Erzincan: Karanlık Kanyon

Karanlık Kanyon; Erzincan’ın Kemaliye İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Karanlık Kanyon, dünyanın ikinci büyük kanyonunu olarak bilinir.

Munzur Dağları, Karasu Nehri tarafından kuzey-güney yönünde boğaz vadiler ile parçalanmıştır. Bu alana Kemaliye Boğazı adı verilir. Boğazın, İliç’in Bağıştaş köyü ile Kemaliye’nin Dutluca köyü arasında kalan kısmı Karanlık Kanyonu olarak isimlendirilir.

Karanlık Kanyon, 25 km uzunluk, 1000 m derinlik, % 90 yamaç eğimi ve zaman zaman 10–15 m vadi tabanına sahiptir. Karanlık Kanyonda, kaya tırmanışı, kanyoning, tekne gezintileri yapılmaktadır.

Karanlık Kanyon, benzerlerini ABD‘de Grand Canyon‘da ve Avrupa’da Alpler‘de görebileceğiniz, yer yer 500-600m, kapalı bir ekosistemi oluşturmuş bir doğa harikasıdır. K

aranlık Su vadisine dik inen Karanlık Kanyon’dan Sandık köyünden Fırat ırmağı yatağına kadar inen “canyoning” sporuna elverişli bu vadi ayrı bir güzellik katmaktadır.

Karanlık Kanyon’dan da geçen Kemah- Kemaliye arasındaki Fırat nehri rotası önemli kano dergilerinden biri olan Kanu-Magazine tarafından Avrupanın en iyi 10 rotası arasında gösterilmiştir.

Paylaşın

Erzincan: Kemah Kalesi

Kemah Kalesi; Erzincan’ın Merkez İlçesi, Mektepönü Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Anadolu’nun en eski ve tabii kalelerinden biri olan Kemah Kalesinin kuruluşu, Hitit-Urartu dönemine kadar uzanmaktadır. Sarp kayalar üzerinde kurulu olan Kalenin, iç içe iki yapısı olup, çevresi surlarla çevrilidir.

Kimler tarafından ve hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, Milattan Önce 205 yıllarında Arzak Kralları tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kemah Kalesi Ortaçağda Sasanilerle Doğu Roma İmparatorluğu arasında çekime konusu olmuştur Milattan sonra 638 yıllarında Halife Ömer’in Kumandanlarından İlyas Bin Camn’ın kuvvetleri daha sonra da Halife Ömer’in orduları Bizanslıları buradan çıkararak geçici olarak kaleye sahip olmuşlardır. Müslümanlarda bu bölgeden Hazar Türkleri ve Gürcüler tarafından çıkarılmıştır.

Kemah Kalesi 678-679 yıllarında Abbasilerin eline geçmiştir. Bundan sonra Kemah Abbasilerle Bizanslılar arasında elden ele geçmiş, 750-751 yıllarında Bizanslıların hakimiyetine girmiştir. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu kapıları Türklere açılınca Alparslan’ın Kumandanlarından Mengücek tarafından Kemah Türklerin eline geçmiştir. Burada Mengücek Beyliği kalmıştır. İki yüz yıl ömürlü olan Mengücek Beyliği 1228 yılında Kemah’ı Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a bırakmak zorunda kalmıştır.

1230 yılında İlhanlılar Kemah’ı Selçuklulardan alarak 14. yüzyıla kadar Kemah’a hakim olmuşlardır. 14. yüzyılın ilk yarısında İlhanlılar’ın zayıf düşmesinden Osmanlı egemenliğinin 16. yüzyılın başlarında kesin olarak yerleşmesine kadar Kemah sık sık el değiştirmiştir. 14. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti doğuya doğru genişlemeye başlayınca Kemah Burak Oğullarından Mutahharten’in elinde bulunuyordu.

1401 yılında sınırlarını genişleten Yıldırım Beyazit Mutahharten’in Timurdan ayrılarak kendisine bağlanmasını istemiş, fakat bu teklif kabul edilmemiştir.Daha sonra Yıldırım Beyazit Erzincan Beyliğini almış, Mutahharten de teslim olmuştur. Fakat Beylik doğrudan doğruya Osmanlı ülkesine katılmayarak Osmanlı egemenliğini kabul eden Mutahharten Bey yerinde bırakılmış, fakat askeri önemi büyük olan Kemah Kalesi Yıldırım Beyazıt tarafından alınmıştır. Timur Yıldırım Beyazıt üzerine sefere giderken Kemah Kalesini alarak Erzincan Beyine vermiştir.

Timur’un Orta Asya Seferinden sonra Kemah Akkoyunluların eline geçmiştir. 1473 yılında Otlukbeli Savaşında Uzun Hasan’ın Fatih Sultan Mehmet’e yenilmesi üzerine Kemah Kalesi bir müddet yerli elebaşların elinde kalmıştır. 16. Yüzyılın ilk yarısında Safavilerin eline geçmiştir. 19 Mayıs 1515 Cumartesi günü Yavuz Sultan Selim’in Kemah Kalesini fethetmesiyle Kemah Osmanlı Topraklarına katılmıştır. bundan sonra bir daha Türk hakimiyetinden çıkmamıştır.

Ünlü Türk Gezgini Evliya Çelebi 17. yüzyılda yazdığı Seyahatnamesinde Kemah Kalesine önemli bir yer vermiş ve kalenin sağlamlığını dile getirmiştir.

Paylaşın

Erzincan: Mama Hatun Hanı

Mama Hatun Hanı; Erzincan’ın Tercan İlçesi, Mamahatun Mahallesi, Kervansaray Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Mama Hatun Han 1192 yılında ölen Saltuklu Erzurum sahibesi Mama Hatun için yaptırılmıştır.Mimarı Ahlatlı Ebul-nema bin Mufad-dalü`l-Ahval`dır. Mama Hatun Han Erzincan’ın Tercan ilçesinde bulunmaktadır. Türbe ve hamamdan oluşan yapı doğu-batı doğrultusunda kareye yakın dikdörtgen planlıdır.

Avlunun kuzey ve güneyinde revaklı altışar mekan ile bunların arkalarında doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı ahır kısımları, batıda eksendeki büyük üç eyvan ve yanlarında tonoz örtülü birer dikdörtgen merkan, doğuda ise taçkapıdan sonra gelen giriş eyvanının iki yanında simetrik dikdörtgen mekanlar ile ahırlara geçişi sağlayan iki eyvan yer alır.

Kuzeydeki ahır bölümünün batısında güneydekinden farklı olarak, kare planlı olan haç tonoz diğeri daha küçük ve sivri tonoz örtülü iki mekan bulunur.

Paylaşın

Erzincan: Ekşisu Mesire Alanı

Ekşisu Mesire Alanı; Erzincan İl Merkezine 11 km uzaklıkta, eski Erzincan-Erzurum karayolu üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Ekşisu, doğal maden suyunun çıktığı, geniş park alanlarının bulunduğu, yerli ve yabancı turistlerin en çok tercih ettiği, Erzincan’ ın en gözde mesire alanlarından biridir.

Burada yer alan çeşmelerden akan ve Böğert adıyla anılan maden suyu, çeşitli hastalıklara iyi gelmekte; anemi, karaciğer, mide, bağırsak ve safra yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Paylaşın

Erzincan: Girlevik Şelalesi

Girlevik Şelalesi; Erzincan’ın Çağlayan Bucağı, Girlevik Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Şelale; doğal güzellikleri, bitki örtüsü, ağaçları, serin havası ve dinlenme yerleriyle Erzincan’ ın en çok tercih edilen mesire yeridir.

Yüksekliği yaklaşık 30 metre olan, üç katlı birçok koldan akan Girlevik Şelalesine, yerli ve yabancı turistlerin ilgisi her geçen yıl daha da artmaktadır. Özellikle bahar aylarında açan papatyalar, rengarenk küpe çiçekleri ve daha birçok farklı bitki türü görsel bir şölen sunmaktadır.

Şelaleyi ziyarete gelen misafirler, iğde ağaçlarının gölgesinden piknik yapmakta ve serinlemektedir. Kış aylarında hava sıcaklığının sıfırın altına düşmesi, Girlevik Şelalesinin donmasına neden olmaktadır.

Şelalenin bu hali, oldukça ilgi çekicidir. Donmayla birlikte oluşan buz sarkıtları, buz tırmanıcılığı sporu için elverişli bir ortam sağlamaktadır. Kış aylarında bu spora gönül verenler, donmuş şelalede gösteri yapmaktadır.

Paylaşın

Erzincan: Ekşisu Kaplıcaları

Ekşisu Kaplıcaları; Erzincan-Erzurum karayolu üzerinde, Erzincan İl Merkezine 10 km, Ekşisu mesire alanına 1 km mesafede yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Kaplıcalar 470 x 380 cm ebatlarında 12 yeni havuz, ve her Ünitede ayrı ayrı olmak üzere Soyunma Odası, Duş ve Wc si komplike olarak hizmet vermektedir.

Kaplıca suyumuz’ un 33 derece olan sıcaklığını güneş enerjisi yardımıyla yaklaşık 40 dereceye yükseltilmiştir.

Suda ki karbondioksit ayrıştırılarak, oluşabilecek olum-suzluklar ortadan kaldırılırken, ayrıştırılan kar-bon dioksit ekonomiye kazandırılacak olan Fabrika için ise Kalkınma Bakanlığına projeleri sunularak yatırım planlarına eklenmesi sağlandı. Son teknolojinin kullanıldığı havuzlarda ki su her kullanımda değişmektedir.

Erzincan Belediyesi tarafından işletilen kaplıcada; kabinler isteğe göre aileler, kadınlar ve erkekler için özel olarak ayrılabilmektedir.

Paylaşın

Erzincan: Terzibaba Türbesi

Terzibaba Türbesi; Erzincan’ın Merkez İlçesi, Terzi Baba Mezarlığı Mevkii’nde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Asıl adı Muhammed Vehbi olan tasavvuf ehli Terzibaba, mesleği terzilik olduğundan halk arasında bu adıyla anılmaktadır.

Türbeye dört basamaklı merdivenle çıkılır. Yapının giriş bölümünde iki sütunlu ve üzeri kurşun kaplı, yağmurluk çıkması bulunmaktadır. Süsleme unsurlarının yer almadığı türbenin içi sade, sekizgen planlı düz bir örtüden oluşmaktadır.

Türbenin kapısı ve pencerelerinde çapraz demir kafesler vardır. Türbenin içerisinde bulunan iki sandukanın büyük olanı Terzibaba’ya diğeri ise Terzibaba’nın en yakın müritlerinden birine aittir.

Bir yangın sonucu harap olan türbe, 1980’li yıllarda betonarme olarak tekrar yaptırılmıştır. Mezarlık, Osmanlı mimarisi özelliği olan kesme taştan inşa edilmiştir. Türbe ve mezarlık halk tarafından sıkça ziyaret edilmektedir.

Paylaşın

Erzincan: Taşçı Hamamı

Taşçı Hamamı; Erzincan’ın Merkez İlçesi, Beydağı Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Orman Fidanlık Müdürlüğü’nün bahçesinde bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı hamam, klasik Osmanlı mimari tarzını yansıtmaktadır. 19.yüzyılın başlarında inşa edilen hamam 1939 depreminden sonra kullanıma kapanmıştır.

Ilıklığı, dört eyvanlı sıcaklığı ve külhan bölümleri bulunan hamamın soğukluk bölümü yoktur. Yapının mimari özelliklerini en iyi kuzey cephesi yansıtırken, güney cephesi hamamın en fazla değişikliğe uğramış bölümüdür.

Taşçı Hamamı, Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından, 1991 yılında tarihi eser olarak tescillenmiştir. Hamamın 2010 yılının ilk aylarında başlayan restorasyonu, 2011 yılının başlarında tamamlanmıştır.

Paylaşın

Urartu, Bizans Ve Osmanlı’nın İzlerini Taşıyan “Altıntepe Kalesi”

Erzincan il merkezine 16 kilometre uzaklıkta yer alan Altıntepe Kalesi, ova seviyesinden 60 metre yükseklikteki bir doğal tepe üzerine kurulmuştur. Erzincan’ın Üzümlü ilçesi sınırları içinde yer alan Altıntepe Kalesi, Urartu, Bizans ve Osmanlı’nın izlerini taşıyor.

Kalede yapılan kazılarda, Urartu Dönemi’ne ait önemli mimari kalıntılar ve küçük eserler ortaya çıkarılmıştır.

Yaklaşık 200 m. çapındaki tepenin üst kısmında; Doğu Roma Surları, Urartu Dönemi’ne ait iç ve dış surlar, iç kale kapısı, mabet-saray, apadana, iç surların hemen dışında depo binası ile tepenin güney yamacında açılan terasa yerleştirilen açık hava tapınağı ile yeraltına yapılan 3 taş örme oda mezar ortaya çıkarılmıştı.

İlk kazılardan sonra korumasız kalan kale defineciler tarafından yağma edilmiştir. Kalede ikinci kez başlatılan kazılar ve onarım çalışmaları devam etmektedir.

Erzincan Kısa Tarihi

Erzincan, Fırat’ın kollarından Karasu, doğu batı doğrultusunda uzanan demiryolu ile Sivas-Erzurum ve Trabzon-Sivas karayollarının birleştiği noktadadır.

Şehir İstanbul’un 1100 km, Ankara’nın 690 km doğusunda, Yukarı Fırat havzasının içinde 1200 m yüksekliğindeki bir ovanın ortasındadır. Ovanın boyutları, doğu-batı yönünde 30 km, kuzey-güney yönünde 10-15 km’dir.

Erzincan’ın siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden, Mengücek Beyliği ve Selçuklu döneminde ve ondan sonra gelen yüzyıllar içerisinde de Anadolu’nun ileri gelen ticari ve kültür merkezlerinden biriydi. O dönemler içerisinde ekonomisinin temelini oluşturan faaliyetler açısından çağdaşı olan kentlerin pek çoğundan hayli ileri idi.

12. yüzyılda Gezgin Marco Polo, kentte dokumacılığın gelişmiş olduğunu, 14. yüzyılda İbni Batuta da kentte dokumacılığın ve bakır eşya yapımının ileri düzeyde olduğunu yazarlar. Dokumacılık, boya yapımının gelişmesini de sağlamıştı. 1561-1518 yıllarında düzenlenen tahrir defterlerinde kentin yıllık geliri 224.753 akçe idi. Bu gelir, çeşitli vergi ve resimlerden oluşmaktaydı.

Evliya Çelebi’ye göre, 17. yüzyıl ortalarında Erzincan’ın ortasında küçük ve alçak duvarlı kalesi içinde; 200 ev ile 1 cami vardı. Kale dışında ise 1800 ev, 7 cami, 60’tan çok mescit ile içinde 500’den fazla dükkanın bulunduğu bir çarşı ve bedesten, bütün şehirde ise 48 mahalle ve 40 okul bulunmaktaydı.

Evliya Çelebi’nin Erzincan’da 500 dükkanın varlığından söz etmesi, 17. yüzyıl ortalarında ticaret ve el sanatlarının gelişmiş olduğunu göstermektedir. İlin ticaret yolları üzerinde bulunması da bu kanıtı doğrulamaktadır. Aynı yıllarda Erzincan vilayeti dahilindeki padişah hasları 146.000 akçe tutuyordu. 1566 yılında şehrin geliri 234.000 akçeye ulaşmıştır.

Erzincan, tarihi boyunca tarım ve hayvancılık ürünlerinin yanısıra yeraltı kaynaklarına, özellikle zengin maden işletmelerine yakın bir konumda bulunmaktaydı. Bakır, kurşun, mermer ve taş ocakları bilinen en eski çağlardan beri işletilmekteydi.

Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun 17. yüzyıldan itibaren duraklama ve gerileme sürecine girmesi, özellikle de 19. yüzyıl boyunca sanayileşmiş Batı Avrupa ve Rus emperyalizminin Osmanlı yönetimi üzerindeki askeri, mali ve siyasi baskıları İmparatorluğun her bölgesini, özellikle Doğu Anadolu’yu ekonomik yönden geri bıraktı.

Osmanlı döneminde doğu sınırından içeride bulunması nedeniyle Erzincan şehri, 19. yüzyıla kadar ordular için sadece bir konak yeri oldu, daha sonraki Rus istilaları karşısında askeri bakımdan önem kazandı ve bu sıralarda Erzurum Kalesi’nin koruyup kapattığı bir hareket noktası özelliğini aldı.

19. yüzyıl sonunda Erzincan’da 210 cami ve mescit, 35 medrese, 2 rüştiye, 9 ilkokul, 18 han, 1550 dükkan, 3 gazino, 35 kahvehane, 8 hamam, 14 fırın, 145 çeşme, 15 tabaklane, 12 bezirhane, 11 boyahane, 1 silah ambarı, 1 askeri tabakhane, 1 aba yapımevi bulunmaktaydı. Yukarıda saydığımız iki rüşdiye mektebinden biri 1865, diğeri 1883, idadi mektebi ise 1908 yılında öğretime açılmıştır.

19. yüzyılın son yıllarında Erzincan şehrinin nüfusu 23 bin iken, 1883 yılında göçmenlerin buraya yerleştirilmesi ve IV. Ordu Müşriklik Merkezi’nin buraya taşınması sonucu şehrin nüfusu kısa sürede artmıştır.

Erzincan Adının Kaynağı

Erzincan’ın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Asur kaynaklarında geçen Zuhma (Suhma), yörenin bilinen en eski adıdır. Erzincan adının Eriza’dan geldiği sanılmaktadır. Eriza adı Selçuklular tarafından Erzingan olarak kullanılmış, daha sonra da Erzincan olarak anılmıştır.

Erzincan adı bir söylenceye göre, eski çağlardaki “Azzi” bölgelerinden dolayı Aziriz olarak bilinmekteydi. Selçuklular, Aziriz adını çok beğenmiş ve buna “Rahmet yağarsa can Aziriz can” rahmet yağmazsa “Yan Aziriz yan” biçiminde bir tekerleme uydurulmuş, bu tekerlemedeki Aziriz sözcüğü zamanla değişerek, Erzincan biçimini almıştır. Erzincan da bu sözcükten türemiştir.

Paylaşın

Erzincan’ın Doğa Harikası ‘Mağaraları’

Erzincan, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Mağaralar, ülkemizde 1970’lerden sonra başta turizm olmak üzere çeşitli ekonomik amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır.

Erzincan ili sınırları içerisinde yer alan Buz Mağaraları, Ala Mağarası, Köroğlu Mağarası’da turizm açısından ülkemizin önemli değerlerindendir.

Erzincan’a yolu düşen herkesin mutlaka görmesi gereken doğa harikası bu mağarayı gelin tanıyalım:

Buz Mağaraları

Erzinca’ın Kemah ilçesinin Ayranpınar köyündedir. Mağaranın içinde büyük buz kütleleri ve buzların oluşturduğu sarkıt ve dikitler bulunmaktadır.

Ala Mağarası

Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin kuzeydoğusunda bulunan mağaranın içinde dehliz ve kanallar bulunmaktadır.

Köroğlu Mağarası

Erzincan’ın Refahiye ilçesinin Altköy mevkiinde bulunan mağaraya taş merdivenlerle çıkılmaktadır.

Erzincan Kısa Tarihi

Erzincan, Fırat’ın kollarından Karasu, doğu batı doğrultusunda uzanan demiryolu ile Sivas-Erzurum ve Trabzon-Sivas karayollarının birleştiği noktadadır.

Şehir İstanbul’un 1100 km, Ankara’nın 690 km doğusunda, Yukarı Fırat havzasının içinde 1200 m yüksekliğindeki bir ovanın ortasındadır. Ovanın boyutları, doğu-batı yönünde 30 km, kuzey-güney yönünde 10-15 km’dir.

Erzincan’ın siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden, Mengücek Beyliği ve Selçuklu döneminde ve ondan sonra gelen yüzyıllar içerisinde de Anadolu’nun ileri gelen ticari ve kültür merkezlerinden biriydi. O dönemler içerisinde ekonomisinin temelini oluşturan faaliyetler açısından çağdaşı olan kentlerin pek çoğundan hayli ileri idi.

12. yüzyılda Gezgin Marco Polo, kentte dokumacılığın gelişmiş olduğunu, 14. yüzyılda İbni Batuta da kentte dokumacılığın ve bakır eşya yapımının ileri düzeyde olduğunu yazarlar. Dokumacılık, boya yapımının gelişmesini de sağlamıştı. 1561-1518 yıllarında düzenlenen tahrir defterlerinde kentin yıllık geliri 224.753 akçe idi. Bu gelir, çeşitli vergi ve resimlerden oluşmaktaydı.

Evliya Çelebi’ye göre, 17. yüzyıl ortalarında Erzincan’ın ortasında küçük ve alçak duvarlı kalesi içinde; 200 ev ile 1 cami vardı. Kale dışında ise 1800 ev, 7 cami, 60’tan çok mescit ile içinde 500’den fazla dükkanın bulunduğu bir çarşı ve bedesten, bütün şehirde ise 48 mahalle ve 40 okul bulunmaktaydı.

Evliya Çelebi’nin Erzincan’da 500 dükkanın varlığından söz etmesi, 17. yüzyıl ortalarında ticaret ve el sanatlarının gelişmiş olduğunu göstermektedir. İlin ticaret yolları üzerinde bulunması da bu kanıtı doğrulamaktadır. Aynı yıllarda Erzincan vilayeti dahilindeki padişah hasları 146.000 akçe tutuyordu. 1566 yılında şehrin geliri 234.000 akçeye ulaşmıştır.

Erzincan, tarihi boyunca tarım ve hayvancılık ürünlerinin yanısıra yeraltı kaynaklarına, özellikle zengin maden işletmelerine yakın bir konumda bulunmaktaydı. Bakır, kurşun, mermer ve taş ocakları bilinen en eski çağlardan beri işletilmekteydi.

Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun 17. yüzyıldan itibaren duraklama ve gerileme sürecine girmesi, özellikle de 19. yüzyıl boyunca sanayileşmiş Batı Avrupa ve Rus emperyalizminin Osmanlı yönetimi üzerindeki askeri, mali ve siyasi baskıları İmparatorluğun her bölgesini, özellikle Doğu Anadolu’yu ekonomik yönden geri bıraktı.

Osmanlı döneminde doğu sınırından içeride bulunması nedeniyle Erzincan şehri, 19. yüzyıla kadar ordular için sadece bir konak yeri oldu, daha sonraki Rus istilaları karşısında askeri bakımdan önem kazandı ve bu sıralarda Erzurum Kalesi’nin koruyup kapattığı bir hareket noktası özelliğini aldı.

19. yüzyıl sonunda Erzincan’da 210 cami ve mescit, 35 medrese, 2 rüştiye, 9 ilkokul, 18 han, 1550 dükkan, 3 gazino, 35 kahvehane, 8 hamam, 14 fırın, 145 çeşme, 15 tabaklane, 12 bezirhane, 11 boyahane, 1 silah ambarı, 1 askeri tabakhane, 1 aba yapımevi bulunmaktaydı. Yukarıda saydığımız iki rüşdiye mektebinden biri 1865, diğeri 1883, idadi mektebi ise 1908 yılında öğretime açılmıştır.

19. yüzyılın son yıllarında Erzincan şehrinin nüfusu 23 bin iken, 1883 yılında göçmenlerin buraya yerleştirilmesi ve IV. Ordu Müşriklik Merkezi’nin buraya taşınması sonucu şehrin nüfusu kısa sürede artmıştır.

Erzincan Adının Kaynağı

Erzincan’ın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Asur kaynaklarında geçen Zuhma (Suhma), yörenin bilinen en eski adıdır. Erzincan adının Eriza’dan geldiği sanılmaktadır. Eriza adı Selçuklular tarafından Erzingan olarak kullanılmış, daha sonra da Erzincan olarak anılmıştır.

Erzincan adı bir söylenceye göre, eski çağlardaki “Azzi” bölgelerinden dolayı Aziriz olarak bilinmekteydi. Selçuklular, Aziriz adını çok beğenmiş ve buna “Rahmet yağarsa can Aziriz can” rahmet yağmazsa “Yan Aziriz yan” biçiminde bir tekerleme uydurulmuş, bu tekerlemedeki Aziriz sözcüğü zamanla değişerek, Erzincan biçimini almıştır. Erzincan da bu sözcükten türemiştir.

Paylaşın