Rusya, Mariupol’ü Ele Geçirdiğini Açıkladı

Rusya, Mart başından beri kuşatma altında bulunan Mariupol’ü, Azovstal Demir Çelik Fabrikası dışında tamamen ele geçirdiğini açıkladı. Kentin büyük bir kısmı son haftalarda Rusya kontrolüne geçmişti.

Rus Interfax ajansının aktardığı habere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bunun bir başarı olduğunu söyledi ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu’yu tebrik etti.

Şoygu da kentte durumun sakinleştiğini, sivillerin geri dönebileceğini, geniş bir bölgeye yayılan fabrikada ise 2 bin civarında Ukrayna savaşçısının kaldığını belirtti.

Reuters ajansı, fabrikanın yeraltında da bölümlerinin bulunduğunu aktarıyor.

Interfax’a göre Putin fabrikaya saldırılmaması, bunun yerine kuşatma altında tutulması talimatı verdi ve “Bu yeraltı mezarlarına girmemize ve fabrikanın altındaki labirentlerde savaşmamıza gerek yok. Bölgenin bir sineğin bile dışarı çıkamayacağı şekilde kuşatılması yeterli” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise fabrikaya yaklaşık 1000 sivilin de sığındığını duyurdu.

Ukrayna yetkilileri kentteki sivillerin bir kısmının dört otobüsle bu sabah Mariupol’ü terk ettiğini söyledi.

Rusya Savunma Bakanı Şoygu kuşatmanın başından bu yana kentten tahliye edilen sivillerin sayısının 142 bini geçtiğini açıkladı.

Ukrayna’nın Azak Denizi kıyısındaki bu kentin ele geçirilmesi, Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği Kırım’la Rusya ve Ukrayna’nın doğusundaki Rus işgali altındaki bölgeler arasında kara bağlantısı sağlanması açısından büyük öneme sahipti.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Zelenskiy: Rusya, Donbas’a Saldırı Başlattı

Rusya’nın Ukrayna’yı 24 Şubat’ta işgaliyle başlayan savaş, Rusya’nın ülkenin doğusunda arttırdığı saldırıları ile devam ediyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, paylaştığı video mesajında, “Artık Rus birliklerinin uzun süredir hazırlandıkları Donbas için savaşa başladığını söyleyebiliriz” dedi.

Volodimir Zelenski, “Rusya ordusunun önemli bir kısmının artık bu taarruza odaklanmış durumda” olduğunun da altını çizdi.

Rusya ordusunu Ukrayna topraklarına yönelik füze saldırıları ile ilgili de konuşan Zelenski, Rusya’nın söz konusu saldırıları azaltmadığını ve bu füze saldırılarının savaşın durumunu değiştirmediğini ifade etti. Zelenski bu saldırıları “stratejik bir saçmalık” olarak nitelendirerek bunun “Rusya’nın kendi kendini silahsızlandırmasına yol açacağını” söyledi.

“Rusya ordusu hala sorunlar yaşıyor”

Zelenski’nin video mesajından kısa bir süre önce Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de bugün (19 Nisan) itibariyle 55. gününde olan savaş hakkında konuştu.

Kirby, Rusya’nın “Donbas bölgesinde operasyonlarını şekillendirmeye çalıştığını ancak ordusunun halen ikmal, komuta kontrol ve güç entegrasyonu sorunlarının olduğunu değerlendirdiklerini” söyledi.

Kirby, “Son birkaç gün içinde, komuta ve kontrol unsurlarının, çoğunlukla helikopterlerden oluşan yoğun bir hava destek gücünün harekete geçirildiğini, topçu birlikleri ve karadan hareketlenmeleri gördük” dedi.

Rusya’dan “Lviv saldırısı” açıklaması

Öte yandan, Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov da dün Ukrayna’nın Lviv kentine düzenlenen ve yedi kişinin hayatını kaybettiği füze saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Konaşenkov, “Ukrayna’nın Lviv şehrinde havadan fırlatılan yüksek hassasiyetli füzelerle son günlerde ABD ve Avrupa ülkelerinden teslim edilen silahların bulunduğu lojistik merkezi vurduklarını” söyledi:

“Sabahleyin, Rus hava kuvvetlerinin havadan fırlatılan yüksek hassasiyetli füzeleriyle Lviv yakınlarında Ukrayna ordusunun Lojistik Kuvvetleri Komutanlığının 124. Müşterek Destek Merkezi vuruldu. Burada, son 6 gün içinde ABD ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya teslim edilen büyük miktarda yabancı silah partisinin bulunduğu lojistik merkezi yok edildi.”

Kremlin “Moskva” görüntülerini kabul etmedi

Devam eden savaşa ilişkin bir açıklama da Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’dan geldi. Ukrayna’nın Neptun füzesiyle vurarak batırdığını iddia ettiği “Moskva” kruvazör gemisine ilişkin konuşan Peskov, dün sosyal medyada yayınlanan görüntüleri kabul etmedi.

Peskov sosyal medyada geminin batmadan önceki son halini yansıtan ve dumanların yükseldiği görüntüyle ilgili olarak “Görüntüleri gerçekten gördük ama ne kadar gerçek ve doğru olduğunu söyleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Ukrayna: Müzakere süreci karmaşıklaştı

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Mihail Podolyak da Rusya ile süren müzakere sürecine ilişkin açıklama yaparak “Bucha, Mariupol, Volnovaha’dan sonra Rusya ile müzakere sürecinin çok daha karmaşık hale geldiğini” söyledi.

Podolyak, Rusya ordusunun bu üç bölgede “işlediği savaş suçlarından sonra delegasyonlar arasında savaşı sona erdirmek için yürütülen müzakere sürecinin çok daha karmaşık hale geldiğini” ifade etti:

“Durum sürekli değişiyor ve müzakerelerin devam ettiği duygusal arka plan, buna genel olarak biraz farklı bakmak için sebep veriyor. Müzakere süreci bugün çok daha karmaşık hale geldi. Mariupol ve Volnovaha’dan sonra bunu Kiev bölgesinde de gördük. Bu, günümüzde çok karmaşık bir süreç.”

Paylaşın

Yaptırımlar, Rusya Ekonomisini Sovyet Dönemine Geri Götürür Mü?

Rusya’nın döviz cinsinden ödemelerini gerçekleştirmekte yaşadığı zorluklar, ülkenin temerrüde düşme riskini artırdı. Bu aslında tam da Batılı ülkelerin yaptırımlarla gerçekleştirmek istedikleri hedeflerden biri.

ABD Hazinesi, bankaları üzerinden Rusya’nın dolar cinsi ödemelerini gerçekleştirmesini engelledi ki ülke borç yükümlülüklerini yerine getirmekte zorluk yaşasın.

BBC Türkçe’den Özge Özdemir’in haberine göre, İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, uyguladıkları eş güdümlü yaptırımlarla birlikte Rusya ekonomisini Sovyetler dönemine geri döndürmeyi amaçladıklarını söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sovyetlerin dağıldığı dönemde, 1998 yılında Rusya’nın temerrüde düştüğü ve sabit kur rejiminin terk edildiği mali krizin ardından göreve gelmişti.

O dönem Rusya ekonomisi, dünyaya açılmaya başlamış, yıllardır kapalı olan ülkenin kapılarından kapitalizmin en büyük temsilcisi ABD’li şirketler girmeye başlamıştı.

Bugün ise tam tersi yaşanıyor.

Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olarak yıllardır küresel finansal sisteme entegre bir ülke olan Rusya’dan büyük şirketler tek tek uzaklaşıyor.

Peki Rusya gerçekten de ekonomik olarak Sovyetler dönemine geri mi dönüyor? Eğer öyleyse bunun ekonomik ve siyasi sonuçları ne olacak?

‘Yaptırımların etkisi abartılabiliyor’

Pensilvanya Eyalet Üniversitesi’nin uluslararası finans ve enerji güvenliği merkezinin başında bulunan ekonomi profesörü Barry W. Ickes, İngiltere Dışişleri Bakanı Truss’ın sözlerini ‘abartılı’ buluyor.

“Rusya, merkezi planlamaya geri dönmüyor ve özel sektör halen işler bir halde. Rusya tabii ki yaptırımlar tarafından yıpranıyor ancak bu Sovyet zamanına dönüş anlamına gelmiyor” diyen Ickes’a göre Rusya’nın son yıllarda yaşadığı ekonomik gelişmeyi kaybettiği ise doğru.

İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nin ekonomi bölümünden Emeritus Profesör Mark Harrison’a göre de Rusya’nın Sovyetler’e dönmesi için Rusların gerçek gelirinin üçte biri oranında azalması gerek.

Çünkü Ruslar, 1990’lardan beri gelirlerini bu oranda artırmış durumda.

Harrison, Batı’nın uyguladığı yaptırımlarla Rusların bu oranda bir gelir kaybı yaşamasının mümkün olmadığını vurguluyor:

“Ekonomik yaptırımların etkisi bazen çok abartılabiliyor. İnsanlar eğer bir ülkeyi X’ten mahrum ederseniz X ile ilişkili bütün etkinliklerin duracağını düşünüyor. Ancak çoğunlukla gerçekleşen bu değil, çünkü yaptırımlardan etkilenenler arzı kısıtlanan malların ya da aktivitelerin muadilini bulmak için çok uğraşıyor.”

‘Dış şoklara daha dayanıklı’

Harrison’a göre bugün Rusya ekonomisinin Sovyet ekonomisinden öncelikli farkı ülkenin çok daha zengin olması.

Rusya ekonomisinin yapısı yıllar içinde birçok farklı açıdan değişti.

Öncelikli olarak ülke geliri tarım ve imalattan petrol, gaz satışı ve hizmetlere döndü. Bugün bu kalemler Rusya GSYH’sinin yüzde 60’ını oluşturuyor.

Aynı zamanda Rus ekonomisi Sovyet döneminde olduğundan çok daha dışa açık. İthalat ve ihracattan oluşan ticaretin toplamı, Sovyet ekonomisindeki değerinin iki katı.

“Batı’nın uyguladığı yaptırımların temeli de zaten bu. Ekonominin bu kadar açık olmadığı Sovyet döneminde bu yaptırımları uygulamanın bir anlamı olmazdı” diyen Harrison’a göre Rusya ekonomisinin Sovyet dönemine göre en büyük avantajı merkezi bir ekonomisi olmadığı için dış şoklara daha dayanıklı olması.

‘1930’lar ekonomisine dönüş olmayacak’

Harvard Kennedy Okulu’ndan ekonomist Richard Parker, 1991’de yıkılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov’dan bu yana Rusların “son derece acı verici ve berbat ekonomik iniş çıkışlar” yaşadığını vurguluyor.

“1990’lı yıllar sıradan bir Rus için o kadar korkunçtu ki 10 yıl içinde bir Rus erkeğinin ortalama yaşam süresi 3-4 yıl arasında düştü” diyen Parker’a göre o dönemden bu yana büyük bir ekonomik gelişme kaydedildi.

Parker, çoğu Rus’un 1990’lardaki kötü koşulları böylesine tersine çeviren Putin’den başka bir lider görmediğini vurguluyor.

Hükümetin kimi ürünleri karneye bağlamak, arz kısıntısıyla ve enflasyonla mücadelede fiyatları manipüle etmek gibi uygulamaları hayata geçirse bile Rusya’nın “savaştaki bir Batı ülkesi gibi görüneceğini; 1930’lardaki Stalin döneminin ekonomisine geri dönmeyeceğini” düşünüyor.

Merkezi yönetim ile ekonomide verimsizlikler

69 yıl boyunca süren Sovyetler Birliği’nin ekonomisini dönemlerine ayırmadan, tek bir kalemde ele almak zor. Ancak üretimin tek bir merkezden yönetildiğini ve piyasa ekonomisinin bulunmadığını söylemek mümkün.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Sovyetler, 1928 ve 1970 yılları arasında tarımda istihdam edilen çok sayıda kişinin sanayiye kaydırılmasıyla çok hızlı bir şekilde büyüdü.

1928-1940 yılları arasında yıllık büyüme ortalama olarak yüzde 5,8; 1950-1960 arasında yüzde 5,2 oldu.

1940 ve 1950 arasında yüzde 2,2’lik bir dip görüldü.

Tek bir merkezden yönetilmesi, ekonomik aktivitenin ölçümlenmesini zorlaştırarak verimsizliklerin ortaya çıkmasına neden oldu.

Merkezi planlama yüzünden neyin ne kadar üretilmesi gerektiğine sahadan alınan bilgilerle karar verilmediği için çoğu zaman Batı’nın eleştirdiği kıtlıklar ve bazı ürünlerin bulunamaması durumları ortaya çıktı.

1970 yılından sonra ise Soğuk Savaş döneminde araştırma ve geliştirme kaynaklarının sivil alandaki yeniliklerden askeriyeye kaydırılması, büyümenin azalmasındaki en önemli sebeplerden biri oldu.

Yüksek bir hızda sanayileşme ve şehirleşmenin gerçekleşmesinin ardından Sovyetler, Batı ile rekabet etmekte zorlanmaya ve Batı’nın sürekli geliştirdiği teknolojileri üretmekte zorluk çekmeye başladı.

Büyümenin 1970 ve 1975 arasında yüzde 3,7’ye, 1975 ve 1980 arasında yüzde 2,6’ya düşmesi, Sovyet liderlerinin de ekonomik gelişmenin yavaşladığını fark etmesine yol açtı.

Gorbaçov’un 1980’li yıllarda hayata geçirdiği perestroyka adı verilen reformlarla sosyalist fikirler sürdürülürken ekonominin merkezileştirilmesine son vermek ve ülkeyi yabancı ticarete açmak amaçlandı.

Önceki hiyerarşik ekonomik yapının tersine özel işletmelere izin verildi. Bununla beraber sosyal hayatın da dışarıya açılması yavaş yavaş Sovyetler’in 1991’de dağılmasına yol açtı.

Bu yıllarda ekonomi ciddi bir şekilde daraldı.

Ruble toparladı

1 Haziran 1990’da Atlantic dergisine “Çöken Sovyet ekonomisinin içinden” başlıklı çok uzun bir makale yazan Richard Parker, bugün Rusya’nın Gorbaçov’un yıkmaya çalıştığı merkezi bir ekonomik sisteme dönmeyeceğini vurguluyor.

Diğer yandan Rusya Merkez Bankası ve Rus hükümeti, rublenin çöküşünün önüne geçmek için döviz alışını kısıtlayan bir dizi önlem aldı.

Bunun sayesinde de yaptırım uygulanan bir ülke olmasına rağmen Rusya’nın para birimi ruble, savaş öncesi seviyelerine geri döndü.

Parker’a göre rublenin savaşın başlamasının hemen ardından düştüğü seviyelerden tekrar yükselmesi, Rus ekonomisinin bugünkü yapısına dair önemli bir gösterge:

“Büyük petrol şirketleri gibi oligopolistik dev şirketlerin altındaki ekonomik yapı, kendine özgü bir piyasa ekonomisine işaret ediyor. Ben bundan bir geri dönüş olacağını düşünmüyorum.”

‘Finansal ordularla savaş’

Ekonomistlere göre yatırımların etkisinin ne olacağını şimdiden görmek zor.

Diplomatik müzakerelerin nereye evrileceğini ve Putin’in nerede duracağını kestirmenin imkansız olmasının yanı sıra yaptırımların izini sürmek de kolay değil.

Diğer yandan Rusya yaptırımlarla küresel ekonomik sistemden dışlanmış gibi gözükse de ticaret ortağı olarak Batı’nın yerine Çin, Hindistan ya da Pakistan gibi başka ülkelerin gelmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Bu yüzden yaptırımların siyasi etkisinin ne olacağını da kestirmek zor.

Warwick Üniversitesi’nden Mark Harrison, “Bazı Ruslar ülkedeki ekonomik sorunların kaynağını Putin olarak görse de bu kişilerin azınlık olduğunu varsayabiliriz. Bazı oligarklar Putin’e geçmişte verdikleri destekten pişman olsa da başka bir liderde daha iyi bir gelecek görmekte zorlanacaktır” diyor.

Aynı zamanda yaptırımların ‘Rus kimliğine’ karşı olarak algılanmasının toplumu daha da birleştirebileceğinin altını çiziyor.

Bu yüzden ekonomist Harrison’a göre işgalin gidişatını savaş alanında yaşanacaklar belirleyecek.

Ancak üç boyutlu bir satranç oyununun içinde olduğumuzu ve her hamlede yeni bir hesaplamanın yapıldığını söyleyen Richard Parker, olağan dışı ve modern bir 21’inci yüzyıl savaşının içinde olduğumuzu düşünüyor:

“Benim neslim ve ondan önceki nesil savaşın cephede, uçaklarla ve gemilerle yapıldığını düşünürdü.

“Şimdi de savaşın füzelerle sürdürüldüğünü söylemek mümkün, ancak asıl operasyon askeri ordularla değil, Wall Street’te, Londra’da ve siber alanda finansal ordularla düzenleniyor.”

Paylaşın

Türkiye, Rusya Konusunda Daha Fazla ‘Tarafsız’ Kalamaz

Bloomberg, Türkiye’nin Ukrayna-Rusya savaşında takınmaya çalıştığı ‘tarafsız’ konumun sürdürülemez olduğunu yazdı. Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale girişti. Batılı ülkeler Rusya’ya karşı yaptırımlara başlarken, Türkiye sadece Birleşmiş Milletler kararlarına uyacağını açıkladı.

Türkiye, Ukrayna’ya silahlı insansız hava araçlarını satmaya devam ederken diğer yandan Rus sermayesinin ülkeye gelmesine de sıcak bakılıyor. Yaptırımlardan kaçan bazı Rus zenginler süper yatları Türkiye’ye demirledi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da Rusya’nın işgaline karşı eleştirilerinin hafif olduğu görülüyor. Belarus’tan sonrası Türkiye’ye taşınan Rusya-Ukrayna görüşmelerinde iktidar ‘tarafsızlık’ imajını parlatmaya çalışsa da bu sanıldığı kadar uzun sürmeyebilir.

Diken’in Bloomberg’den aktardığı analize göre savaşın devam etmesi Türkiye’nin bu pozisyonunu zora sokuyor. Erdoğan’ın savaşın başındaki hesabı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le dostluğunu Batı’yla bir koz olarak kullanması üzerineydi. Erdoğan bu yolla ‘iletişim’ için aracı olabilir belki de ABD’yle S-400 gibi sorunlu meseleleri de çözebilirdi.

İktidar ayrıca Ukrayna’da Ruslara karşı Türk askeri insansız hava araçlarının kullanılmasının, ‘işgalci’ Rusların yanında yer aldığı imajını kırabileceğini düşündü ve NATO’ya silah ambargosunu sona erdirmesi çağrısında bulundu. ABD ve ittifakın diğer üyeleri bu konuda sessiz kaldılar çünkü Türkiye, Batı’nın uzlaşısına katılmış değil.

Analize göre Almanya’nın Rusya’ya karşı ‘pasifist’ duruşunu terk ettiği, İsviçre’nin bile yaptırımlara katıldığı bir ortamda Türkiye’nin Rus zenginlere kapısını açması Ankara için iyi bir görüntü değil. Diğer yandan analizde Rusya’nın Türkiye’deki nükleer santral projesinin de yaptırımlar nedeniyle zora girdiğine yer verildi.

Paylaşın

Rusya, Batı’nın Yaptırımlarını Çin’le Aşabilir Mi?

Rusya, Ukrayna’yı işgalinden sonra bazı ülkeler tarafından getirilen ekonomik yaptırımların etkisini sınırlamaya yönelik ittifak arayışlarına girdi. Rusya Lideri Vladimir Putin, enerji ihracatlarını “hızla gelişen pazarlara” yönlendireceklerini söyledi.

Krizde tarafsız görünmeye özen gösteren Çin, Rusya’nın işgalini kınamadı ve Batı’nın yaptırımlarını eleştirdi. Çin’in açıkladığı gümrük verilerine göre, Rusya ile ikili ticaret bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 28 arttı.

Mart ayındaki artış ise yüzde 12’den fazla oldu. Rusya, Ukrayna’yı işgaline 24 Şubat’ta başlamıştı. 2021’de Çin’in Rusya’nın ihracatındaki toplam payı yaklaşık 147 milyar dolarla yüzde 18’e ulaştı.

Putin, Kış Olimpiyatları için Şubat’ta Pekin’i ziyaret etmişti. Bu ziyarette iki ülke liderleri toplam ticaret hacimlerini 2024’e kadar 250 milyar dolara çıkarmayı hedeflediğini açıkladı.

Bununla birlikte bir blok olarak Avrupa Birliği açık ara Rusya’nın en büyük ticaret ortağı. 2021’de Rusya ile AB arasındaki ticaretin hacmi Çin’in Moskova’yla ticaret hacminin neredeyse iki katı kadardı.

Ama şimdi bu durum değişiyor.

Ticari konularında uzman ekonomist Dr. Rebecca Harding, “Yaptırımlardan sonra AB ile Rusya arasındaki ticaret kaçınılmaz olarak azalacak. Mevcut kriz, Avrupa Birliği’ni tedarik kaynaklarını çeşitlendirme arayışına itti” diyor.

Çin daha fazla Rus enerjisi alabilir mi?

Çin, Rus petrolü, gazı ve kömürü için en büyük pazarlardan biri. Ukrayna’nın işgalinden sadece bir hafta önce iki ülke# değeri 20 milyar doları aşan yeni bir kömür anlaşması imzalamıştı.

Putin ayrıca Çin’le 117,5 milyar dolar değerinde bir petrol ve gaz anlaşması açıklamıştı. İki ülke yeni bir doğalgaz boru hattı inşa etmeyi planlıyor (Sibirya’nın Gücü-2).

Mevcut boru hattının inşaatına 2019’da başlanmış ve 30 yıllık için 400 milyar dolarlık bir anlaşma imzalanmıştı. Bununla birlikte Rusya’nın en büyük enerji pazarı hâlâ Avrupa Birliği.

Rusya, AB’nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 40’ını ve petrol ihtiyacının yüzde 26’sını karşılıyor. Dr. Harding, “Son beş yıldır, Rusya’nın Çin’e petrol ve doğalgaz ihracatı yılda yüzde 9 artıyor. Bu çok hızlı bir büyüme ama bu durumda bile Çin, Rus petrolü için AB’nin yarısı kadar büyük bir pazar” diyor.

Ukrayna’nın işgalinden sonra AB Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltma kararı aldı. Avrupa Birliği Rusya’dan gaz ihracatını üçte iki oranında azaltacağını açıkladı.

Rus gazının ana ihracat noktalarından bir olan Almanya, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattını askıya alacağını duyurmuştu. Rusya ile Çin arasında planlanan yeni doğalgaz boru hattının kapasitesi, Kuzey Akım-2’ninkinin beşte biri civarında olacak. Sibirya’dan gazın ne zaman pompalanmaya başlanacağı da henüz bilinmiyor.

Çin sera gazı emisyonları hedeflerine ulaşabilmek için kömüre bağımlılığını azaltmaya çalışıyor. Bu kapsamda Rusya’dan gaz ithalatını artırabileceği belirtiliyor.

Ancak 2022’nin ilk iki ayında Rusya’dan petrol ihracatı yüzde 9 azaldı. Devlete ait petrol rafinerilerinin bu konuda ihtiyatlı olduğu ve halihazırda Rusya’yla petrol sözleşmesi imzalamadığı belirtiliyor.

Çin Rusya’yı askeri açıdan destekleyebilir mi?

ABD medyasına göre, Ukrayna’yı işgali sürecinde Rusya Çin’den askeri teçhizat istedi. Fakat Rusya bu haberleri “dezenformasyon” diye niteledi.

Son yıllarda, silah ticareti ters yöndeydi. Çin uzun bir süre silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu için Rusya’ya bağımlıydı. ABD ve Avrupa Birliği 1989’daki Tiananmen katliamından sonra Çin’e silah ambargosu koymuştu.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) verilerine göre, Çin 2017-2021 yılları arasında silah ithalatının yüzde 80’ini Rusya’dan gerçekleştirdi. Rusya toplam silah ihracatının yüzde 21’ini Çin’e yapıyor. Çin, Rusya’nın en büyük ikinci küresel müşterisi.

Fakat Çin aşamalı olarak kendi askeri teçhizat üretim kapasitesini geliştiriyor.Çin halihazırda dünyada en fazla silah ihraç eden dördüncü ülke.

SIPRI’den Siemon Wezeman “Çin çok gelişmiş silahlar üretiyor. Rusya Çin’in ürettiği insansız hava araçlarına ilgi gösterebilir” diyor. Wezemen şimdiye kadar Rusya’nın insansız hava aracı satın aldığına dair bir kanıt bulamadıklarını söylüyor.

Çin Rusya’ya mali destek verebilir mi?

Bazı Rus bankanları uluslararası ödeme sistemi Swift’ten çıkarıldı. Bu nedenle Çin şirketleri Rusya’dan alımları durdurmaya başladı. Son yıllarda hem Rusya hem de Çin, alternatif ödeme yöntemlerini özendirmeye çalışıyor.

Rusya’nın STFM (System for Transfer of Financial Messages – Mali Mesajlar Transfer Sistemi) ve Çin’in de CIPS (Cross-Border Interbank Payment System – Sınır-Ötesi İnterbank Ödeme Sistemi) var. İki sistem de yerel paralar üzerinde işlem yapıyor.

Fakat Swift küresel ticaret ağındaki finansal işlemlerde hakim konumunu koruyor. Rusya’nın yaptırımlardan sonraki rezervleri altın ve Çin Yuan’ından oluşuyor.

Rus istatistiklerine dayandırılan haberlere göre Rusya ile Çin arasındaki ticaretin yaklaşık yüzde 17’si Yuan üzerinden yapılıyor. 2014’te bu oran yüzde 3,1 düzeyindeydi.

İki ülke arasındaki enerji ticareti ise hâlâ büyük ölçüde dolar üzerinden yapılıyor. Ancak bazı Çin şirketlerinin Mart’ta Rusya’dan Yuan’la petrol ve kömür satın aldığına işaret ediyor.

Çin, Rusya’dan gıda ithalatını artırabilir mi?

Rusya dünyanın en büyük tahıl üreticilerinden biri. Çin de Rusya’dan en fazla buğday ve arpa alan ülkeler arasında.

Çin, hastalık endişesiyle son dönemde Rusya’dan ithal edilen buğday ve arpaya sınırlama getirmişti. Ama bunların hepsi Rusya’nın Ukrayna işgalini başlattığı gün kaldırıldı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Ukrayna Savaşı Küresel Ekonomiyi Tehdit Ediyor!

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, Rusya’nın Ukrayna işgalinin dünyada ekonomik beklentileri zayıflattığı konusunda uyardı.

Yüksek enflasyonu küresel ekonomi için “açık ve mevcut bir tehlike” olarak nitelendiren Georgieva, Rusya’nın işgalinin 143 ülkenin büyümesine rağmen ekonomik notlarının düşürülmesine etki ettiğini söyledi. IMF Başkanı, “Savaş, küresel enerji ve tahıl ticaretini kesintiye uğrattı. Afrika ve Orta Doğu’da gıda kıtlığı tehdidi oluşturuyor” dedi.

2020’deki pandemik durgunluğun ardından yaşanan güçlü toparlanma, işletmeler, fabrikalar ve limanları güçlü müşteri talebine ayak uyduramaz hale getirdi ve fiyatların yükselmesine neden oldu. Georgieva, dünya merkez bankalarını faiz oranlarını yükseltmeye zorlayan enflasyonun “küresel toparlanma için büyük bir gerileme” olduğunu söyledi.

“Euro Bölgesi’nde ekonomik büyüme durabilir”

Faiz artırma kararını şimdilik almayan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde da Euro Bölgesi ekonomisini Ukrayna savaşının “sert” şekilde etkilediğinin altını çizdi. Belirsizliklerin “gözle görülür bir şekilde” arttığını vurgulayan Lagarde, savaşın etkisinin nasıl evrileceğine, ek olası tedbirlere ve yaptırımların etkisine bağlı olduğunu belirtti.

Merkez Bankası Başkanı “Yüksek enerji fiyatlarının sürmesinin güven kaybıyla birleşmesinin, talebin azalmasına ve tüketimi frenlemeye yol açarak Euro Bölgesi’ndeki kalkınmanın durmasına neden olabilir” dedi.

Enflasyon, önümüzdeki aylarda yüksek kalmaya devam edeceğini de öngören ECB Başkanı, “Enflasyonun görünümü üzerindeki yukarı yönlü riskler aynı zamanda yakın vade için yoğunlaşmış durumda” dedi.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Ukrayna’da Her Üç Çocuktan İkisi Evini Terk Etmek Zorunda Kaldı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasından bu yana ülkedeki tüm çocukların yaklaşık üçte ikisinin evini terk etmek zorunda kaldığını ve savaşın başından bu yana 142 çocuğun hayatını kaybettiği açıklandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Rusya’nın 6 hafta önce Ukrayna’yı işgale başlaması sonrası Ukraynalı çocukların yaklaşık üçte ikisinin evlerini terk ettiğini açıkladı.

BM, Ukrayna’daki savaşta 142 çocuk ve genç hayatını kaybettiğinin tespit edildiğini ancak gerçek sayının muhtemelen çok daha fazla olduğunu duyurdu.

UNICEF Acil Durum Programları Direktörü Manuel Fontaine, çok kısa süre içinde 7,5 milyon Ukraynalı çocuktan 4,8 milyonunun evlerini terk etmek zorunda kaldığını söyledi.

Kısa süre önce Ukrayna’dan dönen Fontaine, BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada, “31 yıldır insani yardım faaliyetleriyle ilgileniyorum. Bu kadar kısa sürede böylesine bir tabloyla hiç karşılaşmadım” dedi.

Fontaine, Ukrayna’da evlerinde kalan çocukların yaklaşık yarısının da gıda sorunuyla karşı karşıya kalabileceğini belirtti.

UNICEF yetkilisi, Mariupol ve Herson gibi kentlerde durumun muhtemelen daha kötü olduğunu, içme suyu sıkıntısı olduğunu, gıda ve ilaç tedariğinin aksadığını vurguladı.

Ukrayna’nın BM Büyükelçisi Sergiy Kyslytsya, Rusya’nın 121 binden fazla Ukraynalı çocuğu ülke dışına çıkardığını iddia etti ve Kremlin’in evlat edinme sürecini kolaylaştırma hazırlığında olduğuna dair haberler geldiğini söyledi.

UNICEF yetkilisi Fontaine ise Ukrayna’nın iddiasıyla ilgili kanıt olmadığını söyledi ancak iddiayı soruşturacaklarını açıkladı.

Birleşiş Milletler Güvenlik Konseyi ABD ve Arnavutluk’un talebi ile İngiltere başkanlığında savaşın çocuklar ve kadınlar üzerindeki etkilerini konuşmak üzere toplandı.

Her üç ülke diğer konsey üyeleri bu durumdan Rusya’yı sorumlu tutarken Rusya’nın BM Büyükelçisi Dimitri Polyanski iddiaları reddetti.

Paylaşın

Putin’den Askeri Operasyon Açıklaması: Amaçlarımıza Ulaşacağız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Voctochny Uzay Üssü’nde yaptığı konuşmada “Amaçlarımıza ulaşacağız. Buna hiç şüphe yok. Hedeflerimiz kesinlikle çok net ve asil. Asıl hedefimiz Donbas bölgesindeki halka yardım etmek” dedi.

Haber Merkezi / Vladimir Putin, Rus birliklerinin Moskova’nın Ukrayna’daki askeri harekatını, cesur ve etkin bir şekilde icra ettiğini ve en modern silahları kullandığını söyledi.

Tass’ın haberine göre Putin, Rusya’nın ülkeyi korumak için Ukrayna’daki askeri operasyondan “başka seçeneği olmadığını” belirtti ve Rus güçlerinin amaçlarına ulaşacağını vurguladı.

Putin Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko’nun da katıldığı törende Moskova’nın dünyadan izole olmak istemediğini vurguladı ve Rusya ile Belarus’un uzay projelerinde işbirliği yapacağını da ekledi.

Ukrayna’dan kaçanların sayısı 4,5 milyonu aştı

Öte yandan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), 24 Şubat’ta başlayan Rusya saldırılarının ardından Ukrayna’daki mülteci krizine ilişkin verileri paylaştı.

Açıklamaya göre, 24 Şubat-9 Nisan döneminde yarıdan fazlası Polonya’ya olmak üzere 41 milyon nüfusa sahip ülkeden 4 milyon 503 bin 954 kişi komşu ülkelere geçti.

Komşu ülkelere geçişler şöyle oldu:

  • Polonya – 2 milyon 593 bin 902
  • Romanya – 686 bin 232 kişi
  • Macaristan – 419 bin 101 kişi
  • Moldova – 410 bin 882 kişi
  • Rusya – 404 bin 418 kişi
  • Slovakya – 314 bin 485 kişi
  • Belarus – 19 bin 96 kişi
  • Donetsk ve Luhansk bölgelerinden de 21-23 Şubat’ta 113 bin kişi Rusya’ya geçti.

7,1 milyon kişi yerinden edildi

Ukrayna’dan komşu ülkelere gidenlerden yüz binlercesinin buralardan da diğer Avrupa ülkelerine geçtiği biliniyor. BM’ye bağlı Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Ukrayna içinde 7,1 milyon sivilin yerinden edildiğini açıklamıştı.

En az 1793 sivil hayatını kaybetti

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin açıklamasında, Rusya-Ukrayna savaşında 24 Şubat-9 Nisan’da en az 1793 sivilin yaşamını yitirdiği, 2 bin 439 sivilin yaralandığı da bildirildi. Sivil ölü ve yaralı sayısının tespit edilenden çok daha yüksek olabileceği vurgulandı.

Sivil kayıpların çoğunun, ağır topçu ve çok namlulu roketatar sistemlerinden yapılan bombardımanlar ve hava saldırıları dahil olmak üzere, geniş etki alanına sahip patlayıcı silahların kullanılmasından kaynaklandığı ifade edildi.

NOT: BM, Ukrayna’da sivil kayıplara ilişkin sadece teyit edebildiği rakamları açıklıyor. Ukrayna makamlarına göre ise hayatını kaybeden sivillerin sayısı ise çok daha fazla.

Paylaşın

2022’de Küresel Ticaretin Büyümesini Yarıya Düşebilir

Çok taraflı ticaret sisteminin yasal ve kurumsal organı olan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Rusya‘nın Ukrayna’yı işgalinin 2022’de küresel ticaretin büyümesini yarıya düşürebileceği uyarısında bulundu.

DTÖ tarafından ileriye dönük yapılan çalışmada, savaşın küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasılayı (GSYİH) önemli ölçüde aşağı çekeceği tahmininde bulunuldu.

Rusya’nın işgalinin “çok büyük boyutta insani bir krize neden olduğu” hatırlatılan açıklamada, savaşın ayrıca “küresel ekonomiye darbe vurduğu” kaydedildi.

Merkezi Cenevre’deki kuruluşun açıklamasında, Rusya ve Ukrayna’nın dünya ekonomisindeki paylarının düşük olmasına rağmen bu iki ülkenin gıda ve enerji gibi hayati öneme sahip iki sektörün küresel anlamda önemli üreticileri olduğu hatırlatıldı.

Küresel ticaret yarıya düşebilir

DTÖ projeksiyonuna göre, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, küresel GSYİH büyümesini 0,7 ila 1,3 puan düşürebilir ve büyümeyi 2022 için yüzde 3,1 ila yüzde 3,7 arasında bir yere çekebilir.

Buna göre yapılan yeni hesaplar, bu yılki küresel ticaretin büyümesini, DTÖ’nün geçen ekim ayında tahmin ettiği yüzde 4,7’den yüzde 2,4 ila yüzde 3 arasında, neredeyse yarı yarıya düşürebileceğini öngörüyor.

Bazı bölgelerinin diğerlerine oranla daha fazla bu krizden etkilenebileceği uyarısında bulunan DTÖ, fakir ülkelerin dışında Rus ve Ukrayna mallarının önemli müşterisi Avrupa ülkelerinin bu krizden daha fazla etkilenme riski bulunduğunu bildirdi.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’dan ‘Askeri Operasyona’ Devam Sinyali

Ukrayna’ya yönelik 24 Şubat’ta başlatılan operasyonla ilgili açıklamalarda bulunan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, askeri operasyonun barış müzakerelerinin bir sonraki turuna kadar durdurma planının olmadığını ifade etti.

Ukrayna ile müzakereleri sürdürmemek için ise bir neden görmediğini söyleyen Sergey Lavrov, Rus televizyonuna açıklamasında, “Nihai anlaşma sağlanmadığı sürece operasyonlara ara verilmeyecek” diye konuştu.

Toprak bütünlüğü kırmızı çizgimiz”

Ancak Ukrayna, iki ülkenin liderleri arasında bir görüşmenin gerçekleşmesini şu aşamada muhtemel görmüyor. Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Danışmanı Mahail Podolyak Ukrayna televizyonunda yaptığı açıklamada, “Bir iki hafta içinde görüşeceklerini söylemeye gelirsek; hayır bu böyle olmayacak” dedi.

Kiev’in Donbas bölgesindeki çatışmalara hazırlandığını açıklayan Podolyak, Ukrayna’nın olası bir liderler görüşmesi için ancak bundan sonra “daha güçlü bir müzakere pozisyonun sahip olacağını” ifade etti. “Evet, bu zor, her gün insanlarımızı ve altyapımızı kaybediyoruz. Ancak Rusya da emperyal ilüzyonlarından kurtulmalı” diye konuştu.

Ukrayna Müzakere Heyeti Başkanı David Arahamya da müzakerelerde ilerleme kaydedilemediğini ifade etti. Kiev için “toprak bütünlüğünün” kırmızı çizgi olduğunu belirten Arahamya, Rusya’nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım ve Rusya’nın bağımsızlığını tanıdığı Donetsk ve Luhansk bölgelerine atıfta bulunarak “Hiçbir bölgemizden feragat etmeyeceğiz ve hiçbir şeyi tanımayacağız” dedi.

Rusya ile Ukrayna arasındaki görüşmelerin son turu tararların temsilcilerinin katılımı ile 29 Mart’ta İstanbul’da yapılmıştı. İstanbul’da Rus heyetiyle görüşen Ukrayna heyeti, tarafsızlık statüsünü kabul etme karşılığında güvenlik garantisi talep etmişti. Olası garantörler arasında Türkiye’nin adı da geçmişti.

Toplantı sonrası açıklama yapan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bundan sonraki süreçte dışişleri bakanlarının bir araya gelmesinin öngörüldüğünü ve dışişleri bakanlarının ardından da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenskiy’in buluşmasının gündemde olduğunu belirtmişti. Ancak müzakerelere ne şekilde devam edileceği henüz netlik kazanmadı.

Paylaşın