“Merkez Bankası Dört Haftada 20 Milyar Döviz Sattı” İddiası

Merkez Bankası’nın (TCMB) kurlara müdahalesinin devam ettiğini gösteren bir grafik hazırlayan Prof. Dr. Hakan Kara, bankanın son dört haftada kuru dizginlemek için yaklaşık 20 milyar döviz sattığını öne sürdü.

Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, seçim öncesi Merkez Bankası’nın kurlara müdahalesinin devam ettiğini gösteren bir grafik hazırladı.

Prof. Dr. Kara, mesajında, “Son dört haftada kuru dizginlemek için nette yaklaşık 20 milyar dolar döviz satılmış görünüyor” dedi.

Hakan Kara, kur baskısının ve rezerv kaybının durdurulması için ise TL mevduat faizinin daha yukarda tutulması gerektiğini, küçük yatırımcının da kazanç sağlamasının önemli olduğunu aktardı. Kara mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Mevcut durumda TCMB’nin likidite sıkılaştırması sonrası gecelik piyasa faizleri (fiili politika faizi) üç haftadır yüzde 46,5 düzeyinde seyrediyor. Yıllık bileşiği yüzde 58,9’a denk geliyor. Mevduat faizinin (1-3 ay vadeli) yıllık bileşiği ise yüzde 53,6 düzeyinde.

Muhtemelen KKM ve büyük tutarlı mevduatı dışladığınızda sıradan TL mevduata verilen faiz bunun çok daha altındadır. Kur baskısının ve rezerv kaybının durulması için TL mevduat faizinin daha yukarı ittirilmesi ve sadece KKM’ye ve büyük mevduata değil küçük yatırımcıya da tatminkar getiri sağlanması gerekiyor.”

Paylaşın

Yabancı Bankalar, Türkiye İçin Faiz Beklentilerini Değiştirdi

Finans kuruluşları, şubat ayında enflasyon rakamlarının beklentilerin üzerinde açıklanması sonrası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artıracağına ilişkin beklentilerini değiştirdi.

Deutsche Bank, TCMB’nin mart ayındaki toplantıda 500 baz puanlık faiz artışının ‘yüksek ihtimal’ olduğunu ve faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkabileceğini belirtti. Bank of America (BofA) “Nisan ayında 300-500 baz puanlık bir artırımı mümkün görüyoruz” açıklamasında bulundu.

JPMorgan da TCMB’nin nisanda politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 50’ye çıkaracağını tahmin etti.

Merkez Bankası (TCMB), Hafize Gaye Erkan’ın yerine göreve atanan Fatih Karahan başkanlığında yaptığı ilk toplantıda politika faizini yüzde 45 düzeyinde sabit tutma kararı almıştı.

Geçen yıl Mayıs ayındaki seçimler öncesi Türkiye’de politika faizi yüzde 8,50’ydi. Seçimler sonrası ise Haziran ayından bu yana parasal sıkılaşma politikalarının sonucu olarak Merkez Bankası politika faizini 3650 baz puan yükseltti.

TCMB’nin uzun süre faizlerin yüksek tutulacağına dair mesajlarına rağmen piyasada yıl sonuna doğru faiz indirimlerine başlanacağı beklentisi var.

Politika faizinin yıl sonunda yüzde 37,5 seviyesinde olması bekleniyor. Merkez Bankası’nın düzenlediği ankete katılan ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36,25 oldu.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Şubat enflasyonunun beklentilerin çok üzerinde gelmesi sonrası bazı yabancı bankalar Türkiye için faiz beklentilerini değiştirdi. Bu kapsamda ekonomistlerin bazıları, Merkez Bankası’nın (TCMB) bu ay veya gelecek ay faiz artışına gidebileceğini yazdı.

TCMB Para Politikası Kurulu ise Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan başkanlığında 21 Mart Perşembe günü toplanacak. Aynı gün saat 14.00’te faiz kararı açıklanacak.

Son olarak ocak ayında faiz artışı yapan TCMB Para Politikası Kurulu, son toplantıda faiz artışını pas geçmiş ve faizleri yüzde 45 seviyesinde sabit tutmuştu.

Ancak şubat ayında Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) şubatta yıllık olarak yüzde 67,07 artarak, yüzde 66’lık beklentiyi aşmıştı. TÜFE şubatta aylık bazda ise yüzde 3,8’i aşarak yüzde 4,53 artmıştı.

Enflasyonun beklentilerden yüksek seviyede seyretmesi ise son toplantıda faiz artışını pas geçen TCMB’nin tekrar sıkılaştırma hamlelerine dönebileceği ihtimallerini gündeme getirmişti.

Yabancı bankaların konu ile ilgili analizleri ise şöyle oldu:

Deutsche Bank: Türkiye’de enflasyon dinamiklerindeki kötüleşme nedeniyle politika faizi tahminini revize eden Deutsche Bank analistleri, TCMB’nin mart ayındaki toplantıda 500 baz puanlık faiz artışının ‘yüksek ihtimal’ olduğunu ve faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkabileceğini belirtti.

BofA: Bank of America (BofA) ekonomistleri Zumrut İmamoğlu, David Hauner ve Claudio Irigoyen geçtiğimiz hafta Türkiye’ye yaptıkları gezinin ardından “Türkiye gezi notları: Artış döngüsü bitmiş olabilir ancak sıkılaşma devam ediyor” başlıklı bir not kaleme aldı.

BofA ekonomistleri son kaleme aldıkları notta, “Nisan ayında 300-500 baz puanlık bir artırımı mümkün görüyoruz, ancak bu henüz bizim baz senaryomuz değil ve mart ayı enflasyonuna bağlı olacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

JPMorgan: JPMorgan da TCMB’nin nisanda politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 50’ye çıkaracağını tahmin etti. ABD’li banka, daha önce TCMB’nin politika faizini yüzde 45’e yükselttiği faiz artışıyla faiz artışı döngüsünü sonlandıracağını öngörüyordu.

JPMorgan yayımladığı araştırma notunda, “Manşet enflasyon, şubat ayında aylık yüzde 4,5 ile bizim beklentimiz olan yüzde 4,2’nin ve piyasa beklentisi olan yüzde 3,8’in çok üzerinde gerçekleşti” dedi.

JPMorgan, yıl sonu politika faizi tahminini ise yüzde 45’te tuttu. Banka analistleri, TCMB’nin kasım ve aralık aylarında faizi indirebileceğini belirtti.

Morgan Stanley: ABD’li banka Morgan Stanley kasım ve aralık aylarında TCMB’den faiz indirimi beklentisini baz senaryosundan çıkararak TCMB’den ilk faiz indirimini 2025 yılının ilk çeyreğinde beklediklerini bildirdi.

Ekonomist Hande Küçük tarafından yazılan notta şubatta beklentiden yüksek gelen enflasyon verisi sonrası baz senaryoda değişikliğe gidildiği aktarıldı.

Açıklamada, “Enflasyonda genele yayılan ivmelenme, Merkez Bankası’nın enflasyon projeksiyonları için yukarı yönlü risk oluşturuyor. Bu da, verilere ve diğer politika tedbirlerine bağlı olarak 2024’ün 2. çeyreğinde politika faizinde yükselişe neden olabilir.” ifadesi yer aldı.

Küçük, TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın enflasyon raporu toplantısındaki söylemine de atıfta bulunarak, TCMB’nin ek faiz artırımından önce mart ayı enflasyon verilerini de görmek isteyeceğini belirtti.

HSBC: HSBC Orta-Doğu Avrupa, Ortadoğu, Afrika Ekonomisti Melis Metiner ise Türkiye ile ilgili hazırladığı raporda, seçimlerden sonra politikada büyük bir değişiklik öngörmedi.

Raporda, “Temel faiz oranının bu yıl yüzde 45’te kalmasını bekliyoruz ancak senaryomuzdaki riskler hâlâ daha fazla artışa alan bırakıyor. Enflasyon tahminlerimiz göz önüne alındığında, sadece 2025’in ilk çeyreğinden itibaren faiz indirimi için alan görüyoruz” ifadelerine yer verildi.

HSBC, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 47,9’dan yüzde 49,4 seviyesine yükseltirken 2025 enflasyon beklentisini ise yüzde 29 seviyesinde sabit bıraktı.

Paylaşın

Türkiye’nin Yurt Dışı Varlıkları 324,5 Milyar Dolara Geriledi

Ocak sonu itibarıyla, Türkiye’nin yurt dışı varlıkları 324,5 milyar dolar, yükümlülükleri ise 624,5 milyar dolar oldu. Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 133,9 milyar dolar, diğer yatırımlar kalemi 125,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 168,5 milyar doları seviyesinde gerçekleşti. Portföy yatırımları 100,4 milyar dolar oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Uluslararası Yatırım Pozisyonu Gelişmeleri Ocak 2024 raporunu açıkladı.

Buna göre; 2024 Ocak sonu itibarıyla, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerine göre, Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, 2023 yıl sonuna göre yüzde 1,1 oranında azalışla 324,5 milyar dolar, yükümlülükleri ise yüzde 1,9 oranında artışla 624,5 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Türkiye’nin yurt dışı varlıkları ile yurt dışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net UYP, 2023 yıl sonunda -284,7 milyar dolar iken ocak sonunda -300,0 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 2023 yıl sonuna göre yüzde 5,0 oranında azalışla 133,9 milyar dolar, diğer yatırımlar kalemi yüzde 2,7 oranında artışla 125,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve mevduatları yüzde 6,7 oranında artışla 49,7 milyar dolar oldu.

Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 2023 yıl sonuna göre yüzde 6,4 oranında artışla 168,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Portföy yatırımları 2023 yıl sonuna göre yüzde 4,7 oranında artışla 100,4 milyar dolar olmuştur. Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku 2023 yıl sonuna göre yüzde 12,0 oranında artışla 33,1 milyar dolar olurken, yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku yüzde 5,9 oranında artışla 2,8 milyar dolar, Hazine’nin tahvil stoku (yurt içi yerleşiklerce alınan tahvil stoku düşüldükten sonra) ise yüzde 1,7 artışla 43,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Aynı dönemde, diğer yatırımlar 2023 yıl sonuna göre yüzde 0,8 oranında azalarak 355,5 milyar dolar oldu. Yurt dışı yerleşiklerin yurt içi yerleşik bankalardaki Yabancı Para mevduatı, 2023 yıl sonuna göre yüzde 1,9 oranında azalarak 42,4 milyar dolar olurken, TL mevduatı yüzde 10,2 oranında artarak 18,8 milyar dolar oldu.

Bankaların toplam kredi stoku yüzde 0,7 oranında artarak 63,7 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin toplam kredi stoku yüzde 2,1 oranında azalarak 98,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Paylaşın

Türkiye’nin Kısa Vadeli Dış Borcu 175 Milyar Dolar

Ocak sonu itibarıyla Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku, 174,9 milyar dolara geriledi. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku 69,9 milyar doları, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku 58,8 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Borçlu bazında incelendiğinde, kamu sektörünün kısa vadeli borcu 35,7 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu 93,1 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri Ocak 2024 raporunu açıkladı.

Buna göre; Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2023 yıl sonuna göre yüzde 0,2 oranında azalışla 174,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,2 oranında artarak 69,9 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,7 oranında azalarak 58,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2023 yıl sonuna göre yüzde 5,0 oranında artarak 13,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 2,3 oranında azalarak 19,5 milyar dolar, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 1,4 oranında azalışla 20,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 10,8 oranında artışla 16,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2023 yıl sonuna göre yüzde 3,4 oranında azalarak 51,7 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2023 yıl sonuna göre yüzde 3,4 oranında artarak 35,7 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 1,4 oranında azalarak 93,1 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 0,7 oranında artarak 96,2 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 2,3 oranında azalarak 75,9 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2023 yıl sonunda 1,7 milyar dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2024 Ocak sonu itibarıyla 2,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 373 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2024 Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 50,5’i dolar, %22,5’i Euro, %10,8’i TL ve %16,2’si diğer döviz cinslerinden oluştu. 2024 Ocak sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 225,4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Söz konusu stokun 19,6 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 21,0, Merkez Bankası’nın yüzde 20,5, özel sektörün ise yüzde 58,5 oranında paya sahip olduğu gözlemlendi.

Paylaşın

Merkez Bankası Açıkladı: Konut Fiyatları Yüzde 68 Arttı

Konut fiyatları aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 2.3, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68 arttı. Üç büyük il incelendiğinde, konut fiyatları İstanbul, Ankara ve İzmir’de sırasıyla yüzde 54.5, 85 .6 ve 70.4 oranların da arttı.

Haber Merkezi / Konut fiyatlarının en çok arttığı iller ise Ağrı, Ardahan Iğdır ve Kars oldu. Bu illerde konut fiyatları yıllık yüzde 103,8 artış gösterdi. Ayrıca, Çankırı, Kastamonu ve Sinop’ta konut fiyatları yüzde 103,7 artarken, Erzurum, Erzincan Bayburt’ta yüzde 98,3 arttı.

Türkiye genelinde ortalama bir konutun metrekare fiyatı 30 bin 900,3 lira olurken, ülke çapında 100 metrekarelik bir konutun fiyatı ortalama 3 milyon 4900 bin lira oldu. 100 metrekarelik bir konutun ortalama fiyatı Ankara’da 2 milyon 437 bin TL, İstanbul’da 4 milyon 512 bin TL, İzmir’de ise 3 milyon 568 bin lira olarak kayıtlara geçti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 2023 Kasım ayına ilişkin Konut Fiyat Endeksini (KFE) açıkladı.

Buna göre; Türkiye’deki konutların kalite etkisinden arındırılmış fiyat değişimlerini izlemek amacıyla hesaplanan Konut Fiyat Endeksi, ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 2,3 oranında artarak 1190 seviyesinde gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68 oranında artan KFE, aynı dönemde reel olarak yüzde 1,4 oranında artış gösterdi.

İstanbul, Ankara ve İzmir’in konut fiyat endekslerindeki gelişmeler değerlendirildiğinde, 2024 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre, sırasıyla yüzde 1,3 2,4 ve 2,8 oranlarında artış gözlemlendi. Endeks değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre, İstanbul, Ankara ve İzmir’de sırasıyla yüzde 54,5 85 6 ve 70,4 oranların da artış gösterdi.

Paylaşın

Enflasyon Ne Zaman Düşecek? Bakan Şimşek Açıkladı

Ekonomideki son duruma ilişkin açıklamalarda bulunan Mehmet Şimşek, “Enflasyon 3 Temmuz’dan itibaren düşmeye başlayacak. Çünkü çıktı açığı Temmuz’da eksiye dönüyor” dedi ve ekledi:

“Baz etkisi var. Para politikası gecikmeli çalışıyor. Başından beri enflasyon yılın ikinci yarısından itibaren düşmeye başlayacak diyoruz. Enlasyonda düşüş trendi başlamış durumda. Bir program var sabırla kararlılıkla uygulayacağız.”

Bakan Şimşek, vergi istisnaları, muafiyatleri ve indirim oranlarını yeniden gözden geçireceklerini açıkladı. Merkez Bankası’nın kur hedefi olmadığını söyleyen Mehmet Şimşek, TL’ye ilişkin ortaya atılan iddiaların amacının seçim öncesiz güvensizlik yaratmak olduğunu ifade etti.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kanal 7 televizyonuna ekonomideki son duruma ilişkin açıklamalarda bulundu. Şimşek’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Orta Vadeli Program nedir? Öncelikle onu açıklayalım; bu program üç yıllık bir program. Programın özü dezenflasyon yani enflasyonu tek haneye indirmek. Yani üç yıllık bir program yaptık. Para politikalarını işlevsel hale getirmek için yaptık. Orta Vadeli Programın üç temeli vardır. Sıkı para politikası, sıkı maliye politikası dolayısıyla enflasyon düşecek.

Orta Vadeli Program’da şunu bir şekilde ortaya koymuşuz demişiz ki; istisnaları gözden geçireceğiz. İndirimli KDV oranlarını gözden eçireceğiz, muafiyetleri gözden geçireceğiz. Çok net çizmişiz. Hiçbir ülke siyasi sahiplenme olmadan başarıya ulaşamaz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu program hazırlandı.

Bu program Eylül’de açıklandı. 3 temel bileşeni var. 1. Bileşen dezenflasyon yani fiyat istikrarı. Şu an yüksek enflasyon sorunuyla karşı karşıyayız. Dünyada da yüksek ama bizde dalga boy yüksek. İlk olarak tek haneye düşürmeye yönelik bir program.

Bunun için sıkı bir para politikası var. Merkez Bankası’ndaki arkadaşlar işlerini yapıyorlar. Merkez Bankası enflasyonu çapalayacak çerçevede parasal sıkılaşmaya gitti. Şartlar neyi gerektiriyorsa onu yaparlar. Merkez Bankası enflasyonu düşürmek için ne gerekiyorsa yapacak.

Bütçede deprem hariç muazzam bir disiplin sağlandı. Gelirler politikası da bundan sonra beklenen enflasyona göre şekillendirilecek?

Biz bunu programı açıklarlarken söyledik. Enflasyondaki düşüş 2024 yılının ikinci yarısında başlayacak. Enflasyona mayıs ayı dahi yükselmeye devam edecek. Çünkü şubat ayı enflasyonunu hedef alalım. Yüzde 67. Bu şubat 2023 ve 2024 arası enflasyon. Yani son 12 ayın enflasyonu.

Birincisi geçen sene bu ülkede asrın felaketi yaşandı. İnşaat girdilerinde çok büyük bir artış oldu. Aynı sektörde İşçilik maliyetlerinde ciddi bir artış oldu. İnsanlar büyük şehirlere göç etti ve kira fiyatları yükseldi. Bunlar bir kerelik bir şey ama geçen sene temmuz ağustos eylül aylarında yaşandı. Bu önümüzdeki temmuz ağustosta yaşanmayacak.

Geçen sene bir seçim vardı. Gelirler politikası oldukça cömert belirlendi. Bunun da etkisi var. Önümüzde 4 yıl seçim olmayan bir dönem var. Biz burada sadece para politikası üzerinden değil. Enflasyonu kalıcı olarak bir şekilde aşağı çekmek istiyoruz. Enflasyondan en çok etkilenenler sabit gelirliler.

Geçen sene deprem nedeniyle çok büyük bir açıkla karşı karşıyaydık. Dışardan borçlanmak yerine açığı azaltmaya gittik. Bundan dolayı vergi artışlarına gittik. Bunlar doğrudan doğruya enflasyon. 2024’te bunlar olmayacak. Bunlar da tek seferlik etkiler. Enflasyonist yeni vergi olmayacak.

OVP’de çok net bir şekilde vergiler için çerçeve çizdik. Biz KDV genel oranını artırmayacağız, yüzde 20 üst limit. Kurumlar vergisini artırmayacağız. Gelir vergisini artırmayacağız. Çok netiz bu konuda. Ancak istisna muafiyetleri gözden geçireceğiz.

Verimlilik ne durumda bakacağız. Bu sene de bunun için ne gerekiyorsa yapacağız. Sıkılaştırma ise sıkılaştırma, kamu harcamalarını kısma mı… Hepsi yapılacak. Milletimizin bu geçiş döneminde bir fedalardık yapıyor. Kamu da bunu yapacak. Hiçbir bakanlığa personel noktasında emekli olanların harici personel alımına izin vermiyoruz.

“Müdahaleci olacağız”

Kredi politikasında çok net bir şekilde kaynakların tüketime değil üretken alanlara yönlendirme olacak. Müdahaleci olacağız. Altını çiziyorum. Biz kredi politikasında kaynağın tüketime değil kaynağın önce arz yönünü üretime gitmesini sağlayacağız. Bunun için ilave tedbirler alacağız.

Enflasyon 3 Temmuz’dan itibaren düşmeye başlayacak. Çünkü çıktı açığı Temmuz’da eksiye dönüyor. Baz etkisi var. Para politikası gecikmeli çalışıyor. Başından beri enflasyon yılın ikinci yarısından itibaren düşmeye başlayacak diyoruz. Enlasyonda düşüş trendi başlamış durumda. Bir program var sabırla kararlılıkla uygulayacağız.

Çok açık bir şekilde karamsarlık pompalanıyor. Muhalefet oturup projeleriyle, vizyonlarıyla bu yarışı sürdüreceklerine bu türden toplumun geleceğe ilişkin ümitlerini olumsuz etkileyecek yaklaşımlarla seçimi götürmeye çalışıyorlar.

Bu program çalışıyor. Kötümserliğe hiçbir şekilde zemin yoktur. Programın başarısını açıklayayım: Birincisi; ‘bu program uygulamaya geçtikten sonra büyümede dengelenme olacak’ dedik. Geçen sene ikinci çeyreğe gidelim yani program öncesine gittiğimizde iç talip çok hızlı büyüyor.

Büyümeye iç talep yüzde 10 katkı verirken net ihracat -6.3 puan etkiliyor. Yüzde 4’lük büyüme enflasyonist bir büyüme. Üçüncü çeyreğe geldiğimizde iç talebin etkisi 8.6’ya düşüyor. Net ihracat ise -2.3’e düşüyor. Son çeyreğe geldiğimizde iç talebin etkisi 4.6’ya düşüyor.

Net ihracat ise -0.6’ya düşüyor. Yılık ilk çeyreğindeyiz şuanda, elimizde rakam yok. Çok net bir şekilde net ihracatın etkisi artıya döndü. Artık Türkiye dışarıya satarak kısmen büyüyor. İç talep hala iyi ve düzeyde ama giderek daha ılımlı hale gelecek.

Şuanda Ocak ayına kadar olan süreçte 100 dolar borç ödediklerinde program sonrasında 113 dolar bulabiliyorlar. Dolayısıyla; Türkiye’ye para girişi çok ciddi bir şekilde artmış durumda. Özel sektörün bankaların dış kaynağa erişiminde hiçbir sorun yok.

Dış kaynağın maliyeti azaldı. Hazinenin dış kaynak bulmada hiçbir sorunu yok. Daha yeni Euro cinsinden bu sene piyasalara çıktı. 2017’den beri en düşük faiz farkıyla Hazine borçlandı. Bakan ‘borçlanma ile övünüyor’ diyorlar. Ben borçlanma ile niye övüneyim?

Şu anda ilave döviz talebinin bir ekonomik talebi yok ama “Seçim sonrasında kur yükselir para kazanırım” yönlendirmesiyle hareket eden bir kesim var. İhracatçı yurtdışından yüzde 40’lık ihracat gelirini bozdurma kuralı var, onu da geciktiriyor.

Biz kuru tutmuyoruz ki kazanasın. Son 1 yıl içinde dolar kuru enflasyondan daha çok artmış. Türkiye’nin döviz ihracatı artmıyor. Mayıs 2023’e giderseniz yıllık cari açığımız yaklaşık 60 milyar dolar. Şu anda cari açık 37 buçuk milyar dolara inmiş. Mayıs’ta 30 milyar doların altına inecek. Bir yıl sonra Türkiye’nin döviz ihtiyacı yarı yarıya azalacak.”

Paylaşın

Yoksul Sayısında Patlama: Sosyal Yardım Alanlar 5 Yılda 7 Katına Çıktı

2023 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de 4 milyon 989 bin 456 hane, yani 19 milyon 957 bin 824 kişi sosyal yardımdan yararlanıyor. Böylelikle ülke nüfusunun 4’te 1’i sosyal yardımlarla ayakta duruyor.

2018’de sosyal yardımlara 43 milyar lira ödenirken, 2019’da bu tutar 55 milyar, 2020’de 69 milyar, 2021’de 97.8 milyar lira oldu. 2022’de 151.9 milyar, 2023’te ise 305.9 milyar TL’ye yükseldi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2023 yılı faaliyet raporu yayınlandı. Rapora göre son beş yılda sosyal yardım alan kişi sayısında patlama oldu. 2018’de sosyal yardımlara 43 milyar lira ödenirken, beşinci yılın sonunda rakam yedi katına çıktı.

2019’da bu tutar 55 milyar, 2020’de 69 milyar, 2021’de 97.8 milyar lira oldu. 2022’de 151.9 milyar, 2023’te ise 305.9 milyar TL’ye yükseldi.

Sosyal yardım alan hane sayısı da 2018’de 3 milyon 494 bin 932 oldu. 2021’de ise 4 milyon 419 bin 286 hane sosyal yardım aldı.

Sözcü’de yer alan habere göre; 2023 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de 4 milyon 989 bin 456 hane, yani 19 milyon 957 bin 824 kişi sosyal yardımdan yararlanıyor. Böylelikle ülke nüfusunun 4’te 1’i sosyal yardımlarla ayakta duruyor.

2023’de gıda yardımı yapılan 957 bin 164 hane ve burada yaşayan 3 milyon 509 bin 427 kişi vardı. 1.21 milyar TL gıda yardımı yapıldı. Bu sayı 2022’de 3 milyon 472 bin 939 kişi ve 936 bin 683 haneye çıktı.

Yoksul vatandaşlara yapılan elektrik tüketim desteğinde de artış oldu. 2019’da 1 milyon 343 bin 109 hane elektrik yardımı aldı. Bu sayı 2020’de 1 milyon 659 bin 448 haneye çıktı. 2021 yılında 1 milyon 792 bin 200 oldu.

2022’de ise hane sayısı 2 milyon 719 bin 745’e yükseldi. 2023 sonu itibarıyla 4 milyon 378 bin 839 haneye elektrik desteği verildi ve 8,67 milyar lira kaynak aktarıldı.

Paylaşın

Mahfi Eğilmez’den Uyarı: Hiperenflasyona Gidebiliriz

Enflasyon verilerine ilişkin değerlendirmede bulunan Ekonomist Mahfi Eğilmez, “Türkiye’de hiperenflasyon var demek yanlıştır. Türkiye’de olan çok yüksek enflasyondur. Biraz daha gayret edersek hiperenflasyona gidebiliriz orası ayrı” dedi.

Haber Merkezi / Ekonomist Mahfi Eğilmez, sosyal medya hesabı üzerinden hiperenflasyon değerlendirmelerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Eğilmez, açıklamasında, şu ifadeleri kullandı:

“Hiperenflasyona girip girmediğimizi soran, hatta hiperenflasyon içinde olduğumuz halde bunu yazmaktan çekindiğimizi ileri süren arkadaşlar var. Arkadaşlar, teknik tanımları istediğiniz gibi değiştiremezsiniz. Hiperenflasyon yıllık enflasyon oranının yüzde 200 sınırını aştığı enflasyon oranına verilen addır.

Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 67, ENAG’ın açıkladığı enflasyon ise yüzde 127’dir. Enflasyonu bu çapta ölçen başka bir kurum ya da şirket yok. İTO da ölçüyor ama yalnızca İstanbul için ücretliler geçinme endeksi olarak ölçüyor. Sadece kendi çevremizdeki gıda fiyatlarına ya da kiralara bakarak Türkiye’de hiperenflasyon var demek yanlıştır.

Fiyatları bütün Türkiye’den ve TÜFE endeksinde olduğu gibi 400’den fazla mal ve hizmetten her ay toplayıp , ağırlıklandırıp öyle bakmak lazım. Türkiye’de olan çok yüksek enflasyondur. Biraz daha gayret edersek hiperenflasyona gidebiliriz orası ayrı.”

Hiperenflasyon nedir? Nedenleri, çözümleri

Dörtnala enflasyon olarak da adlandırılan hiperenflasyon, enflasyonun yılda yüzde 200 sınırını aştığı anlardaki halidir. Paranın değerini yitirdiği en şiddetli enflasyon biçimi olan hiperenflasyonun en önemli nedeni aşırı parasal genişlemedir.

Merkez Bankası bağımsız olmayan devletlerde para politikasını da hükûmet yönetir. İşte bu noktada hükûmetin maaşların ödenmesi, yatırım ya da bütçe açığının kapatılması için kontrolsüzce para basma kararı alması çok yüksek enflasyona neden olur.

İkincil olarak, ülkede siyasi istikrarın olmadığı, hükûmetlerin ortalama ömürlerinin 1-2 yıl olduğu durumlarda iktidar partisi, seçimlerin tekrarlanacağı ve halkın kendilerini cezalandırıp tekrar iktidara taşımayacağı beklentisi taşımaları durumunda kendilerinden sonra gelecek partinin iktisadi planlarını bilerek ve isteyerek bozacak kısa vadeli gayrı-iktisadi kararlar alabilirler.

Özellikle gelişmemiş ve yeni gelişmekte olan ülkelerde gözlemlenen bu durum, ileride arz ve talep yönlü daralmalara yol açacak derin ekonomik krizlere sebep olabilir.

Hiperenflasyon durumlarında görülen bazı özel durumlar vardır. Örneğin hiperenflasyon dönemlerinde kredi talebi olağanüstü şekilde artar. Bunun da en temel nedeni kredi taksitlerini ödemenin zorluğunun dönemler içerisinde enflasyon oranına bağlı olarak gitgide azalacak olmasıdır. Bunun yanı sıra hiperenflasyon durumlarında elde para tutmanın fırsat maliyeti çok pahalıdır.

Bu durumda ülkedeki finansal okuryazarlık oranına bağlı olarak kişiler yerli parayı ya yüksek faizde değerlendirme ya da bir an evvel ellerinden çıkarma eğilimi gösterirler. İkinci durumun yoğun olduğu ülkelerde yüksek enflasyon düzeyine rağmen ekonomide suni bir canlılık görünebilir.

Düşünülenin aksine kısa vadede yüzde 400’lük enflasyonu düşürmek yüzde 40’lık enflasyonu düşürmekten daha kolaydır. Çünkü böyle durumlarda daha önce siyasi maliyet yüzünden alınamamış tedbirler daha kolay alınabilmektedir.

Üstelik %400’lük bir enflasyonu yüzde 200’e indirmenin siyasi kazancı, yüzde 40’lık enflasyonu %20’ye indirmekten daha fazla olabilir. İkincil olarak, çoğu zaman hiperenflasyona neden olan aşırı parasal genişlemeyi kontrol altına almak bile enflasyonu daha makul düzeylere indirmek için yeterli olabilmektedir.

Uzun vadeli çözümler için bütçe disiplinini sağlayacak reformların yapılması ön koşuldur. Bunun için de kararlı bir finansal istikrar programı uygulanmalıdır. Bu program dahilinde kurumsal açıdan yapılanma, vergilendirilmeyen tabanı vergilendirmeye çalışma, vergi idaresinin iyileştirilmesi ve harcama önceliklerinin kesin olarak belirlendiği bir mali reform önşarttır.

Paylaşın

İktidar, İki Ayda Faize 176 Milyar Lira Ödedi

2024 yılının ilk iki ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 1 trilyon 457 milyar 873 milyon lira olarak kayıtlara geçti. Faiz harcamaları 175 milyar 923 milyon lira, faiz hariç harcamalar ise 1 trilyon 281 milyar 950 milyon lira oldu.

Birgün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre; Emekliye kaynak bulamayan iktidar, kaynakları savurmaya devam etti. Vergi gelirlerindeki devasa artışa rağmen bütçe açığı şubat ayında 153,8 milyar TL olarak kaydedildi. Yılın ilk 2 ayında toplam bütçe açığı ise 304,5 milyar liraya ulaştı. İki ayda faize ödenen tutar 176 milyar TL oldu. Böylece Orta Vadeli Program’da 2024 yılı için belirlenmiş olan 2 trilyon 652 milyar TL’lik bütçe açığının yüzde 11,5’i yılın ilk iki ayında gerçekleşti.

Şubat’ta bütçe gelirleri yüzde 145 artışla 536,1 milyar TL olarak gerçekleşirken giderler yıllık yüzde 77,2 artışla 689,9 milyar TL oldu. Vergi gelirleri ise bir önceki aya göre yüzde 21,1 oranında artarak 406,3 milyar TL’ye ulaştı. Ocak-Şubat döneminde ise vergi tahsilatı 923,5 milyar TL’yi buldu. Toplanan tüm vergilerin yüzde 59,63’ünü KDV ve ÖTV tahsilatı oluşturdu.

Şubat ayında ÖTV ve KDV adı altında toplamda 253,5 milyar lira Hazine’nin kasasına gelir olarak kaydedildi. Geçen yılın aynı ayında ÖTV ve KDV adı altında toplanan tutar 113,7 milyar TL’ydi. Geçen yıl 103,9 milyar TL olan ithalattan alınan KDV ise 191,2 milyar TL’ye ulaştı. Böylece geçen yılın ilk ayında ÖTV ve KDV’den 253 milyar 511 milyon TL toplanırken bu yılın ilk ayında bu rakam 550,7 milyar TL’ye yükseldi.

Seçim dönemi kamu teşebbüslerine yapılan fiyat baskısı, görevlendirme giderine yansıdı. Zarar eden kuruluşlara bütçeden transferler gerçekleşti. Görevlendirme gideri kaleminden şubatta 97,8 milyar TL çıkış olurken iki aylık tutar 169,7 milyar lirayı buldu. Böylece görevlendirme giderine ayrılan bütçenin yüzde 13’ü harcanmış oldu. Ocak-Şubat döneminde Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne toplamda 36,9 milyar lira aktarıldı.

Toprak Mahsulleri Ofisi’ne 12,5 milyar TL, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye 7,2 milyar TL ve Türk Eximbank’a 11,8 milyar TL verilen borçlar nedeniyle borç verme kalemi geçen ay yıllık bazda 3,7 katına çıkarak 38,2 milyar TL seviyesinde gerçekleşti.

Kamunun israf harcamaları arasında gösterilen ve seçim dönemi yaklaştıkça artış gösteren kiralama işlemleri de bütçe giderleri arasında dikkat çekti. Kamu harcamaları arasında en tartışmalı kalemlerden biri olan ve Ocak’ta 622,5 milyon TL gider kaydedilen kiralamalara Şubat’ta 1 milyar 762 milyon TL harcandı.

Kiralama harcamalarındaki artışta uçak ve taşıt kiraları için ödenen tutarlar etkili oldu. Taşıt kiralarına 330,4 milyon TL, uçak kiralarına ise 316,9 milyon TL ödendi. Seçim hareketliliğinin arttığı Şubat’ta taşıt kiraları için ödenen para bir önceki aya göre yüzde 87, uçak kiralarına ödenen para ise yüzde 123 arttı.

Örtülü ödenek 7 kat arttı

Cumhurbaşkanı tarafından harcanabilen ve hesabı sorulamayan gizli hizmet giderlerinde şubat ayında adeta patladı. Ocak ayındaki 285,5 milyonluk örtülü ödenek harcaması Şubat’ta yaklaşık 7 kat arttı ve 1 milyar 896 milyon TL olarak kaydedildi. Bu kalemden yapılan harcama Ocak-Şubat döneminde 2 milyar 182 milyon TL’yi buldu. 2023 yılının Ocak-Şubat döneminde örtülü ödenekten yapılan harcamanın toplamı 561,9 milyon TL’ydi.

İktidarın seçim dönemleri propaganda kampanyası için kamu kaynaklarını kullanma alışkanlığının sonuçları temsil ve tanıtım giderlerindeki artışla görüldü. Ocak ayında 18,8 milyon lira olan temsil ve tanıtım giderleri şubat ayında 92,3 milyon liraya ulaştı. Bu harcamanın 52,9 milyon lirası toplantı ve organizasyon gideri olurken 39,4’ü temsil ve ağırlama gideri olarak kaydedildi.

Ocak-Şubat dönemi bütçe açıkları:

2018: 200 milyon lira
2019: 11,7 milyar lira
2020: +14,1 milyar lira
2021: 984 milyon lira
2022: +99,8 milyar lira
2023: 202,8 milyar lira
2024: 304,5 milyar lira.

Paylaşın

Kredi Kartı Nakit Avans Faizi Yükseltildi: Bankalardan Uyarı

Ocak ayı itibarıyla kişi başına düşen kredi kartı borcu 34 bin 398 liraya ulaşırken, kredi kartlarından nakit avans çekimi faiz oranı yüzde 4,42’den yüzde 5’e yükseltildi.

Haber Merkezi / Öte yandan, kredili mevduat hesaplarında da faiz yüzde 5’e çıkarıldı.

Faizlerin artırılması sonrası bankalardan nakit avans ve tüketici kredisi kullanmak isteyenlere bir uyarı yapıldı. “Bilindiği üzere tüketici kredileri; gerçek kişi tüketicilerin eğitim, sağlık, seyahat, taşınma, evlilik, alışveriş vb. kişisel ihtiyaçların karşılanması amacıyla bir defada sağlanan finansal destek kredileridir” denilen uyarıda şu ifadeler kullanıldı:

“Bireysel ihtiyaç veya ek hesap olarak kullandırılacak tüketici kredileri ile sağlanan finansal destek ile; Altın veya döviz alım işlemleri, vadeli mevduat, repo, hisse senedi vb. finansal getiri sağlama amaçlı yatırımlar, Bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar nezdindeki vadesi gelmemiş diğer kredi risklerinin kapatılması, Kripto para piyasası hesağlarına veya bankacılık/sermaye piyasası sistemi dışına aktarılması, Yurt dışına transfer yapılması, İşlemleri kredinin kullandırım amacına aykırılık teşkil etmektedir.”

Mayıs seçimleri sonrası değişen ekonomi politikaları ile faiz artışları yaşanmasına rağmen bireysel kredi kullanan kişi sayısı son bir yılda 2 milyon kişi artarak 40 milyon kişi oldu. Ortalama kredi bakiyesi ise 71 bin TL düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin raporuna göre ocak ayında 155 bin kişi ilk defa kredi kartı kullandı. 123 bin kişi ise halk arasında ‘eksi hesap’ olarak bilinen ve yıllık bazda en yüksek faizin uygulandığı kredili mevduat hesaplarını (KMH) ilk kez kullanmaya başladı. Faiz artışlarının başladığı Haziran 2023’te 27,7 milyon kişinin kullandığı KMH kullanıcı sayısı ocakta 28,9 milyona ulaştı. Kişi başına düşen ortalama borç bakiyesi ise 6 bin 294 TL oldu.

Ocak ayı itibarıyla kredi kartı kullanan kişi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 3 milyon artarak 36,8 milyona ulaştı. Kişi başına düşen kredi kartı borcu bir yılda 14 bin 377 liradan 34 bin 398 TL’ye ulaştı.

Bireysel kredi kartı riski en hızlı büyüyen iller ise Urfa, Diyarbakır ve Bayburt oldu. Kredi kartı kullananların yüzde 39,6’sının kart limiti 100 bin TL’nin üzerine çıktı. Geçen yıl ocak ayında kredi kartı kullananların yalnızca yüzde 10’unun limiti 100 bin liranın üzerindeydi.

Paylaşın