Davranışsal terapi nedir, nasıl uygulanır?

Bireyin psikolojik sorunların tedavisinde kullanılan Davranışçı Terapi, bireylerin öğrenme yaşantılarıyla ilgili farklı bakış açılarını kapsayan çeşitli model ve tekniklerden oluşan bir psikoterapi yöntemidir.

Davranış terapisinde Ivan Pavlov, Skinner, Joseph Wolpe ve Albert Bandura’ nın büyük rolleri olmuştur. Psikolojik bozuklukları olan insanların davranışlarının değiştirilmesini sağlayan Davranışsal Terapi, insanların öğrenmeleri ve belli davranış kalıplarını neden geliştirdikleriyle ilgili birçok teoriye göre uygulanır.

Davranış terapilerinde, geleneksel olarak üç temel yaklaşım söz konusudur.

Uygulamalı davranış analizi; Burada temel nokta edimsel koşullamaya dayanır. Yani davranışın kendi sonuçları, belli işlevler doğuracaktır. Bunu en çok Skinner kullanmıştır. Pekiştirme, ceza, uyarıcı kontrolü, sönümleme gibi teknikler edimsel koşullamadan doğmuştur. Pekiştirme bir tür ödüllendirme ya da bir tepkinin arkasından oluşan itici, istenmeyen uyaranı uzaklaştırma anlamındadır. Edimsel koşullamada ana fikir davranışların esas olarak sonuçlarından etkilendiğidir.

Ara bulucu uyarıcı- tepki modeli; Bu yaklaşım klasik koşullama prensiplerine dayanır ve Ivan Pavlov’ un köpeğin ağzına yiyecek koyup salya salgısını tespiti ve yiyeceğin tekrar tekrar bir zil sesi gibi nötr uyaranla verilmesi, en sonunda da köpeğin sadece zil sesine salya salgısı artışı ile reaksiyon verdiğinin görülmesini temel alır. Kaygı bozuklukları ve fobi tedavilerindeki sistematik duyarsızlaştırma ve maruz bırakma teknikleri buna dayalıdır

Sosyal öğrenme ve sosyal bilişsel kuram; Albert Bandura’ ya göre davranışı oluşturan süreç, çevresel etkilerin nasıl algılandığı ve bireyin bunu nasıl yorumladığını yöneten bilişsel bakış açısına bağlıdır. Kişinin inançları, tercihleri, beklentileri, kendilik algısı gibi bireysel özellikleri de sosyal bilişsel kuram içinde değerlendirilir. Temel inanç, insanların davranışlarına yön verebildikleri gibi bunları değiştirme yetisine de sahip olduklarıdır. Bandura’ ya göre bilinçli bir birey, bir duruma her zaman yön verebilme, arzuladığı değişikliği yapabilme becerisine sahiptir, bunu da o inanç ve beklentiye sahip olduğu ölçüde yapar.

Sekiz temel ilkesi vardır;

Davranışçı terapide geleneksel tanılar yerine yaşamdaki problemler ve davranışsal bozukluklar tartışılır. Davranışçı terapinin sekiz temel ilkesi vardır.

  • İster özel ister genel olsun, bir davranış sonucu tarafından zayıflatılır veya güçlendirilir.
  • Ödüllendirilen davranışlar gelişir, cezalandırılanlar azalır.
  • Bu terapi yapısaldan çok fonksiyoneldir.
  • Pozitif veya negatif çevresel uyaranla eşleştirilen nötr uyaran, sunulduğu ve koşullandığı çevrenin özelliklerini kazanabilir.
  • Davranışçılık mentalizme karşıdır.
  • Davranışçı terapi, verileri kullanır ve deneysel temellidir.
  • Terapide yapılan değişikliklerin danışanın günlük yaşantılarına genellenmesi gerekir.
  • İçgörü, bir danışan için tek başına yararlı değildir.

Davranışçı terapide süreç;

  • Terapist öncelikle danışanın davranışının işlevsel analizini yapar. Hedef davranışı belirler. Problem ve müdahale kısa biçimde danışana anlatılır.
  • Davranışsal modeli öğretmeye yönelik tedavi süreci başlar.

Davranışsal terapi şu sorunlara karşı yardımcı olabilir:

  • Anksiyete
  • Sigara içme, aşırı yemek yeme, parmak emme, uykuda idrar kaçırma, tırnak yeme gibi alışkanlıklar
  • Depresyon
  • Obsesif kompulsif bozukluklar
  • Madde istismarı
  • Uyku bozuklukları

Davranışçı terapi düşünce ve duyguları göz ardı ederek, gözlenebilen davranışlara odaklandığından eleştirilebilir. Danışanın geçmişini inkâr etmek de bir hatadır. Bundan dolayı salt davranış terapisi fobi tedavileri hariç günümüzde pek kullanılmamaktadır. Bilişleri ve diğer içsel olayları da dikkate alan bilişsel-davranışçı terapi bir çok psikolojik sorun ve ruhsal hastalıkta etkin biçimde tercih edilmektedir. Her şeye rağmen problem odaklı hızlı çözümlerde davranışçı terapinin yerini inkâr edemeyiz.

Davranışçı terapi, özetle, duyguyu değil davranışı hedef alan, terapist ile danışan arasındaki ilişkinin ikinci planda olduğu, iç görü kazandırmaya yönelik olmayan, bozukluğun sebebine değil bulgularına odaklanan kullanım alanı çok yaygın bir psikoterapi yöntemidir.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir