Ağız, Çene Ve Yüz Deformiteleri Nedir?

Ağız, çene ve yüz deformiteleri (Cerrahisi), Ağız, çene ve yüzdeki doğuştan ya da sonradan oluşan bozuklukların düzeltilmesidir. Ağız, çene ve yüz cerrahisi ya da uluslararası adı ile “Oral ve Maksillofasiyal Cerrahi” dişhekimliğinin son yıllarda en çok gelişme gösteren branşlarından biri olarak kabul ediliyor.

Çene-yüz deformiteleri; çene eklemi ve yüz ağrıları; diş implantları; kaza ve tümörlere bağlı çene kayıplarının düzeltilmesi; çene kırıkları ve yaralanmaları; gömük dişler; spor güvenliği ve ağız kanserleri, çene cerrahisinin alanına giren konular arasında yer alıyor.

Ağız, çene ve yüz cerrahisi hangi hastalıklara bakar?

Damağa gömülü ve komplike dişlerin çekimleri,
Ağız, çene ve yüz bölgesinin her türlü enfeksiyonların cerrahi tedavileri,
Çenelerde oluşan kistik ve tümör gibi oluşumların cerrahi tedavileri,
Ağız bölgesinin yumuşak doku hastalıklarının cerrahi tedavileri,

Diş kökenli kemik içi lezyonların tedavisi (Apikal Rezeksiyon),
Çene ve yüz bölgesinde oluşan kırıkların tedavileri,
Dental protez yapımı öncesi yumuşak ve sert dokuların cerrahi olarak düzeltilmesi,
Çene, yüz bölgesi ağrılarının tıbbi ve cerrahi tedavileri,

Çene eklemi hastalıklarının tıbbi ve cerrahi tedavileri,
Dudak ve damak yarıklarının tedavisi,
Tükürük bezi hastalıklarının tıbbi ve cerrahi tedavileri,

Ağız, çene ve yüz bölgesinde estetik ve fonksiyonel bozukluklara neden olan deformitelerin cerrahi yöntemlerle düzeltilmesi,
Kanser tedavisi kapsamında uygulanan ilaç ve radyoterapiye bağlı çenelerde oluşan kemik nekrozlarının tedavileri,
İmplant uygulamaları.

Paylaşın

ASO (Antistreptolizin O) Nedir?

ASO (Antistreptolizin O), Streptolizin, “Hemolitik Streptokok” adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir.

ASO değeri streptokok bakterisi vücuda girdikten 5 gün sonra yükselmeye başlar. Özellikle 2-3 hafta sonunda en yüksek değerine ulaşır.

ASO değerinin enfeksiyon öncesindeki değerine inmesi 6-12 ayı bulur. Yani enfeksiyon geçse bile, ASO değeri uzun süre yüksek kalabilir.

Bu yüzden ASO değeri yüksek çıkmışsa, 2-4 hafta sonra yine ASO testi istenebilir. Böylece streptokok enfeksiyonunun seyrine dair fikir edinilir.

ASO yüksekliği ne anlama gelir?

ASO yüksekliği, hastanın streptokok enfeksiyonu geçirdiği anlamına gelir. Streptokok enfeksiyonu öncelikli olarak şu belirtilerle kendini gösterir:

Bademcik iltihabı,
Boğaz ağrısı,
Ateş,
Boyunda lenf düğümlerinin şişmesi.

Streptokok enfeksiyonu antibiyotikler ile tamamen tedavi edilebilir.

Ama streptokok enfeksiyonu, daha ciddi başka hastalıklara da yol açmış olabilir:

Endokardit (Kalbin iç zarında enfeksiyon),
Romatizmal ateş,
Kızıl hastalığı,
Glomerulonefrit (bir böbrek hastalığı),
Toksik şok sendromu,
İmpetigo.

Doktorunuz diğer belirtilere ve ek testlerin sonucuna göre yukarıdaki hastalıkların sizde bulunup, bulunmadığını kontrol edecektir. Eğer varsa, bu hastalıklar için de bir tedaviye başlayacaktır.

ASO testinin önemi

ASO testi, hastanın streptokok enfeksiyonu geçirip, geçirmediğini anlamak için yapılır. Genelde bu hastalarda uzun süredir devam eden bademcik iltihabı vardır. ASO yüksekliği olduğunda, bir antibiyotik tedavisine başlanıp, streptokok enfeksiyonu tedavi edilebilir.

Ama bazı hastalarda;

Eklemlerde şişkinlik ve ağrı (romatizmal ateş),
İdrardan kan gelmesi (glomerulonefrit).

gibi belirtiler görülmesi sonucunda daha ciddi hastalıkların teşhisi için de ASO testi yapılabilir. Bu durumda doktorunuz ek testler de isteyecektir.
Paylaşın

Anerji Nedir, Nedenleri Nelerdir?

Bağışıklık sistemi yetersizliği Anerji, vücudun savunma mekanizmalarının özel bir antijene cevap verilmemesi halidir. Başka bir deyişle, organizmanın savunma yeteneğinin kaybolmasıdır.

Anerjiye yol açan sebepler çeşitli olup T ve B lenfositlerinin defektif olması, aşırı miktarlarda antienflamatuvar kortikostereoidlerin bulunması, antijenin işlenmesinde bozukluk ve süpresör T – hücrelerinin fazlalığı bunlar arasındadır.

İnfeksiyonun kendisi deri testlerinin cevaplarını inhibe etmekte fakat infekte odağın insizyon ve drenajını takiben bu testlerin inhibisyonu ortadan kalkmaktadır. Cerrahi hastalarda anerji nedeni olarak malnutrisyon ve lökotaksis (Leukotaxis) bozuklukları daha ön plandadır.

Paylaşın

Anemi Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Halk arasında kansızlık olarak bilinen Anemi, kandaki Hemoglobin (Hb) değerlerinin 11 g/ dl’nin altına düşmesi olarak tanımlanır. Anemi’nin nedeni % 90 olasılıkla demir eksiklidir.

Demir vücutta oksijen taşıma görevindeki alyuvarların yapımı için gerekli bir maddedir.

Dünyada görülme olasılıkları:

Her 5 erkekten biri ( % 20’si)
Her 3 kadından biri ( %35’i)
Her 2 gebeden biri ( %50’si)
Her 5 çocuktan ikisi ( % 40’ ı) kansızdır, ancak pek çoğu bu durumlarını ne yazık ki bilmemektedir.

Aneminin birçok farklı çeşidi vardır:

Demir eksikliği anemisi
Hemolitik anemi
Vitamin B-12 eksikliği anemisi
Folik asit eksikliği anemisi
Alyuvarlardaki kalıtsal anormalliklerden kaynaklanan anemi (örneğin; orak hücreli anemi ve talasemi)
Romatoid artrit gibi kronik hastalıklardan kaynaklanan anemi

Anemi’nin belirtileri:

Yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, çabuk yorulma
Çalışma kapasitesinde azalma
Sık hastalanma
İştahsızlık, bulantı
Ciltte, göz kapaklarının iç kısmında ve avuçta solukluk
Çarpıntı ve nefes darlığı
Daha fazla üşüme
Konsantrasyon bozukluğu

Anemi nasıl tedavi edilir:

Kansızlık tedavisinde uygun demir ilaçlarının hekiminizin önerdiği doz ve sürede kullanılması yeterlidir. Ancak kansızlık tedavilerinin en az üç ay sürmesi gerektiği düşünüldüğünde tadı hoş, alımı kolay ve mide şikayetlerine yol açmayan bir demir ürününün seçilmesi önemlidir.

Seçilecek ilacın emiliminin yiyeceklerden etkilenmemesi de ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husustur. İlaç tedavisi yanında demir açısından zengin besinler tercih edilmelidir.

Paylaşın

Anüsten (Makattan) Kan Gelen Durumlar Nelerdir?

Anüsten (Makattan, Analdan) kan gelme durumu çok sayıda hastalık için bir ön belirti olarak karşımıza çıkar. Kanamanın kaynağı belirleninceye kadar araştırılmalıdır.

Anüsten kanama birçok durumda hemoroid, anal fissür, siğil gibi iyi huylu sebeplerle gelişmektedir. Bu hastalıkların hızlı ve etkin tedavisi için uzmanlık gerekmektedir.

Uzman bir proktoloğa ulaşılamadığı durumlarda, bitkisel ilaçlar, kremler, fitiller gibi uygunsuz ve yetersiz tedaviler sorgulanmadan uygulanmaktadır. Bunun sonucunda hasta etkin tedavi için umutsuzluğa kapılmakta ve sorunun tedavi edilemez bir durum olduğunu kabullenmektedir.

Ancak hemoroid, fissür ve diğer sık rastlanan anorektal hastalıklar genellikle hızlı bir şekilde ameliyata gerek duyulmadan tedavi edilebilmektedir.  Bir takım modern ilaçlar, botoks enjeksiyonu, hemoroidal band ligasyonu gibi ayaktan tedaviler etkin sonuçlar elde edilebilmektedir.

Kanama yoğunsa dikkat!

Makatta kanamanın çok yoğun olduğu vakalar daha da nadir görülmektedir. Hastaneye yatışın ilk günü hemoglobin değerinde 2 g/dl‘den fazla düşme olması veya 2 üniteden fazla kan transfüzyonu gereksinimi yoğun alt gastrointestinal sistem kanaması olarak tanımlanmaktadır.

Bu tip kanamalarda belirleyici olan durumlar; aspirin kullanımı, beraberinde en az iki tane hastalığın bulunması, nabız hızının dakikada 100’ün üzerinde olması, sistolik basıncın 115 mmHg altında olmasıdır. Bu vakalar detaylı değerlendirme ve tedavi için acil olarak bu alanda uzman hekimlere yönlendirilmelidir.

Hastalık hakkında yönlendirici olabilecek bazı Anüs kanama şekilleri şunlardır:

Makatta kanama ile birlikte ağrı olması: Bu tip ağrı genelde anal fissürlere yani çatlaklara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Anal fissürde dışkılama, bir cam parçası çıkarır gibi yırtılır tarzda ağrıya neden olur ve kanama çok yoğun değildir.

Makatta kanama ile birlikte yanma hissi olması: Daha çok hemoroid hastalığını düşündürmektedir. İleri evre hemoroidlerde, hemoroid dokusunun dışarıya sarkması da görülebilmektedir.

Damlama şeklinde kanama görülmesi: Dışkılama ile tetiklenen bu kanama tipi hemen her zaman ileri evre hemoroidal hastalığa bağlıdır.

Ağrısız makat kanaması:Bu tip kanamalar hemoroid, polipler ya da rektal kanser gibi birçok hastalıkla ilişkili olabilmektedir.

Gaitada çizgi tarzında kan görülmesi: Bu tip kanamalar da hemoroid, polip, rektal kanser gibi anüse yakın hastalıklardan kaynaklanabilmektedir.

Tuvalet kağıdında kan görülmesi: Yine fissür, hemoroid gibi bir hastalığa işaret etmektedir.

Makattan pıhtılı kanama olması: Gastrointestinal sistemin herhangi bir yerinden anjiodisplazi, divertiküler hastalık gibi nedenlerle ciddi kanama olduğunu göstermektedir. Bu vakalar detaylı değerlendirme ve tedavi için vakit kaybedilmeden proktoloji konusunda uzmandoktorlara yönlendirilmelidir.

Ciddi kabızlık sonucunda makatta rektal kanama olması: Mutlaka rektosel yani bağırsak fıtıklaşması, divertiküler hastalık, tümor gibi altta yatan bir duruma işaret etmektedir. Altta yatan hastalık kesinlikte tespit ve tedavi edilmelidir.

Paylaşın

Agorafobi (Panik Bozukluk) Nedir? Tedavisi

Agorafobi (Panik Bozukluk); Ani, beklenmedik biçimde gelen beden belirtilerinin eşlik ettiği şiddetli kaygı ve korku ataklarıdır. Beklenti endişesi ve kaçınma dediğimiz fobi benzeri durumlar da hastalığın temel öğeleridir.

Agorafobi (Panik Bozukluk), yaşayan kişilerde, korku nöbeti geçirdiklerinde örneğin göğüs ağrıları, titreme, hava alamama, baş dönmesi, mide bulantısı, terleme veya sıcak basması görülür.

Bu kişiler kendi kontrollerini kaybedecekleri, delirecekleri veya ölecekleri korkusu yaşarlar. Bedensel rahatsızlıklar yüzünden birçokları bir hekime veya bir acil servise giderler. Nöbetleri tetikleyen bedensel bir neden ise tespit edilememektedir.

Panik bozukluğunda, yaşam boyu yaygınlık % 1.5-4’tür. Agorofobili panik bozukluğu kadınlarda daha fazla görülür; erkek kadın oranı 1/2’dir. Yirmili yaşlarda ortaya çıkar. Birinci dereceden akrabalarında agorofobi olan kişilerde, aynı rahatsızlığın görülmesi riski %20’dir. Tek yumurta ikizlerindeki, eşhastalanma oranı, çift yumurta ikizlerinden daha yüksektir.

Agorafobili panik bozukluğunuz olup olmadığını nasıl anlarsınız?

Belirtiler bir agorafobili panik bozukluğa işaret ediyorsa, bir hekime veya psikoterapiste başvurulması gerekir. Bunlarla yapılan görüşmede, hastanın rahatsızlıkları, genel sağlık durumu, aile geçmişi ve bedensel hastalıklarına dair sorular sorulur ve hastada agorafobili panik bozukluk olup olmadığı kontrol edilir.

Anketler yardımıyla terapist, hastalığın şiddetini değerlendirebilir ve rahatsızlığın kaynağında başka ruhsal sorunların olup olmadığını tespit eder. Bir bedensel muayene ile semptomların bedensel sebeplerinin olup olmadığı tespit edilir.

Agorafobili panik bozukluklar nasıl tedavi edilir?

Agorafobili panik bozukluk hastalığını tedavi ettiren kimselerin iyileşme şansı yüksektir. Bu hastalık için şu tedavi yöntemleri kullanılabilir:

Bir psikoterapi türü olan bilişsel davranış terapisi,
Anti depresif ilaçlarla kombine edilen bilişsel davranış terapisi.

Ek olarak ilaç kullanılmadan uygulandığında, bilişsel davranış terapisinin özellikle etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu terapide, düşünce kalıpları sorgulanarak incelenir ve hastanın korkularıyla aktif olarak yüzleşmesine yardımcı olunur.

Paylaşın

Anksiete (Kaygı Bozukluğu) Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi

Evham hastalığı olarak da bilinen Anksiete (Kaygı Bozukluğu), kaygı üzerinden gelecekteki olaylar hakkında bir endişe ve korku güncel olaylara bir tepkidir. Anksiete (Kaygı Bozukluğu), tehlikeli durumlarda, “vücuda meydan okumaya hazır olması gerektiğini haber veren” sinyaldir.

Doğal ve gerekli olan kaygı hissedilmeye başlandığında nefes alış verişi ve kalp atışı hızlanarak kaslara daha fazla oksijen gitmesi sağlanmaktadır. Böylece vücut, tehlikeli durumlara kendini hazırlamış olmaktadır. Tehlikeli durumların farkına varmak gerektiğinde kişi bu dürtüyle tetikte beklemektedir.

Doğal anksiyete olarak adlandırılan bu dürtü sayesinde, trafikte yaşanacak herhangi bir tehlikeli durumda direksiyona ani müdahale etme, sınavda daha iyi performans sergileme gibi durumlara yardımcı olmaktadır. Aslında kaygılanmak, günlük hayatta sorunlarla baş edebilmek ve hayati durumlarla karşılaşıldığında hızlı karar verebilmek için gereklidir.

Anksiyete bozukluğu ise kaygı duygusunun bir tehlike yokken kendini göstermesi, uzun süre devam etmesi ve çok güçlü hissedilmesidir ki böyle bir durum söz konusuysa tedavi gereklidir. İleri derecede anksiyete bozukluğu kişileri fazlasıyla rahatsız edebilmekte ve günlük hayattaki işlevlerini yerine getirmesini zorlaştırabilmektedir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin, sosyal yaşamında başka kişilerle olan ilişkileri de olumsuz etkilenmektedir.

Anksiyetesi olan kişiler çoğu zaman endişeyi yoğun bir şekilde hissettiklerinin farkındadır. Ancak kendilerini kontrol edemez ve sakinleşemez. Durum bu seviyeye ulaştığında kişilerin sağlıklı bir hayat sürebilmesi için tedavi olması gerekmektedir.

Anksiyete kimlerde sık görülür?

Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülmektedir. Hastalar “ben bildiğim bileli böyleyim” şeklinde ifade etmekteyse de ortalama başlangıç 30’lu yaşlardadır. Orta yaş dönemi en sık görülen yaş grubudur, sonrası giderek azalmaktadır.

Çocukluklarından itibaren davranışsal olarak çok fazla müdahale edilen, aşırı korumacı yaklaşım sergileyen ebeveynlerce büyütülen kişilerde, olaylara ve çevreye olumsuz bakan, olumsuz değerlendirmeler ve tepkiler gösteren kişilerde, sürekli zarar görme şeklinde beklentilerin olduğu kişilik yapılarında daha fazla görülmektedir. Çocukluk çağında olumsuz yaşantıların fazla olduğu kişilerde risk artabilmektedir.  Hastalıkta genetik geçiş de söz konusudur.

Anksiyete türleri nelerdir?

Çocuk ve ergenlik yaşlarında okul ya da sportif oyunlar hakkında evhamlar sıkken; daha yaşlılarda kendi ya da yakınlarının sağlıkları ile ilgili evhamlar fazladır. Yaşlılara göre daha genç yaştakilerde belirtiler hastayı daha fazla etkilemektedir. Çocuklarda bir şeylerin zamanında olması ile ilgili aşırı önem verme olabilir. Felaket senaryoları şeklinde (doğal afetler ya da savaş) ile ilgili evhamlar da çocuklarda sıktır.

Anksiyete belirtileri nelerdir?

Özgüvensiz ve değersiz olduğunu düşünmek,
Başkaları ile konuşmanın zor olduğuna inanmak,
Toplum içinde konuşmaktan ve yemek yemekten çekinmek,
Gergin, kaygılı, sıkıntılı ve tanımlanamayacak şekilde tuhaf hissetmek,
İnsanların sözleri ile zihnini meşgul etmek,
Çevreden kopmak, kaçmak istemek,
Kas ağrısı çekmek,
Hızlı nefes alıp vermek,

Çabuk gerilmek,
Titremeye, sallanmaya başlamak,
Umutsuz hissetmek,
Devamlı ağlamak istemek,
Konsantre olamamak,
Çabuk yorulmak,
Uykusuzluk çekmek,
Hatırlamakta zorlanmak,
Üzüntülü durumlara yoğunlaşmak.

Anksiyete hangi hastalıklara sebep olur?

Çocukluk çağlarından itibaren başladığı takdirde kişide özgüven kaybı yaşanabilmektedir. Bireyler fazla endişelendikleri için konsantrasyonları olumsuz etkilenebilir. İşte ya da evde bir şeyleri hızlı ve etkin bir şekilde yapabilme kapasiteleri bozulabilmektedir.

Bireyler yakınlarının sağlıkları konusunda da aşırı evhamlı olduklarından sık sık telefonla arar, onların da hayatlarını kısıtlamaya çalışabilirler. Kapı ya da telefon çalışında kötü haber alacakları kaygıları yaşarlar, bu görevleri başkalarına bırakabilirler. Trafik kazası geçirebilecekleri vb sebebiyle evden dışarıya çıkamayıp, eve bağımlı hale gelebilirler. Yaşanan evhamlar kişide diğer kaygı bozuklukları (panik bozukluk ve fobiler gibi) ya da depresyona yol açabilmektedir.

Anksiyete tedavisi

Anksiyete belirtileri varsa kişide anksiyete bozukluğu tedavisi görmesi gerekmektedir. Reçetesiz veya bitkisel ilaç kullanmanda önce mutlaka doktora danışılmalıdır. Çünkü bu tarz ilaçların birçoğunda anksiyete semptomlarını daha da arttıracak kimyasallar olabilir. Bu yüzden mutlala bir uzmandan yardım almak gereklidir. Anskiyete belirtileriniz varsa bir uzmana başvurmalısınız.

Kaygı, bedenin korkuya vermiş olduğu fiziksel bir tepkidir. Kalbin hızlı atması, hızlı nefes alma, avuçların terlemesi, midede kelebekler uçuşması ve artan enerji seviyesi bu durumun belirtileridir.

Anksiyete belirtileri eğer bir insanın yaşamını ciddi şekilde etkilemeye başladıysa anksiyete bozukluğu ortaya çıkar. Anksiyete belirtileri olan ve anksiyete bozukluğu teşhisi konulan kişi gerçek bir tehlike olmadan, sanki tehlike varmış gibi aynı semptomları yaşar.

Anksiyete ile başa çıkma yöntemleri nelerdir?

Nefes egzersizleri:Doğru nefes almak, sakinleşme konusunda son derece etkilidir. Nefes egzersizlerini öğrenerek sakinleşmeyi ve yeniden odaklanmayı gerçekleştirebilirsiniz.

Ayağa kalkma ve vücudu dik tutma: Korku veya tehlike hissedildiğinde bilinçaltından gelen bir dürtüyle öne eğilerek kalbi ve akciğerleri koruma durumu oluşmaktadır. Ayağa kalkmak ve dik durmak, vücuda her şeyin normal olduğu mesajını vererek sakinleşmenize yardımcı olacaktır.

3-3-3 kuralını uygulama:Anksiyete krizinin başladığını hissettiğinizde 3-3-3 kuralını uygulayarak sakinleşebilirsiniz.

Etrafınızdaki üç şeyin ismini söyleyin.
Duyduğunuz üç sesi söyleyin.
Vücudunuzu üç bölümünü; parmaklarınızı, bileklerinizi ve kolunuzu oynatın.

Kaygı randevusu oluşturma: Sizi kaygılandıran tüm detayları bir yere not edin ve bunları düşünmek için kendinize bir zaman dilimi belirleyin. Böylece tüm gün aynı korkuları yaşamak yerine günün belli zamanını bunun için ayırabilirsiniz.

İçinde bulunduğunuz ana konsantre olma: Gelecek zamanda olacakları düşünmek yerine şimdi bulunduğunuz zamana odaklanın. Kaygılanmanıza neden olacak bir şeyin olmadığını kendinize hatırlatın.

Kendinizi meşgul edin: Anksiyete krizinin geldiğini fark ettiğiniz anda kendinize meşgul olabileceğiniz şeyler bulmaya çalışın. Yürüyüş yapmak, kitap okumak, film/video izlemek, kaygılı düşünce kalıplarından uzaklaşmanızı ve kontrolü elinize almanızı sağlamaya yardımcı olabilir.

Şekerden uzak durma: Fazla şeker tüketimi anksiyeteyi tetiklediği için anksiyete krizinin geldiğini fark ettiğiniz anda şekerli gıdalardan uzak durun. Onun yerine proteinli gıdalar yemeyi ve su içmeyi tercih edin.

Paylaşın

Anüri Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Böbreklerde ciddi bir hasar sonucunda ortaya çıkan Anüri, idrar çıkışının tümüyle kesilmesi durumudur. Anüri belirtileri gösteren bir kişi, birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısı olan aile hekimine veya genel pratisyen bir doktora başvurmalıdır.

Anüri’nin çoğunlukla nedeni idrar çıkışının prostat bezinin büyümesi, mesane tümörü, mesane ya da böbrek taşları sonucunda da meydana gelebilir.

Böbreklerdeki idrar üretmedeki yetersizlik şokta olduğu gibi azalmış kan akımı sonucunda oksijen eksikliğine ya da glomerülonefrit gibi bir hastalık nedeni ile ortaya çıkan ciddi bir böbrek hasarına bağlı olarak da görülebilen bir durumdur.

Anüri, hastalarda birçok komplikasyonun gelişmesine yol açan ve mortalite riskini artıran önemli bir sorundur. Bu nedenle yoğun bakım hemşireleri Anuri’ye neden olan faktörleri bilmeli ve yönetebilme beceri ve bilgisine sahip olmalıdır.

Belirtileri:

İdrar yapamama: Temel belirti, kişinin idrar yapamaması veya çok az idrar yapmasıdır. İdrar yapma çabası, ancak idrarın gelmemesi durumu söz konusu olabilir.

Karın şişkinliği ve ağrı: İdrarın vücuttan atılamaması, vücutta biriken sıvının neden olduğu karın şişkinliği ve ağrıya yol açabilir.

Sırt ağrısı: Böbreklerdeki sorunlar veya idrar yollarındaki tıkanıklıklar, sırt ağrısına neden olabilir.

Bulantı ve kusma: Vücutta biriken atık maddelerin sistemden uzaklaştırılamaması, genellikle bulantı ve kusma gibi sindirim sistemi sorunlarına neden olabilir.

Genel halsizlik ve yorgunluk: Böbreklerin düzgün çalışmaması, vücuttaki toksinlerin birikmesine ve genel halsizliğe neden olabilir.

Ağız kuruluğu ve susuzluk: İdrar yapamama durumu, vücutta su dengesinin bozulmasına yol açabilir, bu da ağız kuruluğu ve susuzluğa neden olabilir.

Tedavisi

Anürinin temel nedeni tespit edildikten sonra, tedavi planı bu temel nedene yönelik olacaktır.

Dehidrasyonun düzeltilmesi: Anüri bazen dehidrasyonla ilişkilidir. Dehidrasyon, vücuttaki sıvı miktarının azalmasıdır. Bu durum, intravenöz (damar içi) sıvı tedavisi ile düzeltilebilir.

İdrar yolu tıkanıklığının giderilmesi: İdrar yollarında tıkanıklık varsa, bu tıkanıklığı açmak veya hafifletmek için cerrahi müdahale gerekebilir.

İlaç tedavisi: Anüriye neden olan duruma bağlı olarak, doktorlar bazen belirli ilaçları reçete edebilir. Örneğin, idrar yolu enfeksiyonları için antibiyotikler veya idrar yollarındaki tıkanıklığı hafifletmek için belirli ilaçlar kullanılabilir.

Diğer tedavi seçenekleri: Bazı durumlarda, diyaliz veya böbrek nakli gibi daha kapsamlı tedaviler gerekebilir, özellikle böbrek yetmezliği gibi durumlarda.

Paylaşın

Anoreksiya Nervosa Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

İnce kalmak konusunda aşırı takıntıya sahip olan kişilerde görülen Anoreksiya Nervosa, psikolojik bir hastalıktır. Anormal vücut ağırlığı ile tanımlanan ve hayati tehlikeye sahip bir yeme bozukluğu olan Anoreksiya Nervosa, genellikle 12-20 yaş arası gen kızlarda yaygın olarak görülür.

Haber Merkezi / Ayrıca sporcular, dansçılar ve aktörler gibi az vücut ağırlığıyla daha iyi performans göstermek isteyen kişilerde de görülebilir.

Anoreksiya Nervosa belirtileri nelerdir?

Fiziksel belirtiler:

Aşırı kilo kaybı
Kansızlık
Düzensiz kalp ritmi
Yorgunluk
Uyku bozukluğu (İnsomnia)
Erkeklerde testis oranında düşüş
Kadınlarda adet düzensizliği ya da adet görememe
Baş dönmesi ve bayılma
Tırnaklarda mavimsi renk değişikliği

Saçlarda incelme ve azalma
Kabızlık
Kuru ya da sarımsı cilt
Kemik erimesi
Kol ya da bacakların şişmesi
Böbrek sorunları

Duygusal ve davranışsal belirtiler:

Sürekli besinlerle ilgilenme,
Açlık hissini reddetme,
Kilo alma korkusu,
Sosyal hayattan geri çekilme,
Sinirli olmak,
Depresif ruh hali ve depresyona girme.

Anoreksiya Nervosa nedenleri?

Anoreksiya nervosanın kendine özgü bir nedeni yoktur. Ergenlik döneminde görülen bir hastalık olan anoreksiyanın gençlerin ergenlik değişimlerine uyum sağlamada karşılaştığı gülüklerden dolayı ortaya çıktığı söylenebilir. Çevresel, psikolojik ve biyolojik faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ilerleyen hastalık tedavi edilmediğinde hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilir.

Biyolojik nedenler; Anoreksiya nervosa hastaları genellikle duyarlı, azimli ve mükemmeliyetçi kişiliğe sahiptir. Genetik yatkınlığı olduğuna dair kesinleşmiş çalışmalar olmamasına rağmen ailesinde anoreksiya hikâyesi olanlarda hastalığın görülme riski yüksek olabilir.

Psikolojik nedenler; Bebeklik ve çocukluk dönemindeki yanlış beslenme davranışları ilerleyen dönemlerde anoreksiya gelişimi için risk yaratabilir. Utangaç, depresif, boyun eğen, obsesif kompülsif kişilik bozukluğuna sahip gençlerde hastalık daha sık görülür.  Ebeveynleri ile arasında sevgi bağı düşük olanlarda ve geçmişte cinsel istismara uğramış kadınlarda anoreksiya nervosa görülme riski yüksektir.

Çevresel faktörler; Moda dünyasında zayıf vücudun popüler olması özelikle ergenlik dönemindeki gençleri olumsuz etkiler. Zayıf bir bedene sahip olmak amacıyla gençler diyet yapmaya başlar ve ince görünmek konusunda takıntılı bir ruh haline bürünür. Dansçılar, balerinler, mankenler, jokeyler iş yaşamlarındaki rekabetten ve beklentilerden dolayı sürekli kilolarını korumak zorundadır. Bu meslek grubundakilerde yeme bozuklukları görülme riski yüksektir.

Anoreksiya için ne zaman doktora başvurmak gerekir?

Anoreksiya, diğer yeme bozuklukları gibi ömür boyu sürebilen bir hastalıktır. Anoreksiyalı kişiler hastalığın en başından itibaren tedavi olmayı reddeder. Kişide fiziksel ve duygusal belirtilere ek olarak aşağıdaki durumlarda varsa anoreksiyadan şüphelenerek doktora başvurmak gerekir:

Öğün atlamak,
Yemek porsiyonlarını küçültmek,
Yemek yememek için bahaneler üretmek,
Besinlerin yağ ve kalorilerini sürekli hesaplamak ve bu değerlere göre beslenmek,
Lezzetli yemeklerden kaçmak,
Sürekli kaç kilo olduğunu tartmak,
Toplum içinde yemek yemeyi reddetmek,

Ayna karşısında kendini çok sık kontrol etmek,
Ne kadar ince olursa olsun kilolu olduğunu savunarak şikayet etmek,
Bol kıyafetler giyerek vücudu saklamak,
Kimsenin kendileri hakkındaki görüşüne önem vermemek.

Anoreksiya nervoza tedavi yöntemleri

Anoreksiya nervosanın tedavisi uzman bir psikiyatrist, diyetisyen, psikolog, ortopedi, endokrinoloji, fizyoterapist, hemşire gibi sağlık personelinin katkısıyla oluşturulan ekip çalışması gerektirir. Hastanın ve ailesinin tedaviye katılımı tedavinin başarısı açısından oldukça önemlidir.  Hastanın uygun bir beden ağırlığa gelmesinin fiziken ve ruhen etkileri açıkça anlatılabilmelidir. Hastanın ikna edilmesi ve hastalığının etkilerini fark etmesi sağlanmalıdır.

Hasta olması gereken vücut ağırlığının %30’unu kaybetmişse genellikle tedavi için hastaneye yatırılır ve kilo alımı kontrol altında tutulur. Bireyin kimlik duygusunu ve öz saygısını geri kazanmasını sağlamak amacıyla psikoterapi seansları ailesi ile birlikte düzenlenebilir. Hasta istenilen ağırlığa geldiğinde hastaneden taburcu edilebilir ancak hastalığın nüksedebilme oranının yüksek olması nedeniyle sürekli kontrol altında tutulması önemlidir.

Paylaşın

Afrodizyak Nedir, Hangi Yiyeceklerde Vardır?

Afrodizyak veya Aşk İlacı, kelimesinin kökeni, Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olan Afrodit’ten gelir. Yunanca aphrodisiakon “afrodite ait” manasındadır.

Afrodizyak veya Aşk İlacı, cinsel performansı, cinsel isteği arttıracak parfüm, ilaç veya maddelere verilen genel isimdir.

Afrodizyak etkisi yarattığı düşünülen yiyecekler;

Midye-istiridye gibi kabuklu deniz canlıları, Karides, Fındık, Kahve, Çikolata, Alkol, Sarımsak, Kekik, Badem, Kuşkonmaz, Avokado, Brokoli, Şili Biberi, Çikolata, Karanfil tohumu, Böğürtlen, Yumurta, Zencefil, Maka Turpu, Yulaf ezmesi

Peki, neden bazı insanlar bazı yiyeceklerin afrodizyak etkisi gösterdiğine gönülden inanıyor?

Bunun nedeni, bu yiyeceklerin cinsel arzuyu artıracağı yönündeki inançtan kaynaklı olabilir. Ayrıca cinsel arzuyu etkileyen fiziksel, psikolojik ve ilişkiye dayalı birçok faktör var. Bir yiyeceğin cinsel arzuyu artırdığına inanıyorsanız bu inancın yarattığı psikolojik plasebo etkisi ile kişinin cinsel arzusu artabilir.

Afrodizyak fikrinin bu kadar uzun süre kabul görmesi insanların gençlik, uzun ömür ve doğurganlık arayışından kaynaklıdır.

Paylaşın