Yeni Zelanda’da Sokağa Çıkma Yasağı

Yeni Zelanda hükümeti, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgınıyla mücadele kapsamında katı karantina kurallarının en az cuma gününe kadar uzatılacağını açıkladı. Karar hızla yayılan delta varyantının 35 yeni vakasının tespit edilmesinden sonra alındı.

Haber Merkezi / Yeni Zelanda’da geçen hafta tespit edilen delta varyantında vaka sayısı 107’ye ulaştı. Yetkililer, bu vakaların çoğu arasında bağlantı bulduklarını, karantinayla yeni vakaların önüne geçilebileceğini söylediler. Yetkililer, ayrıca, son altı gün içinde ülkenin tüm nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ünü test ettiklerini açıkladılar.

Karantinanın en azından ay sonuna kadar devam edeceğini söyleyen Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, “Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Daha fazla kesinliğe ihtiyacımız var. Delta ile herhangi bir risk almak istemiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Ülkede karantinaların gerekli görülmesinin nedenlerinden biri, aşılama oranlarının düşük kalması ve insanların sadece yaklaşık yüzde 20’sinin tam olarak aşılanmış olması. Ülkede uygulanan sıkı karantina, çoğu insanın sadece yiyecek, içecek ve ilaç satın alması ya da egzersiz yapmak için evde çıkması anlamına geliyor.

Hükümetin aldığı karantina kararı muhalefet tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Muhalefetteki Yeni Zelanda Ulusal Partisi’nin Lideri Judith Collins, karara ilişkin olarak, Yeni Zelanda’nın dünyanın en katı karantina uygulayan ülke olduğunu, hükümetin yeterince aşılama yapamaması ve güvenliği sağlamaması nedeniyle vatandaşların özgürlüklerini kaybettiğini, Başbakan Ardern’in bu hamlesinin anlaşılmaz olduğunu söyledi.

Paylaşın

Dünden Bugüne Taliban!

11 Eylül saldırılarının ardından 2001 yılında ABD ve müttefikleri Afganistan’da Taliban’ı iktidardan indirmişti. Taliban 20 yıl sonra ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte büyük bir direnişle karşılaşmadan yeniden iktidara geldi. 

Haber Merkezi / Peştuca dilinde “öğrenciler” anlamına gelen Taliban, iktidarı yeniden almasıyla birlikte daha ılımlı bir görüntü vermeye çalışıyor, ancak gözlemciler Taliban’ın vermeye çalıştığı bu görüntüye şüpheyle bakıyor.

Örneğin Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, iktidarı devraldıktan sonra yaptığı ilk basın toplantısında kadın haklarını ve basın özgürlüğünü koruma sözü vermişti. 

Taliban’ın ortaya çıkışı;

Taliban’ın birçok lideri, 1990’ların başında Taliban’ın kurulmasından önce 1980’lerde Sovyet müdahalesine karşı Afgan Mücahidleriyle birlikte savaştı. Afgan Mücahidler, Soğuk Savaş döneminin politikasının bir parçası olarak ABD’den yüklü miktarda silah ve para yardımı aldı. Sovyetler, 1978’de ülkenin ilk cumhurbaşkanı Mohammad Daoud Khan’ı deviren komünist liderleri destekliyordu.

Sovyetler 1989’da Afganistan’dan çekildikten sonra,  Mücahid komutanlarının iktidar için savaştığı bir dönemde Taliban, 1990’ların başında önemli bir oyuncu olarak ortaya çıktı. Taliban üyelerinin çoğu Afganistan’da ve Pakistan’da muhafazakar dini okullarda eğitim görmüşlerdi.

Afganistan’ın Kabil’den sonraki en büyük şehir olan Kandahar’ın kontrolünü ele geçirdikten sonra büyük sayılabilecek askeri kazanımlar elde ettiler. Yıllarca süren savaştan sonra yorgun düşen Afgan halkı çatışmasız bir dönem için Taliban’ın iktidarına itiraz etmedi. Bunda iktidar mücadelesi veren Mücahitlerin insan hak ihlalleri ve savaş suçları da etkili oldu.

1996’da başkent Kabil’i ele geçiren ve ülkenin son komünist lideri Necibullah Ahmedzai’yi bir meydanda asan Taliban, Afganistan’ı bir İslam emirliği ilan etti ve İslam hukukunun aşırı katı yorumunu uygulamaya başladı. Taliban’ın kurduğu İslam emirliğini sadece üç ülke tanıdı; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Pakistan.

Taliban, Afganistan’a çatışmaların yaşanmadığı başardı ve yerel yolsuzlukla mücadele etmeye karar vererek başlangıçta Afgan halkının gözünde bir popülerlik kazandı. Ancak Taliban’ın, iç savaş suçlarının tekrarlanmamasını sağlamak için başlangıçta uyguladığı kısıtlamaları asla hafifletmeyeceğini açıkladı.

Kısıtlamalar arasında kadın doktorlar dışındaki kadınların eğitim ve istihdamdan men edilmesi de yer alıyordu. Konulan kurallara itaat etmeyen herkes hapse atılabilir veya alenen cezalandırılabilirdi. Altı yıllık bu dönem, etnik ve dini azınlıklar üzerinde baskı kurulması, az önce belirtiklerimin yanında müzik ve televizyon gibi görünüşte zararsız faaliyetler ve eğlenceler üzerindeki kısıtlamalarla hatırlanacak.

1999’da Birleşmiş Milletler (BM), ABD’deki 11 Eylül saldırılarının sorumlusu El Kaide ile bağlantıları nedeniyle Taliban’a yaptırımlar uygulamaya başladı.

2001 müdahalesi ve Taliban’ın iktidardan indirilmesi

ABD, 7 Ekim 2001’de Taliban’ın Afganistan’da saklanan El Kaide lideri Usame bin Ladin’i teslim etmeyi reddetmesinin ardından Afganistan’ı işgal etti. ABD müdahalesi öncesinde Taliban, ABD Başkanı George W Bush yönetiminden bin Ladin’in 11 Eylül saldırılarındaki rolüne dair kanıt sunmasını istemişti. ABD Başkanı Bush, Taliban’ın isteğini reddetmişti.

Taliban’ın devrilmesinden sonra Aralık 2001’de Hamid Karzai başkanlığında yeni bir geçici hükümet kuruldu. Üç yıl sonra yeni bir anayasa ilan edildi; yeni anayasanın temelleri, kadınlara ve etnik azınlıklara temel hak ve özgürlüklerinin ülkenin son kralı Muhammed Zahir Şah tarafından resmen verildiği 1960’ların reforme edilmiş anayasasından almıştır.

Yıkılmış bir ülke!

2006 yılına gelindiğinde, devrilen Taliban yeniden toparlandı ve ABD ve müttefiklerine karşı savaşı yeniden başlattı. 20 yıllık çatışma Afganistan’ı harap etti. Hem Taliban hem de ABD liderliğindeki güçlerin saldırılarında 40.000’den fazla sivil öldü. En az 64.000 Afgan askeri ve polisi ile 3.500’den fazla uluslararası asker de çatışmalarda hayatını kaybetti. ABD, savaş ve yeniden yapılanma projelerine neredeyse 1 trilyon dolar harcadı, ancak ülke hala fakir ve altyapısı harap durumda.

2011’de Obama yönetimi, bir grup Taliban yetkilisinin o zamanki Afganistan Başkanı Karzai hükümetiyle yüz yüze müzakerelerin zeminini hazırlamak için Katar’a taşınmasına izin verdi. 2013 yılında, Taliban’ın Doha ofisi resmen açıldı. 2018 yılında, Trump yönetimi Taliban ile resmi ve doğrudan görüşmelere başladı. Bu görüşmelere Afgan hükümeti davet edilmedi.

Doha’daki Taliban siyasi ofisinin başkanı Abdul Ghani Baradar, 29 Şubat 2020’de ABD ile ABD ve diğer yabancı güçlerin geri çekilmesinin yolunu açan bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ile Taliban, ABD liderliğindeki yabancı güçlere saldırmayacağına söz verdi.

Bu anlaşma sonrası Taliban ile Afgan liderliği arasında barış görüşmeleri başladı. Ancak Taliban, görüşmelere katılırken yönetime karşı askeri saldırısını sürdürdüler. ABD ve müttefiklerinin çekilmesiyle birlikte 20 yıl sonra Afganistan’da yönetimi geri aldılar.

Paylaşın

Taliban, Şii Milis Lideri Mazari’nin Heykelini Havaya Uçurdu

Taliban 1990’larda Afganistan’daki iç savaş sırasında kendilerine karşı savaşan bir Şii milis lideri Abdul Ali Mazari’nin heykelini havaya uçurdu. Mazari’nin heykeli Afganistan’ın Bamyan şehrinde yer alıyordu.

Haber Merkezi / Afganistan’da iktidara gelen Taliban, Afganistan’ın 1990’lardaki iç savaşı sırasında kendilerine karşı savaşan Şii milis lideri Abdul Ali Mazari’nin heykelini havaya uçurdu.

Heykel, Taliban’ın 2001 yılında ABD liderliğindeki işgalden kısa bir süre önce, bir dağa oyulmuş 1500 yıllık iki devasa Buda heykelinin havaya uçurduğu merkezi Bamyan eyaletinde yer alıyordu. 

Taliban, Mazari’nin heykelini yıktığı Bamyan’da 2001 yılında, kayalara oyulmuş tarihi Buda heykellerini de ‘İslam’la bağdaşmadığı’ gerekçesiyle yıkmıştı.

Geçen hafta iktidarı ele geçiren Taliban, kendilerine karşı savaşanları affedeceklerini ve İslam hukuku uyarınca kadınlara tam haklar vereceklerini söyleyerek, yeni bir barış ve güvenlik dönemi vaat etti. Ancak birçok Afgan, özellikle İslam hukukunun sert bir yorumunu bir önceki dönemde dayatan Taliban’a derinden şüpheyle bakıyor.

1996 ile 2001 arası Taliban yönetimindeki Afganistan’da kadınlar büyük ölçüde evlerine kapatılmış, televizyon ve müzik yasaklanmış, suçlular halka açık yerlerde kırbaçlanmış idam edilmişti.

Paylaşın

Afganstan’daki Savaşın Sembolü: Mi-35

Tarihçiler her zaman bazı silahları belirli çatışmaların sembolleri olarak tanımlamaya meyillidirler. Dolayısıyla, Alman ‘Stuka’ pike bombardıman uçağı İkinci Dünya Savaşı’nın ilk aşamalarında ‘Blitzkrieg’ ile eşanlamlıydı. Sovyetler Birliği’nin Aralık 1979’da Afganistan’ı işgal etmesinden bu güne dek neredeyse sürekli bir çatışma içinde olduğu göz önüne alındığında, çok sayıda silah o ülkedeki savaşla eş anlamlı hale geldi.

Haber Merkezi / Ancak çok azı Sovyet tasarımı Mil Mi-24 saldırı helikopteri kadar halkın hayal gücünde kaldı. NATO, Mi-24’e ‘Hind’ kod adını verdi. Hind, Taliban’ın Kunduz havaalanını ve havaalanında bir helikopterin kontrolünü ele geçirdiği haberlerinin ortaya çıkmasıyla yeniden odaktaydı. Helikopter bir Mi-35 (Mi-24’ün ihracat türevi) ve Hindistan’ın 2019’da Afgan ordusuna hediye ettiği dört helikopterden biriydi.

Mi-24, ABD AH-1 Cobra’dan sonra hizmete sunulan dünyada ikinci çok amaca yönelik saldırı helikopteriydi. İlk uçuşunu 1969’da yaptı. Mi-24’ün batılı emsallerinden farkı, sekiz kişiye kadar olan küçük bir piyade birliğini taşıma kabiliyetiydi. Sonradan üretilen AH-64 Apache gibi daha yeni saldırı helikopterlerine rağmen, Hind, birden fazla silahı ve roketi ile son elli yılda sayısız savaş alanında görüldü.

Sovyetler Birliği, Afganistan’ın işgalinde görev alan kara kuvvetlerini korumak için Mi-24’ü kullandı. Bu helikopterler, Afgan direnişçilerini yakalamak ve ilerleyen Sovyet kara kuvvetlerine koruma sağlamak için silah kapsülleri ve güdümsüz roketlerle donatıldı. Afgan direnişçileri, helikopterin boyutu ve tehditkar tasarımı ve hafif silahlarla vuramamaları nedeniyle Hind’e ‘Şeytanın Arabası’ adını verdiler.

Bununla birlikte, Mi-24, ABD’nin Afgan direnişçilere ‘Stinger’ karadan havaya füzeleri vermeye başladığı 1986 yılından itibaren Afganistan’da aksiliklerle karşılaşmaya başladı. ABD askeri raporlarından birinde, Ekim 1986 ile Eylül 1987 arasında bir yıldan kısa bir süre içinde yaklaşık 270 Sovyet uçağının düşürüldüğü iddiasına yer vermiştir.

Stinger füzesinin etkinliği, Mi-24’ü daha yüksek irtifalarda çalışmaya zorladı ve helikopter, yerdeki düşman hedeflerini tespit etmek için gelişmiş hedefleme sistemlerine sahip olmadığı için savaştaki etkinliği azaldı. Ancak Mi-24’ün muharebe operasyonlarında kullanımı devam etti. Mi-24, 1989’da Sovyetlerin geri çekilmesinin ardından Afganistan’da varlığını devam ettirdi. 1995’te Taliban Afganistan’da iktidara geldikten sonra, ‘Kuzey İttifakı’ Mi-24 helikopterlerini kullanmaya devam etti.

ABD liderliğindeki koalisyon Afganistan’ın silahlı kuvvetlerini yeniden inşa etmeye çalışırken, Hind yeniden gözde araçlardandı. 2008’de Çek Cumhuriyeti, Afganistan’a beş Mi-35 helikopteri verdi. ABD, başlangıçta Mi-35 helikopterlerinin verilmesini destekledi. Ancak, 2015’te ABD’nin Kabil’i MD530F gibi daha küçük Amerikan helikopterleri satın almaya zorlamasıyla Hind’in kullanımı durduruldu. Ancak Afgan Hava Kuvvetleri’nin helikopteri ‘gayri resmi olarak’ devam ettiği iddia edildi.

Mi-24’ün çeşitli zamanlarda yaklaşık 60 ülkenin ordularında görev yaptığı tahmin ediliyor. Rus silah şirketi Rostec, 2014 yılında 3.500’den fazla Mi-24 helikopterinin yapıldığını iddia etti. Mi-24, düşman füzelerine karşı korunmak için sürekli güncellendi. Helikopterler ayrıca yeni silahlar ile donatıldı.

Paylaşın

Hindistan’da Toprak Kayması: En Az 10 Ölü

Hindistan’ın dağlık Himachal Pradesh eyaletinde yaşanan toprak kaymasında en az 10 kişi hayatını kaybetti, 14 kişi de yaralandı. Yetkililer 200’den fazla personelin hayatta kalanları kurtarmak için çalıştığını açıkladı.

Haber Merkezi / Hintli yetkililer, dağlık Himachal Pradesh eyaletinde yaşanan toprak kayması sonucu en az 10 kişinin hayatını kaybettiğini, 14 kişinin yaralandığını, onlarca kişinin de mahsur kaldığını açıkladı.

Himachal Pradesh başbakanı Jairam Thakur’un ofisinden yapılan açıklamada, “Yaklaşık 60 kişinin enkaz altına kaldığından korkulduğunu” duyurdu.

Hint-Tibet Sınır Polisi (ITBP) sözcüsü Vivek Kumar Pandey, Reuters haber ajansına, mahsur kalanlar arasında toprak kaymasında enkaz altında kalan bir otobüsün içindeki yolcuların olduğunu açıkladı. Pandey, açıklamasının devamında, “Kurtarma çalışmalarının devam ettiğini” söyledi.

Bir polis yetkilisi AFP haber ajansına, bölgeye hala kayaların düştüğünü söyledi. Yetkili, kurtarılan 14 kişinin tedavi altına alındığını belirtti.

Yetkililer tarafından sosyal medyada paylaşılan fotoğraflarda, kurtarma görevlilerinin toprak kayması sonucu mahsur kalan insanları kurtarmak için çalıştıkları görülüyor.

Hindistan’ın kuzey Himalaya bölgesinde, özellikle şiddetli yağmurların yaşandığı muson mevsiminde toprak kaymalarının sık sık yaşandığı bilinmekte. Bölgedeki yollar da genellikle bakımsız olması durumu daha da ağırlaştırıyor.

Paylaşın

Eşref Gani’den Taliban’a karşı ulusal seferberlik çağrısı

Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmedzay, Taliban’a karşı ulusal bir seferberlik hamlesini desteklemeye çağırdı. Son dönemde Taliban ve Afgan hükümet güçleri arasındaki çatışmalar yoğunlaşmış durumda.

Haber Merkezi /Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmedzay, Parlamento’da Taliban ve barış görüşmelerine ilişin açıklamalarda bulundu.

Gani, konuşmasında Washington’un Kabil ile Taliban arasındaki müzakerelere yönelik baskılarına atıfta bulunarak “ithal, aceleci” bir barış sürecinin Afganlar arasında “barış getirmeyi başaramadığını, aynı zamanda şüphe ve belirsizlik yarattığını” söyledi.

Ülkede artan şiddetten ABD’nin birlikleri hızla çekilmesinden kaynaklandığını belirten Eşref Gani, Taliban karşısında eyalet başkentlerini ve büyük kentsel alanları korumaya odaklanacağını vurguladı.

“Taliban’ı yenecek güce sahipiz”

Konuşmasının devamında Taliban’a karşı ulusal bir seferberlik hamlesini desteklemeye çağıran Afganistan Cumhurbaşkanı, “Taliban kalıcı barışa inanmıyor” dedi. Gani, ayrıca, Taliban’ı yenecek güce sahip olduklarını da ifade etti.

Taliban, kırsal alanlarda çok sayıda ilçeyi ve ayrıca Afganistan’ın komşu ülkelerle olan birkaç önemli sınır kapısını da kontrol ediyor. Saldırılarını sürdüren Taliban, eyalet başkentlerini ele geçirmeye çalışıyor.

 

Paylaşın

Okulda çıkan yangında 20 çocuk hayatını kaybetti

Nijer’in Başkenti Niamey’de bulunan bir ilkokulda çıkan yangında 20 çocuk hayatını kaybetti. Yangının çıkış nedeni henüz belli olmazken, yetkililer yangınla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Haber Merkezi / Nijer’in Başkenti Niamey’de bulunan ve yaklaşık 2000 öğrencinin okuduğu bir ilkokulda çıkan yangında 20 çocuk hayatını kaybetti.

Yangında okul binası ve okul bahçesinde yapılan hasır kulübeler büyük hasar alırken, okul müdürü Oumarou Gounssa, olaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu bir felaketti” dedi. Gounssa, açıklamasının devamında, “Nijer’de bu güne kadar bir okulda böyle büyük bir yangın görmedik. Can kayıpları için gerçekten üzgünüz.” ifadelerini kullandı.

İki oğlu yangında ölen Elh Abass Souley, anne – babaların çocuklarının cesedinin iade edilmesini beklediklerini söyledi. Souley, yangın o kadar hızlı yayıldı ki itfaiyeciler olay yerine geldiğinde yangının sınıfları çoktan tahrip ettiğini belirtti.

Yangının çıkış nedeni henüz belli olmazken, yetkililer yangınla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Nijer Ulusal Öğretmenler Birliği ise yaptığı açıklama ile okullardaki yetersiz koşullardan dolayı yetkililere tepki gösterdi.

Paylaşın

Filler, gösteri sırasında kavga etti

Rusya’ya bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da ‘Fillerin Şovu ve Sirkin Büyüsü’ adlı gösteri sırasında bir fil diğerine saldırarak sahne çitinin üzerine devirdi. Yetkililer, eğitimcilerin filleri birbirilerinden ayırdıklarını, olayda yaralanan olmadığını belirtti.

Haber Merkezi / Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da sirkte düzenlenen gündüz gösterisi sırasında sahneye çıkan iki filden biri diğerine saldırdı ve sahne çitinin üzerine devirdi.

Gündüz gösterisi sırasında sahneye çıkan iki filden biri diğerine saldırdı ve sahne çitinin üzerine devirdi. Yetkili, eğitimcilerin filleri birbirilerinden ayırdıklarını, olayda yaralanan olmadığını belirtti.

Diğer yandan kavganın görüntülendiği videoda fillerden birinin diğerini iterek sahne çitinin üzerine devirdiği, yakındaki seyircilerin korku ile oturdukları yerleri terk ettikleri görülüyor.

Olayın ‘Fillerin Şovu ve Sirkin Büyüsü’ adlı gösteri sırasında yaşandığı öğrenildi. Sirkin sitesinde, gün içinde planlanan diğer gösterilerin ‘teknik nedenlerden dolayı’ yapılmayacağı ifade edildi.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden’dan ‘İstanbul Sözleşmesi’ açıklaması

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin açıklama yapan ABD Başkanı Joe Biden, “Bu, küresel çapta kadına karşı şiddete son vermeyi amaçlayan uluslararası hareket için cesaret kırıcı bir geri adım.” dedi. Biden, açıklamasının devamında, “Kadınların şiddete uğramadıkları toplumlar yaratabilmek için daha fazlasını yapmalıyız” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı Biden, çekilmeyi ‘derin bir hayal kırıklığı ve cesaret kırıcı bir geri adım’ olarak niteledi. Biden, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden aniden ve temelsiz yere çekilme kararı derin bir hayal kırıklığı yaratıyor. Dünya çapında, bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olarak Türkiye’deki kadın cinayetlerindeki artış da dahil, ev içi şiddet vakalarında artışa tanıklık ediyoruz. Ülkelerin, kadınlara karşı şiddete son vermeye bağlılıklarını güçlendirmeleri ve yenilemeleri gerekir, kadınları korumayı ve saldırganlardan hesap sormayı amaçlayan uluslararası sözleşmelerden çekilmeleri değil. Bu, küresel çapta kadına karşı şiddete son vermeyi amaçlayan uluslararası hareket için cesaret kırıcı bir geri adım.”

ABD Başkanı Biden, “Kadınların şiddete uğramadıkları toplumlar yaratabilmek için daha fazlasını yapmalıyız” dedi.

İstanbul Sözleşmesi kararı

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İstanbul Sözleşmesi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Paylaşın

Japonya’da 7.2 büyüklüğünde deprem!

Japonya’nın Miyagi eyaletinde 7,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem, İwate, Akita, Gunma, Fukuşima, Saitama, Aomori ve başkent Tokyo’da da hissedildi. İlk gelen bilgilere göre can kaybının olmadığı depremde üç kişinin yaralandığı bildirildi.

Haber Merkezi / Japonya’nın kuzeydoğusundaki Miyagi eyaletinde 7,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Japonya Meteoroloji Ajansı (JMA) konuya ilişkin yaptığı açıklamada, depremin 60 kilometre derinlikte meydana geldiğini ifade etti.

Depremin ardından, Miyagi kıyılarına yönelik “tsunami” uyarısında bulunan JMA, uyarı geçene kadar bölge halkına yüksek yerlere gitmelerini önerdi.

Deprem kuzeydoğu genelinde İwate, Akita, Gunma, Fukuşima, Saitama, Aomori ve başkent Tokyo’da da hissedildi. İlk gelen bilgilere göre can kaybının olmadığı depremde üç kişinin yaralandığı bildirildi.

Paylaşın