Fatma Türk Kuşkaya Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Ekim 1946 yılında Kocaeli’nin Gölcük İlçesinde dünyaya gelen Fatma Türk Kuşkaya, Sekreterlik, muhasebecilik, öğretmenlik, radyo ve televizyon programcılığı yaptı. “Burcu Burcu” adlı şiiri Cengizhan Sönmez tarafından bestelenerek TRT repertuarına girdi.

Haber Merkezi / “Poezie Turca Moderna Antologie” de Romenceye çevrilen şiirleri yer aldı. Türkiye Yazarlar Sendikası, Aydili Sanat Derneği, Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği, Türkiye Edebiyatçılar Derneği üyesidir. İlk şiirleri 1963 yılında Gölcük Doğuş Gazetesi’nde yayımlandı.

Şiirleri, öyküleri ve deneme yazıları Akademi Gökyüzü, Akköy, Aydili, Ayrıntı, Çağdaş Yaşam, Çınaraltı, Damar, Düşlük, Gökyüzü, Güzel Yazılar, İnsancıl, Kar, Sanat Yaprağı, Sesleniş, Siyah Beyaz, Şarköy Sanat, Şehir, Tay, Türk Dili, Üvercinka, Yalın Ses vb. gibi dergilerle Posta ve Kocaeli’nde çıkan gazetelerde yayımlandı.

Ödülleri: Kocaeli Şiirleri Yarışması’nda ikincilik, Prestij Haber ve Van 100.Yıl Üniversitesi Şiir Yarışması’nda birincilik, Anadolu Halk Bilimleri Akademisi Yaşar Kemal Öykü Yarışması’nda üçüncülük ödülü kazandı.

Eserleri;

Şiir;

Turnalar Şafağı (1996)
Umut Tohumları (1997)
Zamansız (2000)
Su Sus (2012, Karabük Kültür ve Sanat Derneği, Tay Dergisi Yayınları)

Öykü Kitapları;

Sen Hiç Aşık Oldun mu Leyla? (2017)

Katkıda Bulunduğu Kitaplar;

Hayatı Dokuyanlara- Emekçi Kadınlara Şiirler
Kocaeli Yöresi Güldestesi
Kocaelili Şairler Antolojisi
Kocaeli Edebiyatçıları Derlenimi
Kalpleri Küçük Bir Bahçe Onların- Kayıplar İçin Şiirler
Kraliçe Olbia’dan Sultan Anne’ye Geçmişten Günümüze Gölcük’te Kadın
Tarihte Gölcük & Gölcük’te Tarih
Güngör Gençay’ın Ardından
Bir Portre Afşar Timuçin
Güne Düşen Benekler
Geçmişi Çağırmak

“Ağlama”

Gelişini duyuyordum karanlığın
beklerken ıssızlığı. Bilirim
azgın dalgalar kıyıya vurur gider
kayaları aşındırsa da su

kahin olmaya gerek yok
kendinden kurtulan herkes bilir
karanlığın ne doğuracağını
doğan her neyse
sonsuza dek yaşayamayacağını

tüm evren ağlıyor olsa bile
ezilenlerin türküsü kanlı göğüslerde
açar bilirim
acının bahçelerinde tomurcuklanır
karanlıktan ışığa geçişte
hiç durmadan büyür
sona ermesin diye insanlık.

“Kir kan kir”

Ömrümde hiç üşümediğim kadar
üşüdüm bu yaz
Kahretsin!boşlukta soğudu dünya

bulutları sıyırıp
ardından güneşi çıkarmayı
ne çok isterdim

birikmişler yıkansın!

“Su sus”

I-
Kar suları sızınca en yakıcı duygularıma
Bırakmadım umudun elini
İçime kıvrılan yalnızlığıyla yazın
Geri geldim

Selam sabaha değen Kardinal’ler
Selam Cümbüşşeker’ler
Geceleri uykusuzluk çeken
Kabına sığmaz düşler

2-
Yakınlığın yolunda aşk serpintisi akşamsefaları
Dokunuşumuz içten sevişmemiz bedensiz
Birikmiş iç içeyiz
Kımıltısız dünyama can verdi deniz

3-
Ağustos girmişse kanıma
Bir de Afanoz’ların karası
Hafız Ali günahlar bırakmıyor yakamı

Doymuyorum güneşle öpüşmeye
Dudağımın kıyısında
Işık kırıntıları

4-
Keçi çanları saklandı mı dağın ardına
Ayçiçekleri utanır
Tutku şarap kokulu ürperişlerde
Anılar diri ama uzak
Darmadağın parçalarım

Çekildi iç denizler
Yerine tuz
Sustukça susuzum
Susadıkça sus

5-
Son güller
Güvercin yumurtaları
Devleşen görüntüler
Buruk bir gülümseyiş Eylül

Yalnızlık
Karanlık kuyudaki aç yaratık
Bedenimde törpülüyor tırnaklarını
Kıpırtısız acıyı dinliyorum
Koynuna sokulduğum dinginliği
Geceye armağan yıldızları
Ayın tüm hallerini
Belki birkaç dalga yaratabilirim

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir