Erkan Baş’tan Dikkat Çeken ‘Seçim Kanunu’ Açıklamaları

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen basın toplantısında Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sözlerine grev kararı alan hekimlere destek vererek başlayan ve grevi tümüyle desteklediklerini belirten Baş, yurttaşlara da destek çağrısında bulunarak “Bu talepler, bizlerin, yurttaşların nitelikli sağlık hizmeti almasının da güvencesi” ifadesini kullandı.

Açıklamasının devamında AK Parti ve MHP ortaklığında hazırlanan seçim kanunu teklifini yorumlayan ve yalanlar ile dolu olduğunu söylediği teklif ile ittifaklara tuzak kurulduğunu belirten TİP Genel Başkanı, ayak oyunlarıyla Meclis’teki temsiliyetinin azaltılmasının amaçlandığını söyledi.

Söz konusu teklif ile yurttaşların oy güvenliğinin de riske atıldığını belirten Baş, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın isteklerine göre kanunların değiştirildiğini belirtirken, “Bu teklif ettikleri kanun, 2002 yılındaki seçimlerde geçerli olsaydı AKP seçime giremiyordu” ifadesini kullandı.

Muhalefet partilene de çağrı yapan Erkan Baş, “Buradan tüm muhalif partilere sesleniyorum. Tüm muhalefete açık çağrı yapıyorum. Sıkı duracağız, ilkeli davranacağız. Bu Recep Tayyip Erdoğan denilen şahsın bugüne kadarki en büyük başarısı şuydu. Karşısında oluşan ittifaklara çomak sokardı, o ittifakları bozardı dağıtırdı ve azınlıkta olmasına rağmen memleketin üzerinde tahakküm kurardı. Şimdi ilk defa karşısındaki ittifakları bozamadığı gibi halkın ona karşı öfkesi de her geçen gün artıyor. İttifaklar tabanda daha güçlü hale geliyor. Çok açık, Tayyip Erdoğan’ın kimyası bozuldu. İlk defa karşısındaki ittifakları bozamıyor, şimdi kanunla ittifak bozma yoluna gidiyor. Bunu deniyor. Buna izin vermeyiz. Buna asla izin veremeyiz. Tüm muhalif partiler ittifak gibi davranacaklar, kararlı duracaklar. ” ifadelerini kullandı.

Yurttaşlara da çağrıda bulunan ve moral bozulmaması gerektiğini belirten Baş, “Hangi iktidar belirli bir süre iktidar koltuğunda oturduktan sonra güç kaybetmeye başladığını, kaybetmeye başladığını görüyorsa hepsi aynı şeyi yaptı. Seçim kanunu değiştirerek o koltukları koruma çabası içine girdiler. Hepsi kaybetti. Bunlar da kaybedecek. O yüzden bırakın bunlar seçim kanunuyla oynasınlar, bakın hekimler sokakta direnmeye devam ediyor. Bunlar Meclis’te seçim kanunu kaldırarak indirerek düzenleriz diye düşünüyorlar. İşçiler direnmeye devam ediyor. Halkın öfkesi büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı bu halkın elinden kurtarabilecek hiçbir düzenleme mümkün değildir. Yeter ki biz bugüne kadar ki kararlılığımızı bugüne kadarki inadımızı sürdürmeye devam edelim. Yeter ki biz iş arkadaşlarımızla kol kola girelim. Yeter ki biz mahallemizde zor durumda kalan yurttaşımızın yanında olalım. Yeter ki biz haksızlığa uğrayanlarla omuzdaşlık, gönüldaşlık bağımızı kuralım. Bu ülkede halktan büyük güç yoktur ve bunlar mutlaka yenilecekler. Bu konudaki inadımız kararlılığımız sonuna kadar devam edecek. Ne yaparlarsa yapsınlar AKP-MHP ittifakı devrilmeye mahkumdur” şeklinde konuştu.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamaları şöyle:

“Dün açık söylemek gerekirse Türkiye tarihi açısından çok kötü görüntülere sahip… Onunla başlamak istiyorum. 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle Taksim’de anıta çelenk bırakmak ve açıklama yapmak isteyen hekimlere yönelik bir polis müdahalesi gerçekleşti ve engelleme girişimiyle karşı karşıya kaldılar. İçimiz ezilerek, utanarak izledik bu görüntüleri. Polis açıklama yapmak isteyen 89 yaşındaki doktor Erdinç Köksal’ın yere düşmesine sebep oldu. Sadece bu görüntü bile Türkiye’de hekimlerin içinde bulunduğu durumu yansıtması açısından son derece önemli ve utanıyoruz… İktidarı bu davranışından dolayı en ağır biçimde kınıyoruz.

Değerli yurttaşlar pandemi hala devam ediyor. Dolayısıyla iktidar tarafından yürütülen bu piyasacı sağlık politikalarının nasıl iflas ettiğini anlatmamıza gerek yok, hep birlikte yaşıyoruz. Ve sağlıkta yaşanan bu iflasın yükünü, sağlık emekçilerine çektirmek istiyorlar. Çok zor koşullarda, insan üstü bir gayretle, özveriyle çalışan, sağlık hizmeti sunmaya çalışan sağlık emekçileri iki gündür grevdeler. Biz bu grevi tümüyle destekliyoruz ve tüm yurttaşları sağlık emekçilerinin yanında olmaya çağrıyoruz.

Ne istiyor sağlık emekçileri?  İşlerini yaparken güvenli bir ortamda çalışmak istiyorlar, uygun çalışma koşulları istiyorlar ve insanca yaşayabilecekleri bir ücret talep ediyorlar. Bu taleplere sahip çıkıyoruz, bu taleplere tüm halkın sahip çıkması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü aynı zamanda bu talepler, bizlerin, yurttaşların nitelikli sağlık hizmeti almasının da güvencesi. Bunun için gerekli ve zorunlu.

Tabii iktidar hiç şaşırtmadı. Erdoğan “Gidiyorlarsa gitsinler” dedi; küçük ortak hiç durur mu, destek verdi. Fakat biliyoruz ki halkın çıkarı neyse onun karşısında duruyorlar. Onlar sağlık emekçilerinin karşısında, biz sağlık emekçilerinin yanındayız. Tekrar ediyoruz. Talepleri, taleplerimizdir. Sağlık çalışanlarına tüm hakları verilmeli ve bu sayede her yurttaşımızın da nitelikli, bilimsel, ücretsiz sağlık hizmetine eşit biçimde ulaşmasının yolu açılmalı.

Değerli arkdaşlar dün Türk siyasi tarihine giren bir kara leke de bu kürsüde AKP ve MHP tarafından yeni seçim kanunu teklifi. Şimdi kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunmuşlar; oradan aldık, çok dikkatli biçimde inceledik. Tüm yurttaşlarımızın bilmesi, anlaması, birbirine anlatması için bu kanun teklifinde neler var, bunu paylaşacağız. Ama sözlerime başlarken şunu söyleyeyim, yurttaşlarımızdan rica ediyoruz. Dün bu kanun teklifini sözde sunmak adına buraya gelen iki siyasi partinin en yetkili isimerinin, konuyla ilgili en yetkili isimlerinin, 2,5 yıldır bu kanunun hazırlığını sürdüren kurulları temsil eden iki kişinin, gerçekleştirdiği basın toplantısını lüften izleyin. Önlerindeki kağıdı okumadan hiçbir şey söyleyemiyorlar. Teklif diye sundukları kanun metninin içinde ne olduğuna ilişkin kağıda bakmadan iki çift laf söyleyemeyen insanlar, Türkiye’de seçim sistemini, siyasi partiler kanununu değiştirmek istiyorlar.

Şöyle söyleyebiliyoruz. Bu kanun teklifi tümüyle yalan üzerine kurulu bir kanun teklifi. Yalan üzerine kurulu, ittifakları bozma planı içermektedir. Kendi zayıflıklarını, Cumhur İttifakı’nın zayıflıklarını örtme çabasının bir mahsulüdür. Sandık güvenliğini, vatandaşın oyunun güvenliğini ihlal eden yaklaşımlar bulundurmaktadır. Eşitsizlikleri derinleştirmeyi amaçlamaktadır. Şunun için söylüyoruz. Memlekette bir seçim kanunu, siyasi partiler kanunu tartışılıyorsa; demokratikleşme beklentisi olur. Bir eşitlik, vatandaşın iradesini daha doğru yansıtacağı bir arayış olur. Bu kanun teklifinde hiçbiri yok, bu kanun teklifi yalan üzerine kurulu arkadaşlar.

Bakın daha birinci maddesi; diyor ki “Yüzde 10 olan seçim barajını, yüzde 7 şeklinde değiştirelim” Açıyorsunuz kanunun gerekçesini, aynen şu ifadeler yer alıyor: “Ülke seçim barajında bir miktar indirim yapılarak daha fazla partinin, daha fazla fikrin Meclis’te temsili; dolayısıyla temsilde adaletin güçlendirilmesi hedeflenmiştir” Yalan! Yalan söylüyorlar. Bir sonraki madde de zaten, ittifakların oy dağılımında yaptıkları ayak oyunuyla Meclis’teki temsiliyeti azaltmayı hedefliyor.

Şimdi, yüzde 10 barajı ittifaklarla beraber zaten fiilen ortadan kalkmış. Sözde bunu yüzde 7’ye indirerek bir demokratikleşme adımı atıyormuş gibi numara yapıyorlar, net. Veya kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Önümüzdeki günlerde, bir çıkar birliği olduğu için Cumhur İttifakı; bir bozulma olursa bu çıkar birliğinde, bağımsız kalırsam baraj altı kalmayayım diye düşünüyor. Başka bir derdi yok. Yoksa zaten yüzde 10 barajı nihayetinde ittifaklar aracılığıyla aşılmış durumda. Türkiye’de şu anda baraj engeli diye bir şey yok.

‘İttifakları bozmaya yönelik bir tuzak kurulmuş durumda’

Dolayısıyla bakın birinci madde, yalan maddesidir. İkinci madde de tuzak maddesidir. İkinci madde de diyor ki; “Eskiden ittifakların milletvekillikleri kazanması ve ittifakların kendi içinde paylaşması esastır” Şimdi diyor ki biz bunu kaldırıyoruz. Beyler, hani siz daha fazla partinin temsilini amaçlıyordunuz! Bunu engellemek için bir yol bulmuşlar. 2,5 yıldır çalışıyorlar. 2,5 buçuk yıl önce AKP neye çalışıyor, MHP neye çalışıyor birbirimize sorup demiştik ki; oy oranını azaltsa bile Meclis’te koltuk sayılarını artırmayı amaçlıyorlar. Bunu nasıl yapabileceklerinin yollarını, yöntemlerini arıyorlar. Aferin, bulmuşlar! Sözde bulmuşlar! Sanıyorlar ki aynı oy oranını koruyacaklar, o oylarla biz sandalye sayımızı koruruz… Net söylüyorum burada bir tuzak maddesi var, ittifakları bozmaya yönelik bir
tuzak kurulmuş durumda kanunda.

Ve değerli arkadaşlar şöyle bir şey olabilir mi, tüm yurttaşlara soruyoruz. Her seçimde kanun mu değişir ya? Biz, ittifaklı seçim sistemiyle 2018’de bir tane seçim yaptık. Sonra bitti, değiştirdiler. Şimdi biraz geriye gidelim. Hatırlayın AKP 20 yıldır her seçimde şaibeyle anılan bir parti. Vatandaş örgütlendi, dünyada eşi benzeri yoktur. Vatandaşımız oy atıyor, sonra gidiyor o oyu korumak için sivil inisiyatifler oluşturuyor. Siyasi partilerin gücününün yetmediği yerlerde vatandaş inisiyatif alıyor. Dünyada eşi benzeri var mı bilmiyoruz.

Şimdi biz sahip çıktık, çalamadılar. Ne yaptılar? Yeni taktik geliştirdiler. Mühürsüz oyları geçersiz saydılar hatırlayın. Vatandaş daha fazla örgütlendi, bu sefer ne yaptılar? Yüksek Seçim Kurulu’yla İstanbul seçimlerini iptal ettiler. Yüzde 50 artı 1’i hayatta alamayacaklarını biliyorlardı, o an için baktılar dediler ki “Biz MHP ile birleşekim yüzde 50 artı 1’i alalım” Yani “şahsımın” neye ihtiyacı varsa ona göre kanun düzenliyorlar. Her seçimde kanun değişiyor, artık bu bize yetmiyor daha fazlası. yetmiyor daha fazlası numarası çekiyorlar.

“Bu kadar şahsa özel kanun olur mu diye sormak gerekiyor”

Değerli arkadaşlar örnek vereceğim, dikkatinize sunmak istiyorum. Üçüncü maddede diyor ki, mevcut şu an yürürlükte olan kanuna göre; “Bir siyasi partinin seçime katılabilmesi için Meclis’te grup kurulması yeterlidir” Bu şartı kaldırıyorlar. Diyor ki grubun olsa da seçime giremezsin. Diyorum ya “şahsım”a özel yapılıyor. Bakın bu teklif ettikleri kanun, 2002 yılındaki seçimlerde geçerli olsaydı AKP seçime giremiyordu. Tarihini de söyleyeyim. AKP’nin kuruluş tarihi 14 Ağustos 2001. Seçimler 3 Kasım 2002’de yapıldı. AKP birinci kongresini 12 Ekim 2003’te yaptı. Yani seçimden bir yıl sonra AKP kongresini yaptı.

Nasıl girdi seçime? Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra AKP’nin kuruluşuyla beraber AKP’ye dahil olan 7 tane milletvekilinin sağladığı grup kurma hakkını kullanarak seçime girdi. Ne kadar akıl dışı bir düzenleme yaptıklarına bundan daha iyi bir örnek olabilir mi? Sunduğun kanun zamanında yürürlükte olsa sen seçime giremiyordun. Ama bu hüküm sayesinde, bugün kaldırdıkları hüküm sayesinde girdikleri seçimde, birinci parti olarak çıktılar ve yine eşitsizlikler nedeniyle aldıkları oyun iki katı kadar milletvekiliyle  parlamentoda temsil edildi. Bu kadar şahsa özel kanun olur mu diye sormak gerekiyor. Ne dedik; yalan üzerine kurulu, ittifakları bozmaya yönelik, şahsı gözetmek üzere oluşturulmuş, bir de dördüncüsü vatandaşın oy güvenliğini ortadan kaldıran bir düzenleme.

Beşinci ve altıncı madde. Bu arada ne yapıyorlar? Şu anda yüyürlükte olan kanuna göre seçim kurulları oluşturulurken, en kıdemli hakim seçim kurulu başkanı oluyor. AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de aşağı yukarı 7 bin hakim vardı. Geride kalan yıllar içerisinde 20 yıl içerisinde AKP’siz dönemde hakimliğe başlayanların 6 bini emekli olmuş. Dolayısıyla şu anda sadece bin tane hakim AKP öncesi dönemde hakimlik görevi üstlenmiş. Türkiye’de şu an 20 bin küsür hakim var. Yani var olan hakimlerin çok büyük bir çoğunluğu AKP döneminde atanmış hakimlerden oluşuyor.

En kıdemliler değil belki ama en kıdemlilerin bir altına indiğimiz zaman, bunlar bu iktidar döneminde atanmış. Üstelik biliyoruz; AKP ilçe örgüt kurulu üyelerinin atandığını biliyoruz, AKP’de çeşitli düzeylerde yöneticilik yapanların hakim olarak atandıklarını biliyoruz. Yani diyor ki bundan sonra en kıdemli hakim olmayacak, yani benim dönemimde hakim olmamışların olmasının önüne geçiyorum; büyük bir çoğunluğu benim atadığım dönemde hakimlik görevi üstlenen insanlar seçim kurulu başkanı olacaklar. YSK’yi zaten düzenlemişlerdi! Olur da tüm bu yaptıklarıma rağmen ben bu seçimden istediğim sonucu alamazsam hakimler mazbata vermesin, hakimler seçim sonuçları benim lehime doğru değiştirsinler” düzenlemesidir bu. Bir tuzak!

Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi sandık güvenliği sorunudur. Zaten vatandaş bu konuda kaygılı, zaten AKP bu konuda şaibeli. Bu hüküm, bu düzenleme kaygıları arttıran, AKP’nin sandık oyunları arayışını ifşa eden bir düzenleme.

Bir madde ötesine gidiyorum, yine aynı şey. Sandık kuruluna üye bildirme hakkı olan parti, başka bir parti üyesini sandık görevlisi olarak gösteremeyecek. Neden? Yine; bir, ittifakları bozuyor. Siz aynı ittifak içerisindesiniz. İttifakınızın bileşeni bir partinizin sandıkta üyesi yoksa siz ona destek gösterebilirsiniz, dayanışma gösterebilirsiniz. A partisi üyesi bir yurttaşımız B partisinin sandık görevlisi olabilir. Aynı ittifakta zaten, kanun izin veriyor ittifak kurmaya. Diyor ki bundan sonra bu yok. Zorlaştırıyor. Yine ittifakı bozma oyunu, hem sandık güvenliğini ortaya atıyor. Bakın sandık güvenliği dedik, seçmen kütüklerine ilişkin kaygısı olmayan yurttaşımız var mı? Her yurttaşımız her seçimde bu kaygıyı taşıyor.

Geliyorum bir sonraki maddeye. “Adresin kapanmış olması sebebiyle kayıt sisteminde gözükmeyenler, en son seçmen oldukları yerde oy kullanacaklar” diye bir hüküm geliyor. Geliyoruz bir sonraki maddeye. Adres kapanmış olsa bile oy kullanılır. Yine güvensizliği, yurttaşın kaygılarını artıran girişimlerle karşı karşıyayız.

11. maddeye geldik. Çok acayip! Sözde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtikten sonra “uyum düzenlemeleri” yapıldı. Bu unutulmuŞ bu siyasi partiler kanununda biz bir “uyum düzenlemesi” yapalım diyorlar. “Uyum düzenlemesi” diye ne yapmışlar? Örneğin “başbakan idaresi” var. Başbakanı maddeden çıkartıyor; burada ne yapmak lazım? Cumhurbaşkanı’nı koymak lazım değil mi? Geçmişte başbakanın elinde olan yetkiler bugün Cumhurbaşkanı’na devredilmiş durumda. Dolayısıyla bu yasaklar kapsamında Cumhurbaşkanı’nın olması gerekiyor.

Hayır, Cumhurbaşkanı’na her şey serbest! Neden? Cumhurbaşkanı siyasi partinin genel başkanı değil mi? Tarafsız bir Cumhurbaşkanı olsa böyle bir yasak koymaya gerek yok. Ama bakanlar, zamanın başbakanı… Zamanın başbakanına niye bu yasaklar konulmuştu? Çünkü başbakanlar genellikle bir siyasi partinin genel başkanı oluyordu. Şimdi Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin genel başkanı, seçim döneminde ben de bir siyasi partinin genel başkanıyım. Onunla yarışacağız.

Beyefendi uçakla istediği yere gidecek, istediği devlet olanaklarını alacak, milletin ona Cumhurbaşkanlığı görevi nedeniyle tahsis ettiği bütün imkanları kullanacak, yanına Diyanet İşleri Başkanı’nı, Genelkurmay Başkanı’nı alacak, gidecek seçim propagandaları yapacak, devletin Hazine’sini kendi partisinin seçim propagandası için kullanacak ama sonra eşit yarışacağız, Bu kadar akıl dışı bir şey olabilir mi? Neymiş, sözde “uyum düzenlemesi” yapıyormuş beyefendi. Hangi uyum düzenlemesinden bahsediyorsunuz ya? “Uyum düzenlemesi”yse bu yasaklar kapsamına Cumhurbaşkanı’nın alınması beklenir.

“Demokratikleştirici bir hamle yok”

Gerisi de yürütme maddesi. Yani nasıl yürürlüğe girecek, nasıl yürütülecek. Gerçekten büyük bir yalan rüzgarı estiriliyor şu anda Türkiye’de. Bunu tüm yurttaşlarımın bilmesini istiyorum. Mesela seçim kanunu tartışılıyorsa… Hatırlayın dar bölge tartışılıyordu değil mi? Esprisi neydi, milletvekilini yurttaş seçsin. Bütün yurttaşlarımıza sesleniyorum. 600 tane milletvcekili seçiliyor, bunların 500-550 tanesini genel başkanlar belirliyor. Vatandaşın milletvekili belirleme hakkı yok ki. Dar bölgeden niye vazgeçtiler; bir MHP sıfır çıkıyordu. İkinci ve daha önemli konu bence, güçlü milletvekili istemiyor. Yani herhangi bir milletvekilini yurttaş seçerse, milletvekilinin yurttaşa karşı sorumluluğu olur. Şimdi milletvekilinin yurttaşa karşı sorumluluğu yok ki, genel başkana karşı var. Genel başkan belirliyor.

Demokratikleştirici bir hamle yok. Siyasi partiler kanunu düzenleniyor… Sokaktaki her yurttaşa soralım. Türkiye’de siyasi partilerin en önemli sorunu nedir? İç demokrasi… Tayyip Erdoğan kaç yıldır genel başkan? Devlet Bahçeli kaç yıldır MHP’nin genel başkanı? Bütün parti iki dudakları arasında. Bunu niye düzenleme ihtiyacı hissetmiyorlar, çünkü koltuk değerli.

Bir rakam paylaşacağım şimdi sizinle. Akp’nin resmi sitesinden aldım bunu. AKP harcadığı her 100 liranın 87,5 lirasını bizim vergilerimizden harcıyor. Peki biz bir siyasi parti olarak soruyoruz, aynı seçime gireceğiz. Ey AKP, Türkiye İşçi Partisi; Hazine’den bir lira para almıyor, bir lira devlet yardımı almıyor, bir lira sermaye yardımı almıyor. Bütün devlet olanakları elinizde, bütün patronlarla kucak kucağasınız. Üstüne yoksulun, fakir fukaranın vergisinden milyonlarca lira para alıp seçime giriyorsunuz ama bunları düzeltmek hiç aklınıza gelmiyor tabii. Çünkü işinize gelmiyor.

“Yeni seçim düzenlemelerine de külliyen karşıyız”

Değerli arkadaşlar bu kanun şahsın kanunudur. Kanunlar böyle yapılmaz, kanun memleketin ihtiyaçlarına göre yurttaşın ihtiyaçlarına göre yapılır. Yeter ya! Her maçta oyunun kurallarını değiştiriyor. Tam kaybetme aşamasına geliyor, dur ben benim kaleyi küçülteyim karşı tarafın kalesini büyüteyim. Yani bu oyunlardan artık bıktığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla vatandaşların özgür iradeleriyle oy vermelerinin önüne engel oluşturan bu yeni seçim düzenlemelerine de külliyen karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Çok açık ve net değerli yurttaşlar, bu iktidarın amaçladığı şey basit. Sokakta biriken öfkeyi, halkın tepkisini onlar da görüyorlar ve oy kaybettiklerinin, ağır biçimde oy kaybettiklerinin farkındalar. O yüzden diyorlar ki ben oy kaybetsem bile sandalye sayımı koruyabilirim diyor. Buradan çıkardığımız ilk sonuç şudur, bunu kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Bu kanun teklifiyle beraber Cumhur İttifakı dedi ki “Biz ittifak olarak çoğunluğumuzu kaybettik biz Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayacağımızı görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayabiliriz ama Meclis’te çoğunluğu tutmanın hilesinin yolunu bulduk” ve böylece kendilerini güvence altına almak istiyorlar. Tüm yurttaşlarımız meseleye buradan baksınlar buradan yaklaşsınlar ve buna göre bu kanun teklifini değerlendirsinler.

Şimdi bir kere iktidara seslenmek gerekiyor. Tüm çabanız çırpınmanız hepsi boş. Bittiniz. Bittiniz. Yani siz 20 yıldır bu halkı yoksullaştırdınız. Bu ülkenin gençlerinin geleceğini çaldınız. Kadınlar sayenizde nefes alamaz hale geldi. İşsizlik cumhuriyet tarihinin zirvesine ulaştı. İşçi memur çalışıyor, didiniyor, çabalıyor, nefes alamaz durumda. Yıllarca binbir zorlukla okul okumuş, diploma almış, meslek sahibi olmuş, iş bulmuş insanlar yarın nasıl yaşayacağız sorusuyla her gece kafalarını yastığa koyuyorlar. Memlekette sizin iktidarınız döneminde antidepresan ilaç kullanan insan sayısı 24 kat artmış. Derelerimizi ormanlarımızı ağaçlarımızı denizlerimizi ne varsa satmışsınız. Memlekette hiç olmayan şeyler oldu ya. Buğday sorunu yaşıyoruz, ayçiçeği sorunu yaşıyoruz. Devletin kasasını boşaltmışsınız, kefen parasını dahi bitirmişsiniz. Üç beş tane kanun maddesini düzenleyeceğiz bu koltukları koruyacağız öyle mi Recep Tayyip Erdoğan? Öyle mi Devlet Bahçeli? Bak çok açık söylüyorum avucunuzu yalarsınız. Vatandaş sizden kurtulmayı kafasına koymuş, sabırla sizi göndereceği günü bekliyor. Ne yaparsanız yapın çaresizsiniz. Boş, bütün çabanız boş. Kaybedeceksiniz.

Buradan tüm muhalif partilere sesleniyorum. Tüm muhalefete açık çağrı yapıyorum. Sıkı duracağız, ilkeli davranacağız. Bu Recep Tayyip Erdoğan denilen şahsın bugüne kadarki en büyük başarısı şuydu. Karşısında oluşan ittifaklara çomak sokardı, o ittifakları bozardı dağıtırdı ve azınlıkta olmasına rağmen memleketin üzerinde tahakküm kurardı. Şimdi ilk defa karşısındaki ittifakları bozamadığı gibi halkın ona karşı öfkesi de her geçen gün artıyor. İttifaklar tabanda daha güçlü hale geliyor. Çok açık, Tayyip Erdoğan’ın kimyası bozuldu. İlk defa karşısındaki ittifakları bozamıyor, şimdi kanunla ittifak bozma yoluna gidiyor. Bunu deniyor. Buna izin vermeyiz. Buna asla izin veremeyiz. Tüm muhalif partiler ittifak gibi davranacaklar, kararlı duracaklar. Açık çağrı yapıyorum. Öyle 3 milletvekilliği, 5 milletvekilliği hesabı yok. Hepsini çöpe atın. Yani 3 milletvekili daha fazla olsun 5 milletvekili daha fazla olsun muhalefet bunu dert etmemeli, edemez. Meselemiz memleket. Biz kendi siyasi partilerimizi değil bu halkın geleceğini düşünerek karar vermeliyiz. Eğer muhalefet partileri bu sorumlulukla yaklaşırlarsa daha önceki oyunlarını nasıl bozduysak AKP’nin, bu oyunu da bozmak son derece mümkündür. Daha önce defalarca iktidarını kaybeden siyasi partiler aynı arayış içerisine girdiler.

“Ne yaparlarsa yapsınlar AKP-MHP ittifakı devrilmeye mahkumdur”

Bakın buradan yurttaşlarımıza, halkımıza da seslenmek istiyorum. Hiç moral bozacak bir şey yok. Hiç moralinizi bozmaya gerek yok. Bakın sadece Türkiye tarihine bakın. Hangi iktidar belirli bir süre iktidar koltuğunda oturduktan sonra güç kaybetmeye başladığını, kaybetmeye başladığını görüyorsa hepsi aynı şeyi yaptı. Seçim kanunu değiştirerek o koltukları koruma çabası içine girdiler. Hepsi kaybetti. Bunlar da kaybedecek. O yüzden bırakın bunlar seçim kanunuyla oynasınlar, bakın hekimler sokakta direnmeye devam ediyor. Bunlar Meclis’te seçim kanunu kaldırarak indirerek düzenleriz diye düşünüyorlar. İşçiler direnmeye devam ediyor. Halkın öfkesi büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı bu halkın elinden kurtarabilecek hiçbir düzenleme mümkün değildir. Yeter ki biz bugüne kadar ki kararlılığımızı bugüne kadarki inadımızı sürdürmeye devam edelim. Yeter ki biz iş arkadaşlarımızla kol kola girelim. Yeter ki biz mahallemizde zor durumda kalan yurttaşımızın yanında olalım. Yeter ki biz haksızlığa uğrayanlarla omuzdaşlık, gönüldaşlık bağımızı kuralım. Bu ülkede halktan büyük güç yoktur ve bunlar mutlaka yenilecekler. Bu konudaki inadımız kararlılığımız sonuna kadar devam edecek. Ne yaparlarsa yapsınlar AKP-MHP ittifakı devrilmeye mahkumdur.

Değerli arkadaşlar seçim kanununu daha çokça konuşacağız tartışacağız. Bugün parlamentomuzun gündeminde bir de Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ilgili yeni bir kanun var. Sözde bir “Diyanet Akademisi” kuracaklarmış. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı’nın o ayrımcı politikalarını pekiştiren, devlet eliyle devlet imkanlarıyla tek bir meslek propagandası yapan o kurumun toplumun bütün kesimlerinden aldığı vergiyle istediği gibi at koşturmasına olanak sunan bir kanun teklifi. Yani nasıl bir kurum oluşturmak istediklerini kendileri bile bilmiyorlar ya da söylemeye korkuyorlar ancak bizim buradaki eğitimin içeriğine dair Diyanet İşleri Başkanlığı’nın geçmişteki pratiğiyle ilgili net bir fikrimiz var. Türkiye İşçi Partisi olarak bizler tüm yurttaşlarımızın eşitliğin ve özgürlüğün güvencesi olan laikliğin ayaklar altına alınması girişimine karşı kararlılıkla mücadeleye devam edeceğimizi de buradan ifade etmek istiyorum.”

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir