İhtiyaç Kredisi Faizi Yüzde 30,35 İle Yılın Zirvesini Yeniledi

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ortalamasına göre 17 Mart itibariyle ihtiyaç kredi faizi yıllık yüzde 30,35’e çıktı. Bu ihtiyaç kredisi faizi 2023 yılının ikinci en yüksek ihtiyaç kredisi faizi seviyesi oldu.

Oysa Merkez Bankası 10 Mart’ta uygulamaya aldığı ve 13 Mart itibariyle yeniden düzenlediği regülasyonuyla bankaların ihtiyaç kredi faizinde belli oranı aşmaları durumunda ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu tanımladı.

Kredi faizleri özellikle son düzenlemenin ardından ihtiyaç kredilerinde ikinci kez yılın zirvesine çıkarken ticari kredi faizleri son haftada gerilese de büyümesi ivme kaybetti. Merkez Bankası verilerine göre 17 Mart haftası itibariyle ihtiyaç kredisi faizi bir önceki haftaya göre tam 3.87 puan birden artarak yüzde 26,48’den yüzde 30,35’e fırladı.

Ekonomi gazetesinden Şebnem Turhan’ın haberine göre; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri de ihtiyaç kredisinde Merkez Bankası regülasyonu öncesinde yüzde 5’i aşan haftalık büyümenin yüzde 0,26’ya kadar düştüğünü ortaya koydu. Bankacılık sektörü kaynakları faizlerdeki artıştan ziyade kullandırım rakamlarının oldukça düştüğünü yüksek oranlı kredi vermekten bankaların kaçındığını vurgularken bankaların seçime kadar risk almamaya çalıştığını dile getirdi.

Merkez Bankası haftalık verileri ihtiyaç kredilerinde 17 Mart itibariyle sert bir yükseliş yaşandığını gösteriyor. Bazı bankalar aylık ihtiyaç kredi faizini yüzde 3,65’e kadar yükseltirken Merkez Bankası ortalamasına göre 17 Mart itibariyle ihtiyaç kredi faizi yıllık yüzde 30,35’e çıktı. Bu ihtiyaç kredisi faizi 2023 yılının ikinci en yüksek ihtiyaç kredisi faizi seviyesi oldu. Oysa Merkez Bankası 10 Mart’ta uygulamaya aldığı ve 13 Mart itibariyle yeniden düzenlediği regülasyonuyla bankaların ihtiyaç kredi faizinde belli oranı aşmaları durumunda ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu tanımladı.

Daha önce ticari kredi faizlerine getirilen ve şimdi ihtiyaç kredileri için de uygulanan düzenlemeyle İhtiyaç kredilerinden faiz/kâr payı oranı Merkez Bankası’nca ilan edilen yıllık bileşik referans oranın 1.8 ile 2.0 (dâhil) katı arasında olanların birinci kademede yani yüzde 20 oranında, 2.0 katından yüksek olanların ise ikinci kademede yüzde 90 oranında menkul kıymet tesisine tabi olması kararlaştırıldı.

Bundan sonra ise bankacıların yaptığı hesaplamalara göre ihtiyaç kredisi faizi yüzde 18,6’yı aştığında yüzde 20, yüzde 20,6’yı aştığında ise yüzde 90 oranında ek menkul kıymet alım zorunluluğu oluşacak. Ancak 70 bin liraya kadar olan ihtiyaç kredileri menkul kıymet tesisinden muaf tutuldu.

Veriler bankacılık sektöründe ortalama ihtiyaç kredisi faizinin Merkez Bankası’nın neredeyse yüzde 90 oranında ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu getirdiği faiz oranından 10 puan daha yüksekte olduğunu ortaya koyuyor. Bankacılık sektörü kaynakları bir süredir yüzde 29-30 seviyesinde bulunan ihtiyaç kredisi faizinin özellikle kamu bankalarının da ilgisinin artmasıyla mart ayı başında yüzde 26’nın altına gerilediğini hatırlattı.

Ancak kaynaklar ardından Merkez Bankası’nın ihtiyaç kredisi faizine yönelik ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu geldiği ve seçim takvimi netleştiğine işaret ederek ABD’deki banka batışı ile ardından ABD ve Avrupa’da bankacılık sektöründeki endişenin de tüm bunlara eklendiğini dile getirdi.

Tüm bu olumsuzlukların ve belirsizliklerin üst üste gelmesinin zaten regülasyonlar nedeniyle bilanço yönetiminde zorluk çeken bankacılık sektörünü daha da isteksiz hale getirdiğini vurgulayan bankacılık sektörü kaynakları net faiz gelirinin negatif olmasının da kredi iştahını kestiğini vadeleri ise kısalttığını vurguladı. Özellikle seçimden sonra sonuca göre ya regülasyonların ya da belirsizliğin kalkmasının beklendiğini kaydeden bankacılık sektörü kaynakları risk almak yerine bankaların bu döneme kadar kredilerde kendilerini rölantiye aldıklarını ifade etti.

BDDK verileri de iştahın hızla azaldığını ortaya koyuyor. BDDK’nın haftalık bankacılık verileri TL cinsi ihtiyaç kredi hacminin 17 Mart haftasında bir önceki haftaya göre sadece yüzde 0,26 büyüdüğünü ve 795 milyar 21 milyon liraya yükseldiğini gösteriyor. Oysa ki 24 Şubat haftasında bir önceki haftaya göre ihtiyaç kredi hacminde büyüme yüzde 5,81, 3 Mart haftasında yüzde 1,83, 10 Mart haftasında ise yüzde 2,28 olmuştu. Bankalar ihtiyaç kredilerinde frene basarken tüketiciler de çareyi bu yılın tamamında olduğu gibi kredi kartı ve kredili mevduat hesaplarında buldu. Merkez Bankası’nın faiz indirimleri nedeniyle kredi kartı ve KMH faiz oranları yüzde 1,36, gecikme faizi ise yüzde 1,66 seviyesinde bulunuyor.

TL mevduat faizi yüksek seviyede

Tüketici kredilerinde geçen hafta taşıt ve konut kredisi faizlerinde de hafif bir kıpırdanma yaşandı. Taşıt kredi faizi 0.45 puan artışla yüzde 25,17’ye, konut kredisi faizi de 0.10 puan artışla yüzde 16,5 seviyesine çıktı.

Merkez Bankası verilerine göre TL mevduat faizlerinde en çok tercih edilen 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizinde 17 Mart haftası itibariyle oran yüzde 27,64. Böylece 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizi geçen yılsonuna göre 3.47 puan yükseldi. Toplam mevduat faizi ise yüzde 19,51, bu oran da geçen yılsonuna göre 0.95 puan yükseldi. İhtiyaç kredisi faizinde ise durum tersine işledi. İhtiyaç kredisi faizi yılsonuna göre 0.97 puan arttı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre TL cinsi taksitli ticari krediler geçen hafta hafif de olsa hareketlendi. Bir önceki hafta yani 10 Mart haftasında ticari kredi faizi sert yükselmiş kredi hacmi büyümesi de olumsuz etkilenmişti. 17 Mart haftasında ise TL kredi faizi 1.49 puan düşerek yüzde 14,68’e geriledi, kredi kart ve kredili mevduat hariç TL ticari kredi faizi ise 1.82 puan azalarak yüzde 14,28’e düştü. Bu faiz düşüşü haftalık kredi hacminin büyümesinde ivmenin artmasına neden oldu ve 17 Mart haftasında kredi hacmi yüzde 1,23 arttı. TL cinsi taksitli ticari kredi hacmi 714.7 milyar liraya çıktı.

Paylaşın

2022 Yılında Merkez Bankası’nın Kur Zararı 328 Milyar TL

2022 yılını 72 milyar 22 milyon lira kârla kapatan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), kurlardaki artış yüzünden 328.5 milyar lira zarar etti. Zarar henüz gerçekleşmediği için bilançoda göründü ancak kârını bozmadı.

Sözcü gazetesinin haberine göre; Merkez Bankası, genel kurul toplantısını önümüzdeki hafta salı günü gerçekleştirerek kâr dağıtım işlemini sonuçlandıracak. Resmi Gazete’de yayımlanan bilançoya göre Merkez Bankası bu yıl Hazine ve Maliye Bakanlığı’na 21.9 milyar lira civarında vergi ödeyecek.

Ayrıca yine Hazine’ye 7 milyar 799 milyon lira da ihtiyat akçesi ödemesi yapacak. Kâr üzerinden kötü günler için ayıracağı ihtiyat akçesi ise 9.4 milyar lira civarında olacak.

AFAD’a 30 milyar verilecek

Merkez Bankası 72 milyar liralık kârından ihtiyat akçesini ayırdıktan sonra geriye kalan 62.6 milyarı Hazine’ye kâr payı olarak gönderecek. Ancak bu yıl deprem için AFAD’a söz verildi. Bu nedenle 30 milyar liranın AFAD’ın hesabına aktarılması gerekiyor.

Bu aktarımdan sonra geriye kalan 32.6 milyar lira Hazine’ye ödenecek. Böylece 7.8 milyarlık ihtiyat akçesi ve 21.9 milyar liralık vergiyle birlikte bütçeye aktarılacak toplam kaynak 62.3 milyar lirayı bulacak. AFAD’a yapılacak ödemeyle birlikte Merkez’in seçim öncesi bütçeye katkısı 92.3 milyar liraya ulaşacak.

Yıllar sonra ilk kez kurdan zarar etti

Döviz varlıkları döviz yükümlülüklerini karşılayamadığı için net döviz açığı yaşayan Merkez Bankası geçen yıl kurlardaki artış nedeniyle 328.5 milyar lira kur zararı yaşadı. Bu zarar henüz gerçekleşmediği için bilançonun aktif tarafındaki değerleme hesabına yazıldı.

Yasa gereği gerçekleşmemiş değerleme farkı dönem kazancından düşülmediği için bu durum Banka kârını etkilemedi. Bugüne kadar kurdan kâr eden Merkez, yıllar sonra ilk kez kur zararı yaşadı. En son 2021 bilançosunda son ayda yapılan düzeltmeyle kur zararı kur kârına dönüşmüştü.

Paylaşın

Merkez Bankası, Faiz Oranını Yüzde 8,5’ta Sabit Tuttu

Merkez Bankası, politika faizini yüzde 8,5’ta sabit tuttu. Banka geçen yıl üst üste dört kez faiz indirimine gitmiş, geçen ayki toplantısında politika faizini 50 baz puan düşürmüştü.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Mart ayı Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantısı Başkan Şahap Kavcıoğlu başkanlığında düzenlendi.

Toplantı sonrası yapılan açıklamada, “Yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan veriler tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleşmesine rağmen, jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişeleri sürmekte, finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğu gözlenmektedir” denildi.

Açıklamada ayrıca şu ifadeler yer aldı:

“Kurul, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde belirttiği üzere, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir…

“Uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlanmakla birlikte, depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması deprem sonrasında daha da önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir.

Kurul, para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilecektir.

TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulayacaktır.”

“Daha da düşüreceğiz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu toplantı öncesi 1 Şubat’ta TRT’de yaptığı açıklamada, ”Dünyada faizi sürekli yükselttiler. Ben de tam aksine faizi indirmenin mücadelesini verdim. Şu anda bizde faiz yüzde 9, bunu daha da düşüreceğiz” demişti.

TCMB, geçen yıl dört toplantıda toplam 500 baz puanlık faiz indirimine gitmiş, Aralık ve Ocak aylarında ise politika faizini yüzde 9’da sabit bırakmıştı. Merkez Bankası, Şubat toplantısında ise faizi 50 baz puan aşağı çekerek yüzde 9’dan yüzde 8,5’e indirmişti.

Batı’da faiz artırımları sürüyor

Amerikan merkez bankası Federal Reserve (Fed), Çarşamba günkü toplantısında faizleri 0,25 puan artırarak yüzde 4,75’e yükseltmişti. Bugün de Norveç Merkez Bankası 0,25’lik artırımla faizleri yüzde 3’e, İsviçre Merkez Bankası da 0,5 puanlık artışla yüzde 1,5’e yükseltti.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası FED, Politika Faizini 25 Baz Puan Artırdı

ABD Merkez Bankası FED, bugünkü toplantıda politika faizini 25 baz puan artırdı. FED geçen yıl boyunca, bankaların borçlanma faizini sıfıra yakın bir seviyeden yüzde 4,5’in üzerine çıkardı. Bu oran, 2007’den bu yana en yüksek seviye demek.

FED, iki ABD bankasının çöküşüyle mali piyasalarda yaşanan son karmaşanın ortasında, borçlanma maliyetlerinde daha fazla artışa ara vermenin eşiğinde olduğunun sinyalini verdi. Son hamle FED’in gösterge gecelik faiz oranını yüzde 4,75- yüzde 5,00 aralığında belirledi.

Ancak bu ay Silikon Vadisi Bankası (SVB) ve Signature Bank’ın ani iflaslarının yol açtığı önemli bir değişimle, FED’in son politika açıklamasında artık faizlerde “devam eden artışların” muhtemelen uygun olacağı söylenmiyor.

Bu ifade, 16 Mart 2022’de faiz arttırım döngüsünü başlatma kararından bu yana her politika açıklamasında yer alıyordu.

Bunun yerine, politika belirleyici Federal Açık Piyasa Komitesi sadece “bazı ek politika sıkılaştırmalarının uygun olabileceğini” söyleyerek, FED’in bir sonraki toplantısında da çeyrek puanlık bir faiz artışının ardından, belki de ilk durma noktasına varılmasına açık kapı bıraktı.

Politika açıklamasında ABD bankacılık sisteminin “sağlam ve dirençli” olduğu belirtilse de, bankacılık sektöründeki son stresin “hane halkı ve işletmeler için daha sıkı kredi koşullarına neden olabileceği ve ekonomik faaliyet, işe alımlar ve enflasyon üzerinde baskı yaratabileceği” de kaydedildi.

Politika kararına muhalefet şerhi düşülmeyen belgede, enflasyonla mücadelenin kazanıldığına dair bir varsayımda da bulunulmadı.

Yeni açıklamada enflasyonun “gevşediği” ifadesine yer verilmedi; bunun yerine enflasyonun “yüksek seyretmeye devam ettiği” belirtildi.

FED, istihdam artışlarının da “güçlü” olduğunu kaydetti.

Yetkililer işsizlik oranının 2023 yılını, Aralık ayı itibariyle görülen yüzde 4,6’nın biraz altında, yüzde 4,5 olarak tamamlayacağını öngördü. Ekonomik büyüme görünümü, önceki tahminlerdeki binde 5’ten hafif bir düşüşle binde 4’e geriledi. Son tahminlerde yüzde 3,1 olan enflasyonun yılı yüzde 3,3 ile tamamlaması öngörülüyor.

Bu hafta yapılan iki günlük toplantının sonucu, Merkez Bankası’nın stratejisinin sadece iki hafta öncesine göre ani bir şekilde yeniden konumlandırılmasına işaret ediyor.

İki hafta önce FED Başkanı Jerome Powell, Kongre’de verdiği ifadede, beklenenden daha sıcak seyreden enflasyonun Merkez Bankası’nı faiz oranlarını daha yüksek ve muhtemelen beklenenden daha hızlı arttırmaya zorlayacağını söylemişti.

Ancak 10 Mart’ta önce SVB, ardından Signature Bank’ın çöküşü, bankacılık sektörünün sağlığına ilişkin daha geniş endişelerin altını çizdi ve FED’in daha fazla faiz arttırımının ekonomiyi mali bir krize doğru sürükleyebileceği olasılığını arttırdı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Altı Büyük Merkez Bankasından Dolar Likiditesini Artırma Kararı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Japonya, Kanada, Avrupa, Fed ve İsviçre Merkez Bankaları, finans piyasalarına güven vermek amacıyla, ABD doları akışını artırma kararı aldı.

Haber Merkezi / Bankalar, koordine bir şekilde “likidite karşılığının artırılacağını” ortak bir açıklama ile dünya kamuoyuna duyurdu.

Devreye sokulacak sistemle bankalar, FED üzerinden borçlanabilecek. Bu sistem, 2008 finans krizi sırasında uygulanmaya başlanmıştı. Kovid 19 sürecinde de uygulamaya konulan sistemin “en azından Nisan sonuna dek” devrede olacağı belirtiliyor.

Altı büyük merkez bankası tarafından yapılan ortak açıklamada, ABD doları fonlamasını sağlamada swap hatlarının etkinliğini artırmak için halihazırda dolar işlemleri sunan merkez bankalarının 7 gün vadeli işlemlerinin sıklığını haftalıktan günlüğe çıkarma konusunda anlaştığı bildirildi.

Açıklamada, merkez bankalarının arasındaki swap hatları ağının, küresel fonlama piyasalarındaki baskıları hafifletmek için önemli bir likidite desteği işlevi gördüğü ve böylece bu tür baskıların hanehalkı ve işletmelere yönelik kredi arzının üzerindeki etkileri hafifletmeye yardımcı olduğu kaydedildi.

Büyük merkez bankalarının likiditeyi artırmaya yönelik attığı adım, İsviçre’nin en büyük bankası UBS’in kriz yaşayan Credit Suisse’i satın alacağını açıklamasının ardından geldi. Söz konusu adım, ABD ve Avrupa’da finansal sistemdeki son gelişmelere ilişkin endişelerin derinleştiği şeklinde yorumlandı.

SWAP hattı nedir?

Swap hattı, merkez bankaları arasında geçici olarak, belirli bir zaman diliminde, bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı faiz ödemeleri ya da döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirmek için yaptıkları anlaşmadır.

Başlangıçta merkez bankaları tarafından belirli piyasa müdahalelerini finanse etmek için kullanılan swap takas hatları; son yıllarda finansal istikrarı korumak ve piyasada oluşan panik havasının, reel ekonomiyi etkilemesini önlemek için kullanılan önemli bir araç haline gelmiştir.

Paylaşın

Kredi Ve Kredi Kartı Borçları Bir Trilyon 746 Milyar Liraya Ulaştı

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan her veri vatandaşın yaşadığı derine ekonomik krizi gözler önüne seriyor. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları bir trilyon 745 milyar 807 milyon TL’ye ulaştı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan verilere göre bankalara olan toplam borç içinde tüketici kredileri tutarı, bir haftada 23 milyar 317 milyon TL artışla bir trilyon 226 milyar 166 milyon TL’ye yükseldi.

Sözcü’den Deniz Bilici Göçmen’in haberine göre söz konusu kredi borçlarının 792 milyar 980 milyon TL’si ihtiyaç kredilerinden oluşurken, 374 milyar 339 milyon TL’si konut, 58 milyar 845 milyon TL’si ise taşıt kredilerinden oluştu.

Aynı dönemde bireysel kredi kartı borçları da 5 milyar 598 milyon TL artarak 519 milyar 641 milyon TL’ye çıktı. En çok artış ise ihtiyaç kredisinde görüldü. 3 Mart haftasından 10 Mart haftasına kadar ihtiyaç kredisi borcu 17 milyar 678 TL artış gösterdi.

Yaklaşık bir aylık dönemi içeren 10 Mart haftası ile 17 Şubat haftası verileri karşılaştırıldığında, bu süreçte yurttaşların bireysel kredi ve kredi kartı borçları toplamındaki artış 116 milyar 885 milyon TL oldu.

Söz konusu dönemde toplam borç içinde tüketici kredileri tutarı, bir ayda 85 milyar 376 milyon TL artışla, bir trilyon 226 milyar 166 milyon TL’ye yükseldi. Bu dönemde bireysel kredi kartı borçlarındaki artış ise 31 milyar 509 milyon TL oldu.

Paylaşın

“Kısa Vadeli Dış Borçlar Ekonominin Üzerinde Demokles’in Kılıcı Gibi”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, kısa vadeli dış borç stoku, ocakta bir önceki aya kıyasla yüzde 3,5 artarak 152,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,6 artışla 62,9 milyar dolar, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,8 yükselişle 56,2 milyar dolar oldu. Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, ocakta bir önceki ay sonuna göre yüzde 2,3 azalışla 10,5 milyar dolara geriledi.

Birgün’e kısa vadeli borç istatistiklerini değerlendiren Prof. Dr. Cem Başlevent, “Gittikçe daha kısa vadeli borçlanma daha yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kalıyoruz” dedi.

“Geleceğe dönük riskleri ve önümüzdeki yıllarda toplumun ödeyeceği maliyeti arttıran bir durum” diyen Başlevent, şöyle devam etti: “Çok farklı kaynaklardan borçlanma imkânı olduğu için IMF’e gitmesen de borç bulabiliyorsun. Bunu da politik malzeme haline getirebiliyorsun ama aslında yapmış olduğun şey daha büyük maliyetlerle ve daha büyük miktarlarda borçlanmak. Bu da siyasal çıkarlar ön planda olduğu için hükümetin tercih ettiği bir uygulama. Yüksek maliyetli borçlanıyor olduğumuz için de toplum refahını arttıracak yatırımlara ayrılacak kaynaklar daralacaktır.

12 aylık cari açığın da 51,7 milyar dolarla 2014 yılının şubat ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını belirten Başlevent, “Cari açık verdiğimiz için ülkede döviz kıtlığı var. Döviz kıtlığı olunca borçlanma ihtiyacı da ortaya çıkıyor. Yani cari dengeyi sağlamış olsaydık mevcut borçları yeni borçlanma yapmadan da bir şekilde çevirebilirdik” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Özgür Orhangazi de dünyada faizlerin yükseldiğini hatırlatarak “Daha yüksek faizlerle bu borçlar çevrilmek zorunda kalınacak” dedi.

İkinci bir riske dikkat çeken Orhangazi, “Seçim dönemine girdik” diyerek şu ifadeleri kullandı: “Seçimlerden sonra iktidara kim gelirse gelsin uluslararası kreditörlerle aralarını çok iyi tutması gerekecek. Böyle yüksek bir döviz ihtiyacının olduğu ekonomide döndürülmesi gereken borçlara her ay cari açıktan kaynaklanan döviz ihtiyacını da eklediğiniz zaman oldukça kırılgan bir dönemden geçiyoruz.”

Özel sektörün dış borçlarının kamuya transfer edildiğini söyleyen Orhangazi, borç yapısında kamu kesimin payının artmasını şöyle değerlendirdi:

“Dış borç içerisinde kamunun payının artması konusunda iki unsurdan söz edebiliriz birincisi özel sektör bir süredir yeni dış borç almamaya yahut dış borçlarını kapatmaya çalışıyor. Fakat ülkenin döviz ihtiyacı artarak devam ettiği için burada kamu devreye giriyor. Kamu dış borçlanmasında artış görüyoruz. Bir anlamda ihtiyaç olan dövizin bir kısmını oradan getiriyor diyebiliriz. Bir anlamda da aslında özel sektörün dış borçlarının kamuya transfer edilmesi demek oluyor.”

“Kısa vadeli dış borçlar ekonominin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor”

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise şu değerlendirmeleri yaptı: “2023 itibarıyla kısa süreli borçlar 196 milyar dolar gibi çok yüksek bir düzeye yükseldi. Orta vadeli programda 2023 ihracat hedefi 265 milyar dolar. Bu hedef gerçekleşse dahi ihracat gelirlerinin dörtte üçü dış borç ödemelerine gidecek.

196 milyar dolardan yabancıların döviz ve TL mevduatlarını çıkarsak bile geriye ödenmesi gereken 152,8 milyar dolar kalıyor. 2019 sonu ile karşılaştırılınca üç yılda merkez bankası dış borçlarının 8,5 milyar dolardan 33,6 milyar dolara, ticari kredilerin ise 32,9 milyar dolardan 53,2 milyar dolara sıçraması dikkat çekiyor. TCMB borçları Suudi Arabistan, Katar, BAE, Çin gibi ‘dost’ ülkelerle yapılan swap ve döviz depo anlaşmaları sonucu artmış durumda. Bunların kısa vadeli olması ve politik niteliği hemencecik iptal edilme tehlikesi taşıyor. Ticari krediler ise ithalatın artışı dolayısıyla dış ticaretin finansmanı kaynaklı.

Son üç yılda kamunun kısa süreli borçları 20,4 milyar dolardan 31,8 milyar dolara, özel sektörün ise 64,4 milyar dolardan 87 milyar dolara yükseldi. Bankaların kısa vadeli borçları fazla değişmezken reel sektör şirketlerinin 35 milyar dolardan 55 milyar dolara sıçradı.

Ülkedeki sıcak paranın borsa ayağı 27,5 milyar dolara, devlet iç borçlanma senetleri ise 1,3 milyar dolara kadar düşerek, çıkışları halinde önemli bir tehlike olma niteliğini yitirdi. Ancak sıcak paranın diğer bir unsuru yabancı kişi ve şirketlerin 21 milyar dolar döviz tevdiat hesabı, yurt dışı bankaların 17,2 milyar dolar banka mevduatı ve 14,2 milyar toplam dolar tüm yabancıların TL cinsi mevduatı toplam 52,4 milyar dolar ülkenin altında bir saatli bomba gibi duruyor.

Ödenmesi gereken dış borç miktarı ise kısa vadeli 6,1 ve uzun vadeli 57,3 toplam 63,4 milyar dolar. Bu borçların yenilenmesinde bir sorun yaşanması ve ya mevduatların çekilmesi durumunda TCMB’nin döviz rezervleri yeterli olmaz. Özetle kısa vadeli dış borçlar Türkiye ekonomisinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor.”

Paylaşın

Kısa Vadeli Dış Borç Rekor Tazeledi: 153 Milyar Dolar

Kısa vadeli dış borç stoku, ocakta bir önceki aya kıyasla yüzde 3,5 artarak 152,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,6 artışla 62,9 milyar dolar, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,8 yükselişle 56,2 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, ocakta bir önceki ay sonuna göre yüzde 2,3 azalışla 10,5 milyar dolara geriledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Ocak 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre, ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 3,5 oranında artışla 152,8 milyar dolar oldu. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,6 oranında artarak 62,9 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,8 oranında artarak 56,2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2022 yıl sonuna göre yüzde 2,3 oranında azalarak 10,5 milyar dolar oldu. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 3,7 oranında artarak 21,0 milyar dolar, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 2,0 oranında artışla 17,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 15,8 oranında artışla 14,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 2,3 oranında artarak 50,3 milyar dolara yükseldi.

Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,0 oranında artarak 31,8 milyar dolara ulaşırken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 1,7 oranında artarak 87,4 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 3,9 oranında artarak 76,6 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 3,0 oranında artarak 75,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

2022 yıl sonunda 676 milyon doları olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2023 Ocak sonu itibarıyla 804 milyon dolar oldu. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 92 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 45,2’si ABD doları, yüzde 25,8’i Euro, yüzde 10,5’i TL ve yüzde 18,5’i diğer döviz cinslerinden oluştu.

2023 Ocak sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 196,0 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti.

Söz konusu stokun 16,6 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 21,9, Merkez Bankası’nın yüzde 17,2, özel sektörün ise yüzde 60,9 oranında paya sahip olduğu gözlemlendi.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Swap Hariç Net Rezervleri Eksi 44,3 Milyar Dolar

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) net uluslararası rezervleri 10 Mart haftasında 2 milyar dolar azalarak 18,62 milyar seviyesine düştü. Aynı hafta TCMB’nin swap hariç net rezervi eksi 44,3 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Rezervler kasım ayından bu yana en düşük seviyeye geriledi. TCMB verilerine göre brüt rezervler 10 Mart haftasında 120 milyar dolara geriledi. 3 Mart haftasında TCMB’nin brüt rezervleri 120,4 milyar dolardı.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan İhtiyaç Kredileri İçin Yeni Düzenleme

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), bankalara gönderdiği yazıyla, ticari kredilerin ardından ihtiyaç kredilerine de örtülü faiz üst sınırı getirdi. Mevcut durumda bankalar ihtiyaç kredilerine aylık 1.55 ile %2.00 arasında faiz uyguluyor.

Merkez Bankası, daha önce de kredi faizlerinin kendi politika faizine yakın yerde oluşmasını sağlamak adına ticari kredilerde faiz sınırı koymuş, bunun üzerinde kullandırılacak krediler için menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirilmişti

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, ihtiyaç kredilerine dönük yeni bir düzenleme yaptı.

Bloomberg HT’nin haberine göre, Merkez Bankası’ndan bankalara gönderilen yazıda, ihtiyaç kredilerinde, ticari krediler için uygulanan şekle benzer bir faiz sınırı konulurken, bunun üzerine çıkılması halinde menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirildi.

TCMB’nin gönderdiği yazıya göre, tüketicilere kullandırılacak ihtiyaç kredilerinde “faiz/kâr payı oranı Merkez Bankası tarafından ilan edilen bileşik referans oranının 1.8 ile 2.0 katı arasında olanlara birinci kademede, 2.0 katından yüksek olanlara ikinci kademede” menkul kıymet tutma zorunluluğu getirildi.

Böylelikle, oto ve konut kredileri haricinde verilecek ihtiyaç kredilerinde MK kapsamına girmeyecek en yüksek aylık faiz 1.37 seviyesinde olacak. Bu seviyenin (yıllık basit %16.56) üzerinde oluşacak kredi faizlerinde bankaların menkul kıymet tutma yükümlülüğü olacak.

Mevcut durumda bankalar ihtiyaç kredilerine aylık 1.55 ile %2.00 arasında faiz uyguluyor.

Bankalar referans faizin 1.8 ile 2.0 katı arasında faiz uygulaması halinde %20, 2.0 katının üzerinde faiz uygulanması halinde ise %90 menkul kıymet tutmak zorunda kalacak.

Merkez Bankası, daha önce de kredi faizlerinin kendi politika faizine yakın yerde oluşmasını sağlamak adına ticari kredilerde faiz sınırı koymuş, bunun üzerinde kullandırılacak krediler için menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirilmişti.

Paylaşın