Erdoğan’dan “Süper Kupa” Açıklaması: Sporumuza Faydası Yok

İptal edilen Süper Kupa finaliyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü altını çizerek vurgulamak istiyorum. Biz Türk sporunun tartışmalarla değil başarılarla gündeme gelmesini istiyoruz. Sporun gündelik siyasetin mezesi haline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza faydası yoktur” dedi ve ekledi:

“Muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni hareketleri olarak görüyoruz. Gazi Mustafa Kemal bu ülkenin banisidir. Daha düne kadar ‘Siz Atatürk’ün askeri değil itlerisiniz’ diyenlerin el ele kol kola yürüyenlerin bizim nezdimizde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor. Ülkemizin itibarını nasıl koruduğumuzu muhalefet bilmese tüm insanlık biliyor.”

Erdoğan, açıklamasının devamında, “CHP ve şürekası ders vermeyi bırakıp, şayet samimi iseler bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından uzak sorsunlar. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa hangi adım atılması gerekiyorsa yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Dünkü hadiselerden dolayı futbolseverlere, 20 yılım futbolla geçti, bunlar gibi tribünden seyretmedim. Spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Fair play ruhuna samimiyetle sahip çıkmalarını bekliyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Necip Fazıl Kısakürek ödüllerinde Süper Kupa hakkında konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Necip Fazıl Ödülleri’nin 10. yıl vesilesiyle 10 farklı kategoride tevcih ediyoruz. İlim, kültür ve sanat erbabımızı tek tek kutluyor, şahsım, ülkem ve milletim adına her birine en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Üstad Necip Fazıl, siyasi, sosyal ve kültürel bakımından Türkiye’nin en sancılı en zor döneminde yaşadı. 79 yıllık ömründe iki cihan harbi dahil savaş, işgal, darbe, ekonomik ve siyasi darboğazlar gördü. O zaman ve mekân şuuruna sahip büyük bir iman ve dava adamıydı. Gümrah bir ırmak misali akan şiiri, tiyatro, tenkit ve inceleme yazılarıyla hakikat yolcusuydu.

‘İşgalcilerim’ diye tabir ettiği devrinin tatsız, tutsuz, ahenksiz lisan dayatmalarına asla itibar etmemiştir. Dilden daha büyük, aziz, gerçek, müdafalı vatan yoktur diyerek Türkçe’yi savunmuştur. Üstad şiirde ve nesirdeki hikmetli sözleri keskin bir zekayla, derinlikle, ustalıkla, mecazla ve nükteyle tezyin etmiştir. Sanatların sultanı olarak tarif ettiği şiirle mutlak hakikati aramıştır. Necip Fazıl’a göre mutlak hakikat Allah’tı. Şiir Allah’ı sır ve güzellik yolunda arama işiydi. Şiire ve Allah’ın mahrem ülkesi, meçhuller aleminin derbebeder seyyahı olarak şaire çok önemli görevler yüklüyordu.

Tüm yasaklara, tüm engellemelere rağmen 35 yıl boyunca neşrettiği Büyük Doğu Dergisi ve cemiyetiyle özellikle gençlere ilham aşılamanın, özgüven ve cesaret vermenin gayretiydi. Mücadelesini fildişi kulelerde değil milletin içinde, milletiyle bilhassa gençlerle birlikte yürüttü. Anadolu’yu karış karış gezerek binlerce kişinin katıldığı konferanslar tertip etti. Sayısız takibata uğradı, defalarca hapse girdi. Birçok haksızlığa maruz kaldı fakat inandığı yoldan asla geri adım atmadı.

Geleceğin fikir yükünü sırtlayacağına, inandığı gençlikten ümidini hiçbir zaman kesmedi. Rabbim bizlere de üstadın bu mücadelesine omuz vermeyi bahşetti. Üstad hayatta iken takdimini yapma bahtiyarlığını yaşamıştık. Vefatından 37 yıl sonra ise en büyük hayali olan Ayasofya’yı açma şerefine eriştik. 80 yıllık hasretin ardından zincirleri hep birlikte kırdık, Fatih’in vasiyetine uygun olarak Ayasofya’yı asli kimliğine tekrar kavuşturduk. Üstadın hayali kurduğu şekilde tıpkı kitap gibi, tıpkı mukaddesatçı Türk gençliğin kalbi gibi bu yüce mabedi açmayı başardık. Ayasofya’yı yeniden açan Cumhurbaşkanı olarak anılmak inanın bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğü idi.

“31 Mart çok önemli”

Şu andaki zât oradaki birçok eseri ne yazık ki çalarak, kaldırarak adeta boşaltılmış bir harabeye döndürdü. Şimdi biz orayı yeniden restore ediyoruz renove ediyoruz. Bunlara hiçbir şey bırakılmaz. Bunlar ülkeyi bile çırılçıplak hale getirirler. Geldiğimiz zaman çöp, çukur, çamurdu İstanbul. Ama kendilerine nasıl bir İstanbul teslim ettik ortada. Onlar şimdi aynı hale dönüştürdüler, dönüştürüyorlar. Onun için 31 Mart çok önemli. Yeniden İstanbulumuzu, Türkiyemizi aslına rücu ettirmemiz için 31 Mart çok önemli. Ayasofya’yı biz açtık ama onu koruyacak olanlar elbette gençlerimizdir.

Gençlerimizin bu mukaddes emanete layıkıyla sahip çıkacağına yürekten inanıyorum. Allah’ın izniyle Ayasofya’nın kubbelerinden Kur’an sesi, minarelerinden ezan sesi hiçbir zaman eksilmeyecektir. Ayasofya’yı Kebir Camii Şerifi Türkiye Yüzyılı’nın yıldızı olarak ebediyete kadar mümin yüreklerini selamlamaya devam edecektir. Üstadın adına verdiğimiz ‘İlk Eserler Ödülleri’ ile genç kardeşlerimizi destekliyoruz. Bu yıl Sema Bayar, Rıdvan Tulum layık görüldü. Hikaye ve Roman Ödülü bu yıl Selahattin Yusuf’a takdim ediyoruz. Necip Fazıl Şiir Ödülümüzü Ali Günvar’a tevcih ediyoruz. Fikir Araştırma Ödülümüzü Ahmet Ayhan Çitil’e takdim ediyoruz

Uluslararası Kültür Sanat Ödülümüzün bu yılki sahibi Nasır Hemir’dir. Çocuk Edebiyatı Ödülümüzün sahibi Figen Yaman Coşar kardeşimizdir. Görsel Sanatlar Ödülümüzü Selahattin Sancaklı’ya takdim ediyoruz. Mimarlık Ödülümüzü ise 6 isme birden veriyoruz. Müzik Ödülü’ne genç piyanistimiz Büşra Kayıkçı layık görüldü. Saygı Ödülümüzü kıymetli hocamız Prof. Dr. Hüsrev Hatemi’ye takdim ediyoruz.

Bizler velisinden delisine, esnafından evliyasına kadar şiirle yaşamış, hayatı şiir, şiiri hayat tarzı haline getirmiş milletin mensuplarıyız. Yunus Emre, Karacaoğlun, Yahya Kemal, Ziya Paşa, Şeyh Galib, Ziya Paşa, Nazım Hikmet, Abdürrahim Karakoç’a kadar birinci sınıf şairi saymak mümkündür. Kültür sanat hayatımıza ket vuran bir diğer husus varlığını halen devam ettiren ideolojik al gülüm ver gülüm ilişkileridir. Birçok alanda içiçe geçmiş çok katmanlı bu ilişkilere rastlıyoruz. Bu ilişkiler yeni özgür seslerin, kabiliyetlerin çıkmasına da engel teşkil etmektedir. Hükümet olarak son 21 yılda attığımız kararlı, cesur ve dirayetli adımlarla siyasetteki vesayet sistemini hamdolsun bitirdik.

Ama kültür sanat alanındaki vesayeti sona erdirmekte henüz muvaffak olamadık. İdeolojik akrabalığı referans alan vesayet düzeni kültür sanat camiasında varlığını halen sürdürüyor. Türkiye’ye dair pekçok tartışmada bu zihniyetin tarafgir ve karanlık yüzüne şahit oluyoruz. Sırf kendi dünya görüşünden oluduğu için katillere, tacizcilere, ülke ve millet düşmanlarına leke kondurmuyorlar. Lafa gelince demokrasiyi kimseye bırakmazlar. 27 Mayıs ve 28 Şubat darbecilerini alkışlamaktan da geri durmazlar. Başörtüsü yasağını savunmakta hiçbir beis görmezler. sürekli barış, yaşamdan, bir arada yaşamaktan bahsederler ama bölücü terör örgütünün kalemşörlüğünü yapmaktan gocunmazlar.

İnsan haklarında mangalda kül bırakmazlar ama İsrail vahşeti karşısında çıkıp bir kelime etmezler. Hatta Hamas bahanesiyle İsrail’in devlet terörünü günümümüzün Führer’i Netanyahu’nun soykırım politisasını meşrulaştırmaya çalışırlar. Vesayetçiler adına gazete köşelerinden darbeciler adına, televizyon ekranlarına sağa sola ayar verirken görürsünüz. Nerede Türkiye’ye ve Türk milletine karşı eylem hazırlığı varsa bunları tekmili birden ön safta bulursunuz.

“Bu mücadeleden zaferle çıkacağız”

Son dönemde artan pervasızlığını, ülkemizin kültür, sanat, spor ve medya camiasında kurdukları ahbap çavuş düzeninin artık dağılmaya başladığının işaretleri olarak değerlendiriyoruz. Son 21 yılımızı burada yaşadığı halde bize Paris’ten, Londra’dan, Washington’dan, hatta Kandil ve Pansilvanya’dan seslenen Batının gönüllü lejyonerleriyle mücadeleyle geçirdik. İnşallah bu mücadeleden zaferle çıkacağız. Türkiye’nin kültür ve sanat iklimi mutlaka hak ettiği seviyelere ulaşacaktır.

Dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü altını çizerek vurgulamak istiyorum. Biz Türk sporunun tartışmalarla değil başarılarla gündeme gelmesini istiyoruz. Sporun gündelik siyasetin mezesi haline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza faydası yoktur. Muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni hareketleri olarak görüyoruz. Gazi Mustafa Kemal bu ülkenin banisidir. Daha düne kadar ‘Siz Atatürk’ün askeri değil itlerisiniz’ diyenlerin elele kolkola yürüyenlerin bizim nezdimizde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor.

Ülkemizin itibarını nasıl koruduğumuzu muhalefet bilmese tüm insanlık biliyor. CHP ve şürekası ders vermeyi bırakıp, şayet samimi iseler bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından uzak sorsunlar. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa hangi adım atılması gerekiyorsa yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Dünkü hadiselerden dolayı futbolseverlere, 20 yılım futbolla geçti, bunlar gibi tribünden seyretmedim. Spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Fair play ruhuna samimiyetle sahip çıkmalarını bekliyorum.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir