ABD’nin Suriye’deki İki Askeri Üssüne Saldırı Düzenlendi

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Suriye’nin Irak ve Ürdün sınırlarına yakın El Tanf üssüne insansız hava aracıyla, Deyrizor bölgesinin kırsalında yer alan Conoco üssüne füze saldırısı düzenlendiği bildirildi.

Hasar ve can kayıplarıyla ilgili bilgi paylaşılmazken, saldırılara ilişkin ABD tarafından resmi bir açıklama henüz yapılmadı. Suriye de saldırılara ilişkin henüz bir bilgi paylaşmadı.

Lübnan merkezli Al-Mayadeen TV’nin kaynaklara dayandırdığı haberinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Suriye’nin Irak ve Ürdün sınırlarına yakın El Tanf üssüne insansız hava aracıyla, Deyrizor bölgesinin kırsalında yer alan Conoco üssüne füze saldırısı düzenlendiğini bildirdi.

Hasar ve can kayıpları ile ilgili bilgi verilmediğini de ekleyen Lübnan televizyon kanalı, saldırının kimin tarafından gerçekleştirildiği ile ilgili herhangi bir bilgi olmadığının da altını çizdi.

Hasar ve can kayıplarıyla ilgili bilgi paylaşılmazken, saldırılara ilişkin ABD tarafından resmi bir açıklama henüz yapılmadı. Suriye de saldırılara ilişkin henüz bir bilgi paylaşmadı.

Irak’ta ABD üssüne roketli saldırı

Öte yandan ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon askerlerinin bulunduğu Irak’ın Enbar vilayetindeki Ayn el-Esad hava üssüne İHA ve roketli saldırı düzenlendi. Saldırının sorumluluğunu Irak’taki İslami Direniş Örgütü üstlendi.

İnsansız Hava Aracı (İHA) ve roketlerle hedef alınan üssün içinde çok sayıda patlama sesi duyulurken, saldırıda can kaybı olup olmadığı ise bilinmiyor.

Kendilerini silahlı bir grup olarak tanıtan Irak’taki İslami Direniş Örgütü’nden yapılan açıklamada, Ayn el-Esad üssüne roket saldırısı düzenledikleri belirtildi.

Paylaşın

Irak Ve Suriye Tezkeresi 2 Yıl Daha Uzatıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Meclis’e gönderilen Irak ve Suriye tezkeresi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edildi. Tezkereye 357 vekil kabul oyu verirken, 164 vekil ise hayır oyu verdi.

Haber Merkezi / Tezkerede yer alan, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” ifadeleri dikkat çekti.

Cumhurbaşkanına Irak ve Suriye’ye asker gönderme yetkisi veren tezkere Meclis’te görüşüldü. Görüşmelerin sonunda tezkere, 357 kabul oyuna karşılık 164 ret oyuyla kabul edildi.

Tezkereye, AK Parti, MHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Deva Partisi evet oyu, CHP ise, “yabancı askerlerin Türkiye’de bulunmasına” ilişkin bölüm gerekçesiyle hayır oyu vereceğini açıklamıştı.

Yeşil Sol Parti ise tezkerenin bölgedeki istikrara zarar vereceği görüşünü dile getirmiş ve tezkereye hayır oyu vereceğini açıklamıştı.

Tezkerede yer alan, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” ifadeleri dikkat çekti.

Paylaşın

Erdoğan’dan ABD’ye SİHA Tepkisi: Nasıl Böyle Bir Şey Yapabilirsin?

Türkiye’ye ait SİHA’nın ABD tarafından düşürülmesine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Amerika ile NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki, bizim SİHA’mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO’da nasıl beraberiz? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı’nın açıklamasının müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuyla bağdaşmadığı gibi, Suriye’yi bölmeye çalışan örgütlere de cesaret verdiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında, “Ülkemize yönelik terör tehdidini, terör örgütünün arkasında kimin olduğuna bakmaksızın, kaynağında ortadan kaldırmakta kararlıyız. DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan, şehitler verme pahasına bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu sadece acı bir tebessümle karşılıyoruz. Tiyatro oynayanları kendi senaryolarıyla baş başa bırakıp kendi millî güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye-Afrika 4. İş ve Ekonomi Forumu Kapanış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “Afrika coğrafyasının başarısını kendi başarımız olarak addediyoruz” diyerek, Afrika Birliği’nin G20 üyeliğine en başından beri tam destek verdiklerini kaydetti.

Bu çerçevede, Yeni Delhi’de yapılan son G20 Zirvesi’nde Afrika Birliği’nin üye olmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aziz kardeşim Komorlar Birliği Cumhurbaşkanı Assoumani Azzali’yi, dönem başkanlığında gerçekleşen bu değerli üyelik için tebrik ediyorum. Afrika kıtasının küresel sistemde hak ettiği yeri alması için bundan sonra da gereken her türlü katkıyı sağlayacağımızın bilinmesini istiyorum” açıklamasında bulundu.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın olumsuz etkilerini yaşarken, İsrail ile Filistin arasında meydana gelen hadiselerin herkesi derinden sarstığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerginliğin daha da artarak bölgeye yayılması ihtimalinden endişeliyiz. Camilerin, hastanelerin ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanması gibi saldırıları kabul etmediğimizi ve asla etmeyeceğimizi açıkça söylüyoruz. Gazze’deki insani durumu kötüleştiren ablukanın bölgeyi provokasyonlara açık, hassas bir duruma getirdiği malumdur. Baradan sizlerin aracılığıyla tüm dünyaya sesleniyorum; 360 kilometrekareye sıkışmış 2 milyon insanın elektriğini, suyunu, yakıtını, gıdasını kesmek, en temel insan haklarının ihlalidir” diye konuştu.

Gazze halkının toptan cezalandırılmasının sadece sorunu büyüteceğini, daha fazla acıya, daha fazla gerilime ve daha fazla gözyaşına sebep olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail yönetiminin, Refah Kapısından insani yardım geçişlerine izin vermesi gerekiyor. El-Ariş Havalimanına, içerisinde ilaç, dayanıklı gıda, konserve, çocuk bezi, su, tıbbi malzemelerin de bulunduğu bir insani yardım uçağımızı bu sabah gönderdik. Çatışmalar başladığından beri bölgeye intikal eden ilk yardım kargosunu götüren uçağımız, bugün saat 12.00 itibarıyla havalimanına indi. AFAD Başkanlığımız yeni yardım malzemelerinin bölgeye sevkiyle ilgili hazırlıklarını sürdürüyor.”

“Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgeye uçak gemilerini göndermesi, maalesef barışa, sükûnete, diyaloğa, diplomasiye ve taraflar arasında tansiyonun düşürülmesine hiçbir katkı sağlamıyor” değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Keza Amerikan Başkanı’nın dün Suriye konusunda yaptığı açıklamadaki yaklaşımı biz de kendilerinin bölgedeki faaliyetleri için ifade ediyoruz. Yani, Amerika’nın, PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler, Türkiye’nin millî güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir” dedi.

“Nasıl böyle bir şey yapabilirsin?”

“Biz Amerika ile NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki, bizim SİHA’mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO’da nasıl beraberiz? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var” değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı’nın açıklamasının müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuyla bağdaşmadığı gibi, Suriye’yi bölmeye çalışan örgütlere de cesaret verdiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında, “Ülkemize yönelik terör tehdidini, terör örgütünün arkasında kimin olduğuna bakmaksızın, kaynağında ortadan kaldırmakta kararlıyız. DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan, şehitler verme pahasına bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu sadece acı bir tebessümle karşılıyoruz. Tiyatro oynayanları kendi senaryolarıyla baş başa bırakıp kendi millî güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye “Suriye” Uyarısı

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri operasyonları devam ederken, Beyaz Saray’dan dikkat çeken bir açıklama geldi. Beyaz Saray, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri eylemlerinin hem bölge hem de ABD’nin güvenliğine tehdit oluşturduğunu açıkladı.

Beyaz Saray’ın açıklamasında, “Türk hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri eylemleri IŞİD’i yenilgiye uğratma mücadelesini baltalamakta, sivilleri ve bölgenin güvenliğini tehlikeye atmakta ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal güvenliği ve dış politikası için olağanüstü bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir” denildi.

Euronews Türkçe’nin aktardığı açıklamada, 14 Ekim 2019 tarihinde ABD Başkanı’nın Suriye’deki durum nedeniyle ulusal bir acil durum ilan ettiği anımsatıldı ve mevcut gelişmeler ışığında bu acil durumun 14 Ekim 2023 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle uzatıldığı duyuruldu.

Türkiye, ABD’nin Suriye’den çekilmesi ve özellikle PKK uzantısı olarak gördüğü YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SGD) silah desteğini sonlandırması için uzun yıllardır bastırıyor.

Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı (Pentagon), Suriye hava sahası içerisinde Türkiye’ye ait bir silahlı insansız hava aracının (SİHA), ABD F-16 savaş uçakları tarafından düşürülmesini “meşru müdafaa” olarak değerlendirmişti.

Paylaşın

“ABD, Suriye Sahasında Türkiye’ye Ait Bir SİHA’yı Düşürdü” İddiası

İki ABD’li yetkili, ABD F-16 savaş jetlerinin Suriye hava sahasında Türkiye’ye ait bir silahlı insansız hava aracını (SİHA) düşürdüğünü söylerken, Türkiye Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili ise ajansa yaptığı açıklamada düşürülen SİHA’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olmadığını ifade etti. 

Bir başka ABD’li yetkili ise, Türkiye’ye ait SİHA’nın ABD’li askerlere tehdit olarak değerlendirildiği için, bir ABD F-16’sı tarafından düşürüldüğünü söyledi. Hamlenin bölgede operasyonlar yürüten ABD’li askerler tarafından gerçekleştirildiği ifade edildi.

ABD’li yetkili vurulan SİHA’nın Türkiye’ye ait olduğunu ve ABD askerlerinin harekete geçmeden önce bunun farkında olduklarını ifade etti. Washington böylece ilk kez NATO müttefiki Türkiye’ye ait bir hava aracını düşürdüğünü açıklamış oldu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Ankara saldırısı faillerinin Suriye’den geldiği açıklaması sonrasında ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bölgelere SİHA saldırıları düzenlenmişti. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Suriye’de düzenlediği operasyonlarda PKK/YPG’ye ait askeri tesisleri ve örgütün yönetici kadrolarını hedef aldı.

Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansına konuşan iki ABD’li yetkili, ABD F-16 savaş jetlerinin Suriye hava sahasında Türkiye’ye ait bir silahlı insansız hava aracını (SİHA) düşürdüğünü söyledi.

ABD’li yetkililer ajansa yaptıkları açıklamada söz konusu SİHA’nın Suriye’deki Amerikan kara birliklerinin yakınlarında faaliyet gösterdiğini belirtti. ABD’li yetkililer Türk ordu yetkililerini ABD kara birliklerine yakın yerde faaliyet göstermeleri konusunda birden fazla kez uyardıklarını aktardı.

AP haber ajansına konuşan bir ABD’li yetkili de Suriye Haseke’deki birliklerine çok yakınlaşan bir SİHA’nın vurulduğunu ifade etti. Yetkili SİHA’nın “güvensiz” ve “senkronize olmayan bir şekilde” uçtuğunu kaydetti.

Türkiye Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili ise ajansa yaptığı açıklamada düşürülen SİHA’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olmadığını ifade etti. Yetkili SİHA’nın kime ait olduğu konusunda ise bir açıklama yapamayacağını söyledi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Ankara saldırısı faillerinin Suriye’den geldiği açıklaması sonrasında ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bölgelere SİHA saldırıları düzenlenmişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan saldırıyı düzenleyenlerin Suriye’den geldiğinin tespit edildiğini açıklarken, aynı zamanda Irak’a da işaret ederek, “Irak ve Suriye’de PKK ve YPG’ye ait olan bütün alt yapı üst yapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın topyekûn meşru hedefidir” diye konuşmuştu.

“Üçüncü tarafların, PKK’lı, YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını buradan tavsiye ediyorum” diyen Fidan “Silahlı kuvvetlerimizin bu terör saldırısına cevabı son derece net olacak ve böyle bir eylemi gerçekleştirdiklerine bir kez daha pişman olacaklar” ifadelerini kullanmıştı.

TSK, PKK unsurlarına yönelik Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonların yanı sıra Irak’ın kuzeyinde de 2019 Mayıs ayından bu yana “Pençe” serisi operasyonları gerçekleştiriyor.

Türkiye’nin son aylarda Kuzey Irak’taki PKK unsurlarına karşı nokta atışlar ve operasyonlar ile hedefleri yok etmeye odaklandığı da zaman zaman basına yansıyordu. Son olarak 27 Eylül’de Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) PKK üyesi Mazlum Öztürk’ü, Irak’ın Süleymaniye kırsalında nokta operasyonla etkisiz hale getirmişti.

Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan Suriye’de operasyon

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Suriye’de düzenlediği operasyonlarda PKK/YPG’ye ait askeri tesisleri ve örgütün yönetici kadrolarını hedef aldı.

DHA’nın güvenlik kaynaklarından edindiği bilgilere göre, MİT Ankara saldırısının ardından Suriye’de PKK/YPG’ye ait bina ve tesisleri hedef alan bir operasyon düzenledi. Ankara saldırısının Suriye’de planlandığı ve eyleme katılan örgüt mensuplarının bu bölgeden Türkiye’ye geçtiği gerekçesiyle MİT, Suriye’de konuşlu PKK/YPG askeri tesislerini ve örgütün yönetici kadrolarını hedef aldı.

Hedef alınan tesisler arasında PKK/YPG’nin silah mühimmat depoları, saldırı-sabotaj birimleri ve örgüte ait Ar-Ge merkezlerinin yer aldığı öğrenildi. Operasyonların, planlanan hedefe ulaşıncaya kadar devam edeceği belirtildi.

Bu arada Ankara’nın ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde büyük bölümünü Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDF) sağladığı silah ve teçhizat desteğinden duyduğu rahatsızlık da sürüyor. Türkiye, YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olarak değerlendiriyor ve bu silahların PKK’nın eline geçtiğini belirtiyor.

Humus’ta insansız hava aracı saldırısı

Bu arada Suriye devlet televizyonu, Humus kentinde askeri okuldan mezun olan subaylar için düzenlenen mezuniyet töreni sırasında düzenlenen bir insansız hava aracı saldırısında çok sayıda sivil ve askeri personelin öldüğünü ve onlarca kişinin de yaralandığını duyurdu.

Suriye ordusundan yapılan açıklamada, patlayıcı yüklü insansız hava araçlarının törenin sona erdiği sırada yerleşkeyi hedef aldığını bildirdi.

Saldırıdan “bilinen uluslararası güçler tarafından desteklenen isyancıları” suçlayan yetkililer, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu bazı yaralıların durumunun kritik olduğunu aktardı.

“Terör örgütlerinin” töreni “patlayıcı yüklü insansız hava araçlarıyla” hedef aldığını belirten Suriye ordusu, “bu korkakça ve eşi benzeri görülmemiş terör saldırısına” “sert bir şekilde karşılık verileceği” vadinde bulundu.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (OSDH) isimli kuruluş, saldırıda 60’tan fazla kişinin öldüğü bilgisini verdi. Ülke içerisinde geniş ağa sahip OSDH, dron saldırısında onlarca kişinin de yaralandığını duyurdu.

Saldırıyla ilgili olarak herhangi bir grup ismi verilmedi. Suriye’nin bir bölümünü kontrol eden radikal gruplar zaman zaman silahlı insansız hava araçları kullanıyor.

Paylaşın

Suriye İle Normalleşme: Suriye’den Dikkat Çeken Açıklama

Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine ilişkin Suriye’den dikkat çeken bir açıklama geldi.  Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Bessam Sabbah, Ankara-Şam arasında diplomatik normalleşme için Türkiye askerinin Suriye’den çekilmesi şartını yineledi:

“Türkiye askeri güçlerini geri çekmek zorunda. Diğer konularda elbette onlarla görüşmeye açık olacağız ama bunu yapmamak ve kalmakta ısrar etmek yasadışı işgaldir.”

“Çok kutuplu dünya düzenine ne zaman varılacağını” tam olarak tahmin etmenin zor olduğu belirten Bessam Sabbah, “Ancak olumlu olan şey sürecin çoktan başlamış olması. Zaman alacağından eminim ama artık bu süreci tersine çevirmenin bir yolunu da görmüyorum” dedi.

Sputnik’e açıklamasında Suriye’ye uygulanan tek taraflı yaptırımlara da değinen diplomat, yaptırımların yasa dışı ve ahlaka aykırı olduğunu vurgularken, Şam’ın BM dahil her türlü platformda tek taraflı yaptırımların derhal kaldırılması çağrısında bulunduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:

“Tek taraflı yaptırımlar Suriye’de büyük acılara neden oluyor ve insani durumu daha da kötüleştiriyor. Yaptırımların Suriye’deki her sektörü etkilediğini ve her vatandaşı etkilediğini söyleyebilirim. Sadece ülke içinde değil, yurt dışında da kendisini hissettiriyor. Suriyeliyseniz ve yurtdışında yaşıyorsanız banka hesabı açmanız dahi zor. Yaptırımların sonuçlarından biri de bu.”

Suriye ile normalleşme adımları Rusya ve İran’ın da katılımıyla yapılan dörtlü zirvelerle devam ederken, son olarak Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, 4 Eylül’de yaptığı bir konuşmada, Türkiye ile ilişkilere de değinmiş ve “Suriye’nin kuzeyindeki Türk işgali bitecek ve Türkiye, iki ülke arasındaki ilişkileri eski durumuna döndürmenin tek yolunun bu işgalden çekilmek olduğunu biliyor” açıklamasında bulunmuştu.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad da ağustosta verdiği bir röportajda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olası görüşmesine değinerek, “Hedefimiz Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesi, Erdoğan’ın hedefi ise Türkiye’nin Suriye’yi işgalini meşru kılmak” ifadelerini kullanmış, “Neden Erdoğan’la buluşacakmışım? Bir şeyler içmek için mi?” diye sormuştu. Esad, “Suriye’deki terör Türkiye’den kaynaklanıyor” demişti. Tamamı yayınlanmadan bir gün önce bir kısmı yayınlanan söyleşide Esad’ın Erdoğan ile görüşmeye ilişkin şu ifadeleri kullandığı aktarılmıştı: “Görüşme Erdoğan’ın sunduğu koşullar altında gerçekleşemez.”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’da 1 Eylül’de bir açıklama yaparak, “Türkiye ve Suriye’ye Adana Mutabakatı’na dönmelerini önerdik” demişti. Ankara-Şam normalleşmesine ilişkin yol haritası taslağına değinen Lavrov, “Yol haritası taslağını bu yılın haziran ayında tüm meslektaşlarımıza ilettik. Şu anda değerlendiriliyor, bu taslağın onaylanabileceği, genel kabul edilebilir duruma getirilmesi için temaslar sürüyor” demişti.

Rusya’nın Türkiye ve Suriye’ye 1998 yılında imzaladıkları Adana Mutabakatı’na dönmelerini önerdiğini anlatan Lavrov, şöyle devam etmişti: “Bu anlaşma, terör tehdidinin bulunduğunu ve bu tehdidin ortadan kaldırılmasını, Türkiye’nin Şam’ın onayıyla terörle mücadele yapılarını Suriye topraklarının belirli bir derinliğine kadar gönderme hakkına sahip olmasını öngörüyordu. Bu anlaşma yürürlüğünü sürdürüyor, kimse onu feshetmedi.”

Normalleşme sürecinin ilk adımı 28 Aralık’ta atıldı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana dışişleri bakanları düzeyinde ilk kez resmi görüşme için Moskova’da bir araya gelmişti.

Toplantıda ilişkilerin normalleştirilmesinin yanı sıra Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 3,7 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine gönüllü geri dönmeleri konusunun da ele alınacağı kaydedilmişti.

Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde konuyla ilgili yer alan açıklamada “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denilmişti.

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecinde Rusya’nın da girişimleriyle ilk somut adım bakanlar düzeyinde 28 Aralık’ta atılmıştı.

Moskova’da 28 Aralık 2022’de Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla yapılan üçlü toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştı.

İlk görüşmede Şam yönetiminin, Türkiye’den, topraklarından çekilmesini ve Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) “terörist” olarak tanınmasını istediği ancak bu taleplerin Türkiye tarafından geri çevrildiği bildirilmişti.

Nisan başında dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılan toplantıya İran da katıldı. Türkiye, Suriye, Rusya ve İran savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katıldığı 25 Nisan’da yapılan toplantı, Ankara ile Şam arasında başlatılan normalleşme sürecinde yeni bir adım olmuştu.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Türkiye “Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele, Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması”na vurgu yaptı ve tarafların “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını teyit” ettikleri belirtilmişti.

Suriye ise “Türk birliklerinin Suriye’den çekilmesi” talebini yinelemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Aralık toplantısı öncesinde Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamada bulunurken, “Biz şu an itibarıyla Suriye, Türkiye, Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz.

Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” şeklinde konuşmuştu.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Rus medyasına yansıyan haberlerde, Moskova’nın Türkiye tarafından önerilen üçlü diplomasi mekanizması fikrine sıcak baktığı belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kasım ayında Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşebileceğinin sinyalini vermiş ancak Esad, Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki askerlerini çekmeyi kabul etmediği müddetçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeyeceğini söylemişti.

Paylaşın

Suriye’nin Doğusunda Şiddetli Çatışmalar: En Az 25 Kişi Hayatını Kaybetti

Merkezinde YPG’nin yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) sokağa çıkma yasağı ilan ettiği Deyrizor’da patlak veren şiddetli çatışmalara en az 25 kişinin hayatını kaybettiği duyuruldu.

Haber Merkezi / ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) isimli oluşumdan yapılan açıklamada, “Deyrizor vilayetindeki Dheibane bölgesine sızan silahlı rejim militanları bölgeden çıkarıldı” denildi.

SDG, silahlı kişilerin, “Fırat’ın batı yakasından rejimin kontrolündeki bölgelerden ayrım gözetmeyen bombardıman altında” kente sızdığını ileri sürdü.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, çatışma pazartesi günü başladı, salı gününe kadar devam etti. Bu sırada en az 21 Şam yanlısı militan, 3 SDG üyesi ve bir kadın öldü.

2015 yılından bu yana, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelede SDG’ye destek verme gerekçesiyle yüzlerce ABD askerinin konuşlu bulunduğu bölgede, aynı zamanda Suriye’nin en büyük petrol yatakları yer alıyor.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG), yaşanan çatışmalardan, Arap milislerin Fırat Nehri’nin doğusuna geçmesine izin verdiğini iddia ettikleri Şam hükümetini sorumlu tutuyor.

Suriye Demokratik Güçlerine göre, gerilim ilk olarak Ağustos ayının sonlarında iki hafta boyunca süren çatışmalarda 25 SDG savaşçının, 29 silahlı Arap aşiret mensubu ve dokuz sivilin öldürülmesiyle patlak vermişti.

Suriye’nin doğusundaki petrol zengini bölgede SDG ile Arap aşiretler arasında tırmanan gerilimde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) araya girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “şiddetin mümkün olan en kısa sürede yatışması ve kayıpların önlenmesinde” mutabık kalındığı kaydedilmişti.

SDG sözcüsü, Arap aşiretleriyle yaşanan son çatışmalardan İran ve Şam yönetimini sorumlu tutarak, karışıklık çıkarmak için bölgeye aşiret milisleri gönderildiğini iddia etmişti.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkenin doğusunda ABD ile ittifak halindeki SDG’yi ayrılıkçı güçler olarak görüyor. SDG ile Ankara tarafından desteklenen Suriyeli muhalif gruplar arasında da sık sık çatışmalar yaşanıyor.

Türkiye’nin PKK’nın Suriye uzantısı ve terör örgütü olarak gördüğü YPG ile ABD arasındaki yakın ilişki, Ankara-Washington hattındaki en pürüzlü konulardan birini oluşturuyor.

Paylaşın

Suriye Demokratik Güçleri, Ülkenin Doğusunda Sokağa Çıkma Yasağı İlan Etti

Merkezinde YPG’nin yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ülkenin doğusunda Arap milislerle yeniden alevlenen çatışmaların ardından ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etti.

2015 yılından bu yana, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelede SDG’ye destek verme gerekçesiyle yüzlerce ABD askerinin konuşlu bulunduğu bölgede, aynı zamanda Suriye’nin en büyük petrol yatakları yer alıyor.

Televizyon kanalı El Mayadin’in bildirdiğine göre, sokağa çıkma yasağı kararı alınmasına, silahlı Arap kabilelerinin Ziban’a saldırıp, kasabanın bazı kesimlerini ele geçirmeleri neden oldu. Yaşanan çatışmalarda çok sayıda SDG’ye bağlı milisin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Eyaletteki yerel basında da, çatışmaların yoğunlaşması nedeniyle SDG’ye bağlı bazı militanların bölgeden kaçtığı bildirildi. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlem Örgütü, çatışmalara katılan bazı Arap savaşçıların, Esad rejimi kontrolündeki bölgelerden geldiğini öne sürdü.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG), yaşanan çatışmalardan, Arap milislerin Fırat Nehri’nin doğusuna geçmesine izin verdiğini iddia ettikleri Şam hükümetini sorumlu tutuyor.

Suriye Demokratik Güçlerine göre, gerilim ilk olarak Ağustos ayının sonlarında iki hafta boyunca süren çatışmalarda 25 SDG savaşçının, 29 silahlı Arap aşiret mensubu ve dokuz sivilin öldürülmesiyle patlak vermişti.

Suriye’nin doğusundaki petrol zengini bölgede SDG ile Arap aşiretler arasında tırmanan gerilimde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) araya girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “şiddetin mümkün olan en kısa sürede yatışması ve kayıpların önlenmesinde” mutabık kalındığı kaydedilmişti.

SDG sözcüsü, Arap aşiretleriyle yaşanan son çatışmalardan İran ve Şam yönetimini sorumlu tutarak, karışıklık çıkarmak için bölgeye aşiret milisleri gönderildiğini iddia etmişti.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkenin doğusunda ABD ile ittifak halindeki SDG’yi ayrılıkçı güçler olarak görüyor. SDG ile Ankara tarafından desteklenen Suriyeli muhalif gruplar arasında da sık sık çatışmalar yaşanıyor.

Türkiye’nin PKK’nın Suriye uzantısı ve terör örgütü olarak gördüğü YPG ile ABD arasındaki yakın ilişki, Ankara-Washington hattındaki en pürüzlü konulardan birini oluşturuyor.

Paylaşın

Suriye İle Normalleşme: İran’dan Yeni Plan Önerisi

Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi kapsamında İran’dan yeni bir plan önerisi geldi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Al-Wafaq gazetesine verdiği röportajda Türkiye-Suriye normalleşmesine ilişkin sundukları plan hakkında konuştu.

Ashark Al-Awsat’ın aktardığına göre, Rusya’nın da katılımıyla gerçekleştirilen dörtlü zirvelerde dile getirilen söz konusu plan, Türkiye’nin Suriye’deki güçlerini çekmesini, Suriye’nin de Türkiye topraklarına herhangi bir tehdit olmamasını sağlamasını içeriyordu. Abdullahiyan, “İlk olarak Türkiye’nin Suriye topraklarından askeri güçlerini çekmeye bağlılığını, ikinci olarak da Suriye’nin Türkiye topraklarına yönelik bir tehdit oluşmaması için güçlerini sınırda konuşlandırmasını teklif ettik” açıklamasında bulundu.

Suriye’nin Tahran’a sınır güvenliğini sağlamaya ‘tamamen hazır olduğunu’ bildirdiğini söyleyen İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Rusya ve İran’ın bu yönde yapılacak herhangi bir anlaşmaya garantör olacağı yönünde güvence verildiğini kaydetti.

Suriye ile normalleşme adımları Rusya ve İran’ın da katılımıyla yapılan dörtlü zirvelerle devam ederken, son olarak Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, 4 Eylül’de yaptığı bir konuşmada, Türkiye ile ilişkilere de değinmiş ve “Suriye’nin kuzeyindeki Türk işgali bitecek ve Türkiye, iki ülke arasındaki ilişkileri eski durumuna döndürmenin tek yolunun bu işgalden çekilmek olduğunu biliyor” açıklamasında bulunmuştu.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad da ağustosta verdiği bir röportajda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olası görüşmesine değinerek, “Hedefimiz Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesi, Erdoğan’ın hedefi ise Türkiye’nin Suriye’yi işgalini meşru kılmak” ifadelerini kullanmış, “Neden Erdoğan’la buluşacakmışım? Bir şeyler içmek için mi?” diye sormuştu. Esad, “Suriye’deki terör Türkiye’den kaynaklanıyor” demişti. Tamamı yayınlanmadan bir gün önce bir kısmı yayınlanan söyleşide Esad’ın Erdoğan ile görüşmeye ilişkin şu ifadeleri kullandığı aktarılmıştı: “Görüşme Erdoğan’ın sunduğu koşullar altında gerçekleşemez.”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’da 1 Eylül’de bir açıklama yaparak, “Türkiye ve Suriye’ye Adana Mutabakatı’na dönmelerini önerdik” demişti. Ankara-Şam normalleşmesine ilişkin yol haritası taslağına değinen Lavrov, “Yol haritası taslağını bu yılın haziran ayında tüm meslektaşlarımıza ilettik. Şu anda değerlendiriliyor, bu taslağın onaylanabileceği, genel kabul edilebilir duruma getirilmesi için temaslar sürüyor” demişti.

Rusya’nın Türkiye ve Suriye’ye 1998 yılında imzaladıkları Adana Mutabakatı’na dönmelerini önerdiğini anlatan Lavrov, şöyle devam etmişti: “Bu anlaşma, terör tehdidinin bulunduğunu ve bu tehdidin ortadan kaldırılmasını, Türkiye’nin Şam’ın onayıyla terörle mücadele yapılarını Suriye topraklarının belirli bir derinliğine kadar gönderme hakkına sahip olmasını öngörüyordu. Bu anlaşma yürürlüğünü sürdürüyor, kimse onu feshetmedi.”

Normalleşme sürecinin ilk adımı 28 Aralık’ta atıldı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana dışişleri bakanları düzeyinde ilk kez resmi görüşme için Moskova’da bir araya gelmişti.

Toplantıda ilişkilerin normalleştirilmesinin yanı sıra Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 3,7 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine gönüllü geri dönmeleri konusunun da ele alınacağı kaydedilmişti.

Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde konuyla ilgili yer alan açıklamada “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denilmişti.

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecinde Rusya’nın da girişimleriyle ilk somut adım bakanlar düzeyinde 28 Aralık’ta atılmıştı.

Moskova’da 28 Aralık 2022’de Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla yapılan üçlü toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştı.

İlk görüşmede Şam yönetiminin, Türkiye’den, topraklarından çekilmesini ve Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) “terörist” olarak tanınmasını istediği ancak bu taleplerin Türkiye tarafından geri çevrildiği bildirilmişti.

Nisan başında dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılan toplantıya İran da katıldı. Türkiye, Suriye, Rusya ve İran savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katıldığı 25 Nisan’da yapılan toplantı, Ankara ile Şam arasında başlatılan normalleşme sürecinde yeni bir adım olmuştu.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Türkiye “Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele, Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması”na vurgu yaptı ve tarafların “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını teyit” ettikleri belirtilmişti.

Suriye ise “Türk birliklerinin Suriye’den çekilmesi” talebini yinelemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Aralık toplantısı öncesinde Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamada bulunurken, “Biz şu an itibarıyla Suriye, Türkiye, Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz.

Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” şeklinde konuşmuştu.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Rus medyasına yansıyan haberlerde, Moskova’nın Türkiye tarafından önerilen üçlü diplomasi mekanizması fikrine sıcak baktığı belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kasım ayında Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşebileceğinin sinyalini vermiş ancak Esad, Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki askerlerini çekmeyi kabul etmediği müddetçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeyeceğini söylemişti.

Paylaşın

SDG İle Arap Aşiretler Arasında Tırmanan Gerilimde ABD Araya Girdi

Suriye’nin doğusundaki petrol zengini bölgede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Arap aşiretler arasında tırmanan gerilimde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) araya girdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “şiddetin mümkün olan en kısa sürede yatışması ve kayıpların önlenmesinde” mutabık kalındığı kaydedildi.

SDG, Fırat Nehri’nin batısındaki bölgede kontrolü elinde bulunduran İran ve Rusya destekli milislerin, etki alanlarını genişletmek için SDG bölgelerinde iç ayrılıkları kışkırttığı suçlamasında bulunuyor. SDG sözcüsü, Arap aşiretleriyle yaşanan son çatışmalardan İran ve Şam yönetimini sorumlu tutarak, karışıklık çıkarmak için bölgeye aşiret milisleri gönderildiğini iddia etti.

Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Amerikas Birleşik Devletleri (ABD) destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yerel Arap aşiretler arasında tırmanan gerilimde Washington araya girdi. Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ile IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri Komutanı Joel B. Vowell’ın, Deyrizor kentinde Arap aşiretleri ve SDG komutanlarıyla görüşmeler yaptığı bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki üst düzey ABD’li yetkilinin Pazar günkü görüşmelerinde yerel anlaşmazlıkların ele alındığı ve “şiddetin mümkün olan en kısa sürede yatışması ve kayıpların önlenmesinde” mutabık kalındığı kaydedildi. Reuters haber ajansına konuşan Batılı diplomatlar, Washington’ın bölgede gerilimi yatıştırmak üzere Araplara daha fazla söz hakkı verilmesi için bastırdığını kaydetti.

ABD ordusundan yapılan açıklamada da Suriye’nin kuzeydoğusunda IŞİD tehdidine karşı barış ve istikrarın devamının büyük önem taşıdığı vurgulandı.

Suriye’nin doğusundaki petrol zengini bölgede gerilim, SDG’nin 27 Ağustos’ta Deyrizor Askeri Meclisi Grubu lideri Ahmet el Habil’i tutuklamasının ardından patlak vermiş, Arap aşiretleri bir süreliğine 24 köyün kontrolünü ele geçirmişti. Fırat Nehri’nin doğusunda Arap aşiretlerin yoğun olduğu bölgede YPG hakimiyetine karşı aşiretlerin ayaklanmasında şimdiye kadar 150 kişinin öldüğü belirtiliyor.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevinden yapılan açıklamada ise Pazar günü 45 kişinin öldüğü, son çatışmaların Conocco doğalgaz sahası yakınında meydana geldiği bildirildi.

Arap aşiretlerin ayaklanması, ABD desteğiyle 2019’da IŞİD’i püskürterek Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda kontrolü ele geçiren ve yarı özerk bir yönetim kuran YPG’nin şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi tehdit anlamına geliyor. SDG’nin kontrolündeki bölgelerde yaklaşık 900 Amerikan askeri bulunuyor.

SDG, Fırat Nehri’nin batısındaki bölgede kontrolü elinde bulunduran İran ve Rusya destekli milislerin, etki alanlarını genişletmek için SDG bölgelerinde iç ayrılıkları kışkırttığı suçlamasında bulunuyor. SDG sözcüsü, Arap aşiretleriyle yaşanan son çatışmalardan İran ve Şam yönetimini sorumlu tutarak, karışıklık çıkarmak için bölgeye aşiret milisleri gönderildiğini iddia etti.

Arap aşiret reisleri ise IŞİD’in bölgeden çıkması sonrasında SDG’yi ülkenin en büyük petrol kuyularının bulunduğu bölgeye el koymak ve Arapları petrol gelirlerinden mahrum bırakmakla suçluyor. Arap aşiretler, Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelere göre Arap bölgelerinin ihmal edildiği şikayetinde bulunuyor.

Arap aşiret liderlerinden Şeyh Mahmud el Carallah, SDG’nin Deyrizor’dan tamamen çıkmasını ve bölge yönetiminin Arap yerlilerin elinde olmasını istediklerini belirtti.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklama

Suriye’deki gelişmeler Ankara’da da yakından takip ediliyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan Cuma günü yapılan açıklamada bir süredir yaşanan çatışmaların yakından ve kaygıyla takip edildiği belirtilerek, “Bu gelişme, terör örgütünün, Suriye’nin kadim halklarını, üzerlerinde şiddet ve baskı uygulamak ve temel insan haklarını ihlal etmek suretiyle tahakküm altına alma girişimlerinin yeni bir tezahürüdür.

Bu amaç ve niyetini DEAŞ’la mücadelede aktör olduğu savıyla perdelemek isteyen terör örgütünün gerçek mahiyetini, daha fazla gecikmeden ve bölgenin Suriyeli Kürtler de dahil kadim unsurlarının daha fazla acı çekmesine yol açmadan, destekçilerinin de görmesini umuyoruz” ifadelerine yer verildi.

Türkiye’nin PKK’nın Suriye uzantısı ve terör örgütü olarak gördüğü YPG ile ABD arasındaki yakın ilişki, Ankara-Washington hattındaki en pürüzlü konulardan birini oluşturuyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın