım hizmetlerinde ya da tarımda çalıştırılmak üzere evlendirilmesi hem namus algısı ya da yoksulluk dolayısıyla evlendirilmesi söz konusu ama aileler çocuğu eğer evde şiddet ortamı varsa ‘korumak’ için de evlendirdiklerini ifade edebiliyorlar” dedi.

Tüm dünyada afet ve acil durumlar sonrasında cinsel istismar vakalarında artış olduğunu söyleyen Arıkan, “Dünyada, bizim de ülkemizde maalesef yaşamış̧ olduğumuz depreme benzer başka afetlerin, depremlerin yaşandığı Haiti 2021, Nepal 2015 ve 2022 depremlerinin ardından yapılan araştırmalar kadına yönelik şiddetin ve cinsel şiddetin afetlerden sonra arttığını göstermekte” dedi.

Depremler sonrasında BM örgütlerinin 11 ilde 120 ilçede 466 “kilit bilgi sağlayıcı” ile bir araştırma gerçekleştirdiğini kaydeden Arıkan, “Deprem bölgesinde çocuk yaşta evlilikler konusunda bölgede ciddi bir artış beklendiği tespit edildi maalesef. 11 ilde, etkilenen 11 ilde gerçekleştirilen araştırmaya göre, bu konuda erken ve zorla evliliklerin artacağına dair bir risk tespit edildi. Afet ve acil durumlarda çok fazla konuşulmayan ama aynı derecede risk taşıyan bir başka konu insani yardım koşullarında gerçekleşen cinsel istismar ve sömürü olayları” değerlendirmesi yaptı.

“Bilinçlendirme şart”

Pınar Öktem Arıkan çocuk istismarı konusunun sadece “psikopatolojik bir davranış,” “alkol kullanımı,” “çocuğun savunmasız oluşu” gibi sebeplerle açıklanamayacağını vurgulayarak, “Daha kurumsal ve sosyal normlar düzeyinde bir perspektifle konuya yaklaşmak isteriz. Tekil sebeple açıklamalar çok yardımcı olmuyor, aksine konunun arka planındaki sosyal normların konuşulmasını biraz engelliyor” dedi.

Aile içi şiddetin engellenmesi için çalışmalara vurgu yapan Arıkan, “UN Women’ın yaptırmış olduğu araştırma çok önemli sonuçlar veriyor. Araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 25’i 15 yaşından sonra bir kız çocuğunun artık çocuk olarak değerlendirilmeyeceğini ifade etmiş, yüzde 10’u bir kız çocuğunun adet görmeye başladıktan sonra evliliğe hazır olduğunu değerlendirmiş, dolayısıyla hem çocukluğun tanımı, çocuğun kim olduğu, çocuğun hakları ve bununla ilgili normlar konusunda bir genel bilgilendirme ve bilinç çalışması yapılması gerekliliği aşikârdır” dedi.

Arıkan, acil acil çalışmayı da komisyona önererek, “Çocuk Koruma Kanunu’nun hem çocuk koruma hem de adli alandaki etkisinin kapsamlı şekilde analiz edilmesi gerekiyor. İkincisi, dünyadaki iyi uygulamalar örneklerine uygun şekilde Çocuk Koruma Kanunu içerisinde tüm kurumların rol ve sorumluluklarının önleme, tespit, erişim, erken uyarı, yüksek yarar değerlendirmesi, yönlendirme, yönlendirmede kullanacak usuller, formlar dâhil olmak üzere ve hatta sivil toplum kuruluşlarının görev ve sorumlulukları da dâhil olmak üzere yetki alanları açıkça belirlenmesi gerekiyor” dedi.

“Devlet sorumludur”

TBMM’de komisyona bilgi veren UNICEF Çocuk Koruma Uzmanı Ekin Bozkurt da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını hatırlatarak, “Kararda özel kişiler arasında gerçekleşen hak ihlalleri eğer sistematik hâle geldiyse bundan devlet sorumludur yani sistematik gerçekleşen ihlallerden ve onların önlenmesinden devlet sorumludur. Önleme, koruma, soruşturma, kovuşturma, cezalandırma ve politika alanlarında devletin tüm kaynaklarıyla gerekeni yapması gerekir” değerlendirmesi yaptı.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Betül Ulukol, deprem ve afet bölgelerinde çocukların daha fazla istismar edilebileceğini ifade ederek, “Şimdi, bu çocukların bir kısmı bir de anadan babadan uzaktalar artık. Eskiden evi vardı, odası vardı, kendi yatağı vardı, kapısını kapatabiliyordu. Şimdi artık ya çadırda kalıyor ya konteynerlerde kalıyorlar ve ortalıkta bile olmayabiliyorlar. Misal, birisi yardım için geldiğini söyledi, ‘telefonun yok, iletişim problemin var, al sana bu telefon. Bak, bunu sana yalnızca yardım için veriyorum’ dediğinde benim içim kaynıyor yani böyle bir şey olamaz” dedi.

“Yardım etmek de istismar mı?” sorusu üzerine Ulukol, “Yardım vermenin amacı eğer çocuğa yardım etmekse bu doğrudan çocuk üzerinden olmamalı; anasına, babasına, bulunduğu topluma verirsiniz, o da çocuğuna bunu verir. Ama çocuğun eline verdiğiniz zaman onun o çocuktan bir beklentisi olacağını düşünmemiz lazım ve çocukları gözümüzün önünde çok tutmamız lazım” yanıtını verdi.

Paylaşın

Depremlerin Sigorta Şirketlerine Maliyeti 4 Milyar Dolar

11 ilde büyük yıkıma ve 45 binin üzerinde can kaybına neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin depremlerin sigorta şirketlerine maliyeti 3,5 ila 4 milyar doları bulacak.

DW Türkçe’de yer alan habere göre, Talanx Sigorta Grubu’ndan yapılan açıklamada Türkiye ve Suriye’de meydana gelen depremlerin holdinge 250 milyon euroluk ek maliyet getirmesinin hesaplandığı belirtildi.

Dünyanın en büyük üçüncü reasürans şirketi, Talanx iştiraki Hannover Rück’ün Yönetim Kurulu Üyesi Michael Pickel Perşembe günü Hannover’de şirketin yıllık bilançosunu sunarken yaptığı açıklamada söz konusu meblağın yaklaşık 200 milyon euroluk kısmını kendilerinin karşılayacağını belirtti.

Reasürans terimi, sigorta şirketleri tarafından teminat altına alınarak sigortalanmış bir riskin tekrar sigortalanarak başka sigorta şirketlerine devredilmesini ifade ediyor.

Ana şirketin, HDI sigorta iştiraki tarafından gerçekleştirilen birincil sigortalardan kaynaklanan zararları da üsteleneceği kaydedildi. Bir şirket sözcüsünün tahminine göre söz konusu zarar 50 milyon euro civarında hesaplanıyor.

Bu meblağlara iki şirketin diğer reasürans şirketlerine devrettiği ya da sermaye piyasasındaki yatırımcılara aktardığı zararlar ise dahil değil.

Sigorta sektörüne maliyeti 3,5 – 4 milyar euro

Hannover Rück’ün tahminlerine göre, depremin yol açtığı yıkımın sigorta sektörüne yaklaşık 3,5 ila 4 milyar dolara mal olması muhtemel. Ancak makroekonomik kayıpların bundan çok daha büyük olması da ihtimal dahilinde görülüyor.

BM Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye temsilcisi Louisa Vinton ise Salı günü yaptığı açıklamada sadece Türkiye’deki hasarın 100 milyar ABD dolarının (yaklaşık 95 milyar euro) üzerinde olduğununun tehmin edildiğini belirtmişti.

Dünya Bankası da kısa bir süre önce Türkiye’deki maddi hasarı 34 milyar dolar, Suriye’deki hasarı ise 5 milyar dolar olarak tahmin etmişti.

Münih merkezli reasürans şirketi Munich Re’nin tahminine göre ise depremin şirketlerine getireceği ek yük üç haneli milyon euro aralığında olacak.

Öte yandan Hannover Rück geçen yılı rekor bir kâr ile kapatmıştı. Perşembe günü verilen bilgiye göre, geçen yıl elde edilen kâr nedeniyle temettü hisseleri 5.75 eurodan 6 euroya yükselecek.

Hannover Rück’ün, 2022 yılında Almanya’da etkili olan İan Kasırgası, Ukrayna savaşı ve korona salgını gibi olumsuzlukların yükünü, yatırımlardan elde ettiği yüksek kâr ile hayat ve sağlık reasüransındaki kâr artışı ile dengelemişti. Grup, bir önceki yıla göre yüzde 14 artışla 2022 yılında 1,4 milyar Euro kazanç elde etmişti.

Paylaşın

Bakan Soylu Açıkladı: Depremlerde Can Kaybı 45 Bin 968’e Yükseldi

11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde can kaybı 45 bin 968’e yükseldi. Depremlerde yaşamını yitirenlerden 4 bin 267’si Suriye vatandaşı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Hatay AFAD İl Koordinasyon Merkezi’nde açıklamalarda bulundu. Bakan Soylu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“Sahaya giden, eksiklikleri buraya gönderen tüm saha eksikliklerini, WC’den duşa, çamaşırdan herhangi sürecin eksikliğine kadar tüm eksikliklerimizi paylaşan birçok arkadaşımız var. Alt birimler de aynı şekilde Sağlık Bakan Yardımcımız, İçişleri Bakan Yardımcımız, Valimiz tüm sürecin tamamını takip edip, kurumları bir araya getiren anlayışı sürdürmektedir.

Sadece Hatay’da 233 sivil toplum kuruluşu görev yapıyor. Bunun 23’ü uluslararası STK. Buradan muradım şu; yerkürenin en büyük depremlerinden 400 kilometrelik bir yırtıktan bahsediyoruz. Bizim açımızdan önemli bir sonuç doğurdu. Bir sözü ifade etmem gerekir; büyük acılar ve büyük zaferler milletleri birleştirir.

Milletimiz bu acı karşısında büyük bir birliktelik gerçekleştirdi. Allah razı olsun. Bu acının onarılması için herkes seferber oldu. Şu ana kadar 13 bin 72 artçı sarsıntı meydana geldi. Bu çok olağan bir şey. Depremin art arda gelmesi kadar olağan bir süreç. Toplam 26 bin 32 enkazda arama kurtarma yapıldı. 28 in 300 enkaz var. Hatay’da 6 in 832 acil yıkılacak bina var.

Acil yıkılacak binalarda vatandaşımızı çağırıyoruz. Süreç itinalı şekilde devam etmektedir. Tüm deprem bölgesinden 332 çadır kent alanı oluşturuldu. Hatay’da ise 80. 370 binin üzerinde sadece bizim kurdurduğumuz çadırlar. 370 bin 482. 101 bin 168 çadır da sadece Hatay’ta kuruldu.

Toplam 1,5 milyon afetzede çadırda konaklanmaktadır. Toplam 209, 10 ilde konteyner alanı oluşturuldu. Hatay’da 21 bin 895 konteyner planlandı. Orta hasarlı, ağır hasarlı, evi yıkık, acil yıkılacak olan ev sahipliği ve kiracılara yerleşebilecekler, ayrıca kira ve taşınma paraları da yatırılmaktadır. Hatay’da 2 bin 482 tuvalet, 1281 duş konteyner, 400’e yakın çamaşır makinası çadır kentlere kurulmuştur.

Bir taraftan barınma ihtiyacını gideriyoruz, bir taraftan da halk sağlığıyla ilgili en ince tedbirlerini almaya devam ediyor arkadaşlarımız. Özellikle 10 bini aşkın bütün bölgede tuvalet, ki bunların temizliğine teker teker dikkat edilmektedir. Hijyen ve temizlik bizim en temel önceliğimizdir.

“Ne rakam varsa burada paylaşıyoruz”

Bugüne kadar gerek enkazlarda gerek hastanelerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı ise 45 bin 968. Allah rahmet eylesin. 4 bin 267 Suriyeli kardeşlerimiz var bunların içerisinde. Bunların 44 bin 235’i şu anda nüfus artı göçe tescil edildi. Yani Suriyeli kardeşimizin tescilini göç yapıyor, diğerlerini nüfus yapıyor.

Burada hayatını kaybeden her bir vatandaşımızın tek tek, defin, kimliklendirme dahil, aynı zamanda savcılık raporları, eğer kırsalda hayatını kaybedip defnedilmişse muhtarlık, jandarma ile kayıtları gerçekleştirmektedir. Ne rakam varsa burada paylaşıyoruz.

Burada her biri kendisi hukukun parçasıdır. Onun için burada tek tek bunların üzerinde bütün arkadaşlarımız gerek nüfus, gerek savcılıktan, kriminalden ek görevlendirilmeler yapıldı. Bazen birkaç kez fethi kabir yapılmaktadır.”

Paylaşın

AFAD Açıkladı: Depremlerde Can Kaybı 45 Bin 89’a Yükseldi

11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremler ve ardından yaşanan artçı sarsıntılarda hayatını kaybedenlerin sayısının 45 bin 89’a yükseldiği açıklandı.

Haber Merkezi / 358 bin çadırın kurulduğu, 11 ilde 332 noktada çadır kentler oluşturulduğu, 10 il ve 162 noktada ise konteyner kent kurulumunun devam ettiği duyuruldu.

Depremlerden etkilenen illerden kendi imkanlarıyla ayrılan veya devlet tarafından tahliye edildikten sonra gittikleri illerde kayıt yaptıranların sayısının ise 1 milyon 971 bin olduğu bildirildi.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Kahramanmaraş merkezli depremler ve ardından gerçekleşen artçı sarsıntılarda hayatını kaybedenlerin sayısının 45 bin 89’a yükseldiğini açıkladı.

Depremden etkilenen illerden kendi imkanlarıyla ayrılan veya devlet tarafından tahliye edildikten sonra gittikleri illerde kayıt yaptıranların sayısı ise 1 milyon 971 bin oldu.

AFAD bugüne kadar 358 bin çadırın kurulduğunu, 11 ilde 332 noktada çadır kentler oluşturulduğunu, 10 il ve 162 noktada ise konteyner kent kurulumunun devam ettiğini duyurdu.

Çadır, konteyner, otel, yurt ve kamu misafirhaneleri gibi yerlerde barındırılan kişilerin sayısı ise 1 milyon 915 bin olarak açıklandı.

Paylaşın

Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Maliyeti 58 Milyar Dolar

11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin ülke ekonomisine maliyetinin 58 milyar dolar olacağı öne sürüldü.

Ekonomist Ercan Türkan’ın afet bölgesi ilan edilen 11 ilin başlıca göstergelerini ele alarak yaptığı hesaplamaya göre, bu maliyetin 31 milyar dolarını kamu sektörü, 27 milyar dolarını hane halkı ve firmalar üstlenecek.

Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, “Depremin maliyeti 58 milyar dolar” başlıklı yazısında, maliyetleri “akım maliyetleri” ve “birikim maliyetleri” olarak iki kalemde ele alan Türkan’ın hesaplamalarını şöyle aktardı:

“Akım maliyetler 10.8 milyar dolar düzeyinde. Bir de birikim kayıpları var, onun tutarı da 47.4 milyar dolar.

Böylece toplam maliyet 58.2 milyar dolara ulaşıyor. Ercan Türkan depremzedelere yapılan yardımları 1.2 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Bu tutar düşüldükten sonra toplam maliyet 57 milyar dolar düzeyinde oluşuyor.

İktisatçı Türkan hangi kalemden ne kadar bir maliyet geleceğini hesaplarken kullandığı varsayımları da tek tek açıklıyor.

Akım maliyetler neler?

Ercan Türkan akım maliyetleri katma değer ve işgücü kayıpları ile birlikte, felaketin sonuçlarını hafifletmek ve acil ihtiyaçları gidermek amacıyla yapılan yardım ve alınan mali önlemlerin maliyeti olarak tanımlıyor.

Bu grup içinde en büyük maliyet kalemi yaklaşık 6 milyar dolarla beş aylık GSYH kaybı. Depremzedelere yapılmakta olan nakdi destek ödemeleri, taşınma yardımı, vefat edenlerin yakınlarına yapılan yardım, SGK’nın prim kaybı ile vergi ve vergi erteleme ve silinmesi de diğer akım maliyet kalemleri.

Birikim kaybı çok büyük

İktisatçı Ercan Türkan, sermaye birikimi kaybında bina stokunun, şehirlerin altyapısının ve kamusal binaların hasar görmesinden kaynaklanan kayıpların başta geldiğini vurguluyor.

Yapılarda oluşan orta ve az hasarların onarılarak bu yapıların tekrar kullanılabilir hale getirilmesi için yapılacak onarım giderlerini de bu kapsamda sınıflandıran Türkan, motorlu kara taşıtlarında, hayvan varlığında, beyaz eşya ve mobilyada yaşanan kayıpları da bu maliyet başlığı altında topluyor.

Birikim kayıpları başlığı altında yer alan bu kayıplar içinde en büyük tutar hiç kuşku yok ki yıkım ve ağır hasar nedeniyle yapı stokunda ortaya çıkan kayıp. Ercan Türkan bu kalemdeki kaybın büyüklüğünü 26.2 milyar dolar olarak hesaplıyor. Bu tutarın 2.1 milyar dolarının DASK tarafından karşılanacağı varsayılıyor.

Ercan Türkan, tamamen yenilenmesi gereken binaların altyapısının 6.5 milyar, şehir altyapısı ve kamusal binaların onarımının 2.8 milyar, az hasarlı binaların onarımının 2 milyar, otomobil hasarının da 4.2 milyar dolar kayba yol açacağını hesaplıyor.

Bu maliyeti kim üstlenecek?

İktisatçı Ercan Türkan, deprem felaketinin maliyetini ortaya koyan bu çalışmasında ayrıca bu maliyeti hangi kesimlerin ödeyeceği üzerinde de duruyor. Türkan çalışmasında bu konuda şu görüşleri dile getiriyor:

‘Maliyetlerin toplam boyutunu bilmek kadar, bu maliyetin hangi kesimler tarafından üstlenildiğini bilmek de önemlidir. Birincil dağılım esas alındığında kamunun 31 milyar dolar, hanehalkı ve firmaların ise 27 milyar dolarlık bir maliyetle karşı karşıya kaldığını ifade etmek mümkündür.’

(…)

Burada toplumun tamamı tarafından cevaplandırılması gereken soru, ‘Biz bu maliyeti bugün tek taksitte ödemek yerine, Marmara depreminden bu yana geçmiş yıllara yayarak bugüne kadar ödeyebilseydik, organizasyonel yapımızı dinamik ve kendiliğinden işleyen bir hale getirebilseydik, bu üzüntü ve hasarın ne kadarını telafi edebilirdik’ sorusu olmalıdır.”

Paylaşın

AFAD Açıkladı: Depremlerde Can Kaybı 44 Bin 218’e Yükseldi

Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’da büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 merkezli depremlerde can kaybı 44 bin 218’e yükseldi.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), depremlere ilişkin son bilgileri paylaştı. AFAD tarafından yapılan açıklama şöyle:

“06.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve Elbistan Merkezli 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana gelmiştir. Depremlerin ardından 9.136 artçı deprem meydana gelmiştir.

Alınan son bilgilere göre Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinde toplam 44.218 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’dan toplam 528.146 vatandaşımız tahliye edilmiştir.

Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Tahlisiye, MEB, STK’lar ve uluslararası arama kurtarma personelinden oluşan toplam 11.424 arama kurtarma personeli görev yapmaktadır.

Ayrıca AFAD, Emniyet, Jandarma, MSB, UMKE, Ambulans Ekipleri, Yerel Güvenlik, Yerel Destek Ekipleri ve 3.455 gönüllü dahil olmak üzere, sahada görevlendirilen saha personel sayısı ile birlikte bölgede görev yapan toplam personel sayısı 239.977’dir.

Afet bölgesine başta ekskavatör, çekici, vinç, dozer, kamyon, arazöz, treyler, greyder, vidanjör vb. iş makineleri olmak üzere toplam 13.224 aracın görevi devam etmektedir.

Afet bölgelerine 38 Vali, 160 Mülki İdare Amiri, 19 AFAD üst yöneticisi ile 68 il müdürü görevlendirilmiştir. Ayrıca, uluslararası yardımların koordinasyonu için 29 Dışişleri Bakanlığı personeli bölgede görevlendirilmiştir.

Bölgeye, personel ve malzeme sevkiyatı için hava köprüsü kurulmuştur. Hava Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü’ne bağlı 116 helikopter ve 78 uçak görev yapmaktadır. Bugüne kadar 13.177 sorti yapılmıştır.

Bölgeye personel, malzeme sevkiyatı ve tahliye amacıyla Milli Savunma Bakanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından toplam 38 gemi görev yapmaktadır.

Afet Barınma Grubu

Bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar ile uluslararası ülke ve kuruluşlar tarafından sevk dilen 335.382 çadırın kurulumu gerçekleştirilmiştir. 10 il ve 130 noktada konteyner kent kurulumları devam etmektedir.

Afet bölgesinde ve afet bölgesi dışında; çadır, konteyner, GSB yurtları, oteller, kamu misafirhaneleri, MEB tesisleri ve diğer tesislerde barınma hizmeti sunulan kişi sayısı 1.914.292’dir

Afet Beslenme Grubu

Türk Kızılay, AFAD, MSB, Jandarma ve Sivil Toplum Kuruluşlarından bölgeye toplam 370 mobil mutfak bölgeye sevk edilmiştir.

Afet bölgesinde 72.665.488 sıcak yemek, 11.117.619 çorba, 14.359.253 kumanya ve paketli gıda, 30.769.431 su, 79.428.296 ekmek, 4.183.160 içecek dağıtımı yapılmıştır.

Afet Psikososyal Destek Grubu

4 Mobil Sosyal Hizmet merkezi, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye ve Malatya illerine gönderilmiştir. Bölgeye deprem bölgesine sevk edilen personel sayısı 3.410, deprem bölgesi dışında 3.585 personel ve 1.565 araç sevk edilmiştir.

Deprem bölgesinde 614.993, deprem bölgesi dışında 296.949 olmak üzere toplam 911.942 kişiye psikososyal destek verilmiştir.”

Paylaşın

Kahramanmaraş Depremlerinin Jeopolitik Sonuçları Ne Olur?

Türkiye’nin güneyinde yer alan 11 ilde ve Suriye’nin kuzey bölümünde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin ardından Türkiye ve Suriye yaralarını sarmaya çalışıyor.

Türkiye’de 40 binden fazla Suriye’de 5 binden fazla can kaybına sebep olan afetlerin uzun vadeli olası sonuçlarının ne olacağı konusu yavaş yavaş siyasilerin, siyaset bilimcilerin gündemine giriyor.

“Seçim arifesindeki Türkiye’nin yaşadığı ağır deprem felaketi, iç siyaseti nasıl etkileyecek? Türkiye ve Suriye’de meydana gelen depremler, bölgenin “jeopolitik fay hattını” daha kırılgan hale getirecek mi? Deprem sonrası yaşanan uluslararası dayanışma ve dostluk devam edecek mi? Yoksa yaraların hafiflemeye başlamasıyla, jeopolitik dengeler de yeniden eski haline dönecek mi? Bu enkazdan, uluslararası düzeyde olumlu bir tablo çıkması olasılığı var mı?” gibi sorular depremin Türkiye için jeopolitik sonuçlarına odaklanıyor.

Tüm dünyanın depremzedeler için seferber olması, kurtarma ekiplerinin hızla bölgeye ulaşması, dünya çapında yardım kampanyalarının başlaması, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın bizzat geçmiş olsun ziyareti için Türkiye’ye gitmesi, Türkiye’nin aylardır NATO üyeliğini veto ettiği İsveç’in dönem başkanı olduğu AB yönetiminin Türkiye’nin yardımına tüm kurumlardan önce koşması ve uluslararası bağış kampanyası açması, NATO Genel Sekreteri, ABD Dışişleri Bakanı, AB komiserlerinin deprem bölgesine ziyaretleri de yaraların sarılması için desteği ortaya koydu. Peki ortaya konulan bu destek uzun soluklu hale gelip jeopolitik fay hatlarını sağlamlaştıracak bir zemin oluşturacak mı?

Fransa’nın önemli araştırmacı yazarlarından, Ortadoğu ve Akdeniz Kürsüsü Başkanı Gilles Kepel, Le Figaro gazetesine yaptığı analizinde, Suriye ve Türkiye’deki depremlerin korkunç can kayıplarının yanısıra, ciddi jeopolitik yansımaları olacağını öne sürüyor.

Kepel, depremlerin Türkiye ve Suriye’de büyük bir travma, Avrupa Birliği’nde ise “korku yarattığını” dile getirerek, “bu depremin Türkiye’deki seçim kampanyasını etkileyeceğini” savunuyor.

İslamolog Kepel, “Binaların iskambil kağıtları gibi yerle bir olması ve yardım faaliyetlerinin göze batan eksikleri nedeniyle deprem kurbanlarının dondurucu soğuklarda donarak ölmesinin, hükümete sırtını dönme riski taşıdığını” belirtiyor.

Kepel depremin, “İsveç ve Yunanistan ile derin çatışma yaşayan ve yabancı düşmanı ifadeleri seçim kampanyasını merkezine koymaya hazırlanan Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’ın, 14 Mayıs seçimleri öncesi bu ifadelere son vermesine yol açacağını” dile getiriyor.

Suriye’yi de vuran depremin, Suriye rejimi açısından da riskler taşıdığını belirten Kepel, ”İnsani felaketin yeniden gerilim ve şiddete yol açmasının beklendiği bir ortamda, IŞİD mahkumlarının hapishane binalarının yıkılmasından yararlanarak ya da Kürt bölgelerinde bulunan kamplarından kaçması nedeniyle Avrupa kırmızı alarmda. Çünkü şiddet ve güvensizlik riski otomatik olarak Avrupa’ya giden mülteci akışında bir artışa dönüşüyor ve bu durum AB’nin doğu sınırlarına yeni bir baskı ortaya koyuyor” ifadelerini kullanıyor.

Gilles Kepel, hem Türkiye’de hem de Suriye’de meydana gelen bu depremlerin, Filistin-İsrail geriliminin de arttığı bir dönemde, milyonlarca Yahudi ve Müslüman’ın yaşadığı Avrupa’da yankısı olacağını belirtiyor ve bu nedenle gelişmelerin AB tarafından dikkatle izlendiğini belirtiyor.

“Deprem diplomasisi orta vadede etki yaratmaz”

Fransa Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı, Türkiye uzmanı Didier Billion, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, depremin ilk başlardaki dayanışma ve yardımlaşmayı öne çıkaran duygusal bölümüne “deprem diplomasisi” adını veriyor ve bunun jeopolitik güç dengelerini değiştirmeye yeterli olmayacağını savunuyor.

Deprem felaketinin, boyutu ve yarattığı acı çok derin olsa da yaşanan depremin gerçekleri değiştirmeyeceğini dile getiren Billion, “Bir yakınlaşma ve dayanışma var, bu açık. Ermenistan, Yunanistan Dışişleri bakanları Türkiye’ye gidiyor. Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınır 30 yıl sonra yardım için açılıyor. Bütün bunların kısa vadede elbette olumlu etkisi olacaktır. Ancak orta vadede çok önemli bir değişim yaratmaz” diyor.

Billion, 1999’daki deprem sonrasında yaşanan yakınlaşmanın yerini, çok kısa süre içinde jeopolitik çatışmaların aldığını hatırlatarak, “Elbette karamsar olmaya gerek yok, ancak duygusal diplomasinin çok uzun sürmediği bilinir. Belki bir süre, birkaç yıl olumlu, dostane adımlar göreceğiz. Ancak bu deprem, bir kaç gündür iddia edildiği gibi Suriye’nin kurumsal olarak uluslararası topluma entegre olmasını sağlamayacak; Avrupa Birliği Türkiye ya da Suriye ilişkilerindeki gerçeklere geri dönülecek. Çünkü temel konular değişmedi. Deprem Türkiye’de seçim arefesinde kartları yeniden dağıttı ama hangi yönde dağıttı henüz bilinmiyor. O bölgede sorunların çözümü için bu duygusal yaklaşımın çok ötesinde adımlar atılması gerekiyor” yorumunda bulunuyor.

“Jeopolitik olarak oynanabilecek tek kart yakınlaşma”

Strazburg Üniversitesi Öğretim Üyesi tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Dr. Samim Akgönül de, depremde yaşanan uluslararası dayanışmanın önemli olduğunu savunuyor. Akgönül, daha olumlu bir analiz yaparak, “Türkiye’nin gerilimi çok severek arttırdığı İsrail, Yunanistan, İsveç, Ukrayna ve Rusya yardım gönderdi. Gerçek bir uluslararası dayanışma yaşandı. Ermenistan ile 30 yıldır ilk kez sınırlar açıldı. Seçime giderken Türkiye’nin iç politikası için dış düşman olarak tanımlanmaya hazırlanılan ülkeler bunlar… 1999 depremi olduğu zaman, Türkiye-Yunanistan ilişkileri en kötü dönemini yaşıyordu. O zaman bir kırılma oldu, sivil toplum örgütleri daha görülür oldu. Aynı kırılma bu deprem sonrasında da yaşanabilir” diyor.

VOA Türkçe’den Arzu Çakır’a konuşan Samim Akgönül, “Özetle, birinci sonuç olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dış politikayı, iç politikaya yem etme eğilimi var. Deprem sonrası yaşanan dayanışmanın bunu zorlaştıracağını düşünüyorum. İkinci önemli sonuç, Suriye’deki depremzedelere Türkiye’dekiler kadar yardım gitmiyor. Suriye’nin kuzey batısı çerçevelenmiş bir yer. Arada izole kalmış bir nokta. Bence burada Türkiye’nin oynayacağı bir rol var. Türkiye elbette kendi yaralarını sararken, sınır komşusunun yaralarına da el atması çok önemli bir jest olur. Başar Esad ile bir yeniden konuşma süreci başlatılabilir” görüşünü savunuyor.

Bu depremin üçüncü olumlu jeopolitik değişiminin ise AB ve Avrupa Konseyi ile ilişkilerde yaratılabileceğine dikkat çeken Prof. Akgönül, ilişkilerin yeniden canlandırılması için bu felaketin olumlu bir gelişmeye evrilebileceğine vurgu yaparak, “İsveç, Almanya, Avusturya, Fransa, gerçekten çok etkin ve başarılı şekilde davrandılar. Çok etkin rol alıp, hayat kurtararak önemli yardımlar yaptılar. Şu anda tabi duygusal, derin acıların yaşandığı zor bir dönemden geçiyoruz. Devletin halkıyla kurduğu ilişkilerde, yardım organizasyonunda büyük hatalar var. Bunun da etkileri olacaktır. Ama bana göre eğer bu depremden sonra biraz kuyruğu dik tutma fırsatı varsa o da jeopolitik alanda yatıyor. Suriye ile İsrail ile, ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ dedikleri Yunanistan ile, Ermenistan’ın Karabağ meselesinde önemli ilerleme var. Rusya’nın da katkılarıyla, belki bunu da fırsat görerek Ermenistan ile tekrar yakınlaşma olabilir. AB ile İsveç ile, Finlandiya ile yeniden iletişim kurulabilir. Bana göre şu ortamda jeopolitik olarak oynanabilecek tek kart budur” dedi.

Paylaşın