Dünyada Genelinde 675 Milyon İnsan Hala Elektrikten Yoksun

Büyük çoğunluğu Sahra altı Afrika’da olmak üzere dünyada 675 milyon insanın hala elektriksiz yaşadığı açıklandı. Biriken borçlar ve yüksek enerji fiyatları, elektriğe ulaşımı engelliyor.

Mevcut tahminlere göre, yeni önlemler alınmadığı takdirde 2030 yılında 1,9 milyar insan temiz pişirme yöntemlerine, 660 milyon insan ise elektriğe erişemeyecek.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl 3,2 milyon insan, elektriksizlikten kaynaklanan kötü koşulların yarattığı hastalıklar nedeniyle ölmektedir.

Aralarında Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası’nın da bulunduğu çeşitli kuruluşlar tarafından yayınlanan bir raporda, büyük çoğunluğu Sahra altı Afrika’da olmak üzere dünyada 675 milyon insanın elektriksiz yaşadığı belirtildi.

Bu rapora göre dünya, 2015 yılında Birleşmiş Milletler üyesi devletler tarafından kabul edilen ve 2030 yılına kadar herkes için temiz ve uygun fiyatlı enerji sağlanmasını öngören sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşamayacak.

Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Guangzi Chen Salı günü yaptığı açıklamada, dünyanın “elektriği güvence altına alma konusunda küresel bir yavaşlama” ile karşı karşıya olduğunu söyledi.

Elektriksiz yaşayan insan sayısı son on yılda neredeyse yarı yarıya azalmış olsa da, 2021 yılında 675 milyon insan hala elektriksiz olacak ve bunların yaklaşık yüzde 80’i elektrik yoksunluğunun 2010’dan beri benzer şekilde devam ettiği Sahra altı Afrika’da yaşıyor olacak.

“Güvenli ve uygun fiyatlı erişim sağlamak için yapılması gereken çok iş var”

Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Fatih Birol yaptığı ortak açıklamada, “Temiz enerjiye geçiş birçok kişinin düşündüğünden daha hızlı ilerlese de bundan mahrum olan milyarlarca insana modern enerji hizmetlerine sürdürülebilir, güvenli ve uygun fiyatlı erişim sağlamak için yapılması gereken çok iş var” dedi.

Elektrik sektöründe yenilenebilir enerjilerin kullanım oranının artırılması gibi bazı noktalarda ilerleme kaydedildi ancak bu Birleşmiş Milletler’in hedeflerine ulaşmak için yeterli değil.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) verilerine dayanan rapor, düşük ve orta gelirli ülkelerde temiz enerjiye yönelik uluslararası kamu finansman akışının Kovid-19 salgını öncesinden bu yana azaldığını gösteriyor.

Rapora göre, biriken borçlar ve yüksek enerji fiyatları, elektriğe ulaşma hedefini engelliyor.

Negatif rakamlar

Mevcut tahminlere göre, yeni önlemler alınmadığı takdirde 2030 yılında 1,9 milyar insan temiz pişirme yöntemlerine, 660 milyon insan ise elektriğe erişemeyecek.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl 3,2 milyon insan, elektriksizlikten kaynaklanan kötü koşulların yarattığı hastalıklar nedeniyle ölmektedir.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Dünya Bankası, Türkiye’nin 2023 Yılı Büyüme Tahminini Yükseltti

Dünya Bankası (The World Bank), Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,2, gelecek yıl yüzde 4,3 ve 2025’te yüzde 4,1 büyümesinin beklendiğini bildirdi. Ocak ayı tahminlerinde Dünya Bankası bu yıl yüzde 2,7; 2024’te ise yüzde 4 büyüme öngörmüştü.

Türkiye’nin Şubat ayının başında 2 büyük depremle sarsıldığı hatırlatılan Dünya Bankası, depremlerin doğrudan kaybının 2021 gayri safi milli hasılasının yüzde 4’üne denk geldiğinin tahmin edildiğini belirtti. Ancak yeniden yapılanma ve toparlanma çalışmalarının tam maliyetinin bunun iki katı olabileceği kaydedildi.

Dünya Bankası, Merkez Bankası tarafından daha fazla faiz indirimiyle yönetilmeye çalışılan yüksek enflasyon ve Mayıs ayındaki seçimlerin makroekonomik politikaların geleceğini belirsiz hale getirdiğini ifade etti. Dünya Bankası, bu politikaların seçimden sonra değişebileceği ihtimaline dikkat çekti.

Dünya Bankası Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’nun Haziran sayısında Türk ekonomisinin bu yılki büyüme tahminlerini Ocak ayındaki tahminlere göre arttırdı. Türkiye’de ekonomik büyümenin dirençli olduğu belirtildi. Raporda Türk ekonomisinde bu yıl yüzde 3,2; 2024’te yüzde 4,3 ve 2025’te yüzde 4,1 büyüme tahmini yapıldı.

Ocak ayı tahminlerinde Dünya Bankası bu yıl yüzde 2,7; 2024’te ise yüzde 4 büyüme öngörmüştü.

Türkiye’nin Şubat ayının başında 2 büyük depremle sarsıldığı hatırlatılan raporda, depremlerin doğrudan kaybının 2021 gayri safi milli hasılasının yüzde 4’üne denk geldiğinin tahmin edildiği belirtildi. Ancak yeniden yapılanma ve toparlanma çalışmalarının tam maliyetinin bunun iki katı olabileceği kaydedildi.

Raporda Merkez Bankası tarafından daha fazla faiz indirimiyle yönetilmeye çalışılan yüksek enflasyon ve Mayıs ayındaki seçimlerin makroekonomik politikaların geleceğini belirsiz hale getirdiği ifade edildi. Raporda bu politikaların seçimden sonra değişebileceği ihtimaline dikkat çekildi.

Türk Lirası’nın değer kaybı, yüksek cari açık ve düşük net döviz rezervlerinin Türk ekonomisinin karşı karşıya olduğu diğer zorluklar arasında olduğu belirtilen raporda, yine de ülkenin Avrupa – Orta Asya bölgesinin ekonomik büyümesinde ve 2023’ün ilk yarısındaki dayanıklılığında önemli rol oynadığı kaydedildi.

Enflasyonun Avrupa – Orta Asya bölgesinde özellikle de Türkiye’de yüksek seyrettiğine dikkat çekildi.

Depremlerin yol açtığı tahribata rağmen 2023’ün başlarında, her iki yıl için öngörülen büyümenin önceden tahmin edilenden biraz daha yüksek olduğu belirtilen raporda, bunun kısmen 2022’nin sonlarındaki güçlü büyümenin olumlu ivmesi ve hane halklarına ek devlet desteği sayesinde olduğunun sanıldığı belirtildi. Raporda imar çalışmalarının artmasının da yatırımı desteklemesinin beklendiği kaydedildi.

Raporda ayrıca aşırı hava olaylarının Türkiye’nin de dahil olduğu Orta Asya ülkelerinde ekonomik faaliyetlere sekte vurabileceği belirtildi. İklim değişikliğine uyum sağlayacak politikaların benimsenmemesi durumunda Orta Asya’da kuraklık ve sel gibi felaketlerin ekonomik maliyetinin bölgenin geçen yılki gayrı safi hasılasının yüzde 1,3’üne mal olabileceği belirtildi.

Paylaşın

Dünya Bankası: Depremlerin Türkiye’ye Doğrudan Maliyeti 34,2 Milyar Dolar

Dünya Bankası, 11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin 34,2 milyar dolarlık fiziksel tahribata neden olduğunu; yeniden inşa ve toparlanma maliyetlerinin ise iki kat daha yüksek olabileceğini açıkladı.

Dünya Bankası, 9 Şubat tarihinde enkaz kaldırma çalışmaları ve yardımlar için ilk etapta 1 milyar 780 milyon dolarlık bir paket açıklamıştı.

Dünya Bankası’nın Türkiye’deki depremlerle ilgili Afet Sonrası Genel Acil Hasar Tahmin Raporunda (GRADE), bu miktarın 2021 GSYİH’sının yüzde 4’üne denk geldiği belirtilerek doğrudan hasarın yanı sıra enkaz kaldırma ve yeniden imar maliyetinin bu miktarın iki katını bulabileceği tahminine yer verildi.

Raporda, depremin ekonomiye olumsuz etkileri nedeniyle GSYİH’da yaşanacak kaybın ve süren artçı depremlerin de maliyeti artıran etki yaratabileceği uyarısı yapıldı.

Dünya Bankası Grubu ve partner kuruluşların acil destek çalışmalarının koordinasyonu ve Türk hükümetinin yeniden imar planlamalarına destek amacıyla hazırlanan acil değerlendirme raporunda, depremden en ağır etkilenen 11 ilin en yoksul bölgeler arasında olduğuna ve 1,7 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığına da işaret edildi.

“1,25 milyon kişi evsiz kaldı”

Türkiye’deki depremlerin yol açtığı doğrudan maddi hasara odaklanan GRADE raporunda, ayrıca 1 milyon 250 bin kişinin evlerinin yıkılması, ağır ya da orta derece hasar alması sonucu evsiz kaldığı, tahmin edilen hasarın yüzde 81’lik bölümünün Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya ve Adıyaman’da meydana geldiği kaydedildi. Raporda, bu illerde 6 milyon 450 bin kişinin, yani Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 7,4’ünün yaşadığına işaret edildi.

GRADE raporunda hasarın yüzde 53’ünü oluşturan 18 milyar dolarlık bölümünün özel konutları, 9,7 milyar dolar tutarındaki yüzde 28’lik bölümünün ise sağlık kuruluşları, okullar, hükümet binaları ve özel sektöre ait binalar gibi mesken vasfına haiz olmayan yapılarda meydana geldiği kaydedildi. Hasarın 6,4 milyar dolar tutarındaki yüzde 19’luk bölümünün ise yol, enerji, su şebekeleri gibi altyapıda oluştuğu bildirildi.

“Türkiye’nin depreme dayanıklı altyapıya ihtiyacı var”

Raporda, söz konusu doğrudan hasarın ötesinde, depremin ekonomiye daha geniş kapsamlı etkilerinin çok daha yüksek olacağı ve bu zararı hesaplamak için daha derinlemesine değerlendirmelere ihtiyaç olduğu kaydedildi.

Dünya Bankası Grubunun Avrupa ve Orta Asya’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Anna Bjerde, “Bu afette yaşanan büyük kayıp ve acı karşısında kalplerimiz Türkiye ve Suriye halklarıyla birliktedir. Kitlesel yardım ve kurtarma çalışmalarına yardım için uluslararası toplumun nasıl harekete geçtiğini görmek cesaret verici. Dünya Bankası Türkiye’deki çalışmalara destek için teknik uzmanlık ve finansmanını derhal devreye sokmuştur” açıklaması yaptı.

Dünya Bankası’nın Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez de, bu afetin Türkiye’nin depremlere karşı yüksek risk altında olduğunu ve altyapının sağlamlaştırılması gerekliliğini bir kez daha hatırlattığını belirtti.

Lopez, “Afet risk yönetiminde dünyada öncü rol oynayan Dünya Bankası, afete dayanıklı bir ekonomik toparlanma sürecindeki çabalarında Türkiye’ye eşlik etme taahhüdüne bağlıdır” açıklaması yaptı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye Deprem Desteği: 1,78 Milyar Dolar

Dünya Bankası, Türkiye’ye 1 milyar 780 milyon dolarlık deprem desteği vereceğini duyurdu. Bankadan yapılan açıklamada, felaketin büyüklüğünün tahmin edilmesi, kurtarma ve yeniden inşa desteği için öncelikli alanların belirlenmesine yönelik hızlı bir hasar değerlendirmesinin başlatıldığı bildirildi.

Bankanın açıklamasında, depremlerden etkilenen insanları desteklemek için 1 milyar dolarlık kaynağın da hazırlandığı aktarıldı.

Dünya Bankası, Türkiye’de ağır can kaybı, yaralanma ve güneydoğu illerinde çok ciddi hasara yol açan deprem ve artçı sarsıntılar sonrasında toparlanma çabalarına destek olmak amacıyla 1 milyar 780 milyon dolar sağlanacağı bildirildi.

Yapılan açıklamada, Dünya Bankası’nın ayrıca deprem felaketinin yol açtığı hasarın boyutlarını belirlemek için hızlı bir değerlendirme başlattığı kaydedildi. Buna göre değerlendirme kapsamında Dünya Bankası’nın dünya genelinde afet riski yönetimi konusundaki kapsamlı deneyimlerinden yola çıkarak toparlanma ve yeniden yapılanma desteği verilecek bölgelerin öncelik sırasının tanımlanması yer alacak.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, ”Dünya Bankası Grubu adına, Türkiye ve Suriye halklarına, yıkıcı depremler sonucu verdikleri ağır kayıplar nedeniyle en derin taziyelerimizi ifade ediyoruz. Sahadaki büyük ve acil ihtiyaçları hızlıca değerlendirmek için hazırlık yapıyoruz ve acilen yardım sağlıyoruz. Bu değerlendirme, ihtiyaçları gidermek için hazırlandığımız bu sırada, ülkedeki toparlanma ve yeniden yapılandırma çalışmaları için önceliklik bölgeleri belirleyecek” dedi.

Dünya Bankası, Türkiye’deki mevcut iki proje olan Türkiye Deprem, Sel ve Orman Yangını Acil Durum Yeniden İnşa Projesi (TEFWER) ve İklim ve Afet Dayanıklı Kentler Projesi’nden Şarta Bağlı Acil Müdahale Bileşeni (CERC) aracılığıyla 780 milyon dolarlık acil yardım sunulduğunu kaydetti. Şarta Bağlı Acil Müdahale Bileşeni (CERC), yardım alan ülkelere, acil durum müdahaleleri için proje fonlarına hızlı erişim sağlıyor. Bu yardımın belediye bazında temel altyapı inşasında kullanılacağı kaydediliyor.

Dünya Bankası, buna ilave olarak 1 milyar dolarlık yardımın depremden etkilenenleri desteklemek için hazırlandığını bildirdi. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez, ”Türkiye’nin acil ve gelecekteki ihtiyaçları çok büyük. Bu ihtiyaçlar, acil yardımdan yeniden yapılanmaya kadar geniş bir kapsamı içeriyor” dedi.

Dünya Bankası’nın Türkiye faaliyetleri

Dünya Bankası’nın Türkiye’yle ortaklığı 1950’li yıllara uzanıyor. Dünya Bankası, son yıllarda afet riski yönetimi, kentsel kalkınma ve enerji verimliliği alanlarında Türkiye’deki öncü ortaklardan biri haline geldi.

İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi, Güvenli Okullar Projesi ve Okullarda Afet Riski Yönetimi Projesi, Dünya Bankası’nın Türkiye’de son yıllarda başlattığı çalışmalardan bazıları. Dünya Bankası Türkiye Programı şu anda 9 milyar dolar değerinde 30 faal operasyona katkı sağlıyor.

Paylaşın

Türkiye, Gıda Enflasyonunda Dünya Beşincisi

Dünya genelinde gıda fiyatları düşerken, en yüksek gıda enflasyonu yüzde 285 ile Zimbabve’de görüldü. Afrika ülkesini yüzde 158 gıda enflasyonu ile Venezuela ve yüzde 143 ile Lübnan takip etti.

Gıda enflasyonun yüzde 95 seviyesine ulaştığı Arjantin, dördüncü sırada yer alırken yüzde 77 gıda enflasyonuyla Türkiye ilk beşi tamamladı. İlk 10’da yer alan diğer ülkeler sırasıyla Gana, Sri Lanka, Ruanda, Surinam ve Haiti oldu.

Dünya Bankası, “Gıda Güvenliği” raporunu blog sitesinden yayımladı. 30 Ocak’ göre en yüksek gıda enflasyonu yüzde 285 ile Zimbabve’de görüldü.

Afrika ülkesini yüzde 158 gıda enflasyonu ile Venezuela ve yüzde 143 ile Lübnan takip etti.

T24’ün aktardığına göre; gıda enflasyonun yüzde 95 seviyesine ulaştığı Arjantin, dördüncü sırada yer alırken yüzde 77 gıda enflasyonuyla Türkiye ilk beşi tamamladı. İlk 10’da yer alan diğer ülkeler sırasıyla Gana, Sri Lanka, Ruanda, Surinam ve Haiti oldu.

Gıda krizi daha da kötüleşecek

Raporda, Birleşmiş Milletler Küresel Gıda Fiyatları Endeksi ve gübre fiyatlarındaki düşüşün devam ettiği de bildirildi. Ancak gübre fiyatlarının hâlâ normal seviyelerin üzerinde olduğu uyarısı yapıldı.

Dünya Bankası raporunda, gıda krizinin bazı ülkelerin uygulamaya koyduğu ticareti kısıtlayan kararlarla daha da kötüleştiği vurgusu yapıldı. Aralık ayı itibarıyla 19 ülkenin 23 gıdanın ihracatına engel getirdiği; 8 ülkenin ise ihracatı kısıtlayan 12 önlem karar aldığı belirtildi.

DİSK-AR: Dar gelirlinin gıda enflasyonu yüzde 104,8

Öte yandan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), dar gelirli vatandaşların maruz kaldığı gıda enflasyonunu açıklamıştı.

Açıklamada, TÜİK’in gıda enflasyonu ocak ayında yüzde 71 iken emeklilerin gıda enflasyonunu yüzde 90,5 olarak hesaplanmıştı.

Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 77,1; düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 91,5 olurken, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 104,8 olarak gerçekleşmişti.

DİSK-AR’dan yapılan açıklamada, “Böylece, en yoksul gelir grubu yüzde 114,9 oranında gıda enflasyonu hissederken, en yüksek gelir grubu ise yüzde 57,3 oranında gıda enflasyonu hissetmiş oldu. Bu durum enflasyonun gelir gruplarına göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor” denilmişti.

Aralık 2002’de yüzde 29,7 olan enflasyon oranının Ocak 2023’te yüzde 57,68 olduğunun anımsatıldığı raporda, şu ifadelere yer verilmişti:

“Böylece AKP hükümeti enflasyonu 28 puan artırdı.

2005’te 114 olan TÜFE, 2023’te 1.203’e yükseldi. 2005’te 112 olan gıda fiyatları endeksi ise 2023’te 1.628’e çıktı.

Böylece 2005’ten bu yana TÜFE 1.089 puan, gıda fiyatları endeksi 1.546 puan arttı. 2005’te yüzde 9,2 olan enflasyon oranı 2023’te yüzde 57,7 oldu. 2005’te yüzde 6,8 olan gıda enflasyonu ise 2023’te yüzde 71’e yükseldi.”

Paylaşın

Dünya Bankası Ve IMF’den ‘Küresel Resesyon’ Uyarısı

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, bazı sanayileşmiş ülkelerde ekonomik büyümenin yavaşladığına dikkat çekerken, IMF Başkanı Kristalina Georgieva da, “Dünyanın en önemli üç ekonomisinde bir yavaşlama görüyoruz” dedi. 

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası, dünya çapında bir resesyon yaşanabileceği uyarısında bulundu.

IMF ve Dünya Bankası, Pazartesi günü ABD’nin başkenti Washington’da yıllık toplantılarını gerçekleştirmek üzere bir araya geldi. Bu vesileyle Pazartesi günü açıklamalarda bulunan Dünya Bankası Başkanı David Malpass, bazı sanayileşmiş ülkelerde ekonomik büyümenin yavaşladığına dikkat çekti. Para devalüasyonunun düşük gelirli ülkeler için bir sorun olduğunu ve bu ülkelerde borçlanmanın artış eğiliminde olduğunu ifade eden Malpass, “Faiz oranlarının artması, bu ülkelerin omzunda ekstra yük oluşturuyor. Enflasyon da önceden olduğu gibi başta yoksullar olmak üzere herkes için büyük bir sorun” diye konuştu.

IMF Başkanı Kristalina Georgieva da Malpass’a paralel olarak, “Dünyanın en önemli üç ekonomisinde bir yavaşlama görüyoruz” dedi. Euro Bölgesi’nde özellikle de yükselişte olan enerji fiyatlarının sorun teşkil ettiğini belirten Georgieva, Çin’de ise koronavirüs pandemisinin hâlâ tedarik zincirleri üzerinde olumsuz etkide bulunduğunu ve bunun da ekonomik büyümeyi frenlediğini ifade etti. ABD’de her şeye rağmen güçlü bir iş pazarının olduğunu ifade eden IMF Başkanı, ABD Merkez Bankası Fed’in sert faiz politikası nedeniyle iş pazarının da ivme kaybettiğine dikkat çekti.

IMF, gelecek Salı günü, küresel konjonktürün gidişatına ilişkin öngörülerini kamuoyuyla paylaşacak. Büyüme tahminlerinin yeniden düşeceğini açıklayan Georgieva, “Son üç yılda önemli sonuçları beraberinde getiren, tahayyül edilemez olaylara tanıklık ettik. Coronavirüs hâlâ bizimle, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali her yerde çok önemli sonuçlara yol açtı” dedi.

IMF-Dünya Bankası yıllık görüşmeleri, 2019 yılından beri ilk kez yüz yüze düzenleniyor. Söz konusu toplantıda, maliye bakanları, finans dünyasından temsilciler, merkez bankası temsilcileri ve kalkınma işbirliği alanında çalışan temsilciler bir araya geliyor.

Paylaşın

Tanzanya Bile Yolsuzlukla Mücadelede Türkiye’yi Geçti

Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele notu 10 yıl içinde 58’den 40’a geriledi. Tanzanya’da hükümetin yolsuzlukla mücadele notu 2011 yılında 33.65 iken, 2021’de bu not 42.79’a çıktı. Tanzanya, yolsuzlukla mücadelede Türkiye’yi geride bırakan çok sayıda ülkeden biri oldu.

Yolsuzlukla mücadele notu; Almanya’da 94.71, Polonya’da 70.19, Yunanistan’da 66.35, Macaristan’da 56.25, Trinidad Tobago’da 47.60.

Dünya Bankası tüm dünyada ülkeleri, hükümetlerin etkinliği, güvenilirliği, yolsuzlukla mücadelesi gibi temel kategorilerde ölçümlediği raporunu güncelledi.

Sözcü gazetesinden Özlem Ermiş Beyhan’ın haberine göre, en önemli düşüşlerden biri yolsuzlukların mücadelede görüldü. 2011’de 58.77 gibi notu olan Türkiye’de hükümetin 2021’de yolsuzlukla mücadele notu 40.38’e kadar geriledi. Güvenilirlikte 2011’de Türkiye’de hükümetin notu 44.13 iken, 2021’de not 23.67’ye geriledi.

Tanzanya Türkiye’yi geçti

Rapora göre, Tanzanya’da hükümetin yolsuzlukla mücadele notu 2011 yılında 33.65 iken, 2021’de bu not 42.79’a çıktı. Tanzanya, yolsuzlukla mücadelede Türkiye’yi geride bırakan çok sayıda ülkeden biri oldu. Yolsuzlukla mücadele notu; Almanya’da 94.71, Polonya’da 70.19, Yunanistan’da 66.35, Macaristan’da 56.25, Trinidad Tobago’da 47.60.

Hükümetlerin performansını ortaya koyan raporda Türkiye’nin tüm alanlardaki notu 2021’de 50 sınırının altında kaldı. Bununla birlikte Dünya Bankası raporunda yapılan son güncelleme sonrasında İtalya’nın yolsuzlukla mücadele notu 2021’de 69.23’e yükselirken, Meksika’nın da Türkiye gibi yolsuzlukla mücadele notunun kırılarak 20’nin altına düştüğü dikkat çekti.

Politik istikrarda Türkiye’de hükümetin notu 18.48’den 2021’de 12.26’ya geriledi. Hükümetin 2011’de yasaların üstünlüğü notu 55.87 iken bu not 2021’de 36.54’e düştü. Uganda hükümetinin yasaların üstünlüğü notu 2021’de 40.38 ile Türkiye’nin üzerinde. Regülasyonların kalitesinde 2011’de Türkiye’de hükümetin notu 63.93 gibi yüksek bir seviyedeyken 50’nin altına düşerek 49.52’ye indi. Hükümetin etkinliği notu da 2011’deki 64.83’ten 2021’de 49.52’ye geriledi.

Paylaşın

Lübnan’da Gıda Fiyatları Bir Yılda Yüzde 332 Arttı

Dünya Bankası, dünyadaki gıda fiyatlarını inceleyen bir rapor yayınlayarak Rusya-Ukrayna savaşının gıda enflasyonu üzerindeki etkisini ele aldı. Lübnan’da gıda fiyatları bir yılda yüzde 332 artarken, Türkiye’de ise yüzde 94 arttı.

The Guardian’dan Phillip Inman’in haberine göre, Rusya’nın 24 Şubat’ta komşusu Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş, “gelişmekte olan ülkelerdeki” gıda fiyatlarını yükseltti. 4 Ağustos 2020’de Beyrut limanındaki patlamanın etkisiyle en yüksek gıda enflasyonu Lübnan’da görüldü.

Gıda enflasyonunun pek çok ülkede arttığını hatırlatan Dünya Bankası, söz konusu artışın ülkelerin yıllık milli gelirlerinin (GSYH) yüzde 1’inden daha fazla olduğunu ifade etti. Buna göre, “Bazı ülkeler ise bu etkiyi kontrol altına almakta başarısız olup ağır bir borç krizine girdi.”

Yaklaşık 2 yıl önce Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki limanda meydana gelen ve 6,8 milyon yurttaşa mısır ve buğday sağlayan silonun zarar gördüğü patlamayı hatırlatan Dünya Bankası, Lübnan’daki gıda fiyatlarının 2021 ile karşılaştırıldığında bir yılda yüzde 332 arttığını söyledi.

Söz konusu oran, Zimbabve’de yüzde 255 iken, bunu yüzde 155 ile Venezuela ve yüzde 94 ile dördüncü sıradaki Türkiye takip etti. İran’daki gıda fiyatları bir yılda yüzde 86 artarken Mart 2022’den bu yanan ekonomik kriz protestolarının sürdüğü Sri Lanka’da bu oran yüzde 80.

İklim krizi uyarısı

Dünya Bankası raporuna göre, Lübnan’daki gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark düşerek 2022’de yüzde 122 olsa da bu oran yine de bu açıdan dünyadaki en yüksek fark olmayı sürdürdü.

Raporda ayrıca Ukrayna, Rusya, Birleşmiş Milletler (BM) ve Türkiye arasında 22 Temmuz’da imzalanan ve Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ihracını sağlayan anlaşmaya atıfla söz konusu anlaşmanın “emtia fiyatlarını düşürmeye yardımcı olduğu” ifade edildi.

Buna göre, Dünya Bankası rakamları, küresel piyasalardaki tahıl fiyatlarının Haziran’dan bu yana “çarpıcı biçimde tersine döndüğünü” ve “diğer tarım ürünlerinin fiyatında sert bir düşüş olduğunu, fiyatların geçen sene görülen fiyatlara yakın seviyelere gerilediğini” gösterdi.

Dünya Bankası, son aylarda gıda fiyatlarından görülen “şok edici artışın” çoğu ekonomiyi etkilediğini, buna nispeten yüksek gelirli ülkelerin de dahil olduğunu vurguladı. Raporda, şu değerlendirme paylaşıldı:

“Enflasyonun yüksek olduğu yüksek gelirli ülkelerin oranı da büyük bir artış gösterdi; yaklaşık yüzde 78,6’sı yüksek gıda enflasyonu ile karşı karşıya.

En çok etkilenen ülkeler ise Afrika, Kuzey Amerika, Latin Amerika, Güney Asya, Avrupa ve Orta Asya’da bulunuyor.”

Dünya Bankası ayrıca “Fransa, İspanya ve İtalya da dahil büyük üreticilerin, yüksek üretim oranların sürdürebilmek adına, iklim krizinin beraberinde getirdiği artan sıcaklıklar ve belirsiz hava durumu modellerine uyum sağlaması gerekebileceği” uyarısında bulundu.

Paylaşın

Dünya Bankası Küresel Ekonomik Büyüme Tahminini Düşürdü

Dünya Bankası, Ocak ayında yaptığı ekonomik büyüme tahminlerini Rusya’nın Ukrayna işgalinin yarattığı sonuçlar nedeniyle düşürdü. Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı.

Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluş, küresel ekonominin 2022 yılında yüzde 2,9 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu. Dünya Bankası yıl başında yaptığı tahminde küresel ekonomide büyümeyi yüzde 4,1 olarak öngörmüştü.

Küresel Ekonomik Öngörüler raporunu açıklayan Dünya Bankası raporda “Dünya ekonomisinin, küresel resesyonun ardından yaşadığı ilk toparlanma sonrasında en keskin yavaşlamayı deneyimlemesi bekleniyor” ifadelerine yer verdi. 2020’de patlak veren korona pandemisinden sonra kaydedilen toparlanma sonucunda küresel ekonomi 2021 yılında yüzde 5,7 oranında büyümüştü.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass “Ukrayna’daki savaş, Çin’deki kapanmalar, tedarik zincirlerindeki aksamalar ve stagflasyon riski, büyümeye darbe vuruyor. Birçok ülke açısından resesyonu önlemek zor olacak” dedi.

Dünya Bankası’na göre, fiyatların artmasıyla ekonomide yüksek enflasyon ile durgunluğun (stagnasyon) bir arada görülmesi anlamına gelen “stagflasyonun” meydana gelme riski de arttı. Dünya Bankası bu durumun yoksul ve orta gelirli ülkelere zarar vereceği tahmininde bulundu.

Dünya Bankası Euro Bölgesi için ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,2’den yüzde 2,5’e çekti. Dünyanın en büyük ulusal ekonomisi olan ABD için ise 2022 yılı ekonomik büyüme oranı da 1,2 puan düşürülerek yüzde 2,5’e düşürüldü. Çin ekonomisinin de 0,8 puan daha az olmak üzere yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahmin edildi.

Türkiye ekonomisi için büyüme tahmini

Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı. Rusya için ise Ocak ayında yaptığı büyüme tahminini 11,3 puan geriye çeken Dünya Bankası, Rus ekonomisinin 2022 yılında yüzde 8,9 küçüleceği tahmininde bulundu.

Paylaşın

Dünya Bankası’ndan Resesyon Uyarısı: Küresel Durgunluk Kaçınılmaz Olabilir

ABD Ticaret Odası’nın düzenlediği bir etkinliğe katılan Dünya Bankası Başkanı David Malpass, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin gıda, enerji ve gübre fiyatlarını artırdığını, bu nedenle küresel durgunluğun kaçınılmaz olabileceği uyarısında bulundu.

Almanya ekonomisinin, enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle belirgin şekilde yavaşladığını söyleyen Malpass, Almanya’nın dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olduğuna dikkat çekti.

Avrupa’nın hala büyük ölçüde Rus gazına ve petrolüne bağımlı olduğunu söyleyen Malpass, gelişmekte olan ekonomilerin gıda ve enerji fiyatları ve gübre sıkıntısından etkilendiğini vurguladı.

Malpass, “Küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’ya baktığımızda, resesyonun olmadığı bir tahminde bulunmak şu anda zor” ifadelerini kullandı ve ekledi: Enerji fiyatlarının ikiye katlanması fikri bile tek başına resesyonu tetiklemek için yeterli.

Çin kaygısı

Dünya Bankası geçen ay, bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini neredeyse 1 puan indirerek yüzde 3,2’ye düşürmüştü.

Çin’deki kapanma önlemlerinin yavaşlama konusundaki endişeleri artırdığını belirten Dünya Bankası Başkanı David Malpass, “Çin’in gayrimenkul sektöründe halihazırda bir resesyon yaşıyordu, bu nedenle Rusya’nın işgalinden önce bile Çin’in 2022 için zaten agresif bir büyüme tahmini yoktu” ifadelerini kullandı.

Çin Başbakanı Li Keçiang, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, son karantinaların dünyanın en büyük ikinci ekonomisine pandeminin başlangıcında etkilediğinden daha fazla zarar verdiğini söylemişti: Bazı kentlerde, işletmelerin yalnızca yüzde 30’u yeniden açıldı. Bu oran kısa üre içinde yüzde 80’e çıkarılmalı.

Resesyon nedir?

Günümüzde, bir ülkenin ekonomisinin sürekli büyümesi normal olarak kabul ediliyor.

Ülkelerin ürettiği mal ve hizmetlerin değeri – Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) – arttıkça, vatandaşlarının ortalama olarak daha da zenginleştiği düşünülüyor.

Ancak GSYİH bazen artmaz ve bu, eğer arka arkaya iki çeyrek sürerse buna resesyon deniyor. Türkiye ekonomisi son olarak 2018’in ikinci yarısında resesyona girmişti.

GSYİH nedir?

GSYİH, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın kısaltması ve günümüzde ekonomik büymenin ölçüsü olarak kullanılıyor. Merkez bankaları ve ekonomistlerin yakından takip ettiği bu veri, ekonomilerin nasıl performans gösterdiğini anlamada ana ölçülerden biri olarak kullanılıyor.

İşletmelerin işe alım yapma ya da yatırımlarını kesme gibi kararlarında GSYİH belirleyici olabiliyor. Hükümetler GSYİH’ı vergi ve kamu harcamaları kararlarında rehber olarak kullanıyor. Merkez bankalarının faiz kararlarında enflasyonla birlikte GSYİH’ı da yönlendirici olabiliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın