B12 Vitamininin Aşırı Tüketiminin 5 Yan Etkisi

Kırmızı kan hücresi oluşumu ve DNA sentezi gibi vücut fonksiyonlarında önemli bir rol oynayan B12 vitamini, genel sağlık için hayati önem taşısa da, aşırı tüketimi zararlı yan etkilere neden olabilir.

Haber Merkezi / İşte çok fazla B12 vitamini tüketmenin bazı yan etkileri:

Sindirim rahatsızlığı: Aşırı B12, özellikle takviye formunda, bazı bireylerde mide bulantısı, şişkinlik veya ishal gibi sindirim sorunlarına neden olabilir. Takviyeleri yiyeceklerle birlikte almak bu etkileri azaltmaya yardımcı olabilir.

Ciltte sivilceler: Yüksek B12 vitamini alımının en sık bildirilen yan etkilerinden biri, özellikle sivilceye yatkın bireylerde aknedir. Aşırı B12 hormonal değişiklikleri tetikleyebilir veya cilt bakterilerini değiştirebilir, sivilcelere veya mevcut aknenin kötüleşmesine yol açabilir.

Baş dönmesi ve baş ağrıları: Bazı bireyler aşırı dozda B12 aldıktan sonra baş dönmesi veya baş ağrısı yaşadıklarını bildirmektedir. Kesin nedeni tam olarak anlaşılmamış olsa da, bu semptomlar kan akışındaki veya basınçtaki ani değişikliklerle bağlantılı olabilir.

Alerjik reaksiyonlar: Nadir durumlarda, bireyler B12 vitamini takviyelerine veya enjeksiyonlarına karşı alerjik reaksiyonlar yaşayabilir. Semptomlar arasında kaşıntı, şişlik, döküntü veya hatta nefes alma zorluğu yer alabilir. Bu tür reaksiyonlar nadir olsa da, acil tıbbi müdahale gerektirir.

Böbrek stresi: Böbrek rahatsızlığı olan kişiler aşırı doz B12 konusunda dikkatli olmalıdır. Bazı araştırmalar, böbrek fonksiyonları azalmış kişilerde aşırı B12’nin birikebileceğini ve potansiyel olarak sağlıklarını kötüleştirebileceğini göstermiştir.

Paylaşın

Böbreklere Yavaş Yavaş Zarar Veren 7 Yiyecek

Bazı yiyecekler zararsız veya hatta “normal” görünebilir, ancak zamanla böbreklere stres yükleyebilir ve yüksek tansiyon, böbrek taşı veya hatta böbrek yetmezliği gibi sorunlara yol açabilirler.

Haber Merkezi / İşte böbreklere yavaş yavaş zarar verebilecek 7 yiyecek ve daha iyi alternatifleri.

Tuz: Aşırı tuz tüketimi yüksek tansiyona önemli bir katkıda bulunur ve bu da zamanla böbreklere ciddi bir yük bindirir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından önerilen günlük tuz tüketiminden daha fazla tuz tüketilir. Kimyon (jeera), kişniş, zencefil, limon suyu, sarımsak ve hatta kaya tuzu gibi otlar ve baharatlar, tuz yerine yiyeceklere lezzet katabilir.

İşlenmiş ve paketlenmiş gıdalar: Hazır yenilebilen yiyeceklerin çoğu tuz, koruyucu maddeler ve sağlıksız yağlarla doludur. Bunlar sadece kan basıncını yükseltmekle kalmaz, aynı zamanda sık sık tüketilirse kronik böbrek hastalığına da yol açar.

Mevsim sebzeleri, baklagiller ve tam tahıllarla yapılan taze pişmiş yemekler ve atıştırmalıklar, böbreklerinize zarar vermeden lezzet sunar.

Hazır içecekler: Çoğu hazır içecek, böbrek taşı riskini artırabilen, kalsiyum metabolizmasını etkileyebilen ve böbreklere gereksiz yere yük bindirebilen eklenmiş şeker ve fosfatlarla doludur. Gazlı içeceklerdeki fosforik asit böbrekler için özellikle zararlıdır. Taze sıkılmış meyve suları, hidrasyon ve böbrek fonksiyonu için çok daha iyidir.

Kırmızı et: Protein olmazsa olmaz olsa da, aşırı tüketimi, özellikle koyun eti gibi kırmızı etlerden, üre ve kreatinin gibi atık ürünlerin üretimini artırır. Böbrekler bunları ortadan kaldırmak için fazla mesai yapmak zorunda kalır ve bu da uzun vadede böbrek sağlığını kötüleştirebilir.

Çok fazla şeker: Aşırı şeker tüketimi diyabetin önde gelen nedenlerinden biridir ve diyabette kronik böbrek hastalığının en önemli nedenidir. Meyveler veya şeker içeren ev yapımı tatlılar, şeker isteğini daha sağlıklı şekilde giderir.

Kızarmış atıştırmalıklar: Tekrar tekrar kullanılan, trans yağ oranı yüksek yağlar, iltihaplanmaya, obeziteye ve tansiyon sorunlarına yol açabilir; bunların hepsi böbrek sorunlarıyla bağlantılıdır. Kızarmış sokak yemekleri ve atıştırmalıklar özellikle sorunludur, daha az yağ içeren ev yapımı versiyonları tercih etmek sağlık riskini azaltabilir.

Aşırı süt tüketimi: Süt ürünleri kalsiyum ve proteinin iyi bir kaynağı olsa da, aşırı tüketim (özellikle tam yağlı versiyonları) kalsiyum seviyelerini artırabilir ve böbrek taşlarına katkıda bulunabilir. Az yağlı lor, tonlu süt veya bitki bazlı süt (badem veya yulaf sütü gibi), kalsiyum için ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler de harika seçimlerdir.

Paylaşın

Kemiklerinizi Doğal Yollarla Nasıl Güçlü Tutabilirsiniz?

Yaş aldıkça kemikleriniz zayıflayabilir. Bu da, kemiklerinizi ince ve kırılmaya daha yatkın hale getiren bir durum olan osteoporoz (kemik erimesi) gibi sorunlara yol açabilir.

Haber Merkezi / Neyse ki, her yaşta kemiklerinizi güçlü tutmanın basit ve doğal yolları vardır. Gençliğinizi çoktan geride bırakmış olsanız bile, kemiklerinizi korumak ve gelecekteki sorunları önlemek için bazı adımlar atabilirsiniz.

İşte kemiklerinizi doğal yollarla güçlü tutmanız için ipuçları:

Beslenme:

Kemiklerin ana yapı taşı kalsiyum ve kollajen proteinidir, ancak diğer vitamin ve mineraller de kemik sağlığı için kritik öneme sahiptir.

Süt ve süt ürünleri: Yoğurt, peynir, kefir (A2 sütü gibi alternatifler de kullanılabilir).
Yeşil yapraklı sebzeler: Ispanak, kale, brokoli, roka.
Kuruyemiş ve tohumlar: Badem, chia tohumu, susam.
Balık: Somon, sardalya (özellikle kılçığıyla yenirse).
Baklagiller: Nohut, mercimek, kuru fasulye.

D Vitamini:

Güneş ışığı: Günde 15-30 dakika güneş ışığına maruz kalmak (cilt tipi ve coğrafi konuma bağlı).
Gıdalar: Yağlı balıklar (somon, uskumru), yumurta sarısı, zenginleştirilmiş süt veya tahıllar.
Takviyeler: Gerekirse doktor kontrolünde D vitamini takviyesi alınabilir (özellikle kış aylarında veya güneş ışığı azsa).

Magnezyum ve diğer mineraller: Magnezyum, kemik mineralizasyonu için önemlidir, çinko ve fosfor da kemik sağlığını destekler.

K Vitamini: K vitamini, kemik proteinlerinin oluşumuna yardımcı olur.

Protein dengesi: Kemiklerin kollajen yapısı için yeterli protein gereklidir. Ancak aşırı protein alımı kalsiyum kaybına neden olabilir. Dengeli bir diyetle et, balık, yumurta, baklagiller veya tofu gibi kaynaklardan protein alın.

Fiziksel aktivite:

Yürüyüş, koşu, hiking, dans veya ip atlama gibi aktiviteler kemiklere yük bindirerek güçlenmesini sağlar. Haftada en az 150 dakika orta yoğunluklu aerobik aktivite önerilir.

Ağırlık kaldırma, direnç bantlarıyla çalışma veya vücut ağırlığıyla yapılan egzersizler (şınav, plank, squat) kemik ve kas sağlığını destekler. Haftada 2-3 gün kas güçlendirme egzersizi idealdir.

Yoga, pilates veya tai chi, düşme riskini azaltarak kırıklara karşı koruma sağlar. Özellikle yaşlı bireylerde denge önemlidir.

Zararlı alışkanlıklardan kaçınma:

Sigarayı bırakın: Sigara, kemik yoğunluğunu azaltır ve kırık riskini artırır.

Alkolü sınırlayın: Aşırı alkol, kemik yapımını engeller. Günde 1-2 kadehten fazla tüketmekten kaçının.

Kafeini dengede tutun: Aşırı kafein kalsiyum emilimini azaltabilir. Günde 2-3 fincan kahve veya çay genellikle sorun yaratmaz, ancak kalsiyum alımına dikkat edin.

Şekerli ve işlenmiş gıdaları azaltın: Yüksek şekerli diyetler, kemik sağlığını dolaylı olarak olumsuz etkileyebilir.

Yaşam tarzı değişiklikleri:

Yeterli uyku: Kemik yenilenmesi için uyku önemlidir. Günde 7-9 saat kaliteli uyku hedefleyin.

Stresi yönetin: Kronik stres, kortizol seviyelerini artırarak kemik kaybına yol açabilir. Meditasyon, nefes egzersizleri veya doğa yürüyüşleri stresle başa çıkmada yardımcı olabilir.

Kilo kontrolü: Çok düşük kilo, kemik yoğunluğunu azaltabilir; aşırı kilo ise eklemlere fazla yük bindirir. Sağlıklı bir BMI aralığında kalmaya çalışın.

Paylaşın

Daha Sağlıklı Tırnaklar İçin 6 Vitamin

Tırnaklar, vücutta her parmaktan büyüyen “tabakalar” şeklinde depolanan bir protein olan keratin katmanlarından oluşur. Bun nedenle keratin üretimi için bazı vitaminler ve besinler gereklidir.

Haber Merkezi / İşte daha sağlıklı tırnaklar için gerekli olan 6 temel vitamin ve bunların tırnak sağlığına katkıları:

Biotin (B7 Vitamini): Tırnakların güçlenmesini destekler, kırılganlığı azaltır. Yumurta, somon, badem ve tam tahıllar gibi gıdalarda bulunur.

C Vitamini: Kolajen üretimini destekleyerek tırnak yatağını güçlendirir. Turunçgiller, kırmızı biber ve yeşil yapraklı sebzeler iyi kaynaklardır.

D Vitamini: Tırnak büyümesini teşvik eder ve kırılganlığı önler. Güneş ışığı, yağlı balıklar ve güçlendirilmiş süt ürünleri D vitamini sağlar.

E Vitamini: Tırnakları nemlendirir ve çevresel hasarlara karşı korur. Badem, ayçiçeği çekirdeği ve ıspanak E vitamini açısından zengindir.

Çinko: Tırnakların sağlıklı büyümesini destekler, beyaz lekeleri azaltır. Kabak çekirdeği, kırmızı et ve kabuklu deniz ürünleri çinko kaynaklarıdır.

Demir: Tırnaklara oksijen taşır, kırılganlığı ve şekil bozukluklarını önler. Kırmızı et, ıspanak ve mercimek demir açısından zengindir.

Not: Vitamin eksikliği şüpheniz varsa, doktorunuza danışarak takviye almayı düşünebilirsiniz.

Paylaşın

Uyurken Yağ Yakan Detoks İçecekleri

Aşırı kilo çoğu zaman vücutta eşit olmayan bir şekilde dağılır. Genellikle uyluk, kalça ve basenler kritik bölgelerdir, yıllar geçtikçe yağ öncelikli olarak bu bölgede biriktiği bilinmektedir.

Haber Merkezi / Fazla kiloları vermek için en sık başvurulan çözümler arasında fiziksel aktivite ve diyet yer almakta ancak yağ yakımını hızlandıran ve evde hazırlaması oldukça kolay olan içecekler bu konuda size yardımcı olabilir.

İşte yatmadan önce içebileceğiniz ve yağ yakımına yardımcı olabilecek bazı içecekler:

Tarçınlı süt kürü:

Malzemeler: 1 su bardağı light süt, 1 tatlı kaşığı toz tarçın, birkaç buz (isteğe bağlı).
Hazırlanışı: Sütü ısıtın, içine tarçını ekleyip karıştırın. Ilıkken veya soğuk olarak yatmadan 30 dakika önce için.
Faydaları: Tarçın, kan şekerini dengeleyerek yağ depolanmasını azaltabilir ve metabolizmayı hızlandırabilir. Süt ise tokluk hissi sağlar.

Yeşil çay:

Malzemeler: 1 çay kaşığı yeşil çay, 1 su bardağı sıcak su.
Hazırlanışı: Yeşil çayı sıcak suda 5-7 dakika demleyin, süzün ve ılık olarak tüketin.
Faydaları: Yeşil çaydaki kateşinler ve kafein, metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımını destekler. Yatmadan önce kafeine hassasiyetiniz varsa, az miktarda tüketin.

Limonlu ılık su:

Malzemeler: 1 su bardağı ılık su, yarım limonun suyu.
Hazırlanışı: Limon suyunu ılık suya sıkın ve karıştırın. Yatmadan önce yavaşça için.
Faydaları: Limon, C vitamini içeriğiyle detoks etkisi sağlar ve karaciğerin toksinlerden arınmasına yardımcı olur.

Yoğurt kürü:

Malzemeler: 3 yemek kaşığı ev yoğurdu, yarım limon suyu, 1 çay kaşığı pul biber veya zerdeçal.
Hazırlanışı: Yoğurdu bir kaseye alın, limon suyu ve baharatı ekleyip karıştırın. Yatmadan 30 dakika önce tüketin, sonrasında başka bir şey yemeyin.
Faydaları: Yoğurt, yüksek protein içeriğiyle tokluk sağlar; pul biberdeki kapsaisin ve zerdeçal ise yağ yakımını hızlandırabilir.

Papatya çayı:

Malzemeler: 1 tatlı kaşığı kurutulmuş papatya, 1 su bardağı sıcak su.
Hazırlanışı: Papatyayı sıcak suda 5-10 dakika demleyin, süzün ve ılık olarak için.
Faydaları: Papatya, kortizol hormonunu dengeleyerek yağ birikimini azaltabilir ve rahat bir uyku sağlar.

Önemli notlar:

Bu içeceklerin etkileri kişiden kişiye değişebilir. Kronik bir rahatsızlığınız veya alerjiniz varsa, doktorunuza danışmadan tüketmeyin.

Tansiyon hastaları, limon veya maydanoz içeren kürlerden kaçınmalıdır, çünkü tansiyonu düşürücü etkileri olabilir.

Yağ yakımı için en etkili yöntem, kalori açığı oluşturmak, düzenli uyku ve fiziksel aktivitedir. Bu içecekler, süreci destekleyici birer yardımcıdır.

Yatmadan hemen önce ağır veya şekerli içeceklerden kaçının, çünkü sindirimi zorlaştırabilir ve uyku kalitesini etkileyebilir.

Paylaşın

Domates Suyu: Kalp İçin Bir İksir

İçerisinde bir sürü faydalı besin bulunduran Domates, lif, vitamin ve mineral, A, B6, C ve K vitaminlerinin yanı sıra folik asit, likopen, tiamin, potasyum, manganez, magnezyum, fosfor ve bakırın da mükemmel bir kaynağıdır.

Haber Merkezi / Uzmanlar, ilave tuz içermeyen domates suyunun kolesterolü düşürüp kalp krizi riskini azaltabileceğini söylüyor. İşte domates suyunun kalp sağlığı için potansiyel faydaları:

Likopen: Domates suyunun ana aktif bileşeni olan likopen, güçlü bir antioksidandır. Oksidatif stresi azaltarak damar sağlığını destekler ve LDL (“kötü”) kolesterolün oksidasyonunu önleyebilir. Bazı araştırmalar, yüksek likopen alımının kalp hastalığı riskini azaltabileceğini gösteriyor.

Potasyum: Domates suyu potasyum açısından zengindir ve bu mineral kan basıncını düzenlemeye yardımcı olabilir. Yüksek tansiyon, kalp krizi riskini artıran önemli bir faktördür.

Anti inflamatuar etki: Domates suyundaki biyoaktif bileşikler, kronik iltihaplanmayı azaltabilir. Kronik iltihap, ateroskleroz (damar sertliği) gibi kalp hastalıklarıyla ilişkilidir.

Kan pıhtılaşması: Domates suyunun, kan pıhtılaşmasını azaltıcı hafif etkileri olabileceği belirtiliyor, bu da damar tıkanıklığı riskini dolaylı olarak düşürebilir.

Dikkat edilmesi gerekenler:

Aşırı tüketim: Domates suyu asidik olduğundan reflü veya gastriti tetikleyebilir.

Tuz içeriği: Marketten alınan domates sularında sodyum oranını kontrol edin.

İlaç etkileşimleri: Domates suyu, kan sulandırıcı ilaçlarla (örn. warfarin) veya potasyum tutucu ilaçlarla etkileşime girebilir. Doktorunuza danışın.

Kişisel durum: Kalp hastalığı öykünüz varsa, domates suyunu diyetinize eklemeden önce bir uzmana danışın.

Paylaşın

Her Yudumda Böbreklere Zarar Veren Beş İçecek

Böbrekler vücudun sessiz işçileridir. Bu organlar, atıkları filtreler, sıvıları dengeler ve temel mineralleri kontrol altında tutar. Çoğu zaman, farkında olmadan bu organların sağlıkları tehlikeye atılır.

Haber Merkezi / Örneğin bazı içecekler zararsız hatta ferahlatıcı gibi görünürler, ancak bu içecekler faydadan çok zarar verirler. İşte her yudumda böbreklere zarar veren içecekler:

Koyu renkli gazlı içecekler: Bu içecekler, onlara o keskin tadı veren fosforik asitle doludur. Araştırmalar, yüksek fosforik asit alımını böbrek hasarı ve böbrek taşı riskinin artmasıyla ilişkilendirmiştir.

Hazır meyve içecekleri: Hazır satın alınan meyve içecekleri çok az gerçek meyve içerir.Hazır meyve içecekleri şekerler, koruyucu maddeler ve yapay tatlandırıcılarla doludur. Bu yüksek şeker içeriği insülin artışlarına, yüksek tansiyona ve sonunda kronik böbrek sorunlarına katkıda bulunur.

Alkol: Ara sıra az miktarda alkol almak zarar vermese de, düzenli alkol alımı böbreklerin daha fazla çalışmasını sağlar. Düzenli alkol alımı böbrek yetmezliğinin önde gelen nedenlerinden biridir.

Enerji içecekleri: Enerji içecekleri uyanıklık ve dayanıklılık vaat ediyor, ancak bu kutuların içindekiler farklı bir hikaye anlatıyor. Enerji içeceklerindeki yüksek miktarda kafein, eklenmiş şekerler ve sentetik vitaminler böbrekleri aşırı uyarır.

Spor içecekleri: Spor içecekleri, sodyum, şeker ve yapay renklerle doludurlar; bunların hepsi düzenli olarak tüketildiğinde böbreklere zarar verebilir.

Böbrek dostu içecekleri seçmek neden önemlidir?

Böbrekler çok fazla şey istemez, sadece temiz hidrasyon, dengeli bir yaşam tarzı ve toksinlere düşük maruziyet. Sağlıklı içecekler iltihaplanma riskini azaltır, atıkların atılmasına yardımcı olur ve elektrolit dengesini korur.

Doğru içecekler ne zaman tüketilmeli?

Sabahın erken saatleri, yemeklerden önce, limonlu su veya bitkisel infüzyonlar gibi detoks içeceklerini tüketmek için en iyi zamanlardır.

Gün boyu, yudum yudum su içmek böbrekleri zorlamadan vücudun susuz kalmamasını sağlar.

Paylaşın

Kan Grubuna Göre Hangi Yiyeceklerden Uzak Durulmalı?

Muhtemelen hepiniz kendinize şu soruyu sormuşsunuzdur: “Herkes aynı şekilde mi beslenmeli?” veya “Bir gıdanın sağlıklı olarak tanımlanması, herkesin onu tüketmesi gerektiği anlamına mı gelir?” Peki ya kan grubu?

Haber Merkezi / Kan grubuna göre beslenme, Dr. Peter D’Adamo’nun 1996’da yayımladığı ve kan gruplarının evrimsel kökenlerine dayanarak beslenme önerileri sunduğu “Eat Right 4 Your Type” kitabıyla popülerleşen bir beslenme yaklaşımıdır.

Bu beslenme yaklaşımındaki temel fikir, her kan grubunun (A, B, AB, 0) genetik özelliklere bağlı olarak belirli yiyeceklere daha iyi tepki verdiği ve bazı yiyeceklerin ise sindirim, bağışıklık veya metabolik sorunlara yol açabileceği yönündedir.

İşte kan gruplarına göre beslenme önerileri:

0 Grubu: D’Adamo’ya göre 0 grubu, insanlığın en eski kan grubu olup avcı – toplayıcı atalara dayanır. Bu nedenle yüksek proteinli bir beslenme bu grup için uygundur.

Önerilenler:

Protein: Kırmızı et (sığır, kuzu), balık (somon, morina), kümes hayvanları.
Sebze: Brokoli, ıspanak, kara lahana gibi yeşil yapraklılar.
Yağlar: Zeytinyağı, keten tohumu yağı.
Meyve: Erik, incir, kiraz gibi alkali meyveler.

Uzak durulması gerekenler:

Tahıllar: Buğday, mısır, yulaf (gluten hassasiyeti iddia edilir).
Baklagiller: Mercimek, fasulye (sindirimde zorluk yaratabilir).
Süt ürünleri: Süt, peynir (çoğu 0 grubu bireyin laktozu sindiremediği öne sürülür).
Diğer: Kahve, alkol, işlenmiş gıdalar.

A Grubu: A grubu, tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla ilişkilendirilir. Vejetaryen bir yaşam tarzına daha uygun olduğu düşünülür.

Önerilenler:

Sebze: Brokoli, havuç, ıspanak, kabak.
Meyve: Yaban mersini, limon, greyfurt, ananas.
Tahıllar: Karabuğday, kinoa, yulaf.
Baklagiller: Mercimek, soya fasulyesi, siyah fasulye.
Protein: Soya ürünleri, az miktarda balık (somon, sardalya).

Uzak durulması gerekenler:

Et: Kırmızı et, tavuk (sindirimde ağır geldiği iddia edilir).
Süt ürünleri: Yoğurt, peynir (bağışıklık sistemini zayıflatabilir).
Sebzeler: Patates, domates, biber (lektin içeriği nedeniyle sakıncalı bulunur).
Diğer: İşlenmiş karbonhidratlar, şeker.

B Grubu: B grubu, göçebe topluluklarla bağdaştırılır ve hem bitkisel hem hayvansal gıdalara uyum sağladığı düşünülür.

Önerilenler:

Protein: Kuzu, tavşan, balık (morina, alabalık), yumurta.
Süt ürünleri: Yoğurt, kefir, az yağlı peynir (B grubu laktozu iyi sindirir).
Sebze: Brokoli, pancar, havuç.
Tahıllar: Yulaf, kinoa, pirinç.

Uzak durulması gerekenler:

Et: Tavuk, domuz eti (lektinlerin bağışıklık sistemini etkilediği öne sürülür).
Tahıllar: Mısır, buğday, çavdar.
Baklagiller: Mercimek, nohut.
Diğer: Yer fıstığı, susam, ayçiçeği tohumu.

AB Grubu: En yeni kan grubu olarak kabul edilir ve A ile B’nin özelliklerini birleştirir.

Önerilenler:

Protein: Deniz ürünleri (somon, sardalya), hindi, tofu.
Süt ürünleri: Yoğurt, kefir, az yağlı peynir.
Sebze: Brokoli, ıspanak, kereviz.
Meyve: Üzüm, kiraz, kivi.
Tahıllar: Pirinç, kinoa, yulaf.

Uzak durulması gerekenler:

Et: Kırmızı et, tavuk (sindirimde zorluk yaratabilir).
Baklagiller: Siyah fasulye, barbunya.
Diğer: Mısır, kafein, alkol.

Kan grubuna göre beslenme, ilginç bir görüş olsa da bilimsel olarak kesin bir doğruluğu yok. Yine de bazı kişiler için yapılandırılmış bir beslenme rehberi sunduğu için motive edici olabilir.

Örneğin, 0 grubu için düşük karbonhidratlı diyet veya A grubu için bitkisel ağırlıklı beslenme, genel sağlık trendleriyle uyumludur ve fayda sağlayabilir. Ancak bu diyeti körü körüne takip etmek yerine, kendi ihtiyaçlarınızı ve sağlık hedeflerinizi göz önünde bulundurmanız önemlidir.

Paylaşın

Aç Karnına Spor Yapmak Bu Altı Hastalığa Yol Açabilir

Aç karnına spor yapmanın daha fazla yağ yakmaya yardımcı olduğuna inanılıyor. Bu fikir kulağa hoş gelse de gerçek farklıdır. Spor öncesi öğün atlamak faydadan çok zarar verebilir.

Haber Merkezi / Aç karnına spor yapmak, zamanla ciddileşebilecek çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.

Düşük kan şekeri (hipoglisemi): Aç karnına egzersiz yapmak kan şekeri seviyesinde ani düşüşe neden olabilir. Vücut enerji için yakacak kadar glikoza sahip olmadığında, temel işlevleri yavaşlatarak tepki verir.

Bu, baş dönmesine, titremeye, kafa karışıklığına, baş ağrılarına ve hatta bayılmaya yol açabilir. Bazıları için, sadece yorgun hissetmekle başlayabilir, ancak tekrarlayan ataklar tehlikeli hale gelebilir.

Yağ kaybı yerine kas kaybı: Aç karnına spor sırasında vücut yağ yakmak yerine, devam etmek için kas proteinini kullanır. Zamanla bu, kas kaybına, daha zayıf güce ve daha yavaş bir metabolizmaya yol açar. Buna kas katabolizması denir.

Hormonal dengesizlik: Spor öncesi öğün atlamak stresi ve metabolizmayı düzenleyen hormonları etkileyebilir. Örneğin stres hormonu kortizol, vücut baskı altındayken ve yakıtı azken yükselir.

Kortizol seviyesi zamanla yüksek kaldığında uykuyu bozabilir, göbek yağını artırabilir ve hatta bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Bunun gibi hormonal dengesizlikler sağlıklı kalmayı veya herhangi bir spor hedefine ulaşmayı zorlaştırabilir.

Mide sorunları ve asitlik: Midede yiyecek olmadığında, sindirim için üretilen asit zararlı hale gelebilir. Spor sırasında, bu asit mide astarını tahriş edebilir ve asit reflüsüne, şişkinliğe veya hatta gastrite yol açabilir.

Bazıları için hafif bir rahatsızlık olarak başlar, ancak uzun vadede günlük yaşamı etkileyen kronik sindirim sorunlarına dönüşebilir.

Kalp sorunları riskinin artması: Bir araştırma, aç karnına yapılan sporun bazı bireylerde kalbe giden kan akışını geçici olarak azaltabileceğini ortaya koydu. Bu, altta yatan kalp rahatsızlığı olanlar için özellikle risklidir.

Sağlıklı bireylerde bile, düşük enerji seviyeleri yoğun egzersizler sırasında kalbe ekstra yük bindirebilir ve düzensiz kalp ritmi ve göğüs ağrısı riskini artırabilir.

Yorgunluk ve zayıf antrenman performansı: Aç karnına spor yapmak, yorgunluğa, nefes darlığına ve egzersiz performansında büyük bir düşüşe yol açar. Zamanla, bu sürekli yorgunluk tamamen tükenmişliğe veya aktif kalmak için motivasyon kaybına yol açabilir.

Paylaşın

Bu Besinler Stresi Artırıyor

Bazı besinler vücuttaki stres seviyesinin artmasına veya sinir sisteminin işleyişinin bozulmasına neden olabilir. Bunun yerine, tam tersine vücudu rahatlatacak besinler tercih edilmelidir.

Haber Merkezi / Bazı besinlere verilen tepkilerin kişiden kişiye değişebileceğini unutmamakla birlikte, işte stresi artırabilecek başlıca besinler:

Kafeinli içecekler (kahve, çay, enerji içecekleri, kola): Kafein, kortizol (stres hormonu) üretimini artırabilir ve sinir sistemini uyararak kaygıyı tetikleyebilir. Aşırı tüketim uykusuzluğa yol açar, bu da stresi yükseltebilir.

Şekerli gıdalar (tatlılar, çikolata, şekerli içecekler): Şeker, kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olur. Düşüşler halsizlik ve sinirlilik yaratabilir. Uzun vadede inflamasyonu artırarak stresle başa çıkmayı zorlaştırabilir.

İşlenmiş karbonhidratlar (beyaz ekmek, makarna, fast food): Hızlı sindirilir ve kan şekerinde ani yükseliş – düşüşlere sebep olur, bu da ruh hali dalgalanmalarını tetikleyebilir. Besin değeri düşük olduğu için vücudu strese daha hassas hale getirebilir.

Alkol: Kısa vadede rahatlatıcı görünse de, alkol uyku kalitesini bozar ve beyindeki stres kimyasallarını artırabilir. Aşırı tüketim kaygıyı ve depresif hisleri yoğunlaştırabilir.

Tuzlu ve işlenmiş gıdalar (cips, konserve yiyecekler, hazır soslar): Yüksek sodyum, kan basıncını yükselterek vücudun stres tepkisini artırabilir. İşlenmiş gıdalardaki katkı maddeleri sinir sistemini olumsuz etkileyebilir.

Trans yağlar ve kızarmış yiyecekler (patates kızartması, donut, margarin içeren ürünler): İnflamasyonu artırır ve beyin sağlığını olumsuz etkileyerek stresle mücadele kapasitesini düşürebilir.

Yapay tatlandırıcılar (aspartam, sakarin içeren diyet içecekler): Bazı kişilerde baş ağrısı, sinirlilik ve kaygıyı tetikleyebilir. Bağırsak sağlığını bozarak dolaylı yoldan stres düzeyini etkileyebilir.

Paylaşın