Ersin Salman Kimdir? Hayatı, Eserleri

4 Şubat 1941 yılında Ankara dünyaya gelen Ersin Salman, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdi. 1964’te açılan sınavı kazanarak TRT’ye girdi, 1971 sonuna kadar TRT Ankara Radyosu’nda program yazarı ve yapımcısı olarak çalıştı, yanı sıra radyo oyunları yazdı ve uyarladı.

Haber Merkezi / 12 Mart darbesinden sonra meslek değiştirmek zorunda kaldı, 1971 Aralık’ında Manajans’ta reklamcılığa başladı. 1975’te üç ortağıyla birlikte Ajans Ada’yı kurdu.Ajans Ada 1993’te Merkez Ajans’la birleşerek Adam Tanıtım; aynı yıl için The Lowe Group’a hisse devrederek Lowe Adam adını aldı.

Ersin Salman Anadolu Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans düzeyinde ‘Reklamcılık ve Halkla İlişkiler’, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “Reklamcılık Bilgileri” dersleri verdi.

“Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık” eylemine öncülük eden Aydınlık için Yurttaş Girişimi’nin yanı sıra, Sivil Anayasa Girişimi’nin de gönüllü üyelerinden olan Salman, Reklamcılar Derneği Başkanlığı, Türkiye/Yunanistan Dostluk Derneği Genel Sekreterliği yaptı; Reklam Yazarları Derneği, 1907 Fenerbahçeliler Derneği ve TÜSİAD üyesi.

1991’de Cumhuriyet Gazetesi’nin Yunus Nadi Yarışması’nda “şiir” dalında mansiyon aldı. 1994 yılında “Misafir Terlikleri” adlı şiir kitabı Oğlak Yayınları’nın “İlk Yapıtları” dizisi içinde çıktı. Salman şiirlerini Adam Sanat Dergisi’nde yayımlıyor, yazılarını Radikal Gazetesi’ne yayımlandı.

Eserleri;

Misafir Terlikleri (Şiir, 1994)
Lefter – Biz Bu Memleketi Seninle Sevdik -We Loved This Land With You (2012)

Ödülleri; 1991 – Yunus Nadi Yarışması (şiir dalında mansiyon)

“Gülabdan”

İnce
küçük
işlemeli
saydam bir dünyadır Gülabdan
Yaşamı güzelleştiren iksirler sunar insana Ve
pembe bir sesle dökülür beyazlığın üstüne Kar değildir

Bir
bakışta
arkası görünen
kar kokulu çiçektir Gülabdan
Yılda yalnızca bir kez açar Sessiz bir yaz akşamı
yatsı ezanı okunurken O gece yeni ayın ilk günüdür

Sesi
duyulan
kendi bilinmeyen
ayda yaşayan bir ötücü kuştur Gülabdan
Uçarken soluğu kesildiğinde çiçekli bir dal arar
Konduğu dalda uyuyakalır Düş görmez düş gibidir

Bir
çağda
öte yüzyıla
düş gibi akan bir gezgindir Gülabdan
Baharat taşıyan gümüş yaldızlı ticaret gemilerini
eski rüzgârların kokusundan tanır Yelkenleri atlas değildir

Ve
aslında
kendi de
denizden esen bir rüzgârdır Gülabdan
İmbatla el ele verip Alsancak’tan Karantina’ya giderken
Pasaport İskelesi’ndeki vapuru okşar İçinde ilkokul çocukları

O
hoş
Çingeneyle
Perulu matadorun pasaportsuz kızıdır Gülabdan
Yılbaşı öncelerinde kokina satar Pera sokaklarında
Ve kaçırmaz Ramon Novarro filmlerini Yeni Melek yoktur

Çok
geniş
kanatlarıyla
düşler kurgulayan bir penceredir Gülabdan
yıldızlı gökyüzlerine kıpkızıl gelincik tarlalarına ve
çocuk bahçelerine açılır Açılırken gizemli bir müzik duyulur

Acı
ayrılık
işkence görmüş
İranlı bir koministtir Gülabdan
Yaşamın bir gün çok daha adil olacağına ve insanlığın
galaksilerarası uçuşlar yapacağına adı gibi inanır Adı yoktur

Adı
yeni
konulan
eski bir gezegendir Gülabdan
Genellikle başına buyruk dolaşır
Samanyollarını sever Çocuklara gö kırpar

En
çok
çocukların
sevdiği sabırlı bir çerçidir Gülabdan
Meyankökü bile satar Arabası çok havalelidir
Atının donu beyaz kâkülü kırmızı olur Adeta yürür

A
harfleri
uzun okunan
kırmızı bir söcüktür Gülabdan
Ferit Devellioğlu’yla yakınlığı vardır Osmanlıca-Türkçe
Lugat’ın 354. sayfasında bulunur Arayana pek rastlanmaz

“O çocuk”

Çocukluğumun bütün kedileri geçiyor sokaktan
Çenesinin altını kaşıdığım
kafasını bacağıma sürten
kuyruğu dik beli çukur sesi mırıl
Elimin altından kayarak kabararak geçen bütün kediler
Tırnakları içeri çekili patileri yumuşacık
boyumda uyuyanlar
hepsi

Yavaş sessiz hüzünlü bir geçit töreni

Gözlerinde bir soru var
Arada durup bakıyorlar
Bu adam o çoçuk muydu

Sonra usulca dönüp gidiyorlar

Kediler bitmeden daha
köpekler katılıyor törene
Ekmek verdiğim köpekler
Çimenler üstünde boğuştuğum
Coşkuyla sıçrayıp üstüme atlayanlar
Dili bir karış dışarda küçük bir kıpırtı bekleyerek
soluk soluğa gözümün içine bakanlar
Kalkıp iki ayaklarını omzuma dayayanlar

Sessizce geliyor
karşımda bir an durup
başlarını yana eğip sorarcasına bakıyorlar
Bu adam o çocuk muydu

Üzgün bir müzik eşliğinde
ve derin bir iç çekiş halinde
kimse farkına bile varmadan
sessizce sona eriyor
Her şey

Ve sonra
sokağın öteki ucunda
bir an durup arkasına bakan
ve el sallamadan yürüyüp giden
birini görüyorum
Küçük birini

Bir soru takılyor kafama
o çocuk
bu adam mıydı

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir