İsveç Ve Finlandiya’nın NATO Üyelikleri Süreci: ABD’den Türkiye’ye Onaylama Çağrısı

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularının güçlü destekçisi olduklarını ve iki ülkenin NATO üyeliklerinin müttefikler tarafından hızla onaylanmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Sözcü Jean-Pierre, iki ülkenin NATO üyeliklerini henüz onaylamamış olan müttefiklere de onay sürecini en kısa sürede tamamlamaları çağrısında bulundu.

Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri ve henüz iki ülkenin NATO’ya katılım sürecini onaylamamış olan Türkiye’nin tutumu gündeme geldi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre bir soru üzerine Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olarak gördüklerini belirtti, müttefiklerin iki ülkenin NATO’ya katılımına ilişkin onay süreçlerini en kısa sürede tamamlama çağrısında bulundu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre’e , İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine ilişkin süreç bağlamında, “ABD Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’yi güvenilir bir NATO müttefiki olarak görüp görmediği” sorusu yöneltildi.

Sözcü Karine Jean-Pierre, Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olarak gördüklerini belirterek söze girdi.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularının güçlü destekçisi olduklarını ve üyelik başvurularını onaylamak üzere hızla harekete geçmek için Senato ile çalıştıklarını vurgulayan Jean-Pierre, iki ülkenin NATO üyeliklerinin müttefikler tarafından hızla onaylanmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Karine Jean-Pierre, ‘’Geri kalan müttefiklerin de onay süreçlerini en kısa sürede tamamlama çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye ile bu iki ülke arasında devam eden görüşmeler ve olası anlaşma konusunda yorum yapmamayı tercih eden Beyaz Saray sözcüsü, bu konudaki soruları Türk hükümetine yönlendirdi.

Sözcü Jean-Pierre, iki ülkenin NATO üyeliklerini henüz onaylamamış olan müttefiklere de onay sürecini en kısa sürede tamamlamaları çağrısında bulundu.

Macaristan Şubat ayında onaylayacağını açıklamıştı

NATO’nun 30 üyesinden 28’i Rusya’nın Ukrayna işgalinden sonra NATO üyeliği başvurusunda bulunan İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılımına kendi parlamentolarında onay vermiş durumda.

Türkiye ve Macaristan henüz onay sürecini tamamlamamış olan iki NATO üyesi. Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, Şubat ayında Meclis toplandığında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini onaylayacaklarını belirtmişti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Erdoğan’a: Beni Yolsuzlukla İtham Ettin Öyle Mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi hakkındaki sözlerine yanıt veren GP Lideri Davutoğlu, “Şahsen bana yönelik kullandığın yolsuzluk ifadesi için seni ciddi bir yüzleşmeye davet ediyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “8 Aralık 2019’da yaptığım çağrıyı tekrar yapıyorum: Benden başlamak üzere bütün yaşayan başbakanlar cumhurbaşkanlar ve bakanlarla ilgili ve birinci dereceden yakınlarıyla ilgili bir araştırma soruşturma komisyonu kurun. Kimin izah edemediği mal varlığı varsa bunu hazinede fonda tutalım şehitlere yetimlere engellilere mazlumlara harcayalım.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü grup toplantısında DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu hedef almış v e şu cümleleri kurmuştu:

“Bizden üniversite istediler. Ve ben başbakanım. Bunların vakfına üniversite tahsisi yaptık. Kendisi ne zaman ki başbakanlık koltuğuna oturdu. Ne yaptı biliyor musunuz; o tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edildi. Türkiye’de bunun bir başka örneği yok. Bunu sen kalk milletimize bir anlat bakalım.

Ve şimdi ben kullanmıyorum o ifadeyi tabii, Devlet Bey gayet güzel kullanıyor; malum ona ‘Serok Ahmet’ diyor. Bu tür işler yapıyor. Helalinden ne yaptın? Ve kurduğumuz üniversite ile başarı grafiğin ne? Yok. Şimdi biz de bu üniversiteyi bunların bu yolsuzlukları sebebiyle aldık. Devletimize mal ettik. Bu şehir üniversitesi şimdi devletimizin Marmara Üniversitesi’nin mülkü olarak hizmete devam ediyor.”

Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından yayınladığı bir video ile Erdoğan’a yanıt verdi. Davutoğlu, videoda şu ifadeleri kullandı:

“Şahsen bana yönelik kullandığın yolsuzluk ifadesi için seni ciddi bir yüzleşmeye davet ediyorum. Küçük bir yüzükle başlattığı yolculuğu büyük servetlerle sürdüren kendi bakanlığına dezenfektan satan bakanı teşekkürle uğurlayan devlet adına verdiği hediyelerin hiçbirini beyan etmeyen kamu parasıyla yapılan yatırımlara yollara sokaklara barajlara stadyumlara üniversitelere adını yazdıran bırakın birinci akrabaları yakın çevresindeki herkesi siyaseten iktidar olduğunda zengin eden sen uluslararası mahkemelerde mal varlıklarını dosyası diğer ekonomik suçlarla ilgili ismi geçen sen hayatı boyu emeği dışında hiçbir şey yememiş olan ikinci maaşı kabul etmemiş olan başbakanlıkta hanesine giren her lokmanın bedelini makbuzla ödemiş olan devlet adına aldığı her küçük hediyeyi dahi beyan etmiş olan ulusal ve uluslararası büyün çevrelerde temiz siyasetin sözcüsü olarak bilinen beni yolsuzlukla itham ettin öyle mi?

“Seni de Diyarbakırlı gençlere havale ediyorum”

8 Aralık 2019’da yaptığım çağrıyı tekrar yapıyorum: Benden başlamak üzere bütün yaşayan başbakanlar cumhurbaşkanlar ve bakanlarla ilgili ve birinci dereceden yakınlarıyla ilgili bir araştırma soruşturma komisyonu kurun. Kimin izah edemediği mal varlığı varsa bunu hazinede fonda tutalım şehitlere yetimlere engellilere mazlumlara harcayalım.

Ben “Serok Ahmet” diyene de “Yörük Ahmet” diyene de minnet duyar hepsinin selamını alır bununla gurur duyarım. Seni de Diyarbakırlı gençlere havale ediyorum, onlar sana gereken dersi önümüzdeki seçimde verirler.”

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu: Mayıs’ta İklim Değişecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin TBMM’deki grup toplantısında seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından, SP Lideri Karamollaoğlu, sosyal medya hesabında, “Mayıs’ta iklim değişecek” notu ile bir video paylaştı.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin TBMM’deki grup toplantısında seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından sosyal medya hesabında partisinin hazırladığı bir videoyu paylaştı.

Karamollaoğlu’nun “Mayıs’ta iklim değişecek” notunu düştüğü videoda; ilkbahar ve doğa görüntüleriyle birlikte kuş sesleri yer alıyor. Video, ‘Mayıs’ta iklim değişecek’ cümlesiyle sona eriyor.

Erdoğan, bugünkü grup konuşmasında, seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmiş ve şöyle konuşmuştu:

“Siyasetin günlük merci içinde insanların söyledikleri sözler elbette önemlidir. Ancak aynı insanların sandık başında nelere bakacaklarıdır. Rahmetli Menderes 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz milletin’ diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Aynı şekilde Rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde önemli bir başarı kazanmıştır.

Biz de ‘Artık hiçbir şey eskisi olmayacak’ diyerek hükümete gelmiştik. Şimdi de ‘Söz de karar da gelecek de milletindir’ diyerek milletin desteğine talibiz. Vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız. Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir Cumhurbaşkanı ile ülkeyi idare etmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak.

Karşımızda ibretlik bir tablo var. İşin özünde eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Cumhuriyet’in iki asrı boyunca Türkiye’yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. Şimdi Meclis’ten meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız.

Benim milletim artık tüm oyunlarınızı çözdü. Sizin de numaralarınızı da etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Aksi olsaydı 2007’de bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Aksi olaydı gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz.

Bakın bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bakın Türkiye’nin en büyük partisinin başı olarak karşınızdayım. Gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı olan bir lider olarak karşınızdayız. 2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olacağız. Biz, kimsenin inayetiyle değil, Allah’ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle ayağa kalktık bugünlere geldik, yarınlara yürüyoruz.

Biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına milletimize hizmet ediyoruz. Ebede talip olan bir davanın mensupları olarak, bu davayı tümsekte bırakmamaya yeminliyiz. En büyük sorumluluk da sizlere düşüyor. 2023 seçim zaferini omuzlayacak kadro olarak, isimlerinizi tarihimizin sayfalarına yazdırmaya davet ediyorum.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı Seçimi Neden Öne Alıyor?

Anayasa’nın 116’ıncı maddesi cumhurbaşkanına seçimi yenileme yetkisi veriyor. Seçim kanununda yapılan değişiklikle beraber cumhurbaşkanının seçim kararı almasının ardından en erken 60 gün en geç 66 gün içinde seçime gidiliyor. Yasal mevzuata göre cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçim kararı alırsa aday olamıyor.

AK Parti, yeni Anayasa’ya göre Erdoğan’ın ilk dönemi olduğunu savunurken muhalefet ise şu anki dönemin ikinci dönem olduğunu gündeme taşıyor. Bu noktada olası tartışma yaşanması durumunda ve YSK’ya da başvuru yapılması durumunda son kararı YSK verecek. Cumhurbaşkanın’ın yanı sıra TBMM de erken seçim kararı verebiliyor. TBMM’nin erken seçim kararı verebilmesi 360 milletvekilinin onay vermesi gerek. Ancak şu anda AK Parti-MHP’nin toplam oyu ise 335. Muhalefetten ise 6 Nisan sonrasına bir destek olmadığından Meclis erken seçim kararı alamıyor.

AK Parti MYK’nın 2 Ocak’taki toplantısında 6 Nisan sonrası, 18 Haziran tarihine kadar olası 10 seçim tarihinin de ele alınmış ve seçenekler üçe indirilmişti. Çalışmalar sonrası seçimlerin öne alınması artık kesinleşti. Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin art arda grup toplantılarında yaptıkları açıklamaların ardından en yüksek olasılık olarak konuşulan seçim tarihi ise 14 Mayıs.

Peki seçim tarihine ilişkin süreç nasıl işleyecek? Muhalefet ne düşünüyor? DW Türkçe’den Kıvanç El, seçimlere dair süreci araştırdı.

AKP-MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı seçimi neden öne alıyor?

AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, seçimlerin normal takviminin 18 Haziran olduğunu ancak bunun miktar öne alınacağını söyledi ve gerekçe olarak da “Mevsimsel şartlar, mevsimlik işçilerin çalışma takvimleri, sınav takvimi, tatil dönemi olması, hac mevsimine denk gelmesi gibi bir dizi neden var. Bu nedenle bir miktar tarihi öne çekerek güncelleme yapılması gerekiyor. Biz tüm seçenekleri Cumhurbaşkanı’na sunduk” dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli de “mevsimsel şartları” gerekçe göstermişti. Muhalefet ise seçimin öne alınmasına prensip olarak karşı değil ancak öne alınacak ise 6 Nisan’dan önce bir tarih olmasını savunuyor.

Seçim kararı nasıl alınıyor?

Anayasa’nın 116’ıncı maddesi cumhurbaşkanına seçimi yenileme yetkisi veriyor. Seçim kanununda yapılan değişiklikle beraber cumhurbaşkanının seçim kararı almasının ardından en erken 60 gün en geç 66 gün içinde seçime gidiliyor. Yasal mevzuata göre cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçim kararı alırsa aday olamıyor. AK Parti, yeni Anayasa’ya göre Erdoğan’ın ilk dönemi olduğunu savunurken muhalefet ise şu anki dönemin ikinci dönem olduğunu gündeme taşıyor. Bu noktada olası tartışma yaşanması durumunda ve YSK’ya da başvuru yapılması durumunda son kararı YSK verecek. Cumhurbaşkanın’ın yanı sıra TBMM de erken seçim kararı verebiliyor. TBMM’nin erken seçim kararı verebilmesi 360 milletvekilinin onay vermesi gerek. Ancak şu anda AK Parti-MHP’nin toplam oyu ise 335. Muhalefetten ise 6 Nisan sonrasına bir destek olmadığından Meclis erken seçim kararı alamıyor.

14 Mayıs için seçim kararı alınırsa süreç nasıl işleyecek?

Meclis seçeneği şu aşamada mümkün görünmediğinden Cumhurbaşkanı seçim kararı alacak. Erdoğan’ın bu kararı ise 8-14 Mart tarihi arasında alıp kararın da Resmi Gazete’de yayımlaması gerekiyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, olası karar alma tarihinin 9-10 Mart olabileceğini ifade etti. Olası takvimin belirlenmesi de önemli. 14 Mayıs için bir tarih baz alındığında memurlar için istifa süreçleri, YSK’nın listeleri belirleme ve kesinleştirme takvimi de netleşecek. Olası plana göre milletvekili adayı olacak memurların 21-23 Mart tarihlerine kadar istifa etmesi gerekecek.

YSK’nın milletvekilli listelerini askıya çıkarması, itirazlar ve kesinleştirme sürecinin de Nisan ayında başlaması ve 15-16 Nisan gibi kesin listeleri kamuoyuna açıklaması planlanıyor. Listelerin kesinleşmesi ile birlikte de 14 Mayıs’ta seçime gidilecek. Milletvekili genel seçimi bu tarihte tamamlanacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de bir aday yüzde 50 +1 oy alırsa seçilecek. Hiçbir aday yeterli çoğunluğa ulaşamazsa en yüksek oyu alan iki adayla ikinci tur seçimlere gidilecek. Bu seçimlerin tarihi ise 28 Mayıs olacak. İki aday arasında fazla oy alan Cumhurbaşkanı seçilecek.

Muhalefet erken seçim için tavrı ne?

Altılı masayı oluşturan partiler ve HDP seçimlerin öne alınmasına prensip olarak karşı çıkmıyor. Ancak muhalefet seçimlerin 6 Nisan’dan önce yapılması durumunda destek verecek ve Meclis’ten karar alabilecek. Bunun için ise son tarih Şubat ayının ilk haftası. Bu tarihe kadar Meclis’ten bir seçim kararı alınması gerekiyor. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 14 Mayıs seçim tarihi konusunda “8 Mart’ta seçimlerin yenilenmesine karar verirse 14 Mayıs’ta seçim verilebilir. Kararı kendisi verecek. Seçimleri 7 Nisan’a kadar erken seçime desteğiz. Sonraya bırakmak siyasi mühendislik olur. Biz Cumhurbaşkanı’nın siyasi mühendislik hesaplarına alet olmayız. CHP değil, altılı masanın kamuoyuna açıkladığı bir tutum var. Bu tutumun arkasındayız. Siyasi mühendislik tasarımının parçası olmayacağız” değerlendirmesi yaptı.

Seçimin 6 Nisan’dan önce veya sonra olması neyi değiştiriyor?

Seçim kanunlarında değişikliği içeren Anayasa düzenlemesi 6 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu nedenle 6 Nisan öncesi ve sonrası bir seçimde milletvekili hesabı da değişecek. Yeni düzenleme ile seçime gidildiğinde “artık oy”lar milletvekili seçimine eklenmeyecek. Bu durumda 2018 seçimleri baz alındığında muhalefetin kaybı 2023’te aynı oyu bile alsa milletvekili kaybı olacak. Eğer 6 Nisan’dan önce seçime gidilirse “artık oy”lar ittifaklara eklenebilecek ve “küçük oylar” da oldukça önem kazanacak. Ancak muhalefetin de seçimleri öne almak için Meclis’te yeterli çoğunluğu bulunmuyor.

Seçim kararı “yenileme” mi, “fesih” mi?

Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’na göre cumhurbaşkanının Meclis’i “fesih” yetkisi yok. Cumhurbaşkanı “seçimlerin yenilenmesi kararı” alabiliyor. Bu noktada iktidar ile muhalefet arasında farklı yorum yapılıyor. AK Parti, söz konusu “seçim yenileme” kararının meclisin fesih edilmesi anlamı taşımadığını seçime kadar Meclis’in çalışmalarını sürdüreceği için bir fesih olmayacağını savunuyor. Muhalefet ise “seçim yenilemenin” bir kandırma cümlesi olduğunu alınan seçim kararının erken bir seçim kararı olması nedeniyle her türlü durumda meclisi fesih etme kararı olduğunu ileri sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da daha önce yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok. Böyle bir yetki yok” demişti.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: Rusya’dan Üçlü Görüşme Açıklaması

11 yıl sonra yeniden başlayan Türkiye-Suriye ilişkilerinde bakanlık düzeyindeki görüşmelerin ardından liderler düzeyindeki görüşmenin ne zaman olacağı tartışılırken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.

Sergey Lavrov, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat’ın Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini ele almak üzere üçlü bir görüşme gerçekleştireceklerini açıkladı.

Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında “Bildiğiniz gibi Türkiye Şam’la ilişkilerini normalleştirme girişiminde bulundu” diyen Lavrov, Rusya’dan iki komşu ülke arasında aracılık talep edildiğini belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanı, ihtilaflı konuların başında İdlib’in geldiğini belirterek Ankara’nın bölgedeki Türkiye yanlısı grupları Şam’ın ve Moskova’nın terörist olarak kategorize ettiği El Nusra’dan ayırması gerektiğini söyledi. Lavrov, Halep bölgesindeki Türk-Rus ortak devriyelerinin de şu ana kadar işe yaramadığını ifade etti.

Lavrov: Batı’dan gelebilecek ciddi önerileri değerlendiririz

Lavrov, Ukrayna’da devam eden savaşa ilişkin açıklamalarda da bulundu. Batı’nın Moskova’ya karşı yürüttüğü “hibrid savaşa” rağmen Rusya’nın Ukrayna’daki hedeflerine ulaşacağını söyleyen Bakan, “özel askeri operasyonun” hedeflerinin Rusya’nın “temel meşru çıkarlarına” göre belirlendiğini savundu. Ukrayna’daki Rusların haklarının korunduğundan emin olmak istediklerini vurgulayan Lavrov, ”Ukrayna’da Rusya’ya tehdit oluşturacak hiçbir askeri altyapı bulunmamalıdır” diye konuştu.

Rusya Dışişleri Bakanı, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Moskova’nın Ukrayna topraklarından tamamen çekilmesi ve Kiev’e savaş tazminatı ödemesi talebine ise Ukrayna lideriyle herhangi bir müzakerenin olamayacağı sözleriyle yanıt verdi.

Batı’yı tüm kararları Ukrayna adına almakla itham eden Lavrov, Rusya’nın Batı’dan çatışmayı sonlandırmaya yönelik gelecek her türlü girişimi ciddi biçimde değerlendirmeye hazır olduğunu, ancak henüz ciddi bir öneri görmediklerini sözlerine ekledi.

Hitler karşılaştırması

Lavrov’un açıklamalarında ABD’yi de eleştirdi. Washington’ı “Adolf Hitler ve Napolyon Bonapart” ile karşılaştıran Dışişleri Bakanı, bu ülkenin “Rusya’yı bitirmek için Avrupa’yı boyunduruk altına almaya” çalıştığını savundu. Lavrov, “aynı Hitler’in Yahudi meselesine nihai bir çözüm istemesi gibi Batılı politikacılar da şimdi açık açık Rusya’nın stratejik bir bozguna uğratılması gerektiğini söylüyor” ifadelerini kullandı.

“Nihai çözüm”, Nasyonal Sosyalistlerin Yahudilerin ve diğer azınlık mensubu altı milyon insanın sistematik olarak öldürülmesine yol açan soykırım planıydı. Lavrov, daha önce de Hitler’in “Yahudi kanı” taşıdığını söylemiş, Bakanın bu sözleri İsrail’de öfkeli protestolara yol açmıştı.

Paylaşın

Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne “Yargısal Aktivizm” Eleştirisi

AYM’ye yapılan bireysel başvurunun alanının daraltılıp daraltılmaması gerektiğine ilişkin soruyu yanıtlayan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, “Netliğe kavuşması gereken alanlar var… AYM’nin yargısal aktivizm değil de bir yönlendirme yoluna başvurmasının daha doğru olacağını düşünüyorum” dedi ve ekledi:

“Şimdi herkesin yerine geçerek; savcının, ilk derece mahkemesinin, hakimin, istinafın, Yargıtay’ın yerine geçerek bir karar oluşturulursa ve bu şekilde anlaşılırsa bu yetki ve hukuki problemlerin daha da artmasına neden olur.”

AYM’nin çoğu kararlarında gerekli özeni gösterdiğini bildiklerini aktaran Yargıtay Başkanı Akarca, “Eğer deliller hukuka uygun toplanmışsa, kanun maddeleri doğru uygulanmışsa, yasa yolunda temyizde, istinafta bunlar denetlenmişse artık AYM’nin bu alana girmemesi gerekir” ifadelerini kullandı.

AYM’nin kararlarının da anayasa ve yasaya uygun olması gerektiğini söyleyen Akarca, “Eğer yetki aşımında bulunur da ‘süper temyiz mahkemesi’ niteliğine kavuşursa bu bütün toplumda bir tartışmaya ve kargaşaya neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, 2022 Yılı Değerlendirme Basın Toplantısı’nda, Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) “yetkisini aşma eğiliminde olmakla” eleştirdi.

AYM’nin bireysel başvurulardaki kararlarını değerlendiren Akarca, yasa ve anayasanın AYM’yi de bağladığına dikkat çekerek, “Ama zaman zaman bunu aşma eğilimi olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

“Her konuyu incelerim, bütün maddi delilleri denetlerim, bütün delilere bakarım’ şeklinde bir anlayış doğru değil” diyen Akarca, bu yaklaşımın, “kesinleşmiş kararlarda hukuk güvenliğinin otoritesinin zedelenmesine yol açtığını” kaydetti.

AYM için, “yasa ve anayasa sınırları içinde hareket edilirse daha doğru bir iş yapılmış olur” ifadelerini kullanan Akarca, temel hak ve özgürlüklerin korunmasının esas alındığı bireysel başvurunun vatandaşlar için önemli bir kazanım olduğunu söylemekle birlikte, “Ama AYM buradaki rolünü anayasa ve yasanın emredici hükmü çerçevesinde yetki aşımında bulunmadan, bu yetkiyi dikkatli kullanmak suretiyle gerçekleştirirse kararlarının saygınlığı artar” dedi.

“Yargısal aktivizm” eleştirisi

Yargıtay Başkanı Akarca, bireysel başvurunun alanının daraltılıp daraltılmaması gerektiğine ilişkin soruyu da yanıtladı.

Mehmet Akarca, “Netliğe kavuşması gereken alanlar var… AYM’nin yargısal aktivizm değil de bir yönlendirme yoluna başvurmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Şimdi herkesin yerine geçerek; savcının, ilk derece mahkemesinin, hakimin, istinafın, Yargıtay’ın yerine geçerek bir karar oluşturulursa ve bu şekilde anlaşılırsa bu yetki ve hukuki problemlerin daha da artmasına neden olur” diye konuştu.

AYM’nin çoğu kararlarında gerekli özeni gösterdiğini bildiklerini aktaran Yargıtay Başkanı Akarca, “Eğer deliller hukuka uygun toplanmışsa, kanun maddeleri doğru uygulanmışsa, yasa yolunda temyizde, istinafta bunlar denetlenmişse artık AYM’nin bu alana girmemesi gerekir” dedi.

AYM’nin kararlarının da anayasa ve yasaya uygun olması gerektiğini söyleyen Akarca, “Eğer yetki aşımında bulunur da ‘süper temyiz mahkemesi’ niteliğine kavuşursa bu bütün toplumda bir tartışmaya ve kargaşaya neden olabilir” değerlendirmesini aktardı.

“Yargıtay ya da Danıştay’ın üzerinde bir mahkeme değil”

“AYM’nin bireysel başvuruda inceleme yapacağı alanlar kanunda açıkça söylenmiş. Biz AYM’nin rakibi değiliz ya da o da bizim rakibimiz değil. Biz eşit derecede yüksek mahkemeleriz” sözlerini kaydeden Mehmet Akarca, “Anayasa Mahkememiz önemli bir anayasal kurum, yüksek mahkeme. Yargıtay da yüksek mahkeme. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ya da Danıştay’ın üzerinde bir mahkeme değil” vurgusunu yaptı.

Yargıtay Başkanı Akarca, yargının siyasallaştığı eleştirilerine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

“Yargılama süreci başlar başlamaz bir yaygara koparılıyor” diyen Akarca, hakim ve savcının cesur olması gerektiğini, güç odaklarından, kamuoyundan, politikacıdan çekinerek hakimlik ve savcılık yapılmayacağını savundu.

Hakim ve savcıların da hata yapabildiklerini, duygusal davranabildiklerini aktaran Akarca, “Yargının siyasallaşmasını istemeyiz, doğru bulmayız. Böyle bir iddiayı doğru da bulmam. Herkes işine gelmeyen bir kararı yorumluyor” görüşünü paylaştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

TİP’li Sera Kadıgil: Erdoğan Üçüncü Kez Aday Olamaz

TİP Milletvekili Sera Kadıgil, “14 Mayıs olağan seçim takvimi içinde olduğundan, daha önce 2 kez seçilen Tayyip Erdoğan kendi kendine (!) alacağı bir seçim kararıyla 3.kez CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAMAZ. ‘Ama sistem değişti’ yanıtı hukuki bir yorum değil, siyasi bir kıvırmadır” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimler için 14 Mayıs’ı işaret etmesine ilişkin olarak, “Seçim yasasında yapılan değişiklikler 14 Mayıs’ta kurulacak sandıkta uygulanamaz” değerlendirmesini yaptı.

Kadıgil Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “14 Mayıs’ta sandık konuşuluyor. Defalarca söyledik yine söyleyelim; YSK ‘mühürsüz oyları geçerli saymak’ tadında bir görev suçu işlemedikçe, seçim yasasında 6 Nisan 2022’de yapılan değişiklikler 14 Mayıs’ta kurulacak sandıkta uygulanamaz. Seçim 1 gün değil, 60 günlük bir süreçtir!” ifadesini kullandı.

“Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olamaz”

“Bir Anayasal uyarı daha yapalım” diyen Kadıgil, “14 Mayıs olağan seçim takvimi içinde olduğundan, daha önce 2 kez seçilen Tayyip Erdoğan kendi kendine (!) alacağı bir seçim kararıyla 3.kez CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAMAZ. ‘Ama sistem değişti’ yanıtı hukuki bir yorum değil, siyasi bir kıvırmadır” sözlerine yer verdi.

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın

CHP Ve İYİ Parti’den Ortak Başörtüsü Teklifi Hazırlığı

AK Parti’nin başörtüsü ve aile yapısına ilişkin Anayasa değişikliği teklifi görüşülmesi öncesinde İYİ Parti ve CHP çalışmalarını tamamlamayı planlıyor. Teklif komisyonda gündeme getirilecek. İki partinin ortak düzenlemesinin CHP’nin verdiği yasa teklifine benzerlik gösterdiği öğrenildi.

CHP’nin meclise sunduğu yasa teklifinde “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz” ifadeleri yer almıştı.

AK Parti’nin başörtüsü düzenlemesi ve ailenin korunmasına ilişkin Anayasa değişikliği teklifi TBMM Anayasa Komisyonu’nda gündeme gelecek. AK Parti teklife destek için muhalefet partilerinden randevu istemi ama muhalefet randevu vermemişti. Muhalefetin bu konuda ne adım atacağı merak konusu olmuştu.

AK Parti’nin teklifine karşı muhalefet ortak bir teklif verme konusunda anlaşarak çalışmalara başladı. İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu başkanlığındaki heyet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi.

Sputnik’ten Osman Nuri Cerit’in haberine göre, bu toplantıda İYİ Parti’nin hazırladığı kıyafet serbestesine ilişkin düzenleme CHP’ye sunuldu. CHP’ de kendi teklifini İYİ Parti heyetine verdi. İki partinin hukukçU kurmayları bir araya gelerek iki teklifin tek bir metin haline getirilmesi için mesai harcayacak.

AK Parti’nin teklifinin görüşülmesi öncesinde muhalefet çalışmalarını tamamlamayı planlıyor. Teklif komisyonda gündeme getirilecek. İki partinin ortak düzenlemesinin CHP’nin verdiği yasa teklifine benzerlik gösterdiği öğrenildi.

CHP’nin başörtüsü teklifi

CHP’nin meclise sunduğu yasa teklifinde “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz” ifadeleri yer almıştı.

Paylaşın

DP Lideri Uysal’dan Erdoğan’a “14 Mayıs” Yanıtı: Buradayız…

DP Lideri Uysal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim tarihi için 14 Mayıs’ı işaret etmesine ilişkin verdiği yanıtta, “Biz Demokrat Parti olarak buradayız, aynı yerdeyiz, bekleriz!!! Yerli ve milli Şef’e karşı #YeterSözMilletindir diyeceğimiz bir gün olacaktır!” dedi.

Haber Merkezi / Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Rahmetli Menderes 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz milletin’ diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir” sözlerini kullanmasına sosyal medya hesabından yanıt verdi.

Uysal, “Erdoğan, 14 Mayıs’ı işaret etmiş; Biz Demokrat Parti olarak buradayız, aynı yerdeyiz, bekleriz!!! Yerli ve milli Şef’e karşı #YeterSözMilletindir diyeceğimiz bir gün olacaktır!” dedi.

Erdoğan ne demişti?

“Siyasetin günlük merci içinde insanların söyledikleri sözler elbette önemlidir. Ancak aynı insanların sandık başında nelere bakacaklarıdır. Rahmetli Menderes 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz milletin’ diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Aynı şekilde Rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde önemli bir başarı kazanmıştır.

Biz de ‘Artık hiçbir şey eskisi olmayacak’ diyerek hükümete gelmiştik. Şimdi de ‘Söz de karar da gelecek de milletindir’ diyerek milletin desteğine talibiz. Vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız. Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir Cumhurbaşkanı ile ülkeyi idare etmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak.

Karşımızda ibretlik bir tablo var. İşin özünde eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Cumhuriyet’in iki asrı boyunca Türkiye’yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. Şimdi Meclis’ten meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız.

Benim milletim artık tüm oyunlarınızı çözdü. Sizin de numaralarınızı da etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Aksi olsaydı 2007’de bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Aksi olaydı gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz.

Bakın bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bakın Türkiye’nin en büyük partisinin başı olarak karşınızdayım. Gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı olan bir lider olarak karşınızdayız. 2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olacağız. Biz, kimsenin inayetiyle değil, Allah’ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle ayağa kalktık bugünlere geldik, yarınlara yürüyoruz.

Biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına milletimize hizmet ediyoruz. Ebede talip olan bir davanın mensupları olarak, bu davayı tümsekte bırakmamaya yeminliyiz. En büyük sorumluluk da sizlere düşüyor. 2023 seçim zaferini omuzlayacak kadro olarak, isimlerinizi tarihimizin sayfalarına yazdırmaya davet ediyorum.”

Paylaşın

Erdoğan’dan “Menderes” Referanslı Seçim Sinyali: Milletimiz 73 Yıl Sonra…

Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında seçim tarihi için 14 Mayıs’a işaret etti ve şöyle konuştu: Rahmetli Menderes, 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletin’ demiş ve sandıktan büyük bir zaferle çıkmıştı. Yeter, söz de karar da gelecek de milletindir diyerek 2023’te milletimizin desteğine talibiz. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, Altılı Masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına, kifayetsizlere ‘yeter’ diyecektir.

Haber Merkezi / Altılı Masa ile ilgili de konuşan Erdoğan, “Muhalefetin vaadi milletin önüne bir aday çıkarmak, ancak onu görünürde 6, gerisindekileri de hesaba katarsanız en az 10 kişi ile yönetmektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir cumhurbaşkanı üzerinden ülkeyi yönetmek istiyorlar. Yani Cumhurbaşkanı, Altılı Masa’nın emir eri gibi davranacak” dedi ve ekledi:

“Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz diyor. Hadi CHP’nin kodlarında bu faşizm, bu kibir var, ötekilere ne oluyor? Gerçi durmuş saat bile günde 2 kere doğruyu gösterir diyorlar. Bunlar da her hafta kavgalarıyla, ayak oyunlarıyla milletimize bir çeşit siyasi dejavu yaşatıyor. Eskiden bu işlerin nasıl yürüdüğünü hatırlatıyorlar. Eski Türkiye’yi bilmeyen gençlerimize siyasetin nasıl yapıldığını gösteriyorlar.”

Erdoğan, enflasyon ile ilgili, “En büyük sorunumuz enflasyondu, o da düşüşe geçti. 2022’yi yüzde 64 ile kapattığımız enflasyonun inşallah önümüzdeki aylarda yüzde 50, 40 ve 30’lara düştüğünü hep birlikte göreceğiz. Hem dışarıda hem de içeride herkes Türkiye’nin faiz, kur, enflasyon şer üçgeni ile teslim alınamayacağını gördü” sözlerini kullandı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuştu. Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

“İkinci haftasını geride bıraktığımız 2023 bizim için herhangi bir yılbaşı değildir. Biz hayallerini, 2023 menziline göre belirlemiş bir hükümetiz. Ülkemizi ulaştırmak istediğimiz hedeflere büyük ölçüde kavuştuk. Ülkemizin son 10 yıldır maruz kaldığı saldırılar ve küresel krizler bazı alanlarda gecikmeye neden olsa da bu hedeflerimize halel getirecek değildir. 2023 Türkiye Yüzyılı’nın başlangıcıdır. Önümüzdeki aylarda yaşanacak seçimi önemli kılan budur. Hiçbir seçim kolay olmadı. Büyük bir mücadeleyle, azimle hazırlandık, girdik. Her seçimden de zaferle çıkmayı başardık.

Bu seçimi farklı kılan nedir? 2002 seçimlerine siyasete yeni bir ses getirerek adım atmıştık. 2007 seçimlerine vesayetin ahlak dışı oyunlarıyla uğraşarak girmiştik. 2011 seçimlerine 2023 hedefleri sözü vererek girmiştik. 2015 seçimlerini FETÖ, PKK, DEAŞ saldırıları altında yaşamıştık. 2018 seçimlerini yeni yönetim sisteminin getirdiği tereddütleri göğüsleyerek geçirmiştik. 2023 seçimlerini ise dünyadaki krizlerin etkileriyle mücadele ederek girdik. Ucube ittifakın hezeyanlarıyla uğraşarak, milletimize verdiğimiz sözleri yetiştirmenin telaşını yaşayarak, 20 yılda kurduğumuz demokrasi ve kalkınma üzerine Türkiye Yüzyılı’nı inşası için hazırlanıyoruz.

Türkiye öyle bir yol ayrımında ki böyle fırsatlar asırda bir gelir. Krizler dünyada köklü değişikliklerin başlamasına yol açtı. Türkiye sahip olduğu güçlü eser ve hizmet altyapısı sayesinde küresel sarsıntıları dayanak haline dönüştürebiliyor.

Enflasyon

Sıkıntılarımız elbette var, bunlar üstesinden gelinemeyecek hususlar değildir. En büyük sorun enflasyondu o da düşüşe geçti. 2022’de yüzde 64 ile kapattığımız enflasyonun yüzde 40’lara, yüzde 30’lara düştüğünü göreceğiz. Enflasyona sebep olan tuzakları bozduk, tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk. Herkes Türkiye’nin enflasyon-kur-faiz şer üçgeniyle teslim alınamayacağını gördü.

Asgari ücrette artışı, EYT’yi, sözleşmeli kadro meselelerini çözdük, sosyal yardımları genişlettik, konut kampanyaları düzenledik, üreten herkesi destekledik. İstihdamı 31,6 milyonla tarihimizin en yüksek seviyesine çıkardık. Ziyaret ettiğimiz illerde ve programlarda insanımızın gözündeki samimiyeti, umudu yaşayarak müşahede ediyoruz.”

Seçim tarihi

Siyasetin günlük merci içinde insanların söyledikleri sözler elbette önemlidir. Ancak aynı insanların sandık başında nelere bakacaklarıdır. Rahmetli Menderes 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz milletin’ diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Aynı şekilde Rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde önemli bir başarı kazanmıştır.

Biz de ‘Artık hiçbir şey eskisi olmayacak’ diyerek hükümete gelmiştik. Şimdi de ‘Söz de karar da gelecek de milletindir’ diyerek milletin desteğine talibiz. Vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız. Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir Cumhurbaşkanı ile ülkeyi idare etmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak.

Karşımızda ibretlik bir tablo var. İşin özünde eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Cumhuriyet’in iki asrı boyunca Türkiye’yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. Şimdi Meclis’ten meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız.

Benim milletim artık tüm oyunlarınızı çözdü. Sizin de numaralarınızı da etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Aksi olsaydı 2007’de bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Aksi olaydı gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz.

Bakın bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bakın Türkiye’nin en büyük partisinin başı olarak karşınızdayım. Gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı olan bir lider olarak karşınızdayız. 2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olacağız. Biz, kimsenin inayetiyle değil, Allah’ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle ayağa kalktık bugünlere geldik, yarınlara yürüyoruz.

Biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına milletimize hizmet ediyoruz. Ebede talip olan bir davanın mensupları olarak, bu davayı tümsekte bırakmamaya yeminliyiz. En büyük sorumluluk da sizlere düşüyor. 2023 seçim zaferini omuzlayacak kadro olarak, isimlerinizi tarihimizin sayfalarına yazdırmaya davet ediyorum.

Muhalefete eleştiri

Karşımızdaki tabloya bakarak gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz. Dünya küresel krizi konuşuyor bunlar masa krizini konuşuyor. Milletimiz ülkesinin bu kaostan en az zararla nasıl çıkacağının işaretini bekliyor. Biz yaptıklarımızla ve vizyonumuzla milletimizi hayallerine kavuşturmanın peşindeyiz. Bu altı başlı hilkat garibesinin milletimizin tepesine çökmeleri dışında başka vizyonu yoktur. Bu çarpık zihniyet farklı tezahürleriyle hep vardı.

Biz köprü, yol, havalimanı, baraj, fabrika inşa eden, petrol, doğalgaz ararken yatırımcılara ‘gelmeyin’ çağrısı yapanları iyi hatırlıyoruz. İnsan bir ülkenin ordusu, komutanları, savunma sanayi şirketleri kimler tarafından hedef alınır diye düşünmeden edemiyor. Bir ülkenin ordusuna ve savunma sanayine ancak kendisine tehdit olarak görenler saldırır. Yunanistan’ın feveranlarını yersiz bulmakla birlikte anlayabiliyoruz. PKK’nın feryatlarının sebebi yerindedir. Anlamakta zorlandığımız husus bu ülkenin bir partisinin, parti liderinin ordumuz ve savunma sanayine karşı sergilediği hazımsızlıktır. Bu işte bir terslik var demekten kendimizi alamıyoruz.

Bu habis zihniyetin son eseri, küresel bir marka haline dönüşen Baykar şirketi oldu. Baykar’ın nezdinde tüm şirketleri, ürünleri ve başarılarıyla savunma sanayimiz hedef alınıyor. Bizimle olan akrabalık ilişkisi üzerinden Baykar’ı hırpalayabileceklerini düşünüyorlar. Bu alçak saldırıya hak ettiği cevabı vermek sorumluluğumuzun gereğidir.

Kılıçdaroğlu’na tepki

Ülkemizde Milli Mücadele’nin de etkisiyle başlayan bir savunma sanayi hamlesi var. 2022 ve şu anda bu kardeşiniz Başbakanlık makamını da Cumhurbaşkanlığı makamını da milletimin lütfuyla gördü. Öyle bir yerden öyle bir yere geldik ki doğru dürüst helikopterimiz yoktu. Berlusconi ile yaptığımız görüşme ile Atak helikopterlerini hallettik. Şu anda Atak helikopterleri Türkiye’nin kendi ürünü olarak üretiliyor. Buna da birileri çelme takmaya çalışıyor.

Şimdi biz Gökbey helikopterini üretmenin adımlarını atıyoruz. Bunlarla beraber biz bu İHA’ya, SİHA’ya, Akıncı’ya bu kızılötesi adımı nasıl attık… O dönem oğul Bush’a gittik. ‘Hani siz İHA verecektiniz, hala vermediniz’ dedik. O ziyaretimde bunlardan aldık. Bize iki günlüğüne verdiler. Bu ziyaretimin ardından Özdemir Bey hemen çocuklarıyla bu adımı attı. Süratle İHA’yı ürettiler. Ardından SİHA’yı da ürettiler. çocuklar Akıncı’yı üretti. İş bitmedi savaş uçağı noktasında çalışmalarını sürdürüyorlar.

Bunlarla beraber olay sadece savaş aracı değil. Bunun ürünlerini de üreteceksin. Harp araç, gerek, mühimmatın olması lazım. Ülkemiz bu mühimmatı da üretmeye başladı. Bu muhalefetle çok uğraştığımız için adım atmakta zorlanıyoruz. En son Arifiye’deki olay. Arifiye’deki olaydan hemen sonra, Fırtına Obüsleri’nin teslim törenine gittik. Savunma Bakanımız, kuvvet komutanlarımızla… Muhalefetin başındaki adam, ‘Siz siyasetçi değilsiniz’ diyor.

Neyi, neden alkışlıyorlar. Alkışladıkları şey Fırtına Obüsleri’nin teslim töreni. Konuşan kim, Başkomutan konuşuyor. Sen Savunma Bakanımıza ne kuvvet komutanlarımıza hakaret edecek çapta değilsin, haddini bil. Bu cibilliyet meselesi. Bu noktada karakter zaafı olan bir insan olarak kalkıp bizim şanlı ordumuzun komutanlarına saldırmak herkesin karı değil. Bunlarla ilgili hukuki boyutu devam ediyor.

Biz yerli ve milli projelere destek verdikçe, kendi siyasi ve ekonomik programlarımızı uyguladıkça parasıyla savunma sanayi ürünü vermemeye başladılar. Bayraktar İHA’ları yetiştiremiyor. Aynı şekilde mühimmat yetiştiremiyorlar. Türkiye artık büyüdükçe, güçlendikçe birileri rahatsız oluyor. Onlar rahatsız oldukça yolumuza devam ediyoruz.

Babacan ve Davutoğlu’na sert sözler

Bu ahlaksız çıkmış, geleceklermiş de hesabını soracaklarmış. Rekabetin oluşması lazımmış. Sen git çocuk bezi satmaya devam et, senin işin değil bu. 15 sene yanımda bulundu ama demek ki benden bir şey alamadı.

Yanında bir tanesi daha var o da öyle. Bizden üniversite istediler, vakıflarına üniversite tahsisi yaptım. Kendisi ne zaman Başbakanlık koltuğuna oturdu, o tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edindi. Türkiye’de başka örneği yok. Kalk bunu milletimize anlat.

Devlet Bey ona ‘Serok Ahmet’ diyor, bu tür işler yapıyor. Helalinden en yaptı? Kurduğunuz üniversiteyle başarı grafiğiniz ne, yok. Biz de bu üniversiteyi, yolsuzlukları nedeniyle aldık, devletimize mal ettik. Şimdi Şehir Üniversitesi, Marmara Üniversitesi’nin mülkü olarak devam ediyor. Biz bu millete yakışır eserler inşa ediyoruz, sen de ne yaptın bunu söyle bakalım. Bunlardan bir şey olmaz.

SİHA’larımız, İHA’larımız inleri darmadağın etti, nice teröristleri yok ettiler. Biz pek çok savunma sanayi projemizde firmalarımızın ar-ge çalışmalarına destek veriyoruz. 50 firma devletten proje bazlı destek alıyor. Devletten nakit desteği almadan çalışmalarını sürdüren 4 firma var, birisi Baykar’dır.”

Paylaşın