Çin’den İran’a Gözdağı: Ticari İlişkiler Zarar Görür

Çinli yetkililerin, İranlı mevkidaşlarına Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırılarını durdurmalarını, aksi takdirde Pekin – Tahran ticari ilişkilerinin zarar göreceği uyarısında bulunduğu belirtildi.

Çin ile İran arasında, Kızıldeniz’deki saldırılar ve ticarete ilişkin görüşmelerin yakın zamanda Pekin ve Tahran’da yapılan birkaç toplantıda gerçekleştiği ancak görüşmelerin ne zaman veya kimin katıldığı konusunda ayrıntılı bilgi paylaşılmadı.

Çinli yetkililerin, İranlı mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmede Kızıldeniz’deki Husi saldırılarının durdurulmasını istediği belirtildi.

Reuters’ın konuyla ilgili 4 İranlı kaynak ve bir diplomata dayandırdığı bugünkü haberinde, Pekin’in İran’ı iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin tehlikeye girebileceği yönünde uyardığı aktarıldı.

İranlı bir yetkili, “Çin basitçe şunu söylüyor: ‘Eğer çıkarlarımız bir şekilde zarar görürse, bu Tahran’la ticareti de etkiler. Bu yüzden Husilerden itidal göstermelerini isteyin” ifadelerini kullandı.

İranlı kaynaklar, Çinli yetkililerin iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin nasıl etkileneceği konusunda herhangi bir yorum yapmadığını belirtti.

Kaynaklardan biri, Çin’in Tahran için önemini hatırlattı ancak karar alma mekanizmalarında Gazze, Lübnan, Suriye ve Irak’taki vekil güçler ve bölgesel müttefiklerin daha etkili olduğunu vurguladı.

Reuters’a konuşan 4 İranlı kaynak, Tahran’ın Çin’le yapılan toplantıların ardından konuyla ilgili bir adım atıp atmayacağının belirsiz olduğunu söyledi.

Konuyla ilgili gelen yorum talebini yanıtlayan Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Çin, Ortadoğu ülkelerinin samimi bir dostudur. Bölgesel güvenliğin ve istikrarın sağlanması ve ortak kalkınma ve refah arayışı taahhütlerimize bağlıyız” dendi.

Filistinlilere destek için Kızıldeniz’deki gemilere saldıran İran destekli Husiler’in eylemleri, bölgedeki deniz taşımacılığını sekteye uğratmış, nakliye ve sigorta masraflarının artmasına neden olmuştu.

Asya’yla Avrupa arasındaki kilit ticaret rotalarından biri olan Kızıldeniz, çoğunlukla Çinli şirketlerin gemileri tarafından kullanılıyor.

Çin, son 10 yıldır İran’ın en büyük ticari ortağı konumunda. Yaptırım baskısı altındaki İran petrol ihracatının yüzde 90’ını Çinli rafinerilere yapıyor. Pekin, yaptırımlar nedeniyle alıcı bulamayan İran’dan petrolü büyük indirimlerle satın alıyor.

Paylaşın

Astana Görüşmeleri: Türkiye, Rusya Ve İran’dan “Suriye” Bildirisi

24 – 25 Ocak’ta Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Suriye konulu toplantı sonrası yayımlanan ortak bildiride, Suriye’de ayrılıkçı gündemlere karşı koyma ve Türkiye ile Suriye arasında normalleşme çabalarının sürdürülmesi vurgusu yapıldı.

Ortak bildiride ayrıca, Gazze’de yaşanan insani felaketten duyulan endişe de dile getirilerek “İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son vermesi ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi gerektiği” vurgulandı.

Suriye krizine çözüm amaçlı Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde oluşturulan Astana formatındaki Suriye görüşmelerinin 21’incisi Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleştirildi. Türkiye’yi temsilen Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız’ın başkanlığındaki heyetin katıldığı toplantı sonrasında yayımlanan ortak bildiride, Suriye’de ayrılıkçı gündemlere karşı koyma ve Türkiye ile Suriye arasında normalleşme çabalarının sürdürülmesi vurgusu yapıldı.

Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne desteğin bir kez daha vurgulandığı ortak bildiride, “Suriye’nin kuzeydoğusunda terörle mücadele bahanesiyle gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri de dahil, sahada yeni gerçeklikler oluşturma girişimlerinin reddedildiği” ifade edilerek “Suriye’nin birliğine zarar vermeyi amaçlayan ve sınır ötesi saldırılar ve Fırat’ın batısından sızmalar da dahil komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlerle mücadele konusundaki kararlılık” bir kez daha teyit edildi.

Bildiride, “Üç ülke, Suriye’ye ait olması gereken petrol kaynaklarının yasa dışı yollarla ele geçirilmesine ve transfer edilmesine karşı olduklarını yinelemişlerdir. Uluslararası hukuku, uluslararası insani hukuku ve BM Tüzüğünü ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları ve Suriye’de ayrılıkçı gündemi kolaylaştırarak ülkeyi çöküşe götürebilecek belirli bölgelere ilişkin tek taraflı yaptırımları kınamaktadır” ifadesi yer aldı.

Bildiride, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bel kemiğini oluşturan ve Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG ile bölgedeki Arap aşiretleri arasında çıkan çatışmalara da değinilerek “Son zamanlarda bölgedeki Arap aşiretleriyle çatışmalara yol açan zorla silah altına alma, barışçıl gösterileri bastırma, eğitimde ayrımcı politikalar (uygulama), siyasal aktivistleri, gazetecileri ve hareket özgürlüğünü kısıtlama dahil, Fırat’ın doğusundaki sivillere karşı ayrılıkçı grupların baskısının tüm türlerinden duyulan derin endişe” ifade edildi.

İsrail’e Gazze’deki saldırıları durdurma çağrısı

Ortak bildiride Gazze’de yaşanan insani felaketten duyulan endişe de dile getirilerek “İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son vermesi ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi gerektiği” vurgulandı. İsrail’in Suriye’ye yönelik askeri saldırıları da kınanarak bu eylemler “uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun, Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali” olarak nitelendirildi.

Bildiride ortak hedefler ise “Terörle mücadele, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönüşü için uygun ortamın yaratılması, siyasi sürecin yeniden canlandırılması ve tüm Suriyelilere engelsiz insani yardım akışını sağlamak amacıyla Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı, iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine yönelik çabaların sürdürülmesi” olarak sıralandı.

Paylaşın

Mahsa Amini Eylemlerine Katılan 23 Yaşındaki Muhammed Kubadlu İdam Edildi

16 Eylül 2022 yılında gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden Jina Mahsa Amini için düzenlenen protestolara katılan 23 yaşındaki Muhammed Kubadlu, idam edildi. Kubadlu’nun idamının ertelenmesi için sosyal medyada kampanyalar yürütülüyordu.

Geçtiğimiz iki yıl boyunca İran yargısı, 2022-2023 Jina Mahsa Amini protestolarına katıldığı gerekçesiyle onlarca kişiye idam cezası verdi. İdam edilme tehlikesiyle karşı karşıya olanlardan bazılarının cezaları kamuoyunun baskısı ve yürüten kampanyalar sayesinde hapis cezasına çevrildi.

Rûdaw’ın aktardığına göre, 23 yaşındaki Muhammed Kubadlu Tahran’ın Parand kasabasındaki protestolarda bir polis memurunun öldürülmesi ve beş kişinin de yaralanmasına karıştığı iddiasıyla 2022’de İran Yüksek Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılmıştı. Muhammed Kubadlu bu sabah (23-1-2024 Salı) idam edildi.

Sosyal medya platformlarında idamının durdurulması için çağrılar yapılırken Muhammed Kubatlu’nun avukatı verilen cezanın yasa dışı olduğunu ve davasının yeniden gözden geçirilmesini talep etmişti.

Kubadlu’nun avukatı Amir Reisiyen, “Muhammed Kubatlu’nun temyiz hakkı var, dolayısıyla cezasının infazı yasal olarak yerine getirilemez. Eğer cezası infaz edilirse şüphesiz bu kasıtlı bir cinayet olarak kayda geçer” dedi.

Uluslararası Af Örgütü ise pazartesi günü yaptığı açıklamada, Muhammed Kubadlu’nun davasının kusurlu olduğunu,  genç adamın psikolojik sorunlarının olduğunu ve “itiraflarının işkence altında alındığını” ve dosya hakkında gizlilik kararı alındığını duyurarak, idam edilmemesi yönünde İran’a çağrıda bulunmuştu.

Oğlunun idamının durdurulması için çaba gösteren Muhammed Kubadlu’nun annesi Masuma Ahmadi sosyal medyada yayınladığı bir videoda “Oğlumun akıl sağlığı yerinde değil. Avukatsız sorgulandı ve mahkemenin ilk duruşmasında ölüm cezasına çarptırıldı” dediği görülüyor.

Geçtiğimiz iki yıl boyunca İran yargısı, 2022-2023 Jina Mahsa Amini protestolarına katıldığı gerekçesiyle onlarca kişiye idam cezası verdi. İdam edilme tehlikesiyle karşı karşıya olanlardan bazılarının cezaları kamuoyunun baskısı ve yürüten kampanyalar sayesinde hapis cezasına çevrildi.

Öte yandan ‘kamu güvenliğine karşı suç işlemek kastıyla eylemde bulunmak’ suçlamasıyla idama mahkum edilen 24 yaşındaki Mahan Saderat Merni hakkındaki karar ise, 16 yıl hapis ve sürgün cezasına çevrildi.

Mizan Haber Ajansı’nın aktardığına göre, Emini protestoları sırasında gözaltına alınan ve ‘bir kişiyi bıçakla yaralamak, kamu güvenliğine karşı suç işlemek kastıyla eylemde bulunmak ve başkasına ait bir motosikleti ateşe vermekle’ suçlanan Merni hakkında karar, Yargıtay tarafından bozuldu.

Ne olmuştu?

22 yaşındaki Jina Mahsa Amini, geçen yıl başkent Tahran’a yaptığı bir gezi sırasında, “başörtüsünü kurallara uygun şekilde takmadığı” gerekçesiyle ahlak polisi tarafından karakola, birkaç saat sonra ise polis gözetiminde hastaneye götürüldü.

O esnada genç kadının baygın, hatta ölmüş olabileceğinden şüpheleniliyor. Üç gün sonra, 16 Eylül’de yapılan resmî açıklamada ise Mahsa’nın öldüğü duyuruldu. Jina Mahsa Amini’nin memleketi olan İran’ın batısındaki Kürt kasabası Sakkız’daki cenaze töreni sırasında başlayan protestolar, hızla ülke geneline yayıldı.

Çoğunluğu genç kadınlardan oluşan protestocular, başörtülerini çıkararak eylem yaptı. Bu mitingler, 1979’da İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana en büyük ve en uzun soluklu protestolara dönüştü. Tahran hükümeti, buna büyük bir baskı ve şiddetle karşılık verdi.

Kesin rakamlar bilinmemekle birlikte, bağımsız insan hakları örgütlerine göre, İran’da güvenlik güçleri 16 Eylül 2022 ile Ocak 2023 sonu arasındaki protestolarda 17’si çocuk olmak üzere en az 527 göstericiyi öldürdü.

Paylaşın

İsrail’den Suriye’ye Füze Saldırısı: 4 İran Devrim Muhafızı Öldü

İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’a düzenlediği füze saldırısında, İran Devrim Muhafızları’na mensup 4 kişi öldü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise; saldırıda en az 5 kişinin hayatını kaybettiğini, 10 kişinin yaralandığını duyurdu.

Geçtiğimiz ay Şam yakınındaki bir bölgede İsrail’in gerçekleştirdiğinden şüphelenilen bir hava saldırısında İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey bir komutanı öldürülmüştü.

İran’ın önemli bir askeri, siyasi ve ekonomik gücü olan Devrim Muhafızları’nın bazı üst düzey isimlerinin 2011’de başlayan iç savaştan bu yana Suriye’de bulundukları ve isyancılara karşı Devlet Başkanı Beşar Esad yönetiminin desteklenmesine yardımcı oldukları belirtiliyor.

İsrail’in Şam’daki füze saldırısında dört İran Devrim Muhafızları üyesinin hayatını kaybetti. İran devlet radyosu haberi doğruladı. Radyonun Arapça bölümünde yapılan ölenler arasında iki üst düzey askeri bölgenin bulunduğu belirtildi.

İran haber ajansı Mehr de ölenlerin İran Devrim Muhafızları gizli servis subaylarının duyurulduğu duyuruldu. Haberde “Devrim Muhafızları Suriye istihbarat şefi, yardımcısı ve diğer iki Devrim Muhafızları mensubu Suriye’ye İsrail tarafından düzenlenen saldırıda şehit olmuştur” denildi.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise ölü sayıları beş olarak duyurdu. Açıklamada söz konusu askerlerin beş katlı bir binada “İran’ın müttefiki olan liderlerle” toplantı halinde oldukları belirtildi. Saldırının ardından tamamen ücretsiz olan yapının yer aldığı bölgenin yüksek güvenlikli bölge olarak kabul edildiğini kaydeden Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, burada İran Devrim Muhafızları ülkelerinin İran yanlısı Filistinli bölgelerin üyeleriyle düzenli olarak toplantıda bulunduğunu belirtti.

Suriye resmi haber ajansı SANA da başkent Şam’ın Mezze’ye bir konutun İsrail saldırısına uğradığını bildirdi. Haberde ölü ya da yaralı olup olmadığı hakkında bilgi verilmedi. Şam’ın Mezze birliği, Birleşmiş Milletler’e ait binalar, büyükelçilikler ve çağdaş bir yapıya sahiptir.

İran Devrim Muhafızları dört gün önce Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Erbil’de bir “İsrail istihbarat kararına” saldırıda bulunduğunu açıklamıştı. Iraklı kaynaklarda yer alan bilgilere göre saldırıda 4 sivil hayatını kaybetti ve 6 kişi de yaralandı.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısının son 24 saatte 165 artarak 24 bin 927’ye, yaralı sayısının 62 bin 388’e yükseldiğini açıkladı.

BM, Gazze’de yerinden edilen 1,9 milyon kişinin yaklaşık 1 milyonunun kadın olduğunu açıkladı. BM Kadın Birimi ise Gazze’deki kadınlar ve kızların durumuna ilişkin verilerin yer aldığı bir rapor yayımladı.

Raporda nüfusu yaklaşık 2,3 milyon olan Gazze’de 1,9 milyon kişinin yerinden edildiği; söz konusu kişilerin 1 milyona yakınının kadınlar oluştuğu belirtildi.

Paylaşın

Pakistan, İran’da Bazı Hedefleri Füzelerle Vurdu

İran’ın iki gün önce Pakistan’da bazı hedefleri vurmasının ardından, Pakistan’da, İran’da ayrılıkçı militanları hedef alan füze saldırıları düzenlendiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Pakistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada,, “İstihbarata dayalı operasyonda birkaç terörist öldürüldü” denildi ve saldırılar “teröristlerin saklandığı yerlere karşı yüksek düzeyde koordine edilmiş ve özel olarak hedeflenmiş bir dizi hassas askeri saldırı” olarak tanımlandı.

Açıklamada, “Pakistan’ın İran İslam Cumhuriyeti’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğu” vurgulandı ve “Bugünkü eylemin tek amacı Pakistan’ın kendi güvenliği ve ulusal çıkarlarıdır ve bu çıkarlar her şeyden önemlidir ve tehlikeye atılamaz” ifadeleri kullanıldı.

İran devlet televizyonu ise sınır bölgesindeki bir köye Pakistan tarafından gerçekleştirilen füze saldırısında üç kadın ile dört çocuğun hayatını kaybettiğini, ölen kişilerin İran vatandaşı olmadığını bildirdi.

İran haber ajansı Mehr, Sistan-Belucistan’da yer alan Seravan kentine “İHA ve füze saldırısında” bulunulduğunu aktarırken, İran’ın resmi haber ajansı İRNA, Seravan kenti civarında patlamalar yaşandığını duyurdu.

İran’ın önceki gün Pakistan’da militan grup Ceyş el-Adl’ın (Adalet Ordusu) üsleri olarak tanımladığı yerleri hedef alan saldırılar düzenlediği bildirilmişti.

Pakistan saldırılarda, sivillerin vurulduğunu ve iki çocuğun öldüğünü söyleyerek Tahran’ın sorumlu olacağı sonuçlar konusunda uyarıda bulunmuştu. İslamabad dün İran’daki büyükelçisini geri çağırmıştı.

Ceyş el-Adl (Adalet Ordusu), 2012 yılında kurulan ve büyük ölçüde Pakistan sınırında faaliyet gösteren bir Sünni militan grup. Örgüt kendisini İran’ın Sistan-Belucistan eyaletinde “Sünni haklarının savunucusu” olarak tanımlıyor. İran, Ceyş el Adl’ın ABD ve İsrail tarafından desteklendiğini iddia ediyor.

Pakistan ile İran sık sık birbirlerini, karşı tarafa saldırı düzenletmek için, topraklarında aşırıcı güçleri himaye etmekle itham ediyor.

İki ülkenin karşılıklı hava saldırıları, İsrail ile Hamas arasındaki Gazze Savaşı ve Kızıldeniz’de gemilere saldıran Yemenli Husilere ait hedeflerin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve müttefikleri tarafından vurulması ile gerilimin son derece arttığı bölgede tansiyonu daha da yükseltmiş durumda.

Paylaşın

Nobel Barış Ödülü Sahibi Nergis Muhammedi’ye 15 Ay Daha Hapis Cezası

İran Devrim Mahkemesi, Nobel Barış Ödülü sahibi Nergis Muhammedi’yi İslam Cumhuriyeti’ne karşı kara propaganda yaptığı iddiasıyla 15 ay daha hapis cezasına çarptırdı:

Haber Merkezi / “15 ay hapis, iki yıl Tahran ve komşu iller dışına sürgün, iki yıl seyahat yasağı, iki yıl sosyal – siyasi gruplara katılma yasağı, ve iki yıl akıllı telefon kullanma yasağı.”

Hayatının son yirmi yılında birçok kez hapis cezası alan Nergis Muhammedi‘nin ailesi, cezanın 19 Aralık’ta verildiğini ve Muhammedi‘nin duruşmalara özellikle katılmamayı tercih ettiğini açıkladı.

Nergis Muhammedi, şu anda Tahran’da yer alan Evin Hapishanesi’nde iktidara karşı propaganda yapmak, hapishanede itaatsizlik ve yetkililere hakaret etmek suçlarından verilen 30 ay hapis cezasını çekiyor.

1972 doğumlu Nergis Safiye Muhammedi, insan hakları aktivisti ve gazeteci. Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi’nin başkanlığını yaptığı İnsan Hakları Savunucuları Merkezi’nin başkan yardımcısı.

Kendisi İran’da başörtüsüne karşı kitlesel feminist sivil itaatsizliğin sesli bir savunucusu ve 2023’te hazırlanan başörtüsü ve iffet programının sesli bir eleştirmeni.

Mayıs 2016’da Tahran’da “ölüm cezasının kaldırılması için kampanya yürüten bir insan hakları hareketi” kurmak ve yürütmek suçundan 16 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2020’de serbest bırakıldı, ancak 2021’de hapishaneye geri gönderildi ve o zamandan beri tutuklu kadınlara yönelik tacize ilişkin raporlar verdi.

Ekim 2023’te hapishanedeyken, “İran’da kadınlara yönelik baskıya karşı ve herkes için insan hakları ve özgürlüğü destekleme mücadelesi nedeniyle” 2023 Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. İran Dışişleri Bakanlığı Muhammedi’ye ödül verilmesi kararını kınadı.

Nergis Safiye Muhammedi, ayrıca, Alexander Langer Ödülü (2009) ve Andrei Sakharov Ödülü’ne de (2018) layık görüldü.

Paylaşın

İran’da Bir Kadına 74 Kırbaç Cezası: Başı Açık Fotoğraf Çektirdi

İran’ın başkenti Tahran’da yaşayan 33 yaşındaki Kürt aktivist Roya Heshmati, zorunlu başörtüsü olmadan fotoğraf çektirdiği için 74 kez kırbaçlandı. Norveçli sivil toplum kuruluşu “Hengaw”, cezanın 3 Ocak’ta Tahran’ın 7. bölgesindeki savcılıkta infaz edildiğini açıkladı.

Kırbaç işkencesi sırasında baş örtüsü düştüğü için yeni bir ceza ile tehdit edilen Heshmati, sırasında Jîna Mahsa Amini eylemlerinin simgesi haline gelen “‘Jin, Jîyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganı attı.

İran’da tüm kadınların, 1979 İslam Devrimi’nden kısa bir süre sonra kanunen boyunlarını ve başlarını örtmeleri zorunlu kılındı.

İran’da kıyafet kurallarının ihlali nedeniyle kırbaçlama nadir görülen bir durum ancak yetkililer, 2022 yılında Mahsa Amini’nin gözaltındayken öldürülmesinin tetiklediği protestoların ardından sert önlemler alındı.

Bianet’in aktardığına göre; Heshmati, yaşadıklarını insan hakları kuruluşu Hengaw’a yazdığı mektupta anlattı. Mektupta şunları söyledi:

“Bu sabah cezaların infazı için avukatımla iletişime geçtim ve birlikte 7. Bölge adliyesine gittik. Ancak giriş kapısında geri çevrildik ve infaz şubesine giderken başörtümü çıkardım.

Şubedeki yetkili ‘Başınızı belaya sokmamak için başörtünüzü takın’ dedi ama ben ‘Bu kırbaç için geldim, takmayacağım’ diye cevap verdim. Bir yere seslendiler, infazdan sorumlu görevli üst kata çıkıp ‘Başörtünüzü takın ve beni takip edin’ dedi. Ben ‘takmayacağım’ dedim.

‘O zaman ne yapacaksın? Seni nerede olduğunu bilecek şekilde kırbaçlayacağım ve sana yeni bir dosya açacağım, tekrar misafirimiz olman için yetmiş dört kırbaç daha atacağım’ dedi.

Yine takmadım. Aşağıya indik ve alkol içtikleri için birkaç adam daha getirildi. Görevli adam ‘Giymeyecek misin?’ diyerek otoriteyle tekrarladı ama ben yapmadım. İki peçeli kadın gelip defalarca peçemi taktı ama her seferinde başörtümü çıkardım. Arkamdan kelepçeleyip atkıyı üzerime taktılar, ben de birkaç kez peçemi açtım.

Bodruma indik; sonunda demir yataklı bir oda vardı. Yatağın her iki yanında demir kelepçeler ve ayak bileği kelepçeleri vardı ve bu tarafa biraz daha yakın bir yerde şövaleyi andıran demir bir yapıyla tutturulmuştu. Burası bir ortaçağ işkence odasıydı.

Hakim ‘Hanımefendi iyi misiniz? Bir sorununuz var mı?’ diye sordu. Sanki ben yokmuşum gibi cevap vermedim. ‘Hanımefendi, yanınızdayım’ dedi ama cevap vermedim. İnfazdan sorumlu olan adam ‘Ceketinizi getirin’ dedi. Ceketimi ve eşarbımı işkence odasının demir iskeletine astım. ‘Eşarbını tak’ dedi. Ben de ‘Yapmayacağım. Kuran’ı koltuk altına koy, sonra vur’ dedim.

Kadın gelip ‘Lütfen inat etmeyin’ dedi ve atkıyı başıma çekti. Hakim ‘Çok sert vurmayın’ dedi. Adam kararlılıkla omuzlarıma, sırtıma, kalçalarıma ve baldırlarıma vurmaya başladı. Kırbaçların sayısını unuttum ve fısıldadım: ‘Kadın adına, hayat adına: Esaret elbisesi yırtılmıştır. Esaretimizin kara gecesi şafak vakti olacak, bütün taze yaralar iyileşecek, bütün prangalar baltaya dönüşecek.’

Bitti ve dışarı çıktık. Acı çektiğimi düşünmelerine izin vermedim. Hakimin karşısına çıktık. Kapının önünde başımı açtım. Kadın ‘Lütfen şunu giyin’ dedi. Takmadım, hakim odasında yine eşarbı başıma çekti. ‘Biz de bu durumdan memnun değiliz ama bu bir cezadır ve infaz edilmesi gerekiyor’ dedi. Cevap vermedim.

‘Farklı yaşamak istiyorsan ülke dışında olabilirsin’ dedi. ‘Bu ülke herkesindir’ dedim. ‘Evet ama kanunlara saygı duymalısınız’ dedi. ‘Bırakın hukuk işini yapsın, biz direnişimizi sürdüreceğiz’ dedim. Odadan çıktık ve eşarbımı geri attım.”

Avukatı Maziar Tatai ise Heshmati’nin, önce başı açık bir fotoğrafını paylaştığı gerekçesiyle tutuklanıp telefonu ile bilgisayarına el konduğunu, sonrasında İran yargısının suçlamaları birkaç kez değiştirdiğini anlattı.

Avukat, suçlamalar arasında “rejim karşıtı propaganda yapmak”, “dini başörtüsü takmadan sokakta bulunmak”, “ahlaka zarar vermek”, “edebe aykırı içerik paylaşmak” ve “insanları yozlaşmaya teşvik etmek” olduğunu söyledi.

Heshmati’ni önce cezaevinde birkaç gün tutulduğu, sonrasında ise ceza indirimine gidildiğini belirtildi.

Zorunlu başörtüsü dayatmasının uygulanması için ülke çapında güvenlik kameraları yerleştirilirken, cezaların artırılmasını amaçlayan yeni bir yasanın da kabul edilmesi bekleniyor.

İran Ocak 2023’de belgesel yönetmeni Müjgan İlanlu’ya 9 yıl 9 ay hapis ve 74 kırbaç cezası verilmişti.

Tahran İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu toplantısında protesto amacıyla başörtüsünü sahneye atan kadın mühendis Zeynep Kazemi’ye 74 kırbaç cezası verilmişti.

Paylaşın

İran’daki Kanlı Saldırıyı IŞİD Üstlendi?

İran’da eski Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani”nin Kirman kentinde yer alan mezarı yakınlarında düzenlenen kanlı saldırıyı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üstlendi.

Haber Merkezi / Kasım Süleymani’nin, Ocak 2020’de ABD’nin Bağdat’taki saldırısında öldürülmesinin 4. yılı dolayısıyla anma töreninin yapıldığı mezarlığa giden yol üzerinde 20 dakika ara iki patlama meydana gelmişti.

İlk önce 108 olarak açıklanan can kaybı sayısı daha sonra 84’e düşürülmüştü. Saldırıda 280 civarında kişinin de yaralandığı açıklanmıştı.

Süleymani’nin 2020 yılındaki cenaze töreninde izdiham çıkmış ve binlerce kişinin katıldığı törende en az 56 kişi ölmüş, 200’den fazla kişi de yaralanmıştı.

İran’ın bölgesel askeri faaliyetlerinin mimarı olan Kasım Süleymani, İran’daki dini rejimin ulusal simgelerinden biri olarak kabul ediliyordu.

Süleymani ayrıca Suriye’de 2011’deki Arap Baharı protestolarından sonra patlak veren iç savaşta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın hükümetini güvence altına almaya yardım eden isimlerden biriydi.

Kasım Süleymani, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgaline kadar İran içinde tanınan bir isim değildi.

Ancak Süleymani’nin popülaritesi, Amerikalı yetkililerin, Amerikan askerlerinin öldürülmesi ve yaralanmasına yol açan militanların silahlanmasına yardımcı olduğu gerekçesiyle öldürülmesi çağrısı yapması üzerine yükselmişti.

İran Devrim Muhafızları Ordusu, çarşamba günkü saldırıyı “güvensizlik yaratmayı ve ulusun İran İslam Cumhuriyeti’ne olan derin sevgi ve bağlılığına karşı intikam almayı amaçlayan korkakça bir eylem” olarak nitelendirmişti.

DMO, “saldırının failleri kararlı ve adil bir şekilde cezalandırma kararlılıklarını güçlendirdiğini” bildirmişti.

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir, onlarca kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olan patlamalar için “intikam” vadinde bulunmuştu.

Paylaşın

İran’da Bombalı Saldırı: 100’den Fazla Can Kaybı

İran’da eski Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani”nin mezarı yakınlarında düzenlenen çifte bombalı saldırıda 100’den fazla kişinin yaşamını yitirdiği, 200’e yakın kişinin de yaralandığı açıklandı.

Haber Merkezi / Bombalı saldırıya ilişkin görüntüler ilk saldırı ile ikinci saldırı arasında yaklaşık 15 dakika sonra olduğunu gösteriyor.

İkinci patlamanın gecikmesinin militanlar tarafından genellikle olay yerine gelen acil durum personelini hedef almak ve daha fazla can kaybına yol açmak için kullanıldığı belirtiliyor.

2020 yılında ABD’nin insansız hava araçlı saldırısında öldürülen Kasım Süleymani’nin mezarı İran’ın başkenti Tahran’ın yaklaşık 820 kilometre güneydoğusundaki Kerman vilayetinde yer alıyor.

Süleymani’nin 2020 yılındaki cenaze töreninde izdiham çıkmış ve binlerce kişinin katıldığı törende en az 56 kişi ölmüş, 200’den fazla kişi de yaralanmıştı.

İran Devlet Televizyonu, patlamaların ardından ülkede Perşembe günü ulusal yas ilan edildiğini bildirdi.

İran’ın bölgesel askeri faaliyetlerinin mimarı olan Kasım Süleymani, İran’daki dini rejimin ulusal simgelerinden biri olarak kabul ediliyordu.

Süleymani ayrıca Suriye’de 2011’deki Arap Baharı protestolarından sonra patlak veren iç savaşta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın hükümetini güvence altına almaya yardım eden isimlerden biriydi.

Kasım Süleymani, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgaline kadar İran içinde tanınan bir isim değildi.

Ancak Süleymani’nin popülaritesi, Amerikalı yetkililerin, Amerikan askerlerinin öldürülmesi ve yaralanmasına yol açan militanların silahlanmasına yardımcı olduğu gerekçesiyle öldürülmesi çağrısı yapması üzerine yükselmişti.

İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, Kirman’da düzenlenen bombalı saldırılara ilişkin, İran güvenlik güçlerinin, bu suçu işleyenlere en kısa zamanda ezici ve kararlı bir cevap vereceğini belirtti.

Saldırıyı, daha önce yapılan komploların devamı olarak değerlendiren Vahidi, Kirman’da şu an durumun güvenlik güçlerinin kontrolü altında olduğunu belirtti.

Vahidi, güvenlik güçlerinin patlamanın sorumlularına en kısa sürede “ezici ve kararlı bir cevap” vereceğini ifade etti.

Olaya ilişkin araştırmaların devam ettiğini söyleyen Vahidi, sosyal medyada paylaşılan bilgilere itibar edilmemesi gerektiğini, gerekli bilgilerin kamuoyu ile paylaşılacağını belirtti.

İranlı Bakan ayrıca, bölgedeki iletişim ağında herhangi bir sorun bulunmadığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başsağlığı mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada İran halkına başsağlığı dileklerini iletti.

Erdoğan mesajında, “İran’ın Kirman eyaletinde gerçekleştirilen menfur terör saldırılarından derin üzüntü duyduk. Saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Dost ve kardeş İran halkına başsağlığı dileklerimi iletiyorum” ifadelerini kullandı.

ABD: Saldırıya dahlimiz yok

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, 103 kişinin öldüğü İran’da yapılan bombalı saldırılara bir dahillerinin olmadığını söyledi. Sözcü Miller, saldırılarla İsrail arasında da ilişki kurmadı.

Paylaşın

İran, Mossad Bağlantılı Biri Kadın 4 Kişiyi İdam Etti

İran, Mossad ajanlarının yönlendirmesiyle İran’ın savunma sistemlerine sabotajla suçladığı, Vefa Hanareh, Aram Omari, Rahman Parhazo ve Nesim Namazi’yi idam ettiğini duyurdu.

İdam edilen 4 kişinin toplam 10 sanığın yargılandığı davadaki başlıca sanıklar olduğu kaydedildi.

İran, İsrail’i son yıllarda nükleer programıyla bağlantılı tesislere saldırılar düzenlemekle ve bu alanda çalışan bilim adamlarını öldürmekle suçluyor. İsrail şimdiye kadar bu iddiaları ne yalanladı ne de doğruladı.

İran’da, İsrail istihbarat servisi Mossad’la bağlantı olmakla suçlanan biri kadın dört kişinin idam edildiği duyuruldu. İran yargısına bağlı Mizan ajansının yayınladığı haberde, “Siyonist rejimle bağlantılı sabotaj ekibinin dört üyesi yargılamanın ardından bu sabah idam edildi” ifadesi yer aldı.

Haberde, idam edilen kişiler Mossad ajanlarının yönlendirmesiyle İran’ın savunma sistemlerine karşı “geniş çaplı” eylemler içerisinde olmakla suçlandı.

İran’ın İsrail’i nükleer faaliyetlerini hedef almakla suçladığı iki ülke arasındaki “görünmeyen” savaşta, Tahran’ın bu ay benzer suçlamayla infaz ettiği idam sayısı beş oldu. Batı Azerbaycan eyaletindeki bu son idamlardan önce bir kişi de Aralık ayı ortasında Sistan-Belucistan eyaletinde idam edilmişti.

Yarı resmi haber ajansı Tasnim’in bildirdiğine göre, Cuma günü idam edilenlerin isimleri Vefa Hanareh, Aram Omari, Rahman Parhazo ve Nesim Namazi. Bu dört kişinin toplam 10 sanığın yargılandığı davadaki başlıca sanıklar olduğu kaydedildi.

Resmi IRNA haber ajansı, idam edilen sanıkların Türkiye’deki bir Mossad görevlisiyle iş birliği yaptıklarını itiraf ettikleri yaklaşık sekiz dakika uzunluğunda bir video klip yayınladı.

Videoda kendilerine verilen görevlerin adam kaçırmak, tehditte bulunmak, belirlenen cep telefonlarını çalmak, ayrıca ev ve araçları ateşe vermek olduğu belirtiliyor.

Yayınlanan video klipte, söz konusu kişilerin Ocak 2022’de “komşu bir ülkeden” İran’a geçişlerinin sağlandığı ve tutuklanana kadar dört ay boyunca İran istihbaratı tarafından gözlendiği öne sürüldü.

İran, İsrail’i son yıllarda nükleer programıyla bağlantılı tesislere saldırılar düzenlemekle ve bu alanda çalışan bilim adamlarını öldürmekle suçluyor. İsrail şimdiye kadar bu iddiaları ne yalanladı ne de doğruladı.

Tahran yönetimi, geçen Ağustos’ta İsrail’i İran’ın savunma sanayisini ve füze üretimini hedef alan “en büyük sabotaj planlarından birinin” arkasında olmakla suçlamıştı. Temmuz ayında da, “sabotaj planı içerisinde olan bir İsrail ajanının” tutuklandığı açıklanmıştı.

İsrail de geçen yıl, ülkedeki kritik noktaların fotoğraflarını çekmeleri için Facebook aracılığıyla İsrailli kadınları aralarına katan bir “casus şebekesinin” çökertildiğini duyurmuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın