Ayşegül Doğan: DEM Parti Olarak Her Yerde Kazanmak İstiyoruz

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Her yerde DEM Parti konuşuluyor. Tartışmaların odağında da DEM Parti kime kazandırmak ya da kime kaybettirmek istiyor sorusu var. Bunu çokça burada ifade ettik, ilgili kurullarımız ve eş başkanlarımız açıklamalar yapıyor. Bir kez daha ifade edelim. DEM Parti olarak kazanmak istiyoruz, her yerde kazanmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “En doğal hakkımızı kullanıyoruz, kazanma hakkımızı kullanıyoruz, kazanımlarımızı artırmak istiyoruz. Kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir derdimiz ve gündemimiz yok. Çünkü bizim çok daha ağır gündemlerimiz var. Biz biraz önce de ifade ettiğim eşit yarıştan söz etmiyoruz. Bir yandan birinci parti olduğumuz yerlerde atanan kayyımlarla, kayyım rejimiyle mücadele ediyoruz. Öte yandan o sahalara taşınan, taşınmak istenen ve oraların kaderini yeniden değiştirmek isteyen bazı oyunları planları boşa çıkarmaya çalışıyoruz.”

Doğan açıklamasının devamında, “Bizim derdimiz kayyımları göndermek, bizden zorla alınanı geri almak, bunların sayılarını artırmak, Türkiye’nin batısındaki kazanımlarımızı da arttırmak aynı zamanda halkların gasp edilen iradelerini DEM Parti gönüllüleriyle yeniden buluşturmak. Bu çok ağır bir sorumluluk aynı zamanda. Çünkü yıllardır atanan kayyımlarla kentler adeta bilerek isteyerek maksatlı olarak, bir takım siyasi arka plan ve gayelerle adeta talan edildi. İşte biz bu kentleri yeniden inşa etmek ve onları yeniden doğal özgünlüklerine kavuşturabilmek gibi gündeme sahibiz. Başka mücadeleler veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme dair açıklamalar yaptı. Ayşegül Doğan’ın açıklamaları şöyle:

“Herkesi sevgiyle selamlıyorum. Yerel seçime sayılı günler kaldı. Tüm gözler İstanbul’da, tabi ki biz de İstanbul’u merak ve ilgiyle takip ediyoruz hem de sahada çalışmalarımıza son hız devam ediyoruz. Ama gelin birlikte İstanbul dışına çıkalım. Ben Şırnak’tan geliyorum. Bir gün önce Şırnak Güçlükonak Taki aday tanıtımına giderken konvoyumuza yapılanları buradan sizlere de Türkiye kamuoyuna da anlatmak istiyorum. Nasıl bir yarış ve rekabet içinde olduğumuzun görünmesi için.

Hani Türkiye’de demokrasi var ya! Hani her siyasi parti eşit propaganda hakkına sahip ya! Böyle denir ya hep. Bunun nasıl böyle olmadığını biz de yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Bir kez de ben buradan kendi tanıklığımı sizlere ifade etmek isterim tarihe not düşmek adına. DEM Parti konvoylarına keyfi durdurmalar yapılıyor. Bu durdurmaların arkasında yatan amaç programı sarkıtmak, bizim DEM Partililerle buluşmamızı engellemeye çalışmaktır. Aramalar, GBT kontrolleri yapılıyor. Bize katılan tüm araçlara, mesela Şırnak’ta cezalar kesiliyor.

Neden kesiliyor bu cezalar? Söz konusu yüzlerce araç plakaları ve listeleriyle arzu edilirse paylaşabiliriz. Tüm mülki amirlere DEM Parti adına seslenmek istiyorum. Lütfen tarafsız davranın. Bir siyasi partinin taraftarı gibi davranmak mülki amirler için suç nedenidir. Sizler hiçbir siyasi partinin taraftarı olamazsınız, tarafgirlik yapamazsınız, keyfi uygulamalarla yasadışı tutum ve pozisyon almaktan vazgeçin.

Her yerde DEM Parti konuşuluyor. Tartışmaların odağında da DEM Parti kime kazandırmak ya da kime kaybettirmek istiyor sorusu var. Bunu çokça burada ifade ettik, ilgili kurullarımız ve eş başkanlarımız açıklamalar yapıyor. Bir kez daha ifade edelim. DEM Parti olarak kazanmak istiyoruz, her yerde kazanmak istiyoruz. En doğal hakkımızı kullanıyoruz, kazanma hakkımızı kullanıyoruz, kazanımlarımızı artırmak istiyoruz. Kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir derdimiz ve gündemimiz yok. Çünkü bizim çok daha ağır gündemlerimiz var. Biz biraz önce de ifade ettiğim eşit yarıştan söz etmiyoruz.

Bir yandan birinci parti olduğumuz yerlerde atanan kayyımlarla, kayyım rejimiyle mücadele ediyoruz. Öte yandan o sahalara taşınan, taşınmak istenen ve oraların kaderini yeniden değiştirmek isteyen bazı oyunları planları boşa çıkarmaya çalışıyoruz. Bizim derdimiz kayyımları göndermek, bizden zorla alınanı geri almak, bunların sayılarını artırmak, Türkiye’nin batısındaki kazanımlarımızı da arttırmak aynı zamanda halkların gasp edilen iradelerini DEM Parti gönüllüleriyle yeniden buluşturmak.

Bu çok ağır bir sorumluluk aynı zamanda. Çünkü yıllardır atanan kayyımlarla kentler adeta bilerek isteyerek maksatlı olarak, bir takım siyasi arka plan ve gayelerle adeta talan edildi. İşte biz bu kentleri yeniden inşa etmek ve onları yeniden doğal özgünlüklerine kavuşturabilmek gibi gündeme sahibiz. Başka mücadeleler veriyoruz.

“77 il 366 ilçe 53 beldede belediye eş başkan adayı gösterdik”

Yerel seçimler aynı zamanda partilerin politikalarını topluma anlattığı tabi örgütsel yapılarını da güçlendirdiği seçimlerdir ki bizim bir derdimiz de budur. Malumunuz olduğu üzere bunca saldırıya rağmen ayakta durabilen ender siyasi partilerden biriyiz Türkiye’de. DEM Parti gönüllüleri kendi adaylarımızı çıkarmamızı istedi ve 77 il 366 ilçe 53 beldede belediye eş başkan adayı gösterdik. Ayrıca 3 bin 197 belediye meclis üyesi, 337 il genel meclis üyesi adayı da gösterildi partimiz tarafından.

Eğer gerçekten halkların iradesinin sandığa yansıması isteniyorsa bunu göstermenin yolu çok kolay. Bir, az önce de ifade ettiğim gibi seçimlerde ve seçim öncesinde irade gaspını sağlayabilecek oyunlardan vazgeçilmeli. DEM Parti’nin açık ara oyla birinci parti olduğu ve kayyım atadığınız yerlerdeki usülsüzlüklerden bir an önce vazgeçmelisiniz. Çünkü bilinmeli ki kayyımla kazanılamayan gönüller robot seçmenle de kazanılamayacak. Taşıdığınız kolluk güçlerine de buradan seslenmek istiyoruz. Robot seçmen olmayın.

Yaşamadığınız yerlerde, yaşamadığınız yerlerin iradelerini gölgelemeyin, kendinizi araçsallaştırmayın, bu oyunun bir parçası olmayın. Sevgili Diyarbakırlılar, Ağrılılar, Iğdırlılar, Şırnaklılar, Muşlular, Bitlisliler, Bingöllüler, Siirtliler, Batmanlılar olarak uzayabilir. Tüm bu sözünü ettiğimiz illere usulsüz seçmen taşınmaya çalışılıyor. Bu konuya ilişkin itirazlarımız reddediliyor. Fakat bu kirli, ucuz ve küçük oyunu bozmanın çok kolay bir yolu var. Bir oy çok oyun bozar. Lütfen oylarınıza sahip çıkın ve bu oyunları boşa çıkartın.

Şu ana kadar DEM Parti dışında az siyasi partinin Kürtçe konuştuğu, Kürtçe anadilinde eğitim ve öğretim görülmesi için yasal düzenlemeler talep ettiği herkes tarafından biliniyor. Fakat parlamentoda ‘bilinmeyen, X dil’ olarak kayıtlara geçen, milletvekilli arkadaşlarımızın mikrofonlarının kapatıldığı bir ülkede Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da bu bilinmeyen dil bir anda bilinen dile dönüşmüş durumda. Tam da seçimler öncesinde.

Yani her seçim öncesi olduğu gibi akla bir şekilde Kürtler ve Kürtçe gelmiş. Oysa Kürtçe tiyatro yasak, geçen hafta oldu bu üstelik eş zamanlı oldu bütün bunlar. Kürtçe müzik neredeyse yasak çünkü Kürtçe şarkılar ve konserler yasaklanıyor. Bu da geçen haftalarda oldu. Ama tek bir partiye bütün bunlar serbest. Oysa farklı dillerde propaganda hakkımız var. Bu hakkımız bir çok yerde engellenirken tek bir partiye serbest olabiliyor.

Eğer bu konuda samimi iseniz, hakikaten Kürtçe anadili önündeki engelleri kaldırmak istiyorsanız hiç durmadan Kürtçe önündeki engelleri kaldırın, yasal düzenlemeler yapın, eğitim ve öğretim dili olması için yıllardır yaptığımız çağrılara yasalarla karşılık verin. Defacto fiili durumlar yaratarak siz istediğiniz zaman serbest, istemediğiniz zaman yasaklanan dil olmaktan Kürtçeyi gelin çıkarın. Hakiki ve samimi iseniz Kürtçeyi yasaklı dil olmaktan çıkarın.

Malum yerel seçimlerde yerelden gelen açıklamalar da bir takım spekülasyonlara zaman zaman neden oluyor. Yerelden gelmeyenler de yerele mal ediliyor. Yerelden gelmiş gibi yapılıyor. Ya da bir takım süreçler ilerlerken Manisa ve İzmit örneklerinde olduğu gibi bir anda spekülatif haberler çıkıyor. Biz sanki bu haberlere göre pozisyon alıyormuşuz gibi bir takım algılar yaratılmaya çalışılıyor. Bu algılara ilişkin daha önce de buradan açıklamalar yapmıştım.

Ama yine hatırlatıyorum, bu algı operasyonlarıyla, bizim ortaya koyduğumuz politik ve stratejik hattan zikzak çizmemize, yalpalamamıza neden olamazsınız. Bunlar nafile çabalar, bu çabalar bizi yolumuzdan döndürecek çabalar değil. Dolayısıyla başından beri tüm uzlaşı süreçlerinin sonuçlarına ve uzlaşının olamadığı süreçlerin nedenlerini sizlerle açıklıkla paylaştık. Lütfen teyide muhtaç açıklamalarda partinin yetkili kurulları ve eş başkanların açıklamalarına bakmadan değerlendirme, yorum, analiz yapmayalım. Buna dikkat etmekte yarar var.

Değerli Türkiye halkları, bu hafta unutturmamamız gereken başka bir olay daha yaşandı. İstanbul Milletvekilimiz Çiçek Otlu’nun evi basıldı. Milletvekili DEM Partili olunca dokunulabilir, aracı aranabilir, evi basılabilir, kapısı kırılabilir. Hapsedilir rehin tutulur sürgün edilir. Nasılsa kılıf da sözüm ona senaryolar da her zaman olduğu gibi hazırdır. On yıllardır bu değişmez.

Hukuksuzluğun kime yapıldığına bakarak sessiz kalanlara, görmezden duymazdan gelenlere bir kez daha sesleniyoruz. Bilsinler ki hukuksuzluk sınır tanımaz. Kendini bugün tüm bunların dışında bulan herkesin bir gün kapısını çalabilir nitekim çalıyor da. Bunu da hep birlikte acı bir biçimde tecrübe ediyoruz. O yüzden hukuksuzluğun kime yapıldığına bakılmaksızın hukuksuzluğa karşı durmak gerekir. İlkesel olan da etik olan da budur, demokratik değerlere sahip çıkmak bunu gerektirir.

“90’lı yılların karanlığında yaşanan hala taptaze ve açık yaradır”

Yine bir fotoğraf karesi üzerinden yürütülen bir tartışma var. Bir fotoğraf karesi üzerinden fırtınalar koparttığımızı iddia edenlere DEM Parti olarak sesleniyoruz. Biz söz konusu partinin bu günüyle ilgilendiği kadar geçmişiyle de ilgileniyoruz. Yaşananları ve tarihsel arka planını bu dar vakitte anlatamayacağım. Bu dar vakitte o konuya girmemeyi tercih ediyorum. Ancak halkların belleğinde özellikle 90’lı yılların karanlığında yaşananların hala taptaze ve açık yaralar olduğunu hatırlatmak isterim.

O dönemde çokça kullanılan bir deyimle hatırlatmak isterim. Yaşayanlar bilir, hayattalar ve o günlerin, o yılların hesabını soruyorlar. Asıl fırtına koparanlar ve içinde fırtına kopanlar, bizzat mağduru olanlar. Neydi deyim? “ Bi roj devê xwe bi şev deriyê xwe bigire.” Gündüz ağzını, gece kapını kapat. Toplumsal yaşama yansıyan derin korku ve güvensizliğin özeti bu cümlede saklı.

Öte yandan bugünüyle de ilgileniyoruz söz konusu partinin dedik. Neden bugünü ile ilgileniyoruz? Çünkü bakın bizzat dönemin yetkililerinin yaptığı açıklamalardan alıntılayarak hatırlatayım. “Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ve siyasetin attığı en önemli adım, son yıllarda bu konudaki stratejik adım HÜDA PAR ile yapılan ittifaktır” diyor, dönemin bakanlarından biri söylüyor seçimlerden önce. Ve aynı açıklamada sonuçlarının önümüzdeki on yıllar içerisinde görüneceği söyleniyor.

Yine aynı açıklamada bu sonuçların sosyolojik bir değişiklik nedeniyle de, bu hedeflendiği için de yapıldığı söyleniyor. Nasıl bir sosyolojik değişiklik? Kendilerinden alıntıyla söylemek gerekirse kullandıkları şekilde “Doğu ve Güneydoğu politikasında muhafazakarlık aksının nasıl tekrar devreye gireceğini önümüzdeki yıllarda göreceksiniz” diyorlar. Şimdi şayet söz konusu parti burada iddia edildiği ve anlatıldığı gibi bir devlet aklının aparatı değilse nedir? Burada söylenen bir devlet aklının aparatı olarak stratejik bir ittifak kuruldu. Biz hiçbir zeminde böyle bir yaklaşımı kabul edemeyiz. Böyle bir stratejik aklı hem reddeder hem de buna karşı mücadele ederiz. Söz konusu partiyle yani geçmişiyle yüzleşmeyen hesaplaşmayan hiçbir siyasi partiyle siyasi muhataplık kurmamız söz konusu olamaz.

Ortada bunca acı, bunca yaşanmışlık, bunca tarihsel ağır bir arka plan, bedel ve mücadele varken, bunlarla yüzleşmeden, hesaplaşmadan bugünü ve geçmişi görmeyen ve yaşananları oldu bittiye getiren bir yaklaşımı elbette reddederiz. Bu sorgulanamaz. Geleceğin tahayyülü ve inşası için geçmişi bilmek gerekir. O yüzden dünden bugüne bilen, yaşayan ve bedel ödeyen bir gelenek olarak biz bir fotoğraf karesinde fırtınalar koparmıyoruz. Bir fotoğraf karesinde fırtınalar koparan bu şeyin bir fotoğraf karesinden ibaret olmadığını tekrar hatırlatmak isteriz.

İktidarın halklar yönetmesin özellikle de Kürt halkının iradesi sandıklara yansımasın diye yaptığı oyunları, küçük hesapları hem birinci parti olarak çıktığımız yerlerde hem de taşınan seçmenle kader değiştirebilecekleri yerlerde sizlere uzun uzun detaylarıyla birlikte önergelerle, açıklamalarla, Grup Başkanvekillerimizin toplantılarıyla, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan yardımcımızın bundan aylar önce yaptığı toplantısıyla, itirazıyla sayısız kez ifade ettik.

Şehirlerimize onbinlerce asker ve polis seçmen olarak kaydediliyor. Ama bilsinler ki gasp edilen belediyelerimiz geri alacağız ve bu belediyeleri birlikte, asıl irade sahipleriyle birlikte yöneteceğiz. Seçimle alamadıkları belediyeleri hilelerle almalarına müsaade etmeyeceğiz DEM Parti olarak. Tekrar söylüyorum. Bir oy çok oyun bozar. Lütfen oylarınıza sahip çıkın. Bir oyun çok oyun bozduğunu hep birlikte gördük.

“Kimseye kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir gündemimiz yok, derdimiz kazanmaktır”

Ben tekrar tüm DEM Parti gönüllülerine seçmen kaydı nerede olursa olsun oraya ulaşabilmek için, yani şu an farklı bir yerde olabilirsiniz ama seçmen kaydınızın olduğu yerlere gidebilmek için bu zemini oluşturmaya hazır olduğumuzu, bununla ilgili web sitemizde gerekli çalışmaların olduğunu, ayrıca yaşadığınız yerdeki DEM Parti il ve ilçe örgütlerine ulaşarak oyunuzu kullanabilmeniz için her türlü kolaylığın sağlanabileceğini bir kez daha buradan duyurmak isterim.

Seçim günü yalnızca oy kullanmakla yetinmeyelim. Sandık başında kalalım. Oylarımızı kullanalım ve seçim güvenliği konusunda nerede olursanız olun tespit ettiğiniz usulsüzlüklerde irtibata geçin il ve ilçe örgütlerimizle. Ve sizi seçmen kaydınızın olduğu sandığa ulaştıracak il ve ilçe örgütlerimizle irtibatı da geciktirmeyin. Sandık güvenliği konusunda çalışmayı da titizlikle yürütüyoruz.

Fakat demokrasiden yana olan tüm partilere de bir kez daha buradan seslenmek istiyoruz. STK’lara, platformlara sandık güvenliği konusunda DEM Parti olarak birlikte çalışmaya hazırız. Oylarımızı koruyarak, kullanarak ve sahip çıkarak devran nasıl döner hep birlikte göstereceğiz. Dem Gelir Devran Döner, Birlikte Kazanacağız diyoruz. Kimseye kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir gündemimiz yok. Derdimiz kazanmak ve biz kazanacağız.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir