Diyarbakır’ın Kimliği ‘Hanlar’

Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir geçiş yolu, bir köprü görevi yapan Diyarbakır, Tarihi İpek Yolu’nun merkezlerinden olması sebebi ile önemli hanlara sahiptir.

Diyarbakır ili sınırları içinde yer alan Deliller Hanı, Hasan Paşa, Çiftehan ve Yeni Han’da geçmişte olduğu gibi günümüzde de halı, kilim ve gümüş işleme satan dükkanlar bulunmaktadır.

Deliller Hanı ( Hüsrev Paşa Hanı)

Mardin Kapı mevkiinde bulunmaktadır. Mimari kimliğini koruyarak, günümüze kadar ayakta kalabilmiş hanların en önemlilerinden biridir. 1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki cami ve medrese ile birlikte yaptırılmıştır. Binanın Deliller Hanı olarak anılmasının sebebi, Hicaz’a gidecek hacı adaylarını götürecek delillerin (rehber) bu handa kalmalarındandır.

Hasanpaşa Hanı

Ulu Cami’nin doğusundadır. Osmanlı dönemi Valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır. Avlulu, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.

Çiftehan

Ne zaman yapıldığı, kimin tarafından yaptırıldığı ve mimarı belli olmayan Çifte Han, plan ve mimari özelliklerine bakılarak XVI. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Halk arasında Borsa Hanı olarak bilinen Çiftehan, bir zamanlar kentin ticaretini döndüğü mekanlardan biriymiş. Sokakla aynı adı taşıyan yapı artık harabe halinde. Han zaman içinde değişik amaçlar için de kullanıldı.

Yeni Han

Kitabesinden anlaşıldığı üzere Seyyid Hacı Abdullah isimli bir kişi tarafından 18. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiştir. Mimarı bilinmeyen han Ulu Cami’nin güneyinde Zinciriye Medresesi’nin arkasında yer almaktadır. Yeni Han zaman zaman yapılan onarımlarla özelliğinin bir kısmını yitirmiştir.

Diyarbakır kısa tarihi

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir.

Diyarbakır’ın, doğal bir geçiş yolu olması her dönemde çekiciliğini arttırmış ve medeniyetlerin iz bıraktığı bir şehir olmuştur. Tarihin derinliklerinden gelen sayısız kültürün kucaklaştığı bir kenttir.

Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde El-Cezire denilen bölgede Bereketli hilalin kalbinde yer almaktadır.

Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır.

Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihimize değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır.

Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.

M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kaleolmak üzere iki bölümden oluşmuştur.

Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır.

3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5.500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milad öncesi ve milad sonrası izleri, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir.

Kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır. Kent tarihsel potansiyeliyle adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğindedir. Birçok medeniyete beşiklik eden kent döneminin tanığı olmuş ve gelen her medeniyetin izlerini barındırmaktadır.

Paylaşın

Galatasaray’dan Müthiş Geri Dönüş!

Kadınlar Basketbol Ligi 23. hafta mücadelesinde Hatay Büyükşehir Belediye karşısında 23 sayı geriye düşen Galatasaray, karşılaşmada müthiş bir geri dönüşe imza atarak sahadan 67-65 galip ayrıldı.

Karşılaşmadaki ilk sayılarını Farhiya Abdi’nin turnike basketiyle bulan Galatasaray, mücadelenin ilk iki dakikası geride kalırken Victoria Macaulay’ın basketiyle skoru 4-4’e getirdi. İlerleyen dakikalarda rakibini durdurmakta zorlanan Galatasaray, Hatay Büyükşehir Belediye’nin yakaladığı 2-11’luk seriye engel olamadı ve mücadelenin ilk beş dakikası 6-15’lik skor ile geçildi.

Victoria Macaulay’ın basketiyle çeyreğin bitmesine 04:41 kala gidilen hakem molasına Hatay Büyükşehir Belediye 7 sayılık avantaj ile girdi. (8-15) Mola dönüşü Hatay Büyükşehir Belediye 0-5’lik bir seri yakaladı ve farkı çift hanelere çıkardı. Galatasaray Farhiya Abdi ve Moraih Jefferson ile skor üretse de bu farkı kapatmak için yeterli olmadı. İkinci çeyreğe Hatay Büyükşehir Belediye’nin 11-26’lık üstünlüğüyle girildi.

İkinci çeyreğe daha iyi başlayan taraf Hatay Büyükşehir Belediye oldu. Galatasaray İrem Naz Topuz ve Eda Şahin’in sayılarıyla farkı kapatmaya çalışsa da bu yeterli olmadı. Çeyreğin ilk iki dakikası biterken Hatay Büyükşehir Belediye farkı 23 sayıya kadar çıkarınca Başantrenör Efe Güven molasına başvurdu. Mola dönüşü Galatasaray Sude Yılmaz ve Victoria Macaulay ile 6-2’lik bir seri yakalayınca Hatay Büyükşehir Belediye molası geldi. (21-39)

Mola dönüşü Galatasaray Sinem Ataş’ın üç sayılık isabeti ve Victoria Macaulay’ın basketiyle beraber devrenin son iki dakikasına 26-41’lik skorla girildi. Devrenin son dakikalarını da iyi oynayan Galatasaray, Monika Grigalauskyte ve Victoria Macaulay’ın basketleriyle farkı tek hanelere indirdi. Taraflar soyunma odasına Hatay Büyükşehir Belediye’nin 32-41’lik üstünlüğüyle girdi.

İkinci yarıya Sinem Ataş’ın turnike isabetiyle başlayan Galatasaray, Victoria Macaulay’ın faul çizgisinden kaydettiği isabetten sonra Sinem Ataş’ın elinden gelen üç sayılık basket ile farkı 5 sayıya kadar indirdi. (38-43) Mücadele iki takımın karşılıklı sayılarıyla devam ederken Victoria Macaulay ve Monika Grigalauskyte Galatasaray adına skor üreten isimler oldu. Çeyreğin bitimine 04:53 kala gidilen hakem molasına 42-47’lik skor ile girildi.

Mola dönüşü Hatay Büyükşehir Belediye’nin sayılarına Galatasaray Moriah Jefferson ile cevap verdi. Galatasaray Farhiya Abdi’nin üçlüğüyle çeyreğin son üç dakikasına girilirken skoru 47-50’ye getirdi. Fark üçe indikten sonra Hatay Büyükşehir Belediye’den 0-5’lik bir seri gelince Başantrenör Efe Güven molasına başvurdu. Mola dönüşü Işıl Alben’in üçlüğüyle Galatasaray durumu 50-55’e getirdi ve final periyoduna bu skorla girildi.

Son çeyreğe Moriah Jefferson’ın üçlüğü ile başlayan Galatasaray, savunmadaki sertlik seviyesini arttırarak Hatay Büyükşehir Belediye’ye sayı şansı vermedi. Farhiya Abdi’nin iki sayılık basketiyle Galatasaray 23 sayı geriye düştüğü karşılaşmada skora dengeyi getirdi. (55-55)

Victoria Macaulay’ın basketiyle öne geçen Galatasaray mücadelenin son beş dakikasına 57-55 önde girdi. Hatay Büyükşehir Belediye’nin sayılarına Sinem Ataş’ın faul çizgisinden bulduğu isabetlerle cevap veren Galatasaray, rakibinin bulduğu üç sayılık baskete engel olamadı ve mücadelenin bitmesine 03:23 kala Başantrenör Efe Güven molasına başvurdu. (59-60) Mola dönüşü Galatasaray Farhiya Abdi’nin üç sayılık basketiyle tekrar öne geçti.

Victoria Macaulay’ın turnikesiyle farkı 4 sayıya kadar çıkaran Galatasaray karşılaşmanın son 01:54’lük kısmına 64-62 önde girdi. Mücadelenin son anlarında Victoria Macaulay ile pota altından skor üretmeye devam eden Galatasaray, mücadelenin son 30 saniyesine 66-62 önde girdi. Kalan sürede iyi savunma yaparak Hatay Büyükşehir Belediye’nin geriye dönmesine izin vermeyen Galatasaray sahadan 67-65 galip ayrıldı.

İlk çeyrek sonucu: 11-26

İkinci çeyrek sonucu: 32-41 (21-15)

Üçüncü çeyrek sonucu: 50-55 (18-14)

Dördüncü çeyrek sonucu: 67-65 (17-10)

Paylaşın

Galatasaray, Ligdeki 12. Galibiyetini Aldı

Basketbol Süper Ligi 23. hafta mücadelesinde Beşiktaş Sompo Japan’ı ağırlayan Galatasaray Doğa Sigorta, karşılaşmayı 93-87 kazandı. Galatasaray Doğa Sigorta böylece ligdeki 12. galibiyetini aldı.

Galatasaray mücadeleye Caner Erdeniz basketleriyle başladı ve karşılaşmanın ilk iki dakikası 4-4’lül eşitlikle geçildi. Tai Webster’ın arka arkaya bulduğu üç sayılık isabetlerle skoru 10-4’e getiren Galatasaray, ilerleyen dakikalarda skor üretmekte zorlandı ve çeyreğin bitimine 04:53 kala Beşiktaş skorda eşitliği sağladı. Zach Auguste’un basketiyle periyodun bitimine 04:28 kala gidilen hakem molasına 12-10’luk Galatasaray, üstünlüğüyle gidildi.

Galatasaray mola dönüşü Aaron Harrison’ın basketiyle farkı 4 sayıya kadar çıkarsa da Beşiktaş’ın bulduğu 0-8’lik seriye engel olamadı ve çeyreğin son iki dakikasına 14-18’lik skor ile girildi. Çeyreğin son anlarında Aaron Harrison’ın bulduğu sayılarla Galatasaray farkı kapatmaya çalışsa da Beşiktaş buna izin vermedi ve ikinci çeyreğe konuk ekibin 20-22 üstünlüğüyle girildi.

İkinci çeyreğe Nigel Hayes’in faul çizgisinden bulduğu isabetle başlayan Galatasaray, Ege Arar’ın smacıyla beraber 23-22 öne geçti. Nigel Hayes’in 2+1’i ve Zach Auguste’un smacıyla farkı tekrar 4 sayıya çıkaran Galatasaray, Erol Can Çinko’nun üç sayılık basketi ve Tai Webster’ın faul çizgisinden bulduğu isabetlerle ikinci çeyreğin ilk beş dakikasını 33-28’lik üstünlükle geride bıraktı.

İlerleyen anlarda etkili oyunlarına devam eden Erol Can Çinko ve Zach Auguste’un sayılarıyla farkı 10 sayıya kadar çıkaran Galatasaray, devrenin son iki dakikasına 41-31 önde girdi. Devrenin son dakikalarında Beşiktaş farkı 6 sayıya kadar indirse de Galatasaray Ege Arar’ın kaydettiği samaçlar ile soyunma odasına 47-37’lik üstünlükle girdi.

İkinci devreye 0-6’lık seri yakalayarak başlayan Beşiktaş farkı 4 sayıya kadar indirdi. (47-43) Emir Gökalp’in basketiyle beraber çeyreğin ilk iki buçuk dakikası 49-45 Galatasaray’ın üstünlüğüyle geçildi. Nigel Hayes ve Aaron Harison’ın üç sayılık basketleriyle farkı tekrar 10’a çıkaran Galatasaray, Aaron Harrison’ın arka arkaya bulduğu 5 sayıyla beraber skoru 60-47’ye getirdi.

Zach Auguste’un farkı 15 sayıya çıkaran turnikesinden sonra Beşiktaş molası geldi. Mola dönüşü rakibinin yakaladığı 0-4’lük seriye Emir Gökalp’in üç sayılık basketiyle cevap veren Galatasaray, çeyreğin son üç dakikasına 65-54’lük üstünlükle girdi. İlerleyen anlarda ‘ın üç sayılık basketine Emir Gökalp’in üç sayılık isabetiyle cevap veren Galatasaray, Tai Webster’ın kaydettiği sayılarla çeyreğin son bir dakikasına 70-59 önde girdi. Çeyreğin son anlarında Beşiktaş’ın bulduğu sayılara engel olamayan Galatasaray, son çeyreğe 70-62’lik avantajla girdi.

Son çeyreğin başında Beşiktaş’ın faul çizgisinden bulduğu sayılara Tai Webster’ın üçlük basketiyle cevap veren Galatasaray, Zach Auguste’un smacıyla beraber çeyreğin ilk dakikası geride kalırken skoru 75-66’ya getirdi. İlerleyen dakikalarda Beşiktaş’ın bulduğu sayılara yine Zach Auguste’un pota altından bulduğu basketle cevap veren Galatasaray mücadelenin bitimine 06:21 kala gidilen molaya 77-68 önde girdi.

Beşiktaş’ın mola dönüşü bulduğu üç sayılık baskete Tai Webster’ın turnikesiyle cevap veren Galatasaray, Zach Auguste’un smacıyla beraber mücadelenin son dört buçuk dakikasına girilirken farkı tekrar çift hanelere çıkardı. (81-71)

Mücadelenin son üç dakikasına girilirken Beşiktaş yakaladığı 0-5’lik seriyle farkı 3 sayıya kadar indirdi ve Başantrenör Ertuğrul Erdoğan molasına başvurdu. Mola dönüşü Zach Auguste ve Aaron Harrison’ın sayılarıyla skoru 86-80’e getiren Galatasaray, mücadelenin son bir dakikasına 4 sayılık avantaj ile girdi. (86-82) Mola dönüşü Zach Auguste’un sayılarıyla avantajını koruyan Galatasaray mücadeleden 93-87 galip ayrıldı.

İlk çeyrek sonucu: 20-22

İkinci çeyrek sonucu: 47-37 (27-15)

Üçüncü çeyrek sonucu: 70-62 (23-25)

Dördüncü çeyrek sonucu: 93-87 (23-25)

Paylaşın

Diyarbakır’ın Süsü Tarihi ‘Köprüler’

Dicle Nehri’nin yanında yükselen bazalt platonun doğu kıyısındaki geniş düzlükler üzerinde kurulmuş olan Diyarbakır, tarihi yapılarıyla da ön plana çıkan önemli bir kentimizdir.

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Diyarbakır’a yolu düşen hemen herkesin gezip görmesi gereken yapılar arasında tarihi köprülerde önemli bir yer tutmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Diyarbakır ili sınırları içinde bulunan tarihi köprüleri sizler için derledik.

Malabadi (Batmansu) Köprüsü

Diyarbakır İli, Silvan İlçesi sınırları içindedir. Evliya Çelebiye göre bu köprü, Abbasiler dönemine ait bir mimari şaheserdir.

Abbasi hanedanına mensup zengin bir tüccar, hayrat için köprüyü yaptırdığı seyahatnamede anlatılır. Ancak, Artuk Oğulları Beyliği dönemine ait olduğu ve Artuk’un torunlarından İlgazi oğlu Timurtaş tarafından 1147 yılında yaptırıldığı da söylenmektedir.

Mostar köprüsünün ikizi olarak kabul edilir. Tek kemerli olan bu köprünün içine iki yoldan girilir. İçinde insanların dinlenmesi, yatması ve dış tehlikelerden korunması için odalar yapılmıştır.

Ulaşımı sağlamakla birlikte birçok fonksiyonu olan bu sanat harikası köprünün, Diyarbakır’daki diğer eserler gibi meraklılar tarafından mutlaka görülmesi gerekir.

Dicle Köprüsü (On Gözlü Köprü)

Şehrin güneyinde, Mardin Kapısı dışında ve şehre 3 km. mesafededir. Köprünün bugün ayakta görülebilen kısımlarının 1065 tarihinde Mervaniler döneminde Übeyd oğlu Yusuf isimli bir mimar tarafından inşa edildiği üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Kesme bazalt taştan 10 gözlü olarak inşa edilmiştir.

Haburman Köprüsü

Çermik ilçesinin Haburman köyü civarındadır. Sinek Çayı üzerinde kurulmuş olan bu köprü ortadaki büyük ve sivri, yandakiler daha küçük ve yuvarlak olmak üzere üç gözlüdür. Üzerindeki kitabesinde 1179 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Diyarbakır kısa tarihi

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir.

Diyarbakır’ın, doğal bir geçiş yolu olması her dönemde çekiciliğini arttırmış ve medeniyetlerin iz bıraktığı bir şehir olmuştur. Tarihin derinliklerinden gelen sayısız kültürün kucaklaştığı bir kenttir.

Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde El-Cezire denilen bölgede Bereketli hilalin kalbinde yer almaktadır.

Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır.

Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihimize değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır.

Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.

M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kaleolmak üzere iki bölümden oluşmuştur.

Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır.

3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5.500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milad öncesi ve milad sonrası izleri, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir.

Kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır. Kent tarihsel potansiyeliyle adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğindedir. Birçok medeniyete beşiklik eden kent döneminin tanığı olmuş ve gelen her medeniyetin izlerini barındırmaktadır.

Paylaşın

Denizli’nin Tarihi Pazar Yeri: Kaleiçi Çarşısı

Denizli gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Kaleiçi adı verilen bir iç kale olan alışveriş yeri; Denizli’nin ilk kurulduğu yer olarak tarih sahnesinde karşımıza çıkmaktadır.

Elimizde en eski belge olarak bulunan ve 1926-30’lu yıllarda bir Fransız topograf tarafından 1/200 ölçeğinde çizilen kale, yaklaşık 280m uzunluğunda ve 160m genişliğindeki bir alanı kaplamaktadır.

Bu plana göre; Kaleiçi Kalesi’nde güney kısım hariç, dükkânların kale duvarına bitişik tek sıra halinde yapıldığı görülür. Güney tarafta; Bayramyeri Kapısı ve buna bağlı olarak yapılan en yoğun alışveriş alanının bulunduğu Tuhafiyeciler Caddesi, Başbanbaşı Sokak, Hasırcılar Sokağı ve Yemişçiler Sokağı yer alır.

Sur dışında Merkez Efendi Sokağı ve Sarayköy Caddesi takip edildiğinde, Dörtçeşme Kapısı ve buna bağlı olarak solda Kadın Pazarı, karşısında Keten Pazarı ve Bostanpazar Sokağı bulunur. Dörtçeşme Cami geçilince batı tarafta tek sıra dükkânların yer aldığı Başbanbaşı Sokağı’nın devamı yer alır.

Kuzey tarafta Hal Kapısı ve bu kapıdan girildiğinde kuzeydoğu yöne ilerlenirse Çilingirciler Sokağı’nın yer aldığı dükkân sıraları bulunur. Doğu tarafta Demirciler Kapısı ve buna bağlı Zahire Pazarı Sokağı, güney tarafta ise
Çilingirciler Sokağı’nın devamı yer alır.

Sur dışından Belediye Caddesi güneye doğru takip edildiğinde Küçük Kapı ve Çuhacılar Meydanı’na ulaşılır. Bu planda kalenin iç kısımlarında herhangi bir yapı çizilmemiştir.

Günümüzde Dört Çeşme tarafında, Eski Marangoz atölyelerinin bulunduğu kısımdan katlı hal-pazar binasına kadar olan 50m’lik bir alanın önü açılmış ve buradaki sur duvarları açığa çıkarılmıştır . Buradaki sur duvarları yer yer 3-4m ayaktadır.

Duvarlar traverten taşlardan kireç harçlı örülmüş her iri taş sırasının aralarına daha küçük taşlar ve tuğla parçaları yerleştirilmiştir. Taş sıralarının yüksekliği 25-30cm arasında değişmektedir. Bu duvarlarda yer yer mermer mimari bloklar ve lahit kapağı parçası gibi devşirme malzemeler kullanılmıştır.

Özellikle buradaki surlarda iri traverten blokların kırılarak daha küçük parçalara ayrılıp ikinci kez kullanıldığı  görülmektedir. Sur duvarlarında kullanılan travertenlerin tipi ve gözenekleri tamamen Laodikeia’daki mimari yapılarda kullanılanlara benzemektedir.

Sur duvarları yer yer planda da görüldüğü gibi üçgen çıkıntılı istinat ayaklarla sağlamlaştırılmıştır.Burada zaman zaman yapılan çalışmalarda Bizans Dönemi sırlı seramik parçaları da çıkmaktadır.

Diğer taraftan Saraylar Mahallesi’nde Selçuklu sikkelerinin çıktığı parselde yapılan hafriyat çalışmalarında Kaleiçi’ne, Başpınar’dan su sağlayan pişmiş toprak künkler ile Bizans pithos ve seramik parçaları da ele geçmiştir.

Yine Kaleiçi’nde bulunan ve olasılıkla pencere lentosu olabilecek kabartmalı mermer parça, buradaki Bizans yerleşimlerinin diğer mimari kalıntısıdır.

Bu mermer pencere lentosunun ön yüzünde yer alan bitkisel bezemelerin yaprak uçlarının kıvrımlı volüt şeklinde döndürülerek verilmesi, üç basamaklı kaide  üzerinde yer alan ve uçları ikişerli yuvarlak gözlü sona eren görünüm M.S.10. ve 11 y.y.larda çok kullanılan bir süsleme biçimidir.

Denizli’de gezilecek yerler

Denizli gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Başlangıcı Kalkolitik Çağa kadar uzanan Denizli, bereketli bir bölge olarak, Luvia, Frig, Pers, Yunan ve Roma gibi medeniyetlerin merkezi olmuştur.

Eski kent, modern şehrin 6 kilometre kuzeyindedir ve Antiokos tarafından inşa edilmiş ve eşi Laodikea’nın adını almıştır. Şehirden, Hristiyanların Vahiy Kitabında yedi kiliseden biri olarak bahsedilmektedir. Yakındaki Triopolis şehri ise, piskoposların merkezi olarak biliniyordu.

Denizli’deki tarihi kalıntılardan en önemlisi, diğerlerinden daha iyi korunmuş olan Roma ve Bizans kalıntılarıdır. Daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar, İslam mimarisinin güzelliklerini Denizli’ye eklemiştir.

Denizli’ye nasıl gidilir?

Denizli’ye trenle ve karayolu ile kolaylıkla ulaşılabiliyor. Çardak ilçesinde bulunan havaalanına İstanbul’dan uçuşlar bulunuyor.

Paylaşın

Heraklia Salbace Antik Kenti

Yıl boyunca yerli ve yabancı birçok turistin uğrak noktalarından biri olan Denizli, bir çok uygarlığa evsahipliği yapmıştır. Denizli’nin tarihi yapıları da turistler içinde gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Bu yerlerden biride Heraklia Salbace Antik Kenti’dir.

Herakleia antik kenti Denizli ili, Tavas ilçesi, Vakıf Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Bugün antik kentin bir kısmının üzerinde köy yerleşimi bulunur. Kent, Tabae (Davaz) Ovası’nın kuzey-doğu sonunda Salbacos (Babadağ) dağ silsilesinin eteklerinde  Vakıf Köyünün bulunduğu alandadır.

Antik kentin yönetim alanı, Aphrodisias’a komşu olarak küçük Timelos nehri tarafından sınırlandırılmıştır. Bu nedenle hem Aphrodisias’ın, hem de Herakleia’nın nehir tanrısı Timelos’tur.

Bu tanrı her iki antik kentin Roma İmparatorluğu sikkeleri üzerinde gösterilmiştir. Kent adı Sikkeler üzerinde HERAKLEOTON olarak geçmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere kent yarı tanrı kahraman Herakles adına kurulmuştur.

Antik kentin, bugüne kadar hiç araştırılmadığı için, ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Ancak kentte ele geçen sikkelerin en erken tarihlisi M.Ö. 1. yy’ dan  daha geriye gitmemektedir. Bu da kentin Hellenistik dönemde kurulmuş olduğunu göstermektedir.

Antik dönemde Karia Bölgesi sınırlarında yer alan Herakleia Salbace, Roma Dönemi öncesi yönetim birliği olarak Alabanda Conventus’ una dahil edilmiştir. Roma dönemin de ise Aphrodisias yönetim birliğine dahil olmuştur.

Bizans döneminde M.S. 5.yy’ da tüm bölge kentlerinde olduğu gibi antik kentin etrafı sur duvarıyla çevrilmiştir. Bizans döneminden sonra 12.yy’ dan itibaren bölge Türklerin eline geçmiştir.

Roma dönemine ait sikkeler üzerinde Glykon İmparator Neron  (M.S.54-68) zamanında Herakleia rahibi, Stephanephoros, Gymnasiarch, Boule, Priteneion ve Statilios Attalos olarak zikredilmiştir. Hatta bu sıfatlar M.S.2.yy’ da Antoninler Dönemi sikkeleri üzerinde dahi görülmektedir.

Herakleia sikkeleri üzerinde; sakallı Herakles, Serapis, arka yüzlerde; ayakta Herakles, tanrıça ya da Amazon çift yüzlü balta taşır şekilde, iki erkek geyik arasında ya da bir tapınak içinde Efes Artemisi, önünde yılan ile tahtında oturan Asklepios, Hygeia, İsis, Hermes, Athena, Dionysos, Aphrodite betimlenmiştir.

Antik dönem de Denizli çevresinde yer alan; Hierapolis, Laodikeia, Attouda, Karura, Herakleia Sallbace ve Eumeneia kentlerinde tıp bir bilim dalı olarak kabul edilmiştir.

Yazıtlardan ve antik kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre; Herakleia Salbace (Tavas,Vakıf Köyü)’de tıp bilimi çok ileriye gitmiştir. Özellikle aynı aileden olan doktorlar, Roma İmparatorları Trajanus (M.S.98-117), Marcus Aurelius (M.S.161-180) ve Lucus Verus (M.S.161-169)’un  baş hekimliklerini yapmıştır.

Yazıtlardan elde ettiğimiz bilgilere göre  İmparator  Trajanus’un doktoru ve danışmanı Titus Statilius kriton’dur. Yine kentte ele geçen bir yazıtta M.S.50 yıllarında Archelaos’un  önemli bir tıp doktoru olduğunu göstermektedir. Yine eldeki belgelere göre, Roma İmparatoru Antoninus Pius (M.S.138-161) ve Marcus Aurelius’un  (M.S. 161-180) doktoru Damokrates’tir.

Şüphesiz Roma İmparatorları Marcus Aurelius (M.S. 161-180) ve Lucus Verus (M.S.161-169) dönemlerin de şef doktor Statilius Attalos’tur. Yazıtlarda adı geçen diğer önemli doktor ise Diogenianost’tur.

Herakleia Salbace antik kenti  güç tanrısı Herakles adına kurulmuş olmasına rağmen, kentin baş tanrısı Asklepios ve karısı Hygeia’dır. Bu da antik kentin tıp alanında ne kadar ileriye gittiğini ve antik dönemde burada yetişen doktorların tüm dünyada ün saldıklarını göstermektedir.

Ayrıca Herakleia antik kentinde kabartmalar ve heykeller üzerinde sağlık tanrısı Asklepios ve karısı Hygeia sıkça betimlenmiştir. Bunlarla ilgili olarak antik kentte bir tıp okulu vardı ve burada antik dünyanın en meşhur hekimleri yetiştiriliyordu. Bunlarla ilgili bilgiler yapılacak kazılar sonucu kesinleşecektir.

Herakleia antik kenti Aphrodisias,  Apollonia Salbace ( Medet Köyü) üzerinde Kibyra (Gölhisar) ‘ya  ulaşan ana yol güzergahında yer almıştır. Bu yol daha sonra güneye Attaleia (Antalya)’ya kadar ulaşmaktadır. Bu nedenle kent geçiş noktası üzerinde olması yönüyle çok önemli stratejik bir konuma sahiptir.

Günümüzde antik kent üzerinde  Vakıf Köyünün olması sebebiyle fazlaca bir kalıntı göze çarpmaz. Buna rağmen kentin sur duvarlarını, stadyumunu ve tanımlanamayan bazı yapılarını görmek mümkündür.

Yer yer köy içinde yapılan tarımsal çalışmalar sırasında bazı temel kalıntıları, heykel, kabartma, yazıt zahire küpleri gibi eserlere rastlanmaktadır. Köy içinde sağa sola dağılmış halde bir çok mimari bloklara, başlık ve sütun parçalarına da rastlanmaktadır.

Herakleia antik kentin de ele geçen sağlık tanrıçası hygeia heykeli, Zeus Ktesios Patrios ( Çobanların koruyucu babası kabartması, heykel torsoları gibi mermer eserler Hierapolis Arkeoloji Müzesin de  sergilenmektedir.

Ayrıca antik kentin önemli bir şahsiyetine ait Ören Sırtında yer alan anıtsal Hieron mezarda Denizli Müze Müdürlüğü kazılar yapmış olup, bu anıta ait kabartmalar bugün yerinde koruma altına alınmıştır. Bu anıta ait bazı mimari parçalar daha önce çevredeki mezarlıklara taşınarak burada mezar taşı olarak kullanılmıştır.

Herakleia antik kenti ve Herakleia Hieron’ unda yapılacak, bilimsel ve sürekli olacak kazı ve restorasyon çalışmaları, bölgeye büyük hareketlilik ve kazanç sağlayacaktır.

Çünkü antik kent ve mezar anıtı Aphrodisias turistik yol güzergahı üzerinde bulunmaktadır. Burada yer alan arkeolojik eserlerin açığa çıkarılması sonucu, bölgeye gelecek olan turistler, el sanatları ve tekstil ürünlerini alacak böylece hem bölgenin arkeolojik zenginlikleri tanıtılacak, hem de ticari hareketlilik ve canlılık sağlanacaktır.

Stadyum 

Antik kenti çevreleyen sur ile bugünkü Vakıf köyünün arasındadır. Doğu-batı yönünde olan stadyuma ait yamaçlarda bazı basamaklar görülmektedir. Batı kısmındaki basamaklar ise tamamen tahrip olmuştur.

Herakleia Hieronu

Herakleia Salbace antik kentinin yaklaşık 4 km. doğusunda, bugünkü Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1 km. kuzeydoğusunda, Ören Sırtı ve Kocapınar mevkii diye adlandırılan yerdedir.

Salbacos (Babadağ) dağının sırtında yer alan Hieron dikdörtgen şeklindedir. Dört tarafını plakalardan oluşan kabartmalar çevirir. Kabartmalarda Armetis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler işlenmiştir. Milattan sonra 1.yy Roma dönemine aittir. Üçgen alınlıklarda 12 burcu temsil eden simgeler yer almaktadır.

Aphrodisias lı ustalar tarafından yapılmıştır. Yörenin ileri gelen bir yöneticisine ait bir anıt mezardır. Burada mezar sahibi kendini tanrılarla birlikte göstererek tanrılara yakınlığını anlatmaya çalışmıştır. Hieron’un yer aldığı Höyüğün eteklerinde neolitik döneme ait el aletleri bugün Pamukkale Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Paylaşın

Fenerbahçe, Beşiktaş Maçına Hazır!

Fenerbahçe, Süper Lig’in 23. haftasında deplasmanda karşılaşacağı Beşiktaş maçı hazırlıklarını Can Bartu Tesisleri’nde yaptığı antrenmanla tamamladı. Fenerbahçe, Beşiktaş ile Pazartesi günü saat karşılaşacak.

Teknik Direktör Ersun Yanal yönetimindeki antrenman, saat 18.00’de başladı.

Üst sahada ısınma ve koordinasyon hareketleriyle başlayan antrenmanda 3 gruba ayrılan oyuncular, 5’e 2 top kapma ve pas çalışması yaptı.

Dar alanda gerçekleştirilen çift kale maçlarla devam eden idman, taktiksel ve bireysel çalışmalarla noktalandı.

Fenerbahçe, Vodafone Park’ta 25 Şubat Pazartesi günü saat 21.00’de karşılaşacağı Beşiktaş maçı hazırlıklarını tamamlayarak Fenerbahçe Can Bartu Tesisleri’nde kampa girdi.

Paylaşın

Tarihi Çivitcioğlu Medresesi!

Çankırı’nın Çivitcioğlu Medresesi, yıl boyunca yerli ve yabancı birçok turistin uğradığı tarihi mekanlardandır. 17. yüzyılda inşa edilen Çivitcioğlu Medresesi, kent merkezinde yer alan Büyük Cami’nin kuzeydoğusunda yer alan dikdörtgen planlı, zemin katı taş, esas yapı bağdadidir.

Yerden 1,5 m yükseklikte ahşap konsollara çıkma yapılarak oturtulan Çivitcioğlu Medresesi, üstü alaturka kiremitli kırma çatı ile örtülüdür. Köşelerde yuvarlatılmış olan saçaklar oldukça geniş ve saçak altları ahşap çıtalarla desteklenmiştir.

Çivitcioğlu Medresesi, avlu içerisinde, iki katlı, doğu batı yönünde sıralanmış tek sıra hücrelerden oluşmaktadır. Hücrelerin önünde her iki katta da ahşap revak sırası bulunmaktadır. Eser günümüzde geleneksel Türk süsleme sanatlarının üretilip sergilendiği sanat merkezi olarak kullanılmaktadır.

Çankırı kısa tarihi 

Çankırı’daki müzelerden, tabiat ve doğa parklarından bahsetmeden önce Çankırı’nın tarihini sizler için kısa bir şekilde özetledir.  Çankırı Anadolunun bereketli toprakları üzerinde kurulmuş bir şehirdir. Çankırı’nın tarihine baktığımız zaman ise Paleolitik Döneme ait taştan yapılmış bazı aletler bulunmuştur. Paleolitik döneme ait eserlerin bulunması Çankırı’nın kültürel ve tarihsel olarak ne kadar eskiye dayandığının göstergesidir. Çankırı isminin kökenine de bakacak olursak Çankırı ismine tarihte ilk kez Bizans kaynaklarında “Gangra” olarak rastlıyoruz.

Çankırı tarihini hatta dünya tarihini değiştirecek arkeolojik yüzey çalışmaları, tarihi eserlere ve yapılara zarar vermemek için hassas bir şekilde devam etmektedir.

Çankırı’da Kalkolitik Döneme ait 5 yerleşim yeri bulunmuştur. Bulunan yerleşim yerleri ise;

Çankırı merkeze bağlı Balıbağı Köyü yakınlarındaki Sarıiçi Höyük, Eldivan İlçesi Elmalı köyü sınırları içerisindeki Fene Höyük. Orta ilçesi Salur Köyü içerisinde bulunan Salur Höyük. Korgun İlçesi Ildızım köyünde bulunan Yüce Höyük ve son olarak Ilgaz İlçesinde bulunan Musaköy Türbesi de bu yerleşim yerlerinden bir tanesidir.

Çankırı’nın tarihinde sadece Paleolitik Dönemi ya da Kalkolitik döneme ait eserler yoktur. Kaya Tuzunun Çankırı için günümüzde bile önemli olduğunu düşünürsek, Tunç Çağında Kaya Tuzunun önemi daha da fazladır. Geçmişte Anadolu’da yaşamış olan Hattiler ve Luviler’e ait yerleşim yeri izlerine Çankırı’da rastlayabilirsiniz.

Çankırı konumu ve yeraltı kaynaklarından dolayı Tunç Çağında bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Ticareti yapılan yeraltı kaynaklarının başında ise Obsidyen, Çakmak Taşı ve Çankırı’nın vazgeçilmezi olan Kaya Tuzu gelmektedir.  Eski çağlardaki tuz hem insan sağlığı hem de hayvanların sağlığı için çok büyük bir öneme sahipti. Ayrıca yiyeceklerin korunması ve dericilikte kullanılmasıyla Çankırı’nın jeostratejik konumu çok çok önemli bir hale gelmiştir.

Arkeologlar ve Akademisyenler Çankırı’da tarihi dönemlerde bulunan bu zenginliğin tuz ile doğrudan bir ilişkisi olduğunu öne sürmektedir. Çankırı’da bulunan Sarıiçi Höyük ve Yapraklı Tuzdamınkaşı bu soruların hepsine cevap verecektir. Çankırı sınırları içerisinde günümüze kadar Tunç Çağı dönemine ait 36 yerleşim yeri bulunmuştur. Orta Çağ Tunç döneminde ise Çankırı’da Hitit Krallığına ait izlere rastlanmaktadır.

Anadolu ve Mezopotamya Uygarlıkları arasındaki etkileşimin izleri Çankırı’da net bir şekilde görülmektedir. Asur ve Hitit Krallığı arasında ilişkiler Çankırı’nın gelişimi önemli ölçüde etkilemiştir. Çankırı’da Orta Çağ Tunç dönemine ait 35 yerleşim yeri ve höyük keşfedilmiştir. Çankırı’da bulunan İnandık Köyünden bu döneme ait izlere rastlayabilirsiniz.

M.Ö 1500’lü yıllara yani Geç Tunç Çağına incelediğimizde ise Hitit Devletinin başkenti olan Hattuşa’nın önemi daha da artmaktadır. Devrez Vadisi Boyunca bulunan Hitit Krallığından kalan eserlere rastlayabilirsiniz. Çankırı’da Hitit Krallığına ait önemli eserler ise Batı Salman Höyük, Dumanlı Kalesi, Müslüman Kalesi ve Kanlıgöl Kalesidir. Çankırı’da Helenistik Döneme ait izlere rastlayabilirsiniz.

Çankırı ve Anadolu Bölgesinde Hitit Krallığı döneminin sona ermesiyle birlikte Helen izleri kendini göstermeye başlamıştır. Çankırı’da Roma Dönemine ve Helenistik Döneme ait 11 yerleşim yeri tespit edilmiştir. Bulunan yerleşim yerlerinden en önemlileri ise Gangra Kalesi yeni adıyla Çankırı Kalesi, Kimiatene şehri yeni adıyla Kurmalar Antik Yerleşimi ve Antoniopolis (Aydınlar Köyü). Ayrıca 66-67 yılları arasında yapılan çalışmalarda Helen Dönemine ait yeni eserler bulunmuştur ve bu eserlerin ortaya çıkartılıp korunması için çalışmalar günümüzde de devam etmektedir.

Yakın tarihe doğru yaklaştıkça Çankırı’da Bizans dönemine ait izlere rastlıyoruz. Çankırı her dönem olduğu gibi zengin yeraltı kaynakları ve jeostratejik konumu nedeniyle Bizans için çok önemli bir şehir olmuştur. Çankırı Bizans Döneminde Paflagonya eyaletinin başkenti olmuştur. Çankırı’da Bizans dönemine ait 66 yerleşim yeri, 20 Kaya Yerleşkesi, 11 tane de kale vardır. Çankırı’da bulunan kalelerin özelliği ise ulaşım olarak çok zor olmasıyla Çankırı’nın savunmasına önemli katkılar yapmıştır.

Çankırı’da Türk Hakimiyeti başladıktan sonra şehrin neredeyse her yerinde Türk Kültürüne ait izlerler karşılaşabilirsiniz. Osmanlı Döneminde de Çankırı tarım arazileri ve yeraltı kaynakları nedeniyle çok önemli bir şehirdir. Osmanlı Dönemine ait eserlere geçmeden önce Selçuklu Dönemine ait Taş Mescitten bahsetmek gerekebilir.

Çankırı’da Selçuklu dönemine ait bir diğer eser ise İmaret Cami’dir. Camide yapılan restorasyonlar çalışmaları ile bugün varlığını sürdürmektedir. Osmanlı Döneminde ise Paşa Sultan Camii, Dördüncü Murat Hamamı, Örenköy Camii,  Fethiye Türbesi ve Kütüphanesi Çankırı’da bulunan önemli tarihi eserlerdendir.

Paylaşın

Bursa’nın Simgelerinden ‘Saitabat Şelalesi’

Yemyeşil çimenler ve çınar ağaçlarıyla çevrili olan ve Uludağ’dan gelen suların aşağı akmasıyla oluşan Saitabat Şelalesi, bir kanyondan dökülmektedir. Bursa’nın Kestel ilçesinin Saitabat Köyü’nde yer alan şelalenin aktığı kanyonda, suyunun debisine rağmen sert kayalar yer almaktadır.

Muhteşem bir tabiata sahip olan Saitabat Şelalesi’nin çevresi piknik alanı ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Alabalıklarıyla meşhur olan Saitabat Şelalesi, yüzme ve doğa yürüyüşü için uygundur.

Bursa’nın kısa tarihi

Şehir merkezinde yer alan Hisar bölgesinde elde edilen kesin bulgular MÖ 2500-2700 yıllarını gösterir. Fakat Akçalar Aktopraklık kazılarında bugün Bursa il sınırları içinde kalan eski uygarlık alanlarının 8500 yıl öncesine kadar uzandığı ortaya çıkmıştır.

Bursa bölgesi, MÖ 4. yüzyılda Bitinya Devleti kurulana dek, çeşitli kolonilerin ve ülkelerin egemenliğindeydi. Ünlü tarihçi Herodot’a göre, o tarihte Bursa ve civarında var olan tek kent, MÖ 12. yüzyılda kurulan Cius’tur (Gemlik). Apamea (Mudanya) kentinin ise MÖ 10. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Uluabat Gölü’nün üzerinde bir adada bulunan Apollonia’nın da (Gölyazı), MÖ 6. yüzyıldan önce kurulduğu sanılmaktadır.

Krezus/Kroisos (MÖ 561-546) döneminde Lidyalıların egemenliğine giren Bursa bölgesi daha sonra Pers egemenliğine geçer. Bölge, bu savaşlar sırasında çok tahrip olur. Bu sırada Yunan göçmenleri bölgeye gelerek Marmara Denizi kıyılarına yerleşir. Kadıköy’de Kurulu bulunan Chalchedon Cumhuriyeti, Bursa ve civarına saldırarak tahrip eder. Dedalses, Perslere karşı savaşarak Bursa bölgesinde bağımsız bir Bitinya Devleti kurar.

Bursa’nın kent statüsüne yükselip çevresinin surlarla çevrilmesi, Bitinya kralı I. Prusias (MÖ 232-192) döneminde gerçekleşir. Kartaca kralı Hannibal, Roma imparatoru ile yaptığı savaşı kaybedince, askerleriyle birlikte I. Prusias’a sığınır, I. Prusias tarafından büyük itibar görmesi üzerine, onun onuruna Bursa Kalesi’ni inşa eder. Böylece Bursa’nın ilk şehir planı da Kartaca kralı Hannibal tarafından yapılmış olur. Kente Prusa adı verilir.

MÖ 74 yılında Roma’ya bağlanan Bitinya Krallığı, uzun yıllar Roma egemenliğindeydi. Şehir, MS 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Bizans yönetiminde kalır. MS 500’lerde bölgede ipek üretimine başlanır ve şehrin doğal sıcak suları nedeniyle küçük bir kaplıca kentine dönüşmesi bu zamanda gerçekleşir. Pythia’da (Çekirge) yeni hamamların yaptırılması İmparator Justinianus (527-565) zamanına denk gelir.

Müslümanlar ilk kez, Abbasiler (Harun Reşid, 8. yüzyıl) döneminde Bursa’ya kadar gelir. 955 yılında ise Halep’teki Hamedanlılar, İznik’i ele geçirip 23 yıl süreyle egemen olurlar. Türkler Bursa bölgesine ilk kez 1080 yılından sonra gelirler ve İznik, 1081-1097 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapar. 1097 yılında ise bölge, Haçlı Savaşları’na sahne olur. İznik, Haçlıların eline geçer.

Bu savaşlar sırasında İstanbul’da Latin hükümeti kurulunca, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İznik olur. 1204-1261 yılları arasında Nicaea’ya (İznik) bağlı sönük bir tekfurluk olarak yaşamını sürdürdüğü anlaşılan Prusa, hisardan ibaret bir kent olarak 14. yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kalır.

Bursa, Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve ilk sultanı olan Osman Bey’in uzun yıllar süren kuşatmasından sonra, kılıçla değil, “vire” olarak anılan biçimde; teslim yoluyla, 6 Nisan 1326′da oğlu Orhan Bey tarafından alınarak Osmanlıların başkenti olur. Osman Gazi de vasiyeti gereği Tophane’deki Gümüşlü Kubbe’ye (Saint Elia Manastırı) gömülür.

Bursa Osmanlı hâkimiyeti ile birlikte bilhassa ilk 200 yıllık dönemde diğer kentlere göre büyük gelişmeler gösterir, şehir hisarın dışında, batı ve doğuya doğru genişler ve birçok mimari yapı ile süslenir ve 1365’te Edirne’nin fethedilip başkent yapılmasına kadar imparatorluğa başkent olur. Edirne ve daha sonra İstanbul’un başkent olmasından sonra, Bursa hep Anadolu’nun başkenti olarak itibar ve değer görmüştür.

Bursa yöresi 1900’lerin başında Hüdavendigar Vilayetinin sınırları içindeydi. Kentin belediyesi 1877’de kuruldu. Osmanlı Devleti’nin yıkılmaya başladığı dönemde, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir. Bursa, 8 Temmuz 1920 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edildiğinde, şehri korumakla görevli askerler, silah ve cephane yetersizliğinden fazla direnemez.

Şehrin işgali, sadece Bursa’da değil, tüm ülkede büyük üzüntü yaratır. Ankara’daki TBMM kürsüsü üzerine, Bursa düşman işgalinden kurtuluncaya kadar kalmak üzere siyah bir örtü örtülür. Şehir, 2 yıl, 2 ay, 2 günlük işgalden sonra 11 Eylül 1922 günü Yunan işgalinden kurtulur.

İşgal sonrası Balkanlardan gelen göçmenlerin büyük bölümünün Türkçe dahi bilmeyen, faklı gelenekler ve kültür taşıması, cumhuriyet Bursa’sı için daha farklı ve ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Fakat Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le doğan yepyeni Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer bütün illerinde olduğu gibi, Bursa da yaralarını kısa sürede sarar, toplumsal ve kültürel sorunları aşmayı bilir ve kalkınır.

Cumhuriyet yönetimi, yakılmış, yıkılmış bir Bursa’dan kısa sürede modern bir kent yaratmayı başarır. Yeniden ipek fabrikaları kurulur, gerek kent merkezi, gerekse ilçe ve köylerde büyük bir imar atılımı başlar. Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkan Bursa, çok kısa süre içinde büyük bir gelişme göstererek ülkenin dördüncü büyük kenti olur.

Paylaşın

Bozkırın Yeşil Cenneti ‘Yüzen Ada’

Bingöl’ün Solhan ilçesine bağlı Hazarşah köyü Aksakal göl mezrasındaki Yüzen Ada, tamamen doğal bir oluşumdur. Gölün üç tarafı dağlar ve tepelerle çevrilmiş düz arazi üzerinde bulunan krater gölü konumundadır.

Bingöl-Solhan karayoluna 4.5 km uzaklıktaki gölün şimdiki alanı 300 m2’nin üzerindedir. Gölün derinliğinin 50 metreden fazla olduğu düşünülmektedir.

Yaz ve kış aylarında su seviyesi aynı kalmaktadır. Su tatlı ve berrak olup, herhangi bir madensel tuz ihtiva etmemektedir.

Gölün ortasında hareket eden üç ada vardır. Adalar göl içinde bağımsızdır. Üstüne binildiği zaman sal gibi her tarafa ağır ağır hareket etmektedir.

Adanın üzerinde 4-5 tane bodur dişbudak ağacı mevcuttur. Çevredeki bitkiler gölün mevcut suyu ile beslenmektedir.

Ada üzerinde bulunan ot kökleri sarılıcı olması nedeniyle toprak tamamen bitki kökleri ile kaynamış ve yapışmış durumdadır.

Ayrıca gölün ortasında bulunan adanın yapısı incelendiğinde çayır, ayrık ot ve suda yetişen çeşitli bitkilerin ada üzerinde mevcut olduğu görülmektedir. Çevresi meşe ve yeşil alan ile kaplıdır.

Paylaşın