Anayasa Mahkemesi, HDP’li Güzel’in Başvurusunu Reddetti

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kararının iptali istemiyle yaptığı başvuruyu reddetti.

Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasında AKP’nin yanında İyi Parti ve CHP de “evet” oyu kullanmıştı. 1 Mart’ta TBMM Genel Kurulu’nda dokunulmazlığı kaldırılan Güzel, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin iki ayrı TBMM kararının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, iki ayrı başvuruyu görüştü. İki başvuruyu birleştiren Mahkeme, Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin iki TBMM kararının, anayasaya, yasaya ve TBMM İçtüzüğü’ne aykırı olmadığına ve iptal istemlerinin oy birliğiyle reddine karar verdi.

TBMM tarafından yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesi durumunda, bu karara karşı iptal istemli başvurularda Anayasa Mahkemesi iptal istemini “kesin” olarak karara bağlıyor. Anayasa Mahkemesinin ret kararının gerekçesinin yazılmasının ardından süreç tamamlanacak.

Ne olmuştu?

2017’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği hava operasyonunda öldürülen PKK üyesi Volkan Bora’nın cep telefonunda yapılan incelemede Semra Güzel ile birlikte çektirdikleri fotoğraflar kamuoyuna yansıdı.

Fotoğrafların iktidara yakınlığıyla bilinen medya organlarında yayımlanmasının ardından AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karma komisyona süratle bunu gönderdik. Gereği yapılacaktır. Biz parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz” dedi.

Güzel, Bora’nın “sözlüsü” olduğunu, fotoğrafın da “çözüm sürecinde çekildiğini” söyledi. Fotoğrafın çekildiği dönemde hiçbir siyasi parti ile ilişkisinin olmadığını, Bora’nın üzerinden çıkan fotoğrafla ilgili de hakkında şimdiye kadar bir soruşturma açılmadığını belirtti. 5 yıl önce ele geçtiğini tahmin ettiği fotoğrafların kendisine yönelik “kumpas” amaçlı kullanıldığını savundu.

Fotoğraf nedeniyle Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlandı ve TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon’a gönderildi.

Komisyon’un dün (20 Ocak) bir araya gelmesinden önce  İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Güzel’in fezlekesiyle ilgili görüşmelerde “evet” oyu kullanacaklarını açıkladı.

Paylaşın

Pervin Buldan: Bu Ülkeye Barışı Biz Getireceğiz

Diyarbakır Newroz’unda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, konuşmasında hükümete yüklenerek, barışa, demokrasiye, halkların kardeşliğine, özgürlüğüne, diline, kültürüne tecrit uyguladığını söyledi ve ”Demokratik siyasete karşı darbe politikalarını hayata geçiren bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi.

Haber Merkezi / HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, “Bugün Barış günü, bugün özgürlük günü, bugün Newroz… Hepiniz hoşgeldiniz. Türkiye’nin dört bir yanında tüm ateşlerin başında Selahattin Demirtaş var, Figen Yüksekdağ var, Aysel Tuğluk var, Sebahat Tuncel var,… Hepsi aramızda, hepsi bu meydanda” diye konuştu.

Deniz Poyraz ve Kemal Kurkut’u anan Buldan, sözlerine şöyle devam etti: “Newroz ulusal birlik iradesinde buluşmaktır. Newroz, zalimlere boyun eğmeyen Mazlum’ların bayramıdır. 9 yıl önce bu meydanda okunan mutabakat, Kürt sorununda çözümün yol haritasıydı. 9 yılda yaşananlar bu çözüm mutabakatının ne kadar ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Biz HDP olarak, Kürtler olarak 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatının da 2013’te Amed Newrozunda okunan o mektubun da arkasında olduğumuzu ve onu savunduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.

Bizlere zulüm ettiler, zor kullandılar ancak başaramadıklarını da aslında biliyorlar. Bir kez daha diyoruz ki bu halk bu meydanda olduğu sürece siz asla kazanamayacaksınız, asla başaramayacaksınız. Bugün bu meydanlar işte bunun teyididir. Bu meydanlar bir kez daha 2013’teki mektubun arkasında olduğumuzun teyididir. Bu meydanlar Selahattinlerin, Figenlerin, Gültenlerin, Sebahatlerin cezaevinde olmasına karşı çıkmanın teyididir. Bu meydanlar Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kabul etmediğimizin teyididir.

Bizler Kürt halkı olarak, Türkiye halkları olarak, HDP olarak barışın ne kadar elzem olduğunu, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın bir gerçeği olduğunu bir kez daha ilan ediyoruz.

Ukrayna savaşı bizlere bir kez daha barışın aciliyetini göstermiştir. Bunun için HDP olarak diyoruz ki büyük barışlara ihtiyaç var ve bu büyük barışlar sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde hayata geçmek zorundadır. Bizler büyük barış için, halklarımızın ortak geleceği için her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Barışın etrafında büyük bir kenetlenmeye ihtiyaç olduğunu ilan ediyoruz.

Türkü ile Kürdü ile Alevisi ile Ermenisi ile Süryanisi ile Lazı ile Çerkezi ile bu topraklarda yaşayan bütün halklarla birlikte büyük barışın aciliyetini vurguluyoruz. Barış bu ülkeye geldiği zaman, bütün ülkelere geldiği zaman arkasından nelerin geleceğini biliyoruz. Savaşlar acıdır, kandır, gözyaşıdır; barışlar ise umuttur, gelecektir. Bunun için diyoruz ki büyük barışın tam da zamanıdır. Şimdi barış, hemen barış, büyük barış diyoruz.

İnkarla ve baskıyla, yok saymayla bu meydanları boş bırakmayı asla beceremezsiniz. 8 Mart’ta kadınlar size her yerde gösterdi. 8 Mart’ta kadınlar alanlarda, meydanlarda Türkiye’nin her yerinde zılgıtlarıyla, renkleriyle asla size biat etmeyeceklerini, sizin önünüzde diz çökmeyeceklerini, meydanı boş bırakmayacaklarını gösterdiler.

Şimdi de Newroz’da 3 gündür Türkiye’nin her yerinde milyonlarca insan bir kez daha gösterdi ve şunu dedi: Size boyun eğmeyeceğiz, size biat etmeyeceğiz, sizin önünüzde diz çökmeyeceğiz.

Elbette bu sorunları toplumla birlikte çözeceğimize inanıyoruz. O yüzden el ele, yürek yüreğe bütün sorunlar karşısında, her türlü baskıya ve engellemeye rağmen asla taviz vermeden, korkmadan, direnerek mücadelemizi sonuna kadar götüreceğimize söz veriyoruz.

Biz HDP olarak 27 Eylül’de Ankara’da açıkladığımız deklarasyonumuzun arkasındayız. Bu deklarasyon Türkiye’nin barışına, adaletine, demokrasisine büyük katkı sunacak bir deklarasyondur. O yüzden yanımızda olmayan, bizimle beraber olmayan her kesime buradan bir kez daha çağrımızı yapmak istiyoruz. Esas sorunların çözümünün halkla birlikte olacağına inanıyoruz, toplumla birlikte gerçekleşeceğine yürekten inanıyoruz.

Bu ülkeye barışı biz getireceğiz. Bu ülkeye demokrasiyi, adaleti, her türlü özgürlüğü, hakkı ve hukuku biz getireceğiz ama halkımızla birlikte getireceğiz. Bir kez daha bu Newroz’un barışa, adalete, özgürlüğe vesile olmasını yürekten temenni ediyorum.” Pervin Buldan sözlerine “Jin, Jiyan, Azadî” ile son verdi.

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Mutlaka Başaracağız

İstanbul Yenikapı’daki Newroz kutlamasında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Biz bu ateşi söndürmemek için her türlü emeği veren, bedeli ödeyen binlerce on binlerce yoldaşımızın, kardeşimizin mirasını devraldık. O onurlu mirası taşımak ve başarıya ulaştırmak için yola devam ediyoruz. Söz veriyoruz. Mutlaka başaracağız. Hep birlikte söylüyoruz. Mutlaka kazanacağız.” dedi.

Haber Merkezi / Sancar, konuşmasının devamında, “Söz mü? Duyun ey savaş baronları, kandan, talandan, yalandan, sömürüden medet uman muktedirler, duyun bu sesi: Biz geliyoruz, halkların gücü geliyor, mücadelenin kararlılığı geliyor. Bu ülkeye baharı getirmeye söz vermiş milyonlar birleşerek geliyor. ” ifadelerini kullandı.

Mithat Sancar, “Newroz yıllardır demokratik çözüm ve büyük barış için bir sembol olmuştur. Biz 2013 Newroz’unda okunan o barış deklarasyonunun arkasındayız. Biz Dolmabahçe’de açıklanan demokrasi programının arkasındayız. Biz eylül ayında açıkladığımız deklarasyonla demokrasiye, Kürt sorununa demokratik çözüme, bütün halklarla büyük barışa giden yolda yürümeye kararlıyız. Sözümüzde duruyoruz. Baskılar bizi durduramıyor, baskılar bizi engelleyemiyor” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, İstanbul Yenikapı’daki Newroz kutlamalara katıldı. Burada yaptığı konuşmasına halkı Kürtçe selamlayarak başlayan Sancar, konuşmasının devamında özetle şu ifadeleri kullandı;

“İşte çözümün sesi, işte çözümün gücü. Birleştikçe büyüyoruz, birleştikçe bu ülkeye barışın, demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin yolunu açıyoruz.

Bu yol zor bir yoldur; engellerle, zulümle, baskılarla doludur ama hiçbir güç bizi yürüyüşümüzden alıkoymadı, koyamayacak. Zulme, zorbalığa, soyguna, sömürüye, talana ve ranta karşı bütün ezilenleri, yoksulları, ötekileştirilen hakları, emekçileri birleştirme mücadelemiz büyüyerek devam ediyor.

“Başarıya yürüyoruz”

Başarıya yürüyoruz. Zulüm, zorbalık iktidarını mutlaka ama mutlaka bu güç değiştirecektir. Sadece iktidarı değiştirmekle kalmayacak biz bu ülkeye yeni bir başlangıcı da yaşatacağız. Newroz yeni başlangıcın habercisidir, bu ülkeye getireceğimiz baharların müjdesidir.

2022 Newroz’u başarının en önemli dönemecidir. İşte o nedenle bütün zorluklara, bu soğuğa, kara kışa rağmen, bu umutla, kararlılıkla, cesaretle meydanları dolduran sizleri kucaklıyorum, selamlıyorum.

Kazanacağımıza dair şüpheniz var mı? Bizi yolumuzdan alıkoyacak tek bir güç var mı? Neden? Demirci Kawa’nın binlerce yıl önce yaktığı ateş, özgürlük ateşi büyüyerek yolumuzu aydınlatıyor. Bir kibrit çöpüyle yakılan ateş bu ülkenin Ortadoğu’nun her yerinde gürül gürül yanıyor. Bu ateş, Newroz ateşi özgürlüğün yolunu aydınlatıyor.

“Milyonlar birleşerek geliyor”

İşte biz bu ateşi söndürmemek için her türlü emeği veren, bedeli ödeyen binlerce on binlerce yoldaşımızın, kardeşimizin mirasını devraldık. O onurlu mirası taşımak ve başarıya ulaştırmak için yola devam ediyoruz. Söz veriyoruz. Mutlaka başaracağız. Hep birlikte söylüyoruz. Mutlaka kazanacağız.

Söz mü? Duyun ey savaş baronları, kandan, talandan, yalandan, sömürüden medet uman muktedirler, duyun bu sesi: Biz geliyoruz, halkların gücü geliyor, mücadelenin kararlılığı geliyor. Bu ülkeye baharı getirmeye söz vermiş milyonlar birleşerek geliyor.

“2013 barış deklarasyonunun arkasındayız”

Newroz yıllardır demokratik çözüm ve büyük barış için bir sembol olmuştur. Biz 2013 Newroz’unda okunan o barış deklarasyonunun arkasındayız. Biz Dolmabahçe’de açıklanan demokrasi programının arkasındayız. Biz eylül ayında açıkladığımız deklarasyonla demokrasiye, Kürt sorununa demokratik çözüme, bütün halklarla büyük barışa giden yolda yürümeye kararlıyız. Sözümüzde duruyoruz. Baskılar bizi durduramıyor, baskılar bizi engelleyemiyor.

“Tecrit, savaşın en büyük sembolüdür”

Yoldaşlarımızı siyasi rehine olarak tutuyorlar. Barışın yolunu açmak için 2013 Newroz’unda İmralı’dan gelen sesi kısmak için tecridi ağırlaştırıyorlar. Bilelim ki tecrit, savaş politikalarında ısrarın en büyük sembolüdür.

O nedenle barış mücadelesi İmralı tecridini kırma mücadelesinin de mutlaka bütünleştirici parçasıdır. Barış için mücadele, savaşa karşı mücadele aynı zamanda tecridi kırmak için mücadeleyi içermek zorundadır. Bugün burada bu meydanda toplananlar, bu ülkeye, Ortadoğu’ya büyük barışı getirmeyi azmetmiş ortak iradenin temsilcileri, sesi ve neferidir.

“Bu yıl final yılı”

2022’de Newroz kazanmanın dönemecidir. Bu yıl final yılıdır. Bunu unutmayın, bu iktidar hangi oyunları oynarsa oynasın, hangi mühendisliklere başvurursa başvursun, boşunadır, nafiledir.  Yok seçim kanunlarında değişiklikler yapıyorlar. Ne yapacaklar kendilerine avantaj sağlayacaklar. Barajı yüzde 7’ye düşürüyorlar.

“O yüzde 7’yi de yıkacağız”

Barajı düşürmelerinin amacı küçük ortakları var ya MHP, onu güvence altına almak içindir. Ama olsun. Bu barajı kim yıktı. On yıllardır mücadele eden bizler yıktık. Yüzde 10 barajını bize karşı getirdiler ama mücadelemizle, inancımızla, kararlılığımızla yıktık. Şimdi yüzde 7’ye indirip MHP’ye hediye ediyorlar. Ama olsun bunun temelinde sizlerin mücadelesi var. O yüzde 7’yi de yıkacağız.

Biz barajsız seçim istiyoruz. Herkesin iradesiyle, gücüyle parlamentoya girmesini istiyoruz. Bu ülkede çoğulcu eşit özgürlük adil yaşam istiyoruz.

Bu inançla Newroz ateşinin etrafında kenetleniyoruz. Ülkeye demokrasi, barış, adalet ve özgürlük getirmek için Newroz ateşini büyütüyoruz. Şimdi kazanma zamanıdır. Dem dema serkeftinê ye. Newroz pîroz be. Şimdi kazanma zamanıdır. Riya we vekirî be.”

Paylaşın

Demirtaş’tan ‘Newroz’ Çağrısı: Sesiniz Edirne’ye Kadar Ulaşıyor

20 Mart’ta İstanbul’da düzenlenecek olan Newroz kutlamasına katılma çağırısında bulunan Demirtaş, “#HaydiNewroza Nasıl olsa sesiniz Edirne’ye kadar ulaşıyor. Newroza we pîroz be! Newroza şima pîroz bo!” dedi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş başkanlarından Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından “newroz”u kutladı. Yarın İstanbul’da düzenlenecek olan Newroz kutlamasına çağıran Demirtaş şöyle dedi:

“Newroz’u şimdiden kutluyorum. Barışa ve özgürlüklere vesile olmasını diliyorum. 20 Mart Pazar günü 11:00’de Yenikapı Meydanı’nda, büyük Newroz kutlamasında buluşalım. #HaydiNewroza Nasıl olsa sesiniz Edirne’ye kadar ulaşıyor. Newroza we pîroz be! Newroza şima pîroz bo!”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’tan Yeni Kitap Önerisi

Avukatlarının aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Selahattin Demirtaş, HDP eski milletvekili İdris Baluken’in, ‘Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name’ ve Bülent Parmaksız’ın kaleme aldığı, ‘Hayatı Yeniden Kurmak’ başlıklı kitaplarını önerdi.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatlarının aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından kitap önerisinde bulundu.

Cezaevinde bulunan HDP eski milletvekili İdris Baluken’in Dipnot Yayınları’ndan çıkan, ‘Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name’ ve Bülent Parmaksız’ın kaleme aldığı, Piya Art Yayınları tarafından basılan ‘Hayatı Yeniden Kurmak’ başlıklı kitaplarını öneren Demirtaş, “Hapishanedeki iki değerli arkadaşımdan iki değerli kitap. Okumanızı öneriyorum. Kitap alamıyorsanız lütfen bana yazın” dedi.

 

Paylaşın

CHP’li Ve HDP’li Vekillerin Dokunulmazlık Dosyaları Meclis’te

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), 8 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin 9 fezleke, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması amacıyla Meclis’e gönderilen Cumhurbaşkanı fezlekeleri, Anayasa Adalet Karma Komisyonu’na sevk edildi.

Dosyalar arasında; CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun, HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP Van Milletvekili Sezai Temelli, HDP Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin, HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü ve HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’a ait fezlekeler yer aldı.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

HDP’den Demokrasi Krizinin Ekonomik Maliyeti Raporu

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomi Komisyonu “Demokratik Gerilemenin Maliyeti” üzerine bir rapor hazırladı. Hazırlanan raporu da milletvekilleri Garo Paylan, Erol Katırcıoğlu, Serpil Kemalbay ve Necdet İpekyüz Meclis’te yaptıkları basın toplantısında kamuoyuyla paylaştı.

Toplantıda konuşan Erol Katırcıoğlu demokrasinin bir yönetim biçimi olmasına rağmen ekonomiyle doğrudan ilişkilidir olduğunu söyledi. Economist Intelligence Unit’in oluşturduğu Demokrasi Endeksinden bahseden Katırcıoğlu, Türkiye’nin Uganda, Zambiya, Senegal,  Bangladeş, Kenya ve Fas gibi ülkelerin gerisinde olduğunu anlattı.

2015’te Çözüm Sürecinin, 2016’da darbe girişimi ve ardından ilan edilen OHAL’in ve 2018 sonrası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemininin Türkiye demokrasisinin gerilemesine neden olduğunu belirten Katırcıoğlu, “85 milyon insanın hayatını ilgilendiren kararları, bu sistemle çok az sayıda insan verir hale gelmiştir ve dolayısıyla bu kararların yanlış olma olasılığı da artmıştır” dedi.

Raporda dört değişkene baktıklarını ifade eden Katırcıoğlu bunları

  • Hukuki güvencelerin azalması,
  • Politik sorunların demokratik çözüm arayışlarından uzaklaşılması,
  • Siyasi ve ekonomik özgürlüklerin kısıtlanması,
  • Siyasal katılımın önüne engellerin konması.

olarak sıraladı ve şöyle konuştu:

Hukuk endeksi. Bu endekse göre, 2015-2021 yılları arasında Türkiye’nin değeri 80. sıradan 117’nci sıraya geriledi. Hukuki güvencelerin azalması, sermayenin ülkeye giriş maliyetlerini yükseltti. 2015- 2021 arasında faiz giderleri 53 milyardan 181 milyar liraya yükseldi.

2015’te 215 olan ülke risk primi, 2022’de 686’ya dayandı. Güvenlik politikalarını arttırarak ülke sorunlarını çözmeye çalışmak demokraside gerilemeye neden oldu. Bütçe geliri üç buçuk kat atmasına rağmen güvenlik harcamaları 4.6 kat attı. Bu da borç yükü ortaya çıkardı.

Demokrasi neden ekonomi sonuç

Hukukun çökmesi, ekonomik yapının giderek bozulmasının sonuçları ekonomik özgürlük endeksinde de sonuçlarını gösteriyor. Türkiye’nin 2015’te 70 olan değeri, 2021’de 107’ye yükseldi.

TÜİK’in mutluluk endeksinde de bu görülüyor. Gençlerimizin çoğunun yani yüzde 75’inin yurt dışına gitme talepleri olduğunu görüyoruz. Şöyle bir yere varıyoruz; demokraside gerileme, bir ülkede farklılıkların taleplerini yansıtması gereken demokrasinin giderek daha az sayıda insan tarafından alınır olmasının getirdiği çarpıklıklar ekonomide bugün yaşadığımız sonuçlara neden oluyor.

“Her şey ekonomiye yansıyor”

Özetlemek gerekirse; 2015’ten itibaren Türkiye demokrasindeki gerileme ekonomiye yansıyor. Bugün bakıldığında Türkiye’nin asıl sorunun demokrasi olduğunu görüyoruz. Bizim gibi ülkelerde yönetimin sorunları ekonominin sorunlarından daha baskındır. Türkiye inanılmaz bir kriz yaşamaktadır, bu da demokrasinin krizidir.”

Katırcıoğlu’ndan sonra söz alan Necdet İpekyüz’se “HDP olarak; demokrasi, adalet ve özgürlük beraber ele alındığında ve birçok sorunu konuşabildiğimizde refahın artabileceğini, yüksek zamlar ve enflasyon yerine daha mutlu bir yaşamdan söz edebileceğimizi söylüyoruz” dedi.

İpekyüz “Kürt illerinde bir geri bırakılmışlık varsa, yer altı ve yer üstü zenginliği olan bir bölgede halen işsizlik konuşuluyorsa, halen baskıcı bir yönetim konuşuluyorsa, özgürlüklerin kısıtlanması söz konusuysa eğer siyasetin özgür olmadığı bir yerde ekonomiye de yansımakta” diye konuştu.

Kürt illerindeki tablonun tüm Türkiye’yi etkilediğinden bahseden İpekyüz sonrasında şöyle devam etti: “Türkiye’de yoksulluk, işsizlik en fazla nerede dediğimizde bir harita çıkıyor karşımıza, kayyım haritası çıkardığımızda da aynı harita ortaya çıkıyor.

2013-2015’te Kürt meselesini konuştuk. 2013-215’te enflasyon ve işsizlik tek hanelerdeydi. Şimdi geldiğimiz nokta ortada. Bunun maliyeti Kürt illerinde artmaktadır. Bölge uzun süreden beri, 12 Eylül’den bu yana OHAL rejimi ile yönetildi. Kısa bir süre kaldırıldı, refah bütün ülkeye yayıldı. Ondan sonraki sürece bakıldığında 2016’dan bu yana Van’da bir basın açıklaması halen yapılamıyor.

Türkiye yüksek enflasyona, döviz kuruna mecbur mu? Siz demokrasiden uzaklaştığınız sürece o zaman sizin ekonominiz kırılgan olur. Ufacık bir rüzgarla yere bir olur. Kürt meselesi başta olmak üzere ötekilerin sesini dinlemek gerekiyor. Demokrasiden uzaklaştığımız sürece işsizlik, yoksulluk, baskı ve hukuksuzluk daha da artacak, , sadece küçük bir topluluk zengin olacak.”

Paylaşın

HDP’li Sancar: İktidar Kendini Kurtarmak İçin Barajı İndiriyor

Partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, AK Parti ve MHP’nin Meclis’e sunduğu seçim kanunda değişiklik teklifine ilişkin, “İktidar şimdi kendisini kurturmak için barajı indiriyor. Bu yöntemler seçim kanunlarında mühendislik oyunlarıyla varlıklarını devam ettirebileceğini sanan bu iktidar geçmişe baksın. Bunlar nafile çabalardır” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doktorları hedef alarak “giderlerse gitsinler” açıklamasından sonra bugün Türk Tabipler Birliği’ni hedef alan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de yanıt veren Sancar, “Kim kimi nereden kovuyor? Bugün de iktidarın küçük ortağı tehditlerine devam etmiş. Kendi huzurunu, kendisi için var gücüyle çalışan sağlık emekçilerinin farkındadır bu halk. Hekimler hiçbir yere gitmiyor. Kim gidecek, bu iktidar gidecek” ifadelerini kullandı. Sancar, “Eğer özür niyetiniz varsa hekimlerin taleplerini kabul edin. Biz hekimlerle birlikte olacağız. Bu taleplerin sonuna kadar takipçisi olacağız” dedi.

HDP’nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 108 sanıklı Kobani ve HDP kapatma davaları üzerine de açıklamalarda bulunan Sancar, “Kararlılığımız ileride de ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkaracak. Kobani kumpas davası gözlerden ırak bir şekilde yürütülmek isteniyor. Biz bu kumpas davasını da boşa çıkaracağız. Kapatma davasında da aynı zihniyet söz konusu. Çöp gibi bir iddianame ile bizi suçlamaya çalışıyorlar ama başaramayacaklar” ifadelerini kullandı.

Sancar, konuşmasının devamında Newroz Bayramı’na ilişkin, “Newroz geliyor, Newroz hak. Kürt halkı başta olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının en kadim günü olan Newroz’u şimdiden kutluyoruz. Newroz’u barış idealine yürüyüş olarak kutlayacağız. 2022 final yılı olacaksa, bu finalin önemli dönemeçlerinden biri 2022 Newrozu’dur. Heyecanla, kararlılıkla, coşkuyla meydanları dolduracağız. Newroz direniştir, umuttur, cesarettir, haykırıştır, dayanışmadır, mücadelede ortak olmadır, yan yana omuz omuza olmaktır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Sancar’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Mart ayında çeşitli acılar var. Bunları anmadan geçmek doğru olmaz. Önce 16 Mart 1988’de Halepçe’de Kürt halkına yönelik kimyasal ve biyolojik silahlar kullanılarak 5 bini insan katledildi. Irak’ta Kürt halkının hak ettiği eşitliği şiddetle bastırmak isteyen Saddam yönetimi insanlık tarihine katliamcı soykırımcı olarak geçti. Kürt halkının özgürlük mücadelesi bir adım bile geriletilemedi. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi önünde sivil faşistler tarafından düzenlenen saldırıda 7 öğrendi hayatını kaybetmişti, dava dosyası kapatıldı. 16 Mart Beyazıt Katliamı da Türkiye’de işlenen yüzlerce cinayet gibi karanlıkta bırakıldı. Biz failleri de zihniyeti de tanıyoruz ve mücadele ediyoruz.

12 Mart’ta Gazi Mahallesi’nde ve Kamışlı’da katliamlar yaşandı. O katliamlarda hayatlarını kaybedenleri de anıyorum. Bu katliamları unutmadık, unutmayacağız.

İyileşecek yaraları olduğu sürece geçmiş, bugün olarak kalır. Bu söz, bu acıların işlendiği bir filmden alınma repliktir. Bizlerin derdi, amacı sadece anma ve rahmet dilemek değildir, bizler bu katliamların bir daha yaşanmaması için sürekli hatırlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Katliamları hafızada canlandırmak, onların sorumlularını, zihniyeti dile getirmek, geleceğe karşı görevimiz için bir zorunluluktur. Bu faillere ve zihniyete karşı mücadeleyi her an canlı tutalım ki bu acılar bir daha yaşanmasın.

Bu iktidar, katliamcı zihniyetleri devam ettiriyor. Geçmişteki acıları yaratan politikaların daha da ilerletilmesini sağlayacak bir anlayış yürütüyor. Bu anlayış, bu ülkeye felaketler yaşatıyorlar. Toplum farkında ve iktidar desteğini kaybediyor. Bu iktidar kendisini ayakta tutacak oyunlara girişiyor. Başında seçim kanunlarıyla oynayarak oy kaybına rağmen milletvekili sayısını aynı tutmak ve bu şekilde çoğunluğu korumak geliyor.

Seçim kanunu teklife dün Meclis’e sunuldu. Yapılan değişikliğin amacının, bu iktidara siyasi mühendislik ve hukuksal oyunlarla çoğunluğu kazandırma amacına dayanıyor. Kaybeden iktidarlar bu mühendislik çalışmalarından medet ummuşlardır. Biz baraja karşı mücadeleyi kuruluşumuzdan beri yürüttük. Bizim önümüze çıkarılmıştı, biz bunu yıktık. Bu barajın ne kadar anlamsız olduğu bizim mücadelemiz sayesinde ortaya çıktı. Kendi hesaplarının da burada bir rolü var ama. İktidarın küçük ortağı eriyor. Yüzde 10’un altında kalacağı kesin gibi. Onu kurtarmak için indiriyorlar. İttifak sistemiyle de oynuyorlar. Yine kendilerine oyları azalmasına rağmen avantaj sağlamak. Bu oyunlara başvuran bütün iktidarlar halkın iradesi karşısında kaybetti. Bu yöntemlerle, seçim kanunlarında mühendislik oyunlarıyla varlığını devam ettirebileceğini sananlar geçmişe baksınlar. Bu hesap işe yaramayacaktır.

Dün tıp bayramıydı. Sağlık emekçileriyle birlikte kutladık. Bugün de süren bir grevleri var. Eylemlerini selamlıyorum. Bozulan sağlık sisteminin yükünü sağlık emekçilerinin omuzlarına yıkıyorlar. Kendi sorumluluklarını gizlemek için sağlık emekçilerini hedef gösteriyorlar. Şimdi de ülkeden kovmaya kalkıyorlar. Kim kimi nereden kovuyor? Küçük ortak bugün tehditlere devam etmiş. Halk sağlık emekçilerinin öneminin farkında. Hekimler hiçbir yere gitmiyor. Kim gidecek, bu iktidar gidecek. Bu halka zulmü, açlığı reva gören bu iktidar gidecek. Hiçbir yere gitmiyoruz, buradayız ve sizleri tarihin çöplüğüne mutlaka göndereceğiz.

Zaten TTB de açıklama yaptı hiçbir yere gitmiyoruz diyorlar. Bu ülke bizim, biz bu halkın içinden çıktık ve bu halkın hizmetinde olmaya devam edeceğiz ama haklarımızı da arama mücadelesini sürdüreceğiz, taviz vermeyeceğiz diyor hekimler ve sağlık çalışanları. Bu mücadelede de sonuç almaya başlıyoruz.

Dün AKP Genel Başkanı bazı açıklamalar yaptı, sözlerini geri alma amaçlı ifadeler kullandı. Ancak biliyoruz ki daha önceki sözler dil sürçmesi değil, gönlünden geçenin ifadesi. Vaatlerde de bulunmuş 3 5 tane. Bunların hiçbiri hekimlerin haklı taleplerini karşılamaya yetmiyor. Yanından bile geçemiyor. Haklar lütufla gelmez. Haklar mücadele ile alınır. TTB, 10 maddelik bir liste sundu kamuoyuna. Bunların takipçisiyiz, biz de sahibiyiz. Grubumuz dün bu konuda bir kanun teklifi verdi. Bunu yasalaştırmaya ve hekimlere yol gösterenleri özür dilemeye çağırıyorum. Hekimlerin taleplerini kabul etmek en büyük özrünüz olacaktır.

İktidarın saldırılarının hedefinde partimiz var; Kobane kumpas davası, kapatma davası, polis operasyonları… Bizi etkisiz kılacaklarını sanıyorlar ama yanılıyorlar. Bunun nasıl haklı bir mücadele olduğunu herkese göstereceğiz. Kobane kumpas davası gözlerden ırak şekilde yönetilmek isteniyor. Arkadaşlarımız sözlerini söylemeye devam ediyor. Yargı bu iktidarın toplumsal ve siyasi muhalefeti dizayn etme sopası hale gelmiştir. Kobane davasında da aynı anlayış hüküm sürüyor. Arkadaşlarımızın savunmalarından birer cümle okumak istiyorum. Bu iktidarın bize karşı uyguladığı yöntemler ayakta kalmak için başvurdukları yöntemlerdir ve bunlar sadece HDP ile sınırlı kalmayacak, toplumsal muhalefetin bütününü de hedef alıyor, alacaktır. Arkadaşlarımızın sözlerinin dikkatle dinlenmesi çağrımız var:

Yüksekdağ ne dedi: Bütün olanakları devreye koymanıza rağmen hakikat dişiyle tırnağıyla bağırıyor. Siz bizim suçluluğumuzu kanıtlayamıyorsunuz ama biz siyasi iktidarın suçlarını ifşa ediyoruz.

Altıonörs: Nazım Hikmet, biz size gölgemizi ezdirmeyiz der. Biz de size gölgemizi dahil ezdirmeyeceğiz.

Tuncer: Tarihe not düşeceğiz. 38 insanın da yaşam hakkını savunacağız. Paramiliter güçleri sokağa sunan bu iktidardır, hesaplaşacağız.

Demirtaş: Bizim kaçmaya niyetimiz yok. Götürüp yurt dışına bıraksanız kaçıp Türkiye’ye geri geliriz. Biz siyasetçiyiz, halkımıza karşı borcumuz var.

Arkadaşlarımız tarihi savunmalarını yapmaya devam ediyorlar. Biz bu kumpas davasını boşa çıkartacağız.

Bir de kapatma davası var, kapatma davasında da aynı kumpas zihniyeti söz konusu. Delil yok, çöp gibi iddianameyle bizleri suçlamaya çalışıyorlar. HDP bir bina değildir, savunmasını her alanda yapacaktır, mücadelesini sürdürecek yolları bulacaktır. Biz asıl savunmamızı halkımızla yapıyoruz. Halklarımızla, demokrasi güçleri ile yapıyoruz. 8 Mart’a baksınlar, nasıl bir iradenin ortaya çıktığını görsünler.

Geçen seneki Newroz’u hatırlasınlar, ve önümüzdeki hafta kutlayacağımız Newroz’u takip etsinler. HDP’yi o meydanlarda savunacağız. Bu kararlı duruşu durduramayacaksınız. Baraj duvarlarını yıktık, seçimlerde önümüze gelen engelleri yıktık, bu iktidarı bu mücadeleyle mutlaka göndereceğiz. Newroz bunun en büyük göstergesi olacaktır.

İktidar zulme doymuyor. Bir iktidarın özünü anlamak için cezaevlerindeki uygulamalara bakın. Aysel Tuğluk’a teşhis konuldu, cezaevinde kalamayacağı ortaya çıktı ama orada tutmaya çalışıyorlar. Aysel hafızamızdır.

Kasım ayından bu yana 8 hasta hükümlü ve tutsak hayatını kaybetti. Bunların çoğu tek başına yaşamlarını sürdürecek durumda değildi. Bu uygulamalar fiili idama dönüştü.

Zulümle yetinmiyorlar sanki keyif alıyorlar. Bu iktidar kötülük iktidarıdır. Zulüm yapıyor tatmin olmuyor. Bir de acıyı büyütecek keyfilikler ekliyor. İşte kötülük budur. Faşizmin en güçlü kaynağı da kötülük zihniyetidir. Baskıda zulümde acı tanımama halidir. Faşizm bu ülkede kurumsallaştırılıyor derken anlatmaya çalıştığımız bu.

Adli tıp kurumundan bu hasta hükümlü ve tutuklular için raporlar çıkmıyor. Siyasi parti temsilcilerinden, uzman kuruluşlardan, STK’lardan, Bakanlık temsilcilerinin de içinde olacağı bağımsız bir komisyon oluşturalım. Kamuoyuna sunacağı raporlar çerçevesinde harekete geçelim. Adalet Bakanlığı da bu komisyonun açıklayacağı görüşlere uyacağını ilan etsin. Madem bu kadar güveniyorsunuz haksızlık yapmadığınıza, bağımsız bir kuruluşun hazırlayacağı raporlara göre hareket edin.

Cezaevlerindeki bu uygulamalara karşı bağımsız bir komisyonu birlikte oluşturmak için sesimizi yükseltelim.

Savaş da önemli gündemlerin başında geliyor. Ukrayna’daki savaş bu durumun yıkıcılığını bir daha ortaya koymuş, barışın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bizler derhal her türlü savaş politikasına, işgal operasyonlarına karşı büyük barış hareketini kuralım. Büyük barış için harekete geçelim. HDP olarak bizler ülkede ve devlet arasındaki sorunların ve uyuşmazlıkların, çatışma ve savaş yöntemleriyle değil, diyalog, müzakere ve diplomasi ile çözüleceğine inanıyoruz. Savaşa nerede olursa olsun karşı çıkıyoruz, barış mücadelesinin içinde yer alıyoruz.

Bir büyük barış hareketine, insanlığın ortak değeri temelinde kurulacak bir barış hareketine ihtiyaç var. Bizler barışı amasız savunuyoruz. Nerede olursa olsun aynı tutumu sergiliyoruz. Savaşa karşı çıkmak bizim için temel ilkedir.

Sadece bir yerde savaşa karşı çıkmak, başka yerde arka çıkmak iki yüzlülüktür. İktidarın ve yandaşlarının yaptığı gibi. Türkiye topraklarında savaş politikalarına ses çıkarmayanlar, barış kelimesini ağızlarından düşürmüyorlar. Onlar bu kavramları kirletmeye çalışıyorlar diye biz bu ilkelere sarılmaktan vazgeçecek değiliz. Onların iki yüzlülüğünü dile getirmeye devam edeceğiz. Ukrayna’da savaşa, işgale karşı çıkıp; Afrin’de işgale destek çıkmak… Libya’da savaş politikalarına destek olmak… Savaşa dayalı rant ve talan politikalarını savunmak iki yüzlülüktür. Gerçekten barıştan yanaysak Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların diyalogla çözülmesi gerektiğini savunmak zorundayız. Bir barış güvercini rolünü oynamaya çalışan iktidar bunları gizlemeye çalışıyor. Öyle olmayacak. Bu krizden fırsatçılıkla yararlanmak için ip cambazlıkları yapıyor olabilirler ama bu iktidarın barış gibi bir niyeti olmadığını herkesin görmesi gerekiyor.

Ukrayna’da arabuluculuk ya da çözüm aktörü olmaya soyunan iktidar önce bu ülkede savaş politikalarından vazgeçsin, Orta Doğu’da işgal ve savaş uygulamalarından vazgeçsin. Bizler de hepsine birlikte karşı çıkarız. Barış temel ilkemizdir. Savaşlardan fırsatçılık yaratmaya çalışan bütün çevrelere aynı şekilde karşı çıkmaya devam edeceğiz. Kim ki bu ülkede savaşın zeminini besleyecek uygulamalar içindeyse, buna hep birlikte karşı çıkacağız. Orası iyi burası kötü diye bir şey yok. Kim savaş politikalarını destekliyorsa karşı çıkacağız, büyük barış idealinden sapmayacağız.

Mülteciler arasında ayrım, göçmenler sığınmacılar arasında ayrım suç ve ayıptır. Her yerde insan onurunda eşit haklar rehberimizdir.

Biz büyük barış mücadelesi veriyoruz. Sadece Kürt sorununda demokratik çözümü kastetmiyoruz, öncelikle onu kastediyoruz elbette; şiddetin çözüm olmadığını söylüyoruz. Bu coğrafyada devam eden, 40 yıla yaklaşan bu savaşın bitmesini istiyoruz. Çözüm müzakeredir, eşit haklara dayalı ortak yaşamı kurma arayışıdır. HDP bunu dile getirdiği için saldırılara uğruyor. Büyük barışın amacı, halkların hak ettiği imkanların kendilerine teslim edilmesi. Haklara göz dikenlerin önüne geçecek bir siyasal, toplumsal, hukuksal kültürün yaratılmasıdır. Türkiye’nin büyük bir barış hareketine ihtiyaç var.

Halklar arasında eşitlik, eşit yurttaşlık, katılımcı yerel demokrasiyle dayanan demokratik düzen, doğayla, toprakla barışı da içeriyor bu büyük barış. Türkiye’de bu karanlıktan kurtulmanın yolu buradan geçiyor.

Newroz geliyor. Geçen hafta İstanbul ve Diyarbakır’da dostlarımızla 2022 Newroz’unun startını verdik. Direniş ve dayanışma günü Newroz’u şimdiden kutluyoruz. Barışa, demokrasiye ve eşitliğe vesile olmasını diliyoruz. Newroz’u tarihsel özüne uygun biçimde halklarımızın ve tüm demokrasi güçlerinin katılımıyla, barış idealine yürüyüş olarak kutlayacağız. Meydanları dolduracağız, yan yana duracağız. Newroz ateşini en güçlü şekilde harlayacağız, bu ateş önümüzdeki yılların aydınlığını müjdeleyecektir. En geniş birlikteliği Newroz meydanlarında sergileyelim. Türkiye’nin dört bir yanında çalışmalar sürdürülüyor.”

Paylaşın

HDP’den Seçim Yasası İlişkin Açıklama: Yeniliyoruz, Düşüyoruz…

AK Parti ve MHP’nin hazırladığı seçim yasası teklifini değerlendiren HDP’li Bektaş, “Temel hatlarına baktım. Tamamen kendi bekalarını sağlamak için hazırladıkları bir teklif. Millet İttifakı ve diğer ittifaklara karşı temel bir hamle bu. Demokratik bir teklif değil. ‘Yeniliyoruz, düşüyoruz’ demenin bir adı ve bir itiraf. Gidişlerini hiçbir kanun teklifi durduramaz. Çatlak o kadar büyük ki yamalarla, boyalarla kapatamayacaksınız” dedi.

Haber Merkezi / “HDP 2015’te barajları yerle bir ettiği ve baraj artık küçük ortak aleyhine olduğu için onu kurtarmak için bir teklif bu. Bu bir siyasi rüşvet” diyen Beştaş, “Bütün anketler MHP’nin baraj altında olduğunu gösteriyor. Bu seçim yasası bir aciliyet değil. Ortakların kendi arasında anlaştığı kimseye sormadığı bir teklif. Bir-iki yıldır aralarında kavga mı ediyorlar, tartışıyorlar mı ne yapıyorlar bilmiyorum ama kolay anlaştıklarını biliyorum. Uzunca bir zamandır ellerindeydi ama getirilemiyordu ancak şimdi getirildi. Baraj yüzde 7’ye indiriliyor. MHP için indirildiğini herkes biliyor. Kendi gelecekleri için epey düşünmüşler. Küçük ortağa bir siyasi rüşvet ve hediye bu” ifadelerini kullandı.

Yeni düzenlemeyle ittifaklardan küçük partilere sağlanan katkının kaldırıldığını belirten Beştaş, “İttifaktaki her partinin aldığı oy milletvekili seçimine yetiyorsa milletvekili çıkarabilecek. Sadece ittifaktaki partiler için yüzde 7 barajı kaldırılmış oldu. İttifak içinde az oy alan, o oyla milletvekili çıkarabilecek iken artık çıkaramıyor. Bu çok dikkat çekici bir düzenleme. Oylar doğrudan partilere gidecek. Bu daha çok tartışılacak. Milletvekili seçimlerinde ittifak bu teklifle resmen sonlandırılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise ittifak devam ediyor” yorumu yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, şunları söyledi:

“Son günlerde çok tartışılan bir mesele var. 14 Mart Tıp Bayramı. Türkiye ve benzeri ülkelerde bayram olarak kutlanması neredeyse unutuldu. Sağlık emekçileri taleplerini dile getirdiklerinde de ağır hakaret ve baskılara uğramaya devam ediyor. Onlar da bir şekilde taleplerini dile getirmeye, iktidara duyurmaya çalışıyorlar. İktidar ise kafasını kuma gömme siyasetine devam ediyor ya da hakareti tercih ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan en son kadın muhtarlarla yaptığı toplantıda, ‘‘Varsın gidiyorlarsa gitsinler, biz de gerekirse yeni mezunları istihdam ederiz.’’ dedi. Neresinden tutulur bilmiyorum gerçekten. Cumhurbaşkanı ve iktidarının küçük ortağıyla beraber nelerin umurlarında olmadığını öğrenmiş olduk.

Hastanede liyakati iyi olanlar yerine yeni bitiren sağlık emekçilerini istihdam ederiz diyor. Burada önemli olan sağlık emekçilerinin bir ülkedeki rolleridir. Hepimizin 7’den 70’e gittiği, bizleri tedavi eden, sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmaz olan bir kesimin bu şekilde hakarete maruz bırakılmasını asla kabul etmiyoruz. Bu sözler hem sağlık hakkının hem de vatandaşın sağlığının hiç önemli olmadığı gerçeğini iktidar nezdinde bir kez daha ortaya koymuştur. Bu iktidarın sağlık emekçilerine ihtiyacı yok. Çünkü kendileri istediklerinde yanlarında özel doktorlarla dünyanın her tarafını dolaşıyorlar.

İhtiyaçları olan bolca para ve 5’li çeteler, işleri güçleri bu. Sağlık emekçileri Türkiye’nin onurudur, yüz akıdır. İki günlüğüne iş bırakma eylemine gidiyorlar, büyük g(ö)rev diye niteliyorlar. Sağlık emekçilerinin yanlarındayız, destekliyoruz; haklarının, taleplerinin bir an önce karşılanması gerektiğini tekrar söylüyoruz. Şunu da müjde olarak vermek istiyorum. Kapıyı gösterenler gidecek; sağlık emekçileri, doktorlar burada kalacak ve hep birlikte yaşayacağız. 14 Mart’ı gerçek bir bayram olarak kutlayacağımız günlere diyerek yeniden 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum.

“Biz barışı savunuyoruz ve bunda istikrarlıyız; herkes için barış istiyoruz”

Ukrayna-Rusya savaşı dünya ve Türkiye’nin gündeminde. Bu savaş ile birlikte iktidarın bir yüzünü daha gördük. Rüzgar gülü gibi bir dış politika izliyorlar. Rüzgar nereye dönerse AKP iktidarının da yüzü oraya dönüyor. Erdoğan bu ara barışsever kesilmiş. Hayret ediyorum gerçekten. Müzakereci rolüne bürünmüş, Ukrayna savaşını bitirmek için çözüm ve barış sözlerini kuruyor ama gelin bakın ki içeride tam bir savaş politikası yürütüyor.

Kendi yurttaşına, Kürtlere karşı içeride ve dışarıda düşmanlığını sürdürüyor. Barış savunucusu gibi görünmesi bu ara moda oldu. Bunu da sanki halk yutacakmış, Erdoğan’ın barış sever olduğunu kabul edecekmiş gibi garip bir hezeyanla yapıyorlar. Tabii ki biz barışı savunuyoruz. Ama istikrarlı ve herkes için barış istemenin ne kadar değerli olduğunu söylemek istiyorum. Sürdürülebilir bir barış politikası hem içeride ve dışarıda lazım. Halkların onurlu ve eşit bir şekilde yaşamını savunmak HDP’nin politikasıdır.

“AKP iktidarı İsrail-Filistin çatışmasını iç siyasete malzeme ediyor”

Geçen hafta İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Erdoğan ile görüştü 14 yıl sonra. HDP olarak elbette İsrail ile diplomatik ilişkilere karşı değiliz. Bu ilişkilerin başta Filistin halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halklarının yarına olmasına isteriz. Ancak AKP iktidarı on yıldan uzun süredir İsrail-Filistin çatışmasını iç siyasete malzeme etmekten geri durmuyor. Antisemitizmi körüklediği gibi Filistinlilerin kendi topraklarında özgürce yaşamaları için bir katkı yapmaktan da uzaktır politikaları. Filistin halkı çok ağır saldırılara maruz kaldı. İsrail devleti de bu politikasını devam ettiriyor.

“Nazım’ın şiirini Filistin zeytinliklerini talan eden Herzog okudu, Afrin zeytinliklerini talan eden Erdoğan dinledi”

Bu görüşmede en dikkat çekici şey Nazım Hikmet’in yaşamaya dair şiirinin okunmasıydı. İnsan dinlerken Filistinlilerin zeytin ağaçlarının nasıl talan edildiğini ve Afrin’deki zeytinliklere yönelik uygulamaları, zeytinlerin Türkiye’ye getirilmesini de düşünmeden edemiyor. Zeytin ağacının anavatanı Filistin’in de içinde olduğu Doğu Akdeniz Havzasıdır. Antik Helen ve Mezopotamya medeniyetlerinde zeytin ağaçlarına büyük bir kutsallık atfedilir. Zeytin ağacı barışın sembolüdür ama bu yüzyılda talanın ve işgalin sembolü oldu. Bu işgaller Filistin’de olduğu gibi Kürt coğrafyasında da zeytin dalı gibi adlar konularak devam ettiriliyor.

Afrin zeytinliklerini talan eden Erdoğan dinledi, Filistin zeytinliklerini talan eden Herzog ise şiiri okudu. Biz yapılana mı bakalım, söylenene mi? Tabii ki yapılanı görüyoruz. Bunun ne kadar büyük bir iki yüzlülük olduğunu ifade edelim. Erdoğan Dışişleri Bakanını da Filistin’e göndereceğini ilan etti. 10 yıldan fazladır Gazze’ye gideceğim dedi ama gidemiyor. Şimdi Dışişleri Bakanını gönderecek. Şovunuza alet ettiğiniz topraklarda Filistinliler ölmeye devam ediyor, göçe zorlanıyor ve tutuklanıyor. HDP olarak İsrail ve Filistin halklarının geleceklerinin birbirine bağlı olduğunu düşünüyoruz. Tıpkı Türkiye’de yaşayan Kürt halkı ve Türk halkı ile birlikte diğer halkların özgürlüklerinin ve yaşamlarının birbirine bağlı olması gibidir.

“İsrail bir an önce Filistin’e yönelik ağır ablukayı sonlandırmalıdır”

Filistin halkı özgürleşmediği müddetçe İsrail halkının da demokratik bir ortamda ve özgür olarak yaşama hakkı ortadan kalkıyor, barış hakkı ortadan kalkıyor. İsrail bir önce Filistin’e yönelik ağır ablukayı sonlandırmalı ve dünyanın gözü önünde şeffaf bir şekilde BM’nin çözüm tezi olan 1967 öncesi sınırları esas alarak barışa şans vermelidir. Biz her türlü barış girişimini ve çabayı da destekliyoruz. Ortadoğu’ya yönelik politikaların bütünlüklü olarak ele alınması lazım. Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik savaş politikası sürdürülürken, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalarda barış politikası yürütülmesi kabul edilemezdir ve bir sonuç alınamayacağını ifade etmek isterim.

“CHP Genel Merkezi, Bolu Belediye Başkanı hakkında ne düşünüyor?” 

Bolu Belediye Başkanı her gün yeni bir ırkçılık beyanı ile Türkiye’nin gündemini işgal ediyor. Kendisinin mültecilere, kadınlara, Kürtlere karşı ırkçılığını herkes duydu. Dün de partimizi etiketleyerek bir tweet atmış. Ben kendisini muhatap almıyorum, genel merkezlerine sesleniyorum. Genel Başkan düzeyinde Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiği çağrıları yapılırken, 4 Kasım darbesindeki hukuksuzluklar AİHM’den dönmüşken CHP Genel Merkezi Bolu Belediye Başkanı hakkında ne düşünüyor? Sadece Demirtaş’ın fotoğraflarını paylaştığı için bir emekçi kadının işten atılmasını nasıl karşılıyorlar? Buna dair bir söylemleri olacak mı?

“Ekonomik buhrana karşı ÖTV kaldırılsın”

Korona virüste sürü bağışıklığına geçildi. Şimdi ekonomi politikası ile birlikte yoksulluk ve açlık bağışıklığı dönemi başladı galiba. Hepimiz biliyoruz ki açlığı karşı bağışıklık olmaz. Vatandaşlar hayat pahalılığından dolayı alışveriş yapamıyor, ekonomide bütün çarklar durma noktasında. Zamları zam yağmuru diye tanımlamak yetmiyor, akaryakıt ve yağ kuyrukları görülüyor. Erdoğan övünüyordu bizim dönemde kuyruklar yok diye ama artık kendi döneminde de bolca kuyruk var. Bu ekonomik buhrana karşı ÖTV kaldırılsın.

Benzindeki yüzde 27.7, motorindeki yüzde 24.3 vergi oranı kaldırılsın ki vatandaş nefes alsın. Elektrik faturalarına karşı tek çözüm var o da kamulaştırma. Sağlık hakkının mutlaka ücretsiz bir şekilde karşılanması gerekiyor. Bu temel haklardandır. Kendi yandaşlarına yaptıkları vergi affı iptal edilmeli ve faiz giderlerinin ödenmemesi çağrımızı da yineliyoruz. Her gün yeni bir kanun teklifi veriyoruz, Meclis araştırmaları teklifleri veriyoruz ama AKP-MHP oylarıyla reddediliyor. Ne üretici ne de tüketici korunuyor. Emekçilerin halkın halinden hiçbir şekilde anlamıyorlar. Bu açlık ve yoksulluğa karşı bağışıklığa sürükleme kabul edilebilecek bir şey değildir, iktidarın yapabileceği bir konu değildir.

“AKP seçim ekonomisi yaratıyor, finans stoku yapıyor”

Bu arada savaşı da fırsata çevirmek istiyorlar. Fiyatlar dışarıda da artıyor diyorlar ama bu kriz Ukrayna-Rusya savaşından önce de vardı şimdi de var. Bunu dışarıya bağlamının bir izahı yok. AKP bir seçim ekonomisi yaratıyor, finans stoku yapıyor. Bu kadar açlık ve yoksulluğa rağmen talepler karşılanmıyorsa bu stoku önümüzdeki seçimlerde kullanmak üzere bir hazırlık yaptığını söylemek hiç de uzak bir ihtimal değil. Çünkü onlar halkın sofrasını ve cebini değil kendi bekaları için ülkeyi yönetiyorlar. Geçen iki hafta kanun teklifi yok diye arşivde kalan uluslararası sözleşmeler Meclis’e getirildi ama bizim tekliflerimiz gündeme alınmıyor. Vatandaşın talep ettiği asıl meseleler yasama organının önüne bilerek getirilmiyor. Rıza aramak gibi demokrasinin en temel olgularından biri maalesef yok. Basit acil 4 temel önerimiz şudur:

1-Başta 5’li çete olmak üzere 2016 yılından beri vergi istisnası, affı ve muafiyetlerinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerin elde ettiği kazançlar 3 ay içinde geri alınsın.

2-Gençler ve kadınlar başta olmak üzere ölçülü ve kabul edilebilir kamu yararı kapsamında, iş ve işlemlerde bulunan gerçek ve tüzel kişiler geri alımdan muaf tutulsun.

3-Yıllık cirosu 5 milyon TL’nin altında olan ve daha önce söz konusu desteklerden yararlanmış gerçek ve tüzel kişiler geri alımdan muaf tutulsun.

4-Vergi istisnası, affı ve muafiyetinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerin her yılın son Pazartesi günü yararlanma gerekçe ve miktarları şeffaf yönetim ilkesi gereği Hazine ve Maliye Bakanlığınca kamuoyuna duyurulsun.

Biz buna dair kanun tekliflerini sürekli veriyoruz. Bugün Ekonomi Komisyonumuz da ayrıca bir açıklama yaptı. Bu ülke halklarını birazcık seviyorsanız gelin bu teklifleri hemen çıkaralım ve vatandaş biraz rahat nefes alsın.

“Diyarbakır İstinaf Mahkemesi “Kürtlerin ölümü cezasızlık sebebidir” diyor”

Kameralar önünde öldürülen Kemal Kurkut hakkında Diyarbakır İstinaf Mahkemesi meşru sınırlar içinde öldürüldüğünü ve ceza verilemeyeceğini kabul etti. Bu Türkiye tarihinin en korkunç kararlarından biri. Güzel sanatlar akademisinde okuyan bir genç, bayram kutlamasına gitmiş; üstü çıplak ve polis kurşunuyla öldürülmüş ama ceza verilmez diyor. Hiçbir hukukta yok böyle bir şey. Resmen Kürtleri öldürebilirsiniz dediler aslında. Mahkeme “Kürtlerin ölümü cezasızlık sebebidir” diyor. Hadi kasten demeyin olası kast da mı yok, taksir de mi yok, kaza da mı yok? Hukukta buna ilişkin birçok sevk maddesi var. Gencecik bir insan herkesin gözü önünde öldürüldü, annesi her gün ağıt yakıyor. Ailesi bir adalet mücadelesi veriyor. AKP-MHP ittifakının resmidir bu. Her gün “Kürt ve Türk kardeş” diyorlar ya Kemal Kurkut bu kardeşliğin nasıl olduğunun belgesidir.

“Newroz’da milyonlarca insan bu gidişata dur diyecek”

8 Mart çok büyük coşku ile gerçekleştirildi. Şimdi 21 Mart Newroz Bayramı geliyor. Newroz’da milyonlarca insan bu gidişata dur diyecek. Ekonomik buhrana, hak ve özgürlük gaspına, anti demokratik uygulamalara ve savaş politikalarına dur diyecek. İsyanını, itirazını Newroz’da ifade edecek; her bir yurttaş Kawa olacak ve zulme başkaldıracak. Bütün halklara bir çağrı yapmak istiyorum. Dem dema serkeftine, dem dema aştiye newroza we piroz be. Ez bang li hemi gelen me dikim. Roja newroze em hemu heriken kada û em newrozu piroz bikin.

“Getirdikleri seçim yasası “yeniliyoruz, düşüyoruz” demenin itirafı”

Seçim yasası bu sabah geldi. Temel hatlarına baktım. Tamamen kendi bekaların sağlamak için hazırladıkları bir teklif. İttifaklara karşı bir hamle bu. Millet İttifakı ve diğer ittifaklara karşı bir hamle. Demokratik bir teklif değil. “Yeniliyoruz, düşüyoruz” demenin bir adı ve bir itiraf. Gidişlerini hiçbir kanun teklifi durduramaz. Çatlak o kadar büyük ki yamalarla, boyalarla kapatamayacaksınız.

“Küçük ortağa siyasi rüşvet olarak baraj yüzde 7’ye indiriliyor”

Biliyorsunuz seçim barajı Kürtler Meclis’e girmesin diye getirildi. HDP 2015’te barajları yerle bir ettiği ve baraj artık küçük ortak aleyhine olduğu için onu kurtarmak için bir teklif bu. Bu bir siyasi rüşvet. Bütün anketler MHP’nin baraj altında olduğunu gösteriyor. Bu seçim yasası bir aciliyet değil. Ortakların kendi arasında anlaştığı kimseye sormadığı bir teklif. Bir-iki yıldır aralarında kavga mı ediyorlar, tartışıyorlar mı ne yapıyorlar bilmiyorum ama kolay anlaştıklarını biliyorum. Uzunca bir zamandır ellerindeydi ama getirilemiyordu ancak şimdi getirildi. Baraj yüzde 7’ye indiriliyor. MHP için indirildiğini herkes biliyor. Kendi gelecekleri için epey düşünmüşler. Küçük ortağa bir siyasi rüşvet ve hediye bu.

“Milletvekili seçimleri için ittifak bu teklifle resmen sonlandırılıyor ama Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak devam ediyor”

İttifakları bitirdiler, ittifaklardan küçük partilere sağlanan katkı kaldırıldı. İttifaktaki her partinin aldığı oy milletvekili seçimine yetiyorsa milletvekili çıkarabilecek. Sadece ittifaktaki partiler için yüzde 7 barajı kaldırılmış oldu. İttifak içinde az oy alan, o oyla milletvekili çıkarabilecek iken artık çıkaramıyor. Bu çok dikkat çekici bir düzenleme. Oylar doğrudan partilere gidecek. Bu daha çok tartışılacak. Milletvekili seçimlerinde ittifak bu teklifle resmen sonlandırılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise ittifak devam ediyor.

“Antidemokratik bir düzenlemeyi ve ortaklığı ilan ettiler ama pamuk ipliğine bağlı” 

Bu çok ince, titiz hazırlanmış bir düzenleme ilk bakışta anlaşılmıyor. İl ve ilçe seçim kurulları kura ile belirlenecek. İlk duyulduğunda kulağa hoş geliyor ancak kendi atadıkları, AKP dönemindeki hakimlerin kuradan çıkma şansı artıyor. Çünkü en kıdemli hakim şartı kaldırılıyor. En kıdemliler AKP’den önce görev yapanlar. İsteyen kuradan çekilebilir notu da eklemişler. Çekilebilir mi çektirilir mi takdirini kamuoyuna bırakayım. İl ve ilçe seçim kurullarının değiştirmek ve kendi insanlarını oraya yerleştirmek için önümüze konulmuş durumda. Bu antidemokratik bir düzenlemedir. Kendi aralarındaki ortaklığı şimdilik bununla devam ettirmeyi ilan ettiler ama pamuk ipliğine bağlı ve her an kopabilir.”

Soru: İttifaklarla ilgili ittifaklar sona erdi dediniz. Şimdi sistem nasıl olacak? Daha önce başka partiden girip sonra partilerine dönüyorlardı.

Transfer de engelleniyor galiba. Şunu kastediyorum. Üç parti ittifakla seçime giriyor, her parti seçim barajını aşmak zorunda değil. Örneğin Ankara’da ittifaktaki küçük parti artık oylarla vekil çıkarabiliyordu ittifaktan dolayı. Şimdi onu çıkaramıyor. Ne kadar oy almışsa o oranda temsil edebilecek. Bu temsil hakkını zedeleyen ve büyük partilere yarayan bir düzenleme. Küçük partiler yine parlamentoda temsil edilemeyecek. Diyelim ki 50 bin oy aldı, 10 bin oy büyük ortaktan arttı. 10 bin 50 bine ekleniyordu ve vekil çıkarabiliyor şimdi o yok. Milletvekili seçimi için ittifakla sadece barajı geçmiş sayılıyor. Bu diğer ittifakların temsil gücünü azaltmak için yapılmıştır. Kendi aralarında birileri fayda birileri zarar görecek ve bu büyük partilere yarıyor.

Paylaşın

HDP’li Feleknas Uca Hakkında ‘Kürdistan’ Fezlekesi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Feleknas Uca hakkında “Kürdistan” fezlekesi hazırlandı. Fezleke de “Kürdistan ve Kürdistan şehirleri” sözleriyle “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” ettiği öne sürüldü.

Haber Merkezi / Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenterler Bürosu tarafından hazırlanan ve Meclis Başkanlığı’na gönderilen fezlekede, Uca’nın “İstismara, İnfaza, Kayyıma Karşı Biz Varız, Kadın Mücadelesi Her Yerde” kapsamında Aydın’da 12 Temmuz 2020 tarihinde katıldığı etkinlikte sarf ettiği “…Ege’de, Marmara’da, Kürdistan’da bütün Kürdistan şehirlerinde ve Türkiye’de biz istedik ki annelerimize, bacılarımıza, yoldaşlarımıza ulaşalım…” sözleri suçlama konusu yapıldı.

Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı ve yetkisizlik kararıyla Ankara’ya gönderilen fezleke de “Kürdistan ve Kürdistan şehirleri” sözleriyle “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” ettiği öne sürüldü. Fezlekenin gerekçesinde ise “Kürt orijinli vatandaşlarımızın yaşadığı bölgeler Abdullah Öcalan tarafından Kürdistan olarak adlandırılmıştır” denildi.

Savcılık tarafından hazırlanan 5 sayfalık fezlekenin yarısında PKK, iki sayfasında yasama dokunulmazlığına dair mevzuat yer alırken, son yarım sayfa ise Uca’nın kimlik bilgileri, katıldığı etkinlik, suçlama gerekçesi ve tek cümle iki kelimelik suç unsuru sayılan ifadeleri yer aldı.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın