Ekathimerini Gazetesi: Erdoğan Elindeki Son Kartı Oynuyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basını da seçimler ve muhtemel sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyor. Son olarak Ekathimerini gazetesi seçim sonuçlarını etkileyecek beş parametre olduğunu yazdı.

Akademisyen ve analist Constantinos Filis, Yunanistan’ın Ekathimerini gazetesi için kaleme aldığı yazıda 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘son kozunu oynadığını’ yazdı.

Maraş’ta meydana gelen depremlerin ‘Türkiye’deki siyasi tabloyu Erdoğan için endişe verici derecede değiştirdiğini’ kaydeden Constantinos Filis, ‘Erdoğan’ın özellikle ekonomi ve azınlıklar konusundaki pek çok başarısının artık geçmişte kaldığını, bunların yerini bir Üçüncü Dünya otoriterliği, hızla artan bir enflasyon, güç kaybeden bir milli para birimi ve önemli dış politika tercihlerinden atılan geri adıma bıraktığını’ belirtti.

“Öyleyse sonuna kadar savaşmak için Erdoğan’ın elinde hangi güçlü kartlar bulunuyor?” diye soran Filis, Türkiye’de ekonomi ve dış politika konusunda son dönemde yaşananlara atıfta bulunduktan sonra Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kendisini Türkiye’de ve dünyada ‘istikrarlı ve sorumlu bir seçenek olarak sunduğunu’ ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok çeşitli partilerden oluşan bir koalisyonu temsil ettiğini ve kendisinin adaylığı açıklanmadan önce ittifak içinde çatlakların olduğunu hatırlatan Constantinos Filis, “İşte Erdoğan burada hükümetinin dayanıklılığını seçimden sonra dağılabilecek ve muhtemelen Anayasa değişikliği yapabilmek için mecliste yeterli çoğunluğu olmayacak bir koalisyonun karşısına koyuyor” dedi.

Erdoğan’ın ‘Türkiye Yüzyılı’ söylemi üzerinden gelecek ile ilgili projelerine de değinen Filis, “Bu, esasında kendi haklarını arayan, etki alanlarını genişleten ve gerektiği yerde kendi durduğu yeri diğerlerine dayatma gücü ve kararlılığı olması gereken bir ülkeye ilişkin Erdoğan’ın kendi versiyonunu teşkil ediyor. Bu, her ne kadar gerçekliğin oldukça iyimser bir yorumu olsa da ülkedeki hedef kitlesi ile iyi uyuşuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Yazısında Erdoğan’ın ABD’ye yaklaşımını ve savunma, otomotiv endüstrisi ve enerji gibi alanlardaki proje ve hedeflerini de ele alan Filis, seçimlerde beş parametrenin önemli bir rol oynayacağını söyledi.

Filis’e göre, seçim sonuçlarına etki edecek bu beş parametre özetle şöyle: AK Parti’nin Hüda-Par ve Yeniden Refah Partisi (YRP) ile ittifakı, muhalefetin aksine Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin ortak liste çıkaramamış olması, Kürt seçmenler, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığı ve genç seçmenler.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Erdoğan, Rakibi Kılıçdaroğlu’nu Hedef Aldı

İstanbul Finans Merkezi’nin açılışında rakibi Kılıçdaroğlu’nu hedef alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “300 milyar dolar, İngiltere’den getirecekmiş. Demek ki tefecilerle görüştü belli sözler aldı” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Şimdi burada finans sektörünün önde gelenleri var. Böyle bir şey mümkün mü? Böyle bir yalan dünyanın hiçbir liderinde görmedim. Ama bu zavallı hayatında bir SSK var ki bunu da bu batırdı. Şimdi Şehir Hastanelerimizde biz dünyaya meydan okuyoruz. Fakat Bay Bay Kemal, yap işlet devret nedir bunu öğrenelim diyor. Ben mi öğreteceğim, kitapları karıştır öğren. Ülkeye geride milyarlarca dolar borç takarak nasıl ortadan kaybolduklarını bu millet unutmaz.”

Erdoğan, konuşmasının devamında, “2013’e kadar biz ödemelerimizi yaptık. 2013’ten sonra bizim IMF ile ilişkimiz kalmadı. Bize tavsiyede bulundular IMF’den destek almadan bu işi kurtaramayacaksınız diye. Neden? Ekonomi kötüymüş, biz gayet iyi yürüttük. Merkez Bankası’nın döviz rezervi devamlı artış gösterdi. Şu anda da ihtiyacımız yok. Bu millet IMF’den alınan borçlarla memur ve emekli maaşlarının ödendiğini unutmaz.

Bu millet 1990’lardaki popülist eylemlerin nasıl Türkiye’yi ekonomik bir çöküşe sürüklediğini unutmaz. Ekonomi cahili, eser ve hizmet düşmanı olmuştur bunlar.” ifadelerini kullandı.

İstanbul Finans Merkezi’nin açılış töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Bugün sizlerle ülkemiz ekonomisi ve finans sektörümüz açısından stratejik önemde bir açılış sebebiyle bir aradayız.

6 Şubat depremlerinin gölgesinde idrak ettiğimiz Ramazan ayını her bakımdan dolu dolu değerlendirmenin gayreti içerisindeyiz. Hem yaraları sarmanın hem de müjdeli haberler verme hedefiyle hareket ediyoruz. Depremzede kardeşlerimize yardımları ihmal etmeden kalkınma yolundaki adımlarımızı da sürdürüyoruz.

New York, Londra gibi asırlık merkezlerin yanı sıra Dubai gibi sonradan dahil olan merkezler de bulunuyor. Belirgin şekilde batıdan doğuya doğru kayan bir finans merkezi var. Bu da İstanbul’un önünde yeni fırsatlar açıyor. Bu merkezin asıl değeri, ne kadar stratejik ve vizyoner proje olduğu, önümüzdeki yıllarda çok daha iyi anlaşılacaktır.

Hedeflerimizi bir adım daha yukarıya taşıdık. Hem coğrafi hem de ticari köprü görevi üstlenen İstanbul’un günümüz finans sektöründe de aynı yapıyı kurabileceğini hedefliyoruz.

İstanbul’u dünyanın sayılı finans merkezlerinden bir tanesi haline getireceğiz demiştik ve getirdik. Türkiye’de finansın tarihinde neler olduğunu bunlar bilmiyor. Tarihte İstanbul bu ülkenin nasıl finans merkezi ise yine öyle olmaya hazır.

65 milyar TL yatırım ile ülkemizin ve dünyanın en prestijli merkezini hayata geçirdik. 600 milyon TL değerindeki fonu projemizdeki çevre dostu yeşil binalar ile kullanıyoruz.

21 ofis binasıyla, 100 bin m2’lik alışveriş merkeziyle, 26 bin 500 araç kapasitesiyle, oteliyle, akıllı şehir konseptiyle iş dünyasının tüm ihtiyaçlarına cevap verecektir. Ülkemiz ekonomisine ciddi katkılar sağlayacaktır. Bu merkez, 3 kıtanın buluşma noktası olan İstanbul’da yeni bir finansal ekosistem oluşturacaktır. Tüm bunların yanı sıra yatırım çekme potansiyelimizi de artıracaktır.

Finansal istikrarın devamını sağlayacaktır. Ekonomide öngörülebilirliğin ve istihdamın yükselmesine de katkı sağlayacaktır. Fintek ve katılım finans konusunda önemli bir merkez haline geleceğini öngörüyoruz. Yakında milli Fintek stratejik belgemizi de kamuoyumuz ile paylaşacağız. Genç girişimcileri de destekleyeceğiz ve onları yalnız bırakmayacağız. 10 yıllık çetin mücadelenin her bir aşaması zorlukla dolu ve emek dolu bir projedir. İFM ile Türkiye, yıllardır dışlandığı bir alanda ‘artık ben de varım’ diyebilme cesaretini göstermiştir. Sandığın renginden en ufak bir şüphe duymuyorum.

Sandığın renginden en ufak bir şüphe duymuyorum. Seçimler, siyasi partilerin ve ittifakların kantara çıktığı günlerdir. Millet bu dönemde vaatleri ölçüp tartar, herkesin çapı ve kapasitesi hakkında görüş sahibi olur ve gelecek 5 sene kimin zihniyeti ile yönetilmek istediğini seçer. Muhalefetin Türkiye’yi yönetebilecek, ülkemizi hayallerine ulaştırabilecek hiçbir vizyona sahip olmadığını ortaya koymuştur. Bu zihniyet 2001 öncesinde de neden Türkiye’nin geri kaldığını ortaya koymuştur.

300 milyar dolar, İngiltere’den getirecekmiş. Demek ki tefecilerle görüştü belli sözler aldı. Şimdi burada finans sektörünün önde gelenleri var. Böyle bir şey mümkün mü? Böyle bir yalan dünyanın hiçbir liderinde görmedim. Ama bu zavallı hayatında bir SSK var ki bunu da bu batırdı. Şimdi Şehir Hastanelerimizde biz dünyaya meydan okuyoruz. Fakat Bay Bay Kemal, yap işlet devret nedir bunu öğrenelim diyor. Ben mi öğreteceğim, kitapları karıştır öğren.

Ülkeye geride milyarlarca dolar borç takarak nasıl ortadan kaybolduklarını bu millet unutmaz.

2013’e kadar biz ödemelerimizi yaptık. 2013’ten sonra bizim IMF ile ilişkimiz kalmadı. Bize tavsiyede bulundular IMF’den destek almadan bu işi kurtaramayacaksınız diye. Neden? Ekonomi kötüymüş, biz gayet iyi yürüttük. Merkez Bankası’nın döviz rezervi devamlı artış gösterdi. Şu anda da ihtiyacımız yok. Bu millet IMF’den alınan borçlarla memur ve emekli maaşlarının ödendiğini unutmaz.

Bu millet 1990’lardaki popülist eylemlerin nasıl Türkiye’yi ekonomik bir çöküşe sürüklediğini unutmaz. Ekonomi cahili, eser ve hizmet düşmanı olmuştur bunlar.

Üniversitesi olmayan ilimiz kalmasın istedik ve bunu başardık. Iğdır’daki, Ağrı’daki, Hakkari’deki, Muş’taki gençlerim kendi ilindeki üniversitesine gidebiliyor. Yol yenmez ama yol sayesinde üretim olur, turist seyahat eder, nakliyeci eşyasını taşır. Yol yenmez ama yol sayesinde ekonomi büyür.

Biz bunun için her fırsatta yol medeniyettir diyoruz. Yol yapmasaydık 251 milyar dolardan fazla yatırım çekebilir miydik? İstihdamı 31 milyona çekebilir miydik? İstanbul Havalimanı milli gelire 23,75 milyar Euro ihracata 4,2 milyar Euro, vergiye 1,23 milyar Euro katkıda bulunurken, istihdama katkısı 972 bin kişi oldu.

Göreve geldiğimizde bu bölge çukurdu, çamurdu. Bütün pisliklerle dolu olan bir yerdi. İsminin Ataşehir olmasına bakmayın, Ata ile uzaktan yakından ilişkisi yoktu. Bugün Fikirtepe’de kentsel dönüşümün açılışını yapacağız. Orası da rezaletti. Orayı da aldık bugünkü hale getirdik. Buraları rezaletten biz kurtardık. İBB Başkanı olduğum dönemde buralarda çektiğimiz çileleri gayet iyi bilenler var. Ümraniye çöplüğünün ne hale geldiğini biliyorsunuz. Oranın belediye başkanı CHP’li bir belediye başkanıydı. Çöplük patladı, vatandaşlarımız öldü. Orayı yeşil hale biz getirdik.

Gelince uçakları satacakmış. Şu anda uçak kiralıyorsun, onunla gidiyorsun… Bu millet, bu devletin kendi uçaklarını bunlara devretmeyecek. Ben bunlara inanıyorum. Şu an itibariyle büyükşehirlerimizden 19 tanesinde şehir hastanelerimiz yapıldı ve devam ediyor. Bu ülkeyi en büyük projeleri yıkmak olanların insafına bırakmayacağız.”

Paylaşın

The Economist: Erdoğan İçin ‘Zaman Daralıyor’

Londra merkezli uluslararası haftalık haber dergisi The Economist’in son sayısında yayımlanan Türkiye analizinde, 6 Şubat Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan depremlerinin ardından toparlanmanın yıllar alacağı vurgulanırken, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için ‘zamanın daraldığı’ belirtildi.

The Economist’in görüştüğü uzmanlar da toparlanmak için zamanın Erdoğan’ın vaat ettiği kadar kısa olmadığını belirtirken, ayrıca mevcut politikaların da toparlanma için engel teşkil ettiğini belirtiyor. The Economist, seçimler yaklaşırken Erdoğan’ın daha fazla baskı hissettiği kanaatinde.

Sol Haber’in aktardığı The Economist’te yer alan Türkiye analizi şöyle:

“Şubat başında Türkiye’yi vuran depremin yerle bir ettiği ilçelerden biri olan Nurdağı’nın kuzeyindeki çamlarla kaplı tepelerin arasından kıvrıla kıvrıla uzanan uzun bir yolda buldozerler, yeni toplu konutların yerlerini açmak için toprağı delip geçiyor. Evler tamamlandığında, yerinden edilmiş yaklaşık 450 aileyi barındıracak. Ama çok daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor. Deprem, Nurdağı genelinde binden fazla binayı yerle bir etti. Kalanlarsa ayakta duramayacak kadar hasarlı. Yerelden bir yetkili, daha büyük binaların hiçbirinin güvenli olmadığını söylüyor. Yeniden ayağa kalkmadan önce, depremin öncesinde 40 bin kişiye ev sahipliği yapan ilçenin bir bütün olarak yıkılması gerekecek.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat ayında afet bölgesini gezerken “Sıfırdan inşa edeceğiz” vaadinde bulunarak, “Bize bir yıl zaman verin” dedi. İki ay sonrasında bölgeyi kaplayan 200 milyon tonluk molozun makul bir kısmı kaldırıldı; bölgede yapılacak bir gezintide görüleceği üzere bazı kasabaların varoşlarında inşaat çalışmaları başladı. Ancak yaklaşmakta olan zorluk, Erdoğan’ın öne sürdüğünden daha ürkütücü. 14 Mayıs’ta düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sağ çıkacağını varsayarsak, Erdoğan’ın sözünü tutması için bir yıldan çok daha fazlasına ve bol miktarda dış yardıma ihtiyacı olacak.

Kabaca Bulgaristan büyüklüğüne eş değer olarak 110 bin kilometrekarelik bir alanda 300 binden fazla bina yıkıldı, onarılamayacak şekilde hasar gördü veya yıkılması planlanıyor. 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi ve 3 milyon kişi yerinden edildi. Türkiye’nin strateji ve bütçe dairesinin yakın tarihli bir raporu, yeniden yapılanma maliyetinin 104 milyar dolar veya GSYH’nin yüzde 11’ine karşılık geleceğini ortaya koyarken, felaketin bu yıl büyüme oranını en az yüzde bir puan azaltacağı tahmin ediliyor.

Hiç kimse Erdoğan’ın takvimini gerçekçi bulmuyor. Düşünce kuruluşu TEPAV’da araştırmacı olan Burcu Aydın Özüdoğru, yapılması gereken konut sayısının, geçen yıl tüm Türkiye’de verilen konut ruhsatı sayısından fazla olduğunu söylüyor. TMMOB Mimarlar Odası Hatay Şubesi Mustafa Özçelik, 400 bin nüfuslu Antakya gibi, artık sakinlerinin çoğunun gittiği ve bunun yerine yıkılan evlerin ve ağır makinelerin yaşadığı yerlerde, tek başına temizlik ve enkaz kaldırma çalışmalarının bir altı ay daha süreceğini tahmin ediyor. An itibariyle enkazın ancak yarısı temizlendi. Eski şehrin çoğu, enkazla tıkanmış sokaklar ve geçitlerle, yürüyerek bile geçilemez durumda. Analistler, yeniden inşa sürecinin beş yılı bulabileceğini söylüyor.

Yeniden inşa maliyetleri, deprem öncesinde bile GSYH’nin yüzde 3,5’ine ulaşacak gibi görünen bu yılki bütçe açığını en az birkaç yüzde puan artıracak. Özellikle büyük bir deprem riskinin endişe verici derecede yüksek olduğu İstanbul’da, gelecekteki felaketlerin etkisini azaltmak için daha fazla harcama yapılması gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, şehrin yaşlanan konut stokunun, özellikle de çökme riski en yüksek olan 90 bin binanın depreme dayanıklı hale getirilmesinin 19 milyar dolara mal olabileceğini tahmin ediyor.

Yeniden yapılanma için paranın büyük bir kısmının yurt dışından gelmesi gerekecek. AB ve diğer yabancı bağışçılar, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan alınan 1,6 milyar dolar ve Dünya Bankası’ndan alınan 1,8 milyar dolar krediye ek olarak yaklaşık 7,6 milyar dolar taahhütte bulundu. Lakin merkez bankasının bağımsızlığını ortadan kaldırarak, dört nala koşan enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürerek ve döviz kurunu kontrol etmek için döviz rezervlerini yakarak yabancı yatırımcıları korkutan bir hükümet için ek finansman bulmak maliyetli ve zor olacaktır. Türkiye hala uluslararası piyasalardan borçlanabiliyor, ancak yüksek bir bedel karşılığında. Yabancı yatırımcılar dolar cinsinden Türk tahvillerinden yüzde 9’un üzerinde getiri elde edebilirler.

Erdoğan yerel borç verenlerden biraz para koparmayı deneyebilir. Geçtiğimiz yıl boyunca hükümet, Türk bankalarını gülünç derecede düşük oranlardan hazine tahvili almaya zorladı. Yeniden yapılanma faturasının karşılanmasına yardımcı olmak için bunu tekrar yapabilir. Ancak bu hamle bankaları aşırı derecede zor durumda bırakırken, hükümetin ihtiyaçlarının yalnızca bir kısmını karşılayabilir. “Dış finansmana ihtiyacımız var” diyen Koç Üniversitesi’nden Kamil Yılmaz, “Ancak mevcut politikalarla bu mümkün değil” ifadesini kullandı.

Seçmenlerin inşaat girişimini kendisine emanet edip etmemeye karar vermesinden önce Erdoğan’ın bir ayı var. Üzerinde baskı hissediyor olmalı. Mart ayı sonlarında Antakya dışında yeni bir hastanenin temel atma töreni olarak lanse edilen bir törene başkanlık etti. Daha sonrasındaysa hastanenin ihalesinin henüz yapılmadığı ortaya çıktı.”

Paylaşın

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Adaylığı AİHM’e Taşındı

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını AİHM’e taşıyan Avukat Turgut Kazan, YSK’nin son kararı ile bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini öngören Anayasanın 101/2. maddesini yok saydığını belirtti.

YSK’ye itiraz dilekçesi sunan Turgut Kazan, başvurunun reddedilmesi ve adaylığın onanması üzerine AİHM’e başvurdu.

İstanbul Barosu  eski Başkanı Avukat Turgut Kazan, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olabileceği yönündeki kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.

YSK’ye itiraz dilekçesi sunan Kazan, başvurunun reddedilmesi ve adaylığın onanması üzerine AİHM’e başvurdu.

MA’nın haberine göre; Kazan, dilekçesinde şöyle dedi: “Anayasada yer alan dönem sınırlaması kuralı, YSK dahil bütün organ, makam, merci ve kişileri bağlar. Türkiye 2017 değişikliği ile sistemi değiştirmiştir, tek adam rejimine geçilmiştir gibi yorumlarla 2018 seçimini yeni sistemin ilk seçimi, 2023 seçimini de ikinci seçimi saymak asla kabul edilemez”

Sosyal medya hesabından da açıklama yapan Kazan, YSK’nin 2017 referandumunda 2,5 milyon mühürsüz oyu geçerli saydığını hatırlattı ve  şunları söyledi: “Oysa, 298 sayılı yasanın 77 ve 101. maddeleri çok açıktı. Sandık mührü bulunmayan pusulalar geçerli olamazdı. Ama AKP temsilcisinin uyduruk bir dilekçesi esas alındı. Ve tek adam rejimine geçiş sağlandı”

Kazan, YSK’nin son kararı ile bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini öngören Anayasanın 101/2. maddesini yok saydığını belirtti.

Paylaşın

Erdoğan, Mansur Yavaş Ve Ekrem İmamoğlu’nu Hedef Aldı

AKM-Gar-Kızılay Metro Hattı açılışında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da hedef aldı.

Haber Merkezi / Son 7 yılda Ankara’ya 44,5 kilometrelik metro hattı kazandırıldığını söyleyen Erdoğan, “Yerel yönetimin iş bilmezliğine rağmen Ankara’da kayda değer trafik sıkışıklığı yaşanmıyorsa arkasında bu metro yatırımları var” dedi ve devam etti:

“İstanbul’da da benzer bir durum yaşanıyor. Çünkü Belediye Başkanları kendi şehirlerine hizmet etmek yerine başka hayaller, hevesler peşinde koşuyor. Ama biz ülkemizin 81 vilayeti gibi bu şehirlerimizi de asla sahipsiz bırakmadık.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da AKM–Gar–Kızılay Metrosu Açılış Töreni’nde açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarında öne çıkan bölümler şöyle:

“AKM Gar hattı Ankara’nın farklı alanlarını birbirine bağlayan bir öneme sahip. Bu hattın ülkemize yapacağı katkıların yıllık değeri 9 milyar lirayı bulacak. Toplamda 44 km’lik metro hattını Ankara’ya kazandırmış olduk.

Eğer bugün Ankara’da kayda değer bir trafik sıkıntısı yaşanmıyorsa gerisinde inşa ettiğimiz metro istasyonları var. Bu şehir ve İstanbul’un belediye başkanları ise başka hayallerin peşinden koşuyor. Biz ise şehirlerimizi Türkiye Yüzyılı’na hazırlamak için gece gündüz çalışıyoruz.

Metro hatlarında çalışan araç sayısının da 4 katına artırarak kapasiteyi artırdık. Şimdi buradan soruyorum. 14 Mayıs’ta geleceğimize sahip çıkıyor muyuz. Kazanımlarımızı daha da ileri taşıyor muyuz? Türkiye Yüzyılı için doğru adımlarla ilerlemeye devam ediyor muyuz.

Şimdi Türkiye Yüzyılı için kolları sıvama vaktidir. Geçtiğimiz 21 yılda gerçekleştirdiğimiz demokrasi ve kalkınma adımlarını bundan sonra yapacaklarımızın girizgahı olarak görüyoruz.

Şimdi soruyorum. İP hani sen yerliydin. Bay bay Kemal neden terör örgütünün uzantısı olan partiyle partilerinde değil de Meclis’te görüştü. Şimdi ne yaptılar, partilerinin ismini değiştirdiler. Ayaklar altına alınmadık değer bırakmadılar.

Kumar masası dediler sonra tıpış tıpış o masaya oturdular. Bizi beğenmeyip ayrı parti kuranlar yedili masanın dolgu malzemeliğine razı oldular. Kirli bir ortaklık kurdular.

Seçimden sonra neymiş Selo’yu bırakacaklarmış. Yetmiyor Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da kaldıracaklarını söylüyorlar. Tabi bir de çocuklarımızı geçlerimizi sapkın akımların malzemesi yapmak için yanıp tutuşanlar var. Neymiş bu LBGT.

Hiçbirinin adını vermeme gerek yok. İP’i de DEVA’sı da diğerleri de ne millidir ne yerlidir. Bunun adı asla siyaset değildir. Bugüne kadar yedili masadan terör örgütleriyle mücadelede taviz verilmeyeceğine dair bir söz duydunuz mu?

Sapkın akımların ülkemizden uzak tutulması konusunda bir söz duydunuz mu? Şu anda ana muhalefetin Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyükşehir belediyeleri onlarda. Ya bir eserleri var mı? Onlar yapmaya değil yıkmaya geliyor. Biz ise yaptıklarımızın üzerine daha fazlasını koymaya geliyoruz.

14 Mayıs’ta bunları siyasi mevta yapamaya hazır mıyız? Öyleyse evlatlarımızın geleceğinin yedili kumar masasında harcanmasına izin vermeyelim. Türkiye Yüzyılı Vizyonuz gibi varsa bir vizyonları çıksınlar görelim. Unutmayın 14 Mayıs’ta sandığa gidince atacağınız oylarla 15 Mayıs sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağımıza karar vereceğiz. “

Paylaşın

Financial Times: Seçmen, Erdoğan’dan Yoruldu

Dünya basını, 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, seçimler ve muhtemel sonuçlarını ilişkin değerlendirmeler yapmaya devam ediyor.

Birleşik Krallık merkezli Financial Times gazetesinden Adam Samson, Konya’ya giderek seçim öncesi seçmen eğilimleri konusundaki gözlemlerini kaleme aldı. Samson, hükümetin ekonomiyi batırdığı yönündeki seçmen yorumunu başlığa taşıdığı makalesinde seçmenlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yorulduğunu yazdı.

Erdoğan’ın kalesi olarak bilinen şehirde kendisine olan inancın azaldığını, fakat bunun doğrudan doğruya muhalefete desteğe dönüşmediğini vurgulayan Samson, her geçen gün daha fazla seçmenin değişim istediğini fısıldadığını belirtti.

Makalesinde Konya’da bir kafede çalışan bir aşçının anlatımlarına yer veren Samson, ekonomik krizin yanı sıra temel hak ve özgürlüklerde yaşanan gerilemenin ve gücü cumhurbaşkanının elinde toplayan hükümet sisteminin de seçmenleri Cumhurbaşkan Erdoğan’dan uzaklaştırdığı yorumunda bulundu.

Deveci’nin anlatımları üzerinden seçmenlerin yine de Millet İttifakı’na oy vermek için çok az sebebi olduğu değerlendirmesini paylaşan gazeteci, seçmenlerin muhalefete de güven duymadığını aktardı. Erdoğan ve AK Parti’nin iktidarda olduğu son 20 yıl içindeki en zorlu seçim sürecini yaşadığını da kaydeden Samson, anketlerin Erdoğan ile Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu başa baş gösterdiğini hatırlattı.

Konya’daki her dört seçmenden üçünün 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verdiğini kaydeden gazeteci, bu sefer durumun farklı olduğu, çünkü ülkenin devasa bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olduğu ve Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Berk Esen’in ifadesiyle söz konusu şartların AK Parti tabanının erimesini beraberinde getirdiği değerlendirmesini paylaştı.

Haberinde bir eczacının görüşlerine de yer veren Samson, bu kişinin ekonominin her gün kötüye gittiği ve artık değişime ihtiyaç olduğu yönündeki yorumunu paylaştı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

AK Parti Seçim Beyannamesi: Vaatler Tekrarlandı

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Dünya basını da seçimlere ilişkin değerlendirmelere devam ediyor. Bloomberg, AK Parti’nin seçim beyannamesini yorumladı.

ABD merkezli Bloomberg, hali hazırda önceki yıllarda taahhüt edilmiş ekonomik vaatlerin büyük ölçüde tekrarlandığı, belirtilen planın da gelecek ayki seçimden sonra AK Parti’nin kazanması halinde Türkiye’nin nasıl şekilleneceği konusunda netlik sağlamadığını belirtti.

AK Parti’nin seçim beyannamesi Bloomberg’e göre “iddialı planlar” ortaya koyuyor, ayrıca 14 Mayıs seçimlerinden sonra “güçlü bir ekonomi ekibi” kurma taahhüdünü de içeriyor. AK Parti ayrıca enflasyonu resmi verilere göre mevcut yüzde 50,5 seviyesinden tek hanelere indirmeyi ve işsizliği yüzde 7’ye düşürmeyi da içeren hedefleri taahhüt etti.

Bloomberg, “Vizyon, politika ayrıntıları konusunda yetersiz ve 900 milyar dolarlık ekonomi Erdoğan’ın yirmi yıllık iktidarının en zorlu yıllarından birine doğru ilerlerken piyasanın sinirlerini yatıştırması pek olası değil. Yıkıcı depremden iki ay sonra Türkiye, Türk lirası üzerindeki baskı yoğunlaşırken bütçe ve cari işlemler hesabında rekor açıklarla bir enflasyon krizinden çıkıyor” değerlendirmesini paylaştı.

Erdoğan’ın 2021’de ana akım ekonomi politikasını terk ederek “Yeni Ekonomi Modeli” adı verilen muallak bir programa sarıldığını ifade eden Bloomberg, AK Parti’nin seçimin ardından politika değişikliği sinyalleri verdiğini belirtti. Erdoğan, geçtiğimiz hafta seçimin ardından ekonomi politikasını eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in başında olduğu bir gruba devretmeyi planladıklarını açıklamıştı.

AK Parti’nin seçim beyannamesinin ekonomik karar alma mekanizmaları ve Merkez Bankası üzerinde büyük bir etkiye sahip olan Erdoğan’ın düşüncelerine ilişkin çok az fikir verdiğini söylenen analizde, seçimlerin “Asya dışında dünyanın en büyük beşinci gelişmekte olan ekonomisine gözlerini diken yatırımcılar için bir dönüm noktası olabileceği” yorumu yapıldı.

Bloomberg, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili bazı sorunları kabul ediyormuş gibi göründüğünü söyledi.

Paylaşın

Dikkat Çeken Analiz: Erdoğan’ı Başa Baş Bir Seçim Yarışı Bekliyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basını da seçimler ve muhtemel sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyor. Bloomberg, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ‘kesin olmadığını’ yazdı.

Gazete Duvar’ın aktardığı ABD merkezli Bloomberg’de yer alan Selcan Hacaoğlu imzalı analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘yeniden seçilmek istediği ancak seçilmesinin kesin olmadığı’ yazıldı.

“Erdoğan, neden başa baş bir seçim yarışı ile karşı karşıya?” başlıklı analizde yedi madde açıklayan Hacaoğlu, Maraş merkezli depremlerin etkileri, ekonomik kriz, bireysel hak ve özgürlükler ve Erdoğan’ın adaylık süreci gibi bir dizi konunun etkili olacağını ifade etti.

“Ülke ekonomik krizle karşı karşıyayken ve yıkıcı depremlerden sonra toparlanmaya çalışırken anketler, Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarına tehdit olabilecek sıkı bir yarışa işaret ediyor” diyen Hacaoğlu, ilk olarak 20 Ocak’ta yayınladığı ve 11 Nisan’da güncellenen analizde, “Depremler, on binlerce kişinin yaşamını yitirmesine ve hükümetin müdahalesine ilişkin eleştirileri beraberinde getirdi. Seçim kuralları, Erdoğan ve müttefiklerine avantaj sağlamak için yeniden yazıldı. Cumhurbaşkanını eleştirenler, seçim kurulunun Erdoğan’a yeniden aday olma hakkı tanımasına itiraz ediyor” yorumunu yaptı.

Maraş depremleri ve etkileri

Erdoğan’ın adaylık süreci ile ilgili ilk sorun olarak 6 Şubat tarihli Maraş depremlerine atıfta bulunan Bloomberg, “En az 173 bin binanın yıkılması, inşaat artışı sırasında inşaatçıların hız ve tasarruf için güvenliği feda etmesine izin verildiğine dair uzun zamandır süregelen şikayetleri yeniden gündeme getirdi” diye yazdı.

“İnşaat şirketlerinin bazı dükkanlardan ve otoparklardan taşıyıcı kolonları kaldırdığı ve destekleyici duvarlarda değişikliğe gittiği, kapı ve pencere yaptığı biliniyor” hatırlatmasında bulunan Bloomberg, “Depremlerden hayatta kalanlar ve muhalefet partileri ayrıca hükümetin Türkiye’de yaşanmış en kötü doğal afetlerden birine yeterli müdahalede bulunmadığını söylüyor” dedi.

Bloomberg, ayrıca “Erdoğan, ağır kış koşullarında 11 şehrin tamamına acil yardım göndermede zorluklar yaşandığını kabul etti ama bütün mevcut yardımın seferber edildiğini vurguladı” bilgisini paylaştı.

Erdoğan ve ‘otoriter yönetimi’

İkinci olarak, Erdoğan’ın ‘2018’de Türkiye’yi geniş çaplı yetkilerle başkanlık sistemine geçirdikten sonra giderek otoriterleşen bir lider olarak görüldüğünü’ aktaran Bloomberg, “Seçim, ülkenin son 20 yıldaki en kötü geçim kriziyle boğuştuğu bir dönemde yapılıyor” hatırlatmasında bulundu.

Bloomberg, “Her ne kadar Erdoğan hâlâ Türkiye’nin en popüler siyasetçisi olsa da Adalet ve Kalkınma Partisi, partinin en sadık destekçileri arasında yer alan yoksullar arasındaki desteğini yitirdi. Erdoğan bu sefer altı partili bir muhalefet bloğunun ve Kürt siyasetinin ciddi bir meydan okumasıyla karşı karşıya” değerlendirmesini yaptı.

Ekonomik kriz, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı

Haberinde üçüncü olarak ekonomik krize değinen haber sitesi, “Türkiye’de ekimde yüzde 85,5 ile son 24 yılın zirvesini gören enflasyon nisanda yüzde 50,5’e düştü. Pandemiden kaynaklı aksaklıklar ve Ukrayna’daki savaş birçok ülkede enflasyonu körükledi ama, Erdoğan’ın alışılmadık ekonomik görüşleri, Türkiye’deki sorunu artırdı” diye yazdı.

Buna göre, “Merkez Bankası enflasyonla mücadele için faiz oranlarını yükseltirken Erdoğan, bunu yapmanın aksi yönde bir etkisi olacağı konusunda sıra dışı bir tutum sergiledi. Erdoğan’ın baskısı altında olan Merkez Bankası da faiz indirdi.”

Bloomberg, bu noktada, “Erdoğan, ülkenin mali durumunu test edecek olan seçim öncesi vaatler kapsamında, emekli ve memur maaşlarının yanı sıra asgari ücreti de önemli ölçüde arttırarak vatandaşların alım gücünü korumaya söz verdi” bilgisini de paylaştı.

Erdoğan ve siyasi rakipleri

Dördüncü olarak Millet İttifakı’nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösterdiğini hatırlatan Bloomberg, seçim sürecine ilişkin şu öngörüleri paylaştı:

“Halkların Demokratik Partisi (HDP) kendi adayını çıkarmak yerine Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğinin sinyallerini verdi. Cumhurbaşkanı adaylarının ilk turda kazanması için oyların yüzde 50’sinden fazlasını alması gerek; aksi takdirde, iki hafta sonra ikinci tur yapılacak.

“Kılıçdaroğlu’nun eski bir müttefiki olan merkez sağ aday Muharrem İnce muhalefetin oylarının bölünmesine neden olabileceği için ikinci tur ihtimaller dahilinde. Son aday ise bir grup milliyetçi parti tarafından desteklenen Sinan Oğan.”

Adaylık sürecindeki ‘Anayasa çıkmazı’

Erdoğan’ın adaylığını hukuki olarak da ele alan Bloomberg, “Erdoğan’ı eleştirenler, bunun Anayasa’yı ihlal ettiğini söylüyor; Anayasa, ikinci dönem sırasında meclis erken seçim çağrısında bulunmazsa cumhurbaşkanlarını peş peşe iki beş yıllık dönemle sınırlıyor” diye yazdı.

Bloomberg, tartışmalara ilişkin şu bilgiyi paylaştı: “Erdoğan’ın aday olabileceğini savunanlar ise Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili tartışmaları başkanlık sistemiyle başlatıyor.

“Daha öncesinde Erdoğan 11 yıl Başbakan olarak görev yaptıktan sonra 2014’te Meclis tarafından cumhurbaşkanı seçilmişti. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına uygun olduğu, bu konuda son sözü söyleyen Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edildi.”

Yeni seçim sistemi

Altıncı olarak yeni seçim sistemini ele alan Bloomberg, “Anketler, Erdoğan’ın partisi ile, küçük ortağı MHP’nin Meclis çoğunluğunu korumakta zorlanabileceğini gösteriyor. Şayet bu partiler ve öteki küçük ortakları ortak listelerle aday çıkarma konusunda anlaşırlarsa şansları artabilir” yorumunda bulundu.

“Türkiye’deki göreceli temsile dayalı D’Hondt sistemi, ittifakların ve daha büyük partilerin lehine” değerlendirmesini yapan haber sitesi, “Şu anda meclisteki en büyük üçüncü blok olan HDP kapatma davasıyla karşı karşıya fakat Yeşil Sol Parti’yle bundan sıyrılabilir” dedi.

Değişen seçim kuralları

Bloomberg, son olarak “Seçim kuralları nasıl değişti?” başlığı altında, ‘6 Nisan’da yürürlüğe giren değişikliklerin, kampanya düzenlemek veya mitinglere katılmak için devlet kaynaklarını kullanma konusunda bakanlara getirilen yasaktan cumhurbaşkanının muaf tuttuğunu’ yazdı.

Söz konusu değişikliklerin seçim barajını yüzde 10’dan 7’ye indirdiğini de hatırlatan Bloomberg, kuralların ‘küçük partilerin kendi başlarına mecliste sandalye kazanmasını zorlaştırdığını ve bu partilerin daha büyük ittifaklar tarafından domine edilmek durumunda kaldıklarını’ ifade etti.

Paylaşın

Erdoğan, Seçim Beyannamesini Açıkladı: Yeter Söz Milletin

AK Parti’nin seçim beyannamesini açıklayan Erdoğan, “Yine bir 14 Mayıs arifesinde, bir kez daha ‘Yeter söz milletin’ demek için biz bir aradayız. Bizim yeter dememiz Bay Bay Kemal’in yeter demesine benzemez” dedi ve ekledi:

“Hayatlarını bu mücadeleye adamış milletin adamlarının kiminin sonu darağacında bitmiş olsa da yüreklerde yaktıkları hak, hukuk, özgürlük, kalkınma ateşi hiç sönmedi.”

Erdoğan “Darbeciler süngüleriyle, bu ateşi söndürmeyi başaramadı. Vesayetçilerin millete tepeden bakan kibirleri bu ateşi söndürmeyi başaramadı.” dedi.

Seçim beyannamesi ve aday tanıtım toplantısı Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle açıklandı.

Erdoğan konuşmasında, “Şu karşımdaki tabloyu gerek salon dışında, gerek salon içinde Türkiye Yüzyılı’nın muştusu olarak görüyorum. Sevginiz, coşkunuz, ahdevefanız, düşmana korku salan aslan yürekleriniz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.

“Yine bir 14 Mayıs arifesinde, bir kez daha ‘Yeter söz milletin’ demek için biz bir aradayız” diyen Erdoğan Bizim yeter dememiz Bay Bay Kemal’in yeter demesine benzemez. Hayatlarını bu mücadeleye adamış milletin adamlarının kiminin sonu darağacında bitmiş olsa da yüreklerde yaktıkları hak, hukuk, özgürlük, kalkınma ateşi hiç sönmedi” diye konuştu.

Erdoğan “Darbeciler süngüleriyle, bu ateşi söndürmeyi başaramadı. Vesayetçilerin millete tepeden bakan kibirleri bu ateşi söndürmeyi başaramadı.” dedi.

Cumhurbaşkanı şöyle devam etti;

“Hamdolsun milletimiz her seferinde iradesine sahip çıktı, istiklaline ve istikbaline sahip çıktı. Yönünü aydınlık geleceğine çevirdi. AK Parti işte bu kutlu mirasın son 21 yıldaki temsilcisi olarak milletimizle gönül gönüle, omuz omuza tarihi bir demokrasi ve kalkınma mücadelesi yürütüyor. Kurulduğumuz günden beri girdiğimiz her seçimi bu çetin mücadelenin yeni adımı yeni safhası olarak yaşadık.

2002 seçimlerine “Tek başına, iş başına” diyerek gittik. Milletimiz bizi tek başımıza iktidara getirdi. 2007 seçimlerine “Durmak yok, yola devam “ diyerek gittik. Milletimiz yolumuzu açtı.

2011 seçimlerine “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün” diye gittik. Milletimiz tercihini istikrardan yana kullandı.

2013 seçimlerine “Sen, ben yok, Türkiye var” diyerek gittik. Türkiye’yi yanımızda bulduk. 2018 seçimlerine “Vakit Türkiye vakti” diye gittik, yeni sistem için onay aldık .

Bugün de “Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar” diyerek bir kez daha milletimizin huzurundayız. Darbecilere, vesayetçilere, küresel emperyalistlere, siyasi ve sosyal mühendislik projelerine karşı milletimizle birlikle Türkiye Yüzyılı’nın kapısını aralamak için buradayız.

AK Parti’nin 14 Mayıs’ta milletimizin huzuruna çıkacak kadrosu olarak ahdimizi yenilemek için bir aradayız.”

Türkiye Yüzyılı’nın sadece Türkiye’nin değil, İslam aleminden Türk Dünyasına, Balkanlardan Kafkaslara, Asya’dan Afrika’ya tüm dostlarının, tüm insanlığın ortak vizyonu olduğunu” belirten Erdoğan “Çünkü Türkiye sadece 780 bin kilometrekareden ibaret bir ülkenin, Türk Milleti sadece 85 milyon nüfustan ibaret bir toplumun adı değildir. Kalbi bizimle atan her kardeşimiz bu ülkenin ve bu milletin bir parçasıdır.” ifadelerini kullandı.

‘Depremlerin izini sileceğiz’

Deprem felaketlerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ülkemizin bir köşesindeki insanların evleri başlarına yıkılmışken, diğer hiçbir yerdeki insanımız hayatını hiçbir şey olmamış gibi sürdüremez” dedi ve deprem haberinin alındığı andan itibaren istisnasız her şehrin, her ilçenin, her hanenin, mağdurların imdadına koşmak için seferber olduğunu” belirtti ve şöyle devam etti;

“Devletimiz de, şartların zorluğunu kısa sürede aşarak, tüm gücü, kurumları, personeli ve imkânlarıyla deprem bölgesinde vaziyet aldı. Bu tablo, devletin milleti için var olduğu gerçeğini, her bir insanımızın yüreğine tekrar işledi.”

Allah’ın izniyle, 6 Şubat depremlerinin izlerini de, ‘kerim devlet’ anlayışıyla yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde, kısa sürede sileceğiz.”

Önümüzdeki dönemde önceliğimiz elbette, 6 Şubat depremlerinin yıktığı şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak olacaktır.

Allah’ın izniyle, 319 bini bir yılda teslim edilecek şekilde, toplam 650 bin yeni konut yaparak, afetin 11 ilimizde ve mücavirinde açtığı yaraları tamamen saracağız.

Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeliyle, ülkemizin 81 ilinin tamamını, afetlere dirençli şehirler haline dönüştüreceğiz.

Bütüncül risk yönetimiyle, ülkemizi sadece depreme karşı değil, her türlü afete, felakete, tehdide karşı, tüm boyutlarıyla hazırlayacağız. ”

Ekonomi vaatleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomi alanındaki vaatlerini de şöyle sıraladı:

Hayata geçireceğimiz “gelir tamamlayıcı aile destek sistemiyle”, hiçbir hanenin gelirinin belirli bir seviyenin altına düşmemesini temin edeceğiz.

Aile Koruma Kalkanı Programıyla, ev hanımlarının emekliliğine destek vermekten, her ailede en az bir çalışan olmasını sağlamaya kadar pek çok uygulamayı başlatacağız.

Gençlerimizi aile kurmaya teşvik etmek için, eğitiminden istihdamına, evliliğinden çocuk bakımına kadar her alanda kendilerine maddi katkı vereceğiz.

Bu hedeflere ulaşmak için, kaynağı ülkemizin kendi ürettiği doğalgaz ve petrol gelirlerinden sağlanacak bir Aile ve Gençlik Bankası kuracağız.

Yükseköğrenimdeki gençlerimize bir defaya mahsus olmak üzere cep telefonu ve bilgisayar ediniminde vergi muafiyeti sağlayacağız, ayrıca aylık 10 cigabayt ücretsiz internet vereceğiz.

Sosyal yardımlarımızı, yoksul insanlarımıza destek vermenin ötesinde, insanlarımızın yoksulluk seviyesine düşmesini önleyecek bir yaklaşımla yeniden yapılandıracağız.

Sahip olduğumuz kültür-sanat değerlerimizin, her alanda işlenmesini sağlayacak mekanizmalar kurarak, ülkemizin potansiyelini en üst düzeyde harekete geçireceğiz.

Ekonomimizi; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyütmeyi sürdüreceğiz.

Enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara düşürerek, ülkemizi bu sorundan mutlaka kurtaracağız.

Memurundan emeklisine ve işçisine kadar çalışanlarımızın ücretlerini daima enflasyonun üzerinde artırarak, refah düzeylerini yükselteceğiz.

Turizmde 90 milyon turist ve 100 milyar dolar turizm geliri hedefiyle, yatırımı ve tanıtımı hızlandıracağız.

Ülkemizin halen 300 bin civarında olan uluslararası öğrenci sayısını, 1 milyonun üzerine çıkartarak, küresel pazarın yüzde 10’unu elde edeceğiz.

Bilişim ihracatında 15 milyar dolara ulaşarak, ülkemizi bu alanda küresel bir merkez haline dönüştüreceğiz.

Ülkemizi 1 trilyon dolar dış ticaret hacmine ulaştırmaya yönelik hedefimize ulaşana kadar yatırıma, üretime, ihracata yükleneceğiz.

Önümüzdeki dönemde yıllık 5,5 büyüme oranıyla, milli gelirimizi bu dönemde 1,5 trilyon dolara, ardından da asıl hedefimiz olan 2 trilyon dolara çıkartacağız.

Kişi başına düşen milli gelirimizi 3 bin 600 dolardan 10 bin 600 dolara yükselttiğimiz gibi, önümüzdeki dönemde önce 16 bin dolara, ardından da daha yüksek seviyelere ulaştıracağız.

Bu büyüme sayesinde 5 yılda 6 milyon yeni istihdam oluşturarak, işsizlik oranımızı yüzde 7 seviyesine gerileteceğiz.
Kadın ve genç istihdamına özel önem vermeyi sürdüreceğiz.

Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız.

Girişimcilerimize verdiğimiz destekle ülkemizden en kısa sürede 15 adet milyar dolar ve 5 adet on milyar dolar değerinde şirket çıkmasını sağlayacağız.

Üretimin tabana yayılmasında çok önemli görev ifa eden KOBİ’lerimizi, büyüyen ekonomimizin lokomotifleri olarak, finansmandan istihdama her alanda daha güçlü şekilde destekleyeceğiz.

Bugüne kadar hassasiyetle devam ettirdiğimiz bütçe disiplininden önümüzdeki dönemde de taviz vermeyeceğiz.

Tasarım ve kriptoloji altyapısını kurduğumuz yeni nesil Dijital Türk Lirası projemizi hayata geçireceğiz.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Erdoğan’ın Sunduğu “Dev Projeler” Seçmeni Nasıl Etkiler?

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi 23 Nisan’da sona erecek Ramazan Bayramı sonrasında da yoğun bir seçim kampanyasına başlamaya hazırlanıyor.

Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim öncesindeki dönemde neredeyse her hafta “dev” bir projeye dair törenlere katılması hedefleniyor.

Araba, tank, helikopter, doğalgaz…

AK Parti, seçim döneminde savunma projeleri ağırlıklı tanıtımlara da hız verecek. Erdoğan 10 Nisan Pazartesi günü de yerli SİHA gemisi TCG Anadolu’nun donanmaya teslimini gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan törende yaptığı konuşmada şu anda 60 milyar dolar olan savunma sanayii bütçesinin 75 milyar dolara yükseltileceğini açıkladı.

Yüzde 70’i yerli üretim olan, yaklaşık 750 milyon dolara mal olan TCG Anadolu, “Dünyanın ilk SİHA gemisi” olarak tanıtıldı. Gemiye Türkiye’nin programından çıkarıldığı F-35 uçaklarının da iniş kalkış yapabilecek şekilde tasarlandığı kaydedildi. 12 insanlı veya insansız muharip uçak, farklı tipte 21 helikopter ve SİHA’lar konuşlandırabilecek TCG ANADOLU, kara aracı olarak 13 tank, 27 amfibi hücum aracı, 6 zırhlı personel taşıyıcı ve zırhlı muharebe aracı, 33 muhtelif araç, 15 römork taşıma kapasitesine sahip.

Erdoğan, yerli imkanlarla üretilen yüksek çözünürlüklü gözlem uydusu İMECE’nin uzaydaki yörüngesine fırlatılacağını da sosyal medya hesabından açıkladı. Uydu SpaceX firması tarafından uzaya gönderilecek.

Erdoğan önümüzdeki günlerde de yerli üretim iki Altay tankının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) teslim törenine katılacak. 10 prototipi üretilen Altay tankı projesinde her bir tankın maliyetinin yaklaşık 14 milyon euro olduğu belirtiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından 2019 yılında başlatılan “Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri Projesi” kapsamında çalışmalar devam ederken “Atak-2” olarak da bilinen taarruz helikopterinin ilk uçuşunun gerçekleştirileceği tören de önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleştirilecek.

Erdoğan, seçime kadar Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ) tarafından geliştirilen ve ilk ileri seviye jet eğitimi uçağı olan Hürjet’in ilk seri üretim, ilk uçan kanat formundaki insansız savaş uçağı Anka-3’ün ilk uçuş törenine katılacak. Ayrıca 20 milyar dolarlık bir maliyeti olan Milli Muharip uçağın hangardan çıkış töreni de bu süreçte gerçekleşecek.

Erdoğan, geçen hafta Ankara Beştepe’de düzenlenen törende 22 milyar TL’lik yatırımla fabrikası hayata geçirilen yerli otomobil TOGG’un ilk teslim törenine katılmıştı. TOGG’a 177 bin ön sipariş gelirken bazı illerde satış merkezleri de açıldı.

Cumhurbaşkanı, 20 Nisan’da Karadeniz doğalgazının vatandaşlara ulaştırılması için sisteme verilmesi, 27 Nisan’da da Akkuyu Nükleer Santrali’ne ilk nükleer yakıtın getirilerek faaliyetlerine resmen başlamasına dair törenlere katılacak. Bu törene Rusya Devlet Başkanı Putin de davet edilmişti.

Erdoğan’ın Mayıs ayının ilk haftası da hem memur hem de işçi ücretlerine Temmuz ayında yapılması beklenen yeni zamlara dair mesajlar verebileceği ifade ediliyor.

“Bu strateji işe yaradı”

Seçimlere giderken bu yoğun proje tanıtımları ve törenlerin seçmenlere etkisi de merak konusu. Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2022 yılı Eylül ayından bu yana böyle bir strateji yürüttüğünü kaydederek, “TOGG o zaman da gündemdeydi. Doğal gaz o zaman da vardı. Bir icraat performansı sergiliyor. Bu işe yaradı. Geçen Eylül ayından 6 Şubat depremine kadar yürüttüğü strateji AK Parti adına bir momentum üretti. Muhalefet kendi içerisindeki çıkmazlarla, aday belirleyememe ile gündemdeyken Erdoğan icraatlar ile gündemdeydi ve bunun sonucu aldı, oyunu da ciddi oranda artırdı. Bunun bir devamı olarak görüyorum, bir tutarlılık var stratejisinde” açıklaması yaptı.

“Kendi kitlesinin erimemesini sağlar”

Erdoğan’ın seçimde yapabileceği ve elindeki “en iyi” ihtimalin bu strateji olduğunu söyleyen Osman Sert, “Kendisi açısından doğrusunu yapıyor, icraat gücünü kullanıyor. Seçmen üzerinde etkili olmasını umut ediyor. Bu stratejinin en kötü ihtimalle Erdoğan’a oy veren kitlenin erimemesinde etkili olacağını düşünüyorum. Karşılığında ise muhalefet toplumu bütüncül çıkış sağlamayan mikro krizler üzerinden strateji üretiyor. Bir tarafta Erdoğan TOGG, TCG Anadolu, uydu fırlatma diyor diğer tarafta ise Kılıçdaroğlu stopaj erteleme veya soğan gibi polemiklerle gündeme geliyor. Bu ikisinden seçmen nezdinde hangisi etkili olur çok emin değilim” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun vaatlerinden bazılarının “toplum nezdinde karşılığı olmadığını” savunan Sert, “Gerçekçi bir iktidar profili çizmiyor, en kolayı stopaj konusu olabilir. Kimse stopajı kaldırmasını beklemiyor. Kaldı ki ekonomik kriz içerisinde kaldırmaya gücü yeter ki o da ayrı tartışma. 418 milyar doları alıp sahibine vermek mesela ne kadar uygulanabilir tartışmalı. Seçmeni gerçekçi olmayan söylemlerle; doğrudan dokunulabilir icraatlar arasında tercihe zorluyor Erdoğan. Bu Erdoğan’a seçim kazandırır mı, soru işareti, ekonomik krizin ağırlığı ve mevcut hukuksuzluklar hâlâ ortada duruyor. Karşısında muhalefete göre seçmeni etkileyebilir, kazanmaya yetmeyebilir ama Erdoğan açısından en doğru taktik bu” ifadelerini kullandı.

“Millilik ekseni kurulacak”

DW Türkçe’den Kıvanç El’e değerlendirme yapan Siyaset Bilimci Deniz Yıldırım,  “Erdoğan seçimde millilik/gayrı-millilik ekseni kurmak istiyor. HÜDA PAR varlığı AKP içerisinde millilik/gayrı-millilik tartışmasında tam anlamıyla istenilen organik bütünlüğe yol açmadı. HÜDA PAR programı ile ilişkilendirilince biraz daha siyasal İslam ile ilişkili. İttifak içerisinde de MHP’nin ve BBP’nin ayrı liste ile girmesi ‘ittifakta çatlak’ görüntüsü veriyor. Hem bunu gidermek adına hem de muhalefet içindeki farklılıkları daha fazla kaşımak için kampanyanın zorunluluklarından birinin dev projeler olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın ekonomiye dair bir vaadinin kalmadığını “tek haneli enflasyon,” “tek haneli işsizlik” şeklindeki daha önceki vaatlerin gerçekleşmediğini kaydeden Yıldırım, “Ekonomiye dair tüm vaatleri çökmüş durumda. Başkanlık sistemini güçlü bir savunma sanayisi olan, kendi arabasını yapan bir milli ekonomi modeli olarak sunmak zorunda. Hem kendi çatlaklarını gidermek hem de rakibin çatlaklarını güçlendirmek için bunu yapıyor” dedi.

Tabanına ne mesaj veriyor?

“Muhalefetin ne vaat ettiğini anlatamadığını” ifade eden Yıldırım, Erdoğan’ın seçmenlerine verdiği mesaja ilişkin şu yorumu yaptı:

“Türkiye Yüzyılı söylemi ile özellikle dünyaya hükmeden ve yön veren neo-Osmanlıcılık dediğimiz gündeme gönderme yapan, milliyetçi tonla yapan, tabanı sıkı tutmaya çalışan güçlü lider vurgusu ile bunu yapıyor. Tabanına ‘ekonomi iyi demiyoruz ama bunları yaptığımız için bunlar başımıza geliyor’ gibi bir çerçeve çiziyor. ‘Biz bağımsız ülke kurmaya çalıştığımız, enerjide savunmada bunları yaptığımız için ekonomide bunlar başımıza geliyor bize biraz daha güç verin, süre verin’ propagandasını yapacak. Yerel seçimlerde biraz bunu yaptı. Şimdi daha güçlü yapacak. Ne kadar etkili olur ciddi tartışma konusu, hayat pahalılığı geçim dertleri bunların sorgulandığı bir konuma yol açtı. Kim daha iyi anlatırsa kim ikna ederse seçimin sonucunu onlar belirleyecek.”

Paylaşın