Bakanlığa Yürümek İsteyen Öğretmenlere Polisten Sert Müdahale

Ankara’da biraraya gelen Özel Sektör Öğretmenleri, taban maaş ve özlük hakları için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Eğitim ve Kültür Merkezi’nde toplandı. Bakanlığa yürümek isteyen öğretmenler gözaltına alındı.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Sekreteri Hüseyin Aksoy, üye sayılarının 4 bine dayandığını, faaliyet gösterdikleri il sayısının 60’ın üzerinde olduğunu söyledi.

Gazete Duvar’dan Nur Kaplan’ın haberine göre, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın köklü eğitim mücadelesinde yeni bir filiz olduğunu söyleyen Aksoy, şöyle devam etti:

“Bizler yola çıkarken ilk olarak öğretmeniz dedik. Biz kurumlarda eksik, atanamamış, yetersiz yaftası aldık. Bizim mücadelemiz bunu değiştirmekle başladı. Bakanlık özel kurumlarda kaç eğitimcinin çalıştığından bihaber. Bir dershanede öğretmenin 60 saat derse girdiğinden bihaber. Bakanlık ücretli öğretmenlerinin neye maruz kaldığından, kaç parayla çalıştığından bihaber.”

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Örgütlenme Sekreteri Ozan Fındık, bugüne kadar gerçekleştirdikleri kazanımları anlattı. Fındık, şöyle dedi:

“Hepimiz çalıştığımız kurumlarda çeşitli sorunlar yaşadık. Sendikamız yoktu. Patron baskısı ve sömürüye karşı dağınıktık. Bu çaresizlik ve yalnızlık duygusu bu sendikayı kurmamıza neden oldu. Bu yozlaşmış sistemin içinde öğretmenler eziliyor. Pratik, fiili ve meşru mücadele hattı yaratmak zorundayız. Biz efendi istemiyoruz ama efendi de olmak istemiyoruz. Biz ancak çocuklarımızın önünde eğiliriz.”

Özel sektör öğretmenleri TMMOB’da yaptığı açıklamanın ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na yürümek istedi.

TMMOB Eğitim ve Kültür Merkezi’nin önünde konuşlanan polis öğretmenlerin yürümesini engelledi. Öğretmenler sloganlar eşliğinde polisin tutumuna tepki gösterdi. Öğretmenlerin yürümek için yola çıktığı sırada polis biber gazıyla saldırdı.

Polis, iki avukat ve dört özel sektör öğretmenini gözaltına aldı.

Paylaşın

Üç Sunucuya Gülşen Hakkında Konuşma Yasağı

Konserinde imam hatiplilere yönelik sözlerinden dolayı tutuklanan şarkıcı Gülşen, bir televizyon programında kendisini hedef göstererek hakaret eden 3 sunucu hakkında tedbir talep etti. Mahkeme, 3 sunucu hakkında Gülşen ve eşi Ozan Çolakoğlu hakkında 2 ay konuşmama kararı verdi.

Konserinde İmam Hatip liselilere yönelik kullandığı sözlerden dolayı ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçundan tutuklanan şarkıcı Gülşen, ‘Beyaz Magazin’ adlı televizyon programında kendisini hedef göstererek hakaret ettikleri ve ısrarlı şekilde psikolojik baskı uyguladıkları iddiasıyla sunucular Pınar Eliçe, Didem Delen ve Bilal Özcan hakkında tedbir talep etti. Mahkeme, 3 sunucu için Gülşen ve eşi Ozan Çolakoğlu hakkında 2 ay konuşmamaya hükmetti.

“Ailesinin fanatik gruplar tarafından saldırıya uğrama ihtimali son derece yüksektir”

İstanbul Aile Mahkemesi’ne sunulan dilekçede Beyaz TV’de yayınlanan Beyaz Magazin adlı programın sunucuları Pınar Eliçe, Didem Delen ve Bilal Özcan, 26 Ağustos 2022 tarihindeki programda Gülşen için, ‘Etkisiz misin?’, ‘Algılamıyor musun?’, ‘Hiç mi aklı başında insan yok çevrende?’, ‘Biz seni uyardık, o kıyafetlere dikkat edecektin. Kimse düşünmez çocuğun var mı yok mu kendin düşünecektin’ şeklinde cümleler kullandı.

İHA’da yer alan habere göre; üç sunucunun programda söylediği sözler yüzünden müvekkilinin toplum önündeki itibarının zedelendiğini dava dilekçesinde anlatan Gülşen’in avukatı Orhan Erol Müezzinoğlu, “Program sunucularının nefret içerikli söylemleri ve izleyici kitlesinin son derece fazla olması sebebiyle müvekkil ve ailesinin fanatik gruplar tarafından saldırıya uğrama ihtimali son derece yüksektir. Müvekkilin başta kendisi olmak üzere ailesinin şerefi ve onurunu zedeler nitelikte gerçek dışı iddiaların kamuoyu tarafından okunmasında ve bilinmesinde nasıl bir kamu yararı hususu tarafımızca anlaşılamamıştır? Çünkü programda sarf edilen cümleler basın özgürlüğü kapsamında değildir” dedi.

“Küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama kararı”

Üç sunucunun da müvekkiline karşı büyük bir kin beslediğinin söylemlerinden açıkça anlaşıldığını dava dilekçesinde belirten avukat Müezzinoğlu, “Haberlerinde, müvekkilin tutuklanmasını mutluluk duyarak anlatmaktadırlar. Davalıların bu söylemleri müvekkilin toplum önündeki saygınlığını sarsmıştır. Müvekkile yöneltilen gerçek dışı beyanlar eleştiri sınırını aşmıştır. Bu nedenle üç sunucunun da müvekkil aleyhine konuşmamasını talep ediyoruz” dedi.

Talebi haklı bulan mahkeme, sunucular Pınar Eliçe, Didem Delen ve Bilal Özcan’ın 2 ay süreyle Gülşen ve eşi Ozan Çolakoğlu’na yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına karar verdi. Mahkeme, üç sunucunun tedbir kararına aykırı davranması halinde 3 günden 10 güne kadar ‘zorlama hapsi’ uygulanacağını da kararında açıkladı.

Paylaşın

Vücut Tipine Göre Giyinme

İnsanlar da elmaslar gibi birbirinden farklı ama aynı derecede çarpıcı. Vücut tipinizin farkına vardığınız andan itibaren iç divanızın sonu yoktur. Birçok insan vücut tiplerinin ne olduğunu bilmez ve kendilerine neyin yakıştığı konusunda kafaları karışıktır.

Haber Merkezi / Kişi vücut tipini bilmiyorsa kendine yakışanı bulması zor olabilir ve hata çok fazla sorun yaşayabilir.

Vücut tipini anlamak, uygun şekilde giyinmek için çok önemlidir. Vücut şekilleri ve onlara en uygun kıyafetler hakkında daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edin.

Elma şeklinde vücut

Üst vücut ağırlığı alt vücut ağırlığından fazlaysa, elma şeklinde bir vücuda sahipsiniz demektir. Bu vücut tipine sahip kişiler geniş omuzlara ve daha geniş bir göğüs hattına sahip olma eğilimindedir, bu yüzden ağırlık orta kısımda yoğunlaşmış gibi görünür.

Orta kısım, dar bir bel ile vücudun geri kalanından daha kalın görünüyor çünkü ağırlığın ve odak noktasının çoğu kalçaların üzerinde. Bu nedenle bacakları göstermeli veya V veya derin V yakalı bir elbise giyinilmeli.

Odağı değiştirmek için bir katman eklenmeli desenli veya baskılı dış giyim. Koyu tonlar, dökümlü gömlekler, tam kollu elbiseler ve tek renkli takımlar. Ayrıca, dengeyi sağlamak için bol paçalar, palazzolar vb. giyinilebilir.

Armut şeklinde vücut

Uyluklar ve popo üst vücuttan daha büyük görünür. Bu vücut tipine sahip olmanın faydası, doğru şekillendirme ile kum saati görünüm kazanabilmenizdir. Geniş paçalı giysiler, A-line etekler veya üst vücudu tanımlayan desenli veya fırfırlı üstleri olan elbiseler giyinmek harika bir tercihtir. Dar üstler ve dar pantolonlar, kum saati yanılsamasını daha inandırıcı hale getirir. V veya derin V, yuvarlak veya kayık yakalar dengelemek için giyinilebilir.

Kum saati vücut

Bu, üst ve alt vücudun en uyumlu şeklidir. Kıvrımlara uygun elbiseler seçilmeli. En çok yakışan elbiseler beli saran elbiseler olacaktır. Kalp yakalar ve V veya dalgalı V yakalar en uygun olanlardır. Beli ortaya çıkarmak için göbek deliğinin hemen altına bir kemer yerleştirilebilir. A kesim elbiseler veya alt bedeni vurgulayan diğer kesimler de hoş duracaktır.

Dikdörtgen şekilli vücut

Dikdörtgen şeklindeki vücut genellikle omuzlardan kalçaya doğru orantılı olandır. Bu nedenle, çok fazla tanımdan yoksundur ve nispeten basittir. Varlığı bacaklar ve kollardır. Yani, bunu geliştirmeye odaklanmalı.

Katmanlı, fırfırlı ve A-line üstleri seçilmeli. Bel altı ve yakaları olan elbiseler üst gövdeye daha fazla öne çıkarır. Kolsuz, straplez ve kalp şeklinde kıyafetler tercih edilmeli. Stil pelerinler, uzun ceketler ve blazerlerle giyim güçlendirilebilir.

Paylaşın

Daha Düz Bir Karın İçin 8 Plank Egzersizi

Plank, karın ve bel bölgesini şekillendirmeye ve duruşunuzu iyileştirmeye yardımcı olan izometrik bir çekirdek kuvvet egzersizidir. Denediğiniz plank türüne bağlı olarak sırtınızı, kollarınızı, omuzlarınızı, kalça kaslarınızı ve hamstringlerinizi de çalıştırabilirsiniz. 

Haber Merkezi / Karın ve bel bölgesini güçlendirmenin en iyi yollarından biri plank egzersizleri yapmaktır. İşte 30 dakikadan daha kısa sürede yapabileceğiniz birkaç plank pozisyonu

  • Diz plank egzersizi

Kollarınız yanlarınızda bükülü, eller doğrudan omuzlarınızın altında ve avuç içleriniz yere düz olacak şekilde karnınıza yatın ve gövdenizi kaldırın. Dizlerinizi kısmen bükük ve zemine değecek şekilde tutun. 

Bileklerinizi omuzlarınızla aynı hizada, karın bölgenizi gergin ve boynunuz nötr pozisyonda (yukarı veya aşağı bakmaktan kaçının) tutun. Bunu 30 saniye veya yapabildiğiniz kadar yapın.

  • Standart plank

Ellerinizi şınav çekecekmişsiniz gibi doğrudan omuzların altına (omuz genişliğinden biraz daha geniş) yerleştirin. Ayak parmaklarınızı zemine bastırın ve vücudunuzu stabilize etmek için kalça kaslarınızı sıkın.

Yerde bir noktaya bakarak boynunuzu ve omurganızı nötralize edin. Başınız sırtınızla aynı hizada olmalıdır. Bu egzersizi 20 saniye ile başlatın zamanla süreyi uzatın.

  • Tek kol plank

Standart plank pozisyonunda vücudunuzu sola döndürün ve sol ayağınız sağınızda olacak şekilde sağ kolunuz üzerinde dengede kalın. Sol elinizi düz bir şekilde ileriye doğru uzatın. En az 10 saniye durun ve ardından kendinizi tahta üzerine indirin. Egzersizi diğer tarafta tekrarlayın.

  • Tek Noktalı Plank

Standart plank pozisyonunda başlayın ve sol bacağınızı yerden kaldırın, topuğunuz pelvisinizle aynı hizada olsun. Elinizi ileriye doğru düz bir şekle getirin. Bu pozisyonda 10 saniye durun. Egzersizi diğer tarafta tekrarlayın.

  • Yan plank

Bir bacağınızı diğerinin üzerine koyarak yan yatın, ardından ayaklarınızı üst üstte tutarken vücudunuzu eliniz veya dirseğiniz üzerinde yukarı kaldırın. Bu pozisyonda 60 saniye durun. Egzersizi diğer tarafta tekrarlayın. 

  • Kalça plank

Standart plank pozisyonundan her iki kalçayı da yavaşça sola doğru yatırın.  

  • Yunus plank

Standart plank pozisyonuna gelin. Kalçanızı kaldırın, 10 saniye durun ve normal plank pozisyonuna geri dönün. Bunu 8-10 kez tekrarlayın.

  • Jack plank

Standart plank pozisyonuna gelin. Ellerinizi standart pozisyonda tutun ve ayaklarınızı hafifçe açın ve zıplayın. 30 defa tekrarlayın.

Paylaşın

Açlık Sınırı 6 Bin 889, Yoksulluk Sınırı 22 Bin 442 Lira

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş) çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”nın Ağustos 2022 sonuçları açıklandı.

Araştırmaya göre, bu ay 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden “açlık sınırı” 6 bin 889 lira oldu.

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen “yoksulluk sınırı” ise 22 bin 442 lira olarak hesaplandı. Bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” aylık 8 bin 999 lira olarak belirlendi.

Ankara’da yaşayan 4 kişilik ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 0,73 artarken, son 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 119,11 oldu.

Ağustos ayında süt ve yoğurt fiyatları arttı, peynir fiyatı geriledi. Aylık tabanda dana eti yüzde 6, yumurta yüzde 7 zamlandı. Kuzu etinin fiyatı yüzde 10, balık eti yüzde 12, tavuk eti yüzde 5 azaldı.

Nohut, kuru fasulye ve kırmızı mercimeğin fiyatları geriledi, yeşil mercimek zamlandı. Yağlı tohumlarda fiyat artışı ortalama yüzde 7 olarak tespit edildi.

Bu ay Ankara’da tahıl ürünlerinin tamamının fiyatı arttı. Makarnanın fiyatında bir önceki aya göre yüzde 10’luk artış yaşandı. Pirinç, bulgur, un ve irmik fiyatları da yükseldi, ekmek fiyatı aynı kaldı.

Semt pazarlarında maydanoz, kıvırcık gibi yeşilliklerin fiyatı yükseldi. Pazı, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları ile patates ve kuru soğanın fiyatı aynı kaldı. Domates, biber, salatalık, turp fiyatları düştü, şeftali, kayısı gibi çekirdekli meyvelerin ortalama fiyatı azaldı.

Ayçiçeği yağı ve zeytinyağının fiyatı artarken margarin ve tereyağının fiyatı geriledi, yeşil ve siyah zeytinin fiyatı düştü. Tuzun fiyatı sabit kaldı. Çay yüzde 6, ıhlamur yüzde 32 zamlandı. Şeker, bal, reçel, pekmez ürünlerinin fiyatları da arttı. Salça, yüzde 40 ile bu ay fiyatı en çok artan ürün oldu.

Paylaşın

Şarkıcı Gülşen’e Ev Hapsi Kararıyla Tahliye

İstanbul Ataşehir’de 30 Nisan’da verdiği bir konserde imam hatip liselilere yönelik sarf ettiği sözlerden dolayı hedef gösterilen ve tutuklanan Gülşen, konutunu terk etmemek şartıyla adli tahliye edildi.

Haber Merkezi / Tahliye kararında adli kontrol tedbirlerine uymadığı takdirde tutuklanacağı belirtilirken, tahliye gerekçeleri de şöyle sıralandı: “Delillerin toplanmış olması, kaçma şüphesinin bulunmaması, bakmakla mükellef yaşı küçük çocuğunun olması…”

Gülşen’in avukatı Emek Emre tarafından 26 Ağustos’ta üst mahkemeye gönderilmek üzere tutukluluğun kaldırılması talebiyle itiraz dilekçesi sunulmuştu.

Dilekçede, Gülşen’in, üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığı ve tutuklamanın hiçbir koşulu gerçekleşmediği halde haksız ve hukuka aykırı kararla tutuklandığı belirtilmişti. Gülşen hakkındaki tutuklama kararının kaldırılarak tahliyesine karar verilmesi istenmişti.

Ne olmuştu?

Gülşen, İstanbul Ataşehir’de 30 Nisan’da verdiği bir konserde imam hatiplilerle ilgili olumsuz sözler söylemişti. Bu sözlerin sosyal medyaya yansımasının ardından Cumhuriyet Başsavcılığı şarkıcı hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan resen soruşturma başlatmıştı.

25 Ağustos’ta polis tarafından evinde gözaltına alınan Gülşen, basın Suçları Soruşturma Bürosu savcısına ifade vermişti.

Şarkıcı ifadesinde “Ben 25 yıllık sanatçıyım. Benim müzisyen çalışma arkadaşlarım var. Bu grupla birlikte konserlerde sahne alırım. Benim kadromda klavye müzisyeni olarak yer alan Miraç isimli arkadaşımın lakabı imamdır. Ayrıca arkadaşlara kendi aramızda aptal, salak, sapık olarak şakalaşırız. Talihsizlik olarak bu iki kelime bir araya gelmiştir. Arkadaşımız imam hatipte okumamıştır. Grupta tüm arkadaşlarımın lakabı mevcuttur” demişti.

Gülşen, 25 Ağustos’ta tutuklanarak Bakırköy Cezaevi’ne konulmuştu.

Gülşen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında TCK’nin 216. maddesi olan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçundan başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanmıştı.

Paylaşın

Dokuz Yılda En Az 556 Çocuk Çalışırken Hayatını Kaybetti!

İstanbul Silivri’de bir sitenin inşaatında çalıştığı belirtilen 15 yaşındaki Ali Koç, 6’ncı kattan düşerek hayatını kaybetti. Olay önceki gün Yeni Mahalle Varnalı Caddesi’nde bulunan inşaatta meydana geldi. 15 yaşındaki Ali Koç belirlenemeyen nedenle 6’ncı kattan aşağı düştü.

Haber verilmesi üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırılan Ali Koç, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Koç’un cansız bedeni, otopsi için Adli Tıp Kurumuna götürüldü.

Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından mühendis Mustafa A., 18 yaşından küçük çocuğu çalıştırmaktan dolayı gözaltına alındı. Mustafa A. emniyetteki işlemlerinin ardından Silivri Adliyesi’ne sevk edildi. Öte yandan inşaat firmasının sorumluları ile belediye görevlilerinin de aralarında bulunduğu bazı kişilerin Silivri Emniyet Müdürlüğü’nde ifadelerine başvurulduğu öğrenildi.

silivirininsesi.com’da yer alan habere göre ise Varnalı Konutları’nın projesi olan inşaat SİYTAŞ ve Saral İnşaat tarafından yapılıyordu.

İşyeri yönetiminin bilgisi var

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanı Ertuğrul Bilir, BirGün’den Asena Tunca‘ya yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Bu iki boyutlu bir sorun. İlki çocukların çalışmak zorunda kalması. Türkiye halen çok sayıda çocuk işçinin çalıştığı ve çocukların çalışmak zorunda kaldığı bir ülke. Sömürge kültürü ve gelir dağılımındaki eşitsizlik çocukları bu duruma getiriyor. Özellikle yoksul ve kırılgan kesimlerdeki çocuklar bu zorunlulukla sıkça karşı karşıya kalıyor. İkinci boyut ise bu çocukların çalıştırılabiliyor olması. İnşaat sektöründe herkes sahaya giremez. Bu son örnekte görünen o ki işyeri yönetiminin bilgisi var ve çocuk işçi çalıştırıyor.”

İş cinayetinin ardından mühendisin gözaltına alındığını aktaran Bilir, “Mühendis aynı zamanda inşaatın müteahhidi veya yönetiminden biri değilse temel kararları mühendis veremez. Esas sorumlu işverendir. Çocuk iş cinayetlerinin de ötesinde yüksekten düşerek yaşamını yitirme hayli yaygın. Sermaye sahipleri olanakları kullanmıyor. İşveren işçiyi kendi dikkatine teslim ediyor. Her gün en az 5-6 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Patronlar önlem almıyor, işçileri kaderine terk ediyor. Bundan kurtulmak her düzeyden emekçinin örgütlenmesi ile olacaktır” diye konuştu.

Avrupa’nın en kötüsüyüz

DİSK Dev Yapı İş Denetim Kurulu Üyesi Haydar Baran “Çocuk işçi çalıştırmada Avrupa’da en kötü durumda olan ülke konumundayız. Dünyada ise ilk 10’dayız. Çocuk işçilik oldukça yaygın. Kayıtlı ve kayıt dışı çalışan çocuk işçi sayısı çok fazla. Kayıtlı olmayanlar zaten işyerinde hayalet konumunda. Avrupa’da en fazla iş kazası yaşanan ülke Türkiye” dedi.

“İş cinayetlerinde çalışma koşulları, kayıt dışı çalışma, kar hırsıyla işçinin can güvenliğinin görmezden gelinmesinin yanında en büyük etki sahibi denetim yapmayan devlet organlarıdır” vurgusu yapan Baran, “Sigortasız işçi Türkiye’nin büyük bir sorunu. En yaygın görüldüğü alan ise inşaat. İnşaatlarda sigortalı işçi çok az” diye kaydetti.

Baran, “Kalıp, beton atma, çivi sökme gibi işlemler dahil hepsini çocuklar da yapıyor. Patronun umurunda değil. Çocuk işçi patronun gözünde ucuz işçidir. Asgari ücretin altında, prim derdi olmadan emeği sömürüyorlar” ifadelerini kullandı.

Sermaye ve patron korunuyor

“Emek korunmuyor, sermaye ve patron korunuyor. Bizim devlet yetkililerimiz ucuz işçi çalıştırmakla övünebiliyor. Bu zihniyet değişmedikçe iş cinayetleri değişmez” diyen Baran, “çocuk işçilik hem insani hem ahlaki olarak yasaklanmalıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu konuyu çok özel bir çalışmayla gündeme almalıdır. Çocuk işçi çalıştıran patronlara yüklü miktarda yaptırım uygulanmalı. Sorumlu yönetenlerdir” diye kaydetti.

Baran, “Sendikal mücadele mutlaka verilmelidir. Emeğin korunması sağlanmalıdır. Çocuk işçiliği önlemek ve insani koşulları elde etmek için örgütlenmek ve özel bir çabayla mücadele etmek gerekir” dedi.

9 yılda 556 çocuk

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2019 yılı raporuna göre, 5-17 yaş arası çocuk işçi sayısı 720 bin. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 2021 yılı raporuna göre iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk sayısı 62 iken, 2022 yılı ilk 7 ayda iş cinayeti sonucu hayatını kaybeden çocuk sayısı 39. İSİG Meclisinin verilerine göre son dokuz yılda en az 556, AKP’li yıllarda en az 811 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. İSİG Meclisinin son 9 yılda iş cinayetlerinin iş kollarına göre dağılımına göre tam 57 çocuk inşaat, yol, iş sektöründe çalışırken yaşamını yitirdi.

Paylaşın

Sağlık Örgütleri Ankara’da Toplandı: Beş Acil Talep

Sağlık örgütleri, Sağlık Bakanı’nın “Beyaz Reform” adı altında duyurduğu düzenlemeleri değerlendirmek, çalışma koşullarının ve sağlık hizmetinin iyileştirilmesine dönük taleplerinin takipçisi olmak amacıyla Türk Tabipleri Birliği’nde (TTB) bir araya geldi.

Haber Merkezi / Toplantıda ilk olarak Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliği ile Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği değerlendirildi. Yapılan konuşmalarda performans sisteminin aynı tarzda sürmesinin çalışma koşullarını ağırlaştırma ve sağlıkta şiddeti tırmandırma sonuçlarını doğurabileceği, yanı sıra disiplin ceza sayısının artabileceği belirtildi. Hukuki sürecin de ele alındığı toplantıda 5 acil talep belirlendi.

Taleplerin sıralandığı açıklama şöyle:

“1. Etkili Bir Sağlıkta Şiddet Yasası

Daha önce çıkarılan sağlıkta şiddet yasaları, sağlıkta şiddeti bitirmekte etkili olmaktan çok uzaktır. Etkili bir “Sağlıkta Şiddete Yönelik Yasa Teklifi”, Meclis açılır açılmaz, öncelikli olarak gündeme alınmalı ve yasalaşmalıdır.

“Beyaz Reform” adı altında yayımlanan son iki ödeme düzenlemesi (Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliği, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik), sağlıkta şiddeti azaltması bir yana sağlıkta şiddeti “teşvik” edecek düzenlemeler içermektedir. Sağlıkta şiddetin çözümü için her alanda,  bütünlüklü bir yaklaşım gerekmektedir.

2. Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları

Daha iyi bir sağlık hizmeti verebilmemiz için;

Tüm hekimler ve sağlık çalışanlarının çalışma ortamları, çalışma süreleri ve iş yükleri; bilimsel veriler ışığında ilgili emek-meslek örgütlerinin de katılımı ve denetimiyle sağlanmalıdır.

Hekimleri de hastaları da mağdur eden, hekimlere karşı şiddet kaynağı olan, halkın sağlığını tehlikeye atan 5 dakikada muayene dayatmasından vazgeçilmelidir. Sağlık hizmetleri; hekimin ve toplumun hak ettiği şekilde; bilim ve evrensel değerler çerçevesinde sunulmalıdır.

Sağlık kurumlarında idarenin çalışanı denetlediği tek taraflı denetim mekanizması ortadan kaldırılmalı, çalışanların ve temsilcilerinin de olduğu kolektif denetleyecekleri bir sistem oluşturulmalıdır.

Çalışanlar üzerindeki disiplin soruşturmaları, görevlendirme vb. ile oluşturulan baskı kalkmalı, nitelikli çalışma koşulları ile nitelikli sağlık hizmeti öncelik olmalıdır.

Başta Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) olmak üzere kamusal bir hizmet olan sağlık hizmeti; kamu binalarında, kamu imkanlarıyla verilmelidir.

Sağlık hizmetlerinin temeli olan birinci basamak sağlık hizmetlerine yeterli kaynak ayrılmalı, hekim başı 1500 kesin kayıtlı birey düşecek şekilde aile hekimi sayısı artırılmalı, sevk zinciri altyapısı oluşturulmalı ve uzman aile hekimi sayısı birinci basamak sağlık hizmetlerini uygun ve yeterli düzeyde sağlayacak şekilde artırılmalıdır.

3. Nitelikli Eğitim

Üniversite ve uzmanlık eğitimi kontenjanları, ilgili emek ve meslek örgütlerinin ağırlıkta olduğu bir kurulla liyakate dayalı ve bilimsel ölçütlere göre oluşturulmalıdır.

Kontenjanların ve müfredatın belirlenmesi ve uygulanmasında; ülkenin gerçek sağlık hizmeti ihtiyacı, kurumların eğitimle ilgili yeterlilikleri gibi özellikler göz önünde bulundurulmalı;  uluslararası ve bilimsel standartlar sağlanmadan yeni eğitim kurumu açılmamalıdır. Sağlık sisteminde de eğitimde de koruyucu sağlık hizmetleri öncelenmelidir.

Sağlık meslek öğrencilerinin ücret ve staj olanaklarıyla ilgili mevzuatta düzenleme yapılmalıdır.

Asistan ve intörn hekimlerin eğitim, dinlenme haklarını ellerinden almayan ücret düzenlemesi derhal hayata geçirilmelidir.

4. COVID-19 Pandemisi Özelinde Güvence

COVID-19 tüm hekimler ve sağlık çalışanları için illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı sayılmalı ve yasal dayanağı olmalıdır.

Pandeminin başlangıcından itibaren tüm hekim, sağlık çalışanlarının yıpranma payı, geçmişi de içerecek şekilde bir yıla 120 gün olmalıdır. Pandemi bittiğinde ise tüm sağlık çalışanlarına beş yıla bir yıl yıpranma payı verilecek şekilde düzenleme yapılmalıdır.

Pandemide sağlık kurumlarında ve filyasyonda görev alan diş hekimleri başta olmak üzere sağlık çalışanlarına kendi alanı dışında görevlendirmeler yapılmıştır. Pandemi dahi olsa tüm görevlendirmeler, alana uygun olan unvan ve görevlerdeki kişiler göz önünde bulundurularak planlı ve güvenceli bir biçimde yapılmalıdır.

5. Ekonomik ve Özlük Haklarımızın Korunması ve Geliştirilmesi

Tüm ücretler, özlük haklarından feragat etmemiz istenmeden; tek kalemde ve emekliliğe yansıyan şekilde olmalıdır. İzin, rapor ve eğitimlerde ücret kesintisi yapılmamalı; ücret belirlemede toplu görüşme değil toplu sözleşme esas olmalıdır.

Tüm sağlık çalışanları, yoksulluk sınırının üzerinde aylık net gelire sahip olmalıdır. Hekimlerin aylık en düşük net geliri, yoksulluk sınırının en az iki katı olmalıdır.

Tüm sağlık çalışanlarının en yüksek derece ve kademedeki ek göstergeleri 3.600’den başlatılmalı; hekimlerin en yüksek derece ve kademedeki ek göstergesi ise en az 7.600 olmalıdır.

Aynı işi yapan çalışanlar arasında farklı istihdam modelleri nedeniyle oluşan eşitsizliği gidermek amacıyla tek ve güvenceli istihdam modeli sağlanmalıdır.

İçinde bulunduğumuz mevcut ekonomik şartlar göz önüne alındığında, özellikle ASM’lerde olmak üzere tüm sağlık birimlerinde hizmetin yürütülmesi aksamaktadır. Bu nedenle sağlığa ayrılan bütçe yeterli hale getirilmeli, aile hekimliği kapsamındaki tüm ödemeler, günümüz şartlarına göre düzenlenmelidir.

Emekli aylıklarında Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur adaletsizliği giderilmeli; insanca yaşanabilir bir ücret herkesin hakkı olmalıdır.

“Beyaz Reform” diye nitelendirilen kapsam içi adil olmayan, kapsam dışı eşit olmayan (112, İSM, TSM, temel tıp bilimleri… ) tüm düzenlemeler adil ve eşit hale getirilmeli; zaten gecikmiş ve taleplerimizi karşılamakta yetersiz olan düzenlemelerin hepsi, 1 Temmuz 2022’yi kapsayacak şekilde yapılmalıdır.

Duyurulan yönetmeliklerde kapsam dışı kalan üçüncü basamak ile ilgili beklenen yönetmeliğin 15 Eylül 2022 tarihli uygulamada hayata geçirilmemesi durumunda, platform olarak acil eylem kararımızı açıklayacağımızı, tüm taleplerimiz gerçekleşene kadar eylemlere ve mücadeleye devam edeceğimizi bildiriyoruz.”

Paylaşın

Sendikalaşan Tekstil İşçileri İşten Çıkarıldı

Öz İplik-İş Sendikası’na üye olan Nersoy Teksil işçisi 5 kişi, işten çıkarıldı. Sendikanın Batı Karadeniz Bölge Temsilcisi Mehmet Çakır ise direneceklerini belirterek, fabrika yönetiminin suç işlediğini hatırlattı.

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde faaliyet gösteren Nersoy Tekstil’de çalışan işçiler, bir süre önce Öz İplik-İş Sendikası’na üye oldu. Sendikaya üye olan işçilerden 5’i işten çıkarıldı. İşten atılma sonrası işçiler, fabrika önünde örgütlenme çalışması başlattı.

Öz İplik-İş Sendikası Batı Karadeniz Bölge Temsilcisi Mehmet Çakır konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “İşçilerin sendikamıza üye olma çağrısı üzerine Çaycuma Nersoy Tekstil’in önünde bulunan sendikamız yetkililerine, emniyet güçlerince bulundukları bölgeden ayrılmaları yönünde baskı yapıldı. Öz İplik-İş burada örgütlenecektir hukuk dışı yollar örgütlenmeyi asla engelleyememiştir, gelecekte de engelleyemeyecektir. İşvereni ve bütün tarafları örgütlenme hakkına saygıya çağırıyoruz” dedi.

‘İşçilere baskı yapıldı’

BirGün’de yer alan habere göre Nersoy Tekstil’de çalışan işçilerin bir süre önce sendikalarına üye olduğunu belirten Çakır, “İşçilerin sendikamız Öz İplik-İş ’e üye olmasından haberdar olan işveren ve işveren vekilleri tarafından işçilere baskı yapılmıştır. İşçilerin anayasal, sendikal hak ve özgürlükleri engellenmiştir. Sendikaya üye olan 5 işçi arkadaşımız işten çıkarılmıştır” diye konuştu.

“Fabrikanın önünde bulunan sendikamız yetkililerinin, emniyet güçleri tarafından organize sanayi bölgesinden çıkarılması tavrını anlayamıyoruz. İşçiler burada sendikamıza üye olmak istiyor. Anayasal haklarını kullanmak istiyor” vurgusunda bulunan Çakır, “Bizler işçilerin çağrısı üzerine, hukuka uygun şekilde fabrika önünde bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

‘Sendikalaşmayı engellemek suçtur’

Senikanın Anayasal hak olduğunu hatırlatan Çakır, “Burada Anayasa’nın 51. maddesi ve 6356 sayılı yasanın 25. maddesi olan sendikaya üye olma özgürlüğü ihlal ediliyor. Asıl hukuksuzluk fabrika yönetimince yapılıyor. Nersoy Tekstil yetkilileri söz konusu tutum ve davranışlarıyla Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesi kapsamında kamu davasına da konu olabilecek suç işliyor. Sendikalaşmayı engellemek suçtur. Örgütlenme bizim en doğal hakkımız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Gülben Ergen Büyüledi

Hem güzelliği hem de düzgün fiziğiyle dikkat çekmeye devam eden Gülben Ergen, sahne kostümleriyle beğeni topluyor. Son olarak göğüs dekolteli pembe kostümüyle sahne alan Ergen, adeta büyüledi.

Haber Merkezi / Gülben Ergen, o anlara ait kareleri sosyal medya hesabından paylaşmayı da ihmal etmedi. Ergen’in paylaşımlarına takipçilerinden çok sayıda beğeni ve yorum geldi.

25 Ağustos 1972’de İstanbul Kadıköy’de dünyaya gelen Gülben Ergen, kariyerine mankenlik ve oyunculukla başladı. Ergen, sonrasında müzik piyasasına assolist olarak adım attı.

2001 yılında, Dadı dizisinde canlandırdığı Melek karakteri ile Altın Kelebek Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Gülben Ergen, 2004 yılında, Uçacaksın albümü 600.000 satarak MÜ-YAP’tan diamond ödülü aldı.

Gülben Ergen’in 2009’da Uzun Yol Şarkıları albümünde yer alan “Giden Günlerim Oldu” şarkısı Resmî Türkiye listesinde yılın en uzun süre bir numarada kalan şarkısı oldu.

Üç çocuk annesi olan Gülben Ergen, 2018 yılında ise OnurAkayMedya Yılın Ödülleri’nde “Yılın Annesi” seçildi.

Paylaşın