Ayşegül Doğan: DEM Parti Olarak Her Yerde Kazanmak İstiyoruz

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Her yerde DEM Parti konuşuluyor. Tartışmaların odağında da DEM Parti kime kazandırmak ya da kime kaybettirmek istiyor sorusu var. Bunu çokça burada ifade ettik, ilgili kurullarımız ve eş başkanlarımız açıklamalar yapıyor. Bir kez daha ifade edelim. DEM Parti olarak kazanmak istiyoruz, her yerde kazanmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “En doğal hakkımızı kullanıyoruz, kazanma hakkımızı kullanıyoruz, kazanımlarımızı artırmak istiyoruz. Kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir derdimiz ve gündemimiz yok. Çünkü bizim çok daha ağır gündemlerimiz var. Biz biraz önce de ifade ettiğim eşit yarıştan söz etmiyoruz. Bir yandan birinci parti olduğumuz yerlerde atanan kayyımlarla, kayyım rejimiyle mücadele ediyoruz. Öte yandan o sahalara taşınan, taşınmak istenen ve oraların kaderini yeniden değiştirmek isteyen bazı oyunları planları boşa çıkarmaya çalışıyoruz.”

Doğan açıklamasının devamında, “Bizim derdimiz kayyımları göndermek, bizden zorla alınanı geri almak, bunların sayılarını artırmak, Türkiye’nin batısındaki kazanımlarımızı da arttırmak aynı zamanda halkların gasp edilen iradelerini DEM Parti gönüllüleriyle yeniden buluşturmak. Bu çok ağır bir sorumluluk aynı zamanda. Çünkü yıllardır atanan kayyımlarla kentler adeta bilerek isteyerek maksatlı olarak, bir takım siyasi arka plan ve gayelerle adeta talan edildi. İşte biz bu kentleri yeniden inşa etmek ve onları yeniden doğal özgünlüklerine kavuşturabilmek gibi gündeme sahibiz. Başka mücadeleler veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme dair açıklamalar yaptı. Ayşegül Doğan’ın açıklamaları şöyle:

“Herkesi sevgiyle selamlıyorum. Yerel seçime sayılı günler kaldı. Tüm gözler İstanbul’da, tabi ki biz de İstanbul’u merak ve ilgiyle takip ediyoruz hem de sahada çalışmalarımıza son hız devam ediyoruz. Ama gelin birlikte İstanbul dışına çıkalım. Ben Şırnak’tan geliyorum. Bir gün önce Şırnak Güçlükonak Taki aday tanıtımına giderken konvoyumuza yapılanları buradan sizlere de Türkiye kamuoyuna da anlatmak istiyorum. Nasıl bir yarış ve rekabet içinde olduğumuzun görünmesi için.

Hani Türkiye’de demokrasi var ya! Hani her siyasi parti eşit propaganda hakkına sahip ya! Böyle denir ya hep. Bunun nasıl böyle olmadığını biz de yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Bir kez de ben buradan kendi tanıklığımı sizlere ifade etmek isterim tarihe not düşmek adına. DEM Parti konvoylarına keyfi durdurmalar yapılıyor. Bu durdurmaların arkasında yatan amaç programı sarkıtmak, bizim DEM Partililerle buluşmamızı engellemeye çalışmaktır. Aramalar, GBT kontrolleri yapılıyor. Bize katılan tüm araçlara, mesela Şırnak’ta cezalar kesiliyor.

Neden kesiliyor bu cezalar? Söz konusu yüzlerce araç plakaları ve listeleriyle arzu edilirse paylaşabiliriz. Tüm mülki amirlere DEM Parti adına seslenmek istiyorum. Lütfen tarafsız davranın. Bir siyasi partinin taraftarı gibi davranmak mülki amirler için suç nedenidir. Sizler hiçbir siyasi partinin taraftarı olamazsınız, tarafgirlik yapamazsınız, keyfi uygulamalarla yasadışı tutum ve pozisyon almaktan vazgeçin.

Her yerde DEM Parti konuşuluyor. Tartışmaların odağında da DEM Parti kime kazandırmak ya da kime kaybettirmek istiyor sorusu var. Bunu çokça burada ifade ettik, ilgili kurullarımız ve eş başkanlarımız açıklamalar yapıyor. Bir kez daha ifade edelim. DEM Parti olarak kazanmak istiyoruz, her yerde kazanmak istiyoruz. En doğal hakkımızı kullanıyoruz, kazanma hakkımızı kullanıyoruz, kazanımlarımızı artırmak istiyoruz. Kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir derdimiz ve gündemimiz yok. Çünkü bizim çok daha ağır gündemlerimiz var. Biz biraz önce de ifade ettiğim eşit yarıştan söz etmiyoruz.

Bir yandan birinci parti olduğumuz yerlerde atanan kayyımlarla, kayyım rejimiyle mücadele ediyoruz. Öte yandan o sahalara taşınan, taşınmak istenen ve oraların kaderini yeniden değiştirmek isteyen bazı oyunları planları boşa çıkarmaya çalışıyoruz. Bizim derdimiz kayyımları göndermek, bizden zorla alınanı geri almak, bunların sayılarını artırmak, Türkiye’nin batısındaki kazanımlarımızı da arttırmak aynı zamanda halkların gasp edilen iradelerini DEM Parti gönüllüleriyle yeniden buluşturmak.

Bu çok ağır bir sorumluluk aynı zamanda. Çünkü yıllardır atanan kayyımlarla kentler adeta bilerek isteyerek maksatlı olarak, bir takım siyasi arka plan ve gayelerle adeta talan edildi. İşte biz bu kentleri yeniden inşa etmek ve onları yeniden doğal özgünlüklerine kavuşturabilmek gibi gündeme sahibiz. Başka mücadeleler veriyoruz.

“77 il 366 ilçe 53 beldede belediye eş başkan adayı gösterdik”

Yerel seçimler aynı zamanda partilerin politikalarını topluma anlattığı tabi örgütsel yapılarını da güçlendirdiği seçimlerdir ki bizim bir derdimiz de budur. Malumunuz olduğu üzere bunca saldırıya rağmen ayakta durabilen ender siyasi partilerden biriyiz Türkiye’de. DEM Parti gönüllüleri kendi adaylarımızı çıkarmamızı istedi ve 77 il 366 ilçe 53 beldede belediye eş başkan adayı gösterdik. Ayrıca 3 bin 197 belediye meclis üyesi, 337 il genel meclis üyesi adayı da gösterildi partimiz tarafından.

Eğer gerçekten halkların iradesinin sandığa yansıması isteniyorsa bunu göstermenin yolu çok kolay. Bir, az önce de ifade ettiğim gibi seçimlerde ve seçim öncesinde irade gaspını sağlayabilecek oyunlardan vazgeçilmeli. DEM Parti’nin açık ara oyla birinci parti olduğu ve kayyım atadığınız yerlerdeki usülsüzlüklerden bir an önce vazgeçmelisiniz. Çünkü bilinmeli ki kayyımla kazanılamayan gönüller robot seçmenle de kazanılamayacak. Taşıdığınız kolluk güçlerine de buradan seslenmek istiyoruz. Robot seçmen olmayın.

Yaşamadığınız yerlerde, yaşamadığınız yerlerin iradelerini gölgelemeyin, kendinizi araçsallaştırmayın, bu oyunun bir parçası olmayın. Sevgili Diyarbakırlılar, Ağrılılar, Iğdırlılar, Şırnaklılar, Muşlular, Bitlisliler, Bingöllüler, Siirtliler, Batmanlılar olarak uzayabilir. Tüm bu sözünü ettiğimiz illere usulsüz seçmen taşınmaya çalışılıyor. Bu konuya ilişkin itirazlarımız reddediliyor. Fakat bu kirli, ucuz ve küçük oyunu bozmanın çok kolay bir yolu var. Bir oy çok oyun bozar. Lütfen oylarınıza sahip çıkın ve bu oyunları boşa çıkartın.

Şu ana kadar DEM Parti dışında az siyasi partinin Kürtçe konuştuğu, Kürtçe anadilinde eğitim ve öğretim görülmesi için yasal düzenlemeler talep ettiği herkes tarafından biliniyor. Fakat parlamentoda ‘bilinmeyen, X dil’ olarak kayıtlara geçen, milletvekilli arkadaşlarımızın mikrofonlarının kapatıldığı bir ülkede Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da bu bilinmeyen dil bir anda bilinen dile dönüşmüş durumda. Tam da seçimler öncesinde.

Yani her seçim öncesi olduğu gibi akla bir şekilde Kürtler ve Kürtçe gelmiş. Oysa Kürtçe tiyatro yasak, geçen hafta oldu bu üstelik eş zamanlı oldu bütün bunlar. Kürtçe müzik neredeyse yasak çünkü Kürtçe şarkılar ve konserler yasaklanıyor. Bu da geçen haftalarda oldu. Ama tek bir partiye bütün bunlar serbest. Oysa farklı dillerde propaganda hakkımız var. Bu hakkımız bir çok yerde engellenirken tek bir partiye serbest olabiliyor.

Eğer bu konuda samimi iseniz, hakikaten Kürtçe anadili önündeki engelleri kaldırmak istiyorsanız hiç durmadan Kürtçe önündeki engelleri kaldırın, yasal düzenlemeler yapın, eğitim ve öğretim dili olması için yıllardır yaptığımız çağrılara yasalarla karşılık verin. Defacto fiili durumlar yaratarak siz istediğiniz zaman serbest, istemediğiniz zaman yasaklanan dil olmaktan Kürtçeyi gelin çıkarın. Hakiki ve samimi iseniz Kürtçeyi yasaklı dil olmaktan çıkarın.

Malum yerel seçimlerde yerelden gelen açıklamalar da bir takım spekülasyonlara zaman zaman neden oluyor. Yerelden gelmeyenler de yerele mal ediliyor. Yerelden gelmiş gibi yapılıyor. Ya da bir takım süreçler ilerlerken Manisa ve İzmit örneklerinde olduğu gibi bir anda spekülatif haberler çıkıyor. Biz sanki bu haberlere göre pozisyon alıyormuşuz gibi bir takım algılar yaratılmaya çalışılıyor. Bu algılara ilişkin daha önce de buradan açıklamalar yapmıştım.

Ama yine hatırlatıyorum, bu algı operasyonlarıyla, bizim ortaya koyduğumuz politik ve stratejik hattan zikzak çizmemize, yalpalamamıza neden olamazsınız. Bunlar nafile çabalar, bu çabalar bizi yolumuzdan döndürecek çabalar değil. Dolayısıyla başından beri tüm uzlaşı süreçlerinin sonuçlarına ve uzlaşının olamadığı süreçlerin nedenlerini sizlerle açıklıkla paylaştık. Lütfen teyide muhtaç açıklamalarda partinin yetkili kurulları ve eş başkanların açıklamalarına bakmadan değerlendirme, yorum, analiz yapmayalım. Buna dikkat etmekte yarar var.

Değerli Türkiye halkları, bu hafta unutturmamamız gereken başka bir olay daha yaşandı. İstanbul Milletvekilimiz Çiçek Otlu’nun evi basıldı. Milletvekili DEM Partili olunca dokunulabilir, aracı aranabilir, evi basılabilir, kapısı kırılabilir. Hapsedilir rehin tutulur sürgün edilir. Nasılsa kılıf da sözüm ona senaryolar da her zaman olduğu gibi hazırdır. On yıllardır bu değişmez.

Hukuksuzluğun kime yapıldığına bakarak sessiz kalanlara, görmezden duymazdan gelenlere bir kez daha sesleniyoruz. Bilsinler ki hukuksuzluk sınır tanımaz. Kendini bugün tüm bunların dışında bulan herkesin bir gün kapısını çalabilir nitekim çalıyor da. Bunu da hep birlikte acı bir biçimde tecrübe ediyoruz. O yüzden hukuksuzluğun kime yapıldığına bakılmaksızın hukuksuzluğa karşı durmak gerekir. İlkesel olan da etik olan da budur, demokratik değerlere sahip çıkmak bunu gerektirir.

“90’lı yılların karanlığında yaşanan hala taptaze ve açık yaradır”

Yine bir fotoğraf karesi üzerinden yürütülen bir tartışma var. Bir fotoğraf karesi üzerinden fırtınalar koparttığımızı iddia edenlere DEM Parti olarak sesleniyoruz. Biz söz konusu partinin bu günüyle ilgilendiği kadar geçmişiyle de ilgileniyoruz. Yaşananları ve tarihsel arka planını bu dar vakitte anlatamayacağım. Bu dar vakitte o konuya girmemeyi tercih ediyorum. Ancak halkların belleğinde özellikle 90’lı yılların karanlığında yaşananların hala taptaze ve açık yaralar olduğunu hatırlatmak isterim.

O dönemde çokça kullanılan bir deyimle hatırlatmak isterim. Yaşayanlar bilir, hayattalar ve o günlerin, o yılların hesabını soruyorlar. Asıl fırtına koparanlar ve içinde fırtına kopanlar, bizzat mağduru olanlar. Neydi deyim? “ Bi roj devê xwe bi şev deriyê xwe bigire.” Gündüz ağzını, gece kapını kapat. Toplumsal yaşama yansıyan derin korku ve güvensizliğin özeti bu cümlede saklı.

Öte yandan bugünüyle de ilgileniyoruz söz konusu partinin dedik. Neden bugünü ile ilgileniyoruz? Çünkü bakın bizzat dönemin yetkililerinin yaptığı açıklamalardan alıntılayarak hatırlatayım. “Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ve siyasetin attığı en önemli adım, son yıllarda bu konudaki stratejik adım HÜDA PAR ile yapılan ittifaktır” diyor, dönemin bakanlarından biri söylüyor seçimlerden önce. Ve aynı açıklamada sonuçlarının önümüzdeki on yıllar içerisinde görüneceği söyleniyor.

Yine aynı açıklamada bu sonuçların sosyolojik bir değişiklik nedeniyle de, bu hedeflendiği için de yapıldığı söyleniyor. Nasıl bir sosyolojik değişiklik? Kendilerinden alıntıyla söylemek gerekirse kullandıkları şekilde “Doğu ve Güneydoğu politikasında muhafazakarlık aksının nasıl tekrar devreye gireceğini önümüzdeki yıllarda göreceksiniz” diyorlar. Şimdi şayet söz konusu parti burada iddia edildiği ve anlatıldığı gibi bir devlet aklının aparatı değilse nedir? Burada söylenen bir devlet aklının aparatı olarak stratejik bir ittifak kuruldu. Biz hiçbir zeminde böyle bir yaklaşımı kabul edemeyiz. Böyle bir stratejik aklı hem reddeder hem de buna karşı mücadele ederiz. Söz konusu partiyle yani geçmişiyle yüzleşmeyen hesaplaşmayan hiçbir siyasi partiyle siyasi muhataplık kurmamız söz konusu olamaz.

Ortada bunca acı, bunca yaşanmışlık, bunca tarihsel ağır bir arka plan, bedel ve mücadele varken, bunlarla yüzleşmeden, hesaplaşmadan bugünü ve geçmişi görmeyen ve yaşananları oldu bittiye getiren bir yaklaşımı elbette reddederiz. Bu sorgulanamaz. Geleceğin tahayyülü ve inşası için geçmişi bilmek gerekir. O yüzden dünden bugüne bilen, yaşayan ve bedel ödeyen bir gelenek olarak biz bir fotoğraf karesinde fırtınalar koparmıyoruz. Bir fotoğraf karesinde fırtınalar koparan bu şeyin bir fotoğraf karesinden ibaret olmadığını tekrar hatırlatmak isteriz.

İktidarın halklar yönetmesin özellikle de Kürt halkının iradesi sandıklara yansımasın diye yaptığı oyunları, küçük hesapları hem birinci parti olarak çıktığımız yerlerde hem de taşınan seçmenle kader değiştirebilecekleri yerlerde sizlere uzun uzun detaylarıyla birlikte önergelerle, açıklamalarla, Grup Başkanvekillerimizin toplantılarıyla, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan yardımcımızın bundan aylar önce yaptığı toplantısıyla, itirazıyla sayısız kez ifade ettik.

Şehirlerimize onbinlerce asker ve polis seçmen olarak kaydediliyor. Ama bilsinler ki gasp edilen belediyelerimiz geri alacağız ve bu belediyeleri birlikte, asıl irade sahipleriyle birlikte yöneteceğiz. Seçimle alamadıkları belediyeleri hilelerle almalarına müsaade etmeyeceğiz DEM Parti olarak. Tekrar söylüyorum. Bir oy çok oyun bozar. Lütfen oylarınıza sahip çıkın. Bir oyun çok oyun bozduğunu hep birlikte gördük.

“Kimseye kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir gündemimiz yok, derdimiz kazanmaktır”

Ben tekrar tüm DEM Parti gönüllülerine seçmen kaydı nerede olursa olsun oraya ulaşabilmek için, yani şu an farklı bir yerde olabilirsiniz ama seçmen kaydınızın olduğu yerlere gidebilmek için bu zemini oluşturmaya hazır olduğumuzu, bununla ilgili web sitemizde gerekli çalışmaların olduğunu, ayrıca yaşadığınız yerdeki DEM Parti il ve ilçe örgütlerine ulaşarak oyunuzu kullanabilmeniz için her türlü kolaylığın sağlanabileceğini bir kez daha buradan duyurmak isterim.

Seçim günü yalnızca oy kullanmakla yetinmeyelim. Sandık başında kalalım. Oylarımızı kullanalım ve seçim güvenliği konusunda nerede olursanız olun tespit ettiğiniz usulsüzlüklerde irtibata geçin il ve ilçe örgütlerimizle. Ve sizi seçmen kaydınızın olduğu sandığa ulaştıracak il ve ilçe örgütlerimizle irtibatı da geciktirmeyin. Sandık güvenliği konusunda çalışmayı da titizlikle yürütüyoruz.

Fakat demokrasiden yana olan tüm partilere de bir kez daha buradan seslenmek istiyoruz. STK’lara, platformlara sandık güvenliği konusunda DEM Parti olarak birlikte çalışmaya hazırız. Oylarımızı koruyarak, kullanarak ve sahip çıkarak devran nasıl döner hep birlikte göstereceğiz. Dem Gelir Devran Döner, Birlikte Kazanacağız diyoruz. Kimseye kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir gündemimiz yok. Derdimiz kazanmak ve biz kazanacağız.”

Paylaşın

DEM Partili Ayşegül Doğan’dan “Kent Uzlaşısı” Vurgusu

Partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Başından itibaren söylüyoruz; DEM Parti halkların kazanımlarını esas almayan hiçbir anlaşmanın ve uzlaşmanın tarafı olmaz, olmayacaktır. Bu doğrultuda aldığımız hiçbir karar birilerine rest ya da jest değildir. Ancak bazı şeylere set koyuyoruz. Set koyduğumuz şeylerin yerine ne koyuyoruz? Yerel yönetim anlayışımızı, Türkiye tahayyülümüzü koyuyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Demokratik toplumcu, kadın özgürlükçü, ekolojik bir anlayıştan bahsediyoruz. Yerelden başlayıp demokrasiyi genele doğru yayan bir anlayıştan bahsediyoruz. Bunun karşısındaki her şeye elbette set çekiyoruz. Bazıları kazansın ya da kaybetsin diye değil halklar kazansın diye çaba sarf ettik, sarf etmeye devam ediyoruz. Ne yazık ki bu çabamız çoğu zaman kent uzlaşısı kapsamında görüştüğümüz bazı siyasi partilerin kendi içlerindeki iktidar kavgalarına feda edildi. Kent uzlaşısı maalesef bazı seçim bölgelerinde “küçük olsun benim olsun” dar particilik anlayışını ve yaklaşımını aşamadı.”

Kent uzlaşısı için yine tüm iyi niyetli girişimlerimize rağmen demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modelimizi görmezden gelenlere bir kez daha buradan sesleniyoruz: DEM Parti Türkiye’nin bu anlamda tutunulacak dalıdır. Kent uzlaşısı ile biz tam da böyle bir demokratik dal teklif ettik Türkiye’ye. Özgürlük, eşitlik, adalet ve barış için yerelden başlayıp tüm Türkiye’de birlikte kurabileceğimiz demokrasinin teklifiydi bu.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında seçim gündemi ve güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Doğan, şunları söyledi:

“Konuşmama özellikle kendi anadilimde başladım. Bugün böyle başlamamın bir başka nedeni daha var. Malumunuz olduğu üzere 21 Şubat Uluslararası Anadili Gününü geride bıraktık. Bu hafta bugünle ilgili Meclis’ten iki fotoğraf yansıdı, Türkiye gündemine oturdu da diyebiliriz. Biri DEM Parti’nin grup toplantısından yansıyan çok dilliliğin, çok kimlikliğin, çok renkliliğin fotoğrafıydı.

Çok kimlikli, çok renkli, çok dilli bir ülkenin fotoğrafıydı. Diğeri Meclis Genel Kurulundan yansıyan tek ses dayatmasıydı. Halkların sesi yine bastırılmak istendi Anayasa gerekçesiyle. O anayasa, yani darbe anayasası, istenildiği zaman kılıfına bile uydurulmayarak yok sayılabiliyor. Bunu pek çok kararda gördük. En son bazı milletvekillerine ilişkin alınan kararlar da bu çerçevede alınmıştı.

Yıllardır süregelen mücadelemiz, bu topraklarda yaşayan herkesin özgürce anadilinde kendilerini ifade edebilmesinin mücadelesidir. Bu aynı zamanda yaşamın her alanında dayatılan tekçiliğe karşı da bir mücadeledir. Kürtçeye dönük bu hasmane tutumun aslında yalnızca Kürtçe ile sınırlı olmadığını, Kürtçeye dönük yıllardır sürdürülen bu yaklaşımın tesadüfi olmadığını, Türkiye’de sistemin başta Kürtçeye ve Kürt meselesine yaklaşım olmak üzere değişmesi gerektiğini yıllardır söylüyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Dün Meclis Genel Kurulunda gördük ki tarih ve yaşananlar bizi teyit ediyor, ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor.

Bu gerçeği yok sayarak, görmezden gelerek yaklaşamayız, yaşayamayız. Mücadelemizi de tam da bu bunun kalbinden yürütmek durumundayız. Buradan bağlamak istiyorum aslında kent uzlaşısına. Çünkü kent uzlaşısının ortaya çıkan bu iki fotoğrafla çok ilgisi var. Kent uzlaşısının ne olduğunu kavramak isteyenler grup toplantımıza bakarak, yerel yönetim anlayışımızı ve nasıl bir Türkiye için mücadele ettiğimizi isterlerse kolaylıkla anlayabilirler. Daha önce yazılı olarak ve pek çok kez bu kürsüden Eş Genel Başkanlarımız ve ilgili kurullarımız da açıklamıştı. Kent uzlaşısının temel çerçevesi Parti Meclisimizin sonuç bildirgesinde yer almıştı.

“Türkiye’nin her yerinde kenti var eden ve yaşatan sosyal ve siyasal dinamikleri, bunların en geniş ölçekte kapsayıcılığıyla birlikte işçi, emekçi, ekoloji, kadın, gençlik, halklar ve inançlar örgütleri, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlar, tüm toplumsal taraflar ve siyasi aktörler ile müzakere etmeyi, birlikte yürümeyi, yan yana gelmeyi, ortak bir mücadeleyi örecek bir mücadele zemini oluşturmayı öncelikli görev olarak görüyoruz” ifadesiyle çizilmişti, anlatılmıştı.

Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de gözler DEM Parti’de. DEM Parti de hem kent uzlaşısıyla ilgili hem de birinci parti olarak çıktığı yerlerde ve kayyım atanan Kürt illerinde yaptığı halk oylamasıyla ilgili bilgileri aşama aşama sizlerle açık bir biçimde paylaştı, paylaşmaya devam ediyor. Partimiz, siyaseti ilkeler ve halkların kazanımı doğrultusunda yürüten neredeyse tek parti.

Bu nedenle de partimiz siyasetin hem öznesi hem de geniş halk tabanıyla birlikte belirleyici gücüdür. Aynı zamanda da oyun kurucusudur. Tabii ki anti demokratik uygulamaları bozabilecek bir güce sahiptir. DEM Parti demokratik güç birliklerinden oluşan bir partidir. Bu yan yana gelişleri büyütmeyi hedefleyen bir partidir. Bu çerçevede demokratik siyasetin genişletilebilmesi için ilkesel ve kamuoyuna açık görüşme ve müzakereler yürütebileceğini defaatle söyledi, söylemeye devam ediyor.

Başından itibaren söylüyoruz; DEM Parti halkların kazanımlarını esas almayan hiçbir anlaşmanın ve uzlaşmanın tarafı olmaz, olmayacaktır. Bu doğrultuda aldığımız hiçbir karar birilerine rest ya da jest değildir. Ancak bazı şeylere set koyuyoruz. Set koyduğumuz şeylerin yerine ne koyuyoruz? Yerel yönetim anlayışımızı, Türkiye tahayyülümüzü koyuyoruz. Demokratik toplumcu, kadın özgürlükçü, ekolojik bir anlayıştan bahsediyoruz.

Yerelden başlayıp demokrasiyi genele doğru yayan bir anlayıştan bahsediyoruz. Bunun karşısındaki her şeye elbette set çekiyoruz. Bazıları kazansın ya da kaybetsin diye değil halklar kazansın diye çaba sarf ettik, sarf etmeye devam ediyoruz. Ne yazık ki bu çabamız çoğu zaman kent uzlaşısı kapsamında görüştüğümüz bazı siyasi partilerin kendi içlerindeki iktidar kavgalarına feda edildi. Kent uzlaşısı maalesef bazı seçim bölgelerinde “küçük olsun benim olsun” dar particilik anlayışını ve yaklaşımını aşamadı.

Kent uzlaşısı için yine tüm iyi niyetli girişimlerimize rağmen demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modelimizi görmezden gelenlere bir kez daha buradan sesleniyoruz: DEM Parti Türkiye’nin bu anlamda tutunulacak dalıdır. Kent uzlaşısı ile biz tam da böyle bir demokratik dal teklif ettik Türkiye’ye. Özgürlük, eşitlik, adalet ve barış için yerelden başlayıp tüm Türkiye’de birlikte kurabileceğimiz demokrasinin teklifiydi bu. Siyaset; demokratik değerleri, halkların uzlaşısını, katılımcılığı, çoğulculuğu ve sorunların çözümü için inisiyatif almayı gerektirir.

DEM Parti başından bari bu inisiyatifi alarak görüşmeleri gerçekleştirdi. Bu ilkeler doğrultusunda bir strateji yürüttü. Bütün çalışmalarını bu doğrultuda sürdürdü. Kimseye kaybettiren ya da kazandıran değil kazanmayı esas alan bir yaklaşımı benimsedi. Bu, halkların kazanacağı bir stratejidir. Kapılarımız bu ülkenin Üçüncü Yol siyasetini eşit güç olarak görenlere, Kürt halkını eşit yurttaş olarak kabul edenlere her zaman açık ve açıktı. Asıl cesaret de ayrıştıran dil ve söylemlere sarılmadan yolu sonuna kadar yürümekti.

Kapıdan girmeyi cesaret sayanların siyasetleri ne yazık ki dillerine de yansıyor. Partimize dönük iktidarın kullandığı dil ile aynı tempoyu tutturmaya çalışmak, bu siyasetle yarışa girmek geçmişte olduğu gibi bugün de kimseye kazandırmıyor. Ne yazık ki hiçbir faydası da olmuyor. Sizler de takip ediyorsunuzdur, kısa adımıza dair yakıştırmalar yapılıyor epeydir. Özellikle de iktidar bloku tarafından. Kısa adımıza yakıştırma yapanlar boşuna çabalamasın. Partimiz bu ülkenin DEM’i, mayası, rengi, umududur. Demokratik yerel yönetimler anlayışımız demokratik siyasetin anahtarıdır. Bu yakıştırmaların yanı sıra iktidarla gizli görüşmeler yapmakla da itham ediliyoruz.

Tekrar söylüyoruz ki yaptığımız hiçbir görüşmeyi söylemekten kaçınacak bir gelenekten gelmiyor. Buna ihtiyaç duymayız. Şayet AKP ya da iktidar bloku ile herhangi bir görüşme yapıyor olsaydık, bunu tüm açıklığıyla kamuoyuyla paylaşmaktan kaçınmazdık. Bu şekilde bir dezenformasyon siyaseti yürüterek DEM Parti seçmeninin kafasını karıştırmaya çalışanlara buradan bir kez daha sesleniyoruz: Bizler Kürt sorununda onurlu eşit, adil ve kalıcı bir barış için görüşülmesi gereken herkesle görüşürüz. Bu konuda sorumluluk üstlenen, üstlenmek isteyen, rol ve misyon sahibi olmak isteyen herkese kapımızın açık olduğunu sayısız kez ifade ettik.

“Hileyle kazanabileceğiniz bir yol yok, meydanlar bunu bir kez daha gösterdi”

Aynı zamanda bir mücadele ve müzakere partisi olduğumuzun da yine sayısız kez altını çizdik. Bugün burada bir kez daha hatırlatalım. Kürt sorununun muhataplarının görüşebilmesine, Türkiye’de barış ve demokrasi siyasetinin kurulabilmesine, barış ikliminin sağlanabilmesine katkı sağlayacak her kesimle görüşürüz. Eğer böyle bir görüşme olsaydı, bunu son derece açık bir biçimde kamuoyu ile paylaşırdık. Şimdi aşama aşama paylaşmaya devam ediyoruz nerelerde neler yaptığımızı. Artık son dakikaları da geride bıraktık, seçim sathına tamamen girdik.

Dezenformasyon siyasetiyle kafaları karıştırmaya çalışanlar, bugün Eş Genel Başkanlarımızın gittiği alanlara baksın. Seçmen taşıyarak kayyım sistemini seçmenler üzerinden devam ettirmeye çalışanlara, kolluk güçlerini araçsallaştırarak bunu yapmaya çalışanlara da sesleniyoruz: Kazanamayacaksınız. Hileyle kazanabileceğiniz bir yol yok. Alanlar bunu bir kez daha Hakkari ve Kars’tan gösterdi, haykırdı. İnsanlar kararlarını özgür iradeleriyle vermişler. Küçük mühendisliklerle bu iradeyi görmezden gelenler, bu iradeyi yok sayanlar bilsinler ki biz de takipteyiz ve buna izin vermeyeceğiz.

Gelelim yeni açıklayacağımız yerlere. Size 6 büyükşehir belediyesi açıklayacağım. Son yaptığımız açıklamada Adana ile ilgili kent uzlaşısı görüşmelerinin sürdüğünü söylemiştim. Adana Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adaylarımız Şehriban Dehfişad ve Mahfuz Güleryüz. Aydın Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adaylarımız Suzan Koç, Raif Kanat. Hatay Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayımız Perihan Pakize Sinemillioğlu.

İzmir yine kent uzlaşısı kapsamında görüşmelerin sürdüğünü söylediğimiz illerden biriydi. Oradaki adaylarımız da Türkan Aslan, Akın Birdal. Muğla Büyükşehir Belediyesi adaylarımız Candan Süsoy ve Yusuf Uludağ. Tekirdağ Büyükşehir Belediye Eş Başkan adaylarımız Müselma Keskintürk ve Sadi Özdemir. Açıkladığımız tüm adaylarımıza yeniden başarılar diliyoruz. Türkiye halkları seçeneksiz değildir. İki bloktan birini tercih etmek zorunda değiliz.”

Soru: Hatay’da tek aday mı olacak?

“Şu dakikalarda listelere son şekli veriliyor. Eş başkanlık bizim asla vazgeçemeyeceğimiz bir sistem. Kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik bir yerel yönetimler anlayışından bahsediyoruz. Türkiye’de böyle bir sistemin kurulması için yıllardır mücadele ediyoruz. Eş başkanlık sistemi partimizin genel siyasetinde vazgeçilmez olduğu gibi yerel yönetimlerimizde de vazgeçilmezdir. Yıllarca kriminalize edilmeye çalışıldı, değişmeyen anlayışlar oldu, eş başkanlık sistemimize yönelik saldırılar oldu. Ama bu saldırılara rağmen eş başkanlık sistemi bizim temel unsurlarımızdan biridir.

Bunun için büyük bedeller ödediğimizi hatırlatıyoruz. Vazgeçilmezimizdir. Bizim her belediyemizde yetkili iki eş başkanımız var. Bizim her belediyemiz eş başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Her ikisi arasında hiçbir fark gözetmiyoruz. İmza yetkisi gibi tartışmaya konulan gündemler başarımızı gölgelemeye çalışanların yaratmak istediği gündemlerdir. Bu gündemlere takılmıyoruz. Artık kazanmak ve öncelikle biletlerini çoktan kestiğimiz kayyımları göndermek ve kazanabileceğimiz her yerde kazanımlarımızı yükseltmek için yan yana gelerek çalışmalarımıza başlayalım.”

Soru: Esenyurt’ta varılan kent uzlaşısı kapsamında belediye meclisi üyeliğinde bir anlaşmazlık olduğu doğru mudur?

“Kent uzlaşısını aday gösterme ya da göstermemeye indirgememek gerekiyor. Kent uzlaşısı sadece Türkiye’nin batısı için çıkardığımız bir yöntem değil. Aday çıkardığımız her yerde adaylarımızı kent uzlaşısı ile belirledik. Ayrıca birinci parti olarak çıktığımız yerlerde, kayyımlarla mücadele ettiğimiz yerlerde belediye meclis üyelerinin 3/2’sini halk oylaması ile seçtik. Halk oylaması yapmadığımız yerlerde kent uzlaşısı ile karar verdik. O kentin sosyal, siyasal, toplumsal dinamikleri ile birlikte karar verdik. İl ve ilçe örgütlerimizle birlikte karar verdik.

Bizim için kent uzlaşısı bir anlayışın kazanması demek, o anlayışı temsil edecek adayların kazanması demek. Mesela Dersim’de de kent uzlaşısı sağlandı. Eş başkan adaylarımız sağlanan kent uzlaşısı ve güç birliği ile belirlendi. Esenyurt’ta daha önce söylemiştim kent uzlaşısı sağlandı. Evet, kent uzlaşısı sağlandı. Bu kent uzlaşısını sayısal ve listelere indirgemek yerine şöyle anlamaya davet ediyorum. Bir belediyecilik anlayışıdır orada kazanan. Kent uzlaşısı görüşmeleri de kent uzlaşısı komisyonu tarafından bu çerçevede gerçekleştirilmiştir.

Biz genel merkezlerde siyaset belirleyen bir siyaset geleneğini temsil etmiyoruz. DEM Parti olarak alanlarda, sokaklarda, meydanlarda olacağız. Seçim startını epeydir vermiştik. Şimdi daha coşkulu, umutlu, heyecanlı ve kararlı bir mücadele azmiyle kazanmak üzere yola çıkıyoruz. 31 Mart’ta hep birlikte halklar kazanacak. Sizler de bu süre boyunca olan her şeyden şu ana kadar yaptığımız gibi açık bir şekilde periyodik olarak haberdar edileceksiniz.”

Paylaşın

DEM Parti’den İstanbul Kararı: Kendi Adayıyla Seçime Girecek

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, “DEM Parti olarak kazanmak için İstanbul seçimlerine kendi adaylarımızla girmeye karar verdik” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bugün aslında bu kararı sizlerle paylaşmak için burada toplandık. İlgili kurullarımız aday belirleme çalışmalarına başladı. Yakın zamanda 9 Şubat’a kadar hem İstanbul adaylarımızı hem de diğer kentlerde aday göstereceğimiz yerleri ve adayların isimlerini de sizlerle paylaşacağız.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında çıkan kararlara dair partinin Ankara’daki genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları söyledi:

“Merhabalar hepiniz hoş geldiniz, sevgili arkadaşlar, değerli halklarımız, ekranları başlarında bizi izleyen herkesi DEM Parti adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Tartışmalar, değerlendirmeler, yorumlar derken artık yerel seçim sahası iyiden iyiye ısınıyor. Saha bizim için partimiz için her zaman sıcak. Çünkü gözümüz, kulağımız hep alanda. Kendi de alanlarda ve meydanlarda olan bir parti için, kulağı da açık olan bir parti için sahalar hep sıcak.

Dün toplanan Merkez Yürütme Kurulu’muzun bazı kararlarını paylaşacağım bugün sizinle. Biliyorsunuz periyodik bir biçimde yol katettikçe sizlerle yeni bilgileri olduğu gibi paylaşıyoruz. İşte bugün de o günlerden biri. Bunu paylaşmaya geçmeden önce bir hatırlatma yapmak isterim. Başlangıç noktasına dönmek ve sizi de götürmek isterim.

Saatler süren bir MYK tartışmasında çıkan bazı kararları paylaşacağım sizinle. Başlangıç noktamız neydi? Parti olarak aldığımız bütün kararlarda Balıkesir’den Van’a, Ankara’dan Diyarbakır’a onlarca il ve ilçede yaptığımız halk toplantıları ve halk buluşmalarında dile gelen talepler öneriler ve eleştiriler belirleyici oldu.

“İstanbul seçimlerine kendi adaylarımızla girmeye karar verdik”

Öncelikle bunu hatırlatmak isterim. 4 Aralık günü yine burada yaptığımız bir basın toplantısında MYK’dan çıkan bir eğilimi paylaşmıştık sizlerle. O günkü eğilim neydi? Türkiye’nin her yerinde kendi adaylarımızla girme eğilimimizi paylaşmıştık 4 Aralık günü. Bunun için hazırlandığımızı ve kazanacağımızı söylemiştik.

Ardından seçim komisyonumuzun ve ilgili kurullarımızın yaptığı bütün tartışmalardan çıkan kararları sizlerle paylaştık. Şimdi artık İstanbul için DEM geldi. En merak edilen yerle başlamak istiyorum. Aylardır partimizin gündeminde güçlü bir seçenek olarak duran, en güçlü seçenek olarak duran hatta kaybettirmek ya da kazandırmak için değil Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi DEM Parti olarak kazanmak için İstanbul seçimlerine kendi adaylarımızla girmeye karar verdik.

Bugün aslında bu kararı sizlerle paylaşmak için burada toplandık. İlgili kurullarımız aday belirleme çalışmalarına başladı. Yakın zamanda 9 Şubat’a kadar hem İstanbul adaylarımızı hem de diğer kentlerde aday göstereceğimiz yerleri ve adayların isimlerini de sizlerle paylaşacağız.

Diyoruz ki; İstanbul için şimdi DEM zamanı, artık vakit geldi. Türkiye için DEM zamanı. DEM zamanı derken bizim için eşitlik, özgürlük, adalet ve barış vurguları içeren bir zamandan bahsediyoruz. O yüzden bu kararımızı hiç bekletmeden MYK’dan çıktığı andan saatler süren tartışmalardan sonra sizlerle paylaşmak istedik.”

Soru: İstanbul’da aday göstermeniz kadar merak edilen bir konu da kimi aday göstereceğiniz. DEM Parti 31 Mart Seçimlerine İstanbul’da Başak Demirtaş ile mi girecek?

9 Şubat’a kadar İstanbul dahil olmak üzere aday göstereceğimiz diğer kentlerdeki adaylarımızın isimlerini kamuoyuyla paylaşacağız. Tabi ki sevgili Başak Demirtaş da aday havuzumuzda, birbirinden değerli isimler var havuzumuzda. Bütün bunları 9 Şubat’a kadar belirlemiş olacağız. Kamuoyuna yansıyan pek çok ismin havuzumuzda olduğunun, değerlendirildiğinin ve istişareler yapıldığının bilinmesini isterim.

Paylaşın

DEM Parti’den İstanbul Açıklaması: Titizlikle Çalışıyoruz

Yerel seçimlere ilişkin açıklamalarda bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “2019 yerel seçimlerinden farklı olarak 2024 yerel seçimlerindeki mottomuz kazandırmak ya da kaybettirmek değil kazanmak olacak. Peki, bu kazanmak çerçevesinde neler yapıyoruz? En çok merak ettiğiniz yerden başlayacağım” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “İstanbul, Adana, Muğla, Aydın, Kars, Mersin, Hatay, Dersim. Bunlar özellikle seçtiğimiz iller değil ama bunlar kamuoyunda en çok merak edilen iller, dolayısıyla bizim de özellikle telaffuz ettiğimiz iller. İstanbul’da DEM Parti ne yapacak, Adana’da ne yapacak, Muğla’da ne yapacak, Kars’ta ne yapacak, Mersin’de ne yapacak, Hatay’da ne yapacak, Dersim’de ne yapacak? Haklı olarak kamuoyu buralarda nasıl bir pozisyon alacağımızı merak ediyor.”

Doğan, açıklamasının devamında, “Biz parti olarak alacağımız pozisyonun dengeleri ne oranda nasıl değiştirebileceğinin farkındayız. Dolayısıyla böyle bir ciddiyet ve böyle bir sorumlulukla çalışıyoruz. O yüzden bu iller bizim için de özel yerler. Bugüne kadar açıkladığımız ve açıklamadığımız her seçim bölgesine ilişkin şunun bilinmesini açıklıkla isteriz ki her şey üzerinde çok büyük bir titizlik ve hassasiyetle çalışılıyor. Bu seçim bölgelerine ilişkin çalışmalar ve tartışmalar tüm hızıyla sürüyor ve tüm seçenekler değerlendiriliyor.

Ayrıca kent uzlaşısı kapsamında güç birliği çalışmalarımız da devam ediyor ki bu konuya ilişkin açıklamaları da netleştikçe aşama aşama sizlerle paylaşıyoruz. Şu ana kadar buralara ilişkin epeyce yol alındı. Fakat belirleyici güç olduğumuzun farkında olarak, ince eleyip sık dokuyarak, halkların kazanacağı seçenekleri gözeterek yol alıyoruz. Diğer yandan Ankara, Antalya, Bolu, Kocaeli, Samsun, Kayseri, Konya gibi ve daha önce açıkladığımız 27 ilçe de vardı. Eğilim yoklamasıyla aday belirleyeceğimiz yerlerde de çalışmalarımız sürüyor.” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin dünden bu yana devam eden Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına dair partinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Ayşegül Doğan, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Merhabalar hepiniz hoş geldiniz, sevgili arkadaşlar tebessüm ederek başlamak istiyorum. Çünkü bugün “Kobanî düştü düşecek” diyenlere inat Kobanî’nin IŞİD karanlığından kurtuluşunun 9’uncu yıldönümü. Öncelikle DEM Parti olarak bunu hatırlatarak, bu aydınlığı bize müjdeleyenleri anarak ve onlara tekrar ne kadar minnettar olduğumuzu söyleyerek başlamak istiyorum. Kötülüğe karşı iyiliğin, karanlığa karşı aydınlığın, esarete karşı özgürlüğün mücadelesinin simgesine dönüşen Kobanî’deki bu cesur mücadeleyi ve direnişi şükran ve minnetle anmak istiyorum. Yıldönümü tüm halklara kutlu olsun.

Gelelim 2 gündür süren Merkez Yürütme Kurulumuzun gündemlerine. Bunlardan biri 13-14 Ocak tarihlerinde eş zamanlı olarak toplamda 90 seçim bölgesinde yaptığımız ön seçimler. Birinci parti olarak çıktığımız yerlerde, yani ağırlıklı olarak Kürt illerinde yaptık ön seçimleri. Eş zamanlı olarak yaptığımız ön seçimlere ilişkin sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bu süreci tamamladık ve büyük bir başarıyla tamamladık. Çünkü bunca saldırıya rağmen, profesyonel hiçbir destek almadan ama tam bir profesyonel hazırlıkla yaptık. Profesyonel oy pusulaları, sayım döküm cetvelleri, sandık sonuç tutanakları, il-ilçe birleştirme tutanakları…

Bugüne kadar Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş bir doğrudan demokrasi deneyimini hayata geçirdik DEM Parti olarak. Bunun için binlerce çalışanımız, gönüllümüz ve partilimiz, milletvekillerimiz, danışmanlarımız, Parti Meclisi üyelerimiz, Merkez Yürütme Kurulu üyelerimiz, il ve ilçe örgütlerimiz adeta gece gündüz çalışarak seferber oldu. Bu süreç tamamlandı ve bunca saldırıya rağmen bize şöyle bir gerçeği bir kez daha gösterdi. Hangi parti bunca saldırı, tutuklama, gözaltı, yargılama, sürgün ve hapisliğe rağmen bu kadar güçlü bir canlılık ve dirilikle bunu yapabilir? Bu sorunun yanıtını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Örgütsel diriliğimizi ve canlılığımızı ön seçimler/halk oylamaları aracılığıyla bir kez daha gördük ve bir kez daha kamuoyuna gösterdik. Kürt illerinde doğrudan bir demokrasi örneğiyle gerçekleşen bu ön seçimlerde yalnızca belediye eş başkan adaylarımızı seçmedik, il meclis üyelerimiz de oylandı ve karar tamamen yerele bırakıldı. Sandıktan çıkan sonuçlara saygılı olacağımızı, bu sonuçları kabul edeceğimizi, gelen itirazı değerlendireceğimizi, usulsüzlük tespit edildiğinde de gerekli yerlerde kurulu ilgili mekanizmaları devreye koyarak bu itirazları ve usulsüzlükleri dikkate alarak yine yerelin inisiyatifine kararı bırakacağımızı söylemiştik.

Kolaylaştırıcılık rolü üstlendiğimizi, koordinasyonu sağlayacağımızı söylemiştik. Biz üstümüze düşeni yaptık. Halklar da üstlerine düşeni yaptı ve ön seçim gerçekleştirdiğimiz bölgelerde ön seçimden çıkan sonuçları, yani adaylarımızı tanıtmak üzere hazırlıklara başladık. Bu tanıtım toplantısını 29 Ocak’ta Diyarbakır’da yapacağız. Hem ön seçimde çıkan adaylarımız hem de ön seçim koşullarının olmadığı ve eğilim yoklamasıyla belirlenen bazı yerlerdeki adaylar ayın 29’nda Diyarbakır’da tanıtılacak.

Kent uzlaşısı ile böyle bir halk oylamasını ilk defa yapıyoruz dedik. Ciddi bir yerel demokrasi deneyimi edindik bundan. Bu sonuca aylarca süren halk buluşmalarıyla ulaşmıştık, halktan gelen bir taleple böyle bir deneyim ve uygulama kararı çıkmıştı. Yani aslında yine halk istedi biz yaptık ve bu zemini oluşturmaya çalıştık. Elbette eksikler olabilir bu ilk deneyimden dolayı. Biz bu eksiklere dair de gerekenleri yapmaya çalışıyoruz, birlikte yol almaya çalışıyoruz. DEM Parti 31 Mart yerel seçimlerine giderken de bu böyle olacak ama bu ön seçim deneyimiyle şimdi bir kez daha ortaya koydu.

Bu ülkede tekçi ve merkeziyetçi sisteme karşı alternatif tek parti olduğu gerçeğini bu ön seçimlerle, halk oylamasıyla, doğrudan demokrasi deneyimiyle bir kez daha ortaya koydu. Hem tekçi merkeziyetçi hem de kayyım rejimine karşı bu kararın çok önemli olduğunun bir kez daha altını çizelim. Ön seçim kararını halkımızın nasıl desteklediğini ve nasıl sahiplendiğini de gördük. Halkımız çok büyük bir coşku ve heyecanla sandıklara yöneldi. Aynı zamanda sandıkları korudular. Kayyımlara şimdiden kendi iradelerinin öyle sanıldığı kadar kolay kolay teslim alınamayacağını ve onlardan zorla alınanı geri almak konusunda nasıl kararlı olduklarını gösterdiler.

Kent uzlaşısıyla böyle bir halk oylamasını ilk defa yapıyoruz ve o yüzden eksikliklerimiz olabilir dedik. Ciddi bir yerel demokrasi deneyiminden bahsettik. Eleştirileri, önerileri ve eksiklikleri, aksaklıkları duyan, buna değer veren bir siyasi parti geleneğinden gelen DEM Parti için tespitleriniz yol gösterici olacaktır. Bundan sonra da edindiğimiz tecrübelerin ışığında yeni yol ve yöntemleri birlikte bulacağız. Yerinden yönetimin ve doğrudan demokrasinin en iyi şekilde işlemesi için bütün bu eleştirileri dikkate alarak yol ve yöntemleri belirleme çalışmalarımız devam ediyor.

Yine birlikte karar vereceğimizden de hiç şüpheniz olmasın. Gece gündüz demeden bu ön seçimleri gerçekleştirmek için çalışan; bunu yalnızca bir görev olarak görmeyen, Türkiye demokrasisine kazandırmak, halkın iradesinin doğrudan öne çıkmasını sağlamak için çalışan; sahada, merkezde, il ve ilçe örgütlerinde, sokakta, sandık başında veya sandıkları korumak için dışarıda, salon kapılarında çalışan tüm emektarlarımıza ve halkımıza yürekten bir teşekkür etmek isterim.

Ön seçimlerle ilgili süreci tamamladık ama yerel seçimler gündemimiz MYK’mızın en sıcak gündemlerinden biri olarak devam ediyor. Kararlıyız, iddiamız büyük. En büyük iddiamız, kayyım rejimine karşı halkımızın vereceği yanıt ve kayyım rejimini sandığa gömmektir. Ne yaparlarsa yapsınlar fark etmez. Biliyoruz ki hile hurda yapıyorlar. Bunları tespit ediyoruz, takipçisiyiz. O kadar kolay hile yapamayacaksınız, bunu söyleyelim. Hayali, şaibeli seçmen, oy taşıma, seçmen kaydırma ve daha neler neleri şimdiden denemeye çalışıyorlar. Çünkü iddiamızın ve kararlılığımızın büyük olduğu ve kazanacağımız biliniyor. O yüzden böyle bir korku ve panik hali yaşanıyor. Biz de buradan bir kez daha söyleyelim; ön seçim deneyimimiz de göstermiştir ki halkımız kararlı, iddiamız büyüktür ve kayyımların bileti kesilmiştir. Ne yaparlarsa yapsınlar 31 Mart’ta kayyımları göndereceğiz.  

İstanbul’u da titizlikle çalışıyoruz

Daha önce de açıkladığımız üzere 2019 yerel seçimlerinden farklı olarak 2024 yerel seçimlerindeki mottomuz kazandırmak ya da kaybettirmek değil kazanmak olacak. Peki, bu kazanmak çerçevesinde neler yapıyoruz? En çok merak ettiğiniz yerden başlayacağım. İstanbul, Adana, Muğla, Aydın, Kars, Mersin, Hatay, Dersim. Bunlar özellikle seçtiğimiz iller değil ama bunlar kamuoyunda en çok merak edilen iller, dolayısıyla bizim de özellikle telaffuz ettiğimiz iller. İstanbul’da DEM Parti ne yapacak, Adana’da ne yapacak, Muğla’da ne yapacak, Kars’ta ne yapacak, Mersin’de ne yapacak, Hatay’da ne yapacak, Dersim’de ne yapacak? Haklı olarak kamuoyu buralarda nasıl bir pozisyon alacağımızı merak ediyor.

Biz parti olarak alacağımız pozisyonun dengeleri ne oranda nasıl değiştirebileceğinin farkındayız. Dolayısıyla böyle bir ciddiyet ve böyle bir sorumlulukla çalışıyoruz. O yüzden bu iller bizim için de özel yerler. Bugüne kadar açıkladığımız ve açıklamadığımız her seçim bölgesine ilişkin şunun bilinmesini açıklıkla isteriz ki her şey üzerinde çok büyük bir titizlik ve hassasiyetle çalışılıyor. Bu seçim bölgelerine ilişkin çalışmalar ve tartışmalar tüm hızıyla sürüyor ve tüm seçenekler değerlendiriliyor.

Ayrıca kent uzlaşısı kapsamında güç birliği çalışmalarımız da devam ediyor ki bu konuya ilişkin açıklamaları da netleştikçe aşama aşama sizlerle paylaşıyoruz. Şu ana kadar buralara ilişkin epeyce yol alındı. Fakat belirleyici güç olduğumuzun farkında olarak, ince eleyip sık dokuyarak, halkların kazanacağı seçenekleri gözeterek yol alıyoruz. Diğer yandan Ankara, Antalya, Bolu, Kocaeli, Samsun, Kayseri, Konya gibi ve daha önce açıkladığımız 27 ilçe de vardı. Eğilim yoklamasıyla aday belirleyeceğimiz yerlerde de çalışmalarımız sürüyor.

Dersim DEM’den, DEM Dersim’den koparılamaz

Yine merak edilen bir başka konu bu güç birliği meselelerine dair. DEM Parti olarak en başından beri hemen her yere yaklaşımımızın böyle olduğunu söyledik. En geniş güç birliğinden yanayız dedik, kent uzlaşısını tam da böyle tarif ettik. Bir ayağı ön seçim idi. Ön seçimlerde de delegasyon yani oylama yaparak, liste üzerinden kent mutabakatı yaparak kent uzlaşısını sağlamaktı. Kent hakkını kullanmak isteyen, “bu kent benimdir” diyen herkese kapı aralamak ve oy kullanmalarını sağlamaktı. Ön seçimlerde kent uzlaşısı stratejimiz bu şekilde ilerledi.

Ama ön seçim yapmayacağımız, eğilim yoklaması ya da başka yöntemlerle aday belirleyeceğimiz veya kent uzlaşısı çerçevesinde güç birlikleriyle ortaya çıkaracağımız adaylar için de yine bu mutabakatı arayacağımızı ifade etmiştik. Dolayısıyla en geniş güç birliğinden yana bir parti olarak çok yönlü görüşmelerimiz sürerken Dersim’e ilişkin bir açıklama geldi. En sonda söyleyeceğimi isterseniz en başta söyleyeyim: Şunu biliyoruz ki Dersim DEM’siz, DEM Dersim’siz olmaz. Dersim DEM’den, DEM Dersim’den koparılamaz.

O yüzden bunu en başta söyleyelim. Dersim’de EMEP, Sosyalist Meclisler Federasyonu SMF, Emek ve Özgürlük Cephesi ve Türkiye İşçi Partisi yerel seçimlerde ittifak kurmak için birlikte çalışma kararı aldıklarını açıkladılar. Bizim bu esnada görüşmelerimiz sürüyordu. Bunun tekrar altını çiziyorum.

Biz DEM Parti olarak her ile ilişkin kent uzlaşısı stratejisi temelinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yine tekrar ediyorum, en geniş güç birliğini oluşturmayı hedefleyerek bu çalışmaları sürdürüyoruz. Dersim de bu iller içerisinde bizim için özel bir öneme sahip. Çünkü Dersim hatırlayalım bir önceki dönem kayyımla elimizden alınmış illerimizden biridir. Hal böyleyken ortaya çıkan son fotoğraf yani “Dersim İttifakı” olarak açıklanan bu yan yana geliş kamuoyunda haklı bazı sorulara neden oldu.

Açıklamayı yapan siyasal yapılar bunun en demokratik ittifak olduğunu söyleyerek herkesi oraya davet ettiklerini de ifade ettiler. “Biz kurduk siz de gelin” şeklindeki bir yaklaşımın, DEM Parti’nin yürüttüğü müzakereler ve görüşmeler sürerken bu çalışmaları güçleştirdiğini, ortaklaşma halini de bir nevi bypass ettiğini ifade etmek gerekir. Sorun adayların kim ve hangi partiden olacağından ötedir. Bizim yaklaşımımız bu şekilde. Ön seçimler için de bunu söylemiştik, mesele kentin nasıl yönetileceğiyle ilgilidir. Yani halkın yönetime nasıl, hangi yol ve yöntemlerle, nasıl bir güç birliğiyle dahil edileceğiyle ilgilidir.

Toplumsal muhalefetin en geniş kesimlerinin o yan yana gelişe nasıl yansıyacağıyla ve kent uzlaşısının nasıl sağlanacağıyla ilgilidir. Bu sorulara biz birlikte ve ortaklaşarak bir cevap üretmeliyiz. İlkeli bir işbirliği ya da ittifak -ki biz daha çok güç birliği demeyi tercih ediyoruz- ne dersek diyelim anlayışımızın böyle olduğunu ve en basit tanımının bu olduğunun altını çiziyoruz.

Bu dost güçlerle kamuoyu ya da basın üzerinden görüş açıklayan, birbirine uzak ya da birbiriyle ilk defa görüşen siyasal yapılar değiliz, birbirine ulaşamayacak siyasetler değiliz. O yüzden Dersim DEM’siz olmaz, DEM Dersim’siz olmaz. Kimse Dersim’i DEM’den, DEM’i de Dersim’den koparamaz. Bizim güç birliği temelinde yatan anlayışımız budur. Güç birliğinin temelinde yerinden yönetim, doğrudan demokrasi ve yerel demokrasi anlayışı yatıyor. İşte yapacağımız tüm güç birliklerinde bu anlayış ve strateji kapsamında bir yaklaşımımız olacak. MYK’da bu tartışmalarımız devam ediyor.

Soru: İstanbul ile ilgili bir sonuca ulaştınız mı? Başak Demirtaş’ın aday olabilirim açıklaması vardı, bu konudaki tutumunuz netleşti mi?

İstanbul çok önemli bir şehir. Hem MYK’mız hem Merkezi Seçim Koordinasyonumuz bu şekilde tartışıyor. Eş Genel Başkanlarımızın da çeşitli vesilelerle daha önce ifade ettiği üzere; CHP’nin ve bizim seçim komisyonlarımız ayrı ayrı karşılıklı bir biçimde çalışıyor. Yalnızca buralara ilişkin değil genel olarak ince eleyip sık dokuyarak bir çalışmayı sürdürüyorlar. Ama bu çalışmaya ilişkin henüz netleşmiş bir şey yok. Bu nedenle böyle bir güç birliği burada şurada şöyle var diyemiyorum. Çünkü bu çalışmalar neticesinde netleşip veriye dönüşmüş bir bilgi henüz yok.

Var olan bir bilgiyi paylaşmıyor değiliz, bunu tekrar tekrar ifade ettim. Henüz bu aşamaya gelmiş bir bilgi olmadığı için bu muhtemel güç birliğine ilişkin bir şey paylaşamıyorum. Biz bu kent uzlaşısı stratejisinden bahsettiğimizde yalnızca bir siyasi partiyi işaret etmiyoruz. Siyasal, sosyal, toplumsal tüm dinamikleri işaret ettiğimizi ve bu çerçevede aday çıkarma eğilimimizin çıkacağını ifade etmiştik. Bir ay önce yaptığımız açıklamada Türkiye’nin her yerinde aday çıkarma eğiliminde olduğumuzu söyledik.

Başak Demirtaş kısmına gelelim. Sevgili Başak Demirtaş bizim arkadaşımız, yoldaşımız. 14-28 Mayıs seçimlerinde de çalıştı, sahadaydı, mitinglere katıldı. Dolayısıyla Başak Demirtaş bir gün bir yerden siyaset yapmak ve dahil olmak isterse orası burasıdır, Dem Parti’dir. Bu hiç şaşırtıcı bir şey değil, aksi şaşırtıcı olurdu. Bunun böyle tartışılmasını da garip karşıladığımızı belirtmek isterim. Orada Başak Demirtaş’ın kendisi de çok net ifade ediyor, “Partimizden bana böyle bir öneri gelmedi” diyor, “Bana bir görev düşerse bu konuda hazırım” diyor. “Barış ve demokrasinin önünü açacağına inanırsak ve bunun için bir sorumluluk düşerse hazırım” diyor. Sevgili Başak Demirtaş’ın aday olma ihtimaline ilişkin yaptığı açıklama şaşırtıcı bulunuyor ama biz buna şaşırmıyoruz. Bir gün aday olmak isterse olacağı yer ve adres DEM Parti’dir.

Soru: Bu seçimlerde kazanma kaybetme stratejisi yerine kazanma stratejisini benimsediğinizi belirtiyorsunuz ve bu konuda görüşmeleriniz sürüyor. Kazanmaya yakın mısınız?

Bu eğilimimizde herhangi bir değişiklik yok. Türkiye’nin her yerinde aday çıkarmaya ilişkin baskın eğilim, bundan birkaç MYK öncesi yaptığımız toplantıda ortaya çıktı. O gün o MYK’da ortaya çıkan eğilim bir öneri olarak Parti Meclisine gitti ve PM toplandı ve ardından bir yazılı açıklamayla kaybettirmek ya da kazandırmak yerine kazanmak ne demek kısmına ilişkin oldukça açık maddeler ve çerçeve konuldu ortaya. Sonra Eş Genel Başkanlarımız bu konuya ilişkin açıklama yaptı. Dolayısıyla burada değişen bir şey yok. Şu anda üzerinde çalışılan konular şunlar; nerelerde, kimlerle ve nasıl güç birlikleri yapılabilir, nasıl bir yan yana geliş olabilir.

Şimdi bunlar tahmin ve takdir edersiniz ki birkaç günde bitecek çalışmalar değil. Bu, diğer siyasi partilerde de öyle ilerliyor. Sözünü ettiğimiz iller kritik iller. Dolayısıyla bu yalnızca bir yerel seçim değil DEM Parti için. Burada Kürt sorununa yaklaşım, Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik yaklaşım ve kayyım gibi bir rejimle mücadele eden bir partiden bahsediyoruz. Bu fotoğraf ortadayken elbette yapacağımız güç birlikleri ve yan yana gelişlerin bu çerçeve üzerinden değerlendiriliyor olması son derece normal. Çünkü Türkiye olağanüstü koşullarda seçime hazırlanıyor.

Bir yandan partimiz için de çok yakıcı bir gündem olarak önümüzde duruyor, yüzlerce tutsak açlık grevinde. Dönüşümlü bir grev ama bir yandan süren adalet nöbeti var. Çünkü bu siyasi tutsakların aileleri son derece kaygılı, bunun sürekli açlık grevine dönüşmesinden kaygılı ve adalet nöbeti ile seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ne talep ediyor bu tutsaklar; Kürt sorununda demokratik çözüm, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve diyalog yolunun açılması. Dolayısıyla bunları biraz böyle değerlendirmek gerekiyor.

DEM Parti’nin yerel seçimler gündemi ne bu başlıklardan azade bir şekilde ilerleyebilir, ne güç birliğine bakışı bu konulardan bağımsız ele alınabilir. Biz aşama aşama komisyonlarımızın tespit ettiği yerleri, aday çıkaracağımız ya da güç birliği yapacağımız il-ilçe, büyükşehir ya da başka bir seçim bölgelerini paylaştık, paylaşmaya devam edeceğiz. Son olarak 6 büyükşehir ve 27 ili açıkladık. Başka il ve ilçelere ilişkin çalışmalar sürüyor.

Soru: Başak Demirtaş ile ilgili tutumunuz tam olarak nedir biraz daha netleştirebilir misiniz?

Son derece net ifade ettim. Henüz bu illere ilişkin tutuma dair çalışmalar devam ediyor. Bir partinin çalışmaları devam ederken, o parti henüz bu tutumu açıklamamışken sizin sorunuza cevap vermek mümkün mü? Yalnızca İstanbul değil Dersim de önemli, Hatay da önemli, Adana da önemli, Aydın da önemli. Bütün bu seçim bölgelerinde nasıl bir tutum alacağımıza ilişkin zaten genel eğilimimizi açıklamıştık. Çalışmalar tamamlanmadan bu soruya yanıt vermek mümkün değil. Henüz tutumu belli olmayan bir ilin adayı kim olacak diye soruyorsunuz. Tutum belli olursa o aday, bu aday mı olacak diyorsunuz. Bu ilgili kurullarda tartışılması gereken bir konu. Yalnızca Başak Demirtaş nezdinde değil genel olarak söylüyorum.

Paylaşın

DEM Parti’den İstanbul Açıklaması: Henüz Bir Netlik Sağlanamadı

Yerel seçimlere ilişkin değerlendirme bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Yeni dönem motto’muz ‘kazandırmak kaybettirmek değil, kazanmak.’ Bizim bu seçimlerdeki alamet-i farikamız kent uzlaşısı. Bunu ön seçimde de bir yöntem olarak uyguladık” dedi ve ekledi:

“Ön seçimi yaptığımız yerler neresiydi? Ağırlıklı olarak Kürt illerinde, yani birinci parti olarak çıktığımız yerlerde yaptık ön seçimi. O illerin en geniş çeperine kadar ulaşabilecek bir delegasyon listesi oluşturmayı hedefleyerek, kent uzlaşısını hayata geçirdik. Yalnızca kendi partimizin üyelerine, yalnızca bileşenlerimizin üyelerine oy kullandırtmadık.  Kent uzlaşısının bir diğer ayağı da parti olarak birinci çıkmadığımız ama kent uzlaşısı için diğer partilerle güç birliği yapabileceğimiz iller. Biz güç birliği için bir parti adreslemedik yola çıkarken.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü ve Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, T24’ten Cansu Çamlıbel’e açıklamalarda bulundu. İstanbul için de henüz bir netliğin sağlanamadığını belirterek “Biz güç birliği için bir parti adreslemedik yola çıkarken” diyen Doğan’ın açıklamalarından bir kısmı şöyle:

“Kürt halkının Erdoğan’a mesajı”

“AKP bölgede artık yok denecek bir noktaya geldi. Kürt illeri haritasına baktığımızda, Cumhurbaşkanı Erdoğan tamamen kaybetmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın din ve muhafazakarlık üzerinden kurduğu söylemler başarılı olsaydı Kürt illerinde bu sonucu alamazlardı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde oransal olarak İzmir’i geçen bir Diyarbakır vardı. Peki bu, Kılıçdaroğlu siyasetine destek olarak mı okunmalı? Hayır elbette. Bu, Kürt halkının doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mesajıydı. Ve aynı zamanda Kürt halkının tüm Türkiye kamuoyuna mesajıydı.

“Alamet-i farikamız kent uzlaşısı”

Yeni dönem motto’muz “kazandırmak kaybettirmek değil, kazanmak.” Bizim bu seçimlerdeki alamet-i farikamız kent uzlaşısı. Bunu ön seçimde de bir yöntem olarak uyguladık. Ön seçimi yaptığımız yerler neresiydi? Ağırlıklı olarak Kürt illerinde, yani birinci parti olarak çıktığımız yerlerde yaptık ön seçimi. O illerin en geniş çeperine kadar ulaşabilecek bir delegasyon listesi oluşturmayı hedefleyerek, kent uzlaşısını hayata geçirdik. Yalnızca kendi partimizin üyelerine, yalnızca bileşenlerimizin üyelerine oy kullandırtmadık.  Kent uzlaşısının bir diğer ayağı da parti olarak birinci çıkmadığımız ama kent uzlaşısı için diğer partilerle güç birliği yapabileceğimiz iller. Biz güç birliği için bir parti adreslemedik yola çıkarken.

“Biz kınasak Kürt meselesi bitecek mi?”

Askerlerin maalesef ölüm haberinin geldiği sabah Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ediyordu. Ben o gün Meclis kürsüsünde konuştum. O gün de söyledim, bugün bir daha söylüyorum; yürek yangınını en iyi biz biliriz. Biz böylesi acıları yaşayan bir gelenekten geliyoruz. Bu çatışmalı durum dolayısıyla bedel ödememiş insan kalmamış vaziyette, canı yanmamış insan yok. Mesela 27 Kasım’dan bu yana süren açlık grevleri var.

Yüzü aşkın cezaevinde yüzlerce siyasi tutsak, Kürt sorununa demokratik çözüm ve Öcalan’la görüşmelerin yolunun açılması için açlık grevinde. Bütün bunlar varken, hepimiz “konuşalım, bu sorunu diyalogla çözelim” derken olayı “kınadınız, kınamadınız” noktasına sıkıştırınca bir yere varılmıyor. Bunları daha önce de tecrübe ettik. Kınayarak bu sorun çözülmüyor. Mesele kınamak, kınamamak, mesafe koymak ya da koymamak değil. Biz yarın kınasak Kürt meselesi bitecek mi? Sorunu hapsedildiği bu kısır döngüden çıkarmak gerekiyor.”

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

DEM Parti’den CHP İle Görüşme Açıklaması: Henüz Netleşen Bir Şey Yok

Partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, CHP ile yapılan görüşmeye ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Görüşme sonrası sizin de takip ettiğiniz gibi ortak bir açıklama yapıldı. Bu açıklamada da ifade edildiği gibi yerel seçimler, kayyım rejimi, yargı krizi, ekonomik kriz, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü gibi pek çok başlıkta fikir alışverişinde bulunuldu” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ayrıca kent uzlaşısı kapsamında yerel seçimlerde güçbirliği yapılabilir mi yapılamaz mı, yapılması muhtemel yerler nereler olabilir, buna dair bir çalışma yürütülebilir mi gibi konuların konuşulduğunu kendileri de açıkladı. Her iki partinin ilgili komisyonları çalışmaları yürütecek. Henüz netleşen bir şey yok. Çalışmalar ilerledikçe kamuoyu düzenli bir biçimde bilgilendirilecek. Tüm süreçlerde ola geldiği gibi açık ve şeffaf bir biçimde bunları sizlerle paylaşacağız.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında partisinin ön seçim hazırlıklarına ve siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Doğan, şunları söyledi:

“Partimizin aylardır ince eleyip sık dokuduğu, üzerinde çok büyük bir titizlikle çalıştığı ön seçimlerin arifesindeyiz. Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı seçimine sayılı saatler kaldı. Bizim için hem bir ilk hem değil. Çünkü doğrudan demokrasinin işletilmesi yalnızca dışa dönük bir talebimiz değil. Her zaman halkların iradesinin doğrudan sandığa yansıdığı, seçimlere yansıdığı yöntemleri tercih ettik. Hem genel seçimlerde hem yerel seçimlerde böyle bir gelenekten geliyoruz ama bir yandan da bir ilki gerçekleştiriyoruz. Aylardır sürdürdüğümüz tartışmalarda bize oy verenlerin, gönül verenlerin, gözü kulağı bizimle birlikte olanların bir talebi oldu.

Kendi şehirlerimizi yönetecek adayları biz seçmek istiyoruz dediler ve biz de parti olarak kolaylaştırıcılık rolü üstlendik bu talebin gerçekleşmesi için. Bu hafta sonu, yani 13-14 Ocak’ta 90 seçim bölgesinde sandıklar kurulacak ve 100 bine yakın delege sandık başında olacak. Bazı şehirlerden örnekler vererek rakamlar paylaşmak isterim. Sadece Diyarbakır’da 20 bin kişi sandık başına gidecek. Mardin, Van, Batman ve koşullarımızın el verdiği 90 seçim bölgesinde en kapsamlı şekilde doğrudan demokrasinin işleyebilmesi için tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Kalan eksiklerimizi de bu son saatlerde gidermeye çalışıyoruz.

Böyle bir pratiği ilk kez hayata geçiyoruz. O yüzden haftalardır boşuna bir demokrasi şöleni tanımlaması yapmıyoruz. İçini, altını ve sahaları dolduruyoruz. Partimizin adayını değil aslında o ili, ilçeyi, beldeyi yönetecek adayı seçiyoruz. Yaklaşımımızı da bu titizlikle ele aldık. Bütün çalışmalarımızı aynen bu incelikle ve hassasiyetle yapmaya çalıştık. Ön seçim yapılacak her yerde tıpkı buradaki gibi bir heyecan var, yalnızca bir farkla. Alışılageldik siyasi partilerde gördüğünüz gibi Genel Merkezimiz dolup taşmıyor. Yani Genel Merkezde bir aday pazarlığı olmuyor. İl, ilçe, belde parti binalarımız da dolup taşmıyor. Nereler dolup taşıyor?

Sokaklar, mahalleler, alanlar dolup taşıyor. Çünkü aday adayları propagandalarını yapıyor. Dolayısıyla aslında yalnızca sokaklarda, mahallelerde yapmıyorlar. Şöyle bir örnek uygulama da yaptık. Adaylarımız canlı yayında kayyımlara karşı projelerini anlatıyorlar; kadınlar, gençler, ekoloji için ne yapacaklarını anlatıyorlar. Aday adayları ilkelerimiz, programlarımız ve tüzüğümüz çerçevesinde nasıl bir yönetimi hayata geçireceklerini de günlerdir anlatıyor. Canlı yayınlar başladı dünden bu yana. 3 büyükşehir için.

Van, Mardin ve bu akşam da Diyarbakır için. Kimler oylanacak bu hafta sonu onu da sizlerle paylaşmak isterim. Bu hafta sonu 90 seçim bölgesinde belediye eş başkanı, belediye meclisi üyesi ve il genel meclis üyesi aday adayı olarak toplam yaklaşık 4000 kişi yarışacak. Sadece PM üyelerimizin oy kullanmayacağını yaptığımız açıklamalarda söylemiştik. Aslında kent uzlaşısı kavramının bir başka alameti farikası da bu. Kent uzlaşısı, kamuoyunda takip ettiğimiz kadarıyla dar bir biçimde tartışılıyor.

Kent uzlaşısı yalnızca güç birliği, işbirliği yapmak ya da demokrasi güçleriyle veya siyasi partilerle buluşmak üzere geliştirdiğimiz bir kavram değil. Yerel seçimlerdeki gibi bir taktik ya da strateji değil. Yalnızca böyle ele almamak gerekiyor. Biz kent uzlaşısını ön seçimde de uyguluyoruz. Ne demek kent uzlaşısı, nasıl yansıyor ön seçimlere? O kentlerde, seçim bölgelerinde oy kullanacak delegasyon işte bu kent uzlaşısı çerçevesinde belirlendi.

Nasıl yapıldı? Şehirlerin en geniş çeperine ulaşılarak yapılmaya çalışıldı. Dolayısıyla yalnızca partimizin, bileşen partilerimizin üyeleri değil; başından beri söylediğimiz gibi STK ve meslek örgütleri, partimizin eski yönetici ve çalışanları, dünden bugüne bizimle yürümüş herkes, temsilcileri ve bizzat kendileri delege olarak oy kullanabilecek. Her bir delege toplam 3 oy kullanacak. Belediye başkan aday adayı, il genel meclisi aday adayı ve belediye meclis üyesi adayı olmak üzere 3 oy kullanacaklar. Tabii ki eşit temsiliyet ilkesinden vazgeçmiyoruz, daha da çok sahipleniyoruz. Özellikle başından beri kadınlara çağrımız var.

Tüm adaylıklarda bir kadın ve bir erkeğe oy verilecek. 5 bine yakın parti çalışanımız, milletvekillerimiz, danışmanlar, PM ve MYK üyelerimiz sahada ön seçim boyunca çalışıyor olacaklar. Her ön seçim bölgesinde de hiçbir adaletsizliğin yaşanmaması için, eşit ve demokratik bir yarışın gerçekleşebilmesi için gerekli komisyonlar kuruldu. İtirazlar alınacak. İtirazlar olursa bunun için seçim komisyonları ve gerekli mekanizmalar oluşturuldu. Ön seçimlerde herhangi bir aday yüzde 50+1 oranında oy alamazsa ikinci seçim yapılacak. İkinci turda en fazla oy alan isim DEM Parti’nin belediye eş başkan adayı olacak.

“Kayyımların bileti kesildi, onları 31 Mart’ta gönderiyoruz”

Yine çok merak edilen başka bir şey. Sandıktan çıkan sonuca Genel Merkezimiz nasıl davranacak? Bir kez daha tüm açıklığıyla söylüyorum ki sandıktan çıkan sonuç partimizin kabul edeceği, saygılı olacağı bir sonuçtur. Kimsenin bundan şüphesi olmasın. O yüzden tüm delegelere özellikle kendi iradelerini yansıtacak adayları seçebilmek için sandık başında olma, sandık güvenliğini sağlama ve oylarına sahip çıkma çağrımızı yineliyorum.

Bu ön seçim yaklaşımıyla bir kez daha yerel demokrasiyi ve yerelin iradesini daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bunu pratiğimizde de ortaya koyuyoruz. Hile hurda, oy taşıma, seçmen kaydırma, mükerrer oy kullanma ne yaparlarsa yapsınlar kazanacağız. Bu konuda kesin kararlıyız, hiç yolu yok. Kayyımların bileti kesildi. Biletlerinin kesildiğini sizler de göreceksiniz. 31 Mart’ta kayyımları gönderiyoruz. Hileden söz etmişken bazı örnekler vermek isterim. Bugün de haberlerde yer alıyordu.

Bakın seçim bölgem Şırnak’a gidelim. İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle göç veren bir şehir. Seçmen sayısı yerel seçimlere aylar kala birdenbire 8342 kişi Şırnak Merkez’de artmış. Daha çok örnek verebilirim. Bu kadar göç veren bir şehirde nasıl olur da seçime aylar kala seçmen sayısı 8342 kişi artabilir? Yine bir diğer örnek Iğdır’da iki yeni mahalle ve en az 4361 şüpheli seçmen kaydı var. 7 ay önceki seçimde olmayan bir adreste toplam 743 erkek, seçmen olarak kaydedilmiş. Adres sorgulama sisteminde buranın emniyet müdürlüğü olduğunu tespit ediyoruz. Iğdır İl Emniyet Müdürlüğünde belli ki 743 polis ikamet ediyor. Iğdır ilinde demek ki polisler evden online çalışıyorlar. Bunun başka izahı olamaz. Bu saydıklarım tespit ettiklerimiz, tespit edemediklerimiz de var.

Şu bilinsin ki tespit etmek üzere çalışıyoruz. Saha da çalışıyoruz, burada da çalışıyoruz. Hukuk Komisyonumuz çok yakından takip ediyor. İl ve ilçe örgütlerimiz de öyle. Milletvekillerimiz, PM ve MYK üyelerimiz seçmen kayıtları üzerinde çalışıyor. İtiraz başvuruları hazırlandı. Her bir hileli seçmen kaydı için gereken hukuki süreç de başlatılacak. Tekrar ediyorum; mükerrer oy, hayali seçmen kayıtları, seçmen taşıma, mazbata gaspı, ne yaparlarsa yapsınlar kayyımları göndereceğiz. Bu konuda kesin kararlıyız.

Birinci ve ikinci parti olarak çıktığımız yerlerde hazırlıklarımızın süreceğini, koşullarımızın el verdiği her yerde ön seçim yapacağımızı daha önce duyurmuştuk. Bunun da kent uzlaşısı kapsamında olacağını söylemiştik. Türkiye’nin geri kalan yerlerinde, batısında ilk etapta aday göstereceğimiz 27 ilçeyi geçenlerde açıklamıştık. Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuzun çalışmaları ve sunumları doğrultusunda ilerleyen bir çalışma var. Aşama aşama bu konuya ilişkin açıklamalar yapacağımızı; aday göstereceğimiz yerler, aday göstermeyip güç birliği yapacağımız yerler olacağını daha önce de ifade etmiştik.

Bu doğrultuda aday göstereceğimiz bazı yeni yerleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Ankara, Antalya, Bolu, Konya, Kocaeli, Kayseri, Samsun olmak üzere toplam 7 ilde aday göstereceğiz. Aday göstereceğimiz yerlere ilişkin çalışmalar tamamlandıkça aşama aşama sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Gözünüz kulağınız bizde olmaya devam etsin. Seçimin kilit partisi olduğumuzun farkındayız. Bu bilinçle ve sorumlulukla hareket ediyoruz. Çalışmalarımız netleştikçe de sizlerle açık ve şeffaf bir biçimde paylaşıyoruz.

“Her iki partinin ilgili komisyonları çalışmaları yürütecek”

Şimdi merak edilen bir başka konu da muhtemelen dün Cumhuriyet Halk Partisi ile yapılan görüşme. Sorular gelmeden bununla ilgili bir özet yapmak istiyorum. Dün Eş Genel Başkanlarımız başkanlığındaki bir heyet CHP’ye iadeyi ziyarette bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve heyetiyle bir görüşme gerçekleşti. Görüşme sonrası sizin de takip ettiğiniz gibi ortak bir açıklama yapıldı. Bu açıklamada da ifade edildiği gibi yerel seçimler, kayyım rejimi, yargı krizi, ekonomik kriz, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü gibi pek çok başlıkta fikir alışverişinde bulunuldu.

Ayrıca kent uzlaşısı kapsamında yerel seçimlerde güçbirliği yapılabilir mi yapılamaz mı, yapılması muhtemel yerler nereler olabilir, buna dair bir çalışma yürütülebilir mi gibi konuların konuşulduğunu kendileri de açıkladı. Her iki partinin ilgili komisyonları çalışmaları yürütecek. Henüz netleşen bir şey yok. Çalışmalar ilerledikçe kamuoyu düzenli bir biçimde bilgilendirilecek. Tüm süreçlerde ola geldiği gibi açık ve şeffaf bir biçimde bunları sizlerle paylaşacağız.

Soru: CHP ile yapılan görüşme için detay verdiniz ama sonraki süreçte ortaklaşmaların yöntemine dair açıklık getirebilir misiniz? 

Açıklamamda değindiğim gibi bir ortaklaşma olacak mı olmayacak mı? Henüz bu konuda netlik kazanmış bir şey yok. Bunlarla her iki partinin ayrı komisyonları tarafından karşılıklı bir biçimde değerlendirilecek. Kent uzlaşısı çerçevesinde bir mutabakat gelişirse olgunlaştığı zaman sizlerle paylaşılacaktır. Ancak henüz paylaşmaya değer bir durum söz konusu değil.

Soru: Selahattin Demirtaş 14 Mayıs seçimlerinin ardından aktif siyaseti bıraktığını söylemişti. Geçtiğimiz günlerde Eş Genel Başkanlarla görüşen Demirtaş, partiye önerilerde bulundu mu? Demirtaş DEM Parti ile siyasete geri mi döndü?

Demirtaş zaten siyasette. Aktif siyaseti bırakma açıklamasından sonra da savunmalarında nasıl siyasetin içerisinde olduğunu görmüşsünüzdür. Keşke geri dönebilse, keşke bu haksız ve hukuksuz tutuklamalar sona erse ve içeride rehin tutulan tüm siyasetçilerimiz çıkıp kaldıkları yerden devam edebilse. Zaten haksız bir şekilde hapisteler. Dolayısıyla siyasetçilerimiz oldukları yerden siyasete devam ediyorlar. Ne vazgeçtiler ne ayrıldılar ne de böyle bir durum söz konusu. Bunu savunmalarından da görüyoruz. Aylardır sürüyor Kobani Kumpas Davası. Siyaset bizim geleneğimizde yalnızca bir siyasi partide şu anki hukuksuz uygulamalara göre tariflenen ya da onların izin verdiği ölçülerde yapılabilen bir şey değil.

Soru: Partinizin cezaevlerinde süren açlık grevlerine ilişkin yaklaşımı nedir?

Partimizin açlık grevlerine ilişkin yaklaşımı son derece nettir. Partimiz uzun yıllardır Kürt sorununda barışçıl ve demokratik çözümün mücadelesini veriyor. Sayın Öcalan’ın konudaki rolünün ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Partimize oy verenlerin talepleri de yansıyor zaten. 100’ü aşkın cezaevinde yüzlerce siyasi tutsak 27 Kasım’dan bu yana açlık grevinde. Talepleri Kürt sorununa demokratik çözüm ve Sayın Öcalan’a özgürlük. Aynı zamanda Barış Annelerinin Diyarbakır, Van, İzmir, Adana, Mersin ve İstanbul’da adalet nöbetleri var. Barış Anneleri kaygılı. Kendilerini ziyaret eden milletvekili ve yöneticilerimize, barış aktivistlerine ilettikleri talepleri tahmin etmek zor değil.

Açlık grevlerinin dönüşümsüz bir hale gelmemesi, hapislerden cenazelerin çıkmaması ve bu konuda hükümetin adım atması için çağrıda bulunuyorlar. Seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Çeyrek asırdır süren bir tecritten, 100 yıllık Kürt sorunundan bahsediyoruz. Her açıklamamızda önümüzdeki yerel seçimlerin partimiz için belediye seçimlerinden ibaret olmadığını söylüyoruz. Olağanüstü koşullarda seçimleri karşılıyoruz. Süren çatışmaları ve Kürt sorununun çözümsüzlüğündeki ısrarı, geliştirdiğimiz politikalar ve karşılaştığımız engellemeleri bütün anti demokratik işleyiş ile birlikte ele almak gerekiyor. Sayın Öcalan’ın tecrit koşullarına ilişkin söz kurmadığımız gün yok. Niye her gün bu konuya dair açıklama yapmak gereği duyuyoruz?

90’lardan bu yana Türkiye’nin çatışma çözümü deneyimine bakalım ve Öcalan devreye girdiğinde yaşananları hatırlayalım, çatışmasızlığın kazandırdığını hatırlayalım. Dolayısıyla tecrit son bulmalıdır. Bu konuda girişimlerimiz oldu, oluyor. Milletvekilleri olarak Adalet Bakanlığına başvurduk. Grup Başkanvekillerimiz görüşmeye ilişkin açıklama yaptı. Dilekçelerimizi Adalet Bakanlığına sundular. Bunlar iletişim kanallarının açılması için verdiğimiz ilk dilekçiler değil. Bundan önceki dönemlerde de oldu. Bu kadar uzun süreli, kanunsuz, hukuksuz bir tecrit yapılamaz. Kişiye özel bir uygulama yapılamaz.

Ailesi ve avukatları ile görüştürülmüyor. Sadece kendisi değil kendisiyle birlikte olan diğer tutsaklar da görüştürülmüyor. Hiçbir haber alınamıyor. AİHM’e de yapılmış sayısız başvuru var. Bu konunun kaygı yaratıyor olması kamuoyu tarafından anlaşılır olmalı. Bu yalnızca DEM Parti’nin görevi değil. Bu kayyım meselesi gibi yalnızca DEM Parti’yi ilgilendiren bir konu olmamalı. Öcalan’ın barışa dönük rolünün önemi konusunda geçmiş tecrübelerden dersler çıkarmazsak, maalesef Türkiye’nin barışına geç kalmış oluruz, Türkiye’nin demokratikleşme ihtimalini ıskalamış oluruz. Bunlar artık birbirinden ayrılamaz konular.

“Barışa Ses Olalım” kampanyası var. Bu kampanya gittikçe büyüyor. Bugüne çeşitli inisiyatifler, gruplar sayısız çağrı yaptı, yürüyüşler yaptı, toplantılar düzenledi ama hala daha hükümet herhangi bir adım atmadı. Asıl bu soru Adalet Bakanlığına sorulmalı. Ne bekleniyor? Niye Sayın Öcalan avukatları, ailesi ve daha önce olduğu gibi heyetlerle görüştürülmüyor? Neden İmralı Hapishanesi kamuoyuna açılmıyor? Bunu bile talep etmek suç sayılıyor. Bunlar tartışıldı. Türkiye’de 564 şair, yazar ve entelektüel ne diyor? “Bizler Türkiye’nin sorunlarının müzakere yöntemiyle çözülmesi gerektiğini belirtiyoruz. 2013 yılında başlayan ve halkta büyük barışma umudu yaratan Çözüm Süreci kıymetli bir deneme olarak yaşandı.

Sorunun muhataplarından biri olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler barışın olanaklarını doğurmuştu. Toplumun çok büyük bölümünün rıza gösterdiği bu süreç tekrar başlayabilir. Toplumsal barış için cesaretli olmalıyız, diyalogdan ve konuşmaktan korkmalıyız.” Olduğu gibi alıntıladım “Barışa Ses Olalım” başlıklı deklarasyonun bir bölümünü. Kim bundan, neden korkuyor? Bir kez daha DEM Parti olarak Adalet Bakanlığına, iktidar blokuna, bu konudaki tüm yetkililere sesleniyoruz; 35 aydır hiçbir şekilde haber alınmayan, çeyrek asırdır süren bu tecrit ve mutlak iletişimsizlik haline son vermek gerekiyor.

Paylaşın

Yerel Seçimler: DEM Parti, Batı’da Aday Göstereceği Yerleri Açıkladı

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimler yaklaştıkça, partilerinde çalışmaları hız kazandı. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin batıda aday göstereceği ilerin bir bölümünü açıkladı.

Adana (Ceyhan, Seyhan, Yüreyir), Antalya (Kepez), Mersin (Akdeniz, Toroslar ve Tarsus), İstanbul (Esenyurt, Sancaktepe, Adalar, Sultanbeyli), Aydın (Didim, Efeler, Germencik ve Söke), Konya (Cihanbeyli, Kulu), Kocaeli (Diloavası), İzmir (Torbalı, Bayraklı, Menemen), Manisa (Gölmarmara, Turgutlu, Yunus Emre), Çanakkale (Gökçeada), Tekirdağ (Çorlu ve Çerkezköy).

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü ve Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, bugün partisinin genel merkezinde yaptığı basın açıklamasında, DEM Parti’nin 2024 Yerel Seçimlerine dair tutumunu açıkladı.

Maraş Katliamı’nda öldürülenleri anarak konuşmasına başlayan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, katliamın sorumlularını ortaya çıkarmanın devletin sorumluluğunda olduğunu söyledi.

Doğan, ardından 19 Aralık 2000 Katliamı’nda (“Hayata Dönüş Operasyonu”) öldürülenleri ve 9 Aralık 2015’te komşusundan dönerken panzerden açılan ateş sonucu öldürülen Taybet İnan’ı andı.

Böyle bir bellekle yerel seçimlere hazırlandıkları söyleyen Doğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Önümüzdeki dönem için önemli etkiler yaratacak bir seçime hazırlanıyoruz. Türkiye’nin her yerinde aday çıkarmaya dair Parti Meclisimizde kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. DEM Parti’nin kendi adaylarıyla seçime girme görüşü baskın çıktı.

“Bizden zorla alınanı geri alacağız. Kayyım rejimini sandıklara gömeceğiz. Kayyım atanan bütün belediyelerimizi yeniden halk idaresiyle buluşturacağız ve yeni kazanımlar elde edeceğiz. Çeşitli müzakereler yürüterek ve güç birlikleri kurarak ilerleyeceğiz. Kentin bütün dinamiklerini ortaklaştırmaya çalışıyoruz. Ekolojik, demokratik kentleri birlikte kurmak ve yönetmek için yola çıkıyoruz.

“Bu kapsamda, ilk etapta Türkiye’nin Batısında aday göstereceğimiz bazı yerleri belirledik.

“Batıda aday göstereceğimiz iller: Adana (Ceyhan, Seyhan, Yüreyir), Antalya (Kepez), Mersin (Akdeniz, Toroslar ve Tarsus), İstanbul (Esenyurt, Sancaktepe, Adalar, Sultanbeyli), Aydın (Didim, Efeler, Germencik ve Söke), Konya (Cihanbeyli, Kulu), Kocaeli (Diloavası), İzmir (Torbalı, Bayraklı, Menemen), Manisa (Gölmarmara, Turgutlu, Yunus Emre), Çanakkale (Gökçeada), Tekirdağ (Çorlu ve Çerkezköy).

“Kurullarımızda çalışmalarımız sürüyor. Kent Uzlaşısı çağrımız var, hem toplumsal dokulara gelin kentlerimizi birlikte iyileştirelim, onaralım diyoruz. Kentin banliyölerinde, varoşlarında kaldığını düşünen herkesi kenti birlikte yönetmeye davet ediyoruz.”

Doğan, yerel seçimler için DEM Parti aday adaylığı başvuru süresinin de beş gün uzatıldığını açıkladı. Böylece son başvuru tarihi 25 Aralık’a kadar uzatılmış oldu.

Paylaşın

HEDEP’li Doğan’dan CHP’li Fırat’a Sert Tepki: Gizli Protokol Bizim İşimiz Değil

CHP’li Ali Haydar Fırat’ın “AKP ile HEDEP arasında pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. İstanbul’da aday çıkartmaları için görüşmeleri var” sözlerine tepki gösteren HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Gizli protokol yapmak bizim işimiz değil” dedi.

Haber Merkezi / Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 28 Mayıs seçimleri öncesi gizli bir protokol imzalamıştı. Özdağ’ın yakın zamanda sosyal medya hesabından gizli protokolü paylaşmıştı. Protokole göre, Zafer Partisi’ne 3 bakanlık ile belirlenen bakan yardımcılıkları veriliyor ve atamalar Özdağ ile yapılıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) üyesi Ali Haydar Fırat, Gazeteci Nevşim Mengü’nün YouTube’daki programında, “AKP ile HEDEP arasında pazarlıklar yapıldığını biliyoruz, İstanbul’da aday çıkartmaları için görüşmeleri var. Antalya ve Mersin’de de var. İktidar tarafından kayyım meselesinin de pazarlık konusu yapıldığının… İktidar bunu bir sopa olarak kullanıyor. Bu siyaset değil bu rezillik!” ifadelerini kullandı.

Ali Haydar Fırat’ın sözlerini sosyal medya hesabından paylaşan HEDEP SÖzcüsü Ayşegül Doğan şu ifadeleri kullandı:

“On yıllardır hukuk siyasetin sopası olamaz, olmamalıdır diyoruz. Ağır bedellerle, buna karşı özgürlük, eşitlik, adalet ve barış mücadelesi veriyoruz. Size tavsiyem, iddia dahi olamayacak bu spekülatif, algı yaratmaya dönük yorumlarınızı yapmadan önce, eski gazeteci, yeni siyasetçi olarak olası kaynaklarınıza dikkat etmenizdir. Aksi takdirde yalan haber yaymaktan en hafif deyimiyle mahcup olabilirsiniz! Yeri gelmişken hatırlatayım, “gizli protokol”yapmak bizim işimiz değil!”

Paylaşın

Yerel Seçimler: HEDEP’ten Her Yerde Aday Çıkarma Kararı

HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, yerel seçimlere ilişkin yaptığı açıklamada, “MYK’mız ciddiyetle tartışıp değerlendirdi ve Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere adaylarımızla girme eğilimi ortaya çıktı. Bu karar MYK önerisi olarak parti meclisinde değerlendirilecek” dedi ve ekledi:

“Daha önce yaptığımız birinci ve ikinci parti olduğumuz yerlerde aday adayı başvurularımızın 27 Kasım’da başladığını ve 10 Aralık’a kadar süreceğini açıklamıştık. Batı illerinde de komisyonlarımız kuruldu. Aday adayı başvurularını almaya başladık. Yani Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere kendi adaylarımızla girmek için hazırlıklarımız tamamlandı.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin Merkez Yürütüme Kurulu’nun (MYK) yerel seçimlere ilişkin aldığı kararlara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

MA’nın aktardığına göre; Türkiye’nin pek çok yerinde yapılan halk toplantılarına ve bu toplantılarda ortaya çıkan taleplere değinen Doğan, bu durumun bu gün de süren MYK toplantısında da gündeme geldiğini ifade etti. Doğan, “En önemli başlık, hiç kuşkusuz bizim partimizde de yerel seçimler başlığıydı. MYK’mız hala devam ediyor. Halkımızın talepleri çerçevesinde MYK’mızın da gündemine gelen ve tartışılan bazı eğilimleri sizlerle paylaşacağım” dedi.

Toplantıda partinin Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın Hakkari’de yaptığı, “Halkımız bizden her yerde seçime adaylarımızla girmemizi istedi” şekildeki açıklamalarını anımsatan Doğan, bu durumun ilgili kurullarda tartışıldığını belirtti.

Bu durumun MYK’da da tartışıldığını dile getiren Doğan, “MYK’mız ciddiyetle tartışıp değerlendirdi ve Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere adaylarımızla girme eğilimi ortaya çıktı. Bu karar MYK önerisi olarak parti meclisinde değerlendirilecek. Daha önce yaptığımız birinci ve ikinci parti olduğumuz yerlerde aday adayı başvurularımızın 27 Kasım’da başladığını ve 10 Aralık’a kadar süreceğini açıklamıştık. Batı illerinde de komisyonlarımız kuruldu. Aday adayı başvurularını almaya başladık. Yani Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere kendi adaylarımızla girmek için hazırlıklarımız tamamlandı” diye konuştu.

“Adayları kent uzlaşısıyla sağlayacağız”

Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerel seçim stratejimiz kaybettirmek ya da kazandırmak değil kazanmaktır. Neyle nasıl kazanmak? Kent uzlaşısıyla kazanmak. Bu süreçte yapacağımız en önemli şeylerden biri de geliştirdiğimiz yerel seçim ve yerel yönetimler komisyonunun günlerdir hem sahada hem raporlarla hem de araştırmalarla çalıştıkları ve ortaya çıkardıkları yeni bir ön seçim modeli. Bu konuya ilişkin periyodik bir biçimde açıklamalar ve değerlendirmeler yapıyoruz.

Her yerde, yani koşulların olduğu her yerde adaylarımızı ön seçimle belirleyeceğiz. Ön seçimleri her il ve ilçede, katılımcı, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü yerel yönetim anlayışımızın barış, özgürlük ve eşitlik talebinin görünür olduğu bir şekilde adeta bir demokrasi şöleni havasında gerçekleşmesini istiyoruz. Bunu da adayları belirlerken kent uzlaşısıyla sağlayacağız.

Kent uzlaşısı ne demek? Yani en geniş mutabakat. Şehirdeki her sesi duymaya çalışmak. Bir aday belirlerken, aday belirlediğimiz yerde en geniş kesimlere ulaşıp her sesi duymaya çalışmak. O sesi de katarak şehri yönetecek insanları belirlemek. Bu da bir ilk. Şöyle bir ilk. Normalde klasik ön seçim modellerinde partilerin üyeleri oy kullanabiliyor. Bizim geliştirdiğimiz ön seçim modelinde yalnızca partimizin üyeleri değil, yalnızca bileşen parti üyeleri de değil, demokratik kitle örgütleri, ailelerimiz, dünden bu yana emek vermiş, yöneticilik yapmış olanlar, bu süreçte sorumluluk alarak bizimle birlikte olabilir ve oy kullanabilir.

Dolayısıyla kent hakkı için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşıyla belirleyeceğiz adaylarımızı. Sadece belediye eş başkanları değil belediye meclis üyelerimizi ve il genel meclisi üyelerimizin 3’te ikisini ön seçimle belirleyeceğiz. Heyecanlıyız, kararlıyız, umutluyuz, kazanacağız. Türkiye’nin her yerinde seçime adaylarımızla girmek için hazırlanıyoruz. Kayyımları kalıcı hale getirmeye çalışanlar da bilsinler ki; partimize gönül veren, oy veren ve bunun için ağır bedeller ödeyenler, kayyım rejimine en güçlü cevabı kendilerine ve kentlerine kazandırarak verecekler.”

Paylaşın

HEDEP’ten Yerel Seçim Açıklaması: Belediyelerimizin Hepsini Geri Alacağız

Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, yerel seçimlere ilişkin, “Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı” dedi ve ekledi:

“Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.”

Doğan konuşmasının devamında, “Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz.

Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP’in, 2003 yılında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla kapatılan HADEP’i andırdığı gerekçesiyle değiştirilmesi yönündeki bildirimine ve gündemdeki diğer gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Mezopotamya Haber Ajansı’nın aktardığına göre; Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devan eden 2024 yılı merkezi bütçe görüşmelerine değinen Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, hazırlanan bütçenin “savaş ve sermayenin bütçesi” olduğunu, alın teri ile geçinen ve kazanan milyonlarca yurttaşın emeğinin bu bütçede olmadığını söyledi.

Doğan, “Onların daha da yoksullaşması pahasına sermayenin çıkarları gözetilerek bu bütçe hazırlanmış. Yine toplumsal talepleri yok sayılmış. Bu bütçeye barışın değil, savaşın bütçesi diyoruz. Niye böyle diyoruz, kaynakları savaşa ayırıyor bu bütçe. Çünkü bütçenin yüzde 10’undan daha fazlası güvenlik ve savunma harcamasına tekabül ediyor. Yani en az 40 milyar dolarlık devasa bir büyüklükten bahsediyoruz. O yüzden bu bütçe savaşın bütçesi” dedi.

Hazırlanan bütçede halkın olmadığı dile getiren Doğan, “Kadınlar yok, çocuklar yok, gençler yok, öğrenciler, engelliler, EYT’liler, işçiler, işsizler, çiftçiler ve asgari ücretliler yok. Açlık ve yoksulluk sınırındaki yurttaşlar da yok, deprem bölgesindeki insanlar yok. Yani toplumsal talepler ve itirazlar, isyanlar bu bütçede yok. Ne var? Rant var, yandaş şirketlere teşvik var, zam var, faiz var, belli tarikat ve cemaatlere ödenek var. Vergi indirimi var yandaş şirketler için ama yine halkın bütçesi yok. O yüzden adını sermayenin, yoksulluğun, savaşın ve yandaşın bütçesi olarak koyuyoruz. O yüzden diyoruz ki demokratik bir hak olan bütçe hakkı ihlal ediliyor. Biz bu bütçe görüşmeleri boyunca ne yaptık. Kıyasıya bir mücadele verdik. Bütçenin halkın bütçesi olması için sözümüzü en gür şekilde söylemeye çalıştık. Yeşil mor ekonominin önceliklerini taşıyan bu bütçeye, tekçi zihniyete karşı mücadele eden halkların dillerin kimliklerin inançların sesini taşıdık” diye konuştu.

Doğan, Kürtlere, Kurdistan’a ve Kürtçeye yönelik saldırılar üzerinde durdu. Yeni dönemde de bu tür saldırıların olacağına ilişkin işaretlere dikkat çeken Doğan, “Eğip bükmeye gerek yok. Sadece kargolarda elimize verilmeye çalışılan cenazeler, sadece kayyım rejimine bakarsak bile bu kategorik düşmanlığın saf halini görmemiz mümkün” dedi.

Doğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bütçe görüşmeleri sırasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları ile ilgili söylemlerine ilişkin ise şunları söyledi: “Şimdi buradan bir kez daha sormak isteriz. AİHM, Avrupa Konseyi ve AB bu açıklamaları dinliyorlar. Onlar ne diyorlar? Onlar bu siyasal davaları onaylıyorlar mı? Buradan bir bilgi notunu paylaşmak isterim. Avrupa Birliği Parlamenterler Asamblesi ekim ayında Osman Kavala davasının insan hakları sözleşmesinin temellerini baltaladığını belirten bir karar verdi. Bu karara göre, eğer Ocak 2024’e kadar Kavala serbest bırakılmazsa, Türkiye delegasyonun oy hakkının askıya alınmasına karar verdi. Üye devletlerden de Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istedi. Biz bu sonuçların çıkmasını istemeyiz. Aksine bu kararları uygulayın. AB’de baskı değil, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin tamamlanması için katkı sunsun. Yıllardır bunu vurguluyoruz. AİHM ve AYM kararlarını uygulayın, Türkiye’yi bu yaptırımlarla karşı karşıya bırakmayın.”

Parti Sözcüsü Doğan, açıklamalarının devamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP ismine dönük itirazına dair konuştu.

Dayandıkları geleneğe yönelik yargı kumpaslarının devam ettiğini belirten Doğan, şunları söyledi: “Partimize yönelik kumpaslar dur durak bilmeden devam ediyor. Yeni bir kumpas kararını paylaşacağım. Yargıtay’ın verdiği yeni karar. 15 Ekim’de her türlü engelleme baskı ve zora karşı son derece görkemli bir kongre gerçekleştirdik. Kongrede isim değiştirerek ismimizi Halkların Demokratik ve Eşitlik Partisi, kısaltma adıyla HEDEP olarak değiştirdik. Buna niye ihtiyaç duyduk. HDP hakkındaki kapatma davası sürdüğü ve seçime girememe riski belirdiği için, geçen seçimlere Yeşil Sol Parti olarak girdik. Peki, şimdi ne ile karşı karşıyayız. Yerel seçimlere birkaç ay kala, bir yandan il ilçe kongrelerimiz devam ederken aday adaylığı başvurularımıza günler kala Yargıtay Siyasi Parti Bürosu tarafından tarafımıza partimizin kısa ismi HEDEP’e itiraz geldi. Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. Yeni bir yargı kıskacına alma girişimi.

Hatırlatalım HADEP kapatılmıştı. Dolayısıyla her iki partinin birbiriyle karıştırılması mümkün değil. Bilmeyenler için hatırlamayanlar için bunu not olarak düşelim. Yasayı evirip çevirip HADEP’i çağrıştığını ifade ediyorlar ve ismimizi değiştirmemizi talep ediyorlar. Savcılık diyor ki bu karar yerine getirilmezse, bu talebimizi dikkate almaz belirlediğimiz sürede gerekli değişiklikleri yapmazsanız AYM’ye ihtar davası açmakla bizi tehdit ediyor. Tüzük ile ilgili bazı değişiklikler yapmamızı istiyor, HEDEP’e itiraz dışında. HADEP kapatma davasıyla ilgili Türkiye haksız bulundu ve mahkûm edildi. Elbette geldiğimiz geleneği inkâr edecek değiliz. HADEP mücadelemizde önemli köşe başlarından birini oluşturuyor.

AYM’yi fiili olarak kapatmaya çalışanlar, yerel seçim öncesi bizi zor durumda bırakmaya çalışıyorlar. Burada bizi takip edenler, oy verenlere, gözü gönlü kalbi bizimle atanlara bir kez daha hatırlatalım ki bunlar bizi yıldıramaz. Bunlara karşı her türlü tedbirimiz var. Biz HEDEP’in hangi çağrışımları yaptığını ve hangi çağrışımlardan korkulduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunun farkındayız. İnadımızdan, ısrarımızdan vazgeçmiyor oluşumuzdan ve demokratik siyaset alanını terk etmiyor oluşumuzdan korkuluyor. Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi sadece bir partiden ibaret değildir, HEDEP’ten ibaret değildir. O yüzden hukuk dışı müdahalelerle önümüzü kesmeye çalışıyorlar.

Bundan sonra ne yapacağız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına şunu da söyleyelim. Bundan sonra bu tür itirazlarına bir de kullanma kılavuzu iliştirseler. Sakıncalı harfler, kelimeler, hangi harfler yan yana gelirse sakıncalı olur gibi bir kılavuz gelirse, onlar da fazla mesai yapmaz, biz de yapmayız. Yerel seçim öncesi herhangi bir risk almamak için bu itiraza ilişkin çalışmalarımıza başladığımızı duyurmak isterim. İstenen maddelere ilişkin tüzükte bazı değişiklikler yapılacak.

Bunlar sadece Yargıtay’ın istediği sınırlarda olacak. Bunun dışında başka bir değişiklik yapılmayacak. Bunu en kısa zamanda yapacağız. Yine partinin yeni kısa adının ne olacağı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Partimizin uzun ismi olan Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi ismi değiştirilmeyecek, sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek.

Gelelim yerel seçimlere. Tebliğ edilen bu karar gösteriyor ki iktidar partimizin yerel seçim başarısından şimdiden korkuyor ve elindeki tüm araçlarla saldırmaya başladı. Neden korkuyorlar? Çünkü bizim yerel yönetim anlayışımızda rant yok, yolsuzluk yok, usulsüzlük yok, talan yok, kayırmacılık yok. Demokratik, katılımcı, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik bir yönetim anlayışı var. Emek var, kaynakların ihtiyaçlarına göre kullanılması var. Yerellerde yaşayan halkların, yönetimde söz ve karar süreçlerinde demokratik katılımı var. İşte bu yüzden korkuyorlar.

Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı. Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.

“Kayyımları kentlerimizden söküp atacağız”

Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.

Yeni dönemde mottomuz; kaybettirmek ve kazandırmak yerine, kazanmak olacaktır. O nedenle birinci ve ikinci parti olduğumuz her yerde kendi adaylarımızla seçime gireceğiz. Kayyımları göndermekle yetinmeyeceğiz, kazan-kazan politikası ile hareket edeceğiz. Bu konuyla ilgili tartışmalarımız ve çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye’nin her yerinde kazanma odaklı bir stratejimiz olacak. Halklarımıza, kamuoyuna aday adaylığı süreci ile ilgili teknik bazı bilgilendirmeler de yapacağım. Adaylarımızı en geniş mutabakatla belirleyeceğiz. Adaylarımızı PM üyelerimiz, bileşen partilerimizin üyeleri, geçmişten bugüne kadar yönetim kademelerimizde görev almış, emek vermiş yönetimlerimiz, ailelerimiz, demokratik kitle örgütleri ve kent için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşısıyla belirleyeceğiz.

Yani adaylarımızı bir kent uzlaşısıyla ortaya çıkartıp, halkın takdir ettiği şekilde belirleyeceğiz. En demokratik yöntemle belirleyeceğiz. Buradan aklınıza şöyle bir tablo gelmesin. Klasik bir önseçim modeliyle belirlemeyeceğiz adaylarımızı. Yalnızca partimizin üyeleri ya da bileşen partimizin üyeleriyle değil, hakikaten şehrin en geniş kesimlerin ulaşıp en katılımcı, en kapsayıcıyı ve en demokratik biçimde adaylarımızı belirleyerek 2024 yerel seçimlerinde belediyelerimizi geri almak ve her yerde kazanmak için çalışacağız. Sandık kuracağız, adaylarımızı seçimle belirleyeceğiz, seçimin yöntemine ilişkin ayrıntıları kısa sürece içinde Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuz açıklayacak.

Bir kent uzlaşısı ile belirlenecek adaylarımız. Eşbaşkanlık sistemi, kadınların ve demokrasinin kazanımı olarak gördüğünüz bir sistem. Bu sistemden asla vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Yalnızca belediye eş başkanlıklarında değil, aynı zamanda meclis üyeliklerinde ve tüm yönetim kademelerinde bugüne kadar olduğu gibi eşit temsiliyet ilkesi ile hareket edeceğiz. Yine yerelde yaşayan tüm halkların, inanç ve kimlerin yerel yönetimlerde söz ve karar sahibi olmasında da ısrarcı olacağız. Aday adaylığı başvurularımız 27 Kasım’da, yani pazartesi günü başlıyor. Başvurular iki hafta, 10 Aralık tarihine kadar sürecek. Özellikle kadınlara ve gençlere bir çağrı yapmak istiyorum. Aday adaylığı başvurularımız başlıyor. En çok kadınların ve gençlerin başvurmasını istiyoruz. Bu ülkenin tek en gerçek muhalefet partisinin yerel yönetim mekanizmasında yer almak için lütfen başvurularınızı yapın. gelin birlikte kazanalım ve beraber yönetelim.”

Paylaşın