Kılıçdaroğlu’ndan CHP’li Belediye Başkanlarına ‘Bartın’ Talimatı

Partisinin belediye başkanlarına bir yazı gönderen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, maden faciası nedeniyle önceden planlanmış konser, kutlama vb. müzikli etkinliklerinin ertelenmesi talimatını verdi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun talimatı üzerine Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun tarafından 248 CHP’li belediye başkanına yazı gönderildi. Yazıda, Bartın Amasra’daki maden faciasının ülkeyi derin bir üzüntüye boğduğu hatırlatılarak, belediyelerden; daha önceden planlanmış konser, kutlama vb. müzikli etkinliklerin ertelenmesi istendi.

Amasra’daki kömür madeninde üretime ara verildi

Öte yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, patlamanın meydana geldiği TTK Amasra maden sahasında açıklamalarda bulundu.

Bakan Dönmez, Amasra’da patlama meydana gelen maden ocağında işlemler bitinceye kadar kömür üretimine ara verildiğini bildirdi. Bakan Dönmez şu bilgileri paylaştı:

Yangınla mücadele devam ediyor. O alanı komple kontrol altına alabilmek için kapatma kararı alındı. Şu an baraj yapma işlemleri devam ediyor. Arkasından da azot ve gerekirse su ve diğer kimyevi maddeleri ocağa basma suretiyle kontrol altına alacağız. Sonrasında tesisin yeniden üretime hazırlanabilmesi için oluşan hasarların tespiti ve bunların tesis edilmesi vs. teknik işlemleri devam edecek. Bu işler bitinceye kadar da Amasra müessesemizde de kömür üretimine ara veriyoruz.

Bugün Adalet Bakanımız işletmemizi ziyarete geldi, kısa bir bilgi alışverişinde bulunduk. Başsavcılığımızın araştırma soruşturma ile ilgili tahkikat başlatılması söz konusuydu. Başsavcılığımız ve görevli arkadaşlara kimlik tespiti alanında görevler düşüyordu, çok seri hareket ettiler.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada patlamada yaralanan ve madende mahsur kalanlara geçmiş olsun dileklerini iletti. Bozdağ şu ifadeleri kullandı:

“Yaralı işçilerimize acil şifalar diliyorum. Madende mahsur kalan işçilerimize ulaşmak, onları sağ ve salimen kurtarmak için çalışmalar devam etmektedir. Devletimiz, tüm imkan ve kabiliyetlerini seferber etmiştir. Madende mahsur kalan işçilerimizin sağ ve salimen kurtarılması hepimizin en büyük dileğidir. Patlamayla ilgi Amasra Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmıştır. Hadise bütün boyutlarıyla soruşturulacaktır,” ifadelerini kullandı.

Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı, patlamayla ilgili soruşturma başlattı. Başsavcılık, olayla ilgili 3 savcının görevlendirildiğini duyurdu.

Ayrıca, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında arama kurtarma çalışmaları sona erdi.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu ‘Başörtüsü’ Tartışmasına Noktayı Koydu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başörtüsü kanun teklifine, ‘anayasa değişikliği’ ile cevap veren AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal medya üzerinde ‘Bu konu kapanmıştır’ yanıtını verdi. 

Bir dizi ziyaret için ABD’de bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden bir video mesaj paylaştı. Kılıçdaroğlu, “Burası New York, Manhattan. ABD’nin en pahalı iş muhiti… Tanıdığım bir ailenin gökdelenine “hayırlı olsuna” geldim. Erdoğan kim, anayasa, aile kim… Onunla ne aile konuşulur ne anayasa. Bu konu kapanmıştır. diyerek başörtüsü kanun teklifini hatırlattı.

TÜRGEV ve Ensar Vakfı ortaklığı ile kurulan Türken’in inşa ettiği Manhattan’da yer alan bina önünde konuşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

“Duydum ki birileri senin siyasal rehinen kalsın diye benim yaptığım öneriyi yine kabul etmemiş yan çizmiş. Anayasa ile aileyi korumaktan bahsetmişsin. Eğer bir aile konuşulacaksa konuşulacak yer burası. Senin ailen burada. Burası New York’un en pahalı yeri Manhattan. Bu da ailenin yaptırdığı gökdelen. Oğlunun kızına gönderdiği paralarla bu gökdelen yapıldı. Yapılmaya devam ediliyor. Sevgili Erdoğan aileyi konuşmak istiyorsan ve gerçekten samimiysen gel buradan başlayalım” ifadelerini kullandı.

CHP’nin kanun teklifinde ne var?

Kılıçdaroğlu ve CHP’li milletvekillerinin imzasını taşıyan “Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi” Meclis Başkanlığına sunulmuştu

Kadının kıyafetinin; bireylerin yaşam tarzı, inancı ve etnik aidiyetinin siyasetin konusu olmaması gerektiği vurgulanan teklifte, şu ifadelere yer verilmişti:

“Geçmişte yaşanmış bazı baskıcı uygulamalar toplumsal hafızamızda olumsuz izler bırakmış, ayrıca siyaseten istismar aracı olagelmiştir. Yakın geçmişimizde üniversite öğrencilerinin başörtüsüyle eğitim hakkı engellenmiş, kamuda kadınların başörtülü çalışmasına izin verilmemiştir. Benzer engellemelerin ve yasaklamaların bir daha yaşanmaması için her türlü önlemi almak parlamentonun ve kamu idaresinin görevidir. Genelge, talimat, yönetmelik ya da diğer idari düzenlemeler ve hiyerarşik amirlerinin emirleriyle kadının ne giyeceğine ya da giymeyeceğine yönelik yapılmış zorlamalara son vermek ve kadının kıyafet seçme özgürlüğünü kanuni güvence altına almak için bu teklif hazırlanmıştır. Teklif ile kadınlarımızın Anayasa ile güvence altına alınan kişisel ve mesleki kıyafet özgürlüklerinin korunması öngörülmektedir.”

Teklifte sadece 3 madde var

Üç maddeden oluşan teklife göre, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamayacak.

Paylaşın

Mehmet Ali Çelebi, AK Parti’ye Katıldı

2018 genel seçimlerinde milletvekili seçildiği Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) ayrıldıktan sonra geçtiği Memleket Partisi’nden de istifa eden Bağımsız İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) katıldığını duyurdu.

Haber Merkezi / Mehmet Ali Çelebi, son dönemlerde AK Parti’nin terörle mücadele politikalarına verdiği destekle biliniyordu. Uzun süredir kulislerde Çelebi’nin AK Parti’ye geçeceği konuşuluyordu.

Mehmet Ali Çelebi’nin AK Parti’ye katılmasıyla birlikte AK Parti’nin parlamentodaki sandalye sayısı 287’ye yükseldi.

Çelebi, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin namuslu ellerinde yetişen asker kökenli bir milletvekili olarak yol haritamı çizen şehitlerimiz ve beni bugünlere getiren aziz milletimizdir. Açıktan tarafım. PKK-Öcalan severlerin hoş görüldüğü denklemlerde olmam düşünülemez! Vatan ve millet bütünlüğümüzü, -FETÖ, PKK terör örgütleriyle kararlı mücadeleyi, -Milli konuları (Mavi Vatan, S400, Kıbrıs, Azerbaycan, Sözde Soykırım, Tezkereler, Savunma Sanayisi) önceleyen siyasi anlayışımın gereği olarak; Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetimizin neferi, Atatürk’ün askeri, Türk Milletinin sesi olarak yoluma Cumhur ittifakı çatısı altında AK Parti’de devam edeceğim. Kurulan yeni dünya düzeninde bölgemizdeki EGEMENLİK mücadelemiz akamete uğramadan devam etmelidir.

Davet ederek şahsımı onurlandıran Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyorum. Halkımızın dertlerine çareler üretmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çok çalışmaya devam edeceğim. Özellikle Kahraman Güvenlik Güçlerimizin, şehit aileleri ve gazilerimizin hak ve hukukuna yönelik düzenlemeler için katkı sunacağım. Mücadelemiz, dirayetimiz, direncimiz, inancımız mensubiyetinden gurur duyduğumuz Türk Milletinin var oluş gayesine hizmet, Türkiye’nin tarihsel devamlılığına sonuna kadar destektir.”

Mehmet Ali Çelebi kimdir?

Bağımsız İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Ergenekon Davası sanıkları arasında yer almasıyla tanınmıştı. 2003 yılında İzmir Maltepe Askeri Lisesi’nden birincilikle mezun olan Çelebi, 2007’de Kara Harp Okulu’nu dördüncülükle bitirdi.

18 Eylül 2008 tarihinde Ergenekon Davası kapsamında “terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklandı ve 16.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 41 ay cezaevinde kalan Çelebi, davada sahte delillerin üretildiğinin bilirkişi raporlarıyla kanıtlanmasının ardından 2014 yılında tahliye oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’den istifa eden Çelebi, siyasete atıldı. CHP’nin 35’inci Olağan Kurultayında 378 oy alarak Parti Meclisi’ne girdi. Şubat 2018’deki kurultayda da Parti Meclisi’ne seçilen Çelebi, 2018 Genel Seçimleri’nde CHP’den İzmir Milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi.

2018 seçiminde Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin CHP’den ayrıldıktan sonra kurduğu Memleket Partisi’ne katılan Mehmet Ali Çelebi, 25 Şubat 2022’de Memleket Partisi’nden istifa ettiğini açıkladı.

Eski CHP milletvekili ve gazeteci Barış Yarkadaş, ağustos ayında Çelebi’nin AK Partili yetkililerle görüştüğünü ve AK Parti’ye katılacağını iddia etmişti. Yoluna bağımsız milletvekili olarak devam edeceğini açıklayan Çelebi, “Siyaseti bıraksam da 6+1 değil Cumhur ittifakı derim!” diyerek iktidara destek açıklamalarında bulunmuştu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Partizan Siyaseti Ortadan Kaldıracağız

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Yapısal değişiklikle ekonomiyi toparlarken; partizan siyaseti de ortadan kaldıracağız. Üzerinde tepinilen fay hatlarını kırmamız gerek. Şu an siyasal ortamımız yoksul siyasetçi için elverişli. Bu siyasetçiler istismarla yükselebiliyorlar. Yükselince mafyaları çeteleri getirebiliyorlar. Son 20 seneden bahsetmiyorum, Atatürk’ten sonra hep böyle oldu.” dedi ve ekledi:

“Erdoğan bu dönemlerin sonucu. Türkiye hep krize girdi ve sonuç hep hüsran. Çünkü sistem hep yeni sorunlara imkan sağlıyor. Bunu sonsuza kadar ortadan kaldırabiliriz. Yeni bir siyasi ve ekonomik vizyona ihtiyacımız var.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ABD ziyaret devam ederken Halk TV canlı yayınına bağlandı. İrfan Değirmenci’nin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“İktidarı devraldığımızda ki Allah nasip ederse alacağız. Ülkeyi bu krizden çıkaracağız. Üstelik hızla çıkaracağız. Mesele şu ki… Türkiye hep krizi girdi, acı reçetelerle karşı karşıya kaldı. Sonradan yeni döngülere girdi. Sonuç hep aynı oldu.

İlan edeceğimiz yapısal değişiklikle ekonomiyi toparlarken; partizan siyaseti de ortadan kaldıracağız. Üzerinde tepinilen fay hatlarını kırmamız gerek. Şu an siyasal ortamımız yoksul siyasetçi için elverişli. Bu siyasetçiler istismarla yükselebiliyorlar. Yükselince mafyaları çeteleri getirebiliyorlar. Son 20 seneden bahsetmiyorum, Atatürk’ten sonra hep böyle oldu. Erdoğan bu dönemlerin sonucu.

Türkiye hep krize girdi ve sonuç hep hüsran. Çünkü sistem hep yeni sorunlara imkan sağlıyor. Bunu sonsuza kadar ortadan kaldırabiliriz. Yeni bir siyasi ve ekonomik vizyona ihtiyacımız var. Bütünüyle siyasal kültürümüzü değiştirmekten bahsediyorum. Kapsayıcı bir siyasetten bahsediyorum.

Seyahatimde hiç bir siyasi görüşme olmayacak. Kurmaylarım şaşırdı. Bu yolculuk ilk durak. Almanya ve İngiltere’de de çok değerli insanlarla buluşacağım.”

Paylaşın

Vatandaşların Bankalara Borcu 5 Ayda 225 Milyar Lira Arttı

Yurttaşların bankalara olan borcunun 16-23 Eylül haftasında 16,5 milyar lira arttığı, bu borcun son 5 ayda ise 225 milyar TL arttığı belirtildi. Bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 659 bini, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısının ise 538 bini geçtiği, 4 milyon 144 bin 303 kişinin borcunu ödeyemediği için yasal takipte olduğu ifade edildi.

Öte yandan bankacılık sektörü bu yılın ilk 8 ayında net kârını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 420,5 artırarak 252,2 milyar TL’ye çıkardı. Kamu bankalarının kârı da önceki yıla göre yüzde 509,7, diğer bankaların kârı ise yüzde 394,1 artarak rekor kırdı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirdi ve yurttaşların artan borç yüküne ilişkin verileri paylaştı. “Kredi kartı ve tüketici kredisi borçları nedeniyle bu yıl ocak-ağustos döneminde bankalara ödenen faiz 112,2 milyar TL oldu” diyen Başevirgen, “Ödenen faiz tutarı ise geçen yılın aynı dönemine göre 38 milyar TL arttı” bilgisini paylaştı.

Borçlara ilişkin detayları paylaşan Başevirgen, “Bireylerin bankalara ve finansman şirketlerine olan borcu, takiptekiler de dahil bir trilyon 337 milyar TL’ye yükseldi. Bunun 993 milyar TL’si bireysel kredilerinden, 345 milyar TL’si de kredi kartı borçlarından kaynaklanıyor. Son hafta tüketici kredilerinde 7,7 milyar TL, kredi kartı borçlarında ise 8,8 milyar TL artış yaşandı” dedi.

Sözcü’den Cem Yıldırım’ın haberine göre 36 milyon 362 bin kişinin kredi borcu olduğunu ifade eden Başevirgen, “Türkiye’de 25 milyon hane olduğu düşünüldüğünde her 100 haneden 70’i krediyle yaşıyor. Borç artık döndürülemez hale geldi” dedi.

‘Bankaların karı rekor kırdı’

Artan enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle emeğiyle yaşayanlar bankalara yönelirken, CHP’li Başevirgen de bankaların altın çağını yaşadığını söyledi. Başevirgen, “Bankacılık sektörü bu yılın ilk 8 ayında net kârını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 420,5 artırarak 252,2 milyar TL’ye çıkardı. Kamu bankalarının kârı da önceki yıla göre yüzde 509,7, diğer bankaların kârı ise yüzde 394,1 artarak rekor kırdı” diye konuştu.

Yurttaşların bankalara olan borcunun 16-23 Eylül haftasında 16,5 milyar lira arttığını kaydeden Bekir Başevirgen, bu borcun son 5 ayda ise 225 milyar TL arttığını belirtti. Bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 659 bini, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısının ise 538 bini geçtiğini söyleyen Başevirgen, 4 milyon 144 bin 303 kişinin borcunu ödeyemediği için yasal takipte olduğunu ifade etti.

Paylaşın

Dikkat Çeken Çalışma: Asgari Ücret Arttı, Alım Gücü Eridi

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İşçi Sendikaları, Esnaf – Sanatkâr ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, asgari ücretlinin alım gücünün ne şekilde tükendiğini ortaya koyan bir çalışmaya imza attı. Ağbaba’nın çalışmasına göre, 5 bin 500 TL asgari ücret, sene başındaki 4 bin 253 TL asgari ücretin gerisinde kaldı.

AK Parti’nin kötü ekonomi yönetimi nedeniyle dar gelirli vatandaşın aç kaldığını bildiren Ağbaba, temel tüketim malzemelerinin yıl içerisindeki fiyatlarını kıyasladı.

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in aktardığına göre, Ağbaba, çalışmasında, “AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enflasyonun önce yaz aylarında düşeceğini söylerken şimdi de enflasyonda kalıcı düşüşün yeni yılda gerçekleşeceğini iddia etti. Erdoğan, daha önce de ‘Yaz aylarında fiyatlar aşağı inecek’ dedi ama fiyatlar neredeyse ikiye katlandı. Haziran ayında asgari ücrete ikinci zam yapılmasına rağmen asgari ücretin alım gücü ocak ayında 4 bin 253 TL asgari ücretin kat be kat altında kaldı” dedi.

Ürün bazında karşılaştırmalara da imza atarak alım gücündeki kayıpları özetleyen Ağbaba, çalışmasını şöyle sürdürdü:

Nohutta 46 kilo kayıp

“Ekim ayında asgari ücretlinin alım gücü ocak ayına göre patateste 283 kilo, domateste 140 kilo, kuru soğanda ise 130 kilo azaldı. Ekim ayında temel bakliyat ürünlerinde alım gücü ocak ayına göre dibi gördü. Asgari ücretlinin sofrasındaki temel bakliyat ürünlerinde ocak ayına göre kaybı 182 kiloya kadar yükseldi. 4 bin 253 TL asgari ücretle ocak ayında 287 kilo pirinç alabilen asgari ücretli, ekim ayında 5 bin 500 TL asgari ücretle 161 kiloya kadar alabiliyor. Bulgurda ise 5 bin 500 TL asgari ücretin 4 bin 253 TL asgari ücrete göre kaybı 182 kilo, nohutta 46 kilo, kuru fasulyede ise 41 kilo oldu.

314 yumurta eksildi

“Ocak ayında 4 bin 253 TL asgari ücretle 2 bin 933 adet yumurta alınabilirken ekim ayında asgari ücretlinin yumurtadaki toplam alım gücü 2 bin 619 adete geriledi. Asgari ücretlinin ocak ayına göre yumurtadaki kaybı 314 adet oldu. Bir diğer temel besin maddesi olan makarnadaki kayıp ise 262 paket oldu. 4 bin 253 TL asgari ücretle ocak ayında 773 paket makarna alabilen asgari ücretli ekim ayındaki alım gücü 511 pakete geriledi.”

“Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin kendisinin dahi anlamadığı bu yepyeni ekonomi modelinin dar gelirlilere getirdiği tek şey açlık ve yoksulluk oldu. Asgari ücrete bu yıl iki kez zam yapılmasına rağmen asgari ücret, eylül ayı itibariyle 7 bin 500 TL’ye yükselen ortalama açlık sınırının 2 bin TL altında kaldı. Nebati, ‘Enflasyon gerileyecek, gıda fiyatları ucuzlayacak’ dedi ama asgari ücretlinin kaybı 10 ay öncesine göre kat be kat arttı. Bu gidişle de bu modelin getireceği tek şey açlıktan ve yoksulluktan başka bir şey olmayacaktır. Asgari ücretlinin alım gücü her geçen ay azalmaya devam edecektir.”

Paylaşın

‘Altılı Masa’da Taban Kapma Yarışı Mı Başladı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışına Altılı Masanın ortaklarından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan destek gelirken, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener gibi destek vermemişti.

Kısa Dalga’dan Mahmut Aydın’ın haberine göre, Ankara’da, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun “milliyetçi-muhafazakar” tabana mesaj veren çıkışlarına İYİ Parti Lideri Akşener’in de “CHP tabanına” seslenerek cevap verdiği konuşuluyor.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de partisinin grup toplantısında, “Şunu da artık bilmek zorundayım; siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Artık karar verin. Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz?” Çıkışından sonra 6’lı masada sular durulmuyor.

6’lı masanın 2. tur görüşmelerinden sonra yaşanan gelişmeler CHP ve İYİ Parti arasındaki krizin henüz bitmediğini gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun mesajları

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun önce eski ülkücülerle bir toplantı yapması ve “bozkurt Kemal” sloganları ile karşılanması, ardından şaibeli bir helikopter kazasında ölen Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlu Furkan Yazıcıoğlu ile görüşmesi İYİ Parti kurmaylarınca dikkatle izlendi. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı ise iki partinin arasındaki mesafeyi su yüzüne çıkardı. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsünü yasal zemine oturtmak için yasa teklifi vereceklerini açıkladığı videoda önünde bir tespih ve Türkçülüğün Esasları adlı kitabın bulunması İYİ Parti kurmaylarını harekete geçirdi.

İYİ Parti’nin Mesajları

İYİ Parti Lideri Akşener’in, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda, Kılıçdaroğlu’nun baş örtüsü çıkışına hiç değinmeyip AK Parti’nin ekonomi ve dış politikaları ile sansür yasası olarak bilinen “dezenformasyon yasası”nı eleştirmesi “CHP tabanında baş örtüsü tartışması yaşanırken partideki laik kesime mesaj” olarak değerlendirildi. Akşener’in CHP tabanının gazetesi olarak bilinen Sözcü Gazetesi’nde baş örtüsüyle ilgile soruya “kabuk bağlayan yaraları değil kanayan yaraları konuşmasının zamanı” yanıtını vererek, ekonomik krize dikkat çekmesi de doğrudan CHP tabanına verilen bir mesaj sayıldı. İYİ Parti’nin 12 Eylül’de idam edilen ve Balgat katliamı sanığı olarak bilinen Mustafa Pehlivanoğlu’nun ölüm yıldönümünde mesaj yayınlaması da İYİ Parti’nin milliyetçi tabana mesajı olarak algılandı.

Gelecek ve Saadet desteği

Kılıçdaroğlu’nun baş örtüsü çıkışına 6’lı masanın ortaklarından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan destek gelirken, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener gibi destek vermedi.

CHP’yi destekleyen bazı gazeteciler ve kanaat önderleri de Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına tepki gösterdi.

Bu arada Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne yasal zemin sağlamayı amaçlayan yasa teklifini, kongre sürecine giren Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun kongrede elini rahatlatmak için açıkladığı görüşü de dillendiriliyor.

Kriz nasıl başlamıştı?

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun “benimle birlikte misiniz?” Çıkışından sonra adları cumhurbaşkanlığı adaylığı için tartışılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, twitter’dan açıklama yaparak Kılıçdaroğlu’nun “yanında” olduklarını bildirdi.

İYİ Parti Lideri Akşener de CHP’li İzmit Belediyesinin töreninde yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na ölene kadar şükranlık duyacağını ifade ederek “Partili Cumhurbaşkanlığı’nın yerine güçlendirilmiş parlamenter sistem adına mücadele ederek bunu konuşarak yaptığımız son seçimdir. Bu seçimi almak zorundayız” dedi.

Akşener, Habertürk Tv’de gazeteci Fatih Altaylı’ın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki sorusunu yanıtlarken “noter görevimiz yok cumhurbaşkanı adayını 6’lı masa belirler. Kemal bey ‘adayı 6’lı masa belirleyecek’ diyerek kendisini bağladı” açıklamasında bulundu. Akşener’in, “seçilebilecek aday” vurgusu ile İmamoğlu ve Yavaş’ın adını gündeme getirmesi CHP’de rahatsızlık yarattı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Akşener ile aralarında bir kriz bulunmadığını ve Akşener’in daha önce mutabık kaldıkları konularda açıklama yaptığını belirterek, cumhurbaşkanı adayını 6’lı masanın belirleyeceği yolundaki görüşünü yineledi.

Paylaşın

Başörtüsü Tartışması: CHP, Yine Hayır Diyen Pozisyonuna Düştü

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) kamuda başörtüsünün güvence altına alınmasını öngören kanun teklifi, siyasetin tartışma konusu olurken, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen’e göre ise toplumun şu anda başörtüsü ile ilgili bir gündemi yok.

Esen, bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun hamlesini yanlış bir strateji olarak gördüğünü belirterek, “CHP, türban meselesini genel anlamda özgürlükleri artıracak bir paketin içine madde olarak koyabilirdi. CHP’nin eli böylece daha güçlü olabilirdi” dedi.

Esen, sadece başörtüsü meselesi konuşulunca AKP’ye bir adım atma imkanı tanınmış olduğunu vurgularken, CHP’nin önümüzdeki dönemde yine başörtüsüne karşıymış gibi suçlamalara maruz bırakılacağını dile getirdi. Esen, “Erdoğan’ın bu hamlesiyle CHP yine hayır diyen pozisyonuna düştü” değerlendirmesinde de bulundu.

CHP’nin kamuda başörtüsünün güvence altına alınmasını öngören kanun teklifi, siyasetin tartışma konusu oldu. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun teklifine “Yeni Anayasa” çağrısıyla karşılık verdi. Peki, muhalefet ne yanıt verdi ve Anayasa değişikliği mümkün mü?

Anayasa değişikliği için TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun oyu gerekiyor. AKP ve MHP’nin Meclis’te toplam 334 olan sandalye sayısı bu çoğunluğu karşılamadığı için muhalefetin desteğine ihtiyaç duyuluyor. Peki, Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamalarının ardından muhalefet, Erdoğan’ın çağrısına nasıl yaklaştı?

Özgür Özel’den AKP’ye “gizli ajanda” suçlaması

Tartışmalarla ilgili DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün sorularını yanıtlayan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AKP’nin panik havasında olduğunu öne sürerek, “Acaba buradan biz siyasi rant kaybederiz, CHP bir alan kazanır mı diye. Oysa genel başkanımız bunu siyasi saiklerle oy hesabı uğruna yapmadığını açıkça söylemişti” ifadesini kullandı. Erdoğan’ın sorunun çözümünün yasa yoluyla olabileceğini kabul ettiğini ancak kanun teklifine evet demediğini kaydeden Özel, “Her gün kendisi için yapılmış bir anayasayı bile defalarca çiğneyen, ayakları altına alan birisiyle oturup da anayasa değiştirecek değiliz” dedi.

Özel, Kılıçdaroğlu’nun tweeti ile ilgili de “İlk bölümünde başörtüsüyle ilgili düzenlemedeki yasal değişikliğimize destek vermesinin sorunu çözeceği söyleniyor. Ayrıca devamında da başta Alevi yurttaşlarımızın talepleri olmak üzere özgürlükçü bir yaklaşım varsa onu da getir destekleriz diyor” ifadesini kullandı. Özel, bugüne kadar tüm özgürlükçü yaklaşımları desteklediklerini belirterek, AKP’yi gizli ajanda tutmakla suçladı. Özel, “Biz adımız gibi biliyoruz. Özgürlükçü görünüp arka tarafta gizli ajandasında farklı gündemleri olacaktır. Biz böyle bir gündemin parçası olmak istemeyiz” dedi. Özel, özgürlükçü bir yaklaşım olması halinde öneriyi değerlendireceklerini de ekledi.

Yeneroğlu: AK Parti’den özgürlükçü bir tutum beklemek abesle iştigal

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da, başörtüsü ile ilgili bütün yasakların Anayasa Mahkemesi’nin kararı ve AKP’nin geçmişteki mücadelesi ile sonlandırıldığını belirtti. “Bunu takdir etmek gerekir” diyen Yeneroğlu, “ideolojik saiklerle insanların inanç ve yaşam biçiminin kısıtlanabileceği anlayışının terk edilmesi” gerektiğini savundu.

Kılıçdaroğlu’nun özeleştiri yaptığına da dikkat çeken Yeneroğlu, ancak başörtüsü konusunda kanuni bir düzenlemeye gerek olmadığını dile getirdi. Yeneroğlu, buna karşın mevcut Anayasa’da özgürlükleri kısıtlayan çok fazla istisnalar bulunduğunu da vurgulayarak, “Bu girişimlere kimden gelirse gelsin destek veririm. Ancak AK Parti iktidarının böyle bir niyeti olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. Yeneroğlu, “Bugün AK Parti, zorba devlet anlayışını üstlenmiş, her gün toplumda kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan ve yaşamak istemeyen insanların temel haklarını eziyor. Dolayısıyla bu saatten sonra AK Parti’den özgürlükçü bir tutum beklemek abesle iştigaldir” ifadelerini kullandı.

HDP’li Oluç: Tüm ayrımcılıkları silecek anayasa maddesi yazalım

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç da Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin tek sorununun başörtüsü olmadığını ve ayrımcılığa Alevilerin, Kürtlerin, azınlıkların uğradığını kaydetti. Tüm ayrımcılıkları silecek bir anayasa maddesi yazılması çağrısında bulunan Oluç, “Diyelim ki ayrımcılığa uğrayan herkesin sorununu çözmek istiyoruz. Gelin böyle bir madde yazarak farklılıkların eşit ve özgür olduğunu ifade etmiş olalım. Bu anlayışı bir anayasal anlayış haline getirmiş olalım” diye konuştu.

Bu arada bu tartışmalar yaşanırken İYİ Parti’den henüz bu konuda bir açıklama gelmemesi de dikkat çekti. TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, toplantı çıkışında soru sormak isteyen gazetecilerin sorularını almadan Meclis’ten ayrıldı.

“AKP seçmeni başörtüsü için kaygılı”

Siyaset bilimcilere göre, CHP, Cumhur İttifakı’nın muhafazakar seçmene karşı kullanacağı “CHP, başörtüsüne karşı” argümanını elinden almak istedi. Aksoy Araştırma Kurucusu Ertan Aksoy, toplumun şu an gündeminde başörtüsü sorunu olmadığını belirtti ancak kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan bir sonuca dikkat çekti.

Aksoy, “İktidar değişikliği durumunda AKP seçmeninin başörtüsüne yönelik müdahale kaygısı ön plana çıkıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bu kaygıya yönelik mesaj vermek istemiş olabilir” dedi. Aksoy, mesajın yeterince ulaşıp ulaşmadığının ise önümüzdeki günlerde yapılacak ölçümlerle ortaya çıkabileceğini kaydetti. Aksoy, Erdoğan’ın Anayasal düzenleme çağrısı ile ilgili de, “Tam olarak neyi değiştireceğini açıklamadığı için toplumda bir duygu yarattığını düşünmüyorum” diye konuştu.

“CHP yine hayır diyen pozisyonuna düştü”

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen’e göre ise toplumun şu anda başörtüsü ile ilgili bir gündemi yok. Esen, bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun hamlesini yanlış bir strateji olarak gördüğünü belirterek, “CHP, türban meselesini genel anlamda özgürlükleri artıracak bir paketin içine madde olarak koyabilirdi. CHP’nin eli böylece daha güçlü olabilirdi” dedi.

Esen, sadece başörtüsü meselesi konuşulunca AKP’ye bir adım atma imkanı tanınmış olduğunu vurgularken, CHP’nin önümüzdeki dönemde yine başörtüsüne karşıymış gibi suçlamalara maruz bırakılacağını dile getirdi. Esen, “Erdoğan’ın bu hamlesiyle CHP yine hayır diyen pozisyonuna düştü” değerlendirmesinde de bulundu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Devlet Bahçeli’ye: Kimliğim Şerefimdir

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, kendisine DNA testi yaptırmasını tavsiye eden Devlet Bahçeli’nin teklifini kabul ederek, “Ama bir şartım var. Birlikte yapacağız, kimin ne olduğu ortaya çıksın” dedi. Kılıçdaroğlu, ‘Kimliğim şerefimdir’ dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Her toplantıya bazen acı haberlerle başlıyoruz. Bir müzisyenimizin öldürülmesi hepimizin yüreğinde derin izler bıraktı. Bir müzisyeni öldürmek, bu kadar kavga, kamplaşma toplumu nereye götürecek? Sevgili gençler, Türkiye’yi barıştırmak istiyorum. Türkiye’de huzur olsun istiyorum. Türkiye’de her genç bu ülkenin caddelerinde, parklarında özgürce gezsin istiyorum.

Her genç istediği müziği dinlesin, yapsın istiyorum. Türkiye’de her genç düşünce özgürlüğüne sahip olsun, siyasetçileri yeri geldiğinde rahatlıkla eleştirebilsin. Özgürlük, huzur yani bu ülkede hangi görüşten, inançtan, kimlikten olursa olsun hep beraber huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bunun yolunu açmak istiyorum.

Adaletin olmadığı bir yerde gençlik, üretim, düşünce özgürlüğü, hak-hukuk, devlet olmaz. Devleti inşa edeceğiz, adalet üzerine inşa edeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün size emanet ettiği Cumhuriyet’i 100. yılda ikinci yüzyıla giderken o Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandıracağız. Bunun sözünü veriyorum size. En büyük gücüm bu ülkenin gençleri yani sizlersiniz.

7.5 milyon gencimiz ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. 7.5 milyon gencin tarihsel bir sorumluluğu var. Ya bir dikta yönetimine kalıcılık sağlayacağız ya da bir dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandıracağız. İkincide benimle beraber olmaya hazır mısınız? Hazırsanız beraber çalışacağız. Benim kadar çalışmayabilirsiniz. Onu da anlayışla karşılarım.

Benim sorumluluğum günün 24 saati çalışmaktır. Gençlik kollarının, kadın kollarının sorumluluğu günün 24 saati çalışmaktır. Dokunulmayan insana dokunacağız, uğranılmayan eve uğrayacağız. Onların sorunlarını dinleyeceğiz nasıl çözeceğimizi de anlatacağız. Kavgadan bıktığımızı, saygın bir Türkiye istediğimizi birilerine el avuç açan bir Türkiye değil onuruyla kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye istediğimizi her yerde anlatacağız.

Görevinizin kolay bir görev olmadığını biliyorum, farkındayım. Önünüze engeller çıkarılacak bunun da farkındayım ama sizler Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiği Türkiye’nin gençleri her engele aşıp hedefe ulaşma konusunda kararlı ve azimli olmak zorundasınız.

Sesinizi kısmak isteyebilirler onun hazırlıklarını yapıyorlar. Dezenformasyon yasası getirdiler CHP’liler geçen yıl buna karşı çıktı, direndiler ve geri çektiler. Şimdi parlamento açılıyor ilk önce bu yasa teklifini getiriyorlar. Bakın gençler hukuk dediğimiz yapı içinde eğer bir haber yalansa tekzip gönderebiliyorsunuz. Mahkemeden karar amadan bile açıp telefonla gazeteciyle konuşabiliyorsunuz.

Eğer hâlâ yanlış haber yapılıyorsa tazminat davası açabiliyorsunuz. Yani hukukun tanıdığı bütün yolları deneyebilirsiniz. Ama bunun la yetinmiyorlar. Sevgili gençler iki tür medya var şuanda bir, gazetecilerin hakkını veren eleştirel olaylara bakan gerçekleri topluma aktaran, özgürlükçü medya. Burada  gazetecilik yapanlar gerçek anlamda birer gazeteci.

Özgür medyada görev alan ve kalemini satmayan bütün gazetecilere saygılarımızı gönderiyoruz. Kalemini dolayısıyla iradesini satan gazetecilere gazeteci denmez. Onun adına da zaten havuz medyası diyoruz. Havuz medyasının neler yaptığını toplumu nasıl kamplaştırdığını beğenmedikleri insanları nasıl düşman ilan ettiklerini biliyoruz. Yalanın her türlüsünü yazabiliyorlar.

Gençler bir gerçeği bilmenizi isterim, bakın tv kanallara hiçbir ak partili milletvekili çıkıp tartışma programlarına katılamaz: Katılmıyor zaten. Çünkü vicdanlı AK Parti milletvekilleri çıkar doğruyu söylerse diye kaygı içindeler. Onun yerine kimleri çıkarıyorlar? Kalemini satan gazeteci kimlikli insanları çıkarıyorlar. Günün 24 saati altında gazeteci yazıyor hiçbirisi gazeteci değil .Kalemini satan insandan gazeteci olmaz. Nokta. Basın İlan Kurumu, ‘Basın İnfaz Kurumu’na dönüştü.

Havuz medyası her kanaldan besleniyor. En büyük kaynağı beşli çete. Beşli çetenin varlık nedeni havuz medyasıdır. Havuz medyasının varlık sebebi de belli çetedir. O yüzden söylüyorum geliyor gelmekte olan, beşli çeteyi bulacağız ve yakalayacağız onları.

Dezenformasyon yasasını getirmelerinin temel amacı saray ve şürekasının ve onun beslemelerinin yaptığı yolsuzlukları kimse yazmasın diye.

Halk gerçekleri görmesin, toplumun nasıl soyulduğunu kimse görmesin diye ama bizler yapacağız, doğruları söylemeyi temel ilke kabul edeceğiz.

‘Türkiye’nin bu hale gelmesi dış güçler yüzünden’ deniliyor. Devleti yöneten iktidara ‘Peki siz neredeydiniz?’ diye sorun. Demek ki ülkeyi yönetemiyorsunuz. ‘Son mermiyi de ekonomiye sıkmışlar’ dedi. Şu akla bakar mısınız? Devleti yönetemediklerini itiraf ediyorlar. Eskiden hep CHP’yi suçlarlardı. Şimdi artık baktılar halkta inanmıyor… Geniş kitlelerin doğrularını bilmesini istemiyorlar.

“Kimliğim şerefimdir”

Kılıçdaroğlu bugün kendisine DNA testi yaptırmasını tavsiye eden Devlet Bahçeli’nin teklifini kabul etti. Kılıçdaroğlu, “Ama bir şartım var. Birlikte yapacağız, kimin ne olduğu ortaya çıksın” dedi. Kılıçdaroğlu, ‘Kimliğim şerefimdir’ ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Millet İttifakı’nda ‘İncitici Dil’ Önlemi: Telefon Diplomasisi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde 2. turun ilk görüşmesini gerçekleştirdi.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre, Altılı Masa toplantısında, siyasi parti temsilcilerinin krize yol açacak açıklamalar yapması halinde, liderlerin telefon diplomasisi yürüterek, soruna hızla müdahale etmesi kararı alındı.

İYİ Parti ve CHP arasında cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki görüş ayrılığı ve son olarak İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “Altılı Masa noter değildir” açıklamaları nedeniyle, “masada çatlak mı var” tartışmalarına yol açan bir süreçte gerçekleştirilen Altılı Masa toplantısında iki konu başlığında somut adım atıldı.

Bu çerçevede, “Geçiş sürecinin yol haritası” üzerindeki çalışmaların hızlandırılarak netleştirilmesi ve “ön koalisyon protokolü” olarak da nitelendirilen, 9 temel konuda ortak politikaların belirlenmesi için de komisyon kurulması kararı çıktı.

Ortak Temel Politikalar Komisyonu için; CHP, Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Faik Öztrak’ı; DEVA Partisi, Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Çanakçı’yı; Gelecek Partisi, Politika İzleme Kurulu Başkanı Feridun Bilgin’i görevlendirdi.

Saadet, Demokrat Parti ve İYİ Parti’nin de komisyon üyelerini bu hafta içinde netleştirmesi bekleniyor.

Bir anlamda cumhurbaşkanı adayının ve Altılı Masa’nın “seçim bildirisini” hazırlayacak olan komisyon, her partinin kendi içinde yaptığı çalışmaları ortaklaştıracak ve çok hızlı bir süreç yürütülmesi için haftada birkaç kez toplanabilecek.

“İncitici dil” önlemi

CHP İle İYİ Parti arasında “cumhurbaşkanı adayı” tartışmasına ilişkin yaşanan gerginliğin masaya nasıl yansıyacağı da merak konusuydu.

Toplantıdan hemen önce İYİ Parti Genel Başkanı Akşener Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda, hassas bir dönemden geçildiğine dikkat çekerek, “herkesin sözlerine dikkat etmesi gerektiğini” belirtip, partide sorumluluğu olmayan bazı isimlerin “incitici dilleri” olduğunu söylemişti.

Edinilen bilgiye göre Akşener,  “incitici dil” rahatsızlığını Altılı Masa’ya da taşırken, masada yer alan diğer genel başkanlar da hassas bir süreçten geçildiğine ve o nedenle siyasi parti temsilcilerinin dikkatli bir dil kullanmalarının önemine vurgu yaptı.

Bu çerçevede, siyasi parti temsilcilerinin, masayı zor duruma düşürecek açıklamalardan ve medya üzerinden polemiklerden kaçınması,  bir kriz halinde de liderlerin hızla devreye girmesi kararlaştırıldı.

Krize yol açabilecek eylem ve söylemler ortaya çıkması halinde liderlerin, yüz yüze görüşmeyi beklemeden, “telefon diplomasisinin” yürüterek, soruna müdahale etmesi konusunda görüş birliğine vardığı öğrenildi.

Kasım’dan sonra hızlanacak

Toplantıda seçim sürecinin de yaklaşması dikkate alınarak, başta geçiş süreci ve temel politikalar komisyonu olmak üzere çalışmaların mümkün olan en kısa sürede tamamlanması, liderlerin gelişmelere göre daha sık bir araya gelmesi konusunda da ilke kararı alındı.

Ancak 30 Ekim’de Saadet Partisi’nin Olağan Büyük Kongresi olması nedeniyle bu ay ikinci bir toplantı kararı alınmadı.

Liderlerin programına göre Kasım ayından itibaren, gereksinim duyulması halinde liderler 15-20 günde bir, bir araya gelecek.

Paylaşın